ANKARA İDARE
MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
Gönderilmek üzere
OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
DAVACI : Mustafa DEMİR
DAVALI : CUMHURBAŞKANLIĞI - ANKARA
DAVANIN KONUSU : Tam Yargı Davası.
İDARİ İŞLEM : Oğlum Halil'in 6.8.2004 tarihinde Bala Lisesi önünde geçirmiş olduğu ağır yaralanmalı Traik kazası sonrası rüşvetle kazanın kaldırımdan yol ortasına alınması ve gerçek evrakların sahte evraklarla değiştirilmesi ve benim davacı edilmeyeceğim ileri sürülerek hiçbir kusuru olmayan oğlumun 2/8 kusurlu olacağı şekilde yalancı tanıklarla mağdur edilmeye çalışılmamamız üzerine 26.10.2004 tarihli dilekçe ile görevli polisler hakkında şikayette bulunulması ve bu şikayetın İdari Mahkemelere taşınmasına rağmen Anayasa Mahkemesi dahil etkin soruşturma ve yargılama yapılmaması, 15 yıldır kaza davasının sonuçlandırılamaması, 26.09.2017 tarihinde Yargıtayca harç talebinde bulunma isteğinin bu gün itibariye Yurt dışına tebliğ edilememesi, bir kuyumcunun nüfusunu kullanarak evrakların değiştirildiğinin benim nüfusumu öğrenen polislerce inkar edilmemesine rağmen Ankara 12. İdare Mahkemesinin uzun süren yargılamasının olumsuz sonuçlanması, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi nedeniyle kaza davasının savcısı, bilirkişisi ve polislerinin bazılarının görevden atılması gerçekleşmesine rağmen Anayasa Mahkemesi 21.5.2019 tarihinde verdiği 2017/33266 sayılı kararıyla “adil yargılama ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiaları yönünden konu bakımından yetkisizlik, maddi ve manavi varlığın korunması geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA” karar vermesi ve bu gün itibariyle kaza davasının sonuçlanamaması ve 8/8 le bitmesi gereken bir kaza davasının rüşvet, alavere-dalevere, etkin soruşturma ve yargılama yapılamama, makul sürede yargılama yapılamaması nedeniyle rezalete dönen davanın 2/8 le halen devam etmesi ve 6/8 hakkımızın gasbedilmesi nedeniyle hukuksuzca gasbedilmeye çalışılan 6/8 yasal hakkımızı almak amacıyla açılmıştır.
TEBLİĞ
TARİHİ :
30.05.2019
DAVANIN
İZAHI : Oğlum Halil 6.8.2004 tarihi akşamı
Ankara İli Bala İlçesi Bala Lisesi önünde kaldırımda ağır yaralanmalı trafik
kazası geçirmiştir. Kazayı baba Ahmet Çalış’ın yaptığı, kazanın kaldırımda gerçekleştiği
ve oğlumun kusurunun bulunmadığı hem kaza yapan taraflarca hemde Bala Karakolu
ve Emniyet Amirliği polislerince bildirildiğinden, çok ağır olan oğlum önce
Ankara Gazi Ü.Tıp Fakültesi Hastanesine, orada görevli bir Prf.Dr. akrabamın
uyarısıyla Ankara Özel Güven Hastanesi Yoğunbakım ünitesine kaldırılmıştır.
Fakat 35 gün sonra resmi evrakları
aldığımızda; resmi evraklara göre kazanın baba değil oğlu Murat Çalış
tarafından gerçekleştirildiği, kazanın kaldırımda değil yol ortasında meydana
geldiği öğrenilmiştir. Yapılan görüşme üzerine benim davacı edilemeyeceğim
anlaşılınca daha önceden tanıdığım ve Osmaniye Kadirli İlçesi Kümbet Köyü
nüfusuna kayıtlı Bala Karakolu Başkomseri ve kaza zamanı Bala Emniyet Amir
Vekili Ali Mülayim, daha önce emekli olmayacağını defalarca anlatmasına rağmen
derhal emekliye ayrılmış ve bu güne kadarda asla mahkemeye çıkartılamamıştır.
Kazanın Trafik polisi Mustafa
Gödek'te gerçek evrakları ve raporu değitirme karşılığı aldığı rüşvetle
Antalya’ya tatile gitmiş, tatil dönüşü benim resmi evrakaları aldığımdan bir
gün sonra benimle aynı arabaya binerek kendisine benim evrakları aldığım ve
şikayetçi olacağımla ilgili gelen telefona “Antalya’da tatilde yaşadığını...”
anlatırken yan koltukta benim olduğumu fark edince “çocuğun babası..” diyerek
havalı konuşmasını kesmiş ve ondan sonra reşvet karşılığı değiştirdiği gerçek
evrakları inkar edememiş, fakat savcınında rüşvet aldığını, kendisini
koruyacağını iddia etmiş ve bu güne kadarda korunarak emniyet amir vekili gibi
asla mahkemeye çıkartılmamıştır.
Ben resmi işlem başlatınca savcı
Jandarma Uzman Çavuş Abdullatif Öztürk’ü "Bilirkişi” olarak
görevlendirmiştir. Trafik polisinin yakın arkadaşı olan Uzman çavuş benim
için:” Trafik Polisini nasıl şikayet eder, ben daha kötü rapor vereyimde
görsün...” lafını etmiş ve dediği gibi Trafik Polisinden daha kötü rapor
hazırlamıştır. Kaza davamız bu sahte evrak ve raporlarla başlayarak Ankara 3.
Çocuk Mahkemesinde hukuksuz ve ahlaksızca devam etmiş, Bilirkişi Abdullatif
Öztürk yanındaki uzmanın babası sayesinde benim nüfusumu öğrenince 35-40 dakika
içinde Kuyumcu Abdulkadir Kılıç’ın Kuyumcu dükkanına damlamış, benim kendisini
takip ettiğimi öğrenince de konuşmuştur. Fakat Fetö Çetesi üyesi olduğundan
hakkında açılan soruşturma derhal kapatılarak Ankara-Keçiören’e gönderilmiştir.
Bu güne kadar mahkemeye çıkarılmadığı gibi Bala Asliye Ceza Mahkemesince
olmayan onuruna hakeret ettiğime dair bana on oy ceza verilmiş ve
onaylanmıştır. Bununla ilgili dava da halen devam etmektedir.
Onun konuşması sonrası polisler
daha önce “birşey yapamazsın” derken dedelerimin “Kozandağı ve Gavurdağı
Ağaları" olduğunu öğrenince herşeyi açıkça anlatmışlardır. Delerimin
kahramanlıkları da “Dadaloğlu türküleri" olarak hala anlatılmaktadır.
Sayın N. Erbakan’la kan bağımız olduğuna dair resmi belgelerde elimizde
mevcuttur. Bizim için kaza davası
bilirkişi kuyumcu dükkanına damladığı an bitmiştir. Bilirkişi, Polisler ve
Savcı!nın devletin değil Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın memuru olduğu açığa
çıkmış, karşımızda artık kaza yapanlar değil “aşağılık kamu
görevlileri" kalmıştır. 15 yıldır davamızın daha sonuçlanmaması
adaletteki rezaletin delilidir.
Aşağılık rüşvetçi ve fetö çetesi görevlisi olan yetkililer kandilerinden daha
aşağılık olan kamu görevlileri tarafından korunduğu için davamız hala bir türlü
sonuçlanmamaktadır. Bununla ilgili Sayın Cumhurbaşkanımız R.Tayyip Erdoğan’a 15
Temmuz 2006 tarihinde Muğla-Marmaris’te yapılan baskın davasının savcısıyla
ilgili şikayetimiz, 9.10.2018 tarihli dilekçemiz uzerine HSK'ya yönlendirilmiş
ve halen devam etmektedir. Biz haklı olan davamızda haksız olmamak için güç
kullanmıyoruz. Davamızı hukuki yollardan yürütmeye çalışıyoruz.. Fakat Şerefi,
Namusu, haysiyeti satılık veya kiraya verilmiş “KAMU GÖREVLİLERİ”
tarafından halen mağdur ediliyoruz.
Polislerin anlatımına ve Bala Karakolu’nun 8.8.2004
tarihli resmi yazısına göre kaza; Kazayı üstlenen baba Ahmet Çalış ifade
vermeyeceğini beyan etmiş ve nezarete alınmıştır. Hakkında kaza evrakı
düzenlenen baba Ahnet Çalış’ın evrakları ve gerçek kaza raporu düzenlenerek
8.8.2004 Pazar günü savcılığa sevk edilmiştir. Fakat Bala'da kuyumculuk yapan
Abdulkadir Kılıç’ın yanına Bala Belediye başkanı (Trafik Kazasında öldü) Ahmet
Çalış'ın Köyünün o zamanki Muhtari, Kayınbabası, esnaflardan toptancı Ayhan'ı
ve halen kaza yapanların avukatlığı yapan Av. Sabite Gürman’ı da alarak Bala C.
Başsavcılığını Rüşvetle etkilemeleri üzerine savcı evrakların baba üzerinden
oğlu üzerine değiştirilmesi sırasında suç oranının değiştirilmesini de talep
etmiştir.
Evrakın değiştirilmesi sırasında tanıklardan Can Gürbüz’ün ifadesi
dosyadan çıkartılarak yok edilmiş, Kepçeci Mustafa Yaşar’ında ifadesi
değiştirilmiştir. İfade vermeyeceğini daha önce beyan eden Ahmet Çalış’ında
aynı saatte ifadesi alınmış gibi evrak düzenlenmiştir. Trafik Polisinin tanık
Kepçeci Mustafa Yaşar’ın değiştirilmiş ifadesine göre “kazanın yol ortasında
gerçekleştiği, solu kırık aracın oğluma sağ taraftan çarptığı”nı gösterir rapor
getirmesi üzerine o gece görevli polisler arasında küfürleşmeler yaşanmış,
Trafik polisi bu raporunuda değiştirerek halen dosyada ve yürülükte olan trafik
raporunu gerçek evrakların savcılığa tesliminden en az bir gün sonra gerçek
evraklarıda değiştirip yok ederek sahte evraklarını teslim teslim etmiştir.
Buda Ankara Emniyet Müdürlüğündeki ifadelerinden açıktır. Tüm bu yaşananları
Adalet Bakanlında “Bakan Adına” talimat veren bir “Avukat" ve inkara
kalkışan “Savcı" ile de davalarımız devam etmektedir.
Bala karakolunda evraklar değiştirlirken benim ilçede yabancı ve tek
olduğumu bilen komşum eczacı C.Barbaros Ayata benim adıma kaza raporunu almak
üzere Pazar gecesi saat 23:30 sıralarında Bala Karakoluna gelmiş, Başkomiser
Ali Mülayim’le tartışmış, Ahmet Çalış adına evrak ve rapor mevcut olduğu halde
alamamıştır. Buda Ankara Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde açık
olduğu halde bu güne kadar ne mahkemeye çıkartılmış, nede bilgisine
başvurulmuştur. Bizim bu yöndeki taleplerimizde ahlaksızca ve namussuzca red
edilmiştir.
Bizim 26.10.2004 tarihinde Bala Kaymakamlığına yaptığımız şikayet
üzerine Ankara Emniyet Müdürlüğünce soruşturma başlatılmıştir. Muhammet Arıcan
tarafında yapılan soruşturma ahlaksızca 25.03.2005 tarihli olurla
kapatılmıştır. Bala karakolu ve Emniyet Amirliğinde o tarihte görevli kişilerin
isimleri alınmış ve görevli polisler Ankara’ya ifadeye çağrılmışlardır. Bu
ifadeye çağrılan polis memurlarının açık ikrarına rağmen ahlaksız ve namussuz
bir soruşturma yapılarak bu rezalet kapatılmak istenmişsede bizimde nüfuslu
olmamız, hiçbir tesir altında kalmadan ve asla vazgeçmeden davamıza devam
ettiğimizden Bilgi Edinme Kanunu gereğince Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca ve
Ankara Emniyet Müdürlüğünce ahlaksızca kapatılan soruşturma işlemleri
istenilerek her iki soruşturma evrakları alınmış ve her iki soruşturmaya da yasal
işlem başlatılmıştır.
Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne 10.10.2007 tarihinde dilekçe verilerek
yeniden soruşturma yapılması istenmişsede eski usulsüz soruşturmada ısrar
edilerek 13.12.2007 tarihli olurla soruşturma yapılmamış, dosya işlemden
kaldırılmıştır.
Bunun üzerine, Ankara 12.İdare
Mahkemesinde 20.02.2008 tarihinde 2008/276 Esas numarasıyla İdari Dava
açılmıştir. Açılan bu davada husumet düzeltmesi yapılarak 20.03.2008 tarihli
husumet düzeltmesi kararıyla dava Emniyet Genel Müdürlüğü hasımlıktan
çıkarılarak Ankara Valiliğini hasım alnmıştır.
Dosyanın 24.07.2009 tarihinde 2008/276 Esas, 2009/996 sayılı kararıyla
hukuksuzca Bölge İdare Mahkemesine gönderilmek istemişse de Bölge İdare
Mahkemesi dosyayı iade ettiğinden dava 2010/280 Esas, 2010/474 Karar nolu
kararıyla devam etmiş ve 15.04.2010 tarihinde Red kararı verilmiştir.
05.08.2010 tarihinde Danıştay’a yapılan Gerekçeli Temyiz Başvurusu da Danıştay
12. Dairesince 2010/7685 Esas, 2013/9336 karar sayısıyla Red kararı
onaylanmıştır, 01.04.2014 tarihinde yapılan karar Düzeltme başvurusu da
Danıştay 5. Dairesince 2016/18319 Esas,2016/6730 Karar sayılı kararıyla Red
edilmiş ve yasal hukuki süreç tamamlanmıştır.
Yasal hukuki süreç tamamlandığı için dava 2.8.2007 tarihinde Bireysel
Başvuru olarak Anayasa Mahkemesine taşınmıştır. Anayasa Mahkemesi 21.5.2019
tarihinde vermiş olduğu 2017/33266 sayılı kararıyla “başvuru konusunun AİHM’in
6. maddesinin kapsamına girmediği" iddia edilmiş, mülkiyet hakkının ihlali
konusunda da “hakkın varlığını hukuken ispat etmesi gerekir” iddialarına ver
vererek başvuruyu “adil yargılama ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddiaları yönünden konu bakımından yetkisizlik, maddi ve manavi varlığın
korunması geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği yönünden başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA” karar vermiştir.
Kaza davamız: Bala Asliye Ceza Mahkemesinin 13/06.2007 tarihli 2006/113
Esas, 2007/78 Karar nolu kararıyla ve oğlum 2/8 haklı, 6/8 suçlu olarak
sonuçlanmıştır. Tazminat tavamız ise 16.07.2014 tarihinde 2012/133 Esas,
2014/298 Karar nolu kararla ve 2/8’le sonuçlanan Ceza Mahkemesi kararına ve kararda belirtildiği gibi Ankara
2. Aile Mahkemesinden Bilirkişi Kamil NADİR tarafından düzenlenen 05.06.2014
tarih ve 2014/130 TAL dosyasıyla dosyaya toplamda: 2.229.671,12 Tl. değer
biçilmiş ve Bala Ceza Mahkemesinin 2006/113 Esas, 2007/78 Karar nolu kararına
uyarak 2/8'le 557,417,78 Tl. tazminata karar vermiştir. Diğer bir deyişle
Rüşvet, Alavere-dalavere ile soruşturmalar kapatılarak, hukuksuz karar verilerek
6/8 oranındaki 1.672.253,34 Tl. hakkımız gasp edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi de kararında daha önce açmış olduğum 12. İdare
Mahkemesindeki 2010/280 Esas, 2010/474 Karar sayılı kararı kişilere ceza
verilmesi için açtığımı iddia ettiğinden bu defa İdari davamızı gasp edilen bu
hakkımız için açıyoruz. Bu tazminat hakkımız kaza davasından kaynaklandığı için
6001 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 30. maddesi gereğince trafik suçundan
kaynaklandığından gasp edilen 1.672.253.34.- Tl. alacağın 4 katı olan(daha önce
10 katı kanunla 4 katına indirilmiştir) 6.689.013,36.- Tl. olarak ödenmesini
faiziyle talep etmek yasal hakkımızdır.
Bala Asliye Hukuk Mahkemesinin vermiş olduğu
2012/133 Esas, 2014/298 Karar Yargıtaya taşınmıştır. Dosyamız Yargıtay’dayken
15 Temmuz 2016 “Darbe kalkışması” geçekleşmiş, davamızın Hakimi, Savcısı,
Bilirkişisi ve Polislerinin birçoğu “Feto Çetesi” üyesi olarak tespit edilerek
görevlerinden atılmış ve tarafımızdan çeşitli hukuksuzluk soruşmaları ve
davaları açılmış, bu soruşturma ve davalar halen devam etmektedir.
Yargıtay, 26.09.2017 tarihinde 2015/2148 Esas, 2017/8175 sayılı
kararıyla dosyada “Nıspi Harç eksikliği" bulunduğundan dosyanın
mahkemesine iadesini ve harç eksikliğinin tamamlanmasını talep etmiştir. Fakat
harç talep ettiği kişilerden birinin yurtdışında olması nedeniyle karardan 9 ay
sonra 27.06.2018 tarihinde yurt dışına ancak yazı yazmış ve bu davanın açıldığı
tarih itibariyle bir cevap alınamadığından Yargıtay kesin kararını
verememiştir.
15 yıldır kaza davamız sonuçlanmadığı gibi Anayasa Mahkemesi dahil
açmış olduğumuz davalar ahlaksızca kapatılmaya çalışıldığından 1.000.000.-
Tl’nin faiziyle birlikte manevi Tazminat talebinde bulunmamızda yasal
hakkımızdır. Bu dava AİHM’e taşınması gerekirken 15 yıldır yasal süreç tamamlanamadığından
devletin başı olan Cumhurbaşkanlığına açılmıştır.
Bu nedenlede: “15 YILDIR DAVAMIZ HUKUKSUZ KARARLARLA
SONUÇLANMADIĞI, TAZMİNAT DAVAMIZ KESİNLEŞMEDİĞİ" için Anayasa
Mahkemesi "hakedilmiş yasal alacağımız olmadığına ve hukuk yollarının
tüketilmediğine” karar vermiştir.
Bu dava: “MAKUL SÜREDE YARGILAMA YAPILAMADIĞI, RÜŞVET, ETKİLİ
SORUŞTURMA VE ADİL YARGILAMA YAPILMADIĞI İÇİN 6/8 YASAL TAZMİNAT HAKKIMIZ GASP
EDİLDİĞİ" için açılmıştır.
HUKUKİ
SEBEPLER : İdari Yargılama Usulü Kanunu, vs.
DEDİLLER : Ankara
Emniyet Müüdürlüğü’nün yapmış olduğu usulsüz soruşturma dosyası, Ankara 12.
İdare Mahkemesinin 2010/2080 Esas, 2010/474 Karar nolu mahkeme dosyası, Anayasa
Mahkemesi'nin 2017/33266 nolu Bireysel Başvuru kararı, Bala Asliye Hukuk
Mahkemesince yapılamayan yurtdışı tebligatı.
NETİCE VE TALEP : Yukarıda açıkça izah edildiği gibi
kaldırımda gerçekleşen bir kazanın ahlaksızca ve namussuzca rüşvetle evrakları
değiştirilerek yol ortasına alınması, polis memurları bunu inkar etmediği halde
ifadeleri gizlenerek ve mahkemeye çıkartılmaları engellemk suretiyle
susturulmaya çalışılması, evraklardaki açık sahtekarlıklar görmezden gelinerek
ahlaksız ve namussuz soruşturma ve mahkeme kararlarıyla 6/8 tazminat hakkımızı
gasp edildiği, 15 yıldır davalarımız neticelenmediği için bu dava açılmıştır.
Etkili soruşturma ve adil yargılama yapılmadığından ve makul süre görmezden
gelindiğinden Maddi Tazminat davamız
2/8 le 557,417,78 Tl. ile sonuçlanmıştır. Hukuksuzca 6/8 le gasp edilen hakkımız olan 1.672.253.34.- Tl. alacağın
4 katı olan 6.689.013,36.- Tl.nin Maddi Tazminat olarak
ödenmesini ve 15 yıldır davamız hukuksuzca sonuçlanmadığından 1.000.000.-Tl
Manevi tazminat olarak Toplam : 7.689.013,36 Tl. (Yedi Milyon Altıyüzsesendokuz
Bin Onüç Lira Otuzaltı Kuruş) Maddi ve Manevi Tazminatın kaza tarihinden
itibaren yasal faiziyle birlikte ödenmesini;
Arz ve talep ederim. 20.06.2019
Mustafa DEMİR
Davacı
E K L E R :
Ekli Listedeki evraklar