ANKARA 16.İDARE
MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
Gönderilmek üzereOSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
Esas:2016/2751 Karar:2016/2052
DAVACI : Mustafa DEMİR
DAVALI : BAŞBAKALIK - ANKARA
DAVANIN KONUSU : Tam Yargı Davası.
İDARİ
İŞLEM : Başbakan'a
(Ak parti Genel Merkezine) vermiş olduğum
15.09.2015 tarihli dilekçemize Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel
Müdürlüğü'nün 23.02.2016 tarihli 2016-E.1831/13880 sayılı yazılarıyla olumsuz
cevap verilmesi ve Başbakanlık Makamına vermiş olduğumuz 15.01.2016 tarihli
dilekçemizde belirtilen mağduriyetlerimizin giderilmemesi üzerine açılan İdare
Davamız Ankara 16. İdare mahkemesince bazı eksikliklerin giderilmesi amacıyla
geri iade edilmiş ve dilekçenin yenilenmesi talep edilmiştir. İstenilen
eksiklikler giderilmiş olup dava dilekçesi yenilenerek ilişikte sunulmuştur.
Genel yekünde ve Ankara 2. Aile Mahkemesince tesbit edilen Tazminat ve Bakıcı
ücretinin RÜŞVET VE ADİL YARGILAMA YAPILMADIĞINDAN
eksik tespit edilen Tazminatın hangi kalemlerde oluştuğunun istenilmesi üzerine
yenilenen dilekçedir. Yenileme dilekçesi olduğundan ücret alınmayacaktır.
TEBLİĞ
TARİHİ : 26.07.2016
DAVANIN
İZAHI : Ankara
16. İdare Mahkemesinde 2016/2751Esas ,
2016/2052 Karar nolu RÜŞVET VE ADİL
YARGILAMA YAPILMADIĞI gerekçesiyle
açılan davada 1.671.000 liranın hangi kalemlerden oluştuğu istenmektedir.
Ankara 2. Aile Mahkemesi 2012/130 Tal. 2012/133 Esas kararıyla Dava dosyasına
2.228.000.-(İkimilyonikiyüzyirmisekizbin) lira değer biçmiştir. Oğlum Halil
Bala Asliye Ceza Mahkemesinin 2006/113 nolu dosyasında 2/8 oranında haklı
bulunduğundan ¼ oranında Tazminata hükmedilmesi talep edildiğinden Mahkemede bu
talebe uyarak 557.000.-(Beşyüzelliyedibin) lira tazminata hükmetmiştir. Rüşvet
ve Adil Yargılama yapılmadığından oğlumun ¾ Tazminat hakkı gasbedilmiştir ve bu
da 1.671.000.- (Birmilyonaltıyüzyetmişbirbin) liradır. Bu Aile Mahkemesinin
kararı Ek 29 olarak dosyaya eklendiği halde Mahkeme bunu görmezden gelerek
1.671.000.- Liranın hangi kalemden oluştuğunu sormuştur. Dava dilekçemizde de
açıkça belirttiğimiz gibi “Halbuki bu davamız İlk ve gerçek raporumuz
kaybedilmese, Tanıklara, bilirkişiye, Hakim ve Savcılara Rüşvet verilmese, Adil
bir yargılama yapılmış olsa 2.280.000.-(İkimilyonikiyüzseksenbin) Lira ile
sonuçlanacaktı”diye açıça belirtmemize rağmen Mahkemenin bunu görmezden
gelerek hangi kalemden oluştuğunun belirtilmesini istemesi Davayı sulandırmak
maksadı taşımaktadır. Bu nedenle, Trafik Polisinin Savcının talimatıyla gerçek
raporu Rüşvetle kaybetmesi, şikayetimiz üzerine alınan Bilirkişiye RÜŞVETLE
Polisten daha kötü rapor hazırlattırılması, ilk duruşmamızın Polis zoruyla
uzaklaştırılarak Öğle tatilinde gördürülmesi ve bu sahte evraklarla hazırlanan
Bilirkişi raporunun Mahkemeden onaylattırılarak bizden gizli olarak Ankara Adli
Tıp Kurumuna da onaylattırılması, yalan söyletilen tanıkların yalanının
anlaşılması üzerine Rüşvet veren Kuyumcunun kiracısı Savcının dava duruşmasına
girerek bu yalancı tanıkların yeniden dinlenmelerinin engellenmesi “Adil
Yargılama yapılmadığımın” açık delilleridir. Adil yargılama yapılmadığından
bize ödenmesi gereken ve yenilenmesi istenen dilekçede talep edilen 1.671.000.-
Lira Ankara 2. Aile Mahkemesinin 29. evrak sırasında sunulan kararında açıkça
belirtildiği gibi Tazminat ve Bakıcı ücretlerinden oluşmaktadır.
Karşı taraf tüm bu rüşvet ve
hukuksuzluğu bize tazminat ödememek için yaptırmaktadır. Davamız süresince
devam eden hukuksuzluk nedeniyle mağduriyetimiz Adalet Bakanlığının Rüşvet
alarak görevini kötüye kullanan Savcı ve Hakimlere sahip çıkmasında
kaynaklanmaktadır. Trafik Polisinin aldığı rüşvet nedeniyle gerçek raporu
kaybettiğinden, Rüşvet ve Adil yargılama yapılmadığından mağdur edildiğimiz ve
uzun süre davamız sonuçlandırılmadığından Trafik suçlarında köprü ve
otoyollarda kaçak geçen sürücülere ceza uygulandığı gibi bize rüşvetle eksik
ödenmek istenen 1.671.000.- Lira Tazminat ve Bakıcı ücretinin ceza olarak onbir
katı olan 18.381.000.-(Onsekizmilyonüçyüzseksenbirbin)Liranın Devlet tarafından
ödenmesinini talep ediyoruz. Devletin bizi mağdur edenlere rücu hakkı kendisine
aittir.Bu nedenle genel yekün değişmiş olup tereddütsüz
19.203.000.-(Ondokuzmilyonikiyüzüçbin) liradır.
Olayların olayların oluş sırasına göre özeti istenilmekte olup
olaylar şöyle gelişmiştir: 1- Ceza davaları, 2- Tazminat davaları, 3-
Soruşturmalar ve İdare davaları:
1-CEZA
DAVALARI: Kazanın kaldırımda olduğu ve suçu baba Ahmet Çalış’ın
üstlendiği bize bildirildiğinden biz ağır olan hastamızla ilgilendik. Karakolda
savcı geldikten sonra Kuyumcu Abduladir Kılıç tarafından RÜŞVET verilmek
suretiyle baba Ahmet Çalış adına düzenlenen Kaza Tesbit Tutanağı “Yok” edilerek
oğlu adına yeniden sahte evraklar ve bir kaza tutanağı hazırlanmış, oğlum
suçsuz iken suçlu gösterilmiştir. Bizim olayı 1,5 ay sonra öğrenmemiz üzerine
yasal işlem başlattık. Halende işlemlerimiz sonuçlanmamıştır.
İlk olarak Bala Asliye Ceza
mahkemesinde 2004/95 sayılı Adaleti Yanıtma davası açılmış ve 2005 yılında bir
ay ceza verilerek ve oda ortadan kaldırılarak sonuçlandırılmış yapılan temyizde
red edilerek sonuçlandırılmıştır. Dava sırasında daha önce yalan söyletilen
tanıklar yalanlarından vazgeçmesine, adaleti yanıltan kişininde yalan söyleyen
Ahmet Çalış ile birlikte Savcı ve Polislere Rüşvet veren Kuyumcu Abdulkadir
Kılıç olduğunun anlaşılması üzerine, bu davaya bakan hakim hakkında Ankara 3.
İdare Mahkemesinde 2013/2105 Esas numarası ile dava açılmış olup bu dava henüz
sonuçlanmamıştır. Danıştayda temyiz edilmiştir. Temyiz devam etmektedir.
Benim
şikayetim üzerine Rüşvet alan Savcı tarafından Bilirkişi alınarak keşif
yapılmış ve bu keşif sonucu polisten daha kötü bir rapor hazırlattırılarak
Polis ve Emniyet Amiri soruşturması kapatılmıştır. Benim nüfusumu öğrenen
bilirkişi kendisine rüşvet veren Kuyumcunun yanına gitmiş ve ben bunu
bilirkişinin amirine iletince rüşvet inkar edilememiştir. 2015 yılında Bala
Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan 2014/106 Esas nolu Mal kaçırma
davasına gönderilen bir dilekçe üzerine 2016 yılında bilirkişiye hakaret
ettiğime dair hakkımda bilirkişi davacı olmamasına rağmen Bala Asliye Ceza
Mahkemesinde 2016/67 Esas dosya numarası ile bana dava açılmıştır. Bu dava da
devam etmektedir.
Bilirkişiye hazırlattırılan Rüşvet
karşılığı rapor karşılığında Bala Savcılığı bu raporu esas alan İddianame ve
Fezleke hazırlayarak Ankara 3. Çocuk Mahkesinde 2004/743 nolu dava açılmış, ilk
duruşmada hazır olmamıza rağmen Hakim ve Polisler tarafından mahkemede
uzaklaştırılarak öğle tatilinde mahkeme görülmüş ve bu rapor ve keşif kabul
ettirilerek, yeniden keşif yapılmasına gerek olmadığına karar çıkartılmış,
bizden gizli olarak bu karar da Ankara Adli Tıp Kurumunda karar çıkartılarak
bizden gizlenmiştir. 2. duruşma sonrası kanun değişikliği nedeniyle davamız
Bala Asliye Ceza Mahkemesine gelmiş ve 2006/113 Esas numarası ile ceza davası
açılmış, dava sırasında kuyumcu Abdulkadir Kılıç’ın kiracısı Savcı davaya
girerek yalan söyledikleri 2004/95 nolu davada ortaya çıkan yalancı tanıkların
yeniden dinlenmeleri engellenmiş, sahte evraklarla yeniden Ankara Adli Tıp
Kurumuna gönderilen dosyamız ikinci defa onaylanmış ve ilk kararda da haberimiz
olmuştur. Dosyanın Adli Tıp İhtisas Kurumuna gönderilmesi isteğimiz ret
edilerek haziran 2007 ayı duruşmasında oğlum tam haklı iken 2/8 oranında haklı bulunmuştur. Bu dosya da benim açık
talebime rağmen avukatım tarafından temyiz edilmeyerek sonuçlanmıştır.
Avukatımın belirttiğinin aksine tazminat davasında da bu karar esas alınmıştır.
2-TAZMİNAT DAVALARI:
Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde 2004/256 Esas Dosya Numarası ile tazminat
davası, 2004/257 dosya numarası ile mal kaçırma davası ile birlikte açılmış;
2007 yılında kaza yapan Murat Çalış’ın 18 yaşına girmesi nedeniyle 27.04.2007
tarihinde reşit olduğu için babası adına açılan 2004/256 esas nolu tazminat
davası ret edilmiş, 2004/257 esas nolu mal kaçıma davası da sıfat yokluğu
gerekçesiyle Red edilmişir. Yargıtayca 2004/256 esas numaralı tazminat davası
kararının 2008/7564 Esas Numaralı
kararıyla bozulması üzerine de Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde 2012/133 Esas
numarası ile yeniden tazminat davası açılmıştır. Bu dava gereği dosya Ankara 2.
Aile Mahkemesine Bilirkişi sıfatıyla yollanmış olup Mahkeme 2012/130 Tal.
2012/113 Esas nolu kararıyla dosyaya 2.228.000 (İkimilyonikiyüzyirmisekizbin)
lira değer biçmiştir. Dava neticesinde oğlumun 1/4 haklı olduğundan değer
biçilen tazminatın 1/4 kadar yararlandırılmasının uygun olacağı kanaati
bildirilmiştir. Mahkeme de 16.07.2014
tarihinde oğlum Halil 2/8 oranında haklı bulunarak Aile Mahkemesinin bu
kararına uyarak 557.000.-Lira
tazminatla sonuçlanmış, bu karar da temyiz edildiğinden halen Yargıtay 17.
Hukuk Dairesinde 2015/2148 dosya numarası ile beklemekdedir. 2004/256 dosya
numaralı mal kaçırma davası 2014/106 dosya numarası ile yeniden açılmış olup
lehimize tapu iptali ile sonuçlanmıştır. Bu karar da temyiz edildiğinden
Yargıtaydadır. Bu dosyaya dava sırasında gönderdiğim dilekçe üzerine bilirkişi
şikayetçi olmamasına rağmen bilirkişi müşteki addedilerek tarafıma bilirkişiye
hakaret davası açılmıştır. Bu dava devam etmektedir. Bilirkişi dürüst
davranmamış olup onun adına Adalet Bakanlığına da Tazminat Davası açılacaktır.
Bu nedenle davanın neticesi beklenmektedir.
3-SORUŞTURMALAR VE İDARİ DAVALAR: Kazadan 1,5 ay sonra
kazayı babasının değil oğlunun yaptığını, kazanın kaldırımda değil yol
ortasında meydana geldiğine dair sahte evrak düzenlendiğini öğrenince yasal
işlem başlattım. Polisler hakkında Ankara Emniyet Müdürlüğünce soruşturma
açıldı. Emniyet Amir Vekili ve kaza tespit Tutanağı hazırlayan Trafik Polisi
hakkında Bala Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı.
Jandarma da Uzman Bilirkişi alınarak savcılıkça yapılan keşif sonrası Rüşvetle
Trafik Polisinden daha kötü bir rapor hazırlattırılarak bu soruşturmalar
kapatıldı.
Kaza davamızın yeniden Bala’ya gelip Hakim’in açıkça taraf olması ve
hiçbir iddiamızın ısrarla kayıtlara geçirilmesinden kaçınılması üzerine (1.
Sınıf hukukçu olduklarından daha sonra önlerine konulacağını bildikleri fakat
biz bunu bilmediğimiz için) Hakimle bizzat tartışarak 7.3.2007 tarihinde Adalet
Bakanlığına ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna şikayette bulunarak İdari
işlem başlattım. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşma başlatıldıysa da bu
soruşturma hiçbir işlem yapılmadan oğlunun durumunu kabullenemiyor denilerek
sonuçlandırıldı. Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince bu soruşturma evraklarını
yasal olarak alınca mahkeme evraklarında bizde olmayan sahte evraklar
bulunduğu, Emniyetinde Rüşvet veren kişiyi rüşvet olmadığına tanık yapıldığını
görünce tekrar yasal işlem başlattık.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturmanın kapatılması üzerine
15.08.2007 tarihinde Ankara 14. İdare Mahkemesinde 2007/1921 esas dosya
numarası ile görevli Bala Savcıları ve Hakimleri hakkında sorşturmaya izin
verilmesi için İdari Dava açıldı. Adalet Bakanlığınca soruşturmaya izin
verilmeyerek red edildi. Bu dava Danıştay 5.Daire Başkanlığının 2008/6393 Esas
ve 2010/1776 karar numaralı kararıyla 26.03.2010 tarihinde onanındı. Adalet
Bakanlığına 15.10.2011 tarihinde yeniden müracaat ederek bu soruşturmaya izin
verilmemesinin bizi mağdur etmeye devam ettiğinin belirtilmesi üzerine Osmaniye
Adalet Komisyonunda 14.03.2012 tarihinde ifade vererek Rüşveti dile getirdim.
Bu soruşturma da hiçbir işlem yapılmadan “biz Cumhurbaşkanının soruşturmasını da kapattık” şeklinde cevap
verilince bizde sayın Cumhurbaşkanına 15.07.2012 tarihinde bu cevabı ihtiva
eden bir mektup daha gönderdik. 30.04.2008 tarihinde gönderilen bir mektup
üzerine Kadirli Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma açılmış ve davaların
devam ettiği gerekçesiyle bu soruşturma kapatılmıştı. Cumhurbaşkanlığına bu
dilekçe üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca 07.05.2013 tarih ve
2011/10324 sayılı bir cevap verilmesi üzerine konu HSYK’ya taşınmıştır. HSYK
ile yapılan bir dizi yazışma sonucu Hakim Fuat Pembeçiçek’in Dosyası ayrılarak
Ankara 3. İdare Mahkemesinde 2013/2104 esas numarası ile dava açılmıştır. Bu
davada 30.03.2015 tarihinde 2013/2015 esas 2015/492 karar numarasıyla hakim
hakkında somut herhangibir delilin bulunmadığı ileri sürülerek red kararı
verilmiştir. Bu karar da temyiz edilmiş olup halen danıştayda beklemektedir.
Diğer hakim ve savcılar hakkında HSYK tarafından 25.02.2014 tarih ve 2011/5550
sayılı yazıyla soruşturmaya izin verilmemesi üzerine 2014/3684 dosya numarası
ile Anayasa Mahkemesine taşınmıştır. Anayasa Mahkemesi 30.11.2015 tarihli
kararında dosyada mağduriyetin açıkça özeti yapıldığı halde olayların özetinin
yapılmadığını ve delil bulunmadığını ileri sürerek Red kararı vermiştir.
Ankara Emniyet Müdürlüğüne yeniden soruşturma açılmasını talep edince
önceki Rüşvet verenin rüşvet verilmediğine tanık, alanlarında biz almadık ifadesi yasal sorşturma kabul edilip,
yeniden soruşturma açılması red edilince Ankara Valiliği adına 20.02.2008
tarihli dilekçe ile 2008/276
esas/2009/996 karar numarasıyla bu davada da soruşturma Ankara Bölge İdare
Mahkemesine gönderilmiş, Ankara Bölge İdare mahkemesi dosyayı iade ettiğinden
yeniden 2010/280 esas numarasıyla dava açılmış bu dava da 2010/474 karar
numarasıyla soruşturmaya izin verilmeyince 05.08.2010 tarihinde temyiz
edilmiştir. Temyiz kararı da Danıştayca 2010/7685 Esas,2013/9336 karar
numarasıyla değitirilerek aleyhimize
onaylanınca 01.04.2014 tarihli dilekçe ile karar düzeltme talebine
bulunulmuştur. Dosya halen danıştayda karar düzeltme talebiyle beklemektedir.
2007 yılında Tazminat davamız red edilince aldığım krediler ve kerdi
kartlarım icralık olmuştur. Citibank, Vakıfbank, HSCBS ve Finansbank bankaları
tarafından icra işlemi başlatılmış, Zirrat ve Akbank’ta da kredi çekilerek
yüklü miktarda faiz ve masraf ödenmiştir. Bu ödediğim faiz ve masraflar T.C.
Kimlik numaramla kart merkezinde kolayca öğrenilebilinecektir. Ödediğim tedavi
giderlerinden çok faiz ve mahkeme masrafları ödemek zorunda kalınca borçlardan
kurtulmak amacıyla sürem dolar dolmaz emekliye ayrıldım ve güçlükle ancak
borçlarımı kapattım. Buna rağmen ödenmiş Citibak’a ait dosyam yüzünden
telefonla rahatsız edilmeye devam edilmekteyim. Son olarak Türkasset Varlık
Şirketine bu dosyanın satıldığını biliyorum. İcraya verme hakları olmadığından
rahatsız ederek birşeyler elde etmeye çalışıyorlar. Vakıfbank dosyası Ankara
25. İcra Müdürlüğünde 2007/8372 dosya numarasıyla ilk ödenen dosya olduğu halde
altı yıl sonra “Faizin Faizi” alacağı olduğunu ileri sürerek tarafıma Ankara
16. İcra Müdürlüğünde 2013/11949 dosya numarası ile ödeme emri gönderdi. Bu ödeme emrini mahkemeye taşıyınca Ankara
11. İcra Hukuk Mahkemesi 19.11.2013 tarih ve 2013/974 Esas,2013/1038 Karar,
2013/11949 16. icra Müdürlüğü kararıyla İcrada işlem yapılmadığı hukuksuz
gerekçesiyle ve Avukatın gönderdiği hukuki değeri olmayan yazıya itiraz
ettiğimi ileri sürerek hukuksuz bir karar verdi. Bu karar temyizde miktardan
red edilerek ve karar düzeltme yolu kullanılamayarak kesinleşti. Kesinleşen
karar Anayasa Mahkemesine taşındı. Anayasa davası devam ederken İşlem yapmayan
icra olmayan mobilyetime haciz yazısı gönderildi. Bu haciz yazısı hukuksuz
kararla HSYK’ya gönderildiyse de sümenaltı edildi. 2014/7218 dosya Numarasıyla
karar düzeltme hukuk yolu görmezden gelinerek
30.04.2015 tarihinde İdari red kararı verildi. Bu karar mağduriyetimizi gidermediğinden ve İcra
Hukuk Mahkemesi kararları dava edilebildiğinden Ankara 11. İdare Mahkemesinde
mağduriyetlerimizin giderilmesi için 01.07.2015 tarihinde dava açılınca
2015/1955 esas 2015/1093 karar numarasıyla HMK ve İdari Yargılma Usulünün 5.
maddesi görmezden gelinerek ayrı ayrı dava açılması talep edilerek dilekçenin
yenilenmesi talep edildi. Yapılan dilekçe yenilenmesimde kanun maddesi
hatırlatılınca kararında ısrar ederek 04.12.2015 tarihinde red kararı verildi.
Sonuç alınamayacağı ve hukuksuzluk açık olduğundan bu karar temyiz edilmeyerek
Başbakanlık Makamına 15.01.2016 tarihinde bir dilekçe verilerek mağduriytetimizin
Başbakanlık tarafından giderilmesi talep edildi. 29.01.2016 tarihli E.250/1497
saylı cevabi yazıda da Anayasayanın 138. maddesine atıf yapılarak ısrarla
hiçkimsenin mahkemelere emir ve talimat vermeyeceği vurgusu yapılıyordu. Daha
önce 15.09.2015 tarihinde de Ak Parti Genel Merkezine bir dilekçe verilerek
mağduriyetimizin giderilmesi istenilmişti. Her iki müracaatımıza da ayrı ayrı
olarak Anayasanın 138. maddesi hatırlatılarak kimsenin savcı ve hakimlere emir
ve talimat veremeyeceği gerekçesiyle bakanlıkça yapılacak işlem bulunmadığı
belirtilerek 23.02.2016 tarih ve E.183/13880 sayılı yazıyla dava ile ilgili
taleplerin doğrudan mahkemesine, yapılması talep ediliyordu. Yazışma ve davalar
halen devam etmektedir...
Açık bir şekilde Cumhuriyet Savcılarına RÜŞVET verilmek suretiyle EMİR
VE TALİMATLA oğlumun gerçek raporu kaybedilmiştir. Onca soruşturma ve davaya
rağmen Adalet Bakanlığınca ısrarla anayasanın 138. maddesi gerekçesiyle oğlumun
gerçek raporunu gizlemek için her türlü ahlaksızlılar deneniyor, gerçek raporun
RÜŞVET KARŞILIĞI kaybedildiği polisler tarafından açıkça ifade edilmesine
rağmen açılan davalar delil yok diye ahlaksızca red ediliyor, rüşvet alan ve
gerçek raporu kaybedenler, yalan söyleyen tanıkları koruyanlar, ev sahibi adına
davaya girerek davanın olumsuz sonuçlanmasını sağlayan ve bunu rüşvet karşılığı
yapan hakim ve savcılar açıkça korunuyordu. Bizim hukuk mücadelemiz halen devam
etmekte olup bu ülkeyi dava etme pahasına netice alıncaya kadar devam
edecektir. Onun için Adalet Bakanlığına değilde bu dava Başbakanlık Makamına
açılmıştır. Aynı şekilde Bilirkişi adına Adalet Bakanlığına ve rüşvet karşılığı gerçek raporu kaybederek, sahte
evrak hazırlayarak kazayı kaldırımdan yol ortasına alan polisleri koruyan ve
davası henüz sonuçlanmayan Ankara Valiliğine de açılacaktır. Rüşvet alanları
koruyanlar bunun bedelini mutlaka ödeyecektir.
Oğlum Halil DEMİR’in 06.08.2004
tarihinde ağır yaralanmalı trafik
kazası sonrası yaşananlarla ilgili davalarda
RÜŞVETLE mağdur edildik. Karakol
ve Emniyet Amirliği Polisleri'nin Rüşvetle kaybettiği rapor bir türlü
bulunamamaktadır. Adalet Bakanlığı açılan soruşturmalara ve davalara kimsenin yargı yetkisini kullananlara emir
ve talimat veremeyeceği iddiasıyla izin vermemektedir. Bala'nın Kuyumcusu Abdulkadir
Kılıç'ın verdiği rüşvet karşılığı Oğlumun gerçek raporu yok edilmiş, tanıklara
yalan söyletilerek hiçbir kusuru olmayan oğlum emir ve talimatla suçlu
edilmiştir. Yalan söylettiği tanıkların yalanı ortaya çıkınca bu defada
kiracısı olan Savcı Murat Gökhan Tahtakılıç'ı 2006/113 nolu davamıza emir ve
talimatla görevlendirerek yalan söylediği anlaşılan tanıkların yeniden
dinlenmesini engellemeyi başarmıştır. Oğlum hiçbir kusuru olmadığı halde Adalet
Bakanlığın olmadığını iddia eddiği rüşvet karşılığı verilen emir ve talimatla
suçlu bulunmuştur. Rüşvetle ilgili davalarımız halen devam ediyor. Anayasa
Mahkemeside makul süre için açtığımız davayı davalar devam ettiği halde delil
yok diyerek reddetmiş ve 12 yıldır devam eden davada makul süreyi görmezden gelmiştir.
Ülkemizdeki hukuksuzluk üzerine
15.09.2015 tarihli Akparti Genel Merkezine Başbakanımıza sunulmak üzere
verdiğim dilekçeme(Ek:1) Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden 2014/106
nolu dilekçemide ekledim ve hukuksuzluğun giderilmesini istedim(Ek:2)Bu
dilekçeme Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü davaların devam ettiğini
ve Anayasanın 138. maddesini gerekçe göstererek olumsuz cevap verdiğinden bu
dava oluşmuştur. (Ek:3)
Kaza kaldırımda gerçekleşmiş olup
ilk etapta kazayı baba üstlenmiş ve karakolda ifade vermemiş hakkında tutanak
tutularak savcılığa sevk edilmiştir. Savcılık, Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın beni
davacı ettirmeyeceği iddiasıyla ve rüşvetiyle Ahmet Çalış'ın ifadesini
almış(Ek:4) ve karakolda da daha önce ifade vermiş gibi işlem yapılmış ve ifade
vermeyeceğine dair tutanağın aynı saatinde ifadesi alımış gözükmektedir. oysa
polisler bu ifadesini Cumartesi değil, Pazar gecesi savcı ikna edildikten
sonra, hem kendisinin hemde oğlunun ifadesinin alındığını ve geriye dönük tarih
atıldığını belirtmişlerdir. Komşum Eczacı C.Barbaros Ayata'nın pazar gecesi
gelip Ahmet Çalış adına tutanağı istemesi üzerine Amir Vekili Ali Mülayim'le
atışmış ve bu tutanağı alamamıştır.(Ek:5) Karakolda tanık Can Gürbüz'ün ilk
ifadesi yok edilmiş, Tanık kepçeci Mustafa Yaşar'ında ifadesi
değiştirilmiştir.(Ek:6) Tanık Mekin Öktem Emekli Polis olması nedeniyle ifadesi
değiştirilememiş,(Ek:7) Ahmet Çalış bu nedenle suçu üstüne alamamış ve oğlunun
üstüne atarken de iki tanığa yalan söyletmek suretiyle oğlum suçsuz iken suçlu
gösterilen Emniyet Amirliği yazısı yazılmıştır.(Ek:8)
Benim bu tutanağa itirazım üzerine
Amir Vekili Ali Mülayim yalan ifade(Ek:9) vermiş ve emekliye ayrılmıştır.
Trafik polisi Mustafa Güdek'in hazırladığı ilk tutanağı rüşvetle değiştirmiş, resmiyette
Pazar günü savcıya verildiği görülen
rapor, gerçekte pazartesi günü yazıldığı, bu rapordaki yanlışlıklar yüzünden
polislerin karşı çımasıyla raporun yeniden düzenlendiği karakol polislerince
ifade edilmektedir.(Ek.10)Polisler, Amir vekili Ali Mülayim ve Trafik Polisi
Mustafa Güdek'in yalan söylediğini,
evrakları rüşvetle değiştirdiğini söylemesine rağmen hiçbir polis ifadeye
çağrılmamıştır ve halen de çağrılmamaktadır. Benim şikayetim üzerine tanık Can
Gürbüz(Ek:11) ve Büşra Yıldırım(Ek:12) ifadeye çağrılmıştır. Tanık Can Gürbüz
yalan ifade verirken Tanık Büşra Yıldırım açıkça kazanın kaldırımda
gerçekleştiğini söylemektedir.
Bunun üzerine savcı hazırlık
aşamasında keşif yapmıştır.(Ek:13) Keşif sırasında Tanık Mustafa Yaşar ve Can
Gürbüz yalanlarına devam ederken, Tanık Büşra Yıldırım ve tanık Mekin Öktem
bunların yalanlarını açıkça ortaya koymuştur. Buna rağmen bilirkişi Abdullatif
Öztürk Raporunu kepceci Mustafa Yaşar'ın yalan ifadelerine
dayandırmıştır.(Ek:14) Bunu yaparkende yakın arkadaşı olan ve Aldığı rüşvetle
Antalya'ya tatile giden Mustafa Güdek'i korumuş ve Polis Memuru Turgut Kölük
aracılığıyla rüşvet almıştır. Bu Turgut Kölük'un değiştirilen evraklarda da
imzası vardır. tanık mekin Öktemin ilk ifadesinde olduğu gibi daha önce ifadeler
Ahmet Anaklı ile Yaşar Çakır tarafından alındığı sabittir.Bunun üzerine
Savcılık İddianamesini (Ek:15) ve Fezlekesini(Ek:16) bu rapora göre hazırlamış,
oğlum yalan ve rüşvetle haklı iken haksız edilmiştir.
Ankara 3. Çocuk Mahkemesinde
2004/743 nolu davamızdaki ilk duruşmamız öğle tatilinde biz polislerle mahkeme
önünde uzaklaştırılarak görülmüş ve hazırlanan bilirkişi raporu kabul
ettirilmiştir. (Ek:17) Ayrıca Adli Tıp Kurumundanda bu tutanağa göre Rapor
alınmış, bu rapor benden ve avukatımdan gizlenmiştir.(Ek:18) Bize Adli tıptan
oğlumun mağduriyet raporunu aldık.(Ek:19)
Bala'da devam eden 2004/95 nolu
Adaleti yanıltma davasında ceza davasında yalan söyleyen tanık Mustafa Yaşar
yalanlarından vaz geçmiş ve daha önce karakolda ve keşifte yalan ifade verdiğini
kabul etmiştir. (Ek:20) Bir sonraki duruşmada Tanık Can Gürbüz'ün Hakim Fuat
Pembeçiçek tarafından ankara 3. Çocuk Mahkemesi tarafından ifadesinin alındığı
ve yalanlarından vazgeçtiği bizziat Hakim Fuat Pembeçiçek tarafından ifade
edilmiştir. Daha sonra bu raporun kaybedildiği öğrenilmiş ve halen de
bulunamamaktadır. Aynı şekilde benimde 3. Çocuk Mahkemesinin talimatıyla ifadem
alınıp göderilmiştir.(Ek:21) Biz o gün nasıl ifade vermişsek bu günde aynı
ifadeyi veriyoruz ve mahkemelerde yapılan bu hukuksuzluğu asla kabul etmiyoruz.
Daha sonra kanun değişikliği
nedeniyle davamız yeniden Bala Asliye Ceza Mahkemesine gelmiş ve 2006/113 nolu
dava dosyası açılmıştır. 12.07.2006 tarihli duruşmamızdaki keşif talebimizin
bir sonraki celseye bırakılmasına rağmen (Ek:22) yalan söyletilen tanık yalanı
karşılığı Bala Belediyesinde işe alındığından bu defa da kaldırım çalışması
yapılarak ve çalışmaya kazanın olduğu yerden başlanarak olay yeri tahrif
edilmiş ve bu keşif olay yerinin değiştirilmesi nedeniyle gerçekleştirilememiştir.
Tanık Büşra Yıldırım 11.10.2006 tarihli duruşmada ısrarla kazanın kaldırımda
gerçekleştiğini söylerken (Ek:23), Kuyumcu Abdulkadir Kılıç kiracısı olan ve
benimde bitişiğindeki binada oturduğum savcı Murat Gökhan Tahtakılıç'ı rüşvet
karşılığı emir ve talimatla 17.10.2006 tarihli duruşmada yalancı tanıklar Can
Gürbüz ve Mustafa Yaşar'ın yeniden dinlenmesini engelliyor, karakol ve
keşifteki yalanlarının kabulünü istiyor ve hakimde bunu kabul
ediyordu.(Ek:24)Bu ahlaksız girişim bizi mağdur etmiştir ve halen de etmeye
devam etmektedir.
Bunun üzerine yalan ifade ve
evraklarla devam eden davamız Ankara Adli Tıp Kurumuna 2. defa gönderilmiştir.
2. raporun gelmesiyle bizim 1. raporda da haberimiz olmuştur.(Ek:25). Hakim
Mehmet Keskin Avukatımın dosyanın Adli Tıp İhtisas Kurumuna gönderilmesi
talebini reddetmiş ve Adli Tıp Kurumunun iki defa aynı raporu verdiğini gerekçe
göstererek oğlumu yalan ifadeler, sahte evraklar ve “Rüşvet karşılığı” yapılan
ahlaksızlıklarla haklı iken haksız bulmuştur.(Ek:26)
Bala Asliye hukuk Mahkemesinde devam
eden 2004/256 dosya numaralı Tazminat davamız da sıfat yokluğu gerekçesiyle
reddedildi(Ek:27). Yapılan İtirazda Yargıtayca bozularak (Ek:28)yeniden davamız
2012/133 dosya numarası ile başlamıştır. Ankara 2. Aile Mahkemesi 2014/130 Tal
ve 2012/133Esas sayılı dosyasıyla dava dosyamıza
2.228.000.-(İkimilyonkiyüzyirmisekizbin) Lira değer biçmiştir.(Ek29) Bu Aile
mahkemesini kararıyla Sigorta şirketine verilen Tedavi ücretleri
faturalarımızın dosyada olmadığı anlaşılmıştır. (Ek:30) Bala Asliye Hukuk Mahkemesi 15.09.2014 tarihli
gerekçeli kararıyla oğluma 557.000.-(Beşyüzelliyedibin) lira ödenmesine karar
vermiştir. (Ek:31). Bu karar karşı tarafça temyiz edilmiş olup halen dosya
Yargıtayda bulunmaktadır.
Bizim mahkemede yaşanan
olumsuzlukları 7.03.2007 tarhl dikeçemizle Hakimler ve Savcılar Yüksek kuruluna
taşımamız üzerine (Ek:32) Polis Memurları için Ankara Valiliğine açılan Ankara
12. İdare Mahkemesindeki davamız Danıştay 12. Dairesinde 2010/7685 E. ve
2013/9336 K. numarasıyla Karar düzeltilmesi talebimizin neticesini
beklemektedir. (Ek:33) Hakim ve Savcılarla ilgili dava dosyamızca Danıştay 5.
Dairesinin 2008/6393E.,2010/1776 sayılı kararıyla Adalet Bakanlığınca
sorşturmaya izin verilmediği gerekçesiyle reddedilmiştir. (Ek:34) Bu kararıda
Adalet Bakanlığına taşıyınca Hakimler ve Savcılar Kurulunca bir dizi yazışmadan
sonra Bala'dan Ceza İşleri Daire İşleri
Başkanlığına atanan hakim Fuat Pembeçiçek'in dosyası ayrılmış ve Ankara 3.
İdare Mahkemesinde 2013/2015 E., 2015/492 K. sayılı kararla reddedilmiş olup
(Ek:35) bu karar temyiz edilmiştir ve halen Danıştay'da beklemektedir. Diğer
hakim ve savcılarla ilgili dava Anayasa Mahkemesine taşınmış olup Anayasa
Mahkemesinin 2014/3684 sayılı kararıyla delil gösterilmediği gerekçesiyle reddedilmiştir.(Ek:36)
Bu kararda tekrardan hakimler ve savcılar Yüksek Kuruluna taşınmıştır. İşlemler
devam etmektedir.(Ek:37)
Vakıfbank'ın hukuksuz icrası
nedeniyle devam eden davamız mağduriyelerimiz ile birlikte Anayasa Mahkemesine
taşınınca Anayasa Mahkemesi 2014/7218 nolu dosyasında da İdari Red kararı
vermiştir. (Ek:38)Bu Karar Ankara 11. İdare Mahkemesine taşınınca da HMK ve
İdari Yargılama Usulü Kanunun 5. maddesine açıkça muhalefet edilerek iki defa
reddedilmiştir.(Ek:39) Bu karar Başbakanlığa mağduriyetimizin giderilmesi
amacıyla taşınınca da (Ek:40)Adalet Bakanlığı tarafından redededilmemiz üzerine
yaşadığımız mağduriyetlerin, sattığımız evin (Ek:41) ve bozulan sağlığımızın
bedeli olarak (Ek:42) bu dava oluştu.
Bu hukuksuzluklar nedeniyle Mahkeme
hakettiğimiz tazminatın ancak 1/4'ünü hakettiğimiz şekilde sonuçlanmıştır.
Geriye kalan 3/4 hakkımız Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın Karakolda, Emniyette,
Savcılıkta ve en son 17.10.2006 tarihli 2006/113 dolu davamıza bizzat
kiracısını girdirmek suretiyle Rüşvet, Emir ve Talimatla bizi zarara
uğratmıştır. Adalet Bakanlığı onca şikayet ve davaya rağmen izin vermeyerek
bizim mağduriyetimi gidermemiştir. Bu nedenle bu dava şikayetimizi yaptığımız
Başbakanlık Makamına açılmıştır. 1/4'le davamız 557.000.-(Beşyüzelliyedibin) TL
İle sonuçlanmıştır. Halbuki bu davamız İlk ve gerçek raporumuz kaybedilmese,
Tanıklara, bilirkişiye, Hakim ve Savcılara Rüşvet verilmese, Adil bir yargılama
yapılmış olsa 2.280.000.-(İkimilyonikiyüzseksenbin) Lira ile sonuçlanacaktı.
Bizim mağduriyetimiz sadece bununla
kalmamaıştır. Uzun süre devam eden tedavi nedeniyle yüklü miktarda para
harcanmıştır. Aylık 680.-(Eski 680.000.000) çalışan bir memur olarak iki yıllık
yaklaşık 24.000.-(eski 24.000.000.000)Lira Tedavi Parası harcamamaız bizi
perişan etmiştir. O dönemde evimi 14.000( 14.000.000.000) liraya sattığım
düşünürse bu rüşvet bizi çok çok mağdur etmiştir. Rüşvet Emir ve talimat
nedeniyle 2007 yılında tazminat davamız reddedilmiştir. Bu Karar Yargıtayca
bozulmuş ve dava yeniden başlamış olmasına rağmen Adil Yargılama yapılmadığında
Bankalardan almış olduğum Kredi ve Kredi kartlarım icralık olmuştur. Borçlarımı
erken ödeyebilmek için arkadaşlarım halen çalıştığı halde ben emekli olduğumdan aylık 1200 TL
Zarar etmekteyim. Evimi sattığım için kirada
oturduğumdan aylık 400 .-TL Kira ödemekteyim.
Mağduriyetlerimin giderilmesi için
Açılan 2014/7218 Nolu Anayasa Bireysel Başvuru Dosyası İdari Red Kararı ile
sonuçlanmıştır. Bu kararı Ankara İdare Mahkemesine Adalet Bakanlığı hasım
gösterilmek suretiyle (2015/1955E,2015/1093K) açılınca Mahkeme Hukuk Usulü
Muhakemesi Kanunun ve İdari Yargılama Usulü kanunun 5. maddesinin açık hükmüne
rağmen RED kararı vermiştir. Bizim bu Mağduriyetlerimizi 15.01.2016 tarihli
Dilekçemizle Başbakanlık Makamına iletmemiz üzerine bu dava oluşmuştur.
HUKUKİ
SEBEPLER : İdari Yargılama Usulü Kanunu, vs.
DEDİLLER : 2802
sayılı kanunun 68 ve 69. maddeleri.
NETİCE VE TALEP : Yukarıda açıkça izah edildiği
gibi bu bir Tam Yargı Davası olduğundan Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın Bala
Emniyetinde, Karakolunda, Savcılığında vermiş olduğu RÜŞVET'in, bizzat kiracısı
olduğuna benim tanık olduğum (aramızda sadece bir duvar vardı) kiracısı Savcı
Murat Gökhan Tahtakılıç'ı 2006/113 nolu dava duruşmamıza girdirerek Emir ve
Talimatla daha önce Karakolda, Savcılıkta ve Keşifte yalan söylettiği, Bala
Belediyesi Encümen Azası olması nedeniyle de söylettiği yalan karşılığı Bala
Belediyesinde işe aldırdığı, fakat 2004/95 nolu Adeti Yanıltma davasında yalan
söylediklerini kabul eden ve haklarında herhangi bir işlem yapılmayan Yalancı
tanıklar Kepçeci Mustafa Yaşar ve Can Gürbüz'ün yeniden dinlenmelerinin
engellenmesi nedeniyle meydana gelen 1.671.000.-(Birmilyon altıyüzyetmişbir)
Liranın cezaen onbir katı olan 18.381.000-(Onsekizmilyonüçyüzseksenbirbin) lira
Tazminat ve Bakıcı giderleri zararımın, 24.000.-(Yirmidörtbin) Lira Tedavi
giderlerimin, 14.000.- (Ondörtbin) Lira sattığım ev ücretimin, 35.000.-
(Otuzbeşbin) Lira mahkemelere ödediğim Faiz Masraf ve giderlerin, oniki yıllık
kira bedelim olan 48.000.-(Kırksekizbin) lira kira bedelimin ve borçlarımı ödemek için
erken emekli olduğumdam 60 yaşıma kadar olan emekli olduğum 46 yaşımdan
itibaren aylık 1200 .-Liradan k 201.000,-(İkiyüzbirbin) lira zararımın toplam olarak :
18.703.000.-(Onsekizmilyonyediyüzüçbin) Lira Maddi Tazminat; 12 yıldır davamız
Rüşvet,Emir ve Talimat ile Adil Yargılama ve Etkili Soruşturma yapılmadığından
yaşadığımız mağduriyetin ve bozulan sağlığımızın bedeli olarak; 500.000.-
(Beşyüzbin) Lira da manevi Tazminat olmak üzere toplam :
19.203.000.-(Ondokuzmilyonikiyüzüçbin)Liranın fazlaya ilişkin hakkımız saklı
kalmak kaydıyla kaza tarihinden itibaren Yasal faiziyle birlikte Maddi ve
Manevi Tazminat olarak tarafıma ödenmesini ve önceki reddedilen yargılama
giderleri ile birlikte yargılama giderlerinin davalı Başbakanlık İdaresine
yüklenmesi husunda gereğini;
Arz ve talep ederim. 27.07.2016
Mustafa DEMİR
Davacı
E K L E R :
1-15.09.2015 tarihli Dilekçe
2-14.09.2015 tarihli Dilekçe
3-23.02.2016 tarihli Adalet
Bakanlığı yazısı.
4-Sanık Ahmet Çalış İfade
tutanağı
5-Tanık C.barbaros Ayata İfade
Tutanağı
6-Mustafa Yaşar İfade Tutanağı
7-Sanık Mustafa yaşar ve Mekin
Öktem İfade Tutanağı
8-8.8.2004 tarihli Bala Emniyeti
yazısı
9-Ali Mülayim İfade tutanağı.
10-kaza Polis Tutanağı
11-Can Gürbüz ifade tutanağı
12-Büşra Yıldırım ifade tutanağı
13-Olay yeri keşif tutanağı
14-Bilirkişi raporu.
15-19.11.2004 tarihli İddianame
16-26.10.2004 tarihli Fezleke
17-17.3.2005 tarihli duruşma
tutanağı
18-11.7.2005 tarhli Adli Tıp
Raporu
19-29.06.2005 tarihli Adli Tıp
Raporu
20-02.03.2005 tarihli duruşma
tutanağı.
21-21.02.2005 tarihli talimat
ifade tutanağı.
22-12.07.2006 tarihli duruşma
tutanağı
23-11.10.2006 tarihli duruşma
tutanağı.
24-17.10.2006 tarihli duruşma
tutanağı.
25-05.04.2007 tarihli Adli Tıp
Raporu.
26-13.06.2007 tarihli Karar
27-27.04.2007 tarihli duruşma tutanağı
kararı
28-16.02.2009 tarihli Yargıtay
Kararı
29-05.06.2014 tarihli Aile
mahkemesi Kararı
30-08.05.2007 tarihli tedavi
ücretleri dilekçesi.
31-15.09.2014 tarihli Karar
32-7.3.2007 tarihli dilekçe.
33-01.4.2204 tarihli karar
düzeltme dilekçesi
34-26.3.2010 tarihli danıştay
kararı
35-30.03.2015 tarihli İdari
Mahkeme kararı
36-30.10.2015 tarihli 2014/3684
numaralı Anayasa kararı
37-04.04.2016 tarihli HSYK
Dilekçesi
38-30.04.2015 tarihli 2014/7218
numaralı Anayasa kararı
39-30.042015 ve 11.8.2015 tarihli
İdare Mahkemesi kararı
40-15.01.2016 Tarihli Başbakanlık
Dilekçesi
41-Tapu Sureti
42-Hemodiyaliz Raporu.
Not: Dava dosyası ekleri 09.06.2016 tarihli dilekçe ile
gönderildiğinden ve
Mahkeme dosyasında olduğundan bu dilekçe ekinde
gönderilmemiştir.
Mustafa
DEMİR
Davacı