HALDEM DERNEĞİ'nin 1. OLAĞAN KONGRESİ 19 NİSAN 2015 PAZAR GÜNÜ CUMHURİYET MAH. ŞEHİT ALİ KILIÇ CAD. NO:5 BAHÇE Adresindeki Dernek Binamızın önünde Saat :13.00'de yapılacaktır. Bu kongrede çoğunluk sağlanamadığı takdirde 1. Olağan Kongre 26.Nisan 2015 tarihinde yeniden yapılacaktır.
Derneğimize üye olmak isteyenler Cumhuriyet Mah.Muhtarı Hasan Demir ve Ağabeyi M.Münir Demir (Komutan) ve kardeşi Hüseyin Demir'e müracaat ederek Üye kayıtlarını yaptırabilirler.
Sayın Üyelerimize ve halkımıza duyurulur. 25.03.2015
Mustafa DEMİR
Bahçeli Halil Demir Yardımlaşma Ve Dayanışma
Derneği Kurucu Geçici Başkanı
25 Mart 2015 Çarşamba
23 Mart 2015 Pazartesi
HSYK-HATAY C.BAŞSAVCILIĞI
HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK
KURULUNA
ANKARA
Adalet
Bakanlığına vermiş oşduğum 19.09.2014 tarihli dilekçe üzerine eski İslahiye
Müftüsü Ali Yazıcı hakkında Hatay İl Müftülüğü'nce ve Hatay Cumhuriyet
Savcılığınca usulsüz soruşturma yapıldığı ve yapılan soruşturmanında Sümemaltı
edilerek Paralelci olan ve en son Hatay^da yapılan Dinlerarası Diyalog
taplantısına Paralelci olarak Başkanlık eden Ali Yazıcı'nın korunduğuna dair
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 02.10.2014 tarih ve
87119442-622-01-31-7410+2014/12319/60824 sayılı yazıları ile dilekçemin
29.09.2014 tarih ve 87119442-622-01-31-7410-2014/11938/60017 sayılı yazı ile
Hatay Cumhuriyet Başsavcılığına, 30.09.2014 tarih ve
87119442-622-01-31-7410-2014/12126/60386 sayılı yazı ile de Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna gönderildiği bildirilmişti.
Bakanlık
Ceza İşleri genel Müdürlüğünün bu yazısı üzerine Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı Sümenaltı
ettiği dosyayı hızla Adana Bölge İdare Mahkemesinde Red kararıyla dolandırarak
bana Faksla bildirmesi üzerine konu Anayasa Mahkemesine taşınmış olup 17653
Başvuru Numarası ile kabul edilmiş, sonucu beklenmektedir.
Hatay
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Paralelci Ali Yazıcı'yı koruyan İl Müftülüğü
Personelinin Valilikten soruşturma izni alınamadığı ve Adana Bölge İdare
Mahkemesinde Red kararı verildiği gerekçesiyle Savcılığın İşlemden Kaldırma
Kararı Adalet Bakanlığı Ceza İşler Genel Müdürlüğü'nün Kurulunuza gönderdiği
yazıyla birlikte işlem yapılmak üzere Yüksek Kurulunuza gönderilmiştir. Konu şu an Anayasa Mahkemesinde
olduğundan muhtemelen de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gönderileceğinden ve
bizim bu ülkenin Din Adamlarına ve Adaletine güven duymadığımızdan Yüksek
Kurulunuza İç Hukuku tamamlamak üzere gönderilmiştir. Zira kendi personeline
iftira atarak sürgün ettiren ve sicilini iftira ile dolduran Din Adamı ve onu
koruyan Din Adamlarının ve Adalet Bakanlığı görevlilerinin Dini de yoktur, Allah'ı
da yoktur. Bunlar Dini Allah'ı bırakıp Medeni Kanun arkasına saklanan birer
Münafıktırlar. Medeni Kanun bile Zimmeti ve İftirayı en ağır suçlardan saymakta
ve ona göre işlem yapmaktadır.
Onun
için benim sicilime bilgim ve haberim dışında doldurulan Zimmet suçu ya ispat
edilecek yada bana iftira atanlar cezalandırılacaktır. Bu Adalet'in gereğidir.
Bu ülkede argo tabirle "Balık baştan koktuğundan" bu pislikler
korunmakta ve bu da Dine ve Adalete olan güveni ortadan kaldırmaktadır.
Paralel
Yapı soruşturması da göstermiştir ki bunlar Dini ve Adaleti kendi çıkarlarına
alet eden Aşağılık birer Mahluk'turlar. Bunlara İnsan demek İnsanlığa
hakarettir.
Gereğini
bilgilerinize arz ederim. 24.03.2014
EK: 3 Sayfa Evrak.
Mustafa
DEMİR
18 Mart 2015 Çarşamba
CUMHURBAŞKANI RTE AÇIK MEKTUP
SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ RECEP TAYYİP ERDOĞAN'A AÇIK
MEKTUPTUR.
Sayın Cumhurbaşkanım.
Osmaniye-Kadirli’de iken Emekli olmuş, size Başbakan iken
24.06.2011 tarihinde bir mektup göndermiştim. (Ek-1) Mektubum üzerine sizin
yerinize çok kısa bir cevap veren dönemin Diyanetten sorumlu Devlet Bakanı
Bekir Bozdağ'ın ise cevabı YALAN çıkmıştı.
2004 yılında oğlumun kazası
nedeniyle bana yardım sözünü ve borç verme sözünü tutmayan Diyanet, benim
aldığım Yardım yazısını ve bizzat kendim hazırladığım yardım dosyasını yok
ederek bizzat şu anki Başkan tarafından bana soruşturma açılmış (Ek:2), ve
Kınama cezası verilmiştir. Hazırladığım dosyayı isteyince de böyle bir dosya
olmadığını bir yazıyla bildirmişlerdir. (Ek:3)
Olay mahkemeye taşınmış ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararı ilişiktedir. (Ek:4)
Bu dava devam ederken sicilimde
iftira evrakları olduğu öğrenilmiş ve Adalete taşınmışsa da Anayasa
Mahkemesinin kararı ilişiktedir. (Ek:5)
Bana İftira atan Parelelci Ali
Yazıcı'nın koruyan Hatay Müftülüğü Personeli soruşturması ve Hatay Savcılığı
kararı ilişiktedir. (Ek:6)
Sizi yetiştiren, Siyasete ve bu
günlere hazırlayan Sayın Prof. Dr. Necmettin Erbakan Bey'in Babasının; Dedemin
Babasının Amcasının Oğlu olduğuna dair Arşiv Belgesi ilişiktedir (Ek:7)
Sayın Cumhurbaşkanım.
Benim oğlum ağır bir kaza geçirmiş
ve "RÜŞVETLE DAVACI ETTİRİLMEYECEĞİMİZ" ileri sürülerek kaldırımdaki
kaza Yol ortasına alınmış ve halen souçlanmamıştır. Güç kullansam ben
suçlu ve İNSAN olacağım. Çünkü bu
ülkede Normal kişiler değil suç işleyenler İnsan muamelesi görmektedir. Ve
benim İnsan olmamı Babam ağlayarak Red ettiği için "mecbur
kalmadıkça" suçlu olarak insan olmayacağım.
Dosyamdaki iftira evrakları durduğu
sürece Diyanet İşleri Başkanı benim için bu ülkenin "İftira İşleri Başkanı"'dır.
Hatıratıma da bu şekilde yazılacaktır.
Sizin Adınızı ve RESMİNİZİ ilk
olarak 1975 yılında duydum ve gördüm. Siz İstanbul MSP Gençlik kolları Başkanı
ilen Rahmetli Ağabeyimde MSP Osmaniye Gençlik Kolları Başkanıydı. Sizin bu
ülkeyi yöneteceğinizi söylediyse de kısa süre sonra Böbrek Yetmezliğinden
hakkın Rahmetine kavuştu. Şimdi bende kendisi gibi Böbrek Yetmezliği Hastası
olduğum içi günlerim fazla değildir.
Bu bu ülkenin Diyanet'ine ve
Adalet'ine inanmıyorum. En büyük Adalet ALLAH'IN ADALETİDİR. Elbette tecelli
edecekir.
Sayn Cumhurbaşkanım.
Bu mektup size “Bilgi” amaçlı gönderilmiştir.
Saygılarımla
arz erdim.
Ek:7 19.03.2015
Mustafa
DEMİR
12 Mart 2015 Perşembe
BÖBREK NAKLİ-SAĞLIK B.TEMYİZ
DANIŞTAY İLGİLİ DAİRESİ
BAŞKANLIĞI’NA
SUNULMAK
ÜZERE
NÖBETÇİ OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
Dosya No: 2014/480 Esas, 2014/1341 Karar
DAVACI :
Mustafa DEMİR
TEMYİZ
EDEN DAVACI :
Mustafa DEMİR-
DAVALI :
SAĞLIK BAKANLIĞI
KARAR
VEREN MAHKEME: ANKARA 5. İDARE MAHKEMESİ
DAVA DOSYA NO :
2014/480
Esas, 2014/1341 Karar
KARAR TARİHİ : 13.11.2014
TEBLİĞ TARİHİ :
16.02.2015
KONU :
Gerekçeli Temyiz.
AÇIKLAMA : Oğlum Halil
Demir; 06.08.2004
günü akşamı kaldırımda yürürken Bala Lisesi önünde 15 yaşında, ehliyetsiz ve
gözünün biri kör, diğeri de renk körü olan bir ÇOCUK tarafından. kazaya maruz
kalmış, kazanın kaldırımda olmasına ve bunu yapanların kazanın kaldırımda
olduğunu itiraf etmelerine rağmen biz hastamızla ilgilenirken RÜŞVETLE ve bizi
Davacı ettirmeyeceklerini ileri sürerek kazadan üç gün sonra Savcı bilgisiyle
karakolda bazı polislerin karşı çıkmasına rağmen evraklar değiştirilmiş ve
kaldırımdaki kaza yol ortasına alınmıştir. Bizim durumu öğrenip yasal işlem
başlatmamız ve nüfusumuzun öğrenilmesi üzerine de karşımızda ancak Savcı ve
Hakimleri temsilen Adalet Bakanlığı kalmıştır. Onlarla da hukuki mücadelemiz
devam etmektedir. Biz hem ağır olan oğlumuzun sağlığı, hemde Rezalete dönen
davasıyla uğraşmak zorunda kalmamız nedeniyle kendi sağlığımızdan olduk.
Böbreğimizi kaybettik ve bu dava oluştu.
Ülkemizde
Böbrek nakilleri Sağlıklı kişilerden ve kadavradan olmak üzere iki şekilde
olmaktadır. Sağlıklı kişilerden de kişinin kanbağı olan yakınlarından yapılan
bağış ile hiçbir kan bağı bulunmayan kişilerden kendi rızası ile karşılıksız
bağış yoluyla elde edilmektedir. İran'da kendi rızası ile bağışta bulunan
kişilere devlet veya bağış yapılan kişilerin belirli bir bedel ödemesi
nedeniyle İran'da böbrek nakli bekleyen hasta bulunmamaktadır. Bu işlem devlet
kontrolünde yapılmakta, bağışta bulunanlara devlet tarafından Sağlık güvencesi
verilmekte ve bu işte kar amacı güdülmemektedir. Bizde ülkemizde bu şekilde
veya buna benzer bir şekilde model oluşturularak bizim ülkemiz de de nakil
bekleyen hasta kalmaması için dava açınca
İran modelinin Ticari olduğu, anayasamızın 15. ve 17. maddelerine aykırı
bulunduğu, 5013 sayılı kanunla onaylanan Avrupa Konseyi İnsan Hakları Biyotıp
Sözleşmesinin 21. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle davamız reddedilmiştir. BİZ
BU KARARI TEMYİZ EDİYORUZ:
1-
İran'da Böbrek ticareti yapldığı iddia etmek bilgisizlikten ziyade açıkça
yalandır, iftiradır. Türk Adaletinin de bu yalana ortak olması en hafif tabirle
hukuksuzluktur, ahlaksızlıktır.
Ben
İşletme Mezunu olduğumdan Ticaretin tarifi Muhasebe derslerinde:
Ticaret, kar amacı ile mal ve hizmetlerin, para ile ifade edilebilen
bütün değerlerin alım ve satım işlerinin tamamı olarak tanımlanabilir.
Ticarette üç taraf bulunur. Bunlar üreticiler, tüketiciler ve aracılardır.
Ticaret, ürünlerin üreticiden tüketiciye ulaşmasını sağlar. Ticaret, kar amacı
gayesiyle yapılır. Ticarette her zaman üretici ile tüketici karşı karşıya
gelmez. Çoğu zaman üreticiler ve tüketiciler arasında aracılar görev alır.
Aracılar, bu faaliyeti kar amacı ile yaparlar. Kâr olmayınca ticaret de
olmayacaktır. " olarak anlatılmaktadır. Açıkçası ticarette kar esastır.
İran'da böyle birşey söz konusu değildir:
Dava dilekçesine de eklemiş olduğum Akdeniz Üniversitesi
İç hastalıkları Anabilim dalı, Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk
Nefroloji Derneği Başkanı Prof.Dr. Gültekin
Süleymanlar,13. Ulusal Aile Hekimliği Kongresinde şunları söyledi: “İran
modelinde alıcıların bir listesi var. Bir tarafta gönüllülerin listesi vardır.
Alıcılar ile vericiler arasında kan, doku ve uygun koşul sağlandığı zaman
devletin kontrolünde canlıdan nakil yapılıyor. Böylece çok fazla kadavraya
ihtiyaç olmuyor. Böbrek veren kişiye devletin maddi destekleri var.
Ödüllendiriliyor.Teşvik ediliyor. Bu canlılar arasındaki alışverişi devlet iyi
takip ettiği zaman iyi bir çözüm olabilir. Ticaret haline getirmeden devletin
kontrol altında yapılması gereken bir sistemdir.Toplumun bu konuya hem aklının
hem yüreğinin yatması gerekir. Toplumun benimsemediğini yapamazsınız. Biz
kadavrayı artıramıyoruz. Canlıda belli noktaya geldik. Yıllık 3 binlerde canlı
nakil yapılıyor. Organ naklinin en az 5 binlerde olması gerekiyor.
Hastalarımıza böylece ideal çözümü sunmuş oluruz. Kişiyi tüketici konumdan, üretici
konuma getiriyorsunuz.” Görüldüğü gibi İran modeli bir Ticari model değil bir
Devlet Politikasıdır. Biz bu ülkeninde böyle politika üretmesi için bu davayı
açmış bulunuyoruz.
2-Anayasamızın 15. ve 17. maddesine
aykırılına gelince: 15. madde Kişinin Temel Hak ve Hürriyetlerinin durdurulması
ile ilgilidir. Olağanüstü hallerde ki durumu ifade etmektedir. Bizimde
olağanüstü hallarle ilgili bir sorunumuz yoktur. Bu nedenle mahkemenin bu
maddeye niçin atıfta bulunduğunu anlayamadık. Zira bizim kişinin isteği ve
rızası dışında hak ve hürriyetini engelleyici bir talebimiz olmadığı gibi bu
duruma da karşıyız.
Anayasanın 17.
maddesi de
Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı'na işaret etmektedir:
"MADDE 17- Herkes, yaşama, maddî ve manevî
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı
haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel
ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz." denilmektedir.
Bu maddeden de açıkça belirtilmektedir ki "rızası olmadan"
şartı getirilmektededir. Bizimde kimsenin "rızası olmadan" herhangi
bir talebimiz yoktur. Önerdiğimiz İran Modelinde veya beneri bir modelde
"Kişinin rızası olmadan" herhangi bir talebde bununmamaktayız. Aksine
kişinin rızası ile bağışladığı böbreğinin karşılığı olarak ticarete alet
etmeden belirli bir ödül verilmesini, yani rızasıyla organını bağışlayan
kişinin ödüllendirilmesini ve bununda "Devlet eliyle yapılmasını"
talep etmekteyiz. Dava dilekçemizde de belirttiğimiz gibi bize bu ülkede ticari
amaçlı böbrek nakli talebi yapıldığı için bu kirli ticaretin ortadan
kaldırılması, bu işten Nemalanan kişilerin önünün kesilmesi, bu kişilerin
engellenmesi amacıyla biz bu davayı açtık.
Anayasamızın değişen 10. maddesi ile de bağışta bulunan
kişilerin Devlet eliye ödüllendirilmesini, bu işe aracılık eden ve bu işten
çıkar sağlayan kişilerin engellenmesini talep etmekteyiz. Dava dilekçemizde de
açıkça belirttiğimiz gibi bu işten çıkar sağlayan onlarca Sağlık Çalışanı
Profosörler dahil şu anda Ceza Evlerindeler ve yargılanmaktadırlar. Bir
düzenlemeyle bu durumların önüne geçileceği de gayet açıktır. Bu düzenleme ile
de Sağlık Bakanlığı yetkilidir.
3-Avrupa İnsan Hakları Biyotıp sözleşmesinin ilgili
maddeleri: Madde
19. (Genel kural)
1. Yaşayan bir kimseden nakil amaçlarıyla organ veya doku alınması, sadece alıcının tedaviye ilişkin istifadesi için ve ölmüş bir kimseden uygun organ veya doku bulunmadığı ve karşılaştırılabilir etkinlikte başka bir tedavi yönteminin olmadığı durumlarda gerçekleştirilebilir.
2. Gerekli muvafakat, Madde 5’te öngörüldüğü üzere, açıkça ve belirli bir şekilde, yazılı olarak veya resmî bir makam önünde verilmiş olmalıdır.
1. Yaşayan bir kimseden nakil amaçlarıyla organ veya doku alınması, sadece alıcının tedaviye ilişkin istifadesi için ve ölmüş bir kimseden uygun organ veya doku bulunmadığı ve karşılaştırılabilir etkinlikte başka bir tedavi yönteminin olmadığı durumlarda gerçekleştirilebilir.
2. Gerekli muvafakat, Madde 5’te öngörüldüğü üzere, açıkça ve belirli bir şekilde, yazılı olarak veya resmî bir makam önünde verilmiş olmalıdır.
Madde 21: Madde 21. (Ticarî kazanç
yasağı)İnsan vücudu ve onun parçaları, bu nitelikleri dolayısıyla, ticarî
kazanç sağlanmasına konu olmayacaktır. denilmektedir.
Anayasa maddeleri
incelenirken ve dava dilekçemizde de açıkça belirttiğimiz gibi biz bu davayı
bize maddi çıkar amaçlı teklif yapıldığı için açtığımızı, Böbrek naklinin
Ticarete konu olamayacağını, eğer mahkemeniz bu davamıza olumlu yanıt vermezse
bizim böbreğimizi kaybetmemize neden olan oğlumun kaza ve rüşvet davalarında
alacağımız para ile bize yapılan bu "Ahlaksız teklif" e uymak zorunda
kalacağımızı ve sorumluluğunu da bu işin yasal düzenlemesine haksız ve hukuksuz
olarak karşı çıkan Sağlık Bakanlığı yetkililerine ve görevini yapmayan Türk
Adaletine yükleyeceğimizi açıkça beyan etmiştik.
Maddelerini yukarı
yazdığımız Avrupa İnsan hakları Biyotıp Sözleşmedinde bizim isteğimize aykırı
herhangi bir maddeler bulunmadığı gibi bu sözleşmede bizim isteğimizi
desteklemektedir. Biz de Biyotıp sözleşmesinde açıkça belirtilen konuya uygun
yasa çıkartılasını, kişinin rızası dışında herhangi bir istekte bulunmamayı,
organ naklinin ticarere meta olmasının önlenmesi için yasal Düzenleme
yapılmasını ve bu işin aracılar eliyle değil Devlet eliyle yapılmasını talep
etmekteyiz. kendi rızasıyla bağışta bulunan kişilerinde Anayasımızın 10.
maddesi gereği ödüllendirilmesini talep etmekteyiz.Bunu kabul etmek
istemeyenler de Vatandaşın Hukuku bilmediğinden hareketle maddeyi ismen
vermekte içeriğine girmemekte veya olumsuz maddeyi kasten ileri sürerek konuyu
saptırmaya çalışmaktadır. Bu durumda Türk Adaletine olan güveni ortadan
kaldırmakta, Adalete, iki davada bitmesi gereken bir kazanın onlarca dava ve
şikayette sonuçlanamaması nedeniyle güven duyulmamaktadır. Bu nedenle sadece
hukuk tamamlama cihetine gidilmektedir.
NETİCE VE TALEP : Yukarıda
açıklanan nedenler ve Re’sen Mahkemenizce tespit edilecek sair nedenlerle;
HUKUKA, HAKKANİYETE VE VİCDANA aykırı olan Ankara 5. İdare Mahkemesinin bu kararının BOZULMASINA KARAR
VERİLMESİNİ , Mahkeme masraflarının ilgili İdare'ye yükletilmesini arz ve talep
ederim.
12.03.2014
Mustafa DEMİR
Davacı
Kaydol:
Yorumlar (Atom)