2 Ağustos 2024 Cuma

FİLİSTİN MESELESİ

 

                             FİLİSTİN MESELESİ

 

            Filistin Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’nin İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan’ın yemin töreni için Tahran’da kaldığı evde Füze atışıyla vurularak öldürülmesi üzerine yeniden gündeme gelen Filistin Meselesi’nin tarihi seyrini kısaca öğrenelim istiyorum.

            Osmanlı’nın son dönemlerde büyük borç altına girmesi ve batılı bankerlere yüksek oranda borçlanmasıyla başlar Filistin Meselesi. Bu dönemde borçlarını ödemekte zorlanan Osmanlı “Duyun-u Umumi” ilan ederek borç aldığı bankerlerin garantörü olan İngilizlere devlet gelirlerinin kontrolünü vermek zorunda kalmıştır. Bu dönemde İngilizler Osmanlı’nın bütün gelirlerini kontrol altına almışlar, başlarına da tebaları olan Yahudileri getirmişlerdir.

            Yahudiler, hayalleri olan Filistin topraklarında bir Yahudi Devleri kurmak ve Süleyman Mabedi’ni yeniden kurmak hayaliyle örgütlenmişlerdi. Bu örgün çalışmaları kapsamında bizzat dönemin Sultanı Abdulhamid Han’dan bütün borçların silinmesi karşılığı Filistin’de toprak satın almak istemişlerse de Sultan Abdulhamid Han bunları reddetmiştir. Bundan sonra Sultan Abdulhamid Han aleyhine kampanyalar ve suikastlar düzenlemeye ve onu devirmeye çalışmaya başlamışlardır. Ona “Kızıl Sultan” iftirasında bulunarak yönetimde olan bazı Müslüman liderlerinde yardımıyla “Selanik Avcı Taburları” nın Yıldız Sarayını basarak Sultan Abdulhamid’ i tahttan indirerek yerine Sultan Vahdettin’in geçmesiyle yeni bir dönem başlamıştır. Selanik Avcı Taburuyla İstanbul’a gelen Albay Mustafa Kemal’de Sultan Vahdettin’e Yaver olmuştur. Meşrutiyet İlan edilerek Sultan Vahdettin’in yetkileri kısıtlanmıştır. Yönetimi ele alan Meşrutiyetçiler 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Almanların yanında yer alarak savaşa girmişlerdir. Osmanlının hiçbir cephede yenilmemesine rağmen Amerikalıların Japonya'ya iki Atom Bombası atmasıyla Japonların yenilerek savaştan çekilmesi üzerine Almanlar da yenilerek savaştan çekilmişler ve bunların yanında savaşa girmiş olan Osmanlı’da hükmen yenik sayılarak savaştan çekilmişlerdir. Ordularını terhis etmek zorunda kalmışlardır.

            1915 yılında Çanakkale’yi geçemeyen İngiliz ve Fransız donanmaları ve orduları 1918 de Filistin Cephesinde 7. Ordu Komutanı Mustafa Kemal ve 4. Ordu Komutanı İsmet (İnönü) in yenilerek geri çekilmesi üzerine Osmanlının Filistin Cephesi çökmüş ve Filistin toprakları İngiliz yönetimine geçmiştir. Bu savaşta yenilen Osmanlı ordusunda 60000 civarında Şehit verilmiş, 20000 civarında da esir verilmiştir. Esirleri Mısır’a götüren İngilizler ilaçlı suyla büyük çoğunluğunu kör eylemiştir.

            Filistin Cephesinde yenilerek geri çekilen Mustafa Kemal Osmaniye-Bahçe tren istasyonunda Sultan Vahdettin’e bir telgraf çekmiştir. Bu telgrafla Mondros Mütarekesine Damat Ferit Paşa yerine Amiral Rauf (Orbay)’ın katılmasını sağlamıştır. Mondros Mütarekesinde İngilizlerin hazırlayıp önüne koyduğu mütareke şartlarını sarhoş kafayla “siz bu ülkeyi işgal edersiniz” diyerek imzalamak istememişse de İngiliz Amiralin gülerek İşgal etmeyeceği sözü üzerine mütarekeyi imzalamıştır. Rauf Bey de hatıratında bu olayı bizzat anlatmakta ve İngiliz Amirale küfürler etmektedir. İsteyen bulup okuyabilir.

 Bu mütareke üzerine de ülke işgal edilmiş,1915’te İngilizler savaşarak geçemedikleri Çanakkale boğazını rahat bir şekilde geçmişler ve Osmanlı Sarayını muhasara altına almışlardır. Bunun üzerine Anadolu’ya  geçme çalışmaları başlatılmıştır. Bu mihvalde Osmanlı’nın Anadolu’ya geçmesine izin vermeyen İngilizler Mustafa Kemal’inde aralarında olduğu 25 subayın Samsun’a gönderilmesine izin vermiştir. Hazırda olan 17 subayla birlikte Mustafa Kemal, İngilizlerin de katıldığı düzenlenen bir törenle Samsun’a gönderilmiş ve Kurtuluş Savaşı çalışmaları başlatılmıştır. Anadolu’da çeşitli toplantı ve Kongrelere katılan Mustafa Kemal 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelmiştir. Çalışmalara burada başlanılmış ve 23 Nisan 1920’de bir Cuma Namazı sonrası Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulmuştur. Başkanlığına da bir oy farkla Mustafa Kemal seçilmiştir. İngilizlerin destek ve yardımıyla Anadolu’yu işgal eden Yunanlara karşı Sakarya Meydan Muharebesinin ardından 30 Ağustos Kocatepe Meydan Muharebesi de kazanılarak Yunanlılar Anadolu’dan tamamen temizlenmiştir.

Mustafa Kemal 28 Ekim 1923’de gazetecileri çağırarak Cumhuriyet kuracağını ilan etmiştir. 29 Ekim 1923’te de toplantıya katılan 59 Milletvekilinden 54’ün oyuyla Anayasın 1. Fıkrasını değiştirerek “Ülkenin yönetimi Cumhuriyettir” ibaresini eklettirmiş, sessiz sedasız Cumhuriyet bu şekilde ilan edilmiştir. Halbuki ülkenin toplamda 400 milletvekili vardır.

Bundan sonra Meclisin dindar  vekillerinin buna karşı çıkmasıyla bir mücadele başlamışsa da Milletvekili Topal Osman’ın öldürülmesi ve Milletvekili Deli Halid Paşa’nın mecliste sırtından vurularak öldürülmesi üzerine 1 Mart 1924 tarihinde Mustafa Kemal tarafından Meclis fesh edilerek, Kazımkarabekir, Said Nursi ve Mehmet Akif(Ersoy) gibi dindar vekiller Milletvekilliğinden düşürülmüştür. Mustafa Kemal kendi adamlarından oluşan yeni bir Milletvekili oluşturmuş ve İnkılaplara başlamıştır. Hilafet dahil bazı kurumlar kaldırılmış, bazıları değiştirilmiştir. Tekke ve Zaviyeler kapatılmıştır. Osmanlı Hukuk sistemi kaldırılarak batılı hukuk sistemine geçilmiştir. Efkaf İdaresi kapatılmış, Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. İlerleyen tarihlerde Osmanlı Hanedanı çıkarılan bir kanunla yurt dışına sürülmüştür. Harf İnkilabı yapılarak eski yazı kaldırılıp yerine latin alfabesi getirilmiştir.

1926 yılında sessiz sedası 200000’den fazla Yahudi’ye  ve 800000’den fazla Ermeni’ye Türk kimliği ve isimleri verilerek ülkenin yönetiminde söz sahibi yapılmışlardır.

Bundan sonra ülkede yeni bir dönem başlamıştır. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinde yönetimi ve ekonomiyi ellerine alan bu Yahudi ve Ermeni asıllı yeni Türkler, kendilerince uydurma bir tarih yazarak geçmişi kötüleme çalışması başlatılmış ve bundan da büyük başarı elde etmişlerdir. Yeni yazı sistemiyle yetişen yeni nesiller, eski yazıyı okuyamadığından geçmişlerini öğrenememiş, kendilerine ilkokul dahil tüm okullarda öğretilen yeni yazıyla yalan tarih ve geçmişi kötüleme çabaları büyük oranda başarılı olmuş ve geçmişine söven yeni bir nesil yetiştirilmiştir. Türk kimlikli bu Yahudiler ülke ekonomisini ve İngilizlerin desteğini kullanarak Filistin’e Yahudi göçünü destekleyen kuruluşlar kurarak dünyanın dört bir tarafında Yahudileri Filistin topraklarına toplamaya başlamışlardır. İngilizlerin ve içimizdeki Yahudilerinde desteğiyle büyük başarı sağlanmıştır. Ülkemizde Kur’an ve Ezan yasağı koyarak Ezanı Türkçeleştirmişler, Kur’an Eğitimini yasaklamışlardır. Bunları yapmaya, dinini öğrenmeye çalışan zavallı halka idam dahil yapmadıkları işkence ve zulmü bırakmamışlardır. Şapka devrimi yaparak Yahudi şapkalarını değerinin çok üstünde savaştan çıkmış zavallı halka zorla satarak almayanlara türlü işkenceler etmişlerdir. Şapka giymek istemeyen Din alimlerinin şapkayı kafasına çiviyle çakarak idamını gerçekleştirmişlerdir. Ülkemizdeki Vakıf Malları, Tekke ve Zaviye arazileri, Cami ve Mescitler, bu aşağılık yöneticilerce ihtiyaç fazlası gösterilip yok pahasına satışa çıkarılmış, bu sahte Türklerce satın alınarak elde edilen gelirler Filistin’e yerleştirilen Yahudilere harcanmıştır.

Nihayet 1948 yılında Filistin’de İSRAİL Devleti kurulmuştur. Bunu ilk tanıyan Ülke’de Türkiye olmuştur. Dönemin Cumhurbaşkanı İnönü bu günü Bayram İlan ve Resmi Tatil olarak ilan etmiştir. İsteyenler bunu bizzat İsmet İnönü’nün hatıratında okuyabilirler. Bizzat İnönü’nün deyimiyle İngilizler ne istediyse yapılmıştır. Buna 12 Adaların verilmesi, Türk Uçak sanayinin, Silah Sanayinin ve kağıt sanayinin kapattırılması, ülke ekonomisinin çökertilmesi ve Filistin’de İsrail Devletinin kurulması dahildir.

Görüldüğü gibi Filistin’de İsrail Devletinin kurulmasında en büyük yardım ve destek Türkiye Cumhuriyeti tarafından yapılmıştır. Bu Yahudi güruhu İnkilap ve devrim adı altında Türk halkına yaptığı zulmü şimdide Filistin halkına yapmaktadır. Filistin haritalarına bakıldığında 1948’de çok az bir toprağa sahip olan Yahudiler, yıllar içerisinde ve dünyanın gözü önünde ve Birleşmiş Milletlerin hiçbir yasa tasarısını takmayarak zulümlerine devam etmekte bir beis görmemektedirler. Şimdi de Filistin de Gazze halkını kadın, çocuk, yaşlı demeden açlığa ve yokluğa mahkum ederek zulmetmekte, yöneticilerini katletmekte bir mahsur görmemektedirler. Bunlara en büyük desteği de  başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Batılı ülkeler vermektedir.

İsrail’in Gazze’de yaptığı zulüm yetmiyormuş gibi Filistin’in Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’yi İran’ın başkenti Tahran’da Cumhurbaşkanı’nın yemin töreninde vurması ve buna dünyanın sessiz kalmasının en büyük nedenlerinden birisi de dünya ekonomisine yön vermelerinden kaynaklanmaktadır. Kurdukları faizli sistemlerle dünyaya hükmetmektedirler. Onlardan yardım ve destek alan hiçbir Ülke yaptıklarından dolayı İsrail’e ses çıkaramamaktadır. Bu gün hala ülkemizin büyük zenginlerinin çoğu Yahudi asıllı zenginlerdir. Zamanında borç vererek Osmanlı ekonomisini nasıl çökerttilerse, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde ekonomiyi kontrol ederek, üretim ekonomisini yok ederek, yüksek Faizle Dünya Bankasına borçlandırarak ülkenin kalkınmasına engel oldularsa da artık ülkemiz yavaşta olsa da ekonomisini düzeltme yolunda büyük çabalar sarf etmektedir. Bunda da gelişmekte olan İHA ve SİHA’ larla birlikte Askeri Malzemelerde yavaş yavaş dünyada söz sahibi olmaya başlamasından kaynaklanmaktadır.

 Yahudilerin amacı olan Büyük Yahudi Devletini kurma çalışmaları ülkemizin güney kısımlarını kapsamakta, Fırat ve Dicle havzasıyla birlikte doğu Akdeniz bölgesindeki emellerinden asla vazgeçmemektedirler. Bunu da bir “Dini İnanç” meselesi ve  “vadedilmiş topraklar” olarak görmektedirler. Bunun için ülkemizdeki inançsız kürt halkını desteklemekte ülkemizin güneyinde bir terör devleti kurarak ülkemizin kalkınmasını engelleyerek vadedilmiş topraklarına kavuşmaya çalışmaktadırlar.

Filistin’de İsrail devletinin kurulmasına nasıl Türkiye Cumhuriyeti maddi ve manevi olarak ön ayak olmuşsa, onların amacına ulaşmadan ortadan kaldırılmasında da yine Türkiye Cumhuriyeti söz sahibi olacaktır. Hiçbir zulüm sonsuza kadar abad olmaz ve cezasız kalmaz. Allah’ın vadi her zaman gerçektir. Mutlaka yerine getirilecektir. Dünya tarihine baktığımızda da hiçbir zulüm cezasız kalmamış, zulüm yapan milletler bir şekilde helak edilmiştir. Nemrud gibi, Firavun gibi, Nuh kavmi gibi nice kavimler. Yahudi Kavmi de Allah’ın izniyle pek yakın bir zamanda zulmü nedeniyle ortadan kaldırılacaktır. Bu Allah’ın vadi’dir,  mutlaka ve mutlaka gerçekleşecektir. İsrail’in kurucusu Golda Meyr’in kuruluş konuşmasında dediği gibi İsrail yüz yılı göremeyecektir ve o yıllar artık pek yakındır.

Katil İsrail yönetimince İran’da Şehit edilen ve bu yazının yazıldığı sıralarda Doha’da cenaze namazı kılınıp defin işlemleri yapılan Filistin Siyasi İşler Büro Şefi İsmail Haniye’ye Allah’tan Rahmet diliyorum Mekanı Cennet olsun. Bu Şehid ne ilktir, ne de son olacaktır. Katil İsrail Devleti ve halkı ortadan kaldırılıncaya kadar bu mücadele devam edecektir. Öyle bir zaman gelecek ki arkasına saklanmak için diktikleri Gargat ağacı da kendilerini koruyamayarak yok olacaklardır.  Allah’ın izniyle arkasına saklandıkları diğer ağaç ve taşlar yerlerini haber verecek ve yok edileceklerdir. 2.8.2024

                                                                                                                   Mustafa DEMİR

                                                                                                                       Osmaniye