1 Kasım 2018 Perşembe

16. İDARE-İSTINAF-DANIŞTAY TEMYİZ


 DANIŞTAY İLGİLİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA

SUNULMAK ÜZERE

 OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

                                                                





TEMYİZ EDEN DAVACI       :   Mustafa DEMİR,  



DAVALI                                 :    ADALET BAKANLIĞI



AVUKATI                              :   Av.Aysun ATEŞ


                                                   



KARAR VEREN MAHKEME:   ANKARA 10. BÖLGE İDARE MAHKEMESİ



DAVA DOSYA NO                :   2018/1086Esas, 2018/1056 Karar



KARAR TARİHİ                     :   03.10.2018



TEBLİĞ TARİHİ                     :    22.10.2018



KONU                                    :   Gerekçeli Temyiz.



AÇIKLAMA                            :     

 Ankara İli Bala İlçesi Bala Lisesi önünde 06.08.2004 tarihinde meydana gelen oğlumun trafik kazası için Ankara 16. İdare Mahkemesinde açılan 2016/3090 Esas, 2018/706 Karar sayılı Tam Yargı İdari Davanın Mahkeme tarafından Red edilmesi üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi tarafından 2018/1086 Esas, 2018/1056 Karar sayılı kararıyla onanması nedeniyle bu kararaın bozulması için açılan Temyiz Davasıdır.

  Kaza ilk anda 15 yaşında çocuk tarafından kaldırımda gerçekleştirilmiş, suçu telefonla ulaşılan baba üstlenmiş, bize hem kaza yapanlarca hemde emniyet görevlilerince kazanın kaldırımda olduğu bildirilmiştir. Kazanın kaldırımda olduğu tanık Can Gürbüz tarafından halkın içinden anlatılmış, Emniyet Amir Vekilince ifadesine başvurulmak üzere alarak karakola getirilmiş, alınan ifadesi üzerine Kaza tespit Tutanağı düzenlenerek karakola teslim edilmiş, Cumartesi akşamıda aslen Osmaniye-Kadirli İlçesi Kümbet Köyü'nden olan ve önceden tanıdığım Emniyet Amir Vekili Ali Mülayim yanına iki polis memuru alarak evime gelmiş ve eşime de hemşeherimiz olduğunu söyleyerek oğlumun kusurunun olmadığını, kazanın kaldırımda olduğunu söyleyerek oğlumun kimlik bilgilerini de alarak gitmiştir.

Biz ağır olan hastamızla ilgilenirken ilçede kuyumculuk yapan kaza yapan çocuğun annesinin dayısı, MHP eski İlçe Başkanı ve Belediye Meclisi üyesi Abdulkadir Kılıç yanına ilçenin ileri gelenlerini de alarak savcılığı nüfusu altına almış ve benim ilçede yapancı ve tek oluşumdanda istifade ederek, benide davacı ettirmeyeceğini ileri sürerek Rüşvetle ilk anda baba adına adına olan gerçek evrakları ve Kaza tespit tutanağını yok ettirmiş, yalancı tanık ayarlayarak kazanın kaldırımda değil yol ortasında gerçekleştiğine dair sahte evraklar ve rapor düzenlettirmiştir.

Benim ağır olan hastamla ilgilendiğimi bilen komşum Ecz.Cihat Barbaros Ayata Pazar günü gece 23:30 sıralarında karakola gidipte benim adıma evrakları istemesine rağmen, evraklar mevcut olduğu halde alamamış, buda Ankara Emniyetindeki soruşturma ifadesinde gayet açık ve nettir.

Barbaros Bey’in ayrılmasından sonra Trafik Polis memuru Mustafa Gödek yalan söylettikleri tanık kepçesi Mustafa Yaşar’ın ifadesine uygun olarak oğlumu kepçesinin önünde yol geçerken aracın sağ tarafıyla çarptığına ve şoförün hiç kusurunun bulunmadığına dair rapor getirince gece karakolda tartışma ve küfürleşmeler yaşanmıştır. Karakol polisleri beni ve oğlumu bilgisayar işleriyle uğraştığımız için biliyorlar, o zaman karakol bilgisayarında arıza meydana geldiğinde bizleri çağırıyorlardı.  Bunun üzerine o raporunuda değiştiren Trafik polisi dosyadaki sahte raporu getirerek 9.8.2004 pazartesi günü karakola vermiştir. Emniyetteki ifadesi de raporunu pazartesi hazırlayıp verdiği şekindedir. Aynı şekilde Emniyet Amir Vekili Ali Mülayim’in ifadesi de kaza raporunu 9.8.2004 tarihinde aldığı şeklindedir. Ankara Emniyetinin kendilerini akladığı raporuda raporun pazartesi tanzim edildiği ve savcılığa verildiği, bu rüşvetçileri kusurunun bulunmadığı şeklindedir. Kaza dosyasında olmayan bu yanlış Kaza Tespit Tutanağı kaza dava dosyasında yoktur. Emniyet souşturmasında çıkmıştır. Polislerin konuşmasında korkan Trafik polisi hem bu sahte tutanağın bir benzerini dosyaya koymuş, hemde ifadesinde bundan bahsetmiştir. Ankara Emniyeti Bala’daki görevli polisleri çağırıp ifadesini almasına, görevli listesini dosyaya koymasına rağmen bu ifadeleri dosyaya koymamış, açıkça sahtekarlık yapmıştır.

Fakat kendisine pazartesi günü raporun geldiğini iddia eden Ali Mülayim’in Karakol Amiri ve bala Emniyet Amir Vekili sıfatıyla yazdığı resmi yazı 8.8.2004 tarihindedir. Resmi yazıyı bizzat Savcı el yazısıyla 8.8.2004 tarihi yazarak ve paraf atarak teslim almıştır. Mevcut olmayan bir raporun üst yazısın yazılarak savcılığa nasıl teslim edildiğinin hukuken açıklanması zorunludur. Bala Karaoklu yazısı defter kayıtlı bir yazı olduğundan ve evrak defterini de tahrif edemediklerinden yaptıkları evrak sahtekarlığı inkar edilmeyecek şekilde açık ve nettir. Savcı ve Hakimler bu sahtekarlığa Feto Çetesi adına göz yumduklarından ve görmezden geldiklerinden bu güne kadar bizim davalarımız bitirilememiştir.

Dosyaya göre Ahmet Çalış 7.8.2004 saat 18:00 de ifade vermeyerek nezatere aldığı tutanakla ve nezarete koyan polisin ikrarıyla mevcutken ifadeside aynı tarih ve saatte alınmış olması daha sonra alınan ifadesine geriye dönük tarih atılarak sahtekarlık yapıldığının delilidir.

Hastanın Bala sağlık ocağına intikalinden Ankara Gazi Tıp Fakültesi Hastanesi sevki esnasında Bala sağlık ocağında tutulan Dr.Nurşen Yaşa imzalı tutanakla hastanın kimlik bilgilerine ulaşılamadığı belirtilirken, Bala karakolunda aynı polislerce ve aynı tarih ve saatte tutulan tutanakta oğlumun kimlik bilgilerin olması, kaza evraklarında da oğlumun kimlik bilgilerinin bulunması bu evrakların oğlumun kimliği alınnca düzenlenlendiğinin ve gerçek evrakların yok edildiğinin delilidir.

Tanık Can Gürbüz ilk anda halkın içinde kazanın kaldırımda olduğunu anlattığı için Bala’da Adliye yetkililerinden başka hiçkimse kazanın yol ortasında gerçekleştiğine inanmamaktadır. Bu evrakları beni davacı ettirmeyeceklerine inandıkları için yok ettirmişlerdir. Benim olayı 1,5 ay sonra öğrenip kendilerini tinlemeyerek şikayetçi olmam üzerine Trafik polisinin yakın arkadışını bilirkişi olarak görevlendirerek ondan daha kötü rapor hazırlattırmışlardır. Ankara’daki ilk duruşmamıza da bizi kapı önünde polis zoruyla uzaklaştırarak davamızı görmüşler, ikinci duruşmadan sonra Adli Tıp Kurumunda oğlumun durumunun tespiti sırasında önündeki evraklarda suç durumu olmadığı halde “2/8 le adamın donunu alırsın” diye bizimle dalga geçmişlerdir.

Bala Karakolunda yaşanan bu sahtekarlık üzerine Bala Asliye Ceza Hakimi Fuat Pembeçiçek tarafından açılan 2004/95 sayılı Adaleti Yanıltma davasında yalancı tanıkların yalanının ortaya konulması ve Çocuk Mahkemelerinde yasal değişiklik nedeniyle dosyamızın tekrar Bala Asliye Ceza mahkemesine gelmesiyle Savcı Ali Cenk Düzgün dava savcısı olmuş, bu yalancı tanıkların yeniden dinlenmesi gündeme gelince kendisi yerine kuyumcunun kiracısı savcı Murat Gökhan Tahtakılıç’ı girdirerek bu yalancı tanıkların yeniden dinlenmeleri engellenmiştir. Bu da Anayasanın 138. maddesinin açık ihlalidir ve “emir ve talimatla” iş görüldüğünün delilidir.

2007 yılında yaşanan bu hukuksuzluk üzerine şikayet başlatım. Dosya Adli Tıp Kurumuna gitmeden önce memur odasında bizzat baktım. Dosyada Tanık can Gürbüz’ün Hakim Fuat pembeçiçek tarafından talimatla alınan ifadesi mevcuttu. İfadeyi bizzat okudum. Kazanın kaldırımda gerçekleştiğini, kendini su doldurduğu çeşmeye atarak kurtardığını anlatıyordu. İfadenin bir suretini almak istedimsede o gün hakim görevinde olmadığı için alamadım. Dosya adli tıpta gelince adli tıpta daha önce de rapor alındığını öğrendik. Bu raporda avukatımında haberi yoktu. Benim dosyayı incelememde de böyle bir rapora rastlamamıştım. Avukatımla konuşarak bu davada yaşanan hukuksuzlar bu davanın bize verilmeyeceğini gösterdiğini, savcı yetkisi kullanarak sayısız soruşturma dosyası hazırlayan bir devlet memuru olarak anladığımı, İdari dava başlatacağımı söyledim ve anlaştık. Tayinimi çıkararak Bala’da ayrıldım. Ben ayrıldıkdıktan sonra da kaza davamız 6/8 oğlumun suçlu bulunmasıyla sonuçlandı. Tazminat davamızda Murat çalış’ın 18 yaşına girdiği gerekçe gösterilerek düşürüldü. Kaza davamız temyiz edilmeyerek kesinleşti. Tazminat davamızda Murat çalış’ın taraf olmadığı gerekçesiyle Yargıtay’ca bozuldu. Halen de sonuçlanmadı.

Davalarımızın reddi ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturması kapatıldıktan sonra yıllardır soruşturma konusunda tecrübeli bir devlet memuru olarak Bilgi Edinme Hakkı Yasası gereğince yasal olarak dava ve soruşturma dosyalarını alınca elimizdeki dosyayla uyuşmadığını gördüm ve İdari davalar başlattım. Bu davalarım çeşili şekilde devam etmektedir.

Adalet Bakanlığına açılan 2016/3090 sayılı Tam Yargı İdari Dava sonrası 15 Temmuz 2016 darbesi yaşandı. Bu darbe sonrası başta bizim davanın Savcısı, Bilirkişisi olmak olmak üzere birçok kişi Feto Çetesi üyeliğinden görevden atıldı. Bizde Feto çetesi mağduru olduğumuzu öğrendik. İdari Dava devam ederken davanın avukatının Adalet Bakanlığı Hukuk Birimini kullanarak Bala’dan bilgi, belge ve görüş istemesi üzerine bunu kendilerine emir ve talimat olarak anlayan Bala Başsavcılığı ve Bala Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi benim raporunu rüşvetle verdiğni itiraf ettirdiğim, kendilerinin de davacı edemedikleri Bilirkişinin onuruna hakaret ettiğime karar vererek bana 10 ay ceza verip ertelediler. Bilirkişinin davacı edilemediğini ve Fetö çetesinden görevden atıldığını görmezden geldiler. Aynı şekilde Bala Savcısı Eda Irmak’a uydurma bir masabaşı raporu hazırlattırarak rüşvetçileri aklamak istadiler. Bizde bunlara Anayasa Mahkemesinde tazminat davası açtık.

Oğlum kaza geçirdiğinde 17 yaşında, 190 cm boyunda ve 96 kğ ağırlığında, okulunun birincisi, okulunun futbol takımı oyuncusu ve kaptanı, Bala Belediyesi Spor Klübünde lisanslı futbolcuydu. Kaza geçirdiğinde de 50 kişiye yemek hazırlayabilen becerikli bir aşçıydı. Kaza yerine de yaz tatili nedeniyle hem talebe okutuğu, hemde aşçılığı yaptığı Kur’an Kursunda gelmişti.  Daha önce Ankara Mamak Anadolu Meslek Lisesi Bilgisayar öğrenciliğinde bir yıl İngilizce okumuş, siyaseten o zaman Meslek Liselerinin önü kesildiğinden ve kendisi de Bilgisayar Mühendisi olmayı istediğinden Meslek Lisesini bırakarak Bala Lisesine gelmiş ve okul birincisi olmuştu Aldığı Teşekkür ve Takdir belgelerinin yanında iki defa da Onur Belgesiyle ödüllendirilmiş bir öğrenciydi. Kaza kaldırımda arkadan ve ani olarak hızla çarpmadan dolayı Beyin sapı(Beyiciği) hasar almış, sağ tarafı ferçli ve %98 engelli, bakıma muhtaç halde kalmıştır. Ankara’nın en iyi Özel Hastahanesi olan Güven Hastanesi Yoğun Bakımında 50 gün yatmış fakat komada çıkamamıştır. Durumu itibariyle Fizik Tedavi ve Rehabilite edilmesi gerektiği için kendisini durumu itibariyle hiçbir resmi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi kabul etmediğinden Güven Hastanesinde olduğu gibi yüksek ücretle Ankara Özel İncek Fizik Tedavi Hastanesinde iki yıl tedavi almış, daha tedavi almaya ihtiyacı olduğu halde hem kaza davasının rüşvetle rezalete dönmesi, hemde küçük bir memur olarak bizim maddi anlamda sıkıntı yaşamaya başlamamız üzerine tedavi sonlandırılarak memleketimiz olan Osmaniye’ye gelinmiş, hukuki işlemlerimize buradan devam edilmektedir. Osmaniye’de oğluma uygun Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi olmadığından ancak vasat olarak rutin tedavileri yapılabilmektedir. Güven Hastanesi Nöroşirürji Uzmanı Prf. Dr. Halil Kamil Öge ve İncek Fizik Tedavi ve Rehabilitsayon Hastanesi kurucu sahibi ve Emekli Beyin Cerrahı Opr.Dr. İzzettin Yüceer’in ifadesiyle kaza arkadan ani, hızlı ve habersiz çarpmayla meydana gelmiştir. Sağdan sola veya soldan sağa yol geçen birinin bu beyincik hasarı alması tıbbi olarak mümkün değildir. Onun için lise mezunu bir Uzman Çavuşun hazırladığı ve Fetö Çetesi adına Ankara Adli Tıp Kurumunun onayladığı Bilirkişi ve Adli Tıp Kurumu raporu bizim için ancak Rüşvetin ve görevi bilerek, isteyerek kötüye kullanmanın, devletin değil birbaşkası adına emir ve talimatla rapor hazırlamanın bir sonucudur. Bu nedenle biz Bilirkişi Raporunuda, onu onaylayan Ankara Adli Tıp Kurumu Raporlarını da kabul etmiyoruz.  Kaza davasıda Rüşvet, Emir, talimat, görevi kötüye kullanma ve hukuksuzluklar nedeniyle 15 yıldır sonuçlanamamış, hayatı tamamen bitmiştir. Artık kendisini dahi ifade edemeyen, başkasını bakımına muhtaç bir mağdur insandır. Bilgisayar Mühendisliğide artık hayaldir. Oğlumun hayali Rüşvet skandalı ve yaşanan hukuksuzluklarla çalınmıştır.

Aynı şekilde oğlumla ve davasıyla uğraşmakla kendi tedavimi aksatarak Hemodiyaliz hastası oldum ve haftada 3 gün Diyalize girerek hayatımı idame ettirmaya çalışıyor, bir yandanda bu hukuksuzluklarla başetmeye uğraşıyorum. Anneside oğlumu kaldırımaktan bel fıtığı oldu ve beline 4 adet platin çivisi çakılarak sağlığından oldu. Artık oğluma çalışan kardeşini işinden alarak onun yardımıyla bakmaya çalışıyoruz.

Biz kaza sonrası 14.09.2004 tarihli dilekçemizden son dilekçemize kadar Ahmet Çalış adına olan gerçek kaza evraklarını ve raporunu istiyoruz. Kayıp tanık ifadesini ve kuyumcu adına duruşmamıza girerek davamızın seyrini değiştiren, hiçbir kusuru olmayan oğlumu Rüşvet, Emir ve talimatla suçlu edenlerin cezalarını çekmelerini istiyoruz. Rüşvet karşılığı evrak sahtekarlığı yapanlardan da şikayetçiyiz. Artık onların Feto Çetesi elemanı olarak bizi mağdur ettiğinden de eminiz. Biz Hukuk ve Adalet istiyoruz. Zira 15 yıldır mağduruz. Evrak sahtekarlığı ve rüşvet emareleri bu kadar açıkken davamızın reddi, mağdur olmadığımıza karar verdirilmesi ve manevi olarak mağdur olmadığımıza ve üzülmediğmize hem İdari Mahkemede ve hemde İstinaf Mahkeme karar verilmese Feto Çetesi elemanlarının hala yargı içinde faal olduğunun delilidir. Bu davada olduğu gibi mevcut olmayan bir raporu savcılığa teslim etmek ne kadar hukuka uygunsa bu red kararları da ancak o kadar hukuka uygundur. . Biz bu kararları kabul etmiyoruz.

                                                                   

NETİCE VE TALEP  : Yukarıda açıklanan nedenler ve Re’sen Mahkemenizce tespit edilecek sair nedenlerle; HUKUKA, HAKKANİYETE VE VİCDANA aykırı olan Ankara 16. İdare Mahkemesi tarafından verilen 2016/3090 Esas, 2018/706 Karar sayılı kararın ve  Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi tarafından verilen  2018/1086 Esas, 2018/1056 Karar sayılı ONAMA kararının BOZULMASINA KARAR VERİLMESİNİ ve mağduriyetimizin bir an önce giderilmesini arz ve talep ederim. 01.11.2018





  

Mustafa DEMİR

                                                                                                                                  Davacı