20 Haziran 2019 Perşembe

CUMHURBAŞKANLIĞI- POLİSLER İDARİ DAVA


ANKARA  İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

Gönderilmek üzere

 OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

                                                                                     



DAVACI                                :  Mustafa DEMİR 



DAVALI                                :  CUMHURBAŞKANLIĞI - ANKARA



DAVANIN KONUSU           :  Tam Yargı Davası.



İDARİ İŞLEM               : Oğlum Halil'in 6.8.2004 tarihinde Bala Lisesi önünde geçirmiş olduğu ağır yaralanmalı Traik kazası sonrası rüşvetle kazanın kaldırımdan yol ortasına alınması ve gerçek evrakların sahte evraklarla değiştirilmesi ve benim davacı edilmeyeceğim ileri sürülerek hiçbir kusuru olmayan oğlumun 2/8 kusurlu olacağı şekilde yalancı tanıklarla mağdur edilmeye çalışılmamamız üzerine 26.10.2004 tarihli dilekçe ile görevli polisler hakkında şikayette bulunulması ve bu şikayetın İdari Mahkemelere taşınmasına rağmen Anayasa Mahkemesi dahil etkin soruşturma ve yargılama yapılmaması, 15 yıldır kaza davasının sonuçlandırılamaması, 26.09.2017 tarihinde Yargıtayca harç talebinde bulunma isteğinin bu gün itibariye Yurt dışına tebliğ edilememesi, bir kuyumcunun nüfusunu kullanarak evrakların değiştirildiğinin benim nüfusumu öğrenen polislerce inkar edilmemesine rağmen Ankara 12. İdare Mahkemesinin uzun süren yargılamasının olumsuz sonuçlanması, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi nedeniyle kaza davasının savcısı, bilirkişisi ve polislerinin bazılarının görevden atılması gerçekleşmesine rağmen Anayasa Mahkemesi 21.5.2019 tarihinde verdiği  2017/33266 sayılı kararıyla “adil yargılama ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiaları yönünden konu bakımından yetkisizlik, maddi ve manavi varlığın korunması geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA” karar vermesi ve bu gün itibariyle kaza davasının sonuçlanamaması ve 8/8 le bitmesi gereken bir kaza davasının rüşvet, alavere-dalevere, etkin soruşturma ve yargılama yapılamama,  makul sürede yargılama yapılamaması nedeniyle rezalete dönen davanın 2/8 le halen devam etmesi ve 6/8 hakkımızın gasbedilmesi nedeniyle hukuksuzca gasbedilmeye çalışılan 6/8 yasal hakkımızı almak amacıyla açılmıştır.                




TEBLİĞ TARİHİ                      :  30.05.2019



DAVANIN İZAHI                :  Oğlum Halil 6.8.2004 tarihi akşamı Ankara İli Bala İlçesi Bala Lisesi önünde kaldırımda ağır yaralanmalı trafik kazası geçirmiştir. Kazayı baba Ahmet Çalış’ın yaptığı, kazanın kaldırımda gerçekleştiği ve oğlumun kusurunun bulunmadığı hem kaza yapan taraflarca hemde Bala Karakolu ve Emniyet Amirliği polislerince bildirildiğinden, çok ağır olan oğlum önce Ankara Gazi Ü.Tıp Fakültesi Hastanesine, orada görevli bir Prf.Dr. akrabamın uyarısıyla Ankara Özel Güven Hastanesi Yoğunbakım ünitesine kaldırılmıştır.

            Fakat 35 gün sonra resmi evrakları aldığımızda; resmi evraklara göre kazanın baba değil oğlu Murat Çalış tarafından gerçekleştirildiği, kazanın kaldırımda değil yol ortasında meydana geldiği öğrenilmiştir. Yapılan görüşme üzerine benim davacı edilemeyeceğim anlaşılınca daha önceden tanıdığım ve Osmaniye Kadirli İlçesi Kümbet Köyü nüfusuna kayıtlı Bala Karakolu Başkomseri ve kaza zamanı Bala Emniyet Amir Vekili Ali Mülayim, daha önce emekli olmayacağını defalarca anlatmasına rağmen derhal emekliye ayrılmış ve bu güne kadarda asla mahkemeye çıkartılamamıştır.

            Kazanın Trafik polisi Mustafa Gödek'te gerçek evrakları ve raporu değitirme karşılığı aldığı rüşvetle Antalya’ya tatile gitmiş, tatil dönüşü benim resmi evrakaları aldığımdan bir gün sonra benimle aynı arabaya binerek kendisine benim evrakları aldığım ve şikayetçi olacağımla ilgili gelen telefona “Antalya’da tatilde yaşadığını...” anlatırken yan koltukta benim olduğumu fark edince “çocuğun babası..” diyerek havalı konuşmasını kesmiş ve ondan sonra reşvet karşılığı değiştirdiği gerçek evrakları inkar edememiş, fakat savcınında rüşvet aldığını, kendisini koruyacağını iddia etmiş ve bu güne kadarda korunarak emniyet amir vekili gibi asla mahkemeye çıkartılmamıştır.

            Ben resmi işlem başlatınca savcı Jandarma Uzman Çavuş Abdullatif Öztürk’ü "Bilirkişi” olarak görevlendirmiştir. Trafik polisinin yakın arkadaşı olan Uzman çavuş benim için:” Trafik Polisini nasıl şikayet eder, ben daha kötü rapor vereyimde görsün...” lafını etmiş ve dediği gibi Trafik Polisinden daha kötü rapor hazırlamıştır. Kaza davamız bu sahte evrak ve raporlarla başlayarak Ankara 3. Çocuk Mahkemesinde hukuksuz ve ahlaksızca devam etmiş, Bilirkişi Abdullatif Öztürk yanındaki uzmanın babası sayesinde benim nüfusumu öğrenince 35-40 dakika içinde Kuyumcu Abdulkadir Kılıç’ın Kuyumcu dükkanına damlamış, benim kendisini takip ettiğimi öğrenince de konuşmuştur. Fakat Fetö Çetesi üyesi olduğundan hakkında açılan soruşturma derhal kapatılarak Ankara-Keçiören’e gönderilmiştir. Bu güne kadar mahkemeye çıkarılmadığı gibi Bala Asliye Ceza Mahkemesince olmayan onuruna hakeret ettiğime dair bana on oy ceza verilmiş ve onaylanmıştır. Bununla ilgili dava da halen devam etmektedir.

 Onun konuşması sonrası polisler daha önce “birşey yapamazsın” derken dedelerimin “Kozandağı ve Gavurdağı Ağaları" olduğunu öğrenince herşeyi açıkça anlatmışlardır. Delerimin kahramanlıkları da “Dadaloğlu türküleri" olarak hala anlatılmaktadır. Sayın N. Erbakan’la kan bağımız olduğuna dair resmi belgelerde elimizde mevcuttur.  Bizim için kaza davası bilirkişi kuyumcu dükkanına damladığı an bitmiştir. Bilirkişi, Polisler ve Savcı!nın devletin değil Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın memuru olduğu açığa çıkmış, karşımızda artık kaza yapanlar değil “aşağılık kamu görevlileri" kalmıştır. 15 yıldır davamızın daha sonuçlanmaması adaletteki  rezaletin delilidir. Aşağılık rüşvetçi ve fetö çetesi görevlisi olan yetkililer kandilerinden daha aşağılık olan kamu görevlileri tarafından korunduğu için davamız hala bir türlü sonuçlanmamaktadır. Bununla ilgili Sayın Cumhurbaşkanımız R.Tayyip Erdoğan’a 15 Temmuz 2006 tarihinde Muğla-Marmaris’te yapılan baskın davasının savcısıyla ilgili şikayetimiz, 9.10.2018 tarihli dilekçemiz uzerine HSK'ya yönlendirilmiş ve halen devam etmektedir. Biz haklı olan davamızda haksız olmamak için güç kullanmıyoruz. Davamızı hukuki yollardan yürütmeye çalışıyoruz.. Fakat Şerefi, Namusu, haysiyeti satılık veya kiraya verilmiş “KAMU GÖREVLİLERİ” tarafından halen mağdur ediliyoruz.

Polislerin anlatımına ve Bala Karakolu’nun 8.8.2004 tarihli resmi yazısına göre kaza; Kazayı üstlenen baba Ahmet Çalış ifade vermeyeceğini beyan etmiş ve nezarete alınmıştır. Hakkında kaza evrakı düzenlenen baba Ahnet Çalış’ın evrakları ve gerçek kaza raporu düzenlenerek 8.8.2004 Pazar günü savcılığa sevk edilmiştir. Fakat Bala'da kuyumculuk yapan Abdulkadir Kılıç’ın yanına Bala Belediye başkanı (Trafik Kazasında öldü) Ahmet Çalış'ın Köyünün o zamanki Muhtari, Kayınbabası, esnaflardan toptancı Ayhan'ı ve halen kaza yapanların avukatlığı yapan Av. Sabite Gürman’ı da alarak Bala C. Başsavcılığını Rüşvetle etkilemeleri üzerine savcı evrakların baba üzerinden oğlu üzerine değiştirilmesi sırasında suç oranının değiştirilmesini de talep etmiştir.

Evrakın değiştirilmesi sırasında tanıklardan Can Gürbüz’ün ifadesi dosyadan çıkartılarak yok edilmiş, Kepçeci Mustafa Yaşar’ında ifadesi değiştirilmiştir. İfade vermeyeceğini daha önce beyan eden Ahmet Çalış’ında aynı saatte ifadesi alınmış gibi evrak düzenlenmiştir. Trafik Polisinin tanık Kepçeci Mustafa Yaşar’ın değiştirilmiş ifadesine göre “kazanın yol ortasında gerçekleştiği, solu kırık aracın oğluma sağ taraftan çarptığı”nı gösterir rapor getirmesi üzerine o gece görevli polisler arasında küfürleşmeler yaşanmış, Trafik polisi bu raporunuda değiştirerek halen dosyada ve yürülükte olan trafik raporunu gerçek evrakların savcılığa tesliminden en az bir gün sonra gerçek evraklarıda değiştirip yok ederek sahte evraklarını teslim teslim etmiştir. Buda Ankara Emniyet Müdürlüğündeki ifadelerinden açıktır. Tüm bu yaşananları Adalet Bakanlında “Bakan Adına” talimat veren bir “Avukat" ve inkara kalkışan “Savcı" ile de davalarımız devam etmektedir.

Bala karakolunda evraklar değiştirlirken benim ilçede yabancı ve tek olduğumu bilen komşum eczacı C.Barbaros Ayata benim adıma kaza raporunu almak üzere Pazar gecesi saat 23:30 sıralarında Bala Karakoluna gelmiş, Başkomiser Ali Mülayim’le tartışmış, Ahmet Çalış adına evrak ve rapor mevcut olduğu halde alamamıştır. Buda Ankara Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde açık olduğu halde bu güne kadar ne mahkemeye çıkartılmış, nede bilgisine başvurulmuştur. Bizim bu yöndeki taleplerimizde ahlaksızca ve namussuzca red edilmiştir.

Bizim 26.10.2004 tarihinde Bala Kaymakamlığına yaptığımız şikayet üzerine Ankara Emniyet Müdürlüğünce soruşturma başlatılmıştir. Muhammet Arıcan tarafında yapılan soruşturma ahlaksızca 25.03.2005 tarihli olurla kapatılmıştır. Bala karakolu ve Emniyet Amirliğinde o tarihte görevli kişilerin isimleri alınmış ve görevli polisler Ankara’ya ifadeye çağrılmışlardır. Bu ifadeye çağrılan polis memurlarının açık ikrarına rağmen ahlaksız ve namussuz bir soruşturma yapılarak bu rezalet kapatılmak istenmişsede bizimde nüfuslu olmamız, hiçbir tesir altında kalmadan ve asla vazgeçmeden davamıza devam ettiğimizden Bilgi Edinme Kanunu gereğince Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca ve Ankara Emniyet Müdürlüğünce ahlaksızca kapatılan soruşturma işlemleri istenilerek her iki soruşturma evrakları alınmış ve her iki soruşturmaya da yasal işlem başlatılmıştır.

Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne 10.10.2007 tarihinde dilekçe verilerek yeniden soruşturma yapılması istenmişsede eski usulsüz soruşturmada ısrar edilerek 13.12.2007 tarihli olurla soruşturma yapılmamış, dosya işlemden kaldırılmıştır.

 Bunun üzerine, Ankara 12.İdare Mahkemesinde 20.02.2008 tarihinde 2008/276 Esas numarasıyla İdari Dava açılmıştir. Açılan bu davada husumet düzeltmesi yapılarak 20.03.2008 tarihli husumet düzeltmesi kararıyla dava Emniyet Genel Müdürlüğü hasımlıktan çıkarılarak Ankara Valiliğini hasım alnmıştır.

Dosyanın 24.07.2009 tarihinde 2008/276 Esas, 2009/996 sayılı kararıyla hukuksuzca Bölge İdare Mahkemesine gönderilmek istemişse de Bölge İdare Mahkemesi dosyayı iade ettiğinden dava 2010/280 Esas, 2010/474 Karar nolu kararıyla devam etmiş ve 15.04.2010 tarihinde Red kararı verilmiştir. 05.08.2010 tarihinde Danıştay’a yapılan Gerekçeli Temyiz Başvurusu da Danıştay 12. Dairesince 2010/7685 Esas, 2013/9336 karar sayısıyla Red kararı onaylanmıştır, 01.04.2014 tarihinde yapılan karar Düzeltme başvurusu da Danıştay 5. Dairesince 2016/18319 Esas,2016/6730 Karar sayılı kararıyla Red edilmiş ve yasal hukuki süreç tamamlanmıştır.

Yasal hukuki süreç tamamlandığı için dava 2.8.2007 tarihinde Bireysel Başvuru olarak Anayasa Mahkemesine taşınmıştır. Anayasa Mahkemesi 21.5.2019 tarihinde vermiş olduğu 2017/33266 sayılı kararıyla “başvuru konusunun AİHM’in 6. maddesinin kapsamına girmediği" iddia edilmiş, mülkiyet hakkının ihlali konusunda da “hakkın varlığını hukuken ispat etmesi gerekir” iddialarına ver vererek başvuruyu “adil yargılama ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiaları yönünden konu bakımından yetkisizlik, maddi ve manavi varlığın korunması geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA” karar vermiştir.

Kaza davamız: Bala Asliye Ceza Mahkemesinin 13/06.2007 tarihli 2006/113 Esas, 2007/78 Karar nolu kararıyla ve oğlum 2/8 haklı, 6/8 suçlu olarak sonuçlanmıştır. Tazminat tavamız ise 16.07.2014 tarihinde 2012/133 Esas, 2014/298 Karar nolu kararla ve 2/8’le sonuçlanan Ceza Mahkemesi  kararına ve kararda belirtildiği gibi Ankara 2. Aile Mahkemesinden Bilirkişi Kamil NADİR tarafından düzenlenen 05.06.2014 tarih ve 2014/130 TAL dosyasıyla dosyaya toplamda: 2.229.671,12 Tl. değer biçilmiş ve Bala Ceza Mahkemesinin 2006/113 Esas, 2007/78 Karar nolu kararına uyarak 2/8'le 557,417,78 Tl. tazminata karar vermiştir. Diğer bir deyişle Rüşvet, Alavere-dalavere ile soruşturmalar kapatılarak, hukuksuz karar verilerek 6/8 oranındaki 1.672.253,34 Tl. hakkımız gasp edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi de kararında daha önce açmış olduğum 12. İdare Mahkemesindeki 2010/280 Esas, 2010/474 Karar sayılı kararı kişilere ceza verilmesi için açtığımı iddia ettiğinden bu defa İdari davamızı gasp edilen bu hakkımız için açıyoruz. Bu tazminat hakkımız kaza davasından kaynaklandığı için 6001 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 30. maddesi gereğince trafik suçundan kaynaklandığından gasp edilen 1.672.253.34.- Tl. alacağın 4 katı olan(daha önce 10 katı kanunla 4 katına indirilmiştir) 6.689.013,36.- Tl. olarak ödenmesini faiziyle talep etmek yasal hakkımızdır.

Bala Asliye Hukuk Mahkemesinin vermiş olduğu 2012/133 Esas, 2014/298 Karar Yargıtaya taşınmıştır. Dosyamız Yargıtay’dayken 15 Temmuz 2016 “Darbe kalkışması” geçekleşmiş, davamızın Hakimi, Savcısı, Bilirkişisi ve Polislerinin birçoğu “Feto Çetesi” üyesi olarak tespit edilerek görevlerinden atılmış ve tarafımızdan çeşitli hukuksuzluk soruşmaları ve davaları açılmış, bu soruşturma ve davalar halen devam etmektedir.

Yargıtay, 26.09.2017 tarihinde 2015/2148 Esas, 2017/8175 sayılı kararıyla dosyada “Nıspi Harç eksikliği" bulunduğundan dosyanın mahkemesine iadesini ve harç eksikliğinin tamamlanmasını talep etmiştir. Fakat harç talep ettiği kişilerden birinin yurtdışında olması nedeniyle karardan 9 ay sonra 27.06.2018 tarihinde yurt dışına ancak yazı yazmış ve bu davanın açıldığı tarih itibariyle bir cevap alınamadığından Yargıtay kesin kararını verememiştir.

15 yıldır kaza davamız sonuçlanmadığı gibi Anayasa Mahkemesi dahil açmış olduğumuz davalar ahlaksızca kapatılmaya çalışıldığından 1.000.000.- Tl’nin faiziyle birlikte manevi Tazminat talebinde bulunmamızda yasal hakkımızdır. Bu dava AİHM’e taşınması gerekirken 15 yıldır yasal süreç tamamlanamadığından devletin başı olan Cumhurbaşkanlığına açılmıştır.

Bu nedenlede: “15 YILDIR DAVAMIZ HUKUKSUZ KARARLARLA SONUÇLANMADIĞI, TAZMİNAT DAVAMIZ KESİNLEŞMEDİĞİ" için Anayasa Mahkemesi "hakedilmiş yasal alacağımız olmadığına ve hukuk yollarının tüketilmediğine” karar vermiştir.

Bu dava: “MAKUL SÜREDE YARGILAMA YAPILAMADIĞI, RÜŞVET, ETKİLİ SORUŞTURMA VE ADİL YARGILAMA YAPILMADIĞI İÇİN 6/8 YASAL TAZMİNAT HAKKIMIZ GASP EDİLDİĞİ" için açılmıştır.



HUKUKİ SEBEPLER                   :  İdari Yargılama Usulü Kanunu, vs.



DEDİLLER                       : Ankara Emniyet Müüdürlüğü’nün yapmış olduğu usulsüz soruşturma dosyası, Ankara 12. İdare Mahkemesinin 2010/2080 Esas, 2010/474 Karar nolu mahkeme dosyası, Anayasa Mahkemesi'nin 2017/33266 nolu Bireysel Başvuru kararı, Bala Asliye Hukuk Mahkemesince yapılamayan yurtdışı tebligatı.



NETİCE VE TALEP                   :  Yukarıda açıkça izah edildiği gibi kaldırımda gerçekleşen bir kazanın ahlaksızca ve namussuzca rüşvetle evrakları değiştirilerek yol ortasına alınması, polis memurları bunu inkar etmediği halde ifadeleri gizlenerek ve mahkemeye çıkartılmaları engellemk suretiyle susturulmaya çalışılması, evraklardaki açık sahtekarlıklar görmezden gelinerek ahlaksız ve namussuz soruşturma ve mahkeme kararlarıyla 6/8 tazminat hakkımızı gasp edildiği, 15 yıldır davalarımız neticelenmediği için bu dava açılmıştır.

            Etkili soruşturma ve adil yargılama yapılmadığından ve makul süre görmezden gelindiğinden Maddi Tazminat davamız  2/8 le 557,417,78 Tl. ile sonuçlanmıştır. Hukuksuzca 6/8 le gasp edilen hakkımız olan 1.672.253.34.- Tl. alacağın 4 katı olan 6.689.013,36.- Tl.nin Maddi Tazminat olarak ödenmesini ve 15 yıldır davamız hukuksuzca sonuçlanmadığından 1.000.000.-Tl Manevi tazminat olarak Toplam : 7.689.013,36 Tl. (Yedi Milyon Altıyüzsesendokuz Bin Onüç Lira Otuzaltı Kuruş) Maddi ve Manevi Tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte ödenmesini;



            Arz ve talep ederim. 20.06.2019

                                                                                               

Mustafa DEMİR

                                                                                                                                 Davacı

E K L E R      :

Ekli Listedeki evraklar