BALA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE
Dosya No: 2023/219 Esas
DAVACI : 1-Mustafa DEMİR, TC: 54355716130
2- Fatma DEMİR (Aynı Adreste)
3- Halil DEMİR (Aynı Adreste)
DAVALI : 1-Ahmet ÇALIŞ Varisleri
2-Murat ÇALIŞ
3-Melih SARI
4-Güneş Sigorta A.Ş.
MAHKEMESİ : Bala Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla)
DOSYA NO : 2023/219 Esas.
TEBLİĞ TARİHİ : 01/10/2025 UYAP
KONU : Ankara 14.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2025/82 nolu talimatı ile Bilirkişi Tuba Taşçı tarafından hazırlanan Bilirkişi Raporunu kabul etmediğimize ve düzenlenen bu raporun daha önce Ankara 2. Aile Mahkemesi tarafından 2014/130 TAL. Dosya numaralı raporla uyuşmadığına, eksik ve hatalı olduğuna dair beyanlarımızdan ibarettir. Biz bu raporu ve suç oranını kabul etmiyoruz ve dosyamızın İstanbul Adli Tıp Kurumu Genel Kuruluna gönderilerek suç oranının yeniden tespitini ve bu tespitten sonra yeniden düzgün ve daha kapsamlı bir rapor tanzim ettirilmesini arz ve talep ediyoruz.
BEYANLARIMIZ: Oğlum Halil Demir Ankara-Bala İlçesi Bala Lisesi önünde kaldırımda kazaya maruz kalmıştır. İlk anda kazayı telefonla ulaşılan baba Ahmet Çalış üstlenmiştir. Bize de kazayı kendisinin yaptığı ve kazanın kaldırımda olduğu bildirilmiştir. Polis ve Emniyet yetkilileri de bunu doğrulamıştır. Fakat biz ağır olan hastamızla ilgilenirken kazadan üç gün sonra gece karakolda kaza evrakları ve raporu değiştirilmiştir. Biz 35 gün sonra bu durumu öğrenip yasal işlem başlatınca karşımızda kaza yapanlar değil onları koruyarak görevini kötüye kullanan hakim ve savcılar kalmıştır. Bu konu ile ilgili Beyanımızı 21.09.2020 tarihinde dosyanıza gönderdik. Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2025/82 nolu talimatıyla Bilirkişi Tuba Taşçı tarafından hazırlanan Bilirkişi Raporunda Başsavcı Mustafa Saylam'ın talimatıyla değiştirilen Ahmet Çalış adına gerçek evrakların varlığı görmezlikten gelinerek, oğlu Murat Çalış adına düzenlenen sahte evraklarla Ankara Adli Tıp Kurumunda alınan ve asla kabul etmediğimiz eksik ve yanlış rapor esas alınarak düzenlenen Bilirkişi raporundaki 2/8 suç oranını asla kabul etmiyoruz. Ahmet Çalış adına düzenlenen gerçek evraklar bulunmadan veya bunları yok edenler hakkında yasal olarak gereği yapılmadan Bala Asliye Mahkemelerinin kararlarını asla kabul etmiyoruz.
Kazayı ilk anda üstlenen baba Ahmet Çalış adına tanık Can Gürbüz ifadesiyle kaza evrakları ve kaza raporu düzenlendiği, bu evrak ve raporların 07.08.2004 Cumartesi günü Bala Emniyet Müdürlüğünde kayıt altına alındığı bilinmektedir. Dosyadaki mevcut evraklarda Ahmet Çalış adıns hiç evrak bulunmadığı gibi oğul Murat Çalış adına olan evraklarda suç oranlarının değiştirildiği, Ahmet Çalış'ın ölen ilk eşinin dayısı Kuyumcu Abdulkadir Kılıç tarafından benim davacı dahi edilmeyeceğimin ileri sürüldüğü ve gerçek evrakların 08.08.20024 gecesi yok edilerek oğul adına sahte evrak düzenlendiği ve suç oranının değiştirildiği, değiştirilen bu evraklara 09.08.2004 Pazartesi günü asıl emniyet amirinin izinde olması nedeniyle yerine vekalet eden Bala Karakolu Başkomseri Ali Mülayim tarafından Bala Emniyetinde pazartesi günü pazar tarihiyle kayıt alınmak istendiği ve görevli Polis Memuru Cafer Kındırıcı tarafından karşı çıkılarak bu kaydın verilmediği, halen dosyada olan bu sahte evrak ve kaza raporunda kayıt bulunmadığı, hatta kaza raporunda tarih dahi bulunmadığı açıkça görülmektedir. Bu Polis Memuru Cafer Kındırıcı evrakın değiştirildiğine mahkemede tanıklık yapacağını söylüyordu. Bana da hastaneye haber gönderen kişiydi. Dava başlamadan şüpheli bir kalp kriziyle ölmüştür ve tüm taleplerimize rağmen bu konular araştırılmayarak üstü kapatılmaya çalışılmaktadır. Ali Mülayim ve Mustafa Gödek'in bu sahte evrakları Başsavcı Mustafa Saylam'ın talimatıyla hazırladıkları benim Sayın Devlet Bahçeli ile olan kanbağım ortaya çıkınca itiraf edilmesine, Başkomser Ali Mülayim'in derhal emekliye ayrılmasına ve Trafik Polisi Mustafa Gödek'in kaza anında yaralıyla ilgilenmeyip kaldırımdaki araç iziyle ilgilendiği için Ali adlı polis Memuruyla halkın içinde münakaşa ettiklerinin bilinmesine, aldığı Rüşvetle Antalya'da tatil yaptığı ortaya çıkmasına, açıkça talimatın Başsavcı tarafından verildiğini söylemesine rağmen Bala Başsavcılığınca bu konular hakkında hiç araştırma yapılmamıştır.
Aynı şekilde benim şikayetimle Jandarma Uzman Çavuş Abdullatif Öztürk Bilirkişi alınmış ve arkadaşı Trafik Polisi Mustafa Gödek'ten Daha Kötü bir rapor hazırlamış ve bunu da adi bir şekilde ifade etmiştir. Benim nüfusumu öğrenince de ilk anda düzgün rapor hazırladığını, Başsavcını talimatıyla raporunu değiştirdiğni, Rüşvetle rapor hazırladığını, rüşvete Polis Memuru Turgut Kölük'ün aracılık ettiğini, talimatın Başsavcı tarafından verildiğini itiraf etmesine rağmen hazırladığı rapor halen geçerli rapordur. Bana açılan Bilirkişiye hakaret davasında da gerçek bir şekilde araştırma yapıldığı takdirde doğrunun ortaya çıkacağını bildiğinden davacı olmamış, hatta Fetö Çetesi üyesi olmaktan da görevinden atılmıştır. Buna rağmen Bala Asliye Ceza Mahkemesi tarafgirliğini sürdürürek bana 10 ay ceza vermiş ve ertelemiştir. Bu Hakim daha sonra Yargıtay'a Tetkik Hakimi olarak atanmıştır.
Başsavcı Mustafa Saylam tüm bunlarla yetinmemiş, hazırlattığı sahte evraklarla düzenlettiği İddianame ve raporları Ankara 3. Çocuk Mahkemesinin 2004/745 sayılı dosyasında ilk duruşmamızda mahkeme önünde polis zoruyla uzaklaştırılarak davamızın görülmesini, hazırlattığı sahte evrak, rapor ve iddianamenin kabul edilmesini sağlamıştır. Bizim 2. Duruşmada ancak taraf olmamızı sağlamış ve hızlı bir şekilde Ankara Adli Tıp Kurumunda bu sahte evraklarla 11.07.2005 tarihinde rapor alınmış ve bu rapor bizden gizlenerek bize tebliğ edilmemiştir. Bu raporun gizlendiği benim 7.3.2007 tarihli HSYK şikayet dilekçemde görülecektir. Daha sonra 05.04.2007 tarihinde alınan Adli Tıp Raporuyla 1. Rapordan haberimiz olmuştur. Dosyanın İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilip yeniden rapor alma talebimizde iki raporunda aynı şekilde olduğu ileri sürülerek ret edilmiştir. Yani 1. sınıf Savcı ve Hakimden 1. Sınıf hukuk rezaleti bize yaşatılmıştır. Bu rüşvetle düzenlenen sahte rapor halen geçerli rapordur ve Trafik Polisi Mustafa Gödek'in hazırlamış olduğu tarihsiz ve sahte raporla da uyuşmamaktadır. Bu nedenle Kaza dosyamızın yeniden Adli Tıp Kurumu Genel Kuruluna gönderilerek rapor alınması ve suç oranını yeniden belirlenmesi adalete daha uygun olacaktır.
Yasa gereği davamız yeniden Bala Asliye Ceza Mahkemesine dönünce de mahkeme açıktan taraf olarak hiçbir beyanımızı kayda girmemiştir. Bu nedenle bizde artık yaşanan hukuksuzluğa dayanamayarak 07.03.2007 tarihinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na şikayet dilekçesi vererek şikayetçi olduk. (EK:1) Şikayet sonrası Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Başsavcı Vekili Ahmet Berke tarafından inceleme ve soruşturma başlatılsa da, bir netice alınamamıştır. Bizde bu şikayet sonrası tüm mahkeme ve soruşturma evraklarını yasal şekilde alarak dosyadaki bazı evrakların yok edildiğini öğrendik. Bunun üzerine idari davalarımızı başlattık. Bu şikayet üzerine Bala dava Hakimi Mehmet Keskin Ankara Kazan'a, ev sahibi Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın kiracıısı olarak o tarihte benimde yan komşum olan ve onun adına duruşmaya girerek yalan söylediklerini ortaya çıkardığımız yalancı tanıklar Can Gürbüz ve Mustafa Yaşar'ın yeniden dinlenmelerini engelleyerek halen dosyadaki sahte evrakların resmileşmesini sağlayan Savcı Murat Gökhan Tahtakılıç Kızılcahamam'a sürülmüştür. Bununla ilgili evraklarımız 2020 yılı Beyanımız ekinde davanız dosyasındadır. Biz Hakim ve Savcıları sürgün ettirirken Avukatım Ceza davasını temyiz etmemiş, gerekçesini de Asliye Hukuk Mahkemelerinin Asliye Ceza Hakimlerinin kararına uymak zorunda olmadığını söylemiştir. Kanuni düzenleme böyle olsa da bu ülkede kanunlara uyulsaydı bu rezaletin hiç yaşanmaması gerekirdi. 2020 yılında CİMER'e yaptığım bir başvuru üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma Yazı İşleri Müdürü imzalı bir yazıyla inkar edilmiş, aynı şekilde bu yazıdan HSK'ya gönderilerek sürgün edilen Savcı Murat Gökhan Tahtakılıç'ın geçmişi temizlenmiş ve Yargıtay'a savcı olarak atanması sağlanmıştır. O da bizim emniyet görevlileri ile ilgili İdari dava dosyamıza Yargıtayda dava açılmasına engel olmuştur. Bizde engel olduğu bu dosya evraklarını o tarihde devam eden Hakimlerle ilgili Yargıtay 4. Hukuk Dairesindeki davamıza gönderdik. O evraklar şu an bireysel başvuru olarak Anayasa Mahkemesindedir. 2020 yılı HSK tarafında yapılan soruşturma neticesi de öğrenilememiş, soruşturma hakimi de emekli olmuştur. Ankara 3. Çocuk Mahkemesinin talimatı ile, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Daire Başkanlığına giden Ceza Hakimi Fuat Pempeçiçek tarafından alınan Can Gürbüz'ün kazanın kaldırımda gerçekleştiğine dair 2. İfadesininde yok edildiğine dair mahkeme yazısı da dosyadadır. Hakim bizzat bana "ben ifadesini aldım, git takip et" demişti. Bende takip etmiş fakat kalemde evrakı görüp okumama rağmen alamamıştım. İdari davalarımız halen Anayasa Mahkemesinde Bireysel Başvuru olarak devam etmektedir. Biz İdari dava başlatınca da davamız sürüncemeye alınmış ve çeşitli bahanelerle 22 yıldır devam etmektedir. Bu evraklarda Kaza Tazminat davamız 2023/219 dosya numarasıyla halen devam etmektedir. İdari davalarımız ise şu an Anayasa Mahkemesinde Bireysel Başvuru olarak devam etmektedir.
Kaza davamızın üzerinde 22 yıl geçmiş olması ve yaşanan hukuksuzluklar üzerine oğlumun kaza tarihi olan 06.08.2025 tarihinde CİMER'e başvuru yapılarak 22 yıldır hukuksuz ve haksız kararlarla sürencemede kalan davamızın artık bitirilmesini ve Kuyumcu Abdulkadir Kılıç tarafından RÜŞVETLE SATINALINAN Başsavcı Mustafa Saylam'ın bu yaptıklarının yanına kalmaması için gerçeklerin doğru bir şekilde araştırılması talebimiz Adalet Bakanlığı tarafından Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Sekreterliğine yönlendirilmiştir. Bununla ilgili Başvuru ve ekleri ilişiktedir (Ek:2) Bu nedenle Dava dosyamızın İstanbul Adli Tıp Kurumu Genel Kuruluna gönderilerek suç oranının yeniden tespit edilmesi gerekmektedir.
Mahkemeniz talimatıyla Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi 2025/82 Talimat No ilr Bilirkişi Tuba Taşçı tarafından hazırlanan rapor baştan savma ve gerçeklerden uzak bir şekilde hazırlandığı, daha önce Ankara 2. Aile Mahkemesi Hakiminin 2014/130 TAL. Nolu raporuyla uyuşmadığı için kabul etmiyoruz. Ankara 2. Aile Mahkemesi tarafından hazırlanan raporda benim ve kardeşlerinin öğrenim durumları açıkça yazılmasına ve bizlerin Üniversite mezunu olduğumuz yanında mali durumumuzda açıklanmış ve devlet memuru emekli maaşı aldığımız ve kirada oturduğumuz açıkça belirtilmektedir. Halil'inde kaza geçirmese Üniversite okuyacağı açıkça anlatılmış ve hesaplama Üç asgari ücret üzerinde yapılmıştır. Halil, başarılı bir öğrenci, okulunun birincisi ve Futbol takım kaptanıydı. Hayali Bilgisayar Mühendisi olmaktı. Bu nedenle imtihanla Mamak Anadolu Meslek Lisesi Bilgisayar Bölümüne girerek bir yıl İngilizce okumuş, Hükümet Meslek okullarının önünü kestiği için tekrar düz liseye gelmişti. Bu nedenle diğer arkadaşlarının önünde her yıl takdir ve üstün başarı belgesi ile gelmişti. İlk Takdir Belgesi karşılığı hediye olarak alınan dağ bisikleti evin balkonunda Halil'i bekliyor. Oysa Tuba Taşçı benim ve kardeşlerinin tahsil durumunu görmezden gelerek Halil'in geliri belli değil diyerek 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları gerekçe gösterilerek bir Asgari Ücret üzerinde hem tazminat hem bakıcı ücreti hesaplaması yapmıştır. Buda bizim maddi olarak 2/3 oranında Gelir Kaybı yaşamamıza neden olmaktadır. Halbuki Yargıtay Hukuk 17. Dairesi Bizim 2012/133 nolu dosyamızı Halil'in tazminatının 2012 yılında alınan ve %98 engelli kaldığı tespit edilen Sağlık Raporunun daha önce Balzard Formülü ile düzenlenen Ankara Numune Hastanesinin %73 ve Ankara Özel Fatih Üniversitesi Hastanesinde alınan %75 engelli raporuyla uyuşmadığını ve raporun kaza tarihinde geçerli Balzart Förüyle hesaplanmasını istemiş ve davamızı bozarak Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinde rapor istemiş, Osmaniye Numune Hastanesinin Raporoun geçersiz kılmıştır. Bizde bu raporu kabul etmeyerek İstanbul Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunca suç oranı yeniden belirlendikten sonra aynı Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin talebi gibi tazminat ve bakıcı oranının yeniden hesaplanmanın daha doğru olacağını düşünüyoruz. Daha önce Ankara 2. Aile Mahkemesi tarafından hazırlanan rapor gibi üç asgari ücret üzerinden yapılacak yeni bir Bilirkişi raporu alınmasını ve kazadan 11 yıl sonra çıkarılan bir yönetmelikle düzenlenen Bilirkişi raporunun yok sayılmasını istiyoruz.
NETİCE VE TALEP : 1- Yukarıda açıkça izah edildiği gibi gecikmeye mahal vermemek için bizim beyanımızın ve kaza dosyasının bir an önce İstanbul Adli Tıp Kurumu Genel Kuruluna gönderilmesini ve suç oranını yeniden tespit edilmesinin sağlanmasını, bu raporun bir an önce alınarak davamızın bir an önce sonuçlanarak mağduriyetimizin bir an önce giderilmesini;
Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi talebiyle Bilirkişi Tuba Taşçı tarafından hazırlanan Bilirkişi raporunu, daha önce alınan Ankara 2. Aile Mahkemesi raporuyla uyuşmadığından ve bize 2/3 oranında maddi kayıp getireceğinden kabul etmiyoruz ve İstanbul Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunca suç oranını yeniden tespit ettirilerek Ankara 2. Aile Mahkemesi gibi kapsamlı ve doğru, hakkaniyete uygun yeni bir tazminat ve bakıcı raporu hazırlattırılmasını talep ediyoruz.
Gereğini arz ve talep ederim. 07/10/2025
Mustafa DEMİR
Davacı
E K L E R : 1-207.03.2007 tarihli HSYK dilekçemiz sureti,
2-06.08.2025 tarihli CİMER başvurusu ve ekleri