11 Kasım 2014 Salı

ANAYASA: HATAY

A- Kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti:
     2009 yılında Diyanet'le olan bir icra davam nedeniyle 2012 yılında Kadirli Müftüsü'nün "senin sicilinde bir şeyler var sen eskiden de para yiyen memurmuşsun" deyince Osmaniye İl Müftülüğüne Bilgi Edinme Kanunu gereğince başvururarak Osmaniye Müftülüğü'nün 29.11.2012 tarih ve 2426 sayılı yazılarıyla  sicilimdeki İftira evraklarını aldım. Derhal Diyanet Diyanet İşleri Başkanına gönderdimse de Başkan iftiracı memurlarını korumayı tercih ettiğinden hakkında iftiracı Ali Yazıcı ile birlikte işlem başlatıldı ve Anayasa Mahkemesinde 12770 Dosya numarası ile devam ediyor.  Ali Yazıcı'nın yalanlarıyla hakkımda yalan ve iftira ile işlem yaptıran eski Nurdağı Müftüsü Ramazan Tekin hakkında da Anayasa Mahkemesinde 11336 Dosya numarası ile dava devam etmektedir.
       İftira evrakları 1012/1249 Dosya numaralı Anayasa Mahkemesine gönderildi. Anayasa Mahkemesinin 26.12.2012 tarih ve 2012/1249 sayılı yazısı ile de İdari İşlem başlatıldı.
Dörtyol Kaymakamlığına 10.01.2013 tarihli dilekçe verilmesine rağmen Kaymakamlık tarafından 18.02.2013 tarihinde konuyla ilgisi olmayan  ve işi savsaklayan bir cevap verildi. Hatay Valiliğine internet üzerinden 27.06.2014 tarihli tekrar dilekçe vermem üzerine Hatay Valiliğince Hatay İl Müftülüğü personeli görevlendirildi ve soruşturma açıldı. 02.08.2013 tarihinde talimatla ifadem alınmasına rağmen  Hatay Valiliğinin 08.01.2014 tarihli yazısı ekinde Hatay Müftülüğün yapmış olduğu 25.10.2013 tarih ve 11890 sayılı soruşturma yazısı alınca  hiçbir soruşturma yapılmadan veya yalancı tanık ayarlayarak soruşturmanın kapatıldığı görüldü. Yasal olarak soruşturma evrakları istenince Gizli soruşturma yaptık denilerek görevin kötüye kullanıldığı gizlenmek istendi ve evraklar tarafıma verilmedi.  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 17.09.2013 tarihli 59601/09 sayılı Uğur Eşim Emsal Kararı doğrultusunda Hatay Cumhuriyet Başsavcılığına Şikayet Dilekçesi verilince konu İl İdare Kuruluna yönlendirildi ve hiçbir soruşturma yapılmadan şikayet yine sonuçsuz bırakıldı. Bana İftira atan Ali Yazıcı ve onu koruyan İl Müftülü personeli korundu.Görev açıkça kötüye kullanıldı. Karar da bana Osmaniye Valiliğince 13.05.2014 tarihinde tebliğ edilince aynı gün verdiğim itiraz dilekçesi sümenaltı edildi. Bu arada Ali Yazıcı benim Sicil Dosyamın bulunduğu Osmaniye İl Müftülüğüne Müftü Yardımcısı olarak atandı. Sicilime doğrudan erişme yetkisi verildi. Benim Adalet bakanlığına 19.09.2014 tarihinde tekrar Şikayet Dilekçesi vermem üzerine sümenaltı edilen soruşturma Jet hızıyla Adana Bölge İdare Mahkemesinden geçirilerek RED kararıyla bana tebliğ edildi. Hukuk ve AİHM kararları yok sayıldı. Oysa Anayasamızın 90. maddesi gereği AİHM kararları Türk Hukukunun önünde ve Türkiyenin uyması gereken karardır. Bu gün Japonya %3 civarında olan Adaletindeki hukuksuzluğu gidermek için çalışmalar yaparken Türkiye %88 civarında olan Adaletindeki hukuksuzluğu gidermek yerine artırmaya çalışmaktadır. Buda vatandaş olarak bizleri mağdur etmektedir.
            Yargıtay'ında aynı yönden kararına rağmen Adil Yargılama ve Soruşturma yapılmadığından, Yargıtay'ın ve 59601/09 sayılı AİHM'in kararına uyulmadığından Adana Bölge İdare Mahkemesinin 2014/265 Esas , 2014/361 Karar  sayılı kararı sureti 07.11.2014 tarihinde Aslı değil FAKS SURETİ olarak bana tebliğ edildi. Anayasanın 40. maddesi gereğince Mağduriyetimin Tazmini için bu dava oluştu.
B- Bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenlerle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillere ait özlü açıklamalar: 
   Dosyamda bulunan ve Osmaniye İl Müftülüğü'nün 29.11.2012 tarih ve 2426 sayılı yazısı ile alınan evrakların 02.09.1999 tarih ve 4455 sayılı kanun ile 04.07.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Memur Sicil Affı kanunlarına aykırı olması,bunu sicil dosyama koyanlar hakkında görev kötüye kullanılarak, soruşturma ve davaların işlem yapılmadan hukuksuzca kapatılması   nedeniyle;
 Anayasanın  5., 10.,11.,12.,17., 19.,.20.,38.,39.,40.,41.,90, 125., 129., 136. ve 138. maddelerinin açıkça İhlal Edildiğini;        
Ayrıca; Bu, Sahte Belgelerle Sürgün Edildiğim, Dosyama uydurma Suç Evrakı konmasına ve bu evraklarla yasal işlemler yapılmasına rağmen gereğinin yapılmaması, bu suçu işleyenlerin korunması  ve Mahkeme Kararı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin;
Madde  3-İşkence Yasağı. Hiç kimseye işkence yapılamaz, insanlık dışı yada küçültücü ceza veya muamele uygulanamaz, hükmüne;
Madde  6-Adil Yargılanma Hakkı'na; Kaza davam ve Rüşvet davalarım 10 yıldır sonuçlanamazken bu davamın JET hızıyla bir ay gibi kısa bir sürede sonuçlandırılması bu ülkede Adaletin birilerinin oyuncağı olduğunun açık delilidir.           
Madde 17- Hakları Kötüye Kullanma Yasağına; Kamu yetkisi kullanılarak hakkımda yapılan suçlamalar, dosyamdaki evraklar ile ilgili hiçbir işlem yapılmaması, mahkeme dosyalarımın adil olmayan yargılanmalarla sonuçlanması Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin tüm Temel İlke'lerine aykırılığı açıktır. Bununda hak ihlalleri olduğu açıktır. Yaşadığım bu mağduriyet, sürgün  ve haksızlığın Tazminini istemek te benim en doğal hakkımdır.
       Ayrıca: AİHM'nin Uğur Eşim Hakkında Verdiği 17.09.2013 tarih ve 59601/09 sayılı kararına da aykırıdır. Bu Karar daha önce açılan ve Anayasa mahkemesinde görülmekte olan bu dava ile ilişkili 2014/11336 ve 2014/12770 sayılı dosyalarda mevcuttur.
Eski İslahiye Müftüsü Ali Yazıcı'nın hakkımda yazmış olduğu iftira yazıları uzun bir aradan sonra Diyanetle olan bir icra davamdan sonra Memur affına rağmen dosyamdan silinmemesi üzerine elime geçmiş, geçer geçmez de Diyanet İşleri Başkanına gönderilmesine rağmen bu Müfteriler korunmuştur. Diyanet İşleri Başkanı gibi Hayat Müftülüğü personeli de bir daire amirini korumak adına Dinini ve İnsanlığını ayaklar altına almış, ahlaksız ve Allahsız davranmıştır.
Hiç şüphesiz Diyanet İşleri Başkanı bu ülkede İslam Dininin yegane temsilcisidir. İl ve İlçe Müftüleri de Başkanın alt temsilcileridir. Temsil ettikleri dinin emirlerine göre hareket etmekle yükümlüdürler. İslam Dini'nde de zaman aşımı söz konusu değildir. Herkes işlediği zerre kadar suçta ve hayırda sorumludur. Yönettiği Kurumdan ve memurlarından da dinin kendisine çizdiği çerçeveye göre sorumludur. Memuruna iftira atan Müftüyü korumak aynı şekilde kendisini suça ortak ve sorumlu yapar. Mahkemelerin bu kişileri koruması iftirayı ortadan kaldırmaz. Müftüleri Dini Sorumluluktan kurtarmaz.
C- Başvurucunun güncel ve kişisel bir temel hakkının doğrudan zedelendiği iddiasının açıklaması:
     Ben Gaziantep İslahiye'de Müftünün İftirasına maruz kaldım, kasada bulunan maaşı yemekle suçlandım ve açığa alındım. Yalan ve iftiralarla da Sürgün edildim. Bu Sürgün benim Tüm Hayatımı etkilemiş, kurulu düzenimi bozmuştur. Babam ve Kardeşlerimle aramı açmış, Ev eşyalarım sürgün yerine götürülememiş, hepsi telef olmuştur. Beni, Eşimi ve çocuklarımı mağdur etmiştir.
Hatta; İftira ile sürgün edilmesem oğlum Ankara'da kaza geçirip %98 Beyin Özürlü mağdur kalmayacak, ben de Böbreklerimi Kaybetmeyecek, Hemodiyaliz ve Kalp Hastası olmayacak, %93 Engelli olmayacaktım.
Bu İftira ve sürgün dolayısıyla hayatım boyunca suçlandım. Memur affına rağmen hakkımdaki her işlemde bu iftiralara bakıldı ve ona göre işlem yapıldı. Ne görevden yükselme taleplerim nede Kurum değişikliği taleplerim yerine getirildi.
Hatay Valiliği (İl Müftülüğü) Yasal şikayetime rağmen bana iftira atan Ali Yazıcı korunmuş, kendilerine verilen yetkiyi kötüye kullanarak beni ve ailemi mağdur etmişlerdir. Verilen mağduriyetin bedelini de kendilerini koruyan Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasa'nın 40. maddesi gereğince ödemelidir. Kendilerine dönüp dönmeme de devletin sorumluluğundadır.
 Başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamalar:
1-Hatay C. Başsavcılığına verilen 03.03.2014 tarihli dilekçe ile Başsavcılığın dilekçemi İl İdare Kuruluna yönlendirmesi üzerine Hatay İl İdare Kurulunun 29.04.2014 tarih ve 30 sayılı Soruşturmaya İzin Verilmemesi Kararı
2-Bu Karara yapılan 13.5.2014 tarihli itiraz üzerine Adana Bölge İdare Mahkemesi'nin 14/10/2014 tarih 2014/265 Esas, 2014/361 Karar saylı Kararıyla  Kesin olarak İTİRAZIN REDDİNE karar verilmiş ve bu karar faksla bana 07.11.2014 tarihinde Osmaniye Valiliği İl İdare Kurulu tarafından Posta yolu ile tebliğ edilmiştir.
V- SONUÇ TALEPLERİ:
Yalan ve İftira ile Sürgün edildiğim, aşağılama ve Manevi İşkenceye tabi tutulduğum halde ve bunlar evrakla sabit olduğu halde, Kamu gücü kullanılarak Adil Yargılama ve Soruşturma yapılmadığından, ve bilerek görev kötüye kullanıldığından ,beni mağdur edenleri koruyan Kamu Görevlilerinden uğradığım mağduriyetlerin, çektiğim sıkıntıların  ve hastalığım bir nebze karşılığı olarak;
100.000.-TL (Yüzbin Lira) Maddi,100.000.-TL(Yüzbin Lira) Manevi olmak üzere; Toplam: 200.000.-(İki Yüzbin Lira) Maddi ve Manevi Tazminat ödenmesini;      
Arz ve Talep ederim.11.11.2014
                                                                                                                  Mustafa DEMİR
                                                                                                                       Başvurucu

1 Kasım 2014 Cumartesi

TEŞEKKÜR VE LANET


TEŞEKKÜR  VE  LANET İLANIDIR!

 

2004 yılı 6 Ağustos Akşamı Ankara-Bala Lisesi önünde ki kaldırımda Ağır bir Trafik Kazası geçiren Oğlum Halil DEMİR’in Kaza ve Tazminat Davası 2014 tarihinde tamamlanmış olup, bu kaza nedeniyle;

         Kaza anında ilk müdahaleyi yapan Bekçi Mustafa’nın Sağlıkçı oğluna,

         Kazadan sonra olay yerine gelerek oğlumu ilk tanıyan ve Tedavisi süresince yardımını esirgemeyen  Eczacı Cihat Barbaros AYATA’ya;

         Kazada  ilk müdahaleyi yapan ve izinli olmasına rağmen görevi devralan Doktor Salih YILMAZ’a,

         Görevi Dr.Salih Yılmaz’a devrederek oğlumu Ambulansla Ankara’ya getiren Doktor Nurşen YAŞA’ya,

         İlk müdahahaleyi yapan Ankara Gazi Ü.Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi Doktor ve Çalışanlarına;

         50 gün Yoğun bakımında itina ile bakılarak oğlumun yaşamasını sağlayan Özel Güven Hastanesi’nin  başta Başhekimine, Prof.Dr. Hızır Alp, Prof Dr Halil Kamil Öğe, Genel Yoğun Bakım Doktorları , çalışanları ve tüm Hastane personeline;

         7 ayı yoğun bakım olmak üzere 17 ay süreyle oğluma gerektiği gibi bakarak tedavisini sağlayan Özel İncek Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi Sahibi ve Doktoru Dr. İzzettin Yüceer olmak üzere tüm hastene doktorlarına, fizyoterapistlerine ve tüm çalışanlarına;

         Tedavisi süresince bizi yalnız bırakmayan ve desteklerini esirgemeyen Bala Lisesi Müdürü Nuri TAŞATAN olmak üzere tüm Öğretmen ve  Öğrencilerine;

         Kazadan sonra bizi destekleyen, maddi ve manevi olarak yanımızda olan ve acımızı paylaşan tüm Bala Halkına;

         Kendisine yazılan Mektuba hemen cevap vererek Geçmiş olsun dileklerini ileten  Sayın  Cumhurbaşkanımız Abdullah GÜL’e,

         Davada her türlü zorluğa rağmen görevini yapan ve bu davanın kazanılmasına sağlayan Avukat Hüseyin AYAN ve ekibine,

         Kısacası:Oğlunun kazasında yanımızda olan ve bize MADDENTEN VE MANEN YARDIMCI OLAN tüm Kamu görevlilerine ve kişilere,

                  Sonsuz TEŞEKKÜRLEMİZİ sunar, Ölenlere Allah’tan Rahmet, Yaşayanlara Hayatlarında Mutluluk ve Başarılar Dileriz.

 

Ayrıca:

Kaldırmda olan kazayı Rüşvetle yol ortasında gösteren, aldığı rüşvetle Antalya’da tatil yapan Trafik Polisi Mustafa Gödek’e;

Bizzat evime gelerek kazanın kaldırımda olduğunu bildiren, rüşveti görünce gerçek raporu münasip yerine gizleyen Emniyet Müdür Vekili Ali Mülayim’e;

Kazadan 2 gün sonra gelerek evrakların rüşvetle değiştirilmesine göz yuman ve düzenlenen evrakları bilerek imzalayan Savcı İrfan Saz’a ve ona bunu yaptıran Başsavcı Mustafa Saylam’a;

Savcılığı yanına aldığı adamlarla ziyaret ederek Rüşvet dağıtan ve beni Davacı ettirmeyeceğini ileri sürerek evrakları değiştittiren ve ben her türlü işlemi yapıp evimi de evinin yanına getirince hiçbirsey yapamayan Kuyumcu Abdulkadir Kılıç’a ve onun yanında Savcıyı ziyaret edenlere;

Aldığı rüşvetle daha kötü Rapor hazırlayan ve benimde nüfuslu olduğumu öğrenince Kuyumcunun yanına damlayan ve korunarak asla mahkemeye çıkartılmayan Bilirkişi Jandarma Uzman Çavuş Abdullatif Öztürk’e;

Bilirkişi Abdullatif Öztürkle birlikte çalışan ve benim Rüşvet vermediğim için aleyhime karar verildiğini söyleyenn ve Dedemin adını duyunca Rüşver aldıkları Kuyumcunun yanına damlayan İslahiye’li  Jandarma Uzman Çavuş Mustafa Şahin’e;

Raporların ve evrakların değiştirilmesinde katkısı bulunan veya gerçeği söylemeyerek susan Bala karakolu ve Emniyet Müdürlüğünde görevli tüm Polis memurlarına;

İlk duruşmayı bizi Mahkeme önünde uzaklaştırarak yapan Ankara 3. Mahkemesi Hakimlerine ve bizi uzaklaştıran Emniyet Görevlilerine;

2/8 le Adamın Donunu alırsın diyerek yüzündeki kalıcı izi raporuna geçirmeyen Ankara Adli Tıp Doktoru Talat YURTMAN’a;

Aldığı Rüşvetle siz niye Dava açtınız? diyecek kadar ahlaksızlaşan Hakim Mehmet Keskin’e;

Kiracısı olduğu Abdulkadir Kılıç’ın isteğiyle bu davayı kazanmayacağımızı iddia eden ve kazanmamamızı sağlayan Savcı Murat Tahtakılıç’a;

Tazminat davamızı rüşvetle Ret ederek bizi mağdur eden Asliye Hukuk Hakimi Bayan Şerife KIRBIYIK KARAKAYA’ya,

Bize geçmiş olsun demediği gibi kasada duran Yardım Senedimi İcraya verdiren Bala Müftüsü Tahir Yemenoğlu ve Şefi Muharem Küçükşahin’e;

Bizim kazamıza sevinerek rüşvet verenlerle birlikte olan tüm Bala Halkına;

Soruşturmamızı kapatan Ankara Trafik Şube Emniyet Müdürü Muhammet Arıcan’a;

Sikayetimizi Oğlunun durumunu kabul edemiyor diye red eden Ankara savcı yardımcısı Ahmet Berke’ye

Hakimlerle ilgili davamızı Soruşturmaya izin verilmediği gerekçesiye red eden Ankara 14. İdare Mahkemesi Hakimlerine ve itirazlarımızı aynı gerekçeyle red eden Danıştay Hakimlerine;

 Polislerle İlgili soruşturmamızı red eden Ankara Valiliğine, Polislerle ilgili davamızı red eden Ankara 12. İdare Mahkemesi Hakimlerine ve şu ana kadar ellerinde tutarak sonuçlandırmayan Danıştay Hakimlerine;

Soruşturmaya izin vermeyen Adalet Bakanı ve Yetkililerine;

Bana yardım etmediği gibi yardım senedimi ahlaksızca borç senedine çevirerek bana kınama cezası verdiren ve adice İcraya veren Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e, Diyanet İşleri Başkanlığı Yetkilerine ve Diyanet Vakfı Yetkililerine ;

Onları koruyarak yargılamayan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Savcılarına ve Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimlerine;

Kendilerine yazılan mektuba cevap vermeyen Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’na, Mehmet Görmez’e, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a, Diyanete inceleme başlattığını bildiren ve bu yalan çıkan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’a

Ve, kendisine yazılan Mektuba cevap vermediği gibi böyle bir mektup olmadığını bildiren Başbakanlık çalışanlarına ve Sayın Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’a,

Anayasa Mahkemesinde Oğlumun Diş Tedavisinde Hakime Dava açamayacağıma karar veren Anayasa mahkemesi Hakimine,

Diyanet İşleri Başkanı ve Personelini koruyan karar veren Hakimlere ve ona soruşturma ve yargılama izni vermeyen Başbakanlık görevlilerine,

Kısaca; Oğlumun kazasında sevinenlere ve görevini yapmayarak Rüşet alan ve veren ve onları koruyan Tüm Kamu görevlilerine ve kişilere...

 

LANET OLSUN! Diyoruz ve “Bizim Yaşadığımız Acıları Yaşatmadan Allah Canlarını Almasın!” Diye Dua ediyoruz.

 

                                                                     Demir Ailesi Adına

                                                                        Mustafa DEMİR