FİLİSTİN
MESELESİ
Filistin
Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’nin İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan’ın yemin
töreni için Tahran’da kaldığı evde Füze atışıyla vurularak öldürülmesi üzerine
yeniden gündeme gelen Filistin Meselesi’nin tarihi seyrini kısaca öğrenelim
istiyorum.
Osmanlı’nın
son dönemlerde büyük borç altına girmesi ve batılı bankerlere yüksek oranda
borçlanmasıyla başlar Filistin Meselesi. Bu dönemde borçlarını ödemekte
zorlanan Osmanlı “Duyun-u Umumi” ilan ederek borç aldığı bankerlerin garantörü
olan İngilizlere devlet gelirlerinin kontrolünü vermek zorunda kalmıştır. Bu
dönemde İngilizler Osmanlı’nın bütün gelirlerini kontrol altına almışlar,
başlarına da tebaları olan Yahudileri getirmişlerdir.
Yahudiler,
hayalleri olan Filistin topraklarında bir Yahudi Devleri kurmak ve Süleyman
Mabedi’ni yeniden kurmak hayaliyle örgütlenmişlerdi. Bu örgün çalışmaları
kapsamında bizzat dönemin Sultanı Abdulhamid Han’dan bütün borçların silinmesi
karşılığı Filistin’de toprak satın almak istemişlerse de Sultan Abdulhamid Han
bunları reddetmiştir. Bundan sonra Sultan Abdulhamid Han aleyhine kampanyalar
ve suikastlar düzenlemeye ve onu devirmeye çalışmaya başlamışlardır. Ona “Kızıl
Sultan” iftirasında bulunarak yönetimde olan bazı Müslüman liderlerinde
yardımıyla “Selanik Avcı Taburları” nın Yıldız Sarayını basarak Sultan Abdulhamid’
i tahttan indirerek yerine Sultan Vahdettin’in geçmesiyle yeni bir dönem
başlamıştır. Selanik Avcı Taburuyla İstanbul’a gelen Albay Mustafa Kemal’de
Sultan Vahdettin’e Yaver olmuştur. Meşrutiyet İlan edilerek Sultan Vahdettin’in
yetkileri kısıtlanmıştır. Yönetimi ele alan Meşrutiyetçiler 1. Dünya Savaşı’nın
başlamasıyla Almanların yanında yer alarak savaşa girmişlerdir. Osmanlının
hiçbir cephede yenilmemesine rağmen Amerikalıların Japonya'ya iki Atom Bombası
atmasıyla Japonların yenilerek savaştan çekilmesi üzerine Almanlar da yenilerek
savaştan çekilmişler ve bunların yanında savaşa girmiş olan Osmanlı’da hükmen
yenik sayılarak savaştan çekilmişlerdir. Ordularını terhis etmek zorunda
kalmışlardır.
1915
yılında Çanakkale’yi geçemeyen İngiliz ve Fransız donanmaları ve orduları 1918
de Filistin Cephesinde 7. Ordu Komutanı Mustafa Kemal ve 4. Ordu Komutanı İsmet
(İnönü) in yenilerek geri çekilmesi üzerine Osmanlının Filistin Cephesi çökmüş
ve Filistin toprakları İngiliz yönetimine geçmiştir. Bu savaşta yenilen Osmanlı
ordusunda 60000 civarında Şehit verilmiş, 20000 civarında da esir verilmiştir.
Esirleri Mısır’a götüren İngilizler ilaçlı suyla büyük çoğunluğunu kör
eylemiştir.
Filistin
Cephesinde yenilerek geri çekilen Mustafa Kemal Osmaniye-Bahçe tren
istasyonunda Sultan Vahdettin’e bir telgraf çekmiştir. Bu telgrafla Mondros
Mütarekesine Damat Ferit Paşa yerine Amiral Rauf (Orbay)’ın katılmasını
sağlamıştır. Mondros Mütarekesinde İngilizlerin hazırlayıp önüne koyduğu
mütareke şartlarını sarhoş kafayla “siz bu ülkeyi işgal edersiniz” diyerek
imzalamak istememişse de İngiliz Amiralin gülerek İşgal etmeyeceği sözü üzerine
mütarekeyi imzalamıştır. Rauf Bey de hatıratında bu olayı bizzat anlatmakta ve
İngiliz Amirale küfürler etmektedir. İsteyen bulup okuyabilir.
Bu mütareke üzerine de ülke işgal edilmiş,1915’te
İngilizler savaşarak geçemedikleri Çanakkale boğazını rahat bir şekilde
geçmişler ve Osmanlı Sarayını muhasara altına almışlardır. Bunun üzerine
Anadolu’ya geçme çalışmaları
başlatılmıştır. Bu mihvalde Osmanlı’nın Anadolu’ya geçmesine izin vermeyen İngilizler
Mustafa Kemal’inde aralarında olduğu 25 subayın Samsun’a gönderilmesine izin
vermiştir. Hazırda olan 17 subayla birlikte Mustafa Kemal, İngilizlerin de
katıldığı düzenlenen bir törenle Samsun’a gönderilmiş ve Kurtuluş Savaşı
çalışmaları başlatılmıştır. Anadolu’da çeşitli toplantı ve Kongrelere katılan
Mustafa Kemal 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelmiştir. Çalışmalara burada
başlanılmış ve 23 Nisan 1920’de bir Cuma Namazı sonrası Türkiye Büyük Millet
Meclisi kurulmuştur. Başkanlığına da bir oy farkla Mustafa Kemal seçilmiştir. İngilizlerin
destek ve yardımıyla Anadolu’yu işgal eden Yunanlara karşı Sakarya Meydan
Muharebesinin ardından 30 Ağustos Kocatepe Meydan Muharebesi de kazanılarak
Yunanlılar Anadolu’dan tamamen temizlenmiştir.
Mustafa
Kemal 28 Ekim 1923’de gazetecileri çağırarak Cumhuriyet kuracağını ilan
etmiştir. 29 Ekim 1923’te de toplantıya katılan 59 Milletvekilinden 54’ün
oyuyla Anayasın 1. Fıkrasını değiştirerek “Ülkenin yönetimi Cumhuriyettir”
ibaresini eklettirmiş, sessiz sedasız Cumhuriyet bu şekilde ilan edilmiştir. Halbuki
ülkenin toplamda 400 milletvekili vardır.
Bundan
sonra Meclisin dindar vekillerinin buna
karşı çıkmasıyla bir mücadele başlamışsa da Milletvekili Topal Osman’ın
öldürülmesi ve Milletvekili Deli Halid Paşa’nın mecliste sırtından vurularak
öldürülmesi üzerine 1 Mart 1924 tarihinde Mustafa Kemal tarafından Meclis fesh
edilerek, Kazımkarabekir, Said Nursi ve Mehmet Akif(Ersoy) gibi dindar vekiller
Milletvekilliğinden düşürülmüştür. Mustafa Kemal kendi adamlarından oluşan yeni
bir Milletvekili oluşturmuş ve İnkılaplara başlamıştır. Hilafet dahil bazı
kurumlar kaldırılmış, bazıları değiştirilmiştir. Tekke ve Zaviyeler kapatılmıştır.
Osmanlı Hukuk sistemi kaldırılarak batılı hukuk sistemine geçilmiştir. Efkaf
İdaresi kapatılmış, Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. İlerleyen tarihlerde
Osmanlı Hanedanı çıkarılan bir kanunla yurt dışına sürülmüştür. Harf İnkilabı
yapılarak eski yazı kaldırılıp yerine latin alfabesi getirilmiştir.
1926
yılında sessiz sedası 200000’den fazla Yahudi’ye ve 800000’den fazla Ermeni’ye Türk kimliği ve
isimleri verilerek ülkenin yönetiminde söz sahibi yapılmışlardır.
Bundan
sonra ülkede yeni bir dönem başlamıştır. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinde yönetimi
ve ekonomiyi ellerine alan bu Yahudi ve Ermeni asıllı yeni Türkler,
kendilerince uydurma bir tarih yazarak geçmişi kötüleme çalışması başlatılmış
ve bundan da büyük başarı elde etmişlerdir. Yeni yazı sistemiyle yetişen yeni
nesiller, eski yazıyı okuyamadığından geçmişlerini öğrenememiş, kendilerine
ilkokul dahil tüm okullarda öğretilen yeni yazıyla yalan tarih ve geçmişi
kötüleme çabaları büyük oranda başarılı olmuş ve geçmişine söven yeni bir nesil
yetiştirilmiştir. Türk kimlikli bu Yahudiler ülke ekonomisini ve İngilizlerin
desteğini kullanarak Filistin’e Yahudi göçünü destekleyen kuruluşlar kurarak
dünyanın dört bir tarafında Yahudileri Filistin topraklarına toplamaya başlamışlardır.
İngilizlerin ve içimizdeki Yahudilerinde desteğiyle büyük başarı sağlanmıştır.
Ülkemizde Kur’an ve Ezan yasağı koyarak Ezanı Türkçeleştirmişler, Kur’an
Eğitimini yasaklamışlardır. Bunları yapmaya, dinini öğrenmeye çalışan zavallı
halka idam dahil yapmadıkları işkence ve zulmü bırakmamışlardır. Şapka devrimi
yaparak Yahudi şapkalarını değerinin çok üstünde savaştan çıkmış zavallı halka
zorla satarak almayanlara türlü işkenceler etmişlerdir. Şapka giymek istemeyen
Din alimlerinin şapkayı kafasına çiviyle çakarak idamını gerçekleştirmişlerdir.
Ülkemizdeki Vakıf Malları, Tekke ve Zaviye arazileri, Cami ve Mescitler, bu
aşağılık yöneticilerce ihtiyaç fazlası gösterilip yok pahasına satışa
çıkarılmış, bu sahte Türklerce satın alınarak elde edilen gelirler Filistin’e
yerleştirilen Yahudilere harcanmıştır.
Nihayet
1948 yılında Filistin’de İSRAİL Devleti kurulmuştur. Bunu ilk tanıyan Ülke’de
Türkiye olmuştur. Dönemin Cumhurbaşkanı İnönü bu günü Bayram İlan ve Resmi
Tatil olarak ilan etmiştir. İsteyenler bunu bizzat İsmet İnönü’nün hatıratında
okuyabilirler. Bizzat İnönü’nün deyimiyle İngilizler ne istediyse yapılmıştır.
Buna 12 Adaların verilmesi, Türk Uçak sanayinin, Silah Sanayinin ve kağıt
sanayinin kapattırılması, ülke ekonomisinin çökertilmesi ve Filistin’de İsrail
Devletinin kurulması dahildir.
Görüldüğü
gibi Filistin’de İsrail Devletinin kurulmasında en büyük yardım ve destek Türkiye
Cumhuriyeti tarafından yapılmıştır. Bu Yahudi güruhu İnkilap ve devrim adı
altında Türk halkına yaptığı zulmü şimdide Filistin halkına yapmaktadır.
Filistin haritalarına bakıldığında 1948’de çok az bir toprağa sahip olan Yahudiler,
yıllar içerisinde ve dünyanın gözü önünde ve Birleşmiş Milletlerin hiçbir yasa
tasarısını takmayarak zulümlerine devam etmekte bir beis görmemektedirler.
Şimdi de Filistin de Gazze halkını kadın, çocuk, yaşlı demeden açlığa ve
yokluğa mahkum ederek zulmetmekte, yöneticilerini katletmekte bir mahsur
görmemektedirler. Bunlara en büyük desteği de başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere
Batılı ülkeler vermektedir.
İsrail’in
Gazze’de yaptığı zulüm yetmiyormuş gibi Filistin’in Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’yi
İran’ın başkenti Tahran’da Cumhurbaşkanı’nın yemin töreninde vurması ve buna
dünyanın sessiz kalmasının en büyük nedenlerinden birisi de dünya ekonomisine
yön vermelerinden kaynaklanmaktadır. Kurdukları faizli sistemlerle dünyaya
hükmetmektedirler. Onlardan yardım ve destek alan hiçbir Ülke yaptıklarından
dolayı İsrail’e ses çıkaramamaktadır. Bu gün hala ülkemizin büyük zenginlerinin
çoğu Yahudi asıllı zenginlerdir. Zamanında borç vererek Osmanlı ekonomisini
nasıl çökerttilerse, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde ekonomiyi kontrol ederek, üretim
ekonomisini yok ederek, yüksek Faizle Dünya Bankasına borçlandırarak ülkenin
kalkınmasına engel oldularsa da artık ülkemiz yavaşta olsa da ekonomisini
düzeltme yolunda büyük çabalar sarf etmektedir. Bunda da gelişmekte olan İHA ve
SİHA’ larla birlikte Askeri Malzemelerde yavaş yavaş dünyada söz sahibi olmaya
başlamasından kaynaklanmaktadır.
Yahudilerin amacı olan Büyük Yahudi Devletini
kurma çalışmaları ülkemizin güney kısımlarını kapsamakta, Fırat ve Dicle
havzasıyla birlikte doğu Akdeniz bölgesindeki emellerinden asla vazgeçmemektedirler.
Bunu da bir “Dini İnanç” meselesi ve “vadedilmiş
topraklar” olarak görmektedirler. Bunun için ülkemizdeki inançsız kürt halkını
desteklemekte ülkemizin güneyinde bir terör devleti kurarak ülkemizin
kalkınmasını engelleyerek vadedilmiş topraklarına kavuşmaya çalışmaktadırlar.
Filistin’de
İsrail devletinin kurulmasına nasıl Türkiye Cumhuriyeti maddi ve manevi olarak
ön ayak olmuşsa, onların amacına ulaşmadan ortadan kaldırılmasında da yine
Türkiye Cumhuriyeti söz sahibi olacaktır. Hiçbir zulüm sonsuza kadar abad olmaz
ve cezasız kalmaz. Allah’ın vadi her zaman gerçektir. Mutlaka yerine
getirilecektir. Dünya tarihine baktığımızda da hiçbir zulüm cezasız kalmamış, zulüm
yapan milletler bir şekilde helak edilmiştir. Nemrud gibi, Firavun gibi, Nuh
kavmi gibi nice kavimler. Yahudi Kavmi de Allah’ın izniyle pek yakın bir
zamanda zulmü nedeniyle ortadan kaldırılacaktır. Bu Allah’ın vadi’dir, mutlaka ve mutlaka gerçekleşecektir. İsrail’in
kurucusu Golda Meyr’in kuruluş konuşmasında dediği gibi İsrail yüz yılı
göremeyecektir ve o yıllar artık pek yakındır.
Katil
İsrail yönetimince İran’da Şehit edilen ve bu yazının yazıldığı sıralarda Doha’da
cenaze namazı kılınıp defin işlemleri yapılan Filistin Siyasi İşler Büro Şefi
İsmail Haniye’ye Allah’tan Rahmet diliyorum Mekanı Cennet olsun. Bu Şehid ne
ilktir, ne de son olacaktır. Katil İsrail Devleti ve halkı ortadan kaldırılıncaya
kadar bu mücadele devam edecektir. Öyle bir zaman gelecek ki arkasına saklanmak
için diktikleri Gargat ağacı da kendilerini koruyamayarak yok olacaklardır. Allah’ın izniyle arkasına saklandıkları diğer
ağaç ve taşlar yerlerini haber verecek ve yok edileceklerdir. 2.8.2024
Mustafa DEMİR
Osmaniye