23 Ekim 2017 Pazartesi

AKİM-22102017 BAŞVURU

Akim merkezinize yapmış olduğum 23.08.2017 ve 24.08.2017 tarihlerdeki başvurulara sanki anlaşılmış gibi Anayasanın 138. maddesi gereği gereğince    "Hiçbir organ, makam, mevki veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz" hükmü gerekçe gösterilmekte ve müracaatımın yargının yetkisinde olduğu ve yargıya gitmem gerektiği istenmektedir. Hatta param yoksa bile bile ücretsiz avukatlık desteği alabileceğim anlatılmaktadır. Fakat gerçekte hiçkimse hakimlere emir ve talimat vermemekte, RÜŞVETİNİ VEREREK RİCASINI İLETMEKTE VE oğlumun kaza davasında ve Vakıfbank davasında olduğu gibi istediği kararını çıkartmaktadır. Daire başkanları masa başında istediği kadar Anayasanın 138. maddesinde bahsetsin, uygulanmayan kanun, kanun değildir. 14 yıldır bir kuyumcunun rica ile yok ettirdiği evrak, kaza raporu ve tanık ifadesi bulunamamaktadır. Hatta 11. İcra hukuk mahkemesi hakiminin dediği "icrada işlem yapılmadı" kararına ancak benim oğlumun şeyine inandırırlar. İcradan işlem yapılmadı da hayatımda hiç gitmediğim Manisa ili, Yunusemre İlçesi Sanay, Şubesinde benim icrada ödenmiş dosyama faiz borcu nasıl oluştu. Bana yargıya git diyen aşağılık daire başkanı bunu açıklamalıdır. Ayrıca İstanbuldaki Citibank Dosyasında da benim gönderdiğim Malmüdürlüğü borcu yok belgesini beğenmeyip, "borcu yoktur" belgesini bizden alacaksın diyen Hayat Varlık Şirketi bunlar gibi aşağılık daire başkanları olduğu sürece böyle aşağılık tutumlarını devam ettireceklerdir. Zira 14 yıldır yapılan her başvuru aşağılık yetkililerce aşağılık kararlarla baştan savulmakta ve 14 yıldır hiçbir sonuç alınamamaktadır. Son olarak 7.8.2017 tarihli HSK başvurum yine cevapsız kalmıştır. On yıldır HSYK veya HSK'ya yapılan başvuruların ve verilen cevapların bir listesini istiyorum. Bakalım biz ne istemişiz, onlar ne cevap vermişler. 2992 sayılı yasanın 9. maddesi gereğince İcra dairelerini denetlemekle yetkili Adalet Bakanlığı bu görevini yapmak yerine Anayasanın 138. maddesini gerekçe göstererek baştan savma cevap vermekte, hakim ve savcılara emir ve talimat yerine ücretini ödeyerek "Rica"da bulunarak istediklerini almaktadırlar. 15 Temmuz sonrası oğlunun kaza davası ve Bankaların icra davaları yeniden dava konusu olup mahkemelerden hukuken ne gerekiyorsa yapılmakta, fakat idari olarak bu aşağılık karar veren hakim ve savcılar bunlar gibi aşağılık daire başkanları tarafından korunduğundan davalar ve yapılan başvurular "delil yok"," mahkemelere git", "biz Cumhurbaşkanının soruşturmasını da kapattık" gibi baştan savmalarla, açılan idari davalarda hiçbir gerekçe gösterilmeden "2477 sayılı yasanın 3. ve 5. maddelerine uygun değil", "konusu açık ve net değil", "her konuda ayrı ayrı dava aç" gibi saçma gerekçelerle kapatılmaya çalışılmakta, bunlar aşılırsa da Ankara 3. İdare davasında olduğu gibi her başvuruda yüksek posta ücreti istenmektedir. Onun için bu hukuksuzluğu reddediyor, biz "Adalet ve Adalette netice" istiyoruz. Saygılarımla. 22.10.2017

11 Ekim 2017 Çarşamba

ANKARA 3. İDARE KARAR DÜZELTME


DANIŞTAY İLGİLİ DAİRE BAŞKANLIĞI'NA
                      SUNULMAK ÜZERE
ANKARA 3. İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI'NA,
                                                               
DOSYA NO :2013/2105 Esas, 2015/492 Karar

KARAR DÜZELTME
İSTEYEN DAVACI     :  Mustafa DEMİR, 
DAVALI                        :  ADALET BAKANLIĞI
KARARI VEREN         :  DANIŞTAY 5. DAİRESİ 2016/22341 Esas,2017/12423 Karar
TEBLİĞ TARİHİ         : 05/10/2017
KONUSU                       : Danıştay 5. Dairenin 09.05.2017 tarihli Onama kararının karar
                                          düzeltme talebidir.                                                                

KARAR DÜZELTME NEDENLERİ :

            1-Oğlum Halil Demir’in 06.08.2004 tarihinde Ankara Bala Lisesi önünde kaza geçirmiş, suçu baba üstlenmiş ve hakkında Bala Asliye Ceza Mahkemesinde Hakim Fuat Pembeçiçek tarafından 2004/95 Esas, 2005/73 karar sayılı kararla Baba Ahmet Çalış ve kızı Gülden Çalış adına “Adaleti yanıtma” davası açılmış ve bir ay ceza verilerek o ceza da ortadan kaldırılmıştı. Yapılan itiraz da Sincan Ağır Ceza Mahkemesinde karar onaylanmıştı.

            2-Mahkeme sürecinde yaşanan hukuksuzluklar nedeniyle HSYK’ya yapılan şikayet üzerine Ceza İşleri Daire Başkanı olan Hakim Fuat Pembeçiçek’in dosyası ayrılmış ve hakkında soruşturma açılması için Ankara 7. İdare Mahkemenizde bu dava açılmışsa da soruşturmaya izin verilmemiş, yapılan Temyiz talebi de Danıştay Beşinci dairenin 09.05.2017 tarih ve 2016/22341 E, 2017/12423 K.  sayılı kararıyla onanmıştır.

            3-15 Temmuz 2016 Darbe kalkışması sonrası oğlumun davasında kaza zamanı soruşturma ve keşif yaparak oğlumun rüşvet ve sahtekarlıklarla suçlu bulunmasını sağlayan Savcı İrfan Saz (Ek:1) ve görevlendirdiği Bilirkişi J.Uzm. Abdullatif Öztürk’ün Fetö Çetesi üyesi olarak görevden atılmış, benim Rüşvet iddialarım üzerine bana Bilirkişiye hakaret ettiğime dair “Hakaret” davası açılmışsa da raporunu rüşvetle hazırlayan bilirkişi davacı edilememiştir.(Ek:2)

            4-Soruşturulmasına izin verilmeyen Hakim Fuat Pembeçiçek’in davasına konu olan Adaleti yanıltma davasının temelini oluşturan evrakların temin edilerek incelenmesi üzerine Hakim Fuat Pempeçiçek’in 2004/95 sayılı dosyada kararını Ahmet Çalış’ın 07.08.2004 tarihinde verdiği pişmanlık ifadesine (Ek:3) ve Bala Emniyet Amirliğinin 08.08.2004 Pazar günü savcı İrfan Saz’a teslim ettiği Emniyet Amirliği yazısına(Ek:4) dayandırdığı görülmüştür. Fakat gerçekte Ahmet Çalış’ın 07.08.2004 günü saat 18.00’de Avukatı olmadan ifade vermeyeceğini beyan etmiş, bunun üzerine polislerce tutanak tutulmuş(Ek:5) ve üst araması yapılarak nezarete konulmuştur. Yani o gün ve saatte ifade verilmemiştir. Tanık Emekli Polis Memuru Bakkal Mekin Öktem’in ifadesi(Ek:6)üzerine kazayı kendisinin değil oğlunun yaptığının anlaşılması ve bu tanığın ifadesinin değiştirilememesi üzerine suçu kendi üstüne alamamış, Tanık Can Gürbüz’ün karakol ifadesi yok edilmiş,  tanık Kepçeci Mustafa Yaşar’a da yalan söyletmek suretiyle suç hiçbir kusuru olmayan oğlumun suçlu olacak şekilde oğlu üzerine sahte tutanak ve kaza evrakı düzenlenmiş, yani sahtekarlık yapılmıştır. Suç oranı ve gerçek evraklar yok edilerek delil karartılmıştır. Bir pişmanlık olmadığı gibi rüşvetler verilmiş ve evraklarda sahtekarlıklar yapılmıştır.

Ayrıca komşum Eczacı Cihat Barbaros Ayata 08.08.2004 Pazar günü saat:23:30 sıralarında Bala Karakoluna gelerek benim adıma kaza evraklarını almak istemişse de Emniyet Amir Vekili Ali Mülayim’le tartışmasına rağmen alamamış, Ahmet Çalış’ın suçunu yeni itiraf ettiğini, Kaza evraklarının ve Raporunun Ahmet Çalış adına olduğundan değiştirileceğini bu nededenle kendisine veremeyeceklerini söylemişlerdir.(Ek:7)

5-Bizim kaza davamızda da Fuat Pembeçiçek’in yürütmüş olduğu Bala Asliye Ceza Mahkemesindeki 2004/95 Esas sayılı davamızda da Ahmet Çalış adına hiçbir kaza evrakı ve tutanağı olmadığı gibi geriye dönük sahte tarih ve saatte alındığı ortaya çıkan ifade ve Bala Emniyet yazısı mevcuttur. Bu da evrak sahterlığı yapıldığının, Rüşvetle delil karartıldığının en bariz delilidir. Yalan söylediği 2004/95 Esas sayılı davada anlaşılan tanıklar Can Gürbüz ve Kepçeci Mustafa Yaşar hakkında Hakim Fuat Pembeçiçek tarafından herhangi bir yalancı tanık işlemi yapılmaması da görevi bilerek kötüye kullanma sebebidir. Bu yalancı tanıklar hakkında gereği yapılsaydı benim oğlumun alavere dalevere ile 6/8 suçlu bulunamayacaktı.

6-Daha sonra Kuyumcu Abdulkadir Kılıç’ın kiracısı olarak kaza davamıza girerek yalan söyleyen tanıkların yeniden dinlenmelerini engelleyen halen Yargıtay Savcısı Savcı Murat Gökhan Tahtakılıç ve bu savcıyı yerine davaya girdiren ve Fuat Pembeçiçek’in Ankara 3. Çocuk Mahkemesi’nin talebiyle aldığı tanık ifadesini yok eden halen Sayın Cumhurbaşkanımızın Marmaris Baskını davası savcısı olan Muğla savcısı Ali Cenk Düzgün’ün Kuyumcu Abdulkadir Kılıç’ın rüşveti ve talebiyle bunları yaptıklarının anlaşılması üzerine Hakim Fuat Pembeçiçek’inde “Adaleti Yanıltma” davasında Adaleti yanıltan gerçek kişinin Kuyumcu Abdulkadir Kılıç olduğu ortaya çıkmıştır. Bu tanıkların yeniden dinlenmemesi ve tanık ifadesinin yok edilmesi hiçbir kusuru olmayan oğlumun kusurlu bulunmasını sağlamıştır.

2577 sayılı kanunun 54. maddesi: “d) Hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekarlığın ortaya çıkmış olması,” karar düzeltme nedenidir. 

7-Beraber görev yaptığı Savcı İrfan Saz’ın ve bu savcının görevlendirdiği Bilirkişi J.Uzm. Abdulllatif Öztürk’ün Fetö Çetesi üyesi olduğundan görevinden atılması Ceza İşleri daire Başkanı olan Hakim Fuat Pembeçiçek’in de Fetö Çetesi üyesi olduğunun açık delilidir. Aldığı rüşvetle Ahmet Çalış adına evrakların yok edilmesine göz yummuş, onu yalandan yargılayarak bizi 14 yıldır mağdur etmiş, Adaleti gerçekten yanıltan Kuyumcu Abdulkadir Kılıç’ı Rüşvet alarak bu davanın dışında tutmuş ve gerçekten adaleti Kuyumcu Abdulkadir Kılıç’la birlikte hakim Fuat Pembeçiçek yanıltmıştır.  Rüşvetle “Evrak sahtekarlığı ve Delil Karartması" yapılmıştır. Dava kendisine ihbar edildiği halde tüm bu rezaleti bildiğinden taraf olmamıştır.
Bu nedenlerle; bu delillerle bu kararın bozulması ve bizim mağduriyetimizin bir an önce giderilmesi gerekmektedir.

SONUÇ ve TALEP : Yukarıda arz edilen ve inceleme sırasında re'sen tespit edilecek sair hususlardan Ankara 3. İdare Mahkemesinin. 30.03.2015 tarih ve 2013/2105 E. 2015/492 K.s ilamının ONANMASINA dair dairenizin 09/05/2017 tarih 2016/22341 E. 2017/12423 K.s ilamının kaldırılarak mahkemenin Onama kararının bozulmasına ve mahkeme masraflarının ilgili idareye yüklenilmesine karar verilmesini arz ederim.

                                                                                                                             10 /10/2017

                                                                                                                          Mustafa DEMİR
                                                                                                                                  Davacı

Ek: 7 Adet Evrak.