OSMANİYE VALİLİĞİNE
OSMANİYE
Oğlum
Halil Demir’in 06.08.2004 tarihinde Ankara İli Bala İlçesi Bala Lisesi önünde
geçirmiş olduğu ağır trafik kazasından sonra 2 yıl özel hastanelerde tedavisi
yapılmış ve %98 beyin sapı engelli ve yürüyemeyerek felçli kalmıştır. İki ay
Ankara Özel Güven Hastanesi Yoğun bakım servisinde tedavi edilmiş, Fizik Tedavi
içinde hastanın durumu itibariyle resmi hastanelerce kabul edilmediğinden İncek
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesine sevk edilmiş ve 5 ayı koma olmak
üzere iki yıl burada tedavi edilmiştir. Zaman zaman da Özel Güven hastanesinde
tedavisine yardımcı olunmuştur. 2006 yılında Ankara Özel Güven Hastanesi
Nöroşirurji Profosörü Halil Kamil Öge tarafından ilaçları ayarlanarak rapor
haline getirilmiştir. 18 yıldır yenilenerek bu ilaçlar kullanılmaya devam
edilmiştir. 09.09.2024 tarihinde tekrar Osmaniye Devlet Hastanesine
başvurulmuştur. 2023 yılında yine ilaçların yenilenmesi sırasında Modial adlı
ilacın yenilenmediği bize rapor sureti verilmediğinden Eczanede anlaşılınca
müracaatımla sorunsuz olarak ayrı rapor olarak yenilenmiştir. 2024 yılında
Doktor Şaziye Melike Işık tarafından diğer ilaçlar yenilenirken bu ayrı olan Modiodal
İlacı yenilenmemiştir.(Ek:1) Hasta tekerlekli hasta arabasında oğlum tarafından odasına alındığından oğlumun
telefon etmesiyle bende içeri girdim. Bana bu ilacı yazamayacağını söyledi.
Bende bu ilacın daha öncede kesilmek istendiğini, bazı sıkıntılar yaşadığımızı,
oğlum bir hafta içerisinde üç defa epilepsi krizi geçirmesi üzerine Ankara Özel
Güven Hastanesiyle iletişime geçerek tekrar kullanılmaya başladığımızı bu
ilacın beyin açıcı olduğunu, bu ilacı almazsa sıkıntılar yaşadığımızı
söyleyince benden bu ilacı yazanlarla konuşmamı istemiş, bende ne yapmamı
istiyorsunuz diye sorunca da bana hastalarım gelecek dışarı çıkın diye hiçbir
sebep göstermede bizi odasında çıkartmıştır.
Ben
memur olduğum 1982 yılından emekli olduğum 2010 yılına kadar çeşitli yerlerde
kurum sağlık giderlerini kontrol edip ödeyen muhasip olarak çalıştığım için
ilaçlar hakkında genel bir bilgiye sahibim.
Kurumum ve kaymakamlıklar adına
binlerce inceleme ve soruşturma işlerinde çalışıp raporlar hazırladığımdan
oğlumun davalarını da bu bilgilerimle yürütmekteyim. Ankara’da uzun süre çalıştığımdan özel
olarak Bilgisayar Proğramcılığı ve Donanımcılığı eğitimi aldığımdan 1997
yılından beride hobi olarak Bilgisayar işiyle de uğraşıyordum. 2000 li yıllarda
görev yaptığım Ankara Bala’da kurumların bilgisayar bakımcı ve tamircisi
olmuştum. Devlet 2005 yılından itibaren işlerini bilgisayarla görmeye
başladığından 2004 yılında benimde Ankara’da uygun bir kadroya atanarak bu
çalışmalarda görev almam istenmişti. 2000 yılından itibaren Kaymakamlık dahil
birçok kurumun maaş işlerini de ben yapıyordum. Ama atama gerçekleşmeden oğlum
ağır bir kaza geçirince gündüz işte ve geçici görevlendirildiğim Maliyede tüm
ilçe personelinin bilgilerini bilgisayara yüklüyor, gece hastanede oğlumun
başında kalıyordum. Kendi kurumum işlerini de aksatmıyordum. Davamız da
rezalete dönüp rüşvetle reddedilince 2007 yılında Osmaniye Kadirli’ye gelerek
beni mağdur edenler hakkında yasal işlemler başlatmıştım. 2024 yılı halen
davamız çeşitli şekilde devam ediyor.
Bunları
anlatmama gelince; benim oğlumun raporumu yenilemeyen doktoru CİMER’e şikayet etmem üzerine önce
alakasız bir birime yönlendirilip şikayet kapatılmak istenmiştir.(ek:2) Bende
2. Defa müracaat edince de benim “beyin açıcı” olduğu sözüm çarpıtılarak “damar
açmak” ve “nöbet önlemek” için kullanıldığını ifade ettiğimi ve ilacın bu tür
etkilerinin olmadığı ifade edilmiştir. e-Nabız kayıtlarında da uyku testi,
polisonoğrafi, çoklu uyku latans testi vs. yapılmadığı iddia edilmiştir.(Ek:3)
Benim bu testlerin tamamının defalarca yapıldığını, fakat şu an bu raporların
mahkemesi dosyası içerisinde bulunduğunu, durumu bilen aile hekimine müracaat
ederek ilacı reçete ettirip kullanmaya devam ettiğimi, bu ilacın alınmaması
halinde hastanın bazı sıkıntılar yaşadığını bildirmem üzerine Osmaniye Devlet
Hastanesi yönetimi önceki cevabını yenilediğini ve bu ilacın zararlı
olabileceğini, hekimlerin almış oldukları eğitim gereği tanı, teşhis ve tedavi
hususunda tam yetkili olduğu bilgilerimize sunulmuştur.(ek:4)
Yukarıda
da belirttiğim gibi memuriyetim boyunca sağlık evraklarını tek tek okuyup
kontrol ederek yıllarca çalıştığım için ilaçlar ve tedavi sistemleri hakkında
genel bir bilgiye sahibim. Binlerce de inceleme ve soruşturma yaptığımdan
yalanla gerçeği ayırma konusunda da deneyimliyim. Doktor Hanım’ın yazmak
istemediği ilaç, aslında “uyku ilacıdır” Uyku bozukluğu olan hastalara fazla
uyku uyumalarını önlemek için kullanılır. İlaç bunu ben geldim uyku sen git
diyerek yapmaz. Beyin sinirlerine etki ederek beynin açık kalmasını, yani
hastanın uyumasının önüne geçerek, onun beyin sinirlerine etki ederek tedavi
eder. Beyin sinirleri açık olduğu zamanda oğlum ya hiç epilepsi krizi geçirmez,
yada çok hafif geçirerek müdahale edilecek bir durum yaratmaz. Benim bunu
anlatmak istediğim sözümü çarpıtan doktor söylemediğim “damar açmak”sözünü
uydurmuştur. Osmaniye Devlet hastanesi yönetimi ve dotoru kabul etse de, etmese
de gerçek budur. Bu ilaç beyni açık tutarak hastanın uyumasını önler. Biz
bunları defalarca yaşayarak gördük ve öğrendik. Bağımlılık yapan bir ilaç
olduğu içinde “Yeşil reçete” ile satılır. Oğluma bu ilacı da Prof. Dr. Rapor
vermiştir. Stajyer bir dokturun Prof.Dr.un vermiş olduğu bir raporu yok sayma
yetkisi yoktur. Her doktorun tanı, teşhis ve tedavi yetkisi olsa da kendisinin
çok çok üstü olan bir Prof. Dr.un raporunu yok sayma yetkisi yoktur. 657 sayılı
kanuna göre bu görev ve yetkiyi kötüye kullanmaktır.
Benim
oğlum trafik kazası sonrası ağır beyincik(Beyin sapı) ve beyin hasarı almıştır.
2004 yılı son gecesi komada yattığı İncek Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
Hastanesinde uyku sırasında ağır bir tıkanıklık yaşaması üzerine güçlükle geri
döndürülmüş ve kendisine trakestomi açılmak zorunda kalınmıştı. Yapılan beyin
tetkiklerinde bu “Narkolepsi” denilen uyku hastalığının bulunduğu, bu yüzden
kriz geçirdiği anlaşılmış ve Emekli Beyin Cerrahı olan hastahane sahibi
tarafından oğlum hastane ambulansı ile Özel Güven Hastanesinde tedavi altına
aldırılmış, oğlum daha önce oradan da tedavi gördüğünden her türlü tetkik
yapılmış, yatan hasta olduğundan bu Modiodal ilacı reçete edilmiş ve tarafımdan
dış eczaneden alınarak kendisine kullanılmak üzere yattığı Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Hastanesine teslim edilmiştir. Oğlum o günden beri bu ilacı
kullanmaktadır. Doktorun bahsettiğizararın ne olduğunu anlamak mümkün değildir.
Kendisini haklı çıkarmak üzere uydurduğu yalanlardan biri olduğunu düşünüyorum.
Oğlumun bu Narkolepsi hastalığı yüzünden geçirmiş olduğu krizlerin sayısını ben
unuttum. En son on yıl kadar önce Osmaniye Yenihayat Hastanesi Nöroloji Doktoru
“bu ilacın niye yaradığını bilmiyorum, bu uyku ilacı, bunu keselim” diyerek
kesince oğlum yine sıkıntılar ve kriz geçirmeye başlamıştır. Tekrar Ankara Özel Güven Hastanesiyle irtibata
geçerek bu ilaç yeniden başlatılmıştır. Çünkü oğlum bu ilacı almadığı takdirde
devamlı uykulu oluyor, yürütülürken ayakta duramıyor, krizi açıktan geçirmeye
başlıyor. Biz tuvalete götürmekte zorlanıyoruz. 190 boyunda 110 kg ağırlığında
olduğundan evde herkes bel ağrısı çekmeye başladı. Ben beraber düşüp omuzumu
kırdığımdan diğer kolumdan da Hemodiyaliz Fistülü bulunduğundan artık kaldırıp
götüremiyorum. Bu nedenle, Öğretmen olarak atanması gereken kardeşini evde
tutarak ona bakmasını sağlıyoruz. Bu, onunda mağdur olmasını sağlıyor ama
yapabileceğimiz başka bir şey de yoktur.
Oğlumun
Narkolepsi tedavisi için düzenlenen evrakların bir kısmı 21.09.2020 tarihli
Beyanımız ile Bala Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir. (Ek:5) Bu Beyan
aslında kaza davamızın da özeti niteliğindedir. Yargıtay kararı gereği üç yılda
tebligat işiyle uğraştıktan sonra oğlumu İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas
Dairesine muayene için götürdüm. 05.05.2024 tarihinde İstanbul Adli Tıp Kurumu
3. İhtisas Dairesince yapılan muayenesinde oğlumun bir Üniversite Hastanesine
gönderilmesini, Göğüs hastalıkları bölümünde yeniden muayene edilmesini ve
elimde tedavi evrakı olarak ne varsa göndermemi Adli Tıp doktorları talep
edince, İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi yazısı ve Bala Asliye Hukuk
Mahkemesi talebiyle 2.6.2024 tarihinde Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Hastanesine götürdüm. Gerekli tetkik ve tedaviyi
yaptırdıktan sonra oğlumu Uyku bozuklukları konusunda uzman Bölüm Başkanı Prof.
Meral Uyar’a da Özel olarak muayene ettirdim. Prof. Dr. Meral Uyar oğlumu özel
olarak muayene ettikten sora uyku bozukluğu için bir cihaz olduğunu, fakat akli
dengesi olmadığından bu cihazı kullanmasının sakıncalı olabileceğini belirterek
yatırdığım özel muayene ücretini iade etti. Modiodal adlı ilacı kullanmaya
devam etmesini, çok fazla tıkanırsa da öğlen bir doz daha verebileceğimi, fakat
akşam kullanırsam bu ilaç yüzünden oğlumun uyayamayacağını, buna dikkat etmem
gerektiğini tavsiye etti. 31.07.2024
tarihinde elimdeki tüm tetkik ve tedavi evraklarını Mahkemesine
gönderdim.(Ek:6) Bu evraktan açıkça anlaşılacağı gibi doktorun E Nabızda yok
dediği 46 adet Beyin MR ve Grafi evrakı Bala Asliye Hukuk Mahkemesine
gönderilmiştir. Bunlar dış merkezlerde yapılan tetkik evraklarıdır. Özel Güven
Hastanesinde yapılan tetkik evrakları, ayrı Özel Güven Hastanesi evrakı olarak
gönderilmiştir.(Ek:7) Bala Asliye Hukuk Mahkemesi de 14.10.2024 tarihinde
İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas dairesine göndermiştir.(ek:8) Bu evraklar
doktorun kendisini haklı çıkarmak isteğini ve Osmaniye Devlet Hastanesi
yönetimini yalanlamaktadır. Kamu görevlileri kendi personellerini korumak
amacıyla hareket ederek görevini ve yetkisini bilerek kötüye kullanmaktadır.
Oğlumun
akli dengesi olmadığından 2010 yılında Kadirli Sulh Hukuk Mahkemesinde “OĞLUMUN
KISITLANMASINA” ve “VELAYETİNİN DEVAMINA” karar çıkartarak mahkemesine
gönderdim.(Ek:9)
Yukarıda
açıkça anlattığım gibi memuriyetim süresince sağlık işlerinin kontrol ve
ödemesini yapmanın yanı sıra kurumum ve kaymakamlıklar adına binlerce inceleme
ve soruşturma işlemleri yapıp, gerektiğinde dosyayı savcılıklara yönlendirmekte
tereddüt etmedim. Bu süreçte en karşı çıktığım konulardan biride kusurlu kamu
görevlilerinin korunmaması idi. Bu konuda hiç kimseyi dinlemeden ve görevine
bakmadan ne gerekiyorsa onu yaptım. Fakat oğlumun kazasında açıkça gördüm ki
Adalet Bakanlığı RÜŞVETLE görevini kötüye kullanan ve gerçek evrakları yok
ederek yerine talimatla sahte evrak düzenleten savcı ve hakimlerine sahip 20
yıldan beri bu davanın bitirilmemesi için ne gerekiyorsa yapıldı. Bizde hukuken
ne gerekiyorsa yapmakta tereddüt etmedik ve yaptık. Konu Yargıtay’a taşınınca
davaya girecek Avukat bulamadım. Öz yeğenim bile Yargıtay “diğer davalarımda
bana zorluk çıkarır” gerekçesiyle davama söz verdiği halde girmedi. Hasta
halimle ben girmek zorunda kaldım. Yine de hukuksuzca davamı reddederek
RÜŞVETÇİ Hakim ve Savcılarını koruma yolunu seçerek “Oy çokluğu ile Ret” kararı
verdiler. Bende kararlarını Anayasa mahkemesine taşıdım. Bu arada davalı adam
öldü. Dava daha farklı bir konuma girdi. Bende Anayasa Mahkemesine ek dilekçe
gönderek “yeniden yargılama” ve “yeniden değerleme” talebinde bulundum. (Ek:10)
Bu davayı Allh ömür verdiği süresince eğip bükmeden ve kimseye de boyun eğmeden
AİHM’e kadar taşımakta kararlıyım.
Bu nedenlerle, kamudaki
kokuşmuşluktan artık bıktım usandım. Atalarımızın dediği gibi “Balık baştan
kokmuş” Bir pratisyen doktor bir Prof.Dr.un raporunu yok sayıyor ve yalanlarla
kendini haklı çıkarmaya çalışıyor. Hastane yönetimi de bu doktorunun arkasında
duruyor. Bizim ise delilimiz olan Beyin grafileri resmi yazı ekinde İstanbul
Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesine gönderildiğinden kendimizi ifade etmekten
zorlanıyoruz. Benim engelli oğlumun “Narkolepsi Raporu”nun YENİLENMESİNİ, aksi
takdirde konuyu Valiliğiniz adına yargıya taşıyacağımı bildirir;
Gereğini
arz ve talep ederim. 04.11.2024 Mustafa DEMİR
Şikayetçi
Ek: 10 Adet
Evrak