17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 22.yılı. 22 yıl önce inşaatını yaptığımız Bala Merkez Cami için yardım toplamak amacıyla memleketim Osmaniye Bahçe ve Düziçi için gerekli izni almış memlekete gelmeyi bekliyordum. O zamanlar bilgisayar proğramcılığı ve donanım eğitimimi yeni bitirmiştim. Şimdiki gibi DSL cihazları olmadığından telefon hat kablosunu bilgisayarın arkasına takarak İnternete giriyorduk. Bende sabah namazı sonrası İnternete girmek daha rahat olduğu için İnternete o zaman girmeyi alışkanlık haline getirmiştim. Deprem günü sabahı daha Türkiye açıklama yapmadan önce ABD siteleri TÜRKİYE de deprem meydana geldiğini 40-45 bin kişinin ölmüş olabileceğini duyuruyorlardı. Bu benim dikkatimi çekmişti. Türkiye de depremde ölenlerin sayısı 32 bini geçince Demirel TV ye çıkarak memurların ölü sayısını çift yazdığını, şu an depremde ölenlerin sayısının 16 bin civarında olduğunu açıklamıştı. Bu benim daha da dikkatimi çekmişti. Deprem sahasında da kurtarma çalışmaları durmuş, içindeki ölülere bakılmaksızın dozer ve kepçelerle enkaz kaldırma çalışmaları başlatılmıştı. Bizim memlekete yardım için gitmemiz iptal edilmiş, yardımlar Türkiye çapında demremzeler için yapılmaya başlanmıştı. Yaptığım kişisel çalışmada gördüm ki: Bir bölgede meydana gelen afette ölüm 25 bini geçince ulusal afet ilan edilmesi ve o bölgede vergi vs. alınmaması gerekiyormuş. Bunun önüne geçmek isteyen zamanın hükümete de afet ilanının önüne geçmek, Türkiyenin vergisinin %70 inin toplandığı bölgede vergi almamanın daha da felaket olacağı için ölü sayısını 25 bin kişinin altında göstermek için bu ahlaksızlığa başvurmuşlar, bununla da yetinmeyerek memur maaşlarını toplanan yardımlarla ödemişlerdi. Bu artık bilinmektedir. Bu gün yangın ve sel felaketinde ölüm binlerle değil yüzlerle ifade edilmesine rağmen hükümetin harekete geçerek her türlü yardımı yapmasını, afet yerlerini afet bölgesi ilan ederek vergileri ertelenmesini eleştirenler deprem sonrası yaşanan rezalete gözlerini kapatan, onu görmezden gelen zavallılardır. Milletimiz bunları iyi öğrenmek zorundadır. Allah bizlere böyle acıları bir daha yaşatmasın. Böyle afetlerden ölenlere Allah'tan Rahmet, yaralananlara Allah'tan acil şifalar diliyorum.
17 Ağustos 2021 Salı
6 Ağustos 2021 Cuma
KAZANIN 18. YILI
Bu gün 6.8.2021. 6.8.2004 yılında meydana gelen bir trafik kazasının 18. Yılının başladığı gün. Bir kaza davasının 18 yıldır daha sonuçlanmış olması ülkemizdeki Adalet rezaletinin acı örneklerinden. Kaza sonrası yaşanan Rüşvet rezilliğinin yaşandığının belgeleriyle ortaya konmasına rağmen davanın hala sonuçlanmamış olması ne kadar acı. Daha da kötüsü dava sonrası beyin sapı hasarı nedeniyle felçli ve akli özürlü kalan hastayla başbaşa kalmak, onu hayatta tutabilmek için her türlü sıkıntıya göğüs gererek sağlımızdan olmak daha da acı. Mensubu olduğum Diyanet'in bana yardımcı olmak yerine bizzat benim hazırladığım dosyayı tahrif ederek en zor günümde beni icraya vermesi, bunu ortaya koyunca da bu rezil personellerin yargılanmasına izin vermemek için her türlü Allah siz tutumu sergilemeleri daha da acı. Bu günler ülkemizde yaşanan yangın felaketi sonrası yaşananlar artık çok iyi göstermiştir ki bu ülkede kurulan cumhuriyet sonrası dinsiz bir halk meydana getirme çabalarının başarılı olduğu, her şeyin maddiyatla değerlendirildiği bir toplum meydana getirildiği açıkça görülmektedir. Laikliğin dinsizlik olarak yorumlanarak dinsiz bir toplum yetiştirme çabaları nericesinde dinsiz din adamları, hukuk tanımaz adalet görevlileri, yalanı siyaset haline getiren siyaset adamları yetiştirmeyi başarmışlardır. Herkese iki anahtar vadeden siyasetçi iktidar olmuş, bırakın haka iki anahtar vermeyi halkın elindeki anahtarıda almıştır. Tüm bunlara rağmen bu siyasetçiler hala revaçta ve yalanlarına, birilerinin maşası olmaya devam etmektedirler. Dünyanın hiçbir ülkesinde kendi devletine ihanet eden hayatta ve görevinde kalamazken bizim ülkemizde baştacıdırlar. Adaletimizde suçlular insan sayılmakta, öyleki suçlular haklarındaki suç dosyasının çokluğuyla öğünmektedirler. Nasılsa bana birşey olmaz, birkaç gün yatar çıkar, kaldığım yerde işime devam ederim diyerek bildiklerini okumaya devam etmektedirler. Bunların böyle devam etmesine göz yummak suç ortağı olmaktan başka bir şey değildir. Bir zamanlar Adaletiyle dünyaya hükmeden Müslüman atalarımızın hükmü altıda adaletine sığındıktan sonra dinine ve yaşayışına dokunulmayan azınlığın dinsiz batının emir ve tahakkümüne girerek ve Müslüman olduğunu iddia ederek ülkemizi birilerinin uşağı yapmaya çalışmaları artık son bulmalı, Türk halkı dinine dönerek eski ihtişamlı haline geri dönmelidir. Bunun içinde gerekeni yapamayanlar başkalarının kölesi ve uşağı olmaya devam edecekler, dünyaları gibi ahiretlerinide yok edeceklerdir