29 Şubat 2016 Pazartesi

DİYANET--İDARİ DAVA 2. YENİLEME


ANKARA 15. İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

Gönderilmek üzere

  OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

            Esas No:2016/178, Karar No:2016/315

 

DAVACI                                :  Mustafa DEMİR
 

DAVALI                                :  BAŞBAKANLIK- DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

                    

DAVANIN KONUSU           :    Tam Yargı Davası.

 

İDARİ İŞLEM                  :  Ankara 15. İdare Mahkemesine gönderilen 09.11.2015 tarihli dilekçe üzerine Ankara 15. İdare Mahkemesi 03.12.2015 tarihli 2015/3136 Esas, 2015/2066 Karar numaralı Kararla Dilekçe Red Kararı vererek Dava Dilekçesinin yenilenmesini talep etmiştir. Dilekçenin yenilenmesi üzerine 15. İdare Mahkemesi 28.01.2016 tarih ve 2016/178 Esas ve 2016/315 sayılı kararıyla da tazminata ve sanıklar hakkında kamu davası açılasını talebine itiraz edererk tekrar dilekçenin yenilenmesini istemiştir. Bu yenilenen bir dilekçe olup ücret alınmayacaktır.

 

TEBLİĞ TARİHİ                :  17.02.2015

 

DAVANIN İZAHI                :  Ankara 15. İdare Mahkemesine gönderilen 09.11.2015 tarihli dava dilekçesi üzerine Mahkeme tarafından 03.12.2015 tarihinde "açılmak istenen dava bir iptal davası ile, hiçbir kuşku ve tereddüte mahal bırakmayacak açık ve net olarak, tarih ve sayısıda belirtilmek suretiyle, dava konusu işlemin ortaya konulması ve açık ve net olarak iptali talebine yer verilmesi, eğer açılmak istenen dava bir tam yargı davası ise, nedenleri de belirtilerek açık ve net olarak tazminat talebine yer verilmesi suretiyle, karşı taraf sayısından bir nüsha fazla olarak düzenlenecek ıslak imzalı dilekçelerle davanın yenilenmesi gerekmektedir." denilerek dava dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde yenilenmesi talebiyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir. bu kararda bana 04.01.2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.

            Dava dileksenin yenilenmesi üzerine de 28.01.2016 tarihli kararında  "ilgililer hakkında 5237 sayılı Kanun uyarınca yasal işlem yapılmasına, yargılanmalarına izin verilmesine, haklarında kamu davası açılmasına ve açılacak davalarda kendisinin de taraf olmasına karar verilmesi şeklinde taleplere yer verilmeksizin ve talep edilen maddi tazminat kalemlerinin ortaya konulması suretiyle" dava dilekçesinin yenilenmesine karar verilmesi talep edilerek tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinden yenilenmesi talebiyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiş. bu jkarar bana 17.02.2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.

            Hiç kuşkusuz bu bir TAM YARGI davasıdır ve dava konusunda açıkça belirtilmiştir. Dava dilekçesinde bahsi geçen Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığına gönderilen dilekçeler açılan bir soruşturmanın kapatılmasını ifade etmektedir. Herhangi bir iptal talebi olmadığı için sadece Cumhurbaşkanlığına gönderilen dilekçemize süresi içerisinde cevap verilmediği ve soruşturma neticelendirilmeden SÜMENALTI EDİLDİĞİ, bunu da yargıda ve Diyanet kurumunda Fethullah Gülen cemaatine mensup olmaları nedeniyle görevlerine devam eden ve kendilerini yalanlarıyla gizleyerek soruşturmayı kapatmak isteyen FETO/PDY üyelerinin organize şekilde çalıştıklarını, bunların hakkımda ve bilgim dışında iftiraları ile hazırladıkları evraklarını mahkemenize sunarak yargılanmaları için bu dava açılmıştır. Tazminat talebinin ise, Anayasa Mahkemesinin tazminat talebimizi red ederek CEZA DAVASI AÇILMASI yönünde kararları nedeniyle yargılanma neticesinde karar alındıktan sonra dava açmak istenilmesinin daha doğru olacağı kanaatiyle Tazminat talebinde bulunulmamıştı. Bu kararınız üzerine Tazminat talebinde de bulunulacaktır. Zira Anayasa Mahkemesinde devam eden diğer Akçaabat ve Hatay davalarında da aynı şekilde karar verilmiştir. Konusu aynı olduğunda o davalarda bu dava dilekçesine eklenmiştir.

            Kadirli Müftülük Memuru iken Bala Müftülüğnde imzaladığım Diyanet Vakfınca Yardım Senetlerim Ahlaksız ve Allahsız bir şekilde Borç haline getirilip İcraya verilmem üzerine olayı Mahkemeye taşıdım. Mahkeme sırasında İcranın durdurulmasını sağladımsa da ben Emekliye ayrılınca İcranın durdurulma yazısının bir şekilde yok edilerek bu paranın Türkiye Diyanet Vakfına ödendiğini öğrendim. Diyanet Vakfı Genel Merkezi parayı almış, beni Ahlaksız ve Allahsızca icraya verenlere de para yerine hava aldırmış. Yaptıkları ahlaksızlık ve Allahsızlık yanlarına kalmış. Ama benimde eski dosyalarımın açılmasına neden oldular... Kadirli Müftülüğünde Müftü ile yaptığım konuşmada paranın ödendiğini, benim eskidende "para yiyen" bir memur olduğumu, sicilimde evraklar bulunduğunu söyleyince dosyamın bulunduğu Osmaniye Müftülüğüne müracaat ederek dosyamda bulunan iftira evraklarını aldım.  Diyanetle devam eden İcra davamla birlikte Anayasa Mahkemesine ve Diyanet İşleri Başkanına gönderdim. Bu arada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye hakkında Uğur Eşim davasında suçun işlendiği tarihin değil, öğrenildiği tarihin esas alınmasına karar vermesi üzerine iftira evraklarını Anayasa Mahkemesi dosyasından ayırarak Ankara, Hatay ve Akçaabat Cumhuriyet Başsavcılıklarına göndererek soruşturmalar açılmasını talep ettim. Savcılıklar AİHM kararını kararını gözardı ederek soruşturmaları reddettiler. Bende hepsini Anayasa Mahkemesine ayrı ayrı taşıdım.Ankara, Hatay ve Akçaabat davaları Anayasa Mahkemesinin "talebi üçüncü kişilerin cezalandırılması ile sınırlıdır. Başvurucu, üçüncü kişilerin fiili nedeniyle medeni haklarına yönelik bir müdahalenin bulunduğunu düşünüyor ve buna ilişkin zararın giderilmesini istiyorsa, hukuk mahkemeleri önünde dava açma imkanı vardır" demek suretiyle hukuk mahkemelerinde dava açılmasını istemektedirler.

            Anayasa Mahkemesi davası devam ederken davalı olduğum Ali Yazıcı, benim Sicil dosyamın bulunduğu Osmaniye İl Müftülüğüne Müftü Yardımcısı olarak atandı. Benim Başbakanlık Makamına vermiş olduğum 19.09.2014 tarihli dilekçem ile soruşturma açıldısı ise de bu soruşturma  SÜMENALTI edilerek bu dava oluştu. Davanın geçmişi ise;

            Ben Gaziantep- İslahiye Müftülük Memuru iken Gaziantep -Nurdağı Müftülüğüne naklen tayinim yapılmıştı. 1991 yılında İslahiye'de son kez maaşları yapıp dağıtmış, kalan maaşlarıda Müftü Ali Yazıcı'nın bilgisi dahilinde diğer memura teslim etmiş ve ayrılma işlerimi başlatmıştım. Cuma günü Nurdağ Müftülüğüne atanan Müftü Ramazan Tekin'in maaşını yapmak üzere gelmiştim. Ben Nurdağında işlerimi yaparken Ali Yazıcı'da Nurdağına gelip Müftüye benim hakkımda bazı yalanlar söylemiş. Nurdağ Müftüsü kendisi huzurunda beni çağırınca bende işin doğrusunu söyledim. Rezil olan Ali Yazıcı Nurdağında ayrıldı. Nurdağ Müftüsü Ali Yazıcıdan özür dilememi istediysede ben kabul edip özür dilemedim.

            Pazartesi günü de İslahiye'ye gelip ayrılış işlemimi ve yolluğumu hazırladım. Bu arada Kur'an Kursu Öğretcisi olan Ağabeyimde Müftülüğe geldi. Ali Yazıcı onu yalanlarıyla kandırıp Kaymakam'a göndermiş, kaymakamda kendisini kovup benim açığa alımamı telefonla istemiş. Benim dışımda ve kusurum dahilinde telefonla açığa alındım. Bana SUÇ ARANMIŞ ve eski mutemet olduğumdan parasını almayan ve bordroda imzası olmayan personelin maaşını zimmetime geçirdiğim iddiası ortaya atılmış ve açığa alınmama gerekçe yapılmış. Ben bunu daha sonra öğrendim. Kaymakam'ın kovduğu Ağabeyimde bana hiçbirşey söylemeden ve Müftü Ali Yazıcı'nın yalanına inanarak benim para yediğimi babama ve akrabalarıma söylemiş ve bana haber vermeden para toplayarak bir hafta sonra Ali Yazıcıya dosyada bulunan dört personel adına ödeme yapmış. Ben bunları Özel Ökkaşe Yurdunu Yöneten Ahmet Adıgüzel'e olan Mark borcumun zorla alınması üzerine Ahmet Adıgüzel tarafından bu paranın bana geri getirilmesi üzerine öğrendim. Parayı alan memurda "Müftünün kendisine  al dediğini kendisininde aldığını" beyan etti. Soruşturma sonucunda da ağabeyimin ödediği tüm bu paraları ben geri aldım.  Yediğim ve geç ödediğim idia edilen paralar kasada olduğu içinde geri görevime iade edildim.

            Soruşturmam Kaymakamlık Memuruna verilmiş. Göreve iade edildikten sonra soruşturmam başladı. Kaymakamlık Memuruna bu olayı Mahkemeye taşıyacığı söyleyince beraber Kaymakam'ın odasına gittik. Memur kaymakama durumu anlatınca, kaymakam bana dönüp hiç unutamadığım şu cümleyi söyledi:"O aptal senin ağabeyinmiş, senin borcun bitmiyormuş, sana baban bakıyormuş, ağabeyin öyle söylüyor. Sen bize dava açarsan bende ağabeyini bana makamımda hakarette bulunduğu için içeri aldırır, ikinizinde memuriyetini bitiririm. Git iyi düşün..." Kaymakamın odasında beraber Memur odasına döndüğümüz zaman Kaymakamlık Memuru soruşturma dosyasını önüme attı. bana da "Paranın kasada olduğunu, yemediğini bizde biliyoruz.. Şaban'da (Parasını aldığı halde imzası olmadığı için soruşturmaya dahil edilen İmam Şaban Karagöz'ü kasdediyor)başka yalan söyleyen yok. Şabanın yalanıyla da birşey olmaz. Kaymakam Şaban gibi kendisine bir sürü yalancı tanık bulur. İkinizinde memuriyetini bitirir. Sende, bende hiç birşey yapamayız. Bunu sende ...." cümlesini tamamlayamadan sinir krizine girdi. Bende elimdeki evrakları bırakıp kendisine yardıma koştum. Sesime diğer memurlar geldi ve Kaymakamlık Memuru hastaneye götürüldü. Ben ifadeyi vermeden ayrıldım. Köye Babamın yanına geldim. Durumu anlattım. Babam ısrarla Ağabeyime zarar verilmemesini istiyordu. Ben memurluğu bırakmaya niyetliydim. Fakat ağabeyimin  Mülki Amire makamında hakaretten Adli Ceza alması memuriyetinin sonu demekti. Ağabeyimi Kaymakamın odasında çıkartan koruması, sekreteri ve şoförü hakaretten tanıklığa hazırdı.

            Bu davayı açmama asıl sebep ise paranın kasada olduğunu bilen Müftü Ali Yazıcı bana başkanlığını yaptığım Türdav Vakfının o ayki parasını göndemeyişim nedeniyle saldırıyordu. Benim her ay düzenli olarak üyelerden aldığım aidatları Türdav Vakfının Genel merkezine gönderiyordum. O ay paraları kaybettiğimden (para daha sonra evdeki kitapların arkasında bulundu) bir ay geciktirmiş, yolluktan göndermeye karar vermiştim. Açığa alınınca da Ali Yazıcı bu konuda hakkımda konuşmaya başlamış, Türdav'ın parasını yediğimi ortalığa yaymaya başlamıştı. Bende bunun üzerine derhal Ankara'ya giderek Türdav'la tüm hesapları kapatmıştım. Genel Merkezde sadece temsilci olmak için verdiğim teminat sededi kalmıştı. Senedi "Müslüman oldukları" sözüne istinaden vermiştim. Ama Paralelci olan adamların Dini ve Allah'ı olmadığı için yine Paralelci olan Ali Yazıcı'nın isteği doğrultusunda Müslümanız diye aldıkları karşılıksız teminat senedini "Dinsiz ve Allahsız" oldukları için icraya vermişlerdi. Bende bu senedi ödemediğim gibi benim adıma ödemek isteyen kardeşimede ödetmedim. Türdav Temsilciliğine Ali Yazıcı gibi paralelci olan İslahiye Sivil Savunma Müdürü Bilal Erdoğan getirildi. Bilal Erdoğan ayrıca resmi olarak muhabirlik yaptığından bu olayın basında yer almasını önledi. Bunu Müftülük kiracısı olan Türkiye Gazetesi temsilcisi açıkça beyan etmekle kalmadı, kendiside Ali Yazıcı'nın kiracısı olarak bu konu hakkında haber yapamayacağını açıkça beyan etti. Ben ayrıldıktan sonra benim üyelerimin paraları ödenmedi ve hepsinin paraları bir şekilde yendi. Parelelcilere meze parası oldu. En sonunda da Türdav Vakfı arkasında binlerce mağdur bırakarak tarih oldu. Ali Yazıcı gibi Dinini satan kişiler hala "Diyanetin Dinsizleri" tarafından korunmaya devam ettiği için hala görevinin başındalar.

            Kaymakamlık memuru  krizden bir hafta sonra beni ifadeye çağırdı. Kendisiyle ceza verilmemesi ve ağabeyimin soruşturma dışında tutulması karşılığında mahkemeye taşımama sözü verdim. Fakat Ali Yazıcı bu anlaşmaya uymayarak dosyada bulunan maaş kesim cezasını verdi. Olayı Kaymakama taşıdımsa da K*aymakamın Ali Yazıcının kendi yetkisini kullandığını söylemesi ve Maaşnakil ilmuhaberimde görüleceği gibi Ali Yazıcı'nın Dinini satın almam karşılığında sesimi çıkarmadım. Ağabeyimle olan proplemimi de bahane ederek memleketten uzaklaştım. Türdav meselesini de Kaymakam soruşturmaya dahil ettirmedi.         

            Nurdağı Müftüsüde tartışma kendi yanında ve odasında olduğu halde bu olayı "Diyanet'in Dinsizleri"nden olduğundan kendi çıkarına kullandı. Nurdağına Düziçi'nde geldiğinden benim hakkımda Düziçi'nden de yalanlar katarak Adana Müftüsü olan babasının nüfusunu kullanarak tayinimi durdurdu. Benim en çok zorlandığım konu ise bu "Diyanet'in Dinsizleri"ne  akrabalarımın fiili saldırısını önlemek oldu. Zira beni görevden attıramayan Ali Yazıcı odama gelerek "Sen Hayvansın" diye hakarette bulunmuş, bundan yalakası memur bile rahatsız olmuştu.  Şimdi düşünüyorumda bunlara "hayvan" demek hayvanlara hakarettir. Kur'an-ın tarifiyle "Hayvandan aşağı mahluk"turlar.... Zira Ali Yazıcı 2000 yılında Hac Görevinde hacıların "Kurban" parasına tenezzül eden bir aşağılık olduğuna da tanık olmuştum.

             Soruşturmada  yedi personel vardı. Üç personel buhar olmuş. Kim olduklarını "Diyanet'in Dinsizleri" görevini yapmadıklarından hala öğrenemedim. 09.05.2014 tarih ve 325039 nolu BİMER müracaatım üzerine hakkımda soruşturmayı tamamlamışlar. "Yapılacak herhangi işlem yoktur." demektedirler. Nasıl yapıldığı meçhul olan soruşturma tek taraflı yapılan sorşturmadır. Yetkililere de bana verilmeyen bu soruşturma neticesi söylenerek bana atılan iftiralar örtbas edilmek istenmektedir. Şu asla unutulmamalıdır . Allah'ı kandırmaya hiç kimsenin gücü yetmez.....

            Hatay Müftülüğü de Paralelci Ali Yazıcı hakkında sorşturma yapmayarak koruması ve soruşturmanın neticesinin gizli olduğu yalanının söylenmesi ve soruşturmalarına kamu otoritesince izin verilmemesi üzerine anayasanın yine aynı şekilde tazminat talebini red ederek yargılanmalarını talep etmesi bizde bir kısır döngünün olacağı, bu kişilerin yargılanmasına müdade edilmeyeceği kanaati açık şekilde hasıl olduğundan haklarında ısrarla Kamu davası açılmasını istemekteyiz.   

            Bala'da görevli iken Cami parası yediğimizi ve cami parasıyla ev aldığımıza dair sicilime resmi evrak koyduran Müftü Ercan Eser'de Erzurumlu ve paralelci idi. Önce Diyanet Din İşleri Yüksek Kurulu'na, oradanda hemşehrisi başkanın ayrılmasıyla Üniversite görevine gitti...

            Diyanet'in en alt kademesinde bir memur olarak süren görevim sırasında hep para ve soruşturma işlerinde görevli oldum. Ankara'da görevli iken Bilgisayar Proğramcılığı ve Donanımcılığı konusunda eğitim alarak bireysel olarak uzmanlaşmam nedeniyle diğer kurumlarda güven sahibi bir memur olarak çalışmama rağmen kendi kurumumda sicilimde bulunan iftira evrakları yönünde hep kusurlu memur olmam nedeniyle görevde yükselemedim. Görevim sırasında hiç kimse bana dürüslükle zarar veremedi.  Ben şahsi olarak nokta kadar menfaate virgül gibi eğilmediğim için bu gün bu davalar oluştu.

            Bana iftira atan ve bu iftira ile sürgün ederek hastalanmama neden olan, halen Osmaniye Müftü Yardımcısı olarak görevine devam eden Ali Yazıcı'da Erzurum'lu Fethullah Gülen'in hemşerisi ve onun kurmuş orduğu Parelel Devlet Yönetimi Örgütünün faal bir üyesidir. Bu nedenle hakkında açılan soruçturmalar kendisi gibi Parelel Örgüt mensubu kişilerce kapatılmakta ve korunması sağlanmaktadır. Buna en en iyi örnek Diyanet'in kapatmaya çalıştığı soruşturma ve gizli yapıldığı iddia edilerek ulaşılamayan  Hatay Müftülüğü soruşturmasıdır...

 

HUKUKİ SEBEPLER            :  İdari Yargılama Usulü Kanunu, vs.

 

DELİLLER                             :  2577 sayılı İdari Yargılama kanununu 10. maddesi gereğince yasal sürede Bilgi Edinme Hakkı Kanununa istinaden Cumhurbaşkanlığınca kendilerine yönlendirildiği belirtilen sorşturmanın akibeti konusunda cevap verilmediğinden aynı kanunun 7. maddesine istinaden bu dava açılmıştır.

            Anayasa Mahkemesinin 2014/12770 nolu dosyasında açıkça beyan ettiği gibi "13. somut olayda başvurucu, suç işlediğini düşündüğü kişilerin yargılanıp cezalandırılmasını amaçlamaktadır. Başvurucu, medeni haklarına yönelik bir müdahalenin bulunduğunu düşünüyor ve buna ilişkin zararın giderilmesini istiyorsa, hukuk mahkemeleri önünde dava açma imkanı vardır." denilmek suretiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince ceza yargılaması yapılası gerektiğini savunulmaktadır.

            Aynı şekilde 2014/11336  ve 2014/17653 sayılı anayasa mahkemesi kararlarında da aynı şekilde üçüncü kişilerin cezalandırılmasına yönelik talebi olduğu gerekçesiyle tazminat lalebimiz red edilmiştir.

            Kamu görevlileri hakkında ceza davası açılması ise kamu otoritesinin iznine tabidir. Kamu otoritesi bu izin meselesini sürekli kötüye kullandığından bin türlü bahanelerle bu izin alınamamakta ve kamu görevlileri yargılanamamaktadır. Buna en büyük örnekte yine bu Anayasa Mahkemesi Kararları'dır.

            5271 sayılı kanunda açıkça belirtildiği gibi iftira ve emrindeki memura asılsız suç yükleme suçtur.  İlşikte sunulan iftira belgeleri, tayinimin durdurulması, iftira ile ceza verilmesinin ve sürgün edilmemin sağlanması, asılsız soruşturma yaparak bu suçu işleyenlerin Diyanet İşleri Başkanlığınca hala korunması halen devam ettiğinden bu kişilerin  5271 sayılı kanunun 220. maddesi gereğince suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve bu örgüte üye olma maddesi gereğince ayrıca cezalandırılmasını gerekmektedir. Zira artık anlaşılmıştır ki bana bu iftirayı atanlar "Parelel örgüt" mensubudur. Bu nedenle sürgün edildiğim maaş nakil ilmuhaberinde açıkça görülen İcra borcu böyle bir örgütün varlığını ispata yetmektedir. Zira Müslüman olduklarını beyan eden bir örgüt elemanlarının yine Müslümanım diye aldıkları karşılıksız teminat senedinin icraya verilmesi bunların Dininin ve Allah'ının olmadığının delilidir. O zaman bu senedi derhal ödeyebileceğim halde kendim ödemediğim gibi kardeşime ödetmedim ve kayda geçirilmesini sağladım. Allah'ta bana yıllar sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bir kararıyla bunu ispat etme imkanı verdi. Bu İcra; başta Müftü Ali Yazıcı olmak üzere Türdav Vakfı temsilcisi İslahiye Sivil Savunma  Müdürü Bilal Erdoğan ve Vakıf Başkanı Mevlüt Saygın'ın "İslam Dini'nin" bedelidir. Bu nedenle bu icra konusunda hiçbir maddi hak talebinde bulunmuyoruz. Bunun karşılığı Ahirette alınacaktır. Fakat bu İcra bana "Fethullahçı Örgüt" olarak kurulan kumpasın belgesidir.

            Bana atılan bu iftira nedeniyle "Nörolojik Mesane" hastalığına yakalandım ve bu açığa alınma olayından 7 ay sonra Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde bir operasyon geçirdim. Nörolojik olarak böbreklerim aşırı su atmaya başladı . Uzun bir tedavi ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden de bir opersyondan sonra artık bir süre sonra Böbreklerim Fonksiyonlarını yerine getiremez oldu. Ankara Gazi Üniversidesinde devam eden tedavim sonuçsuz kaldı. Bu tedavinin evrakları ilişiktedir. Oğlumun kazası sonrası yaşanan hukusuzluklarda bu süreci hızlandırdı. Hemodiyaliz Hastası oldum. Bunun gerçek nedeni bana atılan bu Zimmet İftirası ve Sürgün Edilmemdir. Bu iftirayı bana atan Müftü Ali Yazıcı'dır. Ali Yazıcı'yı koruyarak Osmaniye Müftü Yardımcılığına atayan ve hakkında  düzgün soruşturma yaptırmayak görevini ve Din Hizmetlerini kötüye kullanan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez'dir.

 

NETİCE VE TALEP     : Yukarıda açıkça anlatılan ve eklerde sunulan evraklardanda görüleceği gibi yalan ve iftira ile sürgün edildiğimden, hakkımda haksız İcra takibi yapıldığından ve hasta edilerek organlarımdan birinini işlevinin yitirilmesine sebebiyet verildiğinden bu dava açılmıştır. Bunlar Feto/PYD üyeleri olduğundan ahlaksız ve allahsız bir şekilde organize olarak açılan soruşturmaları ve davaları uygunsuz şekilde sonuçlandırarak ve yaptıklarının gizli olduğunu öne sürerek dosya ve soruşturmalara erişmem engellenerek mağdur olmama sebep olmaktadırlar. Görev ve yetkilerini açıkça kötüye kullanmaktadırlar. Bunu da organize bir şekilde yapmaktadırlar. Benim hakkımdaki bu asılsız iftira belgelerinden emekli alduktan sonra yine asılsız bir icra işleminden sonra haberim olmuştur. Ben Bala'dan ayrıldıktan sonra yardım dosyam tahrif edilerek yardım senetlerim borç haline getirilmiş ve İslahiyedeki Teminat senedim gibi ahlaksız ve Allahsız şekilde icraya vermişlerdir. Ben bana bunu yapanların dinine de Allahlarına da ve Müslüman olduklarına da inanmıyorum. Bunlar dini kendi çıkarlarına alet eden dinsiz ve allahsız kişilerdir. Yalanlarıyla Diyanet İşleri Başkanını da yönlendirmeye çalışmaktadırlar. Ben emekli olarak kurumdan ayrıldığımdan başkalarınında benim gibi mağdur edilmesini önlemek amacıyla bu hukuki işlemleri devam ettirmekteyim. Bu Nedenle:

            1- Anayasa Mahkemesinin 2014/12770, 2014/11336 ve 2014/17653 sayılı kararlarında ilgililer hakkında hukuk mahkemelerinde ceza davası açılması talep edildiğinden ve her üç mahkemeninde aynı konuyu ve kurumu ilgilendirdiğinden birleştirilerek Başbakanlık-Diyanet İşleri Başkanlığı adına dava açılmasına, Yapılacak yargılama sonucunda ilgililer hakkında Anayasa Mahkemesinin talepleri doğrultusunda ve FETÖ/PYD üyesi olmak konularında suç duyusunda bulunulmasına,

            2-Bu bir tam yargı davası olduğundan iftiralarla yaşadığım sürgün ve hastalıklar nedeniyle 500.000.-(Beşyüzbin Lira) Maddi, ve 500.000.-(Beşyüzbin Lira) Manevi olmak üzere 1.000.000.- (Birmilyon Lira) Tazminatın tarafıma ödenmesine; Dava dilekçesinde maddi tazminatın dayanağı istendiğinden : Ağabeyim Kaymakamın makamından kovmasından sonra benim bilgim dışında Müftü Ali Yazıcı'ya ödediği paralar karşılığından başta iki adet motosikletim olmak üzere tüm elektronik ve ev eşyalarıma el koyması nedeniyle evimin dağılması, Akdenizden Karadeniz bölgesine sürgün edilmem ve eşyalarıma da el konulması nedeniyle kalan eşyalarımında telef olması nedeniyle yeniden ev eşyaları almak zorunda kalmam. Tedavi sürecinin uzun sürmesi nedeniyle yurt dışında yüksek ücretli ilaç getirtilmesi de dahil olmak üzere tedavi süresince yapılan harcamalar vb. belgelenemeyen harcamalar ve görevden yükselmede mahrum kalınan ödemeler....

           

            3- Anayasa Mahkemeleri dahil Diyanet aleyhine daha önce açılan dava masraflarının yasal faizi ile bana ödenmesine, bu yargılama ve dava giderlerinin de davalı idare üzerine yüklenilmesine karar verilmesine;

 

            Gereğini arz ve talep ederim. 29.02.2016                             

 

                                               

 

Mustafa DEMİR

                                                                                                                                 Davacı

 

E K L E R      :

11.01.2016 tarihli dilekçe ekinde gönderilen ekler

aynnen geçerli olduğundan ve bu ekler mahkemenizde

bulunduğundan yeniden ek göndeilmemiş, sadece

dilekçe yenilenmiştir

16 Şubat 2016 Salı

BAŞBAKANLIK BANKA İCRA DOSYALARI


BAŞBAKANLIK MAKAMINA

                                                                      ANKARA

 
           Başbakanlık Makamına vermiş olduğum 15.01.2016 tarihli dilekçem 19.01.2016 tarihinde BİMER üzerinden Adalet Bakanlığına yönlendirilmiştir. Adalet Bakanlığı Hakim Fatma Coşkun imzalı 29.01.2016 tarih ve BİMER-E.250/1497 sayılı cevabi yazı ile gönderilen evrakların hiç incelenmeden ve okunmadan Anayasa'nın 138. ve 2802 sayılı kanunun 4. maddesi gereğince "Yargı yetkisinin kullanılmasında hiçbir organ, makam mevki veya kişinin mahkemelere emir ve talimat veremeyeceği, tavsiye ve telkinde bulunamayacağı" cevabı verilmiştir.

            Oğlumun kazasında rüşvet karşılığı verilen emir ve talimatla kaybedilen Ahmet Çalış adına olan gerçek rapor hala bulunamıştır. Bu şikayetimizde ise bir kamu bankası olan Vakıfbank Ankara Şubesi Avukatı İshak Özbey tarafından verilen emir ve talimatla açtığımız dört dava hukuksuzlukla sonuçlandığı gibi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna verilen şikayet dilekçeside yine emir ve talimatla yok edilmiştir. Bununla da yetinilmeyerek ahlaksızca kendisinin korunduğunu gören Avukat İshak Özbey hiç olmayan mobiletime hakimin işlem yok dediği icrada haciz koyarak maaş aldığım banka sistemine girdirmiştir.

            Hakim  Fatma Coşkun bitmiş ve karar verilmiş davaları hakimin yargı yetkisi olarak nitelesede bizim bu kararların rüşvet karşılığı emir ve talimatla verildiğinden hiçbir şek ve şüphemiz bulunmamaktadır.

            Aynı şekilde ödendiği ve ödeme belgesi İstanbul savcılığına dilekçeyle gönderildiği halde rüşvet karşılığı emir ve talimatla Türkasset Varlık Şirketine satılan Citibank dosyamda da Vakıfbank gibi hukuksuz olarak icraya verilememekle birlikte alacakları olduğu ve icra tehdidi yapılarak para koparılmaya çalışılmaktadır.

            Borcu ödenmiş olan bu dosyaların kapatılarak "dosya kapandı" yazısının tarafıma verilmesi için 12.02.2016 tarihinde 2016/401 Muh. numaralı dosyayla Başbakanlığınıza İdari dava açılmıştır. Diğer davalarımızın rüşvet, emir ve talimat nedeniyle sonuçlanmaması gerekçe gösterilerek hukuksuz icra ve karar verenlerin tecziyesi ve ödenmiş icra dosyalarımızın kapatılması istenmiştir.

            Bizim müracaatımız üzerine görevini yapmayarak bizi mağdur eden, hukuksuz icra ve icra tehdidinde bulunan Vakıfbank Ankara 16. İcra daki 2013/11949 nolu dosyanın kapatılmasını, aynı şekilde İstanbul 3. İcra daki 2007/13558 nolu dosyanın kapatılmasını ve dosya kapandı yazılarının tarafımıza gönderilmesini,

            Görevini yapmak yerine bize uygulanmayan Anayasa maddesini ve 2802 sayılı kanunu gerekçe olarak gösteren ve bankada mağdur olmamızı sağlayan ve bizi mağdur edenleri koruyan hakim Fatma Coşkun'un 2802 sayılı kanunun 68. maddesi gereği  gereğince tecziyesini,

             Gereği yapılmadığı veya yasal süresi içerisinde cevap verilmeyerek mağduriyetimizin giderilmediği takdirde 15.01.2016 tarihli dilekçemizde belirttiğimiz mağduriyetler için Başbakanlığınıza dava açılacağının bilinmesini,

            Arz ederim. 16.02.2016                                                                                        

 

                                                                                                                            Mustafa DEMİR

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINA  


         Başbakanlık Makamına verilen 15.09.2015 tarihli dilekçem üzerine vermiş olduğunuz 28.01.2016 tarih ve E.5383 sayılı cevabınız, 12.02.2016 tarih ve 2016/401 Muh. numaralı Başbakanlık Makamına açılan davada kaytlarınızda bulamadığınız yardım yazışmaları kullanılmıştır. Gerçeğin inkarı Dinin inkarı olduğundan siz sözünüzü tutmadığınız için bizim hala mağduriyetimizin devam ettiğini, sizin yalanınızın bizi bağlamayacağını ama sizin dininizi ilgilendirdiğini, gerçek dindar olmanız halinde bizi icraya vermenizi değil hastamızı ziyaretinizi ve mağduriyetimizi gidermenizi beklerdik. Halktan toplanan yardım paralarını siyaseten peşkeş çekmeniz nedeniyle biz parasızlıktan hastamızı tedavi ettiremez, icra ve mahkemelerle uğraşırken emniyet teşkilatı personelinin Diyanet Vakfı paralarıyla yanımızda tedavi olmasını asla unutmayacağız.

        Bilgilerize arz ederim. 16.02.2016                             

                                                                                        

                                                                                     Mustafa DEMİR
                                                                                                                        Emekli VHKİ

12 Şubat 2016 Cuma

BAŞBAKANLIK - İDARİ DAVA


ANKARA  İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

Gönderilmek üzere

 OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

                                                                                 

 

DAVACI                                :  Mustafa DEMİR
 

DAVALI                                :  BAŞBAKALIK - ANKARA

 

DAVANIN KONUSU           :    Tam Yargı Davası.

 

İDARİ İŞLEM                  : Başbakanlık Makamına verilen 15.01.2016 tarihli dilekçemiz 19.01.2016 tarihinde Bimer aracılığıyla Adalet Bakanlığına iletilmesi üzerine Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün 29.01.2016 tarihli olumsuz cevabı nedeniyle Başbakanlığa bağlı bir kamu Bankası olan Vakıfbank'ın hukuksuz icrasının devam etmesi ve Citibank'a ait ödenmiş dosyanın hukuksuz olarak TÜRKASSET aracılak şirketine devri nedeniyle rahatsız ve tehdit edilmemiz. Ayrıca 15.09.2015 tarihli Akparti Genel merkezine dilekçemiz üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı'nın tüm eski evrakları yok sayarak herşeyi inkar etmesi üzerine.

 

TEBLİĞ TARİHİ                 :  03.02.2016

 

DAVANIN İZAHI                :  Oğlum Halil DEMİR’in 06.08.2004 tarihinde  ağır yaralanmalı trafik kazası sonrası yaşananlarla ilgili davalarda  RÜŞVETLE  mağdur edildik. İlişikte sunulan Emniyet Amirliği resmi yazısında 08.08.2004 tarihinde oğlum suçlu olarak Savcılığa sevk edilmiştir. Resmi evrak Savcı imzasıyla teyitlidir. Oysa Savcıya oğlumun suçluluk evrakını veren Emniyet Amiri ve Trafik polisi resmi ifadelerinde Kaza raporunun 09.08.2004 tarihinde verildiğini iddia etmektedir. Benim müracatım üzerine yapılan uyduruk soruşturma sonrası açılan idari dava daha sonuçlanamamıştır. Zira benim adıma rapru almaya gelen komşum Eczacı Cihat Barbaros Ayata'ya bu rapor verilmediği gibi bu raporun  olduğu çeşitli yalanlarla inkar edilmektedir. Karakol ve Emniyet Amirliği Polisleri de bu raporun olduğunu doğrulamasına rağmen bu rapor bir türlü bulunamamaktadır. Adalet Bakanlığı durmadan Hiç kimsenin yargı yetkisini kullananlara emir ve talimat veremeyeceğini iddia ededursun Bala'nın Kuyumcusu Abdulkadir Kılıç'ın verdiği rüşvet karşılığı Oğlumun gerçek raporu yok edilmiş, tanıklara yalan söyletilerek hiçbir kusuru olmayan oğlum emir ve talimatla suçlu edilmiştir. Yalan söylettiği tanıkların yalanı ortaya çıkınca bu defada kiracısı olan Savcı Murat Gökhan Tahtakılıç'ı 2006/113 nolu davamıza emir ve talimatla görevlendirerek yalan söylediği anlaşılan tanıkların yeniden dinlenmesini engellemeyi başarmıştır. Oğlum hala bakanlığın olmadığını iddia eddiği rüşvet karşılığı verilen emir ve talimatla suçludur. Rüşvetle ilgili davalarımız halen devam ediyor. Anayasa Mahkemeside makul süre için açtığımız davayı davalar devam ettiği halde delil yok diyerek reddetmiş ve 12 yıldır devam eden davada makul süreyi görmezden gelmiştir. Anayasa Mahkemesi beş yılı geçen davalarda tazminata hükmetmesine rağmen bu kararın emir ve talimatla olduğundan bizim hiç şüphemiz kalmamıştır.

            Ülkemizdeki hukuksuzluk üzerine 15.09.2015 tarihli Akparti Genel Merkezine Başbakanımıza sunulmak üzere verdiğim dilekçeme Diyanet İşleri Başkanlığı 28.01.2016 tarih ve E.5383 sayılı cevabında herşeyi inkar ederek benim yardım talebimin hiç olmadığını iddia etmiştir. Oysa benim Diyanet Vakfına müracaatım ve onun Genel Merkeze gönderile ve genel merkezim istediği teminat yazısı ilişiktedir. Bunlara rağmen Diyanet ikinci eşinin ahlaksızlığından mağdur olan eski Hac Dairesi Başkanı M.Zeki Arslan'a yardım üstüne yardım yaparken benim yardım talebimi yok saydığı gibi borç verilmesi talebimide Emsal teşkil edeceğini öne sürerek Red etmiştir.

Benim Vakıf Müfettişlerini sıkıştırarak aldığım yardım yazısıyla bizzat benim yazdığım Kaymakamlık oluru ile aldığımm küçük yardımda iyi niyetimle geri ödeme talebim ve mahkemenin Rüşvetle reddi nedeniyle rezalete dönüşmüş, benim oğlumun kazası Diyanet'in Dinsizlerini ilgilendirmediği için Kınama cezasıyla birlikte birde icraya verildim. Sonradan öğrendimki bana yardım etmiş olan Müftü Koçak benim oğlumla ilgilenip Vakıf işleriyle ilgilenmediğimi bildiği için Kaymakama tarih ve sayısız başka bir olur imzalatarak benim olurun yerine kullanmış. Benim Vakıf yazısını da, kararıda yok ederek benim yardımı banka hesaplarına bana girdirdiğini söylemesine rağmen hiç Banka hesabına girdirmeyerek Borç haline getirmiş. Bununla da yetinmeyerek Kars'ta bir camiye topladığı yardımıda bana borç verdiğini iddia etsede ben o tarihte görevden ayrıldığım için Müfettiş kabul etmemiş. Müfettiş'in raporunda bu yardım-borç meselesinin bayağı çarpıtıldığı açıkça görülmedir. Ben ayrılırken dosyayı teslim ettiğim memur Abdulselam Dursun'da benim aldığım yardımla dosyadaki yardımın aynı olmadığını, ben dava açınca da Diyanetin bu dosyayı iki müfettişle aldırdığını iddia etmektedir. Dosya ahlaksız bir şekilde yok edildiğinden ve benim sözüm gereği yardımı borç haline getirdiğimi, borcumuda verdiğim söz gereği mahkeme bitiminde ödeyeceğimi söyleme rağmen kınama cezasıyla birlikte birde icra yedim. Diyanet'in yardımını beklerken cezasını yedim. Şimdi ise kalkmış herşeyi inkar ediyorlar. Kimse kusura bakmasın. Gerçeği inkar Dini inkardır.

            Diyanet böyle dinsiz davranırsa Bankalarda elbette Vicdansız ve ahlaksız davranır. Bu dava da Başbakanlık'a bağlı bir kamu bankası olan Vakıfbank'ın İcra davasıdır.            2007 yılında icralık olan Vakıfbank Kredi kartım yasal olarak maaşımdan kesilmiş ve 2008 yılında bitirilmiştir. Hukuken borç bitmesine rağmen ve ülkemizde hukuk hakimlerin keyfine kaldığından isteyen istediği kararı verdiği ve Bakanlıkça da korunduğundan bu icra Mahkemeye taşınınca 11 icra hukuk mahkemesi icranın işlem yapmadığına karar vererek bana da Avukatlık ücreti yülemeyi başarmıştır. Bu konu Anayasa mahkemesine taşınınca da Anayasa Mahkemesi 2014/7218 sayılı kararında Banka Avukatını kurtarmak için hukuksuz olarak İdari Red Kararı verdi.

            Aynı şekilde Citibank İcra dosyasıda ödendiği halde o kamu bankası avukatı gibi ahlaksızca korunamayacağı bildiği için Varlık şirketine sattı. Çünkü Vatandaşı ne kadar soyarlarsa kar sayıyorlar bunu da hukuk okumuş, hukuk kimlikli hırsız ve dolandırılarla birlikte, vatandaşın hukuku bilmediğinde de faydalanarak tehdih ve korkutma yaparak çok iyi başarıyorlar. benim gibi yasal olarak üzerlerine gelenleride Savcıları satınalmak suretiyle susturup tehdit ve şantajlarına devam ediyorlar. Benim Citibank dosyam bu defa da TÜRKASSET adlı bir varlık şirketine satılmış. İcra ile tehdit ediliyorum. İcraya verin diyorum, veremiyorlar. Ama benim kendilerine borcum olduğunu ileri sürerek Bankalarla olan işlerimi bozmaya çalışıyorlar. Bu da balık baştan kokar hesası Diyanet Dinsiz olunca Bankalar da Allahsız olmakta bir sakınca görmüyor. Bunların üzerine gitmesi gereken Adalet Bakanlığı'da hiçkimsenin yargı yetkişini kullananlara emir ve talimat vermeyeceğini yada bu hukuksuz kararların hakimin yargı yetkisi olduğunu iddia ediyor. Kimse kusura bakmasın Benim icra emri itirazıma Avukatın ödeme muhtarısa itaraz etti ve icrada herhangi bir işlem yapılmadı kararı açıkça hukuk yetkisinin kötüye kullanılmasıdır. Bu 2802 sayılı Hakim ve Savcılar Kanunun 68/c ve 68/e maddelerinin açıkça ihlalidir.Buna sahip çıkan bakanlık yetkilileride görev ye vetkilerini açıkça kötüye kullanmaktadır. Anayasa Mahkemesi de kararında Kamu bankası Avukatının talimatıyla karar vermiş ve aynı suçu işlemiştir. Ankara 11 İdare Mahkemesi de Aynı şekilde Kamu Bankası avukatının talimatıyla hemde iki defa karar vermiştirki bu Hakimler ve Savcılar kanunun 69 maddesi gereğince 68/e maddesinin iki defa ihlalidir. Hakim ve Savcılar Yüksek Kuruluna müracaatta bulunulmasına rağmen hiçbir işlem yapılmayarak dilekçem Kamu Bankası Avukatının talimatıyla Sümenaltı edilmiştir.

            Bu hukusuzlukları Başbakanlık Makamına bildirmeme rağmen Başbakanlık Bimer aracığıyla benim Şikayetimi Adalet Bakanlığına iletmiştir. Adalet Bakanlığı'da her zaman olduğu gibi görevini yapması gerekirken çocuk avutur gibi Hiçkimsenin yargı yetkisini kulallananlara emir ve talimat vermeyeceğini ileri sürmekte ve bu hukuksuz kararları hakimin yargı yetkisini kullanması olarak görmektedir. Bu nedenledirki Adalete olan güven yitirilmiştir. Saygı da kalmamıştır.

HUKUKİ SEBEPLER            :  İdari Yargılama Usulü Kanunu, vs.

 

DEDİLLER                           : 2802 sayılı kanunun 68/c ,68/e ve 69 da belirtilen 68/e maddeleri.

 

NETİCE VE TALEP     : Bu hukuksuzluğa neden olan kamu bankasının Başbakanlığa bağlı olması ve Diyanet'inde Başbakana bağlı olması, Adalet Bakanlığınında bu hukuksuzluğa sahip çıkması nedeniyle Başbakanlık Makamına Dava açılmasına karar verilmiştir. Adalet Bakanlığı, benim Başbakanlığa verdiğim 15.01.2016 tarihli dilekçemi okuma zahmetine bile katlanmadan bizim aptal nasihatı dediğimiz bir cevap vermiştir. Hiçkimse beni icrada işlem yapılmadı, yada avukatın yazısına itiraz etti yalanlarıyla mağdur edemez. Beni hukuksuz icra ve hukuksuz telefon ve icra tehdidiyle rahatsız edemez. Diyanetin Dininin olmadığı bir ülkede Adalet beklemeyi ben artık aptallık olarak görmeye başladım. Bu nedenle Başbakanlık'a açtığım bu tam yargı davasında hukukzuz karar veren hakimlerin tecziyesini, hukuksuz olarak halen açık bulunan Vakıfbank Ankara16. İcra 2013/11949 sayılı dosyamın kapatılarak, dosya kapatılmıştır yazısının tarafıma verilmesini, hukuksuz şekilde İcra talebinde bulunan Vakıfbank Avukatı İshak Özbey'in Tecziyesini, onu korumak amacıyla hukuksuz karar veren 11 İcra Hukuk, Anayasa 2014/7218 Dosyası Hakimleri ve Ankara 11 İdare Mahkemesi hakimlerinin 2802 sayılı kanunun 68/c ve 68/e ile 69 da belirtilen 68/e madderinin uygulanmasını 2802 sayılı kanunun 76. maddesi gereğince İhbar ve Şikayette bulunuyorum.

            Citibank'ın İstanbul 3. İcra da bulunan 2007/13558 Dosyasınında kapatılarak, dosya kapatıldı yazısının tarafıma gönderilmesini, ödendiği halde haksız icra tehdidinde bulunan  Gülbahar, Profilo Plaza, 34394 Şişli/İstanbul adresinde mükim Türkasset Varlı Yönetimi avukatlarının elinde bulunan dosyamın alınarak imhası, müracaat ettiğim halde aldığı rüşvet ve talimatla dosyama ulaşamayan İstanbul Savcısının da Türkasset avukatlarıyla tecziyesini,

            Diyanet İşleri Başkanlığının dosyayı alarak gerçeği inkar eden yetkilierinin tecziyesinin sağlanmasını,

            Bu bir Tam Yargı davası olduğundan İki (2) Lira Maddi, Bir (1) Lira Manevi olmak üzere toplam Üç (3) lira Tazmimat ödenmesine karar verilmesini,

            Daha önce açtığım davalar hukuksuz gerekçelerle reddedilerek mahkeme masrafının üzerime yüklenmesi, Diyanetin ahlaksız bir şekilde bana yardım yerine İcraya vermesi nedeniyle bu mahkeme masraflarının doğrudan üzerime yüklenmesini,

             Alınacak tazminatların maddi olanlarının oğlumun Onur Belgesi ve takdir belgesiyle birlikte Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Başbakanımıza, manevi tazminatında oğlumun Teşekkür Belgesiyle Diyanet İşleri Başkanına oğlum adına kurulan HALDEM Derneği aracılığıyla sunulacağının, tazminata hükmedilmemesi halinde de kararınızla birlikte bu miktarın tarafımda ödeneceğini ve belgelerin sunulacağını, Zira oğlum Halil kazadan önce okul birincisi ve Bilgisayar Mühendisi adayıydı. Şimdi ise maddiyatı tanımıyor. Ayağa kalkamıyor ve yürüyemiyor.

            Arz ve talep ederim. 12.02.2016

 

 

 

                                                                                               

Mustafa DEMİR

                                                                                                                                 Davacı



E K L E R      :

1-29.01.2016 tarihli Adalet Bakanlığı yazısı

2-15.01.2016 tarihli Dilekçe

3-08.08.2004 tarihi Bala Emniyeti yazısı

4-Müşteki Mustafa Demir İfade tutanağı

5-Tanık C.barbaros Ayata İfade Tutanağı

6-Sanık Ali Mülayim İfade Tutanağı

7-Sanık Mustafa Güdek İfade Tutanağı

8-2006/113 17/10/2006 Duruşma tutanağı

9-2014/3684 Anayasa mahkemesi kararı

10-15.09.2015 tarihli dilekçe

11-28/01/2016 tarih ve E.5383 saylıl Diyanet yazısı

12-01.12.2004 tarihli yardım Dilekçesi.

13-06.12.2004 tarihli Şube yazısı

14-12.07.2005 tarihli şube yazısı

15-Mustafa Demir İfade tutanağı

16-Müfettiş Raporu Sonuç Bölümü.

17-İcra Emri

18-Bala kaymakamlık yazısı

19-Ödeme Muhtırası

20-16 İcra Ödeme Emri

21-Gerekçeli karar ve şerhi

22-Yargıtay kararı

23-Anayasa alındı belgesi.

24-İstanbul savcılığı dilekçesi ve eki.

25-HSYK Dilekçesi.

26-Anayasa Kararı

27-1.7.2015 Dava Dilekçesi

28-11 İdare Kararı

29-Dava Yenileme Dilekçesi

30-11. İdare 2. Kararı.