ANKARA BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ İLGİLİ HUKUK DAİRESİ’NE
Sunulmak ÜzereOSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
İSTİNAF KANUN YOLUNA BAŞVURAN
DAVACI
: Mustafa DEMİR
DAVALI
: ADALET BAKANLIĞI- ANKARA
MAHKEMESİ : Ankara 23. İdare Mahkemesi
DOSYA NO : 2019/288 Esas, 2019/273 Karar
KONUSU : Ankara 23. İdare Mahkemesi’nin
2019/288 Esas, 2019/273 Karar sayılı
kararının İstinaf incelemesi isteminden ibarettir.
TEBLİĞ TARİHİ : 11.03.2019
BAŞVURU SEBEPLERİ VE GEREKÇESİ :
1)DAVANIN ÖZETİ: Oğlum Halil Demir Ankara İli Bala İlçesi Bala Lisesi önünde
geçirmiş olduğu ağır yaralamalı Trafik Kazası sonrası yaşanan hukuksuzluklarla
ilgili devam eden mahkemelerde Feto Çetesi üyelerinin Rüşvet Kurbanı olduğumuz,
bu nedenle 15 yıldır kaza davamızın haklı olan oğlumuzun 6/8 suçlu olmasıyla
sonuçlanması üzerine halen hukuki işlemler ve davalar devam etmektedir. Bu
nedenle devam eden malkaçırma davasına gönderdiğim bir dilekçe üzerine Bala
Asliye Hukuk Mahkemesi “dilekçemde suç unsuru bulunduğu” gerekçesiyle konuyu
savcılığz taşıması üzerine bana “Bilirkişinin onuruna hakaret ettiğime” dair
dava açılmıştır. Dava devam edeken 15 Temmuz 2016 yılında bir darbe kalkışması
meydana gelmiştir. Bu darbe sonrası bizim davanın Hakimi, Savcıısı ve
Bilirkişisi Feto Çetesi üyesi olmaktan görevlerinden atılmıştır.
Bana
açılan bilirkişinin onuruna hakaret davası tam karar aşamasına çıktığında karar
verileceğine dava uzatılarak bana ceza verilmiş ve hızla onaylanmıştır. Aynı
şekilde de Bala Başsavcılığınca açılan soruşturma anlamsız ve ahlaksız
gerekçelerle kapatılmıştır. Devam eden 2016/3090 sayılı dosyamızda da oğlumunun
kazasında mağduriyet dahi yaşamadığımıza dair karar verilmiştir.
Bu
anlamsız ve ahlaksız kararın üzerine gittiğimizde; 2016/3090 sayılı dosyamıızın
Adalet Bakanlığında görevli dava avukatı Av. Ahu Öndeş’in bilirkişiye hakaret
davasının devam ettiği Bala Asliye Ceza Mahkemesi Hakimliğine ve Bala
Cumhuriyet Başsavcılığına Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı üzerinde Adalet Bakanı
adına benimle ilgili talimat verdiği, bilgi, belge ve görüş istediğine dair
evraklara ulaşılmıştır. Bu talimatı kendilerine emir telakki eden Bala Asliye
Ceza Hakimi daha önce bende bizzat Rüşvet isteyen ve ahlaksızca da “polisi
nasıl şikayet eder, ben daha kötüsünü vereyimde görsün” diyederek yakın
arkadaşı Polis Memuru Mustafa Gödek’ten daha kötü rapor hazırlayan ve bu raporu
ahlaksızca ve namussuzca Ankara Atli Tıp Kurumuna iki defa onaylatan ve mensunu
olduğu Feto Çetesi üyeliği ortaya çıkıncada davacı edilemediği gibi görevinde
de atılan Bilirkişi Jandarma Uzman Çavus Abdullatif Öztürk’ün olmayan onuruna
hakaret ettiğime karar verilmiştir. Bu kararda yapılan itiraza rağmen jet
hızıyla onaylanmıştır.
Bizim bu
ceza davasını ceza hukuku yönünden hukuk tamamlandığından iptali için Anayasa
Mahkemesine taşımamız üzerine Anayasa Mahkemesi 2018/15838 nolu kararıyla İdari
Dava açmadığımızı gerekçe göstererek Red kararı vermiştir. Bunun üzerine
konunun idari yöndende tamamlanması için Ankara 23. İdare mahkemesinde bu dava
açılmıştır.
Ankara 23. İdare Mahkemesi bizim
dava açma nedenimizi görmezden gelerek “Davacı tarafından, Bala Asliye Ceza
Mahkemesinin 17.01.2018 tarih ve E-2016/57, K-2018/14 sayılı kararının iptali
ve davanın yeniden görülmesi ile oğlunun geçirdiği trafik kazası ile ilgili
olarak görülen dava sonucu eksik ödenen 3.344.506,68 TL maddi tazminat ve
300.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesini istemektedir.”
Şekinde hüküm kurarak dilekçemizi iki defa red ettiğinden ve hukuksuzca iptal
ve tam yargı davalarının ayrı ayrı açılmasını talep ettiğinden bu dava
oluşmuştur.
USUL ve ESAS YÖNÜNDEN BAŞVURU SEBEPLERİMİZ : Oğlumun kazası
nedeniyle Bala Asliye Ceza Mahkemesinde görülen ve benim bilirkişinin onuruna
hakaret ettiğimi belirten kararın iptali ve bilirkişinin rüşvetle verdiği
kararla gasp edilen 1.672.253.34.-TL. nin Feto Çetesi üyesi olarak görevinden
atılan Bilirkişiden ve Bakan adını kullanarak mahkemeye talimat vererek karara
çıkmış mahkemeyi etkileyen Avukat’tan ayrı ayrı maddi tazminat olarak
3.344.506.68 Tl Maddi, bu kişilerden
ayrı ayrı 300.000.-Tl manevi tazminat talebiyle açtığımız dava dilekçemiz,
Ankara 23. İdare mahkemesince incelenerek ve eksik ve yanlış hüküm kurularak
2019/37 Esas ve 2019/38 Karar nolu kararla dilekçenin 2577 sayılı kanunun 15.
maddesinin (d) bendi gereğince aynı kanunun 3. ve 5. maddelerine aykırı olduğu
ileri sürülerek dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Davanın
yenilenmesi halinde yeniden harç alınmasına da karar verilmiştir. Dilekçe
yenilenince de eski kararında ısrar ederek Red kararı vermiştir.
Ankara 23. İdare mahkemesinin vermiş olduğu bu kararda açık olarak
görülmüştürki; ne hukuksuz olarak Rüşvetle karar veren ve onuruna hakaret
ettiğim ileri sürülen onursuz olarakta Feto Çetesi üyesi olarak görevinden
atılan Bilirkişi’den, nede Bakan adını kullanarak devam eden ve karara
çıkılmasına karar veren bir mahkemeye talimat veren, verdiği talimatla karar
sonucunu etkileyen Avukat’tan
bahsedilmediği gibi bu kişilerde hukuksuzca görmezden gelinmiştir. İptali
istenen bu Bala Asiye Ceza Mahkemesinin kararı huki bir karar değil, Bakan
adını kullanarak mahkemeye talimat veren bir avukatın istemiyle verilen bir
“İdari Karar”dır. İdare Mahkemesinde iptalini istemekte hukuka ve hakkaniyete
uygundur. Bizim şikayetimiz üzerinede bu avukat davadan alınarak hakkında yasal
işem başlatılmıştır.
Ayrıca bu dava dilekçesi Bala Asliye Mahkemesinin kararının ceza hukuku
yönünden tamamlanarak Anayasa Mahkemesine taşınması üzerine Anayasa
Mahkemesince verilen bir karar üzerine açılan İdari davadır. Bizim talebimizin
adli yargıya tekrardan yönlendirilmesi hukuken de mümkün değildir.
2577 sayılı kanunun 12. maddesinde açık olarak “Madde 12 – İlgililer
haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi
mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı
davalarını birlikte açabilecekleri gibi..." denildiğinden İptal ve Tam
Yargı Davalarının ayrı ayrı açılası talebinizin bu kanuna aykırı olduğu
açıktır.
Bu nedenle iki ayrı dava açılmasına da lüzum yoktur ve bizim
dilekçemiz 2577 sayılı kanuna her yönüyle uygundur. Uygun olmayansa sizin
Rüşvetle Feto çetesi adına karar verekek bizi mağdur eden Bilirkişiyi ve Bakan
adına talimat vererek mahkemeyi tahakküm altına sokan Avukatı görmezden gelerek
mağduriyetimizi gidermek yerine hukuksuz kararaınızla mağduriyetimizin
sürdürülmesini talep etmeniz kabul edilebilir değildir. Bu ve buna benzer
hukuksuz kararlarla bir kaza davası 15 yıldır sonuçlanamamıştır.
Kaza
davası Feto Çetesi üyelerinin Adaletteki etkisi nedeniyle davamız 15 yıl sonra
bitmiş olmasına rağmen yeniden en başa döndürülerek biten kaza davası hakkında
Bakanlık talebiyle HSK’da ve Bala Cumhuriyet Başsavcılığında soruşturma başlatılmış olup bununla ilgili
olarak Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığına Bakanlığa sunulmak üzere verilen
dilekçe örneği ilişikte sunulmaktadır. Bu nedenle kaza ve Bilirkişi hakkında
fazla söze gerek yoktur.
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda ve Yerel Mahkeme
dosyasında arz ve izah ettiğimiz ve re’sen dikkate alınacak gerekçelerle;
1) Bir
avukatın Adalet Bakanlığı Hukuk birimini kullanarak ve Anayasa’ın 138.
maddesini hiçe sayan bir kararla ve emir ve talimatla verilen Bala Asliye Ceza
Mahkemesının 17.01.2018 tarih ve 2016/57
Esas, 2018/14 Karar Nolu kararını onaylayan Ankara 7. Ağır Ceza
Mahkemesinin 2018/372 D.İş kararının Anayasaya Mahkemesinin 03.12.2018 tarih ve
2018/15838 sayılı kararıyla İdare Mahkemesi Davası açılmadığı gerekçesiyle RED
etmesiyle Bala Asliye Ceza Mahkemesinin
2018/14 Karar Nolu Kararının İptali ve davanın Yeniden görülmesini;
2) Yerel Mahkemenin 2019/288
Esas, 2019/273 Karar sayılı kararlarının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını
ve yeniden yargılama yapılarak talebimiz doğrultusunda davamızın ve
istediğimiz tazminatın kabulüne
karar verilmesini, dava giderlerinin davalı kuruma yüklenmesi hususnda;
Arz ve
talep ederim. 27.03.2019
Eki: 1-Osmaniye Başsavcılığa verilen dilekçe örneği.
İstinaf Yoluna Başvuran
Mustafa DEMİR
Davacı
OSMANİYE
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
(HSK
ve Bakanlık Muhabere Bürosuna)
Oğlum
Halil Demir'in Ankara Bala İlçesinde 2004 yılında geçirmiş olduğu trafik kazası
sonrası yaşananlarla ilgili şikayetim üzerine Adalet Bakanlığı Ceza İşleri
Genel Müdürlüğü'nün 30.01.2018 tarih ve 2017-E.3588/8660 sayılı yazısı üzerine
açılan soruşturmanızda 26.09.2018 tarihinde Bala'da dosyayı istemiş olmakla,
dosya halen Bala Asliye Hukuk 2012/133 dosyasında Melih Sarı'ya nispi harç
tebliği için mevcut olmasına rağmen 01.10.2018 tarihli cevabi yazılarıyla
dosyanın Yargıtayda olması bahanesiyle boş dosya gönderilmesi üzerine benim
yasal olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturması sonrası aldığım
elimdeki kaza evrakları dosya olarak sunulmuştur.
Kaza
ilk anda çocuk tarafından kaldırımda gerçekleştirilmiş, suçu telefonla ulaşılan
baba üstlenmiş, hem kaza yapanlarca hemde emniyet görevlilerince kazanın
kaldırımda olduğu bildirilmiştir. Kazanın kaldırımda olduğu tanık Can Gürbüz
tarafından halkın içinden anlatılmış, Emniyet Amir Vekilince ifadesine
başvurulmak üzere alarak karakola getirilmiş, alınan ifadesi üzerine Kaza
tespit Tutanağı düzenlenerek karakola teslim edilmiş, Cumartesi akşamıda aslen
Osmaniye kadirli İlçesi Kümbet Köyü'nden ve önceden tanıdığım Emniyet Amir
Vekili Ali Mülayim yanına iki polis memuru alarak evime gelmiş ve eşime de
hemherimiz olduğunu söyleyerek oğlumun kusurunun olmadığını,kazanın kaldırımda
olduğunu söyleyerek oğlumun kimlik bilgilerini alarak gitmiştir.
Biz
ağır olan hastamızla ilgilenirken ilçede kuyumculuk yapan kaza yapan çocuğun
annesini dayısı, MHP eski İlçe Başkanı ve Belediye Meclisi üyesi Abdulkadir
Kılıç yanına ilçenin ileri gelenlerini de alarak savcılığı nüfusu altına almış
ve benim ilçede yapancı ve tek oluşumdanda istafede ederek, benide davacı
ettirmeyeceğini ileri sürerek Rüşvetle ilk anda baba adına adına olan gerçek
evrakları yok ettirmiş, yalancı tanık ayarlayarak kazanın kaldırımda değil yol
ortasında gerçekleştiğine dair sahte evraklar düzenlettirmiştir.
Benim
ağır olan hastamla ilgilendiğimi bilen komşum Ecz.Cihat Barbaros Ayata Pazar
günü gece 23:30 sıralarında karakola giidipte benim adıma evrakları istemesine
rağmen, evraklar mevcut olduğu halde alamamış, buda Ankara Emniyetindeki
soruşturma ifadesinde gayet açık ve nettir.
Barbaros
bey’in ayrılmasından sonra Trafik Polis memuru Mustafa Gödek yalan
söylettikleri tanık kepçesi Mustafa Yaşar’ın ifadesine uygun olarak oğlumu
kepçesinin önünde yol geçerken aracın sağ tarafıyla çarptığına ve şoförün hiç
kusurunun bulunmadığına dair rapor getirince gece karakolda tartışma ve
küfürleşmeler yaşanmış, bunun üzerine o raporunuda değiştiren Trafik polisi
dosyadaki sahte raporu getirerek 9.8.2004 pazartesi günü karakola vermiştir.
Emniyetteki ifadesi de raporunu pazartesi hazırlayıp verdiği şekindedir. Aynı
şekilde Emniyet Amir Vekili Ali Mülayim’in ifadesi de kaza raporunu 9.8.2004
tarihinde aldığı şeklindedir. Ankara Emniyetinin kendilerini akladığı raporuda
raporun pazartesi tanzim edildiği ve savcılığa verildiği, bu rüşvetçileri kusurunun
bulunmadığı şeklindedir. Kaza dosyasında olmayan bu tutunak emniyet
souşturmasında çıkmıştır. Polislerin konuşmasında korkan Trafik polisi hem bu
sahte tutanağın bir benzerini dosyaya koymuş, hemde ifadesinde bundan
bahsetmiştir. Ankara Emniyeti Bala’daki görevli polisleri çağırıp ifadesini
almasına, görevli listesini dosyaya koymasına rağmen bu ifadeleri dosyaya
koymamış, açıkça sahtekarlık yapmıştır.
Fakat
kendisine pazartesi günü raporun geldiğini iida eden Ali Mülayim’in Karakol
Amiri ve bala Emniyet Amir Vekili sıfatıyla yazdığı resmi yazı 8.8.2004
tarihindenir. Resmi yazıyı bizzat savcı el yazısıyla tarih yazarak ve paraf
atarak teslim almıştır. Adalet Bakanlığının kendisini hukukcu addeden ve 15
yıldır bizi onca şikayetimize rağmen bunu dikkate almayanlar olmayan bir
raporun üst yazısın yazılarak savcılığa nasıl teslim edildiğini açıklamak
zorundadırlar. Bala karaoklu yazısı defter kayıtlı bir yazı olduğundan ve evrak
defterini de tahrif edemediklerinden kendilerini koruyanlarda buna gözlerini yumarak
görmezden geldiklerinden bu güne kadar bir sonuç elde edilememiştir.
Dosyaya
göre Ahmet Çalış 7.8.2004 saat 18:00 de ifade vermeyerek nezatere aldığı
tutanakla ve nezarete koyan polisin ikrarıyla mevcutken ifadeside aynı tarih ve
saatte alınmış olması daha sonra alınan ifadesine geriye dönük tarih atılarak
sahtekarlık yapıldığının delilidir.
Hastanın
Bala sağlık ocağına intikalinden Ankara Gazi Tıp Fakültesi Hastanesi sevki
esnasında Bala sağlık ocağında tutulan Dr.Nurşen Yaşa imzalı tutanakla hastanın
kimlik bilgilerine ulaşılamadığı belirtilirken Bala karakolunda aynı polislerce
ve aynı tarihte tutulan tutanakta oğlumun kimlik bilgilerin olması, kaza
evraklarında da oğlumun kimlik bilgilerinin bulunması bu evrakların daha sonra
oğlumun kimliği alındıktan sonra düzenlenlendiğinin ve gerçek evrakları yok
edildiğinin delilidir.
Tanık
Can Gürbüz ilk anda halkın içinde kazanın kaldırımda olduğunu anlattığı için
Bala’da Adliye yetkililerinden başka hiçkimse kazanın yol ortasında
gerçekleştiğine inanmamaktadır. Bu evrakları beni davacı ettirmeyeceklerine
inandıkları için yok ettirmişlerdir. Benim olayı 1,5 ay sonra öğrenip şikayetçi
olmam üzerine Trafik polisinin yakın arkadışını bilirkişi olarak
görevlendirerek ondan daha kötü rapor hazırlattırmışlardır. Ankara’daki ilk
duruşmamıza da bizi kapı önünde polis zoruyla uzaklaştırarak davamızı
görmüşler, ikinci duruşmadan sonra Adli Tıp Kurumunda önündeki evraklarda suç
durumu olmadığı halde “2/8 le adamın donunu alırsın” diye bizimle dalga
geçmişlerdir.
Bala
Karakolunda yaşanan bu sahtekarlık üzerine Bala Asliye Ceza Hakimi Fuat
Pembeçiçek tarafından açılan 2004/95 sayılı Adaleti Yanıltma davasında yalancı
tanıkların yalanının ortaya konulması ve Çocuk Mahkemelerinde yasal değişiklik
nedeniyle dosyamızın tekrar Bala Asliye ceza mahkemesine gelmesiyle Savcı Ali
Cenk Düzgün dava savcısı olmuş, bu yalancı tanıkların yeniden dinlenmesi
gündeme gelince kendisi yerine kuyumcunun kiracısı savcı Murat Gökhan
Tahtakılıç’ı girdirerek bu yalancı tanıkların yeniden dinlenmeleri engellenmiştir.
Biz duruşmaya girerken kendisiyle bizzat karşılaştık. Görevde olmadığını
söyelemesi ancak yalandır.
2007
yılında yaşanan bu hukuksuzluk üzerine şikayet başlatım. Dosya Adli Tıp
Kurumuna gitmeden önce memur odasında bizzat baktım. Dosyada Tanık can
Gürbüz’ün Hakim Fuat pembeçiçek tarafından talimatla alınan ifadesi mevcuttu.
İfadeyi bizzat okudum. Kazanın kaldırımda gerçekleştiğini, kendini su
doldurduğu çeşmeye atarak kurtardığını anlatıyordu. İfadenin bir suretini almak
istedimsede o gün hakim görevinde olmadığı için alamadım. Dosya adli tıpta
gelince adli tıpta daha önce de rapor alındığını öğrendik. Bu raporda
avukatımında haberi yoktu. Benim dosyayı incelememde de böyle bir rapora
rastlamamıştım. Avukatımla konuşarak bu davada yaşanan hukuksuzlar bu davanın
bize verilmeyeceğini gösterdiğini, savcı yetkisi kullanarak sayısız soruşturma
dosyası hazırlayan bir devlet memuru olarak anladığımı, İdari dava
başlatacağımı söyledim ve anlaştık. Tayinimi çıkararak Bala’da ayrıldım. Ben
ayrıldıkdıktan sonra da kaza davamız 6/8 oğlumun suçlu bulunmasıyla sonuçlandı.
Tazminat davamızda Murat çalış’ın 18 yaşına girdiği gerekçe gösterilerek
düşürüldü. Kaza davamız temyiz edilmeyerek kesinleşti. Tazminat davamızda Murat
çalış’ın taraf olmadığı gerekçesiyle Yargıtay’ca bozuldu. Halen de sonuçlanmış
değil.
Davalarımızın
reddi ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturması kapatıldıktan sonra
yıllardır soruşturma konusunda tecrübeli bir devlet memuru olarak bilgi edinme
hakkı yasası gereğince yasal olarak dava ve soruşturma dosyalarını alınca
elimizdeki dosyayla uyuşmadığını İdari davalar başlarrım ve halen bu davalarım
çeşili şekilde devam etmektedir.
Adalet
Bakanlığına açılan 2016/3090 sayılı Tam yargı İdari Dava sonrası 15 Temmuz 2016
darbesi yaşandı. Bu darbe sonrası başta bizim davanın Savcısı, bilirkişisi
olmak olmak üzere birçok kişi Feto çetesi üyeliğinden atıldı. Bizde Feto çetesi
mağduru olduğumuzu öğrendik. İdari dava devam ederken davanın avukatının Adalet
Bakanlığı hukuk Birimini kullanarak Bala’dan bilgi, belge ve görüş istemesi
üzerine bunu kendilerine emir ve talimat olarak anlayan Bala Bavcılığı ve Bala
Asliye Ceza Mahkemesi benim raporunu rüşvetle verdiğni itiraf ettirdiğim,
kendilerinin davacı edemedikleri Bilirkişinin onuruna hakaret ettiğime karar
vererek bana 10 ay ceza verip ertelediler. Bilirkişinin davacı edilemediğini ve
Fetö çetesinden görevden atıldığını görmezden geldiler. Aynı şekilde Bala
savcısı Eda Irmak’a uydurma bir masabaşı raporu hazırlattırarak rüşvetçileri
aklamak istadiler. Bizde bunlara Anayasa mahkemesinde tazminat davası açtık.
Savcı
Ali Cenk Düzgün’ü Sayın Cumhurbaşkanını Marmaris Baskını Davası Savcısı olarak
birkısım medyacının (ben fetocu olduklarını düşünüyorum) parlatma haberini
yapınca bende dosyadaki şikayeti yaptım. Şikayetim sümenaltı edilince yazınız
edindeki şikayetimi yaptım ve bu dosya oluştu.
Oğlum
kaza geçirdiğinde 17 yaşında, 190 cm boyunda ve 96 kğ ağırlığında, okulunun
birincisi, okulunun futbol takımı oyuncusu ve kaptanı, Bala Belediyesi Spor
Klübünde lisanslı futbolcuydu. Kaza geçirdiğinde de 50 kişiye yemek
hazırlayabilen becerikli bir aşçıydı. Kaza yerine de yaz tatili nedeniyle hem
talebe okutuğu, hemde aşçılığı yaptığı Kur’an Kursunda gelmişti. Daha önce Ankara Mamak Anadolu Meslek Lisesi
Bilgisayar öğrenciliğinde bir yıl okumuş, siyaseten o zaman meslek liselerinin
önü kesildiğinden ve kendiside Bilgisayar Mühendisi olmayı istediğinden Meslek
Lisesini bırakarak Bala Lisesine gelmiş ve okul birincisi olmuş, aldığı
Teşekkür ve Takdir belgelerinin yanında iki defa da Onur Belgesiyle
ödüllendirilmiş bir öğrenciydi. Kaza kaldırımda arkadan ve ani olarak hızla
çarpmadan dolayı beyin sapı(Beyiciği) hasar almış, sağ tarafı ferçli ve %98
engelli, bakıma muhtaç halde kalmıştır. Ankaranın en iyi Özel Hastahanesi olan
Güven Hastanesi Yoğun Bakımında 50 gün yatmış fakat komada çıkamamıştır. Durumu
itibariyle Fizik Tedavi ve Rehabilite edilmesi gerektiği için kendisini durumu
itibariyle hiçbir resmi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi kabul
etmediğinden Güven Hastanesinde olduğu gibi yüksek ücretle Ankara Özel İncek
Fizik Tedavi Hastanesinde iki yıl tedavi almış, daha tedavi almaya ihtiyacı
olduğu halde hem kaza davasının rüşvetle rezalete dönmesi, hemde küçük bir
memur olarak bizim maddi anlamda sıkıntı yaşamaya başlamamız üzerine tedavi
sonlandırılarak memleketimiz olan Osmaniye’ye gelinmiş, hukuki işlemlerimize
buradan devam edilmektedir. Osmaniye’de oğluma uygun Fizik Tedavi Ve
Rehabilitasyon Hastanesi olmadığından ancak vasat olarak rutin tedavileri yapılabilmektedir.
Güven Hastanesi Nöroşirürji Uzmanı Prf. Dr. Halil Kamil Öge ve İncek Fizik
Tedavi ve Rehabilitsayon Hastanesi kurucu sahibi ve Emekli Beyin Cerrahı
Opr.Dr. İzzettin Yüceer’in ifadesiyle kaza arkadan ani,hızlı ve habersiz
çarpmayla meydana gelmiştir. Sağdan sola veya soldan sağa yol geçen birinin bu
beyincik hasarı alması tıbbi olarak mümkün değildir. Onun için lise mezunu bir
Uzman Çavuşun hazırladığı ve Fetö Çetesi adına Ankara Adli Tıp Kurumunun
onayladığı Bilirkişi ve Adli Tıp Kurumu raporu bizim için ancak Rüşvetin ve
görevi bilerek, isteyerek kötüye kullanmanın, devletin değil birbaşkası adına
emir ve talimatla rapor hazırlamanın bir sonucudur. Bu nedenle biz Bilirkişi
Raporunuda, onu onaylayan Ankara Adli Tıp Kurumu Raporlarını da kabul etmiyoruz. Kaza davasıda Rüşvet, Emir, talimat, görevi
kötüye kullanma ve hukuksuzluklar nedeniyle 15 yıldır sonuçlanamamış, hayatı
tamamen bitmiştir. Artık kendisini dahi ifade edemeyen, başkasını bakımına
muhtaç bir mağdur insandır. Bilgisayar Mühendisliğide artık hayaldir. Oğlumun
hayali Rüşvet skandalı ve yaşanan hukuksuzluklarla çalınmıştır. Herşeyden önce
Allah’a inan bir Diyanet emeklisi olarak bizi mağdur edenlerin bizden daha
rezil olmadan gebermeyeceklerine olan inancımız tamdır. 2006 yılındaki Hac Görevimim
sırasında Kabe’de Makamı İbrahim’de bir sabah Namazı sonrası yaptığım beddua
mutlaka yerini bulacaktır. Bu mahlukların dünyası hüsran olduğu gibi
Ahiretleride hüsran olacaktır. Biz hakkımızı bu dünyadan alamasakta Ahirette
mutlaka alacağımızdan eminiz.
Aynı
şekilde oğlumla ve davasıyla uğraşmakla kendi tedavimi aksatarak hemodiyaliz
hastası oldum ve haftada 3 gün Diyalize girerek hayatımı idame ettirmaya
çalışıyor, bir yandanda bu hukuksuzluklarla başetmeye uğraşıyorum. Anneside
oğlumu kaldırımaktan bel fıtığı oldu ve beline 4 adet platin çivisi çakılarak
sağlığından oldu. Artık oğluma çalışan kardeşini işinden alarak onun yardımıyla
bakmaya çalışıyoruz.
Biz
kaza sonrası 14.09.2004 tarihli dilekçemizden son dilekçemize kadar Ahmet Çalış
adına olan kaza evraklarını istiyoruz. Kayıp tanık ifadesini ve kuyumcu adına
duruşmamıza girerek davamızın seyrini değiştiren hiçbir kusuru olmayan oğlumu
Rüşvet, Emir ve talimatla suçlu edenlerin cezalarını çekmelerini istiyoruz.
Rüşvet karşılığı evrak sahtekarlığı yapanlardan da şikayetçiyiz. Artık onların
Feto Çetesi elemanı olarak bizi mağdur ettiğinden de eminiz. Biz Hukuk ve
Adalet istiyoruz. Zira 15 yıldır mağduruz. Yargıtayda gelen dosyayı Bala
Savcısı Eda Irmak'a vererek talimatla mağdur dahi olmadığımıza karar
verdirenler size gelince boş dosya göndermeleri Feto Çetesi elemanlarının hala
yargı içinde faal olduğunun delilidir.
Gereğini
arz ve talep ederim. 9.10.2018
Eki . 1 Dosya
Mustafa DEMİR
Müşteki