DANIŞTAY
İLGİLİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA
SUNULMAK
ÜZERE
OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI’NA
TEMYİZ EDEN
DAVACI : Mustafa DEMİR,
DAVALI : ADALET
BAKANLIĞI
AVUKATI : Av.Aysun ATEŞ
KARAR VEREN
MAHKEME: ANKARA 10. BÖLGE İDARE MAHKEMESİ
DAVA DOSYA NO : 2018/1086Esas,
2018/1056 Karar
KARAR TARİHİ : 03.10.2018
TEBLİĞ TARİHİ : 22.10.2018
KONU : Gerekçeli
Temyiz.
AÇIKLAMA :
Ankara İli
Bala İlçesi Bala Lisesi önünde 06.08.2004 tarihinde meydana gelen oğlumun
trafik kazası için Ankara 16. İdare Mahkemesinde açılan 2016/3090 Esas,
2018/706 Karar sayılı Tam Yargı İdari Davanın Mahkeme tarafından Red edilmesi
üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi tarafından
2018/1086 Esas, 2018/1056 Karar sayılı kararıyla onanması nedeniyle bu kararaın
bozulması için açılan Temyiz Davasıdır.
Kaza ilk anda 15 yaşında çocuk tarafından
kaldırımda gerçekleştirilmiş, suçu telefonla ulaşılan baba üstlenmiş, bize hem
kaza yapanlarca hemde emniyet görevlilerince kazanın kaldırımda olduğu
bildirilmiştir. Kazanın kaldırımda olduğu tanık Can Gürbüz tarafından halkın
içinden anlatılmış, Emniyet Amir Vekilince ifadesine başvurulmak üzere alarak
karakola getirilmiş, alınan ifadesi üzerine Kaza tespit Tutanağı düzenlenerek
karakola teslim edilmiş, Cumartesi akşamıda aslen Osmaniye-Kadirli İlçesi
Kümbet Köyü'nden olan ve önceden tanıdığım Emniyet Amir Vekili Ali Mülayim
yanına iki polis memuru alarak evime gelmiş ve eşime de hemşeherimiz olduğunu
söyleyerek oğlumun kusurunun olmadığını, kazanın kaldırımda olduğunu söyleyerek
oğlumun kimlik bilgilerini de alarak gitmiştir.
Biz ağır olan hastamızla
ilgilenirken ilçede kuyumculuk yapan kaza yapan çocuğun annesinin dayısı, MHP
eski İlçe Başkanı ve Belediye Meclisi üyesi Abdulkadir Kılıç yanına ilçenin
ileri gelenlerini de alarak savcılığı nüfusu altına almış ve benim ilçede
yapancı ve tek oluşumdanda istifade ederek, benide davacı ettirmeyeceğini ileri
sürerek Rüşvetle ilk anda baba adına adına olan gerçek evrakları ve Kaza tespit
tutanağını yok ettirmiş, yalancı tanık ayarlayarak kazanın kaldırımda değil yol
ortasında gerçekleştiğine dair sahte evraklar ve rapor düzenlettirmiştir.
Benim ağır olan hastamla
ilgilendiğimi bilen komşum Ecz.Cihat Barbaros Ayata Pazar günü gece 23:30
sıralarında karakola gidipte benim adıma evrakları istemesine rağmen, evraklar
mevcut olduğu halde alamamış, buda Ankara Emniyetindeki soruşturma ifadesinde
gayet açık ve nettir.
Barbaros Bey’in
ayrılmasından sonra Trafik Polis memuru Mustafa Gödek yalan söylettikleri tanık
kepçesi Mustafa Yaşar’ın ifadesine uygun olarak oğlumu kepçesinin önünde yol
geçerken aracın sağ tarafıyla çarptığına ve şoförün hiç kusurunun bulunmadığına
dair rapor getirince gece karakolda tartışma ve küfürleşmeler yaşanmıştır.
Karakol polisleri beni ve oğlumu bilgisayar işleriyle uğraştığımız için
biliyorlar, o zaman karakol bilgisayarında arıza meydana geldiğinde bizleri
çağırıyorlardı. Bunun üzerine o
raporunuda değiştiren Trafik polisi dosyadaki sahte raporu getirerek 9.8.2004
pazartesi günü karakola vermiştir. Emniyetteki ifadesi de raporunu pazartesi
hazırlayıp verdiği şekindedir. Aynı şekilde Emniyet Amir Vekili Ali Mülayim’in
ifadesi de kaza raporunu 9.8.2004 tarihinde aldığı şeklindedir. Ankara
Emniyetinin kendilerini akladığı raporuda raporun pazartesi tanzim edildiği ve
savcılığa verildiği, bu rüşvetçileri kusurunun bulunmadığı şeklindedir. Kaza
dosyasında olmayan bu yanlış Kaza Tespit Tutanağı kaza dava dosyasında yoktur.
Emniyet souşturmasında çıkmıştır. Polislerin konuşmasında korkan Trafik polisi
hem bu sahte tutanağın bir benzerini dosyaya koymuş, hemde ifadesinde bundan
bahsetmiştir. Ankara Emniyeti Bala’daki görevli polisleri çağırıp ifadesini
almasına, görevli listesini dosyaya koymasına rağmen bu ifadeleri dosyaya
koymamış, açıkça sahtekarlık yapmıştır.
Fakat kendisine pazartesi
günü raporun geldiğini iddia eden Ali Mülayim’in Karakol Amiri ve bala Emniyet
Amir Vekili sıfatıyla yazdığı resmi yazı 8.8.2004 tarihindedir. Resmi yazıyı
bizzat Savcı el yazısıyla 8.8.2004 tarihi yazarak ve paraf atarak teslim
almıştır. Mevcut olmayan bir raporun üst yazısın yazılarak savcılığa nasıl
teslim edildiğinin hukuken açıklanması zorunludur. Bala Karaoklu yazısı defter
kayıtlı bir yazı olduğundan ve evrak defterini de tahrif edemediklerinden
yaptıkları evrak sahtekarlığı inkar edilmeyecek şekilde açık ve nettir. Savcı
ve Hakimler bu sahtekarlığa Feto Çetesi adına göz yumduklarından ve görmezden
geldiklerinden bu güne kadar bizim davalarımız bitirilememiştir.
Dosyaya göre Ahmet Çalış
7.8.2004 saat 18:00 de ifade vermeyerek nezatere aldığı tutanakla ve nezarete
koyan polisin ikrarıyla mevcutken ifadeside aynı tarih ve saatte alınmış olması
daha sonra alınan ifadesine geriye dönük tarih atılarak sahtekarlık
yapıldığının delilidir.
Hastanın Bala sağlık
ocağına intikalinden Ankara Gazi Tıp Fakültesi Hastanesi sevki esnasında Bala
sağlık ocağında tutulan Dr.Nurşen Yaşa imzalı tutanakla hastanın kimlik
bilgilerine ulaşılamadığı belirtilirken, Bala karakolunda aynı polislerce ve
aynı tarih ve saatte tutulan tutanakta oğlumun kimlik bilgilerin olması, kaza evraklarında
da oğlumun kimlik bilgilerinin bulunması bu evrakların oğlumun kimliği alınnca
düzenlenlendiğinin ve gerçek evrakların yok edildiğinin delilidir.
Tanık Can Gürbüz ilk anda
halkın içinde kazanın kaldırımda olduğunu anlattığı için Bala’da Adliye yetkililerinden
başka hiçkimse kazanın yol ortasında gerçekleştiğine inanmamaktadır. Bu
evrakları beni davacı ettirmeyeceklerine inandıkları için yok ettirmişlerdir.
Benim olayı 1,5 ay sonra öğrenip kendilerini tinlemeyerek şikayetçi olmam
üzerine Trafik polisinin yakın arkadışını bilirkişi olarak görevlendirerek
ondan daha kötü rapor hazırlattırmışlardır. Ankara’daki ilk duruşmamıza da bizi
kapı önünde polis zoruyla uzaklaştırarak davamızı görmüşler, ikinci duruşmadan
sonra Adli Tıp Kurumunda oğlumun durumunun tespiti sırasında önündeki
evraklarda suç durumu olmadığı halde “2/8 le adamın donunu alırsın” diye
bizimle dalga geçmişlerdir.
Bala Karakolunda yaşanan
bu sahtekarlık üzerine Bala Asliye Ceza Hakimi Fuat Pembeçiçek tarafından
açılan 2004/95 sayılı Adaleti Yanıltma davasında yalancı tanıkların yalanının
ortaya konulması ve Çocuk Mahkemelerinde yasal değişiklik nedeniyle dosyamızın
tekrar Bala Asliye Ceza mahkemesine gelmesiyle Savcı Ali Cenk Düzgün dava
savcısı olmuş, bu yalancı tanıkların yeniden dinlenmesi gündeme gelince kendisi
yerine kuyumcunun kiracısı savcı Murat Gökhan Tahtakılıç’ı girdirerek bu
yalancı tanıkların yeniden dinlenmeleri engellenmiştir. Bu da Anayasanın 138.
maddesinin açık ihlalidir ve “emir ve talimatla” iş görüldüğünün delilidir.
2007 yılında yaşanan bu
hukuksuzluk üzerine şikayet başlatım. Dosya Adli Tıp Kurumuna gitmeden önce
memur odasında bizzat baktım. Dosyada Tanık can Gürbüz’ün Hakim Fuat pembeçiçek
tarafından talimatla alınan ifadesi mevcuttu. İfadeyi bizzat okudum. Kazanın
kaldırımda gerçekleştiğini, kendini su doldurduğu çeşmeye atarak kurtardığını
anlatıyordu. İfadenin bir suretini almak istedimsede o gün hakim görevinde
olmadığı için alamadım. Dosya adli tıpta gelince adli tıpta daha önce de rapor
alındığını öğrendik. Bu raporda avukatımında haberi yoktu. Benim dosyayı
incelememde de böyle bir rapora rastlamamıştım. Avukatımla konuşarak bu davada
yaşanan hukuksuzlar bu davanın bize verilmeyeceğini gösterdiğini, savcı yetkisi
kullanarak sayısız soruşturma dosyası hazırlayan bir devlet memuru olarak
anladığımı, İdari dava başlatacağımı söyledim ve anlaştık. Tayinimi çıkararak
Bala’da ayrıldım. Ben ayrıldıkdıktan sonra da kaza davamız 6/8 oğlumun suçlu
bulunmasıyla sonuçlandı. Tazminat davamızda Murat çalış’ın 18 yaşına girdiği
gerekçe gösterilerek düşürüldü. Kaza davamız temyiz edilmeyerek kesinleşti.
Tazminat davamızda Murat çalış’ın taraf olmadığı gerekçesiyle Yargıtay’ca
bozuldu. Halen de sonuçlanmadı.
Davalarımızın reddi ve
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturması kapatıldıktan sonra yıllardır
soruşturma konusunda tecrübeli bir devlet memuru olarak Bilgi Edinme Hakkı
Yasası gereğince yasal olarak dava ve soruşturma dosyalarını alınca elimizdeki
dosyayla uyuşmadığını gördüm ve İdari davalar başlattım. Bu davalarım çeşili
şekilde devam etmektedir.
Adalet Bakanlığına açılan
2016/3090 sayılı Tam Yargı İdari Dava sonrası 15 Temmuz 2016 darbesi yaşandı.
Bu darbe sonrası başta bizim davanın Savcısı, Bilirkişisi olmak olmak üzere
birçok kişi Feto Çetesi üyeliğinden görevden atıldı. Bizde Feto çetesi mağduru
olduğumuzu öğrendik. İdari Dava devam ederken davanın avukatının Adalet
Bakanlığı Hukuk Birimini kullanarak Bala’dan bilgi, belge ve görüş istemesi
üzerine bunu kendilerine emir ve talimat olarak anlayan Bala Başsavcılığı ve Bala
Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi benim raporunu rüşvetle verdiğni itiraf
ettirdiğim, kendilerinin de davacı edemedikleri Bilirkişinin onuruna hakaret
ettiğime karar vererek bana 10 ay ceza verip ertelediler. Bilirkişinin davacı
edilemediğini ve Fetö çetesinden görevden atıldığını görmezden geldiler. Aynı
şekilde Bala Savcısı Eda Irmak’a uydurma bir masabaşı raporu hazırlattırarak
rüşvetçileri aklamak istadiler. Bizde bunlara Anayasa Mahkemesinde tazminat
davası açtık.
Oğlum kaza geçirdiğinde
17 yaşında, 190 cm boyunda ve 96 kğ ağırlığında, okulunun birincisi, okulunun
futbol takımı oyuncusu ve kaptanı, Bala Belediyesi Spor Klübünde lisanslı
futbolcuydu. Kaza geçirdiğinde de 50 kişiye yemek hazırlayabilen becerikli bir
aşçıydı. Kaza yerine de yaz tatili nedeniyle hem talebe okutuğu, hemde aşçılığı
yaptığı Kur’an Kursunda gelmişti. Daha
önce Ankara Mamak Anadolu Meslek Lisesi Bilgisayar öğrenciliğinde bir yıl
İngilizce okumuş, siyaseten o zaman Meslek Liselerinin önü kesildiğinden ve
kendisi de Bilgisayar Mühendisi olmayı istediğinden Meslek Lisesini bırakarak
Bala Lisesine gelmiş ve okul birincisi olmuştu Aldığı Teşekkür ve Takdir
belgelerinin yanında iki defa da Onur Belgesiyle ödüllendirilmiş bir
öğrenciydi. Kaza kaldırımda arkadan ve ani olarak hızla çarpmadan dolayı Beyin
sapı(Beyiciği) hasar almış, sağ tarafı ferçli ve %98 engelli, bakıma muhtaç
halde kalmıştır. Ankara’nın en iyi Özel Hastahanesi olan Güven Hastanesi Yoğun
Bakımında 50 gün yatmış fakat komada çıkamamıştır. Durumu itibariyle Fizik
Tedavi ve Rehabilite edilmesi gerektiği için kendisini durumu itibariyle hiçbir
resmi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi kabul etmediğinden Güven
Hastanesinde olduğu gibi yüksek ücretle Ankara Özel İncek Fizik Tedavi
Hastanesinde iki yıl tedavi almış, daha tedavi almaya ihtiyacı olduğu halde hem
kaza davasının rüşvetle rezalete dönmesi, hemde küçük bir memur olarak bizim
maddi anlamda sıkıntı yaşamaya başlamamız üzerine tedavi sonlandırılarak
memleketimiz olan Osmaniye’ye gelinmiş, hukuki işlemlerimize buradan devam
edilmektedir. Osmaniye’de oğluma uygun Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi
olmadığından ancak vasat olarak rutin tedavileri yapılabilmektedir. Güven
Hastanesi Nöroşirürji Uzmanı Prf. Dr. Halil Kamil Öge ve İncek Fizik Tedavi ve
Rehabilitsayon Hastanesi kurucu sahibi ve Emekli Beyin Cerrahı Opr.Dr. İzzettin
Yüceer’in ifadesiyle kaza arkadan ani, hızlı ve habersiz çarpmayla meydana
gelmiştir. Sağdan sola veya soldan sağa yol geçen birinin bu beyincik hasarı
alması tıbbi olarak mümkün değildir. Onun için lise mezunu bir Uzman Çavuşun
hazırladığı ve Fetö Çetesi adına Ankara Adli Tıp Kurumunun onayladığı Bilirkişi
ve Adli Tıp Kurumu raporu bizim için ancak Rüşvetin ve görevi bilerek,
isteyerek kötüye kullanmanın, devletin değil birbaşkası adına emir ve talimatla
rapor hazırlamanın bir sonucudur. Bu nedenle biz Bilirkişi Raporunuda, onu
onaylayan Ankara Adli Tıp Kurumu Raporlarını da kabul etmiyoruz. Kaza davasıda Rüşvet, Emir, talimat, görevi
kötüye kullanma ve hukuksuzluklar nedeniyle 15 yıldır sonuçlanamamış, hayatı
tamamen bitmiştir. Artık kendisini dahi ifade edemeyen, başkasını bakımına
muhtaç bir mağdur insandır. Bilgisayar Mühendisliğide artık hayaldir. Oğlumun
hayali Rüşvet skandalı ve yaşanan hukuksuzluklarla çalınmıştır.
Aynı şekilde oğlumla ve
davasıyla uğraşmakla kendi tedavimi aksatarak Hemodiyaliz hastası oldum ve
haftada 3 gün Diyalize girerek hayatımı idame ettirmaya çalışıyor, bir yandanda
bu hukuksuzluklarla başetmeye uğraşıyorum. Anneside oğlumu kaldırımaktan bel
fıtığı oldu ve beline 4 adet platin çivisi çakılarak sağlığından oldu. Artık
oğluma çalışan kardeşini işinden alarak onun yardımıyla bakmaya çalışıyoruz.
Biz kaza sonrası
14.09.2004 tarihli dilekçemizden son dilekçemize kadar Ahmet Çalış adına olan
gerçek kaza evraklarını ve raporunu istiyoruz. Kayıp tanık ifadesini ve kuyumcu
adına duruşmamıza girerek davamızın seyrini değiştiren, hiçbir kusuru olmayan
oğlumu Rüşvet, Emir ve talimatla suçlu edenlerin cezalarını çekmelerini
istiyoruz. Rüşvet karşılığı evrak sahtekarlığı yapanlardan da şikayetçiyiz.
Artık onların Feto Çetesi elemanı olarak bizi mağdur ettiğinden de eminiz. Biz
Hukuk ve Adalet istiyoruz. Zira 15 yıldır mağduruz. Evrak sahtekarlığı ve
rüşvet emareleri bu kadar açıkken davamızın reddi, mağdur olmadığımıza karar verdirilmesi
ve manevi olarak mağdur olmadığımıza ve üzülmediğmize hem İdari Mahkemede ve
hemde İstinaf Mahkeme karar verilmese Feto Çetesi elemanlarının hala yargı
içinde faal olduğunun delilidir. Bu davada olduğu gibi mevcut olmayan bir
raporu savcılığa teslim etmek ne kadar hukuka uygunsa bu red kararları da ancak
o kadar hukuka uygundur. . Biz bu kararları kabul etmiyoruz.
NETİCE VE TALEP
: Yukarıda açıklanan nedenler ve Re’sen Mahkemenizce
tespit edilecek sair nedenlerle; HUKUKA, HAKKANİYETE VE VİCDANA aykırı olan
Ankara 16. İdare Mahkemesi tarafından verilen 2016/3090 Esas, 2018/706 Karar
sayılı kararın ve Ankara Bölge İdare
Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi tarafından verilen 2018/1086 Esas, 2018/1056 Karar sayılı ONAMA kararının
BOZULMASINA KARAR VERİLMESİNİ ve mağduriyetimizin bir an önce giderilmesini arz
ve talep ederim. 01.11.2018
Mustafa DEMİR
Davacı