26 Kasım 2015 Perşembe

AK PARTİ GENEL BAŞKANINA


AK PARTİ GENEL BAŞKANINA
                                                             (T.C. BAŞBAKANINA)


            AK Parti genel Merkezine 15.09.2015 tarihinde taahhütlü olarak gönderdiğim ve cevap alamam üzerine AKİM'e 15.11.2015 tarih ve 151115-0075 numara ile bilgisayar üzerinden müracaatım ile 26.11.2015 tarihli telefonunuz ile size ulaşan herhangi birgönderinin olmadığının belirtilmesi üzerine Osmaniye Ptt Merkezinde alınan gönerinin 18.09.2015 tarihinde Merkezinize teslim edildiğine dair ptt alındısı ve size gönderilen 15.09.2015 tarihli Mektup ve ekleri yeniden ilişikte sunulmuştur.
            Gereğini bilgilerinize arz ederim. 26.11.2015
                                                                                                                        Mustafa DEMİR


                                            AK PARTİ GENEL BAŞKANINA
                                                          (T.C. BAŞBAKANINA)
 
            Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı memur iken sizin iktidara geldiğinizden iki yıl sonra 6.8.2004 tarihinde oğlum ağır bir kaza geçirdi. Kaldırımdaki kaza RÜŞVETLE yol ortasına alındı. Bu gün itibariyle hala mahkememiz sonuçlanmadı. Yargıtayda bir yıldır bekliyor.

            Benim oğlum %98 Beyin engelli oldu. Bende %93 engelli Hemodiyaliz hastası oldum. Daha önceki iktidarlar döneminde siyaseten atanan Diyanet İşleri Başkanı Diyanet Vakfının içini boşalttığından Diyanet ve Diyanet Vakfı yöneticileri Yardım sözünü tutmadıkları gibi ahlaksız bir şekilde benim hazırladığım dosyayı yok ederek birde beni ahlaksızca icraya verdiler. Dosyamdaki Paralelci Müftülerin iftirası da işin tuzu biberi oldu.

            Size gönderdiğim Osmanlı Arşiv Belgesinde benim kimi olduğum gayet açık olup, araştırmak serbesttir. Zira sizi yetiştiren Rahmetli Prof. Dr.Necmettin Erbakan Kozanoğlu olup benim soyumdandır. İngiliz iftiralarına dayanamayan Sultan Abdulhamit Fırkai İslahiye Ordusuyla Erbakan'ın Dedesini alıp kendisine Bakan yapmıştır. Hala soyumuzla ilgili iftiralar yoğun olarak kitaplarda mevcuttur. Ben bunları derleyip kitap haline getirmeye çalışıyorum.

            Engelli oğlum dışında üç çocuğum daha bulunmaktadır. Üçüde Üniversite mezunudur. Büyük kızım İlahiyat Fakültesinde halen Yüksek Lisans yapıyor ve öğretmen ataması bekliyor. Diğer kızım Muhasebe ve İşletme mezunu.Atanabilirse İş bekliyor Küçük oğlum sa İngilizce Dil ve Edebiyat Mezunu Atama bekliyor.

            Size bu dilekçeyi göndermemin nedeni artık dayanamaz hale geldim. Bir dava 11 yıldır bitirilmediği gibi açtığım idari davalar da saçma sapan gerekçelerle reddedilmektedir. Oğlumun diş tedavisi için açtığım idari dava üç mahkeme gezdikten sonra kaybolmuş, Anayasa Mahkemesi dosyayı kaybeden ve bana da "git şikayet et" diyen hakime dava açamayacağıma karar vermiş ve AHİM de bal gibi açar diyerek davayı kabul etmiştir. Mahkemelere harcadığım paralar bu günün parasıyla 10.000. Lirayı geçmiştir. Oğlumun tedavisine harcadığı para listesi de ilişikte olup 17 ayda üç yıllık maaşımdan fazla harcamışım. Bu listeye alınmayan faturalar ve Ankara da  geçim için harcananlar hariçtir.

            Sizden bu paraları geri istiyorum. Siz bana BORÇ OLARAK VERİNİZ. Bende size beklediğim sürenin yarısında geri ödeyeyim. Ama Diyanet gibi davranmayınız. Eğer Siz Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve T.C. Başbakanı iseniz benim mağduriyetimi bir an önce bitirirsiniz. Yok Adalet Kaldırma Partisi Genel Başkanıysanız Ahirette iki elim yakanızda olacaktır. AİHM de de pu paralar fazlasıyla alınacaktır. Oğlum adına kurulan HALDEM adındaki dernekte dağıtılacaktır.

            Partinizin AKİM adlı merkezine defalarca müracaat etmeme rağmen şu ana kadar bir sonuç alamadım. Onun için size bu dilekçeyi ve bazı mahkeme evraklarını gönderiyorum. Bilinizki basit bir alacak davasının usul gereği açılması hakime dava açamazsın kararıyla sonuçlanıp AHİM de kabul görüyorsa size evrakını dahi sunmadığım Ankara Valiliği, Adalet Bakanlığı davaları nasıl kabul görecektir. Ben devletimin Bilirkişi raporunun AHİM zoruyla değil Devletimin imkanlarıyla sonuçlanmasını isterim.

            Saygı ve selamlarımla. 15.09.2015

 

                                                                                                                        Mustafa DEMİR
                                                                                                                        Emekli -Mağdur

8 Kasım 2015 Pazar

DİYANET- İDARE MAHKEMESİ


ANKARA  İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
Gönderilmek üzere
 NÖBETÇİ OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE                                                                                  

 

DAVACI                                :  Mustafa DEMİR - 

DAVALI                                :  BAŞBAKANLIK- DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI                    

DAVANIN KONUSU           :    Tam Yargı Davası.

İPTALİ İSTENİLEN

İDARİ İŞLEM                  :  Anayasa Mahkemesinin 2014/12770 sayılı dosyasında vermiş olduğu 19.01.2015 tarihli KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA dair kararına (Bu karar AİHM'ce kabul edilerek dosya numarası alınmış olup yargılama devam etmektedir.) istinaden Ceza Davası açılması talebiyle Başbakanlık Makamına gönderilen 19.09.2014 tarihli Ali Yazıcı'nın PARELELCİ  OLDUĞUNA DAİR dilekçem üzere açılan soruşturmanın Sümenaltı edilmesi üzerine Cumhurbaşkanlığı'na da 06.08.2015 tarihinde Bilgi Edinme Kanunu gereğince yapılan müracaatıma cevap verilmemesi ve dava açılacağı ikazımızın cevapsız kalması üzerine bu dava oluşmuştur.  

TEBLİĞ TARİHİ                :  Cumhurbaşkanlığı Bilgi Edilme talebimize cevap verilmemiştir.

                                                   06.08.2015 müracat Tarihi,  06.10.2015 Dava süreci başlaması.

DAVANIN İZAHI                :  Kadirli Müftülük Memuru iken Bala Müftülüğünde imzaladığım Diyanet Vakfınca Yardım Senetlerim Ahlaksız ve Allahsız bir şekilde Borç haline getirilip İcraya verilmem üzerine olayı Mahkemeye taşıdım. Mahkeme sırasında İcranın durdurulmasını sağladımsa da ben Emekliye ayrılınca İcranın durdurulma yazısının bir şekilde yok edilerek bu paranın Türkiye Diyanet Vakfına ödendiğini öğrendim. Diyanet Vakfı Genel Merkezi parayı almış, beni Ahlaksız ve Allahsızca icraya verenlere de para yerine hava aldırmış. Yaptıkları ahlaksızlık ve Allahsızlık yanlarına kalmış. Ama benimde eski dosyalarımın açılmasına neden oldular... Kadirli Müftülüğünde Müftü ile yaptığım konuşmada paranın ödendiğini, benim eskiden de "para yiyen" bir memur olduğumu, sicilimde evraklar bulunduğunu söyleyince dosyamın bulunduğu Osmaniye Müftülüğüne müracaat ederek dosyamda bulunan iftira evraklarını aldım.  Diyanetle devam eden İcra davamla birlikte Anayasa Mahkemesine ve Diyanet İşleri Başkanına gönderdim. Bu arada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye hakkında Uğur Eşim davasında suçun işlendiği tarihin değil, öğrenildiği tarihin esas alınmasına karar vermesi üzerine iftira evraklarını Anayasa Mahkemesi dosyasından ayırarak Ankara, Hatay ve Akçaabat Cumhuriyet Başsavcılıklarına göndererek soruşturmalar açılmasını talep ettim. Savcılıklar AİHM kararını  göz ardı ederek soruşturmaları reddettiler. Bende hepsini Anayasa Mahkemesine ayrı ayrı taşıdım. Hatay ve Akçaabat davaları halen Anayasa Mahkemesinde devam etmektedir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığın davası ise 2014/12770 dosya numarası ile 19.01.2015 tarihinde sonuçlandı. karar bana 04.02.1015 tarihinde tebliğ edildi. Bende bu kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşıdım. Yargılama Halen devam ediyor.

            Anayasa Mahkemesi davası devam ederken davalı olduğum Ali Yazıcı, benim Sicil dosyamın bulunduğu Osmaniye İl Müftülüğüne Müftü Yardımcısı olarak atandı. Benim Başbakanlık Makamına vermiş olduğum 19.09.2014 tarihli dilekçem ile soruşturma açıldı  ise de bu soruşturma  SÜMENALTI edilerek bu dava oluştu. Davanın geçmişi ise;

            Ben Gaziantep- İslahiye Müftülük Memuru iken Gaziantep -Nurdağı Müftülüğüne naklen tayinim yapılmıştı. 1991 yılında İslahiye'de son kez maaşları yapıp dağıtmış, kalan maaşları da Müftü Ali Yazıcı'nın bilgisi dahilinde diğer memura teslim etmiş ve ayrılma işlerimi başlatmıştım. Cuma günü Nurdağı  Müftülüğüne atanan Müftü Ramazan Tekin'in maaşını yapmak üzere gelmiştim. Ben Nurdağında işlerimi yaparken Ali Yazıcı'da Nurdağına gelip Müftüye benim hakkımda bazı yalanlar söylemiş. Nurdağı Müftüsü kendisi huzurunda beni çağırınca bende işin doğrusunu söyledim. Rezil olan Ali Yazıcı Nurdağında ayrıldı. Nurdağı Müftüsü Ali Yazıcıdan özür dilememi istediyse de ben kabul edip özür dilemedim.

            Pazartesi günü de İslahiye'ye gelip ayrılış işlemimi ve yolluğumu hazırladım. Bu arada Kur'an Kursu Öğreticisi olan Ağabeyimde Müftülüğe geldi. Ali Yazıcı onu yalanlarıyla kandırıp Kaymakam'a göndermiş, kaymakamda kendisini kovup benim açığa alınmamı telefonla istemiş. Benim dışımda ve kusurum dahilinde telefonla açığa alındım. Bana SUÇ ARANMIŞ ve eski mutemet olduğumdan parasını almayan ve bordroda imzası olmayan personelin maaşını zimmetime geçirdiğim iddiası ortaya atılmış ve açığa alınmama gerekçe yapılmış. Ben bunu daha sonra öğrendim. Kaymakam'ın kovduğu Ağabeyimde bana hiç bir şey söylemeden ve Müftü Ali Yazıcı'nın yalanına inanarak benim para yediğimi babama ve akrabalarıma söylemiş ve bana haber vermeden para toplayarak bir hafta sonra Ali Yazıcıya dosyada bulunan dört personel adına ödeme yapmış. Ben bunları Özel Ökkaşe Yurdunu Yöneten Ahmet Adıgüzel'e olan Mark borcumun zorla alınması üzerine Ahmet Adıgüzel tarafından bu paranın bana geri getirilmesi üzerine öğrendim. Parayı alan memurda "Müftünün kendisine  al dediğini kendisinin de aldığını" beyan etti. Soruşturma sonucunda da ağabeyimin ödediği tüm bu paraları ben geri aldım ve buz gibi yedim.  Yediğim ve geç ödediğim iddia edilen paralar kasada olduğu içinde geri görevime iade edildim.

            Soruşturmam Kaymakamlık Memuruna verilmiş. Göreve iade edildikten sonra soruşturmam başladı. Kaymakamlık Memuruna bu olayı Mahkemeye taşıyacağı söyleyince beraber Kaymakam'ın odasına gittik. Memur kaymakama durumu anlatınca, kaymakam bana dönüp hiç unutamadığım şu cümleyi söyledi: "O aptal senin ağabeyinmiş, senin borcun bitmiyormuş, sana baban bakıyormuş, ağabeyin öyle söylüyor. Sen bize dava açarsan bende ağabeyini bana makamımda hakarette bulunduğu için içeri aldırır, ikinizin de memuriyetini bitiririm. Git iyi düşün..." Kaymakamın odasında beraber Memur odasına döndüğümüz zaman Kaymakamlık Memuru soruşturma dosyasını önüme attı. bana da "Paranın kasada olduğunu, yemediğini bizde biliyoruz.. Şaban'da (Parasını aldığı halde imzası olmadığı için soruşturmaya dahil edilen İmam Şaban Karagöz'ü kasdediyor)başka yalan söyleyen yok. Şabanın yalanıyla da birşey olmaz. Kaymakam Şaban gibi kendisine bir sürü yalancı tanık bulur. İkinizinde memuriyetini bitirir. Sende, bende hiç birşey yapamayız. Bunu sende ...." cümlesini tamamlayamadan sinir krizine girdi. Bende elimdeki evrakları bırakıp kendisine yardıma koştum. Sesime diğer memurlar geldi ve Kaymakamlık Memuru hastaneye götürüldü. Ben ifadeyi vermeden ayrıldım. Köye Babamın yanına geldim. Durumu anlattım. Babam ısrarla Ağabeyime zarar verilmemesini istiyordu. Ben memurluğu bırakmaya niyetliydim. Fakat ağabeyimin  Mülki Amire makamında hakaretten Adli Ceza alması memuriyetinin sonu demekti. Ağabeyimi Kaymakamın odasında çıkartan koruması, sekreteri ve şoförü hakaretten tanıklığa hazırdı.

            Bu davayı açmama asıl sebep ise paranın kasada olduğunu bilen Müftü Ali Yazıcı bana başkanlığını yaptığım Türdav Vakfının o ayki parasını göndermeyişim nedeniyle saldırıyordu. Benim her ay düzenli olarak üyelerden aldığım aidatları Türdav Vakfının Genel merkezine gönderiyordum. O ay paraları kaybettiğimden bir ay geciktirmiş, yolluktan göndermeye karar vermiştim. Açığa alınınca da Ali Yazıcı bu konuda hakkımda konuşmaya başlamış, Türdav'ın parasını yediğimi ortalığa yaymaya başlamıştı. Bende bunun üzerine derhal Ankara'ya giderek tüm hesapları kapatmıştım. Genel Merkezde sadece temsilci olmak için verdiğim teminat senedi kalmıştı. Senedi "Müslüman oldukları" sözüne istinaden vermiştim. Ama Paralelci olan adamların Dini ve Allah'ı olmadığı için yine Paralelci olan Ali Yazıcı'nın isteği doğrultusunda Müslümanız diye aldıkları karşılıksız teminat senedini "Dinsiz ve Allahsız" oldukları için icraya vermişlerdi. Bende bu senedi ödemediğim gibi benim adıma ödemek isteyen kardeşimede ödetmedim. Türdav Temsilciliğine Ali Yazıcı gibi paralelci olan İslahiye Sivil Savunma Müdürü Bilal Erdoğan getirildi. Bilal Erdoğan ayrıca resmi olarak muhabirlik yaptığından bu olayın basında yer almasını önledi. Bunu Müftülük kiracısı olan Türkiye Gazetesi temsilcisi açıkça beyan etmekle kalmadı, kendiside Ali Yazıcı'nın kiracısı olarak bu konu hakkında haber yapamayacağını açıkça beyan etti. Ben ayrıldıktan sonra benim üyelerimin paraları ödenmedi ve hepsinin paraları bir şekilde yendi. Parelelcilere meze parası oldu. En sonunda da Türdav Vakfı arkasında binlerce mağdur bırakarak tarih oldu. Ali Yazıcı gibi Dinini satan kişiler hala "Diyanetin Dinsizleri" tarafından korunmaya devam ettiği için hala görevinin başındalar.

            Kaymakamlık memuru  krizden bir hafta sonra beni ifadeye çağırdı. Kendisiyle ceza verilmemesi ve ağabeyimin soruşturma dışında tutulması karşılığında mahkemeye taşımama sözü verdim. Fakat Ali Yazıcı bu anlaşmaya uymayarak dosyada bulunan maaş kesim cezasını verdi. Olayı Kaymakama taşıdımsa da Kaymakamın Ali Yazıcının kendi yetkisini kullandığını söylemesi ve Maaş nakil ilmuhaberimde görüleceği gibi Ali Yazıcı'nın Dinini satın almam karşılığında sesimi çıkarmadım. Ağabeyimle olan proplemimi de bahane ederek memleketten uzaklaştım. Türdav meselesini de Kaymakam soruşturmaya dahil ettirmedi.         

            Nurdağı Müftüsüde tartışma kendi yanında ve odasında olduğu halde bu olayı "Diyanet'in Dinsizleri"nden olduğundan kendi çıkarına kullandı. Nurdağına Düziçi'nde geldiğinden benim hakkımda Düziçi'nden de yalanlar katarak Adana Müftüsü olan babasının nüfusunu kullanarak tayinimi durdurdu. Benim en çok zorlandığım konu ise bu "Diyanet'in Dinsizleri"ne  akrabalarımın fiili saldırısını önlemek oldu. Zira beni görevden attıramayan Ali Yazıcı odama gelerek "Sen Hayvansın" diye hakarette bulunmuş, bundan yalakası memur bile rahatsız olmuştu.  Şimdi düşünüyorumda bunlara "hayvan" demek hayvanlara hakarettir. Kur'an-ın tarifiyle "Hayvandan aşağı mahluk"turlar.... Zira Ali Yazıcı 2000 yılında Hac Görevinde hacıların "Kurban" parasına tenezzül eden bir aşağılık olduğuna da tanık olmuştum.

             Soruşturmada  yedi personel vardı. Üç personel buhar olmuş. Kim olduklarını "Diyanet'in Dinsizleri" görevini yapmadıklarından hala öğrenemedim. 09.05.2014 tarih ve 325039 nolu BİMER müracaatım üzerine hakkımda soruşturmayı tamamlamışlar. "Yapılacak herhangi işlem yoktur." demektedirler. Nasıl yapıldığı meçhul olan soruşturma tek taraflı yapılan sorşturmadır. Yetkililere de bana verilmeyen bu soruşturma neticesi söylenerek bana atılan iftiralar örtbas edilmek istenmektedir. Şu asla unutulmamalıdır . Allah'ı kandırmaya hiç kimsenin gücü yetmez.....

            Beni en çok rahatsız eden konu ise, başkasından çocuk doğuran bir kadının ve ona yarım edenlerin iftirası ile icraya verildikten sonra Ankara-Bala'da bir kadınla olan zinası ve hükümetin Zina'yı suç olmaktan çıkarması nedeniyle soruşturma yapamayarak Bala'da kovduğum bir imamın Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yanında yapılan Camiye İmam olarak atanması oldu. Zira oğlumun kazasından önce Bala'dan kovduğum İmam benim hakkımda dua ettiği için oğlumun kaza geçirdiğini iddia ediyormuş.. Ben bu kişinin bu göreve atandığını bilgisayar üzerinde hatıratımda bahsedeceğim gerekçesiyle sorunca bana "Kurum içi atamaların kimseyi ilgilendirmeyeceğini gerekçe gösteren kanun maddesi ile cevap verildi. Evet normal insanların tayini kimseyi ilgilendirmezdi. Fakat anormal ve ahlaksız bir kişinin ülkenin en güzide camisine atanması beni ve tüm Türk halkını ilgilendirirdi. Bir dul kadına "zina ile çocuk doğurtacak" birinin (bu sözü kadının ağzından bizzat duydum) diyanet yetkililerini çocuk veya torun sahibi yapması da asla  beni ilgilendirmezdi. Beni ilgilendiren o kişinin oğlumun kazası hakkında söyledikleriydi....

            Bala'da görevli iken Cami parası yediğimizi ve cami parasıyla ev aldığımıza dair sicilime resmi evrak koyduran Müftü Ercan Eser'de Erzurumlu ve paralelci idi. Önce Diyanet Din İşleri Yüksek Kurulu'na, oradanda hemşehrisi başkanın ayrılmasıyla Üniversite görevine gitti...

            Bana iftira atan ve bu iftira ile sürgün ederek hastalanmama neden olan, halen Osmaniye Müftü Yardımcısı olarak görevine devam eden Ali Yazıcı'da Erzurum'lu Fethullah Gülen'in hemşerisi ve onun kurmuş orduğu Parelel Devlet Yönetimi Örgütünün faal bir üyesidir. Bu nedenle hakkında açılan soruçturmalar kendisi gibi Parelel Örgüt mensubu kişilerce kapatılmakta ve korunması sağlanmaktadır. Buna en en iyi örnek Diyanet'in yapmış olduğu usulsüz soruşturma ve halen Anayasa'da Yargılaması devam eden  Hatay Müftülüğü soruşturmasıdır...

 

HUKUKİ SEBEPLER            :  İdari Yargılama Usulü Kanunu, vs.

 

DEDİLLER                             :  2577 sayılı İdari Yargılama kanununu 10. maddesi gereğince yasal sürede Bilgi Edinme Hakkı Kanununa istinaden Cumhurbaşkanlığınca kendilerine yönlendirildiği belirtilen soruşturmanın akibeti konusunda cevap verilmediğinden aynı kanunun 7. maddesine istinaden bu dava açılmıştır.

            Anayasa Mahkemesinin 2014/12770 nolu dosyasında açıkça beyan ettiği gibi "13. somut olayda başvurucu, suç işlediğini düşündüğü kişilerin yargılanıp cezalandırılmasını amaçlamaktadır. Başvurucu, medeni haklarına yönelik bir müdahalenin bulunduğunu düşünüyor ve buna ilişkin zararın giderilmesini istiyorsa, hukuk mahkemeleri önünde dava açma imkanı vardır." denilmek suretiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince ceza yargılaması yapılası gerektiğini savunulmaktadır. Kamu görevlileri hakkında ceza davası açılması ise kamu otoritesinin iznine tabidir. Kamu otoritesi bu izin meselesini sürekli kötüye kullandığından bin türlü bahanelerle bu izin alınamamakta ve kamu görevlileri yargılanamamaktadır. Buna en büyük örnekte yine bu Anayasa Mahkemesi Kararı'dır. Adalet bakanlığı yargılama izni vermediği için dava saçma nedenlerle "Kabul Edilemez" bulunmuş, fakat Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince kabul edilerek dosya numarası alınmıştır ve yargılama devam etmektedir.

            5271 sayılı kanunda açıkça belirtildiği gibi iftira ve emrindeki memura asılsız suç yükleme suçtur.  İlişikte sunulan iftira belgeleri, tayinimin durdurulması, iftira ile ceza verilmesinin ve sürgün edilmemin sağlanması, asılsız soruşturma yaparak bu suçu işleyenlerin Diyanet İşleri Başkanlığınca hala korunması halen devam ettiğinden bu kişilerin  5271 sayılı kanunun 220. maddesi gereğince suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve bu örgüte üye olma maddesi gereğince ayrıca cezalandırılmasını gerekmektedir. Zira artık anlaşılmıştır ki bana bu iftirayı atanlar "Parelel örgüt" mensubudur. Bu nedenle sürgün edildiğim maaş nakil ilmuhaberinde açıkça görülen İcra borcu böyle bir örgütün varlığını ispata yetmektedir. Zira Müslüman olduklarını beyan eden bir örgüt elemanlarının yine Müslümanım diye aldıkları karşılıksız teminat senedinin icraya verilmesi bunların Dininin ve Allah'ının olmadığının delilidir. O zaman bu senedi derhal ödeyebileceğim halde kendim ödemediğim gibi kardeşime ödetmedim ve kayda geçirilmesini sağladım. Allah'ta bana yıllar sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bir kararıyla bunu ispat etme imkanı verdi. Bu İcra; başta Müftü Ali Yazıcı olmak üzere Türdav Vakfı temsilcisi İslahiye Sivil Savunma  Müdürü Bilal Erdoğan ve Vakıf Başkanı Mevlüt Saygın'ın "İslam Dini'nin" bedelidir. Bu nedenle bu icra konusunda hiçbir maddi hak talebinde bulunmuyoruz. Bunun karşılığı Ahirette alınacaktır. Fakat bu İcra bana "Fethullahçı Örgüt" olarak kurulan kumpasın belgesidir.

            Bana atılan bu iftira nedeniyle "Nörolojik Mesane" hastalığına yakalandım ve bu açığa alınma olayından 7 ay sonra Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde bir operasyon geçirdim. Nörolojik olarak böbreklerim aşırı su atmaya başladı . Uzun bir tedavi ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden de bir operasyondan sonra artık bir süre sonra Böbreklerim Fonksiyonlarını yerine getiremez oldu. Hemodiyaliz Hastası oldum. Bunun gerçek nedeni bana atılan bu Zimmet İftirası ve Sürgün Edilmemdir. Bu iftirayı bana atan Müftü Ali Yazıcı'dır. Ali Yazıcı'yı koruyarak Osmaniye Müftü Yardımcılığına atayan ve hakkında  düzgün soruşturma yapmayarak görevini ve Din Hizmetlerini kötüye kullanan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez'dir. Her ikisi hakkında berber Yasal İşlem Yapılması gerekmektedir. Bu konuda 5271 sayılı Türk Ceza Muhakemesi Kanunu maddeleri açıktır. Bu maddelerin uygulanabilmesi ve bu kişiler hakkında ceza davası açılabilmesi için "Kamu Davası" açılması amacıyla bu İdari dava açılmıştır. Bu dava neticesinde bana İftira atarak mağdur olmama neden olan kamu görevlilerinin yasal olarak yargılanmasına ve cezalandırılmalarına karar verilmesi amacıyla bu dava oluşmuştur. Gereği Mahkemenin takdirindedir. Netice devam eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi davasına iletilecektir...

             NETİCE VE TALEP     : Yukarıda açıkça anlatılan ve eklerde sunulan evraklardan da görüleceği gibi yalan ve iftira ile sürgün edildiğimden, hakkımda haksız İcra takibi yapıldığından ve hasta edilerek organlarımdan birinin işlevinin yitirilmesine sebebiyet verildiğinden bu dava açılmıştır. Bu Nedenle:

            1- Hakkımda haksız İcra'ya sebebiyet verenlerin bu icra "İslam Dinleri!nin karşılığı" olduğundan bu konuda hiçbir maddi hak ve muamelede bulunulmasını istemiyorum. Bunun karşılığı "Ahirette" alınacaktır.

            2- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu gereğince İlgiler hakkında: 94/1, 95/2-b, 96.,204., 206., 219., 220., 232., 251., 257., 267., 271., ve 283. maddeleri gereğince yasal işlem yapılmak üzere Cezalandırılması için Yargılandırılmalarına izin verilmesine. Haklarına "Kamu Davası açılmasına" Karar verilmesine, Açılacak olan bu Davalara benimde taraf olmama karar verilmesine:

            3- Yargılama ve dava giderlerinin davalı idare üzerine yüklenilmesine karar verilmesine;

            Gereğini arz ve talep ederim. 09.11.1015

                                                                                                                       

 

Mustafa DEMİR

                                                                                                                                 Davacı

E K L E R      :

1-19.09.214 Tarihli Başbakanlık'a Şikayet Dilekçesi.

2-10.11.2014 tarihli ifade tutanağı.

3-19.11.2015 tarih 2014/12770 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı.

4-05.03.2015 /981 sayılı Başkanlık Yazısı.

5- 07.10.2015 tarihli Başvuru Formu.

6-Osmaniye Müftülüğü Başvuru cevap yazısı.

7-Gaziantep Nurdağı Tayin Onayı.

8-Gaziantep İl Müftülüğü Tayin İptali yazısı

9-Başkanlık Tayin İptali Onayı.

10-İslahiye Müftülüğü Tecziye Yazısı

11-Tecziye Tebellüğ Belgesi

12-Maaş Kesim Ceza makbuzu

13-Kastamonu Çatalzeytin Sürgün Onayı

14-Çalalzeytin Maaş Nakil İlmuhaberi Üst Yazısı.

15-Çatalzeytin maaş Nakil İlmuhaberi.

16-9.5.2014 Tarihli Diyanet Soruşturma Sonuç Yazısı

17-8.12.2013 tarihli Bilgi Edinme Cevap yazısı

18-Cumhurbaşkanlığına 6.8.2015 Bili Edinme Başvurusu

19-Cumhurbaşkanlığına 16.10.2015 dava açılacağının bildirilme yazısı.

20- Mustafa Demir'in Engelli Raporu.

 

1 Kasım 2015 Pazar

AK PARTİ GENEL BAŞKANINA

AK PARTİ GENEL BAŞKANINA
(T.C. BAŞBAKANINA)


            Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı memur iken sizin iktidara geldiğinizden iki yıl sonra 6.8.2004 tarihinde oğlum ağır bir kaza geçirdi. Kaldırımdaki kaza RÜŞVETLE yol ortasına alındı. Bu gün itibariyle hala mahkememiz sonuçlanmadı. Yargıtayda bir yıldır bekliyor.
            Benim oğlum %98 Beyin engelli oldu. Bende %93 engelli Hemodiyaliz hastası oldum. Daha önceki iktidarlar döneminde siyaseten atanan Diyanet İşleri Başkanı Diyanet Vakfının içini boşalttığından Diyanet ve Diyanet Vakfı yöneticileri Yardım sözünü tutmadıkları gibi ahlaksız bir şekilde benim hazırladığım dosyayı yok ederek birde beni ahlaksızca icraya verdiler. Dosyamdaki Paralelci Müftülerin iftirası da işin tuzu biberi oldu.
            Size gönderdiğim Osmanlı Arşiv Belgesinde benim kimi olduğum gayet açık olup, araştırmak serbesttir. Zira sizi yetiştiren Rahmetli Prof. Dr.Necmettin Erbakan Kozanoğlu olup benim soyumdandır. İngiliz iftiralarına dayanamayan Sultan Abdulhamit Fırkai İslahiye Ordusuyla Erbakan'ın Dedesini alıp kendisine Bakan yapmıştır. Hala soyumuzla ilgili iftiralar yoğun olarak kitaplarda mevcuttur. Ben bunları derleyip kitap haline getirmeye çalışıyorum.
            Engelli oğlum dışında üç çocuğum daha bulunmaktadır. Üçüde Üniversite mezunudur. Büyük kızım İlahiyat Fakültesinde halen Yüksek Lisans yapıyor ve öğretmen ataması bekliyor. Diğer kızım Muhasebe ve İşletme mezunu.Atanabilirse İş bekliyor Küçük oğlum sa İngilizce Dil ve Edebiyat Mezunu Atama bekliyor.
            Size bu dilekçeyi göndermemin nedeni artık dayanamaz hale geldim. Bir dava 11 yıldır bitirilmediği gibi açtığım idari davalar da saçma sapan gerekçelerle reddedilmektedir. Oğlumun diş tedavisi için açtığım idari dava üç mahkeme gezdikten sonra kaybolmuş, Anayasa Mahkemesi dosyayı kaybeden ve bana da "git şikayet et" diyen hakime dava açamayacağıma karar vermiş ve AHİM de bal gibi açar diyerek davayı kabul etmiştir. Mahkemelere harcadığım paralar bu günün parasıyla 10.000. Lirayı geçmiştir. Oğlumun tedavisine harcadığı para listesi de ilişikte olup 17 ayda üç yıllık maaşımdan fazla harcamışım. Bu listeye alınmayan faturalar ve Ankara da  geçim için harcananlar hariçtir.
            Sizden bu paraları geri istiyorum. Siz bana BORÇ OLARAK VERİNİZ. Bende size beklediğim sürenin yarısında geri ödeyeyim. Ama Diyanet gibi davranmayınız. Eğer Siz Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve T.C. Başbakanı iseniz benim mağduriyetimi bir an önce bitirirsiniz. Yok Adalet Kaldırma Partisi Genel Başkanıysanız Ahirette iki elim yakanızda olacaktır. AİHM de de pu paralar fazlasıyla alınacaktır. Oğlum adına kurulan HALDEM adındaki dernekte dağıtılacaktır.
            Partinizin AKİM adlı merkezine defalarca müracaat etmeme rağmen şu ana kadar bir sonuç alamadım. Onun için size bu dilekçeyi ve bazı mahkeme evraklarını gönderiyorum. Bilinizki basit bir alacak davasının usul gereği açılması hakime dava açamazsın kararıyla sonuçlanıp AHİM de kabul görüyorsa size evrakını dahi sunmadığım Ankara Valiliği, Adalet Bakanlığı davaları nasıl kabul görecektir. Ben devletimin Bilirkişi raporunun AHİM zoruyla değil Devletimin imkanlarıyla sonuçlanmasını isterim.
            Saygı ve selamlarımla. 15.09.2015

                                                                                                                        Mustafa DEMİR

                                                                                                                        Emekli -Mağdur