BALA ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
BALA ANKARA
Dosya No:
2014/106 Esas
Bala
Asliye Hukuk Mahkemenizde görülmekte olan 2014/106 Esas sayılı dosyanızda
Davacı sıfatıyla bulunmaktayım. Davalı tarafın kötü niyetli olarak mal
kaçırması ile ilgili devam eden davanın 10/09/2015 tarihli duruşmasına
Müvekkilimin mazereti nedeniyle katılmadığı, katılan davalı tarafın avukatı
Sabite Gürman tarafından tanık dinletilme talebinin kabul edildiği ve
duruşmanın 8/10/2015 tarihine ertelendiği gererkçesiyle bu Cevap Dilekçemizin
Mahkemesine sunulmasına gerek duyulmuştur.
Davaya
neden olan Oğlumun Kaza davası 6/8/2004 tarihi akşamı Bala Lisesi önünde
kaldırımdaki çeşmenin yanında Davalı Ahmet Çalış'ın 15 yaşındaki oğlu Murat
Çalış tarafından arkadan ve hızlı olarak çarpmasıyla meydana gelmiş ve oğlum Halil
ağır yaralanmıştır. Halen de %98 Beyin özürlüdür. Tüm ihtiyaçları ve Tedavisi
tarafımızdan sağlanmaktadır. Bize ilk etapta kazanın kaldırımda olduğu ve Murat
Çalış'ın babası Ahmet Çalış tarafından yapıldığı, Ahmet Çalış'ın karakolda
gözaltına alındığı ve oğlumun herhangi bir kusurunun bulunmadığı Bala Karakolu
Başkomseri ve Ahmet Çalış'ın yakınları tarafından bildirildiğinden ve oğlum
ağır yaralı olduğundan biz oğlumuzla ilgilendik.
İlk
etapta karakolda evrakların RÜŞVETLE deşicebileceğini düşünemediğimizden Ahmet
Çalış'ın serbest bırakıldıktan sonra bizzat bana söylediği "Çeketimi satar
sizi mağdur etmem" sözüne inandığımız için resmi işlemlerle ilgilenmedik.
Taki Ahmet Çalış ve kayınpederi oğlumun yoğun bakımında yattığı Güven
Hastanesine gelip bana: Oğlunu niye Özel Hastaneye yatırdın? Numune Hastanesine
niye yatırmadın? Bu hastamenin parasını nasıl ödeyeceksin? Malınız mülkünüz
varmı?diye konuşunca bende kendilerine: "Ben size güvenerek oğlumu bu
hastaneye yatırmadım" diyerek yanımda kovdum ve Bala'ya dönerek resmi
evrakları aldığımda oğlumun kaldırımda değil yol ortasında kazaya karıştığını,
resmi evraklarda öyle olduğunu gördüm. Benim bilgim dışında hastane veznesine
tedavi giderinin %20 si kadar para yatırmış, ve oğlunun %20 suçlu olduğunu iddia
etmiş . Bunu öğrenince de kendisini Hastaneden kovdum.
Hemen
resmi işlem başlattım. Bala Jandarma
Komutanlığında Jandarma Uzman Çavuş Abdullatif Öztürk savcılıkça bilirkişi
olarak görevlendirildi, o da polisten daha kötü bir rapor hazırlayıp mahkemeye
sundu. Davamız Ankara 3. Çocuk Mahkemesinde görülmeye başladıysa da ilk
duruşmada ahlaksız bir şekilde öğle tatilinde duruşmamız görüldü ve hazırlanan
rapor kabul ettirildi. İkinci duruşmamızda taraf olduktan sonra Ankara Adli Tıp
Doktorunun önündeki evraklarda suç oranını belirten evrak olamasına rağmen
kazanın Bala Lisesi önünde olduğunu görünce : "2/8 le adamın donunu
alırsınız" şeklinde ahlaksız bir laf edip, 1. derece verdiği kafa kemiği
kırığını 2. dereceye çıkartması üzerine bizde olayın üstüne gitmeye karar
verdik. Zira gözümüzün önünde pislik yapılmaya devam ediliyordu.
Kanun
değişikliği nedeniyle davamız tekrar Bala Asliye Ceza Mahkemesine döndü. Bu
arada 2004 yılında verdiğim dilekçeye istinaden Ahmet Çalış ve Kızı hakkında
Bala Asliye Ceza Mahkemesinde Hakim Fuat Pembeçiçek tarafından 2004/95 sayılı
"Adaleti yanıltma davası" açıldı ve komik ve yok sayılan bir cezayla
dava bitirildi.
2006
yılında dava devam ederken daha kötü rapor veren Uzman Çavuş Abdullatif
Öztürk'ün beraber çalıştığı ve raporu beraber hazırladığı J.uzman Çavuş Mustafa
Şahin'in babası ile tesadüfen karşılaştım. Tanıştıktan sonra oğlunun benim
oğlumun raporunu hazırlayan olduğu ve "Bize Rüşvet vermedi" diyen
kişinin babası olduğunu ve benimde Gavurdağının son ağasının ve İslahiye Ovasının toprak reformu gereği
dağıtılmadan önceki sahibinin torunu olduğumu ve benim :"Rüşvenizi nasıl
istersiniz" diye sormamdan sonra kekeleyerek konuşamaz oldu ve yanımdan
ayrıldı. 35-40 dakika sonra Raporu hazırlayan Uzman çavuş ile birlikte Kuyumcu
Abdulkadir KILIÇ'ın dükkanına geldiler. Bende arkalarıda dükkan yakınındaki
Bala Eczanesine gelince Eczanede bulunan Dr. Salih Yılmaz: Seninkiler geldi
diye bana takılınca bende. Kim olduğumu öğrendiler, dedim. Dalga geçmek
amacıyla: Senin deden Ağamı? diye takılınca bende: Evet Gavurdağının son büyük
ağası benim Dedemdir. dedim ve Uzman Çavuş Mustafa Şahin'i işaret ederek. Şunun
babasına dedemin adını verdim. Kim olduğumuzu öğrenince Rüşveti veren veya
aracılık eden Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın yanına tekrar geldiler, deyince yalan
sölemediğimi bildiği için kabul etti. Uzmanlar oradan ayrıldıktan sonra bende
ayrılıp Ankara'ya oğlumun yanına döndüm.
Ben
ayrıldıktan sonra Dr.Salih Bey'in yanına Jandarma Karakol Komutanı Mesut Çakan
Bey gelmiş. Ona benden bahsedince karakol'a dönen Mesut Bey bu uzmanları
çağırıp konuşturmuş ve RÜŞVET karşılığı rapor hazırladıklarını, Rüşveti Savcı ve Polis aracılığıyla aldıklarını, ilk
etapta düzgün rapor hazırladıklarını ama daha sonra savcının talimatıyla
değiştirdiklerini anlatmışlar. Karakol komutanı soruştuırma başlatmak istediyse
de soruşturmaya izin verilmemiş, bu uzmanlar önce geçici görevle daha sonra da
kadrolarıyla İlçedeki görevlerinden ayrılmışlar. ben bu olaydan kısa süre sonra
yurtdışı geçici göreve gittiğim için uzmanları takip edemedim. Döndükten
sonrakı müracaatımda sonuçsuz kaldı.
Uzman
Çavuşlar konuştuktan ve benim öyle Abdulkadir KILIÇ'ın susturabileceği bir kişi
olmadığım anlaşıldıktan sonra Karakol ve Emniyet Amirliği görevli polisleri de
konuşmaya başladı. Bu konuşmalara göre kaza:
Bala
Lisesi önündeki çeşmede su dolduran tanık Can Gürbüz ve Dedesi Bala'da manavlık
yapan bir arkadaşını gören oğlum Halil; yol kenarındaki virajda bulunan sollama
yasağı levhasının dibinde karşıya geçtikten sonra çeşmedeki arkadaşlarının
yanına yaklaştığı sırada hatalı solma yapan 15 yaşındaki bir gözü kör, diğeride
renk körü olan ve ileri derecede gözlük kullanan Murat Çalış tarafından arkadan
ani ve hızlı bir darbeyle kazaya maruz kalmış, çeşmenin batı tarafından doğu tarafında
bulunan Bala Lisesi okul girişine düşmüş, sürücü Murat Çalış kaçarak bir
yakının bahçesine saklanmış ve suçu babası Murat Çalış üstlenmiş, kazadan yarım
saat sonra olay yerine intikal eden Dr.Salih Yılmaz ve Eczacı komşum C.barbaros
Ayata tarafından oğlum tanınmış ve derhal Bala Sağlık Ocağına kaldırılmış,
geçereken Eczacı C.Barbaros Ayata beni evimden aldı ve oğlumu teşhis ederek
Ambulansla Ankara Gazi Ü.Tıp Fakültesi hatanesine yetiştirdim. Orada akrabam
olan bir Prof.un tavsiyesiyle Özel Güven Hastanesine kaldırdım. Durumu çok ağır
olduğu ve kaza yapaların yakınları ve Emniyet Amir Vekili kazanın kaldırımda
olduğunu söylediği için de resmi evraklarla ilgilenmedim. Ben Bala'da yabancı
ve küçük memur olduğumdan beni ikna edebileceğini düşünen kuyumcu Abdulkadir
Kılıç şu anda davalının Avukatı Sabite
Gürman'ın akıl hocalığında Savcı ve Polisler satın alınmış. Savcı satın
alıdıktan sonra karakolda evraklar değiştirilmek istenmiş. Fakat Emekli Polis
Memuru olan tanık Mekin Öktem ikna edilemeyince ifadesi değiştirilememiş, suçu
Ahmet Çalış üzerine alamamış ve suçu 15 yaşınaki oğlunun üzerine atmak zorunda
kalmışlar. Tanık Murat Can ve tanık Kepçeci Mustafa Yaşar'a yalan söyletilerek
ifadeleri değiştirilmiş suçsuz oğlum suçlu hale getirilmiştir. Resmi evrakları
Savcı pazar günü teslim aldığını imzasıyla teyit etse de pazar gecesi
değiştirilen evrak pazartesi günü karakol polislerinin küfürleşmeleri eşliğinde
değiştirilmiş ve pazartesi günü vicdanını satan savcı evrak pazar günü alınmış
gibi imzalamış ve oğlum alavere- dalavere ile haklı iken haksız olmuştur. Pazar
gecesi Eczacı komşum benim adıma Cumartesi günü Ahmet Çalış adına düzenlenen
kaza tutanağı istenmişse de kendisine verilmemiştir. Karakol evrakları ve
Başkomiser ile Trafik Polisinin ifadelerine bakıldığında bu detaylar açıkça
görülmektedir. Buna rağmen Eczacı ve Polisler hiç dinlenmemiş, Ceza davamız
oğlumun suçlu olmasıyla sonuçlanmıştır. Ankara 3. Çocuk mahkemesinde alınan
Adli Tıp Raporu bizden gizlenmiş, aynı yalan evraklarla ikinci defa Adli Tıp
raporu alınıp, iki raporunda aynı olduğu gerekçesiyle oğlum suçlu bulunmuştur.
Tazminat davamızda kaza davası esas alındığından bu şekilde sonuçlanacak
şekilde devam etmektedir.
Benim
Ceza davası sonuçlanmadan 2007 yılında başlattığım İdari dava ve soruşturmalar
halen devam etmektedir.
İşlem başlattıktan sonra Bala'dan
ayrıldım. Bala karakolu polisleri ile ilgili davamız Danıştayda ve Karar
Düzeltme nedeniyle sonuçlanmayı beklemektedir. Bala Savcı ve Hakimleri ile
ilgili dava şu anda tazminat talebiyle bireysel başvuru olarak Anayasa
Mahkemesindedir. Olay zamanı Bala Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi olan ve Ahmet
Çalış ve Kızını "Adaleti Yanıltma Davası"nda komik şekilde yargılayan
Hakim Fuat Pembeçiçek'in Ceza İşleri Daire Başkanı olması nedeniyle Dosyası ayrılmış
ve Ankara 3. İdare Mahkemesinde hakkında Adalet Bakanlığına Dava açılmıştır. Bu
dava halen devam etmektedir Mahkemenin vermiş olduğu Ara Karar Mahkemenize bilgi amaçlı Dosyada olmayan Tedavi
Faturaları Listesi ile birlikte gönderilmektedir. Tedavi faturalarına
bakıldığında Ahmet Çalış'ın yalanı ortaya çıkacaktır.
10/09/2015
tarihli duruşmanızda daha önce Bala Adliyesinde, Emniyet Amirliğinde,
Karakolunda ve Bilirkişi görevlendirilmesine Rüşvet Dağıtılmasında kuyumcu
Abdulkadir Kılıç'ın Avukatı ve Akıl Hocası olan Sabite Gürman'ın dinleteceği
tanıkların Yalancı tanıklar olduğuna benim hiçbir şek ve şüphem yoktur. Mutlaka
satın aldığı yalancı tanıklarının yalanlarını Mahkemenize sunacak ve sizi
kandırmayı deneyecektir. Zira daha önce Rüşvetle yalan söylettiği tanıklardan
Can Cürbüz'ü hakim Fuat Pembeçiçek konuşturmuş,Ankara 3. Çocuk Mahkemesinin
talimatıyla alıp göderdiği ifadesi dosyada kaybolmuş ve halen bulunamamıştır.
Tanık Kepçesi Mustafa Yaşar'a Savcılıktan sonra karakolda ve Keşifte yalan
söyletilmişse de Hakim Fuat Pembeçiçek'in gördüğü 2004/95 sayılı dosyada yalanlarından vazgeçmişse de bu
ifade Ceza ve Tazminat Mahkemelerine yansıtılmamıştır. Kuyumcu Abdulkadir
Kılıç'ın o tarihte kiracısı olan Savcı tarafından yeniden dinlenmeleri
engellenmiş ve oğlum yalanlarla suçlu bulunsa da bizde hiçkimseye boyun eğmeden
ve davamıza yalan ve yanlış katmadan ve Güçlü ve Köklü bir aileden gelmemize
rağmen güç kullanmadan davalarımızı devam ettirmekteyiz. Ailemizle ilgili
Osmaniye Valiliği Kültür Müdürlüğünün hazırlamış olduğu bir Kitap Av. Hüseyin
Ayan'a gönderilmiştir. Biz bu ülkede olmasa bile Mutlaka AİHM'de haklı
bulunacağimıza inanıyoruz.
Ahmet
Çalış'ın iyi niyetli olduğuna inanmıyoruz. Bizim yabancı olduğumuzdan ve
hastamızla ilgilendiğimizden istifade ederek bir taraftan yalanlarıyla bizi
oyalarken bir taraftan da kötü niyetiyle mallarını elden çıkarmıştır. Kaza
sonrası bizden davamızı savunma talebinde bulunan Avukat Sabite Gürman'a
Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın avukatı olması hasebiyle güvenmedik ve davamızı
vermedik. Zaman bizi haklı çıkardı ve karşımıza Rüşvet Çarkı'nın mimarı olarak
çıktı. Bu nedenle dinleteceği tanıkların "Yalancı Tanık" olacağından
şek ve şüphemiz yoktur. Kaza anında çeşmede bulunan ve oğlumun yanına gittiği
manav torununun bir trafik kazasında öldüğünü üzülerek öğrendik ve Allah'ın
İlahi Adalet'inin asla şaşmayacağına
inandığımız için sonuç ne olursa olsun asla yalan ve dolana başvurmadan
ve kiseye de boyun eğmeden davamıza devam ediyoruz.
Gereğini
arz ve talep ederim. 14.09.2015
Mustafa DEMİR
Davacı