13 Eylül 2015 Pazar

BALA: 2014/106 CEVAP


BALA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

                                                                                                                    BALA ANKARA

                                                                                                           Dosya No: 2014/106 Esas

 

            Bala Asliye Hukuk Mahkemenizde görülmekte olan 2014/106 Esas sayılı dosyanızda Davacı sıfatıyla bulunmaktayım. Davalı tarafın kötü niyetli olarak mal kaçırması ile ilgili devam eden davanın 10/09/2015 tarihli duruşmasına Müvekkilimin mazereti nedeniyle katılmadığı, katılan davalı tarafın avukatı Sabite Gürman tarafından tanık dinletilme talebinin kabul edildiği ve duruşmanın 8/10/2015 tarihine ertelendiği gererkçesiyle bu Cevap Dilekçemizin Mahkemesine sunulmasına gerek duyulmuştur.

            Davaya neden olan Oğlumun Kaza davası 6/8/2004 tarihi akşamı Bala Lisesi önünde kaldırımdaki çeşmenin yanında Davalı Ahmet Çalış'ın 15 yaşındaki oğlu Murat Çalış tarafından arkadan ve hızlı olarak çarpmasıyla meydana gelmiş ve oğlum Halil ağır yaralanmıştır. Halen de %98 Beyin özürlüdür. Tüm ihtiyaçları ve Tedavisi tarafımızdan sağlanmaktadır. Bize ilk etapta kazanın kaldırımda olduğu ve Murat Çalış'ın babası Ahmet Çalış tarafından yapıldığı, Ahmet Çalış'ın karakolda gözaltına alındığı ve oğlumun herhangi bir kusurunun bulunmadığı Bala Karakolu Başkomseri ve Ahmet Çalış'ın yakınları tarafından bildirildiğinden ve oğlum ağır yaralı olduğundan biz oğlumuzla ilgilendik.

            İlk etapta karakolda evrakların RÜŞVETLE deşicebileceğini düşünemediğimizden Ahmet Çalış'ın serbest bırakıldıktan sonra bizzat bana söylediği "Çeketimi satar sizi mağdur etmem" sözüne inandığımız için resmi işlemlerle ilgilenmedik. Taki Ahmet Çalış ve kayınpederi oğlumun yoğun bakımında yattığı Güven Hastanesine gelip bana: Oğlunu niye Özel Hastaneye yatırdın? Numune Hastanesine niye yatırmadın? Bu hastamenin parasını nasıl ödeyeceksin? Malınız mülkünüz varmı?diye konuşunca bende kendilerine: "Ben size güvenerek oğlumu bu hastaneye yatırmadım" diyerek yanımda kovdum ve Bala'ya dönerek resmi evrakları aldığımda oğlumun kaldırımda değil yol ortasında kazaya karıştığını, resmi evraklarda öyle olduğunu gördüm. Benim bilgim dışında hastane veznesine tedavi giderinin %20 si kadar para yatırmış, ve oğlunun %20 suçlu olduğunu iddia etmiş . Bunu öğrenince de kendisini Hastaneden kovdum.

            Hemen resmi işlem başlattım.  Bala Jandarma Komutanlığında Jandarma Uzman Çavuş Abdullatif Öztürk savcılıkça bilirkişi olarak görevlendirildi, o da polisten daha kötü bir rapor hazırlayıp mahkemeye sundu. Davamız Ankara 3. Çocuk Mahkemesinde görülmeye başladıysa da ilk duruşmada ahlaksız bir şekilde öğle tatilinde duruşmamız görüldü ve hazırlanan rapor kabul ettirildi. İkinci duruşmamızda taraf olduktan sonra Ankara Adli Tıp Doktorunun önündeki evraklarda suç oranını belirten evrak olamasına rağmen kazanın Bala Lisesi önünde olduğunu görünce : "2/8 le adamın donunu alırsınız" şeklinde ahlaksız bir laf edip, 1. derece verdiği kafa kemiği kırığını 2. dereceye çıkartması üzerine bizde olayın üstüne gitmeye karar verdik. Zira gözümüzün önünde pislik yapılmaya devam ediliyordu.

            Kanun değişikliği nedeniyle davamız tekrar Bala Asliye Ceza Mahkemesine döndü. Bu arada 2004 yılında verdiğim dilekçeye istinaden Ahmet Çalış ve Kızı hakkında Bala Asliye Ceza Mahkemesinde Hakim Fuat Pembeçiçek tarafından 2004/95 sayılı "Adaleti yanıltma davası" açıldı ve komik ve yok sayılan bir cezayla dava bitirildi.

            2006 yılında dava devam ederken daha kötü rapor veren Uzman Çavuş Abdullatif Öztürk'ün beraber çalıştığı ve raporu beraber hazırladığı J.uzman Çavuş Mustafa Şahin'in babası ile tesadüfen karşılaştım. Tanıştıktan sonra oğlunun benim oğlumun raporunu hazırlayan olduğu ve "Bize Rüşvet vermedi" diyen kişinin babası olduğunu ve benimde Gavurdağının son ağasının  ve İslahiye Ovasının toprak reformu gereği dağıtılmadan önceki sahibinin torunu olduğumu ve benim :"Rüşvenizi nasıl istersiniz" diye sormamdan sonra kekeleyerek konuşamaz oldu ve yanımdan ayrıldı. 35-40 dakika sonra Raporu hazırlayan Uzman çavuş ile birlikte Kuyumcu Abdulkadir KILIÇ'ın dükkanına geldiler. Bende arkalarıda dükkan yakınındaki Bala Eczanesine gelince Eczanede bulunan Dr. Salih Yılmaz: Seninkiler geldi diye bana takılınca bende. Kim olduğumu öğrendiler, dedim. Dalga geçmek amacıyla: Senin deden Ağamı? diye takılınca bende: Evet Gavurdağının son büyük ağası benim Dedemdir. dedim ve Uzman Çavuş Mustafa Şahin'i işaret ederek. Şunun babasına dedemin adını verdim. Kim olduğumuzu öğrenince Rüşveti veren veya aracılık eden Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın yanına tekrar geldiler, deyince yalan sölemediğimi bildiği için kabul etti. Uzmanlar oradan ayrıldıktan sonra bende ayrılıp Ankara'ya oğlumun yanına döndüm.

            Ben ayrıldıktan sonra Dr.Salih Bey'in yanına Jandarma Karakol Komutanı Mesut Çakan Bey gelmiş. Ona benden bahsedince karakol'a dönen Mesut Bey bu uzmanları çağırıp konuşturmuş ve RÜŞVET karşılığı rapor hazırladıklarını, Rüşveti  Savcı ve Polis aracılığıyla aldıklarını, ilk etapta düzgün rapor hazırladıklarını ama daha sonra savcının talimatıyla değiştirdiklerini anlatmışlar. Karakol komutanı soruştuırma başlatmak istediyse de soruşturmaya izin verilmemiş, bu uzmanlar önce geçici görevle daha sonra da kadrolarıyla İlçedeki görevlerinden ayrılmışlar. ben bu olaydan kısa süre sonra yurtdışı geçici göreve gittiğim için uzmanları takip edemedim. Döndükten sonrakı müracaatımda sonuçsuz kaldı.

            Uzman Çavuşlar konuştuktan ve benim öyle Abdulkadir KILIÇ'ın susturabileceği bir kişi olmadığım anlaşıldıktan sonra Karakol ve Emniyet Amirliği görevli polisleri de konuşmaya başladı. Bu konuşmalara göre kaza:

            Bala Lisesi önündeki çeşmede su dolduran tanık Can Gürbüz ve Dedesi Bala'da manavlık yapan bir arkadaşını gören oğlum Halil; yol kenarındaki virajda bulunan sollama yasağı levhasının dibinde karşıya geçtikten sonra çeşmedeki arkadaşlarının yanına yaklaştığı sırada hatalı solma yapan 15 yaşındaki bir gözü kör, diğeride renk körü olan ve ileri derecede gözlük kullanan Murat Çalış tarafından arkadan ani ve hızlı bir darbeyle kazaya maruz kalmış, çeşmenin batı tarafından doğu tarafında bulunan Bala Lisesi okul girişine düşmüş, sürücü Murat Çalış kaçarak bir yakının bahçesine saklanmış ve suçu babası Murat Çalış üstlenmiş, kazadan yarım saat sonra olay yerine intikal eden Dr.Salih Yılmaz ve Eczacı komşum C.barbaros Ayata tarafından oğlum tanınmış ve derhal Bala Sağlık Ocağına kaldırılmış, geçereken Eczacı C.Barbaros Ayata beni evimden aldı ve oğlumu teşhis ederek Ambulansla Ankara Gazi Ü.Tıp Fakültesi hatanesine yetiştirdim. Orada akrabam olan bir Prof.un tavsiyesiyle Özel Güven Hastanesine kaldırdım. Durumu çok ağır olduğu ve kaza yapaların yakınları ve Emniyet Amir Vekili kazanın kaldırımda olduğunu söylediği için de resmi evraklarla ilgilenmedim. Ben Bala'da yabancı ve küçük memur olduğumdan beni ikna edebileceğini düşünen kuyumcu Abdulkadir Kılıç şu anda davalının  Avukatı Sabite Gürman'ın akıl hocalığında Savcı ve Polisler satın alınmış. Savcı satın alıdıktan sonra karakolda evraklar değiştirilmek istenmiş. Fakat Emekli Polis Memuru olan tanık Mekin Öktem ikna edilemeyince ifadesi değiştirilememiş, suçu Ahmet Çalış üzerine alamamış ve suçu 15 yaşınaki oğlunun üzerine atmak zorunda kalmışlar. Tanık Murat Can ve tanık Kepçeci Mustafa Yaşar'a yalan söyletilerek ifadeleri değiştirilmiş suçsuz oğlum suçlu hale getirilmiştir. Resmi evrakları Savcı pazar günü teslim aldığını imzasıyla teyit etse de pazar gecesi değiştirilen evrak pazartesi günü karakol polislerinin küfürleşmeleri eşliğinde değiştirilmiş ve pazartesi günü vicdanını satan savcı evrak pazar günü alınmış gibi imzalamış ve oğlum alavere- dalavere ile haklı iken haksız olmuştur. Pazar gecesi Eczacı komşum benim adıma Cumartesi günü Ahmet Çalış adına düzenlenen kaza tutanağı istenmişse de kendisine verilmemiştir. Karakol evrakları ve Başkomiser ile Trafik Polisinin ifadelerine bakıldığında bu detaylar açıkça görülmektedir. Buna rağmen Eczacı ve Polisler hiç dinlenmemiş, Ceza davamız oğlumun suçlu olmasıyla sonuçlanmıştır. Ankara 3. Çocuk mahkemesinde alınan Adli Tıp Raporu bizden gizlenmiş, aynı yalan evraklarla ikinci defa Adli Tıp raporu alınıp, iki raporunda aynı olduğu gerekçesiyle oğlum suçlu bulunmuştur. Tazminat davamızda kaza davası esas alındığından bu şekilde sonuçlanacak şekilde devam etmektedir.

            Benim Ceza davası sonuçlanmadan 2007 yılında başlattığım İdari dava ve soruşturmalar halen devam etmektedir.

İşlem başlattıktan sonra Bala'dan ayrıldım. Bala karakolu polisleri ile ilgili davamız Danıştayda ve Karar Düzeltme nedeniyle sonuçlanmayı beklemektedir. Bala Savcı ve Hakimleri ile ilgili dava şu anda tazminat talebiyle bireysel başvuru olarak Anayasa Mahkemesindedir. Olay zamanı Bala Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi olan ve Ahmet Çalış ve Kızını "Adaleti Yanıltma Davası"nda komik şekilde yargılayan Hakim Fuat Pembeçiçek'in Ceza İşleri Daire Başkanı olması nedeniyle Dosyası ayrılmış ve Ankara 3. İdare Mahkemesinde hakkında Adalet Bakanlığına Dava açılmıştır. Bu dava halen devam etmektedir Mahkemenin vermiş olduğu  Ara Karar Mahkemenize bilgi amaçlı Dosyada olmayan Tedavi Faturaları Listesi ile birlikte gönderilmektedir. Tedavi faturalarına bakıldığında Ahmet Çalış'ın yalanı ortaya çıkacaktır.

            10/09/2015 tarihli duruşmanızda daha önce Bala Adliyesinde, Emniyet Amirliğinde, Karakolunda ve Bilirkişi görevlendirilmesine Rüşvet Dağıtılmasında kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın Avukatı ve Akıl Hocası olan Sabite Gürman'ın dinleteceği tanıkların Yalancı tanıklar olduğuna benim hiçbir şek ve şüphem yoktur. Mutlaka satın aldığı yalancı tanıklarının yalanlarını Mahkemenize sunacak ve sizi kandırmayı deneyecektir. Zira daha önce Rüşvetle yalan söylettiği tanıklardan Can Cürbüz'ü hakim Fuat Pembeçiçek konuşturmuş,Ankara 3. Çocuk Mahkemesinin talimatıyla alıp göderdiği ifadesi dosyada kaybolmuş ve halen bulunamamıştır. Tanık Kepçesi Mustafa Yaşar'a Savcılıktan sonra karakolda ve Keşifte yalan söyletilmişse de Hakim Fuat Pembeçiçek'in gördüğü 2004/95 sayılı  dosyada yalanlarından vazgeçmişse de bu ifade Ceza ve Tazminat Mahkemelerine yansıtılmamıştır. Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın o tarihte kiracısı olan Savcı tarafından yeniden dinlenmeleri engellenmiş ve oğlum yalanlarla suçlu bulunsa da bizde hiçkimseye boyun eğmeden ve davamıza yalan ve yanlış katmadan ve Güçlü ve Köklü bir aileden gelmemize rağmen güç kullanmadan davalarımızı devam ettirmekteyiz. Ailemizle ilgili Osmaniye Valiliği Kültür Müdürlüğünün hazırlamış olduğu bir Kitap Av. Hüseyin Ayan'a gönderilmiştir. Biz bu ülkede olmasa bile Mutlaka AİHM'de haklı bulunacağimıza inanıyoruz.

            Ahmet Çalış'ın iyi niyetli olduğuna inanmıyoruz. Bizim yabancı olduğumuzdan ve hastamızla ilgilendiğimizden istifade ederek bir taraftan yalanlarıyla bizi oyalarken bir taraftan da kötü niyetiyle mallarını elden çıkarmıştır. Kaza sonrası bizden davamızı savunma talebinde bulunan Avukat Sabite Gürman'a Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın avukatı olması hasebiyle güvenmedik ve davamızı vermedik. Zaman bizi haklı çıkardı ve karşımıza Rüşvet Çarkı'nın mimarı olarak çıktı. Bu nedenle dinleteceği tanıkların "Yalancı Tanık" olacağından şek ve şüphemiz yoktur. Kaza anında çeşmede bulunan ve oğlumun yanına gittiği manav torununun bir trafik kazasında öldüğünü üzülerek öğrendik ve Allah'ın İlahi Adalet'inin asla şaşmayacağına  inandığımız için sonuç ne olursa olsun asla yalan ve dolana başvurmadan ve kiseye de boyun eğmeden davamıza devam ediyoruz.

            Gereğini arz ve talep ederim. 14.09.2015

                                                                                                   Mustafa DEMİR

                                                                                                            Davacı