26 Temmuz 2016 Salı

BAŞBAKAKANLIK İDARİ TAZMİNAT 2. YENİLEME


ANKARA  16.İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
Gönderilmek üzere
 OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
                                                             Esas:2016/2751  Karar:2016/2052                                                                                    

DAVACI                                :  Mustafa DEMİR
 
DAVALI                                :  BAŞBAKALIK - ANKARA

DAVANIN KONUSU           :    Tam Yargı Davası.

İDARİ İŞLEM                  : Başbakan'a (Ak parti Genel Merkezine) vermiş olduğum  15.09.2015 tarihli dilekçemize Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 23.02.2016 tarihli 2016-E.1831/13880 sayılı yazılarıyla olumsuz cevap verilmesi ve Başbakanlık Makamına vermiş olduğumuz 15.01.2016 tarihli dilekçemizde belirtilen mağduriyetlerimizin giderilmemesi üzerine açılan İdare Davamız Ankara 16. İdare mahkemesince bazı eksikliklerin giderilmesi amacıyla geri iade edilmiş ve dilekçenin yenilenmesi talep edilmiştir. İstenilen eksiklikler giderilmiş olup dava dilekçesi yenilenerek ilişikte sunulmuştur. Genel yekünde ve Ankara 2. Aile Mahkemesince tesbit edilen Tazminat ve Bakıcı ücretinin  RÜŞVET VE ADİL YARGILAMA YAPILMADIĞINDAN eksik tespit edilen Tazminatın hangi kalemlerde oluştuğunun istenilmesi üzerine yenilenen dilekçedir. Yenileme dilekçesi olduğundan  ücret alınmayacaktır.

TEBLİĞ TARİHİ                 :  26.07.2016

DAVANIN İZAHI                : Ankara 16. İdare Mahkemesinde  2016/2751Esas , 2016/2052 Karar nolu  RÜŞVET VE ADİL YARGILAMA YAPILMADIĞI  gerekçesiyle açılan davada 1.671.000 liranın hangi kalemlerden oluştuğu istenmektedir. Ankara 2. Aile Mahkemesi 2012/130 Tal. 2012/133 Esas kararıyla Dava dosyasına 2.228.000.-(İkimilyonikiyüzyirmisekizbin) lira değer biçmiştir. Oğlum Halil Bala Asliye Ceza Mahkemesinin 2006/113 nolu dosyasında 2/8 oranında haklı bulunduğundan ¼ oranında Tazminata hükmedilmesi talep edildiğinden Mahkemede bu talebe uyarak 557.000.-(Beşyüzelliyedibin) lira tazminata hükmetmiştir. Rüşvet ve Adil Yargılama yapılmadığından oğlumun ¾ Tazminat hakkı gasbedilmiştir ve bu da 1.671.000.- (Birmilyonaltıyüzyetmişbirbin) liradır. Bu Aile Mahkemesinin kararı Ek 29 olarak dosyaya eklendiği halde Mahkeme bunu görmezden gelerek 1.671.000.- Liranın hangi kalemden oluştuğunu sormuştur. Dava dilekçemizde de açıkça belirttiğimiz gibi “Halbuki bu davamız İlk ve gerçek raporumuz kaybedilmese, Tanıklara, bilirkişiye, Hakim ve Savcılara Rüşvet verilmese, Adil bir yargılama yapılmış olsa 2.280.000.-(İkimilyonikiyüzseksenbin) Lira ile sonuçlanacaktı”diye açıça belirtmemize rağmen Mahkemenin bunu görmezden gelerek hangi kalemden oluştuğunun belirtilmesini istemesi Davayı sulandırmak maksadı taşımaktadır. Bu nedenle, Trafik Polisinin Savcının talimatıyla gerçek raporu Rüşvetle kaybetmesi, şikayetimiz üzerine alınan Bilirkişiye RÜŞVETLE Polisten daha kötü rapor hazırlattırılması, ilk duruşmamızın Polis zoruyla uzaklaştırılarak Öğle tatilinde gördürülmesi ve bu sahte evraklarla hazırlanan Bilirkişi raporunun Mahkemeden onaylattırılarak bizden gizli olarak Ankara Adli Tıp Kurumuna da onaylattırılması, yalan söyletilen tanıkların yalanının anlaşılması üzerine Rüşvet veren Kuyumcunun kiracısı Savcının dava duruşmasına girerek bu yalancı tanıkların yeniden dinlenmelerinin engellenmesi “Adil Yargılama yapılmadığımın” açık delilleridir. Adil yargılama yapılmadığından bize ödenmesi gereken ve yenilenmesi istenen dilekçede talep edilen 1.671.000.- Lira Ankara 2. Aile Mahkemesinin 29. evrak sırasında sunulan kararında açıkça belirtildiği gibi Tazminat ve Bakıcı ücretlerinden oluşmaktadır.

            Karşı taraf tüm bu rüşvet ve hukuksuzluğu bize tazminat ödememek için yaptırmaktadır. Davamız süresince devam eden hukuksuzluk nedeniyle mağduriyetimiz Adalet Bakanlığının Rüşvet alarak görevini kötüye kullanan Savcı ve Hakimlere sahip çıkmasında kaynaklanmaktadır. Trafik Polisinin aldığı rüşvet nedeniyle gerçek raporu kaybettiğinden, Rüşvet ve Adil yargılama yapılmadığından mağdur edildiğimiz ve uzun süre davamız sonuçlandırılmadığından Trafik suçlarında köprü ve otoyollarda kaçak geçen sürücülere ceza uygulandığı gibi bize rüşvetle eksik ödenmek istenen 1.671.000.- Lira Tazminat ve Bakıcı ücretinin ceza olarak onbir katı olan 18.381.000.-(Onsekizmilyonüçyüzseksenbirbin)Liranın Devlet tarafından ödenmesinini talep ediyoruz. Devletin bizi mağdur edenlere rücu hakkı kendisine aittir.Bu nedenle genel yekün değişmiş olup tereddütsüz 19.203.000.-(Ondokuzmilyonikiyüzüçbin) liradır.

           Olayların olayların oluş sırasına göre özeti istenilmekte olup olaylar şöyle gelişmiştir: 1- Ceza davaları, 2- Tazminat davaları, 3- Soruşturmalar ve İdare davaları:

            1-CEZA DAVALARI: Kazanın kaldırımda olduğu ve suçu baba Ahmet Çalış’ın üstlendiği bize bildirildiğinden biz ağır olan hastamızla ilgilendik. Karakolda savcı geldikten sonra Kuyumcu Abduladir Kılıç tarafından RÜŞVET verilmek suretiyle baba Ahmet Çalış adına düzenlenen Kaza Tesbit Tutanağı “Yok” edilerek oğlu adına yeniden sahte evraklar ve bir kaza tutanağı hazırlanmış, oğlum suçsuz iken suçlu gösterilmiştir. Bizim olayı 1,5 ay sonra öğrenmemiz üzerine yasal işlem başlattık. Halende işlemlerimiz sonuçlanmamıştır.

            İlk olarak Bala Asliye Ceza mahkemesinde 2004/95 sayılı Adaleti Yanıtma davası açılmış ve 2005 yılında bir ay ceza verilerek ve oda ortadan kaldırılarak sonuçlandırılmış yapılan temyizde red edilerek sonuçlandırılmıştır. Dava sırasında daha önce yalan söyletilen tanıklar yalanlarından vazgeçmesine, adaleti yanıltan kişininde yalan söyleyen Ahmet Çalış ile birlikte Savcı ve Polislere Rüşvet veren Kuyumcu Abdulkadir Kılıç olduğunun anlaşılması üzerine, bu davaya bakan hakim hakkında Ankara 3. İdare Mahkemesinde 2013/2105 Esas numarası ile dava açılmış olup bu dava henüz sonuçlanmamıştır. Danıştayda temyiz edilmiştir. Temyiz devam etmektedir.

            Benim şikayetim üzerine Rüşvet alan Savcı tarafından Bilirkişi alınarak keşif yapılmış ve bu keşif sonucu polisten daha kötü bir rapor hazırlattırılarak Polis ve Emniyet Amiri soruşturması kapatılmıştır. Benim nüfusumu öğrenen bilirkişi kendisine rüşvet veren Kuyumcunun yanına gitmiş ve ben bunu bilirkişinin amirine iletince rüşvet inkar edilememiştir. 2015 yılında Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan 2014/106 Esas nolu Mal kaçırma davasına gönderilen bir dilekçe üzerine 2016 yılında bilirkişiye hakaret ettiğime dair hakkımda bilirkişi davacı olmamasına rağmen Bala Asliye Ceza Mahkemesinde 2016/67 Esas dosya numarası ile bana dava açılmıştır. Bu dava da devam etmektedir.

            Bilirkişiye hazırlattırılan Rüşvet karşılığı rapor karşılığında Bala Savcılığı bu raporu esas alan İddianame ve Fezleke hazırlayarak Ankara 3. Çocuk Mahkesinde 2004/743 nolu dava açılmış, ilk duruşmada hazır olmamıza rağmen Hakim ve Polisler tarafından mahkemede uzaklaştırılarak öğle tatilinde mahkeme görülmüş ve bu rapor ve keşif kabul ettirilerek, yeniden keşif yapılmasına gerek olmadığına karar çıkartılmış, bizden gizli olarak bu karar da Ankara Adli Tıp Kurumunda karar çıkartılarak bizden gizlenmiştir. 2. duruşma sonrası kanun değişikliği nedeniyle davamız Bala Asliye Ceza Mahkemesine gelmiş ve 2006/113 Esas numarası ile ceza davası açılmış, dava sırasında kuyumcu Abdulkadir Kılıç’ın kiracısı Savcı davaya girerek yalan söyledikleri 2004/95 nolu davada ortaya çıkan yalancı tanıkların yeniden dinlenmeleri engellenmiş, sahte evraklarla yeniden Ankara Adli Tıp Kurumuna gönderilen dosyamız ikinci defa onaylanmış ve ilk kararda da haberimiz olmuştur. Dosyanın Adli Tıp İhtisas Kurumuna gönderilmesi isteğimiz ret edilerek haziran 2007 ayı duruşmasında oğlum tam haklı iken 2/8 oranında  haklı bulunmuştur. Bu dosya da benim açık talebime rağmen avukatım tarafından temyiz edilmeyerek sonuçlanmıştır. Avukatımın belirttiğinin aksine tazminat davasında da bu karar esas alınmıştır.

            2-TAZMİNAT DAVALARI: Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde 2004/256 Esas Dosya Numarası ile tazminat davası, 2004/257 dosya numarası ile mal kaçırma davası ile birlikte açılmış; 2007 yılında kaza yapan Murat Çalış’ın 18 yaşına girmesi nedeniyle 27.04.2007 tarihinde reşit olduğu için babası adına açılan 2004/256 esas nolu tazminat davası ret edilmiş, 2004/257 esas nolu mal kaçıma davası da sıfat yokluğu gerekçesiyle Red edilmişir. Yargıtayca 2004/256 esas numaralı tazminat davası kararının  2008/7564 Esas Numaralı kararıyla bozulması üzerine de Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde 2012/133 Esas numarası ile yeniden tazminat davası açılmıştır. Bu dava gereği dosya Ankara 2. Aile Mahkemesine Bilirkişi sıfatıyla yollanmış olup Mahkeme 2012/130 Tal. 2012/113 Esas nolu kararıyla dosyaya 2.228.000 (İkimilyonikiyüzyirmisekizbin) lira değer biçmiştir. Dava neticesinde oğlumun 1/4 haklı olduğundan değer biçilen tazminatın 1/4 kadar yararlandırılmasının uygun olacağı kanaati bildirilmiştir. Mahkeme de   16.07.2014 tarihinde oğlum Halil 2/8 oranında haklı bulunarak Aile Mahkemesinin bu kararına uyarak  557.000.-Lira tazminatla sonuçlanmış, bu karar da temyiz edildiğinden halen Yargıtay 17. Hukuk Dairesinde 2015/2148 dosya numarası ile beklemekdedir. 2004/256 dosya numaralı mal kaçırma davası 2014/106 dosya numarası ile yeniden açılmış olup lehimize tapu iptali ile sonuçlanmıştır. Bu karar da temyiz edildiğinden Yargıtaydadır. Bu dosyaya dava sırasında gönderdiğim dilekçe üzerine bilirkişi şikayetçi olmamasına rağmen bilirkişi müşteki addedilerek tarafıma bilirkişiye hakaret davası açılmıştır. Bu dava devam etmektedir. Bilirkişi dürüst davranmamış olup onun adına Adalet Bakanlığına da Tazminat Davası açılacaktır. Bu nedenle davanın neticesi beklenmektedir.

3-SORUŞTURMALAR VE İDARİ DAVALAR: Kazadan 1,5 ay sonra kazayı babasının değil oğlunun yaptığını, kazanın kaldırımda değil yol ortasında meydana geldiğine dair sahte evrak düzenlendiğini öğrenince yasal işlem başlattım. Polisler hakkında Ankara Emniyet Müdürlüğünce soruşturma açıldı. Emniyet Amir Vekili ve kaza tespit Tutanağı hazırlayan Trafik Polisi hakkında Bala Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Jandarma da Uzman Bilirkişi alınarak savcılıkça yapılan keşif sonrası Rüşvetle Trafik Polisinden daha kötü bir rapor hazırlattırılarak bu soruşturmalar kapatıldı.

Kaza davamızın yeniden Bala’ya gelip Hakim’in açıkça taraf olması ve hiçbir iddiamızın ısrarla kayıtlara geçirilmesinden kaçınılması üzerine (1. Sınıf hukukçu olduklarından daha sonra önlerine konulacağını bildikleri fakat biz bunu bilmediğimiz için) Hakimle bizzat tartışarak 7.3.2007 tarihinde Adalet Bakanlığına ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna şikayette bulunarak İdari işlem başlattım. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşma başlatıldıysa da bu soruşturma hiçbir işlem yapılmadan oğlunun durumunu kabullenemiyor denilerek sonuçlandırıldı. Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince bu soruşturma evraklarını yasal olarak alınca mahkeme evraklarında bizde olmayan sahte evraklar bulunduğu, Emniyetinde Rüşvet veren kişiyi rüşvet olmadığına tanık yapıldığını görünce tekrar yasal işlem başlattık.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturmanın kapatılması üzerine 15.08.2007 tarihinde Ankara 14. İdare Mahkemesinde 2007/1921 esas dosya numarası ile görevli Bala Savcıları ve Hakimleri hakkında sorşturmaya izin verilmesi için İdari Dava açıldı. Adalet Bakanlığınca soruşturmaya izin verilmeyerek red edildi. Bu dava Danıştay 5.Daire Başkanlığının 2008/6393 Esas ve 2010/1776 karar numaralı kararıyla 26.03.2010 tarihinde onanındı. Adalet Bakanlığına 15.10.2011 tarihinde yeniden müracaat ederek bu soruşturmaya izin verilmemesinin bizi mağdur etmeye devam ettiğinin belirtilmesi üzerine Osmaniye Adalet Komisyonunda 14.03.2012 tarihinde ifade vererek Rüşveti dile getirdim. Bu soruşturma da hiçbir işlem yapılmadan “biz Cumhurbaşkanının  soruşturmasını da kapattık” şeklinde cevap verilince bizde sayın Cumhurbaşkanına 15.07.2012 tarihinde bu cevabı ihtiva eden bir mektup daha gönderdik. 30.04.2008 tarihinde gönderilen bir mektup üzerine Kadirli Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma açılmış ve davaların devam ettiği gerekçesiyle bu soruşturma kapatılmıştı. Cumhurbaşkanlığına bu dilekçe üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca 07.05.2013 tarih ve 2011/10324 sayılı bir cevap verilmesi üzerine konu HSYK’ya taşınmıştır. HSYK ile yapılan bir dizi yazışma sonucu Hakim Fuat Pembeçiçek’in Dosyası ayrılarak Ankara 3. İdare Mahkemesinde 2013/2104 esas numarası ile dava açılmıştır. Bu davada 30.03.2015 tarihinde 2013/2015 esas 2015/492 karar numarasıyla hakim hakkında somut herhangibir delilin bulunmadığı ileri sürülerek red kararı verilmiştir. Bu karar da temyiz edilmiş olup halen danıştayda beklemektedir. Diğer hakim ve savcılar hakkında HSYK tarafından 25.02.2014 tarih ve 2011/5550 sayılı yazıyla soruşturmaya izin verilmemesi üzerine 2014/3684 dosya numarası ile Anayasa Mahkemesine taşınmıştır. Anayasa Mahkemesi 30.11.2015 tarihli kararında dosyada mağduriyetin açıkça özeti yapıldığı halde olayların özetinin yapılmadığını ve delil bulunmadığını ileri sürerek Red kararı vermiştir.

Ankara Emniyet Müdürlüğüne yeniden soruşturma açılmasını talep edince önceki Rüşvet verenin rüşvet verilmediğine tanık,  alanlarında biz almadık ifadesi yasal sorşturma kabul edilip, yeniden soruşturma açılması red edilince Ankara Valiliği adına 20.02.2008 tarihli  dilekçe ile 2008/276 esas/2009/996 karar numarasıyla bu davada da soruşturma Ankara Bölge İdare Mahkemesine gönderilmiş, Ankara Bölge İdare mahkemesi dosyayı iade ettiğinden yeniden 2010/280 esas numarasıyla dava açılmış bu dava da 2010/474 karar numarasıyla soruşturmaya izin verilmeyince 05.08.2010 tarihinde temyiz edilmiştir. Temyiz kararı da Danıştayca 2010/7685 Esas,2013/9336 karar numarasıyla  değitirilerek aleyhimize onaylanınca 01.04.2014 tarihli dilekçe ile karar düzeltme talebine bulunulmuştur. Dosya halen danıştayda karar düzeltme talebiyle beklemektedir.

2007 yılında Tazminat davamız red edilince aldığım krediler ve kerdi kartlarım icralık olmuştur. Citibank, Vakıfbank, HSCBS ve Finansbank bankaları tarafından icra işlemi başlatılmış, Zirrat ve Akbank’ta da kredi çekilerek yüklü miktarda faiz ve masraf ödenmiştir. Bu ödediğim faiz ve masraflar T.C. Kimlik numaramla kart merkezinde kolayca öğrenilebilinecektir. Ödediğim tedavi giderlerinden çok faiz ve mahkeme masrafları ödemek zorunda kalınca borçlardan kurtulmak amacıyla sürem dolar dolmaz emekliye ayrıldım ve güçlükle ancak borçlarımı kapattım. Buna rağmen ödenmiş Citibak’a ait dosyam yüzünden telefonla rahatsız edilmeye devam edilmekteyim. Son olarak Türkasset Varlık Şirketine bu dosyanın satıldığını biliyorum. İcraya verme hakları olmadığından rahatsız ederek birşeyler elde etmeye çalışıyorlar. Vakıfbank dosyası Ankara 25. İcra Müdürlüğünde 2007/8372 dosya numarasıyla ilk ödenen dosya olduğu halde altı yıl sonra “Faizin Faizi” alacağı olduğunu ileri sürerek tarafıma Ankara 16. İcra Müdürlüğünde 2013/11949 dosya numarası ile ödeme emri gönderdi.  Bu ödeme emrini mahkemeye taşıyınca Ankara 11. İcra Hukuk Mahkemesi 19.11.2013 tarih ve 2013/974 Esas,2013/1038 Karar, 2013/11949 16. icra Müdürlüğü kararıyla İcrada işlem yapılmadığı hukuksuz gerekçesiyle ve Avukatın gönderdiği hukuki değeri olmayan yazıya itiraz ettiğimi ileri sürerek hukuksuz bir karar verdi. Bu karar temyizde miktardan red edilerek ve karar düzeltme yolu kullanılamayarak kesinleşti. Kesinleşen karar Anayasa Mahkemesine taşındı. Anayasa davası devam ederken İşlem yapmayan icra olmayan mobilyetime haciz yazısı gönderildi. Bu haciz yazısı hukuksuz kararla HSYK’ya gönderildiyse de sümenaltı edildi. 2014/7218 dosya Numarasıyla karar düzeltme hukuk yolu görmezden gelinerek  30.04.2015 tarihinde İdari red kararı verildi. Bu karar  mağduriyetimizi gidermediğinden ve İcra Hukuk Mahkemesi kararları dava edilebildiğinden Ankara 11. İdare Mahkemesinde mağduriyetlerimizin giderilmesi için 01.07.2015 tarihinde dava açılınca 2015/1955 esas 2015/1093 karar numarasıyla HMK ve İdari Yargılma Usulünün 5. maddesi görmezden gelinerek ayrı ayrı dava açılması talep edilerek dilekçenin yenilenmesi talep edildi. Yapılan dilekçe yenilenmesimde kanun maddesi hatırlatılınca kararında ısrar ederek 04.12.2015 tarihinde red kararı verildi. Sonuç alınamayacağı ve hukuksuzluk açık olduğundan bu karar temyiz edilmeyerek Başbakanlık Makamına 15.01.2016 tarihinde bir dilekçe verilerek mağduriytetimizin Başbakanlık tarafından giderilmesi talep edildi. 29.01.2016 tarihli E.250/1497 saylı cevabi yazıda da Anayasayanın 138. maddesine atıf yapılarak ısrarla hiçkimsenin mahkemelere emir ve talimat vermeyeceği vurgusu yapılıyordu. Daha önce 15.09.2015 tarihinde de Ak Parti Genel Merkezine bir dilekçe verilerek mağduriyetimizin giderilmesi istenilmişti. Her iki müracaatımıza da ayrı ayrı olarak Anayasanın 138. maddesi hatırlatılarak kimsenin savcı ve hakimlere emir ve talimat veremeyeceği gerekçesiyle bakanlıkça yapılacak işlem bulunmadığı belirtilerek 23.02.2016 tarih ve E.183/13880 sayılı yazıyla dava ile ilgili taleplerin doğrudan mahkemesine, yapılması talep ediliyordu. Yazışma ve davalar halen devam etmektedir...

Açık bir şekilde Cumhuriyet Savcılarına RÜŞVET verilmek suretiyle EMİR VE TALİMATLA oğlumun gerçek raporu kaybedilmiştir. Onca soruşturma ve davaya rağmen Adalet Bakanlığınca ısrarla anayasanın 138. maddesi gerekçesiyle oğlumun gerçek raporunu gizlemek için her türlü ahlaksızlılar deneniyor, gerçek raporun RÜŞVET KARŞILIĞI kaybedildiği polisler tarafından açıkça ifade edilmesine rağmen açılan davalar delil yok diye ahlaksızca red ediliyor, rüşvet alan ve gerçek raporu kaybedenler, yalan söyleyen tanıkları koruyanlar, ev sahibi adına davaya girerek davanın olumsuz sonuçlanmasını sağlayan ve bunu rüşvet karşılığı yapan hakim ve savcılar açıkça korunuyordu. Bizim hukuk mücadelemiz halen devam etmekte olup bu ülkeyi dava etme pahasına netice alıncaya kadar devam edecektir. Onun için Adalet Bakanlığına değilde bu dava Başbakanlık Makamına açılmıştır. Aynı şekilde Bilirkişi adına Adalet Bakanlığına ve rüşvet  karşılığı gerçek raporu kaybederek, sahte evrak hazırlayarak kazayı kaldırımdan yol ortasına alan polisleri koruyan ve davası henüz sonuçlanmayan Ankara Valiliğine de açılacaktır. Rüşvet alanları koruyanlar bunun bedelini mutlaka ödeyecektir.

 Oğlum Halil DEMİR’in 06.08.2004 tarihinde  ağır yaralanmalı trafik kazası sonrası yaşananlarla ilgili davalarda  RÜŞVETLE  mağdur edildik. Karakol ve Emniyet Amirliği Polisleri'nin Rüşvetle kaybettiği rapor bir türlü bulunamamaktadır. Adalet Bakanlığı açılan soruşturmalara ve davalara  kimsenin yargı yetkisini kullananlara emir ve talimat veremeyeceği iddiasıyla izin vermemektedir. Bala'nın Kuyumcusu Abdulkadir Kılıç'ın verdiği rüşvet karşılığı Oğlumun gerçek raporu yok edilmiş, tanıklara yalan söyletilerek hiçbir kusuru olmayan oğlum emir ve talimatla suçlu edilmiştir. Yalan söylettiği tanıkların yalanı ortaya çıkınca bu defada kiracısı olan Savcı Murat Gökhan Tahtakılıç'ı 2006/113 nolu davamıza emir ve talimatla görevlendirerek yalan söylediği anlaşılan tanıkların yeniden dinlenmesini engellemeyi başarmıştır. Oğlum hiçbir kusuru olmadığı halde Adalet Bakanlığın olmadığını iddia eddiği rüşvet karşılığı verilen emir ve talimatla suçlu bulunmuştur. Rüşvetle ilgili davalarımız halen devam ediyor. Anayasa Mahkemeside makul süre için açtığımız davayı davalar devam ettiği halde delil yok diyerek reddetmiş ve 12 yıldır devam eden davada makul süreyi görmezden gelmiştir.

            Ülkemizdeki hukuksuzluk üzerine 15.09.2015 tarihli Akparti Genel Merkezine Başbakanımıza sunulmak üzere verdiğim dilekçeme(Ek:1) Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden 2014/106 nolu dilekçemide ekledim ve hukuksuzluğun giderilmesini istedim(Ek:2)Bu dilekçeme Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü davaların devam ettiğini ve Anayasanın 138. maddesini gerekçe göstererek olumsuz cevap verdiğinden bu dava oluşmuştur. (Ek:3)

            Kaza kaldırımda gerçekleşmiş olup ilk etapta kazayı baba üstlenmiş ve karakolda ifade vermemiş hakkında tutanak tutularak savcılığa sevk edilmiştir. Savcılık, Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın beni davacı ettirmeyeceği iddiasıyla ve rüşvetiyle Ahmet Çalış'ın ifadesini almış(Ek:4) ve karakolda da daha önce ifade vermiş gibi işlem yapılmış ve ifade vermeyeceğine dair tutanağın aynı saatinde ifadesi alımış gözükmektedir. oysa polisler bu ifadesini Cumartesi değil, Pazar gecesi savcı ikna edildikten sonra, hem kendisinin hemde oğlunun ifadesinin alındığını ve geriye dönük tarih atıldığını belirtmişlerdir. Komşum Eczacı C.Barbaros Ayata'nın pazar gecesi gelip Ahmet Çalış adına tutanağı istemesi üzerine Amir Vekili Ali Mülayim'le atışmış ve bu tutanağı alamamıştır.(Ek:5) Karakolda tanık Can Gürbüz'ün ilk ifadesi yok edilmiş, Tanık kepçeci Mustafa Yaşar'ında ifadesi değiştirilmiştir.(Ek:6) Tanık Mekin Öktem Emekli Polis olması nedeniyle ifadesi değiştirilememiş,(Ek:7) Ahmet Çalış bu nedenle suçu üstüne alamamış ve oğlunun üstüne atarken de iki tanığa yalan söyletmek suretiyle oğlum suçsuz iken suçlu gösterilen Emniyet Amirliği yazısı yazılmıştır.(Ek:8)

            Benim bu tutanağa itirazım üzerine Amir Vekili Ali Mülayim yalan ifade(Ek:9) vermiş ve emekliye ayrılmıştır. Trafik polisi Mustafa Güdek'in hazırladığı ilk tutanağı rüşvetle değiştirmiş, resmiyette Pazar günü  savcıya verildiği görülen rapor, gerçekte pazartesi günü yazıldığı, bu rapordaki yanlışlıklar yüzünden polislerin karşı çımasıyla raporun yeniden düzenlendiği karakol polislerince ifade edilmektedir.(Ek.10)Polisler, Amir vekili Ali Mülayim ve Trafik Polisi Mustafa Güdek'in  yalan söylediğini, evrakları rüşvetle değiştirdiğini söylemesine rağmen hiçbir polis ifadeye çağrılmamıştır ve halen de çağrılmamaktadır. Benim şikayetim üzerine tanık Can Gürbüz(Ek:11) ve Büşra Yıldırım(Ek:12) ifadeye çağrılmıştır. Tanık Can Gürbüz yalan ifade verirken Tanık Büşra Yıldırım açıkça kazanın kaldırımda gerçekleştiğini söylemektedir.

            Bunun üzerine savcı hazırlık aşamasında keşif yapmıştır.(Ek:13) Keşif sırasında Tanık Mustafa Yaşar ve Can Gürbüz yalanlarına devam ederken, Tanık Büşra Yıldırım ve tanık Mekin Öktem bunların yalanlarını açıkça ortaya koymuştur. Buna rağmen bilirkişi Abdullatif Öztürk Raporunu kepceci Mustafa Yaşar'ın yalan ifadelerine dayandırmıştır.(Ek:14) Bunu yaparkende yakın arkadaşı olan ve Aldığı rüşvetle Antalya'ya tatile giden Mustafa Güdek'i korumuş ve Polis Memuru Turgut Kölük aracılığıyla rüşvet almıştır. Bu Turgut Kölük'un değiştirilen evraklarda da imzası vardır. tanık mekin Öktemin ilk ifadesinde olduğu gibi daha önce ifadeler Ahmet Anaklı ile Yaşar Çakır tarafından alındığı sabittir.Bunun üzerine Savcılık İddianamesini (Ek:15) ve Fezlekesini(Ek:16) bu rapora göre hazırlamış, oğlum yalan ve rüşvetle haklı iken haksız edilmiştir.

            Ankara 3. Çocuk Mahkemesinde 2004/743 nolu davamızdaki ilk duruşmamız öğle tatilinde biz polislerle mahkeme önünde uzaklaştırılarak görülmüş ve hazırlanan bilirkişi raporu kabul ettirilmiştir. (Ek:17) Ayrıca Adli Tıp Kurumundanda bu tutanağa göre Rapor alınmış, bu rapor benden ve avukatımdan gizlenmiştir.(Ek:18) Bize Adli tıptan oğlumun mağduriyet raporunu aldık.(Ek:19)

            Bala'da devam eden 2004/95 nolu Adaleti yanıltma davasında ceza davasında yalan söyleyen tanık Mustafa Yaşar yalanlarından vaz geçmiş ve daha önce karakolda ve keşifte yalan ifade verdiğini kabul etmiştir. (Ek:20) Bir sonraki duruşmada Tanık Can Gürbüz'ün Hakim Fuat Pembeçiçek tarafından ankara 3. Çocuk Mahkemesi tarafından ifadesinin alındığı ve yalanlarından vazgeçtiği bizziat Hakim Fuat Pembeçiçek tarafından ifade edilmiştir. Daha sonra bu raporun kaybedildiği öğrenilmiş ve halen de bulunamamaktadır. Aynı şekilde benimde 3. Çocuk Mahkemesinin talimatıyla ifadem alınıp göderilmiştir.(Ek:21) Biz o gün nasıl ifade vermişsek bu günde aynı ifadeyi veriyoruz ve mahkemelerde yapılan bu hukuksuzluğu asla kabul etmiyoruz.

            Daha sonra kanun değişikliği nedeniyle davamız yeniden Bala Asliye Ceza Mahkemesine gelmiş ve 2006/113 nolu dava dosyası açılmıştır. 12.07.2006 tarihli duruşmamızdaki keşif talebimizin bir sonraki celseye bırakılmasına rağmen (Ek:22) yalan söyletilen tanık yalanı karşılığı Bala Belediyesinde işe alındığından bu defa da kaldırım çalışması yapılarak ve çalışmaya kazanın olduğu yerden başlanarak olay yeri tahrif edilmiş ve bu keşif olay yerinin değiştirilmesi nedeniyle gerçekleştirilememiştir. Tanık Büşra Yıldırım 11.10.2006 tarihli duruşmada ısrarla kazanın kaldırımda gerçekleştiğini söylerken (Ek:23), Kuyumcu Abdulkadir Kılıç kiracısı olan ve benimde bitişiğindeki binada oturduğum savcı Murat Gökhan Tahtakılıç'ı rüşvet karşılığı emir ve talimatla 17.10.2006 tarihli duruşmada yalancı tanıklar Can Gürbüz ve Mustafa Yaşar'ın yeniden dinlenmesini engelliyor, karakol ve keşifteki yalanlarının kabulünü istiyor ve hakimde bunu kabul ediyordu.(Ek:24)Bu ahlaksız girişim bizi mağdur etmiştir ve halen de etmeye devam etmektedir.

            Bunun üzerine yalan ifade ve evraklarla devam eden davamız Ankara Adli Tıp Kurumuna 2. defa gönderilmiştir. 2. raporun gelmesiyle bizim 1. raporda da haberimiz olmuştur.(Ek:25). Hakim Mehmet Keskin Avukatımın dosyanın Adli Tıp İhtisas Kurumuna gönderilmesi talebini reddetmiş ve Adli Tıp Kurumunun iki defa aynı raporu verdiğini gerekçe göstererek oğlumu yalan ifadeler, sahte evraklar ve “Rüşvet karşılığı” yapılan ahlaksızlıklarla haklı iken haksız bulmuştur.(Ek:26)

            Bala Asliye hukuk Mahkemesinde devam eden 2004/256 dosya numaralı Tazminat davamız da sıfat yokluğu gerekçesiyle reddedildi(Ek:27). Yapılan İtirazda Yargıtayca bozularak (Ek:28)yeniden davamız 2012/133 dosya numarası ile başlamıştır. Ankara 2. Aile Mahkemesi 2014/130 Tal ve 2012/133Esas sayılı dosyasıyla dava dosyamıza 2.228.000.-(İkimilyonkiyüzyirmisekizbin) Lira değer biçmiştir.(Ek29) Bu Aile mahkemesini kararıyla Sigorta şirketine verilen Tedavi ücretleri faturalarımızın dosyada olmadığı anlaşılmıştır. (Ek:30) Bala  Asliye Hukuk Mahkemesi 15.09.2014 tarihli gerekçeli kararıyla oğluma 557.000.-(Beşyüzelliyedibin) lira ödenmesine karar vermiştir. (Ek:31). Bu karar karşı tarafça temyiz edilmiş olup halen dosya Yargıtayda bulunmaktadır.

            Bizim mahkemede yaşanan olumsuzlukları 7.03.2007 tarhl dikeçemizle Hakimler ve Savcılar Yüksek kuruluna taşımamız üzerine (Ek:32) Polis Memurları için Ankara Valiliğine açılan Ankara 12. İdare Mahkemesindeki davamız Danıştay 12. Dairesinde 2010/7685 E. ve 2013/9336 K. numarasıyla Karar düzeltilmesi talebimizin neticesini beklemektedir. (Ek:33) Hakim ve Savcılarla ilgili dava dosyamızca Danıştay 5. Dairesinin 2008/6393E.,2010/1776 sayılı kararıyla Adalet Bakanlığınca sorşturmaya izin verilmediği gerekçesiyle reddedilmiştir. (Ek:34) Bu kararıda Adalet Bakanlığına taşıyınca Hakimler ve Savcılar Kurulunca bir dizi yazışmadan sonra Bala'dan  Ceza İşleri Daire İşleri Başkanlığına atanan hakim Fuat Pembeçiçek'in dosyası ayrılmış ve Ankara 3. İdare Mahkemesinde 2013/2015 E., 2015/492 K. sayılı kararla reddedilmiş olup (Ek:35) bu karar temyiz edilmiştir ve halen Danıştay'da beklemektedir. Diğer hakim ve savcılarla ilgili dava Anayasa Mahkemesine taşınmış olup Anayasa Mahkemesinin 2014/3684 sayılı kararıyla delil gösterilmediği gerekçesiyle reddedilmiştir.(Ek:36) Bu kararda tekrardan hakimler ve savcılar Yüksek Kuruluna taşınmıştır. İşlemler devam etmektedir.(Ek:37)

            Vakıfbank'ın hukuksuz icrası nedeniyle devam eden davamız mağduriyelerimiz ile birlikte Anayasa Mahkemesine taşınınca Anayasa Mahkemesi 2014/7218 nolu dosyasında da İdari Red kararı vermiştir. (Ek:38)Bu Karar Ankara 11. İdare Mahkemesine taşınınca da HMK ve İdari Yargılama Usulü Kanunun 5. maddesine açıkça muhalefet edilerek iki defa reddedilmiştir.(Ek:39) Bu karar Başbakanlığa mağduriyetimizin giderilmesi amacıyla taşınınca da (Ek:40)Adalet Bakanlığı tarafından redededilmemiz üzerine yaşadığımız mağduriyetlerin, sattığımız evin (Ek:41) ve bozulan sağlığımızın bedeli olarak (Ek:42) bu dava oluştu.     

            Bu hukuksuzluklar nedeniyle Mahkeme hakettiğimiz tazminatın ancak 1/4'ünü hakettiğimiz şekilde sonuçlanmıştır. Geriye kalan 3/4 hakkımız Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın Karakolda, Emniyette, Savcılıkta ve en son 17.10.2006 tarihli 2006/113 dolu davamıza bizzat kiracısını girdirmek suretiyle Rüşvet, Emir ve Talimatla bizi zarara uğratmıştır. Adalet Bakanlığı onca şikayet ve davaya rağmen izin vermeyerek bizim mağduriyetimi gidermemiştir. Bu nedenle bu dava şikayetimizi yaptığımız Başbakanlık Makamına açılmıştır. 1/4'le davamız 557.000.-(Beşyüzelliyedibin) TL İle sonuçlanmıştır. Halbuki bu davamız İlk ve gerçek raporumuz kaybedilmese, Tanıklara, bilirkişiye, Hakim ve Savcılara Rüşvet verilmese, Adil bir yargılama yapılmış olsa 2.280.000.-(İkimilyonikiyüzseksenbin) Lira ile sonuçlanacaktı.

            Bizim mağduriyetimiz sadece bununla kalmamaıştır. Uzun süre devam eden tedavi nedeniyle yüklü miktarda para harcanmıştır. Aylık 680.-(Eski 680.000.000) çalışan bir memur olarak iki yıllık yaklaşık 24.000.-(eski 24.000.000.000)Lira Tedavi Parası harcamamaız bizi perişan etmiştir. O dönemde evimi 14.000( 14.000.000.000) liraya sattığım düşünürse bu rüşvet bizi çok çok mağdur etmiştir. Rüşvet Emir ve talimat nedeniyle 2007 yılında tazminat davamız reddedilmiştir. Bu Karar Yargıtayca bozulmuş ve dava yeniden başlamış olmasına rağmen Adil Yargılama yapılmadığında Bankalardan almış olduğum Kredi ve Kredi kartlarım icralık olmuştur. Borçlarımı erken ödeyebilmek için arkadaşlarım halen çalıştığı halde  ben emekli olduğumdan aylık 1200 TL                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                           

 Zarar etmekteyim. Evimi sattığım için kirada oturduğumdan aylık 400 .-TL Kira ödemekteyim.

            Mağduriyetlerimin giderilmesi için Açılan 2014/7218 Nolu Anayasa Bireysel Başvuru Dosyası İdari Red Kararı ile sonuçlanmıştır. Bu kararı Ankara İdare Mahkemesine Adalet Bakanlığı hasım gösterilmek suretiyle (2015/1955E,2015/1093K) açılınca Mahkeme Hukuk Usulü Muhakemesi Kanunun ve İdari Yargılama Usulü kanunun 5. maddesinin açık hükmüne rağmen RED kararı vermiştir. Bizim bu Mağduriyetlerimizi 15.01.2016 tarihli Dilekçemizle Başbakanlık Makamına iletmemiz üzerine bu dava oluşmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER            :  İdari Yargılama Usulü Kanunu, vs.

 

DEDİLLER                           : 2802 sayılı kanunun 68  ve 69. maddeleri.

 

NETİCE VE TALEP     : Yukarıda açıkça izah edildiği gibi bu bir Tam Yargı Davası olduğundan Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın Bala Emniyetinde, Karakolunda, Savcılığında vermiş olduğu RÜŞVET'in, bizzat kiracısı olduğuna benim tanık olduğum (aramızda sadece bir duvar vardı) kiracısı Savcı Murat Gökhan Tahtakılıç'ı 2006/113 nolu dava duruşmamıza girdirerek Emir ve Talimatla daha önce Karakolda, Savcılıkta ve Keşifte yalan söylettiği, Bala Belediyesi Encümen Azası olması nedeniyle de söylettiği yalan karşılığı Bala Belediyesinde işe aldırdığı, fakat 2004/95 nolu Adeti Yanıltma davasında yalan söylediklerini kabul eden ve haklarında herhangi bir işlem yapılmayan Yalancı tanıklar Kepçeci Mustafa Yaşar ve Can Gürbüz'ün yeniden dinlenmelerinin engellenmesi nedeniyle meydana gelen 1.671.000.-(Birmilyon altıyüzyetmişbir) Liranın cezaen onbir katı olan 18.381.000-(Onsekizmilyonüçyüzseksenbirbin) lira Tazminat ve Bakıcı giderleri zararımın, 24.000.-(Yirmidörtbin) Lira Tedavi giderlerimin, 14.000.- (Ondörtbin) Lira sattığım ev ücretimin, 35.000.- (Otuzbeşbin) Lira mahkemelere ödediğim Faiz Masraf ve giderlerin, oniki yıllık kira bedelim olan 48.000.-(Kırksekizbin) lira kira bedelimin ve borçlarımı  ödemek için  erken emekli olduğumdam 60 yaşıma kadar olan emekli olduğum 46 yaşımdan itibaren aylık 1200 .-Liradan k 201.000,-(İkiyüzbirbin) lira zararımın  toplam olarak : 18.703.000.-(Onsekizmilyonyediyüzüçbin) Lira Maddi Tazminat; 12 yıldır davamız Rüşvet,Emir ve Talimat ile Adil Yargılama ve Etkili Soruşturma yapılmadığından yaşadığımız mağduriyetin ve bozulan sağlığımızın bedeli olarak; 500.000.- (Beşyüzbin) Lira da manevi Tazminat olmak üzere toplam : 19.203.000.-(Ondokuzmilyonikiyüzüçbin)Liranın fazlaya ilişkin hakkımız saklı kalmak kaydıyla kaza tarihinden itibaren Yasal faiziyle birlikte Maddi ve Manevi Tazminat olarak tarafıma ödenmesini ve önceki reddedilen yargılama giderleri ile birlikte yargılama giderlerinin davalı Başbakanlık İdaresine yüklenmesi husunda  gereğini;

             

            Arz ve talep ederim. 27.07.2016

                                                                                   

Mustafa DEMİR

                                                                                                                                 Davacı

 

 

E K L E R      :

1-15.09.2015 tarihli Dilekçe

2-14.09.2015 tarihli Dilekçe

3-23.02.2016 tarihli Adalet Bakanlığı yazısı.

4-Sanık Ahmet Çalış İfade tutanağı

5-Tanık C.barbaros Ayata İfade Tutanağı

6-Mustafa Yaşar İfade Tutanağı

7-Sanık Mustafa yaşar ve Mekin Öktem İfade Tutanağı

8-8.8.2004 tarihli Bala Emniyeti yazısı

9-Ali Mülayim İfade tutanağı.

10-kaza Polis Tutanağı

11-Can Gürbüz ifade tutanağı

12-Büşra Yıldırım ifade tutanağı

13-Olay yeri keşif tutanağı

14-Bilirkişi raporu.

15-19.11.2004 tarihli İddianame

16-26.10.2004 tarihli Fezleke

17-17.3.2005 tarihli duruşma tutanağı

18-11.7.2005 tarhli Adli Tıp Raporu

19-29.06.2005 tarihli Adli Tıp Raporu

20-02.03.2005 tarihli duruşma tutanağı.

21-21.02.2005 tarihli talimat ifade tutanağı.

22-12.07.2006 tarihli duruşma tutanağı

23-11.10.2006 tarihli duruşma tutanağı.

24-17.10.2006 tarihli duruşma tutanağı.

25-05.04.2007 tarihli Adli Tıp Raporu.

26-13.06.2007 tarihli  Karar

27-27.04.2007 tarihli duruşma tutanağı kararı

28-16.02.2009 tarihli Yargıtay Kararı

29-05.06.2014 tarihli Aile mahkemesi Kararı

30-08.05.2007 tarihli tedavi ücretleri dilekçesi.

31-15.09.2014 tarihli Karar

32-7.3.2007 tarihli dilekçe.

33-01.4.2204 tarihli karar düzeltme dilekçesi

34-26.3.2010 tarihli danıştay kararı

35-30.03.2015 tarihli İdari Mahkeme kararı

36-30.10.2015 tarihli 2014/3684 numaralı Anayasa kararı

37-04.04.2016 tarihli HSYK Dilekçesi

38-30.04.2015 tarihli 2014/7218 numaralı Anayasa kararı

39-30.042015 ve 11.8.2015 tarihli İdare Mahkemesi kararı

40-15.01.2016 Tarihli Başbakanlık Dilekçesi

41-Tapu Sureti

42-Hemodiyaliz Raporu.

 

Not:  Dava dosyası ekleri 09.06.2016 tarihli dilekçe ile gönderildiğinden ve

         Mahkeme dosyasında olduğundan bu dilekçe ekinde gönderilmemiştir.

 

                                                                                                                        Mustafa DEMİR

                                                                                                                        Davacı

25 Temmuz 2016 Pazartesi

BAŞBAKANLIK İDARİ DAVA-BANKALAR


ANKARA  İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

Gönderilmek üzere

 OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
                                                                        

 

DAVACI                                :  Mustafa DEMİR -
DAVALI                                :  BAŞBAKALIK - ANKARA

 DAVANIN KONUSU           :           İptal ve Tam Yargı Davası.

İDARİ İŞLEM                  : Başbakanlık Makamına verilen 15.01.2016 tarihli dilekçemiz 19.01.2016 tarihinde Bimer aracılığıyla Adalet Bakanlığına iletilmesi üzerine Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün 29.01.2016 tarihli olumsuz cevabı nedeniyle Başbakanlığa bağlı bir kamu Bankası olan Vakıfbank'ın hukuksuz icrasının devam etmesi ve Citibank'a ait ödenmiş dosyanın hukuksuz olarak TÜRKASSET aracılak şirketine devri nedeniyle rahatsız ve tehdit edilmemiz. Mağduriyetimizi gidermesi gereken Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 27.05.2016 tarih ve 216-568/35430 sayılı yazıları ile Hakim Fatma Coşkun’un kusurunun olmadığını belirterek mağduriyetimizi gidermediği gibi görevini yapmayan hakimi savunması nedeniyle bu yazının iptalini ve tam yargı yapılmasını.

TEBLİĞ TARİHİ                 :  06.06.2016

DAVANIN İZAHI                :  Oğlum Halil DEMİR’in 06.08.2004 tarihinde  ağır yaralanmalı trafik kazası sonrası yaşananlarla ilgili davalarda  RÜŞVETLE  mağdur edildik.             2007 yılında icralık olan Vakıfbank Kredi kartım yasal olarak maaşımdan kesilmiş ve 2008 yılında bitirilmiştir.(Ek:1)Borç bitiği ilgili banka avukatına bildirilmiştir. Bir yıl sonra yasal olarak kapatılması gereken borç dosyası kapatılmamıştır. Borç bittikten beş yıl sonra aynı bankaya ait başka bir avukat tarafından beş yıl sonra hukuksuz bir ödeme muhtırası gönderilmiştir. (Ek:2) Bir yıl sonra da Faiz alacağını belirtir Ödeme emri gödermiştir. (Ek:3) Bizim bu hukuksuz borca yaptığımız itiraz (Ek:4) hukuksuz ve akıllara zarar bir kararla reddedilmiştir. (Ek:5) Bu karara yapılan temyizde miktardan red edilmiştir.(Ek:6) Bu kararı Anayasa Mahkemesine taşıyınca Anayasa Mahkemesi Karar düzeltme yolunu ve kararın kasinleşme şerhini görmezden gelerek İdari Red krarı vermiştir.(Ek:7) Bu karar da İdari Mahkemeye taşınınca(Ek:8) hukuksuz olarak her konuda ayrı dava açılmasına karar verilmiş,(Ek:9), buna yapılan itirazda(Ek:10) hukuksuzca red edilmiştir.(Ek:11)

Aynı şekilde Citibank’ta tedavi masrafında çekilen Kredi (Ek:12) hukuken ödenmesine rağmen(Ek:13) banka tarafından vakıfbank gibi faiz alacağı olduğunu iddia ederek varlık şirketine satılmış, şirketlerin avukatları vakıfbank avukatı gibi vicdanı satılık hakim bulamadıklarından icraya veremeden telefonla tehdide başlamışlardır. Savcılığa yapılan itirazda baştan savarcasına hukuksuz olarak red edilmiştir(Ek:14).

            Bu hukusuzlukları Başbakanlık Makamına bildirmeme rağmen(Ek:15) Başbakanlık Bimer aracığıyla benim Şikayetimi Adalet Bakanlığına iletmiştir. Adalet Bakanlığı'da her zaman olduğu gibi görevini ihmal ederek 2992 sayılı kanunun 9. ve 10. maddeleri ile verilen görevlerini yerine getirmek yerine çocuk avutur gibi Hiçkimsenin yargı yetkisini kullananlara emir ve talimat vermeyeceğini ileri sürmekte ve bu hukuksuz kararları hakimin yargı yetkisini kullanması olarak görmektedir. En aptal hukukçu bile Vakıfbank avukatının 11. İcra hukuk mahkemesinde kararı Anayasanın 138.maddesinin açıkça ihlali ile çıkartıldığını bilmektedir. Görevini yapması geren Fatma Coşkun bu 11. İcra hukuk, Anayasa ve Ankara 11. İdare Mahkemesinin hukuksuz kararı hakkında yaptığım şikayeti 2992 sayılı kanunun 9. maddesi gereğince değerlendirmesi gerekirken bana avukata gitmemi tavsiye etmektedir.(Ek:16)Bu açıkça görevi kötüye kullanmak ve savsaklamaktır.12 yıldır Adalet Bakanlığının adaletsiz kararlarıyla artık avukatlara ders verecek hale geldiğimden, bu davada olduğu gibi hukuk gereği davalarımı Adalet Bakanlığını bypass ederek bakanlığın bir üstü olan Başbakanlık Makamına açmaktayım. Bu dava evraklarınıda derdest ederek kitap haline getirmek suretiyle Türk Halkının hizmetine sunmayı planlamaktayım. Ben kişisel olarak köklü bir aileden geldiğim gibi memuriyet hayatım para, muhasebe ve soruşturma işlemleri ile geçmiştir. Özel olarak ta Bilgisayar Proğramcılığı ve Donanımcılığı eğitimi aldığımdan bilgiye ulaşmak benim için hiç proplem değildir. Kaza nedeniyle evimi sattığımdan davam rüşvetle red edildiğinden başka mal satmamak için usulen aldığım kredileri ve kredi kartlerımı icralık etmem nedeniyle hukuktaki rezaletin tanığı ve mağduru oldum. Benim canım çok yandı, artık başkasınında canının yanmaması için hiç kimseden korkmadan ve çekinmeden Adalet için ne gerekiyorsa yapmakta tereddüt etmemekteyim. Bu nedenle Hakim Fatma Coşkun’un bu yazısına yaptığım itiraza (Ek:17)verilen cevap adaletteki keyfiliği gözler önüne sermektedir. Bu nedenle Başbakanlık Makamına Kaza davası ile ilgili olarak Ankara 16. İdare Mahkemesinde Tazminat davası açılmıştır. (Ek:18) Dava devam etmektedir.

Ayrıca 2992 sayılı yasanın 10. maddenin © bendi gereğince kendisine verilen denetim görevini yerine getirmediği için İcra ve İflas dairesi memurları bir yıl geçmekle kapatması geren dosyaları kapatmadığı gibi, Varlık şirketine satılmasına ve Vakıfbank avukatı gibi hukuksuz icraya neden olmaktadır. Bu nedenledirki Adalete olan güven yitirilmiştir. Saygı da kalmamıştır. Vakıfbank avukatı hakimlerin vicdanını satın almayı başarınca icrası için yıllar önce aldığım ve varlığını benim dahi unuttuğum mobilyetime icra koydurarak tarafıma davet kağıdı göndermiştir. (Ek:19) Bu icraya yaptığım itiraz (Ek:20) Ankara 14. İcra Mahkemesinde dava haline gelmiştir. Yaşanan sürtüşme nedeniyle 28.10.2016 tarihine duruşma günü verilmiştir. Hukuken iki ayda bitirilmesi gereken davada keyfi ve ahlaksızlığı açıkça görmekteyiz. Bu nedenle bu hukuksuzluğun üzerine gitmeyi ve benden istenen hukuksuz paraların onbir katını (köprü ve otoyoldan kaçak geçen araçlara kesilen ceza gibi) Tazminat olarak kendisini koruyan Adalet Bakanlığının  üstü olan Başbakanlık Makamından  istenilmesine karar verilmiştir.

Adalet Bakanlığı 27.05.2016 tarihli ve 2016-568/35430 sayılı yazısı (Ek:21) ile görevini açıkça kötüye kullanarak beni mağdur eden banka avukatlarını ve onların isteği doğrultuda hukuksuz karar veren hakimlere 2992 sayılı yasanın 9. maddesince denetim,soruşturma ve kovuşturma görevini yapmayak, 10. maddesi gereği İcra ve İflas memurlarını denetlemeyerek, dosyamın katılmasını sağlamayarak  görevini ihmal eden Hakim Fatma Coşkun’un kusurunun olmadığına, bu kararın kabul edilmediği takdirde 60 gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde  dava açma hakkımın bulunduğu belirtildiğinden bu dava açılmıştır.

HUKUKİ SEBEPLER            :  İdari Yargılama Usulü Kanunu, vs.
 
DEDİLLER                           : 2802 sayılı kanunun 68., 2992 saylı kanunun 9. ve 10. maddeleri.

NETİCE VE TALEP     : Bu hukuksuzluğa neden olan kamu bankasının Başbakanlığa bağlı olması ve Adalet Bakanlığınında bu hukuksuzluğa sahip çıkması nedeniyle Başbakanlık Makamına Dava açılmasına karar verilmiştir. Adalet Bakanlığı, benim Başbakanlığa verdiğim 15.01.2016 tarihli dilekçemi okuma zahmetine bile katlanmadan bizim aptal nasihatı dediğimiz bir cevap vermiştir. Hiçkimse beni icrada işlem yapılmadı, yada avukatın yazısına itiraz etti yalanlarıyla mağdur edemez. Beni hukuksuz icra ve hukuksuz telefon ve icra tehdidiyle rahatsız edemez. Bu nedenle;

1- Başbakanlık Makamına açtığım bu iptal ve tam yargı davasında hukukzuz karar veren hakim Fatma Coşkun’un  tecziyesini,

2-Hukuksuz olarak halen açık bulunan Vakıfbank Ankara16. İcra 2013/11949 sayılı dosyamın kapatılarak, dosya kapatılmıştır yazısının tarafıma verilmesini, hukuksuz şekilde İcra talebinde bulunan Vakıfbank Avukatı İshak Özbey'in Tecziyesini, istemiş olduğu 2.601,43 Tl(İkibinaltıyüzbirLirakırküçKuruş)’nin onbir katı olan 28.615,73.-TL(Yirmisekizbinaltıüzonbeş lira Yetmişüç kuruş)nın yasal faşzşyle bşrlikte Tazminat olarak tarafıma ödenmesine,Banka avukatına vicdanını satarak hukuksuz karar veren 11 İcra Hukuk, Anayasa 2014/7218 Dosyası Hakimleri ve Ankara 11 İdare Mahkemesi hakimlerinin 2802 sayılı kanunun 68 . ve  69. madderi gerğince tecziyesini, açılan davalarada ödenen masrafların yasal faizi ile tarafıma ödenmesine karar verilmesini;

            3-Citibank'ın İstanbul 3. İcra da bulunan 2007/13558 Dosyasınında kapatılarak, dosya kapatıldı yazısının tarafıma gönderilmesini, ödendiği halde haksız icra tehdidinde bulunulan 3.921.-(Üçbindokuzyüzyirmibir Lira)nın onbir katı olan 43.131.-(Kırküçbinyüzotuzbir) Liranın uasal faizi ile birlikte tarafıma tazminat olarak ödenmesini  Gülbahar, Profilo Plaza, 34394 Şişli/İstanbul adresinde mükim Türkasset Varlık Yönetimi avukatlarının elinde bulunan dosyamın alınarak tarafıma iade edilmesini;

            4-Toplamda 71.746,73.-(Yetmişbirbinyediyüzkırkaltı lira,yetmişüç kuruş) Liranın Maddi ve 10.000.-(Onbin) Liranin Manevi olmak üzere toplam 81.746,73.-(Seksenbirbinyediyüzkırkaltı lira yetmişüç kuruş) Liranın tarafıma tahakkuk tarihinden itibaren yasal faiziyle ödenmesine ve tüm yargılama giderlerinin davalı idareye yüklenilmesine karar verilmesini;      

             Arz ve talep ederim. 25.07.2016                                                                               

Mustafa DEMİR
                                                                                                                                Davacı

E K L E R      :

1-Ankara 25. İcra Hukuk Ödeme emri.

2-Av.İshak Özbey’in Ödeme muhtırası

3-Ankara 16. İcra Hukuk Ödeme emri.

4-02.09.2013 tarihli Borca  İtiraz dilekçesi

5-11. İcra Hukuk Mahkemesi kararı

6-Yargıtay 12. hukuk dairesi ilamı

7-2014/7218 sayılı Anayasa Mahkemesi kararı.

8-01.07.2015 tarihli dava dilekçesi

9-Ankara 11. İdare kararı

10-06.10.2015 tarihli dilekçe

11-Ankara 11. İdare kararı

12-Citibank Kredi ödeme listesi.

13-Kredinin İcradan ödendiğinin listesi

14-Osmaniye savcılığı Takipsizlik Kararı

15-15.01.2016 tarihli Başbakanlık’a dilekçe

16-29.01.2016 tarihli Adalet Bakanlığı yazısı.

17-16.02.2016 tarihli Başbakanlık’a dilekçe

18-09.06.2016 tarihli Başbakanlık’a dava dilekçe

19-16 İcra davet kağıdı.

20-İcra davet kağıdına itiraz dilekçesi.

21-27.05.2016 tarihli Adalet Bakanlığı yazısı.

18 Temmuz 2016 Pazartesi

CUMHURBAŞKANI R.TAYYİP ERDOĞAN'A MEKTUP


HALDEM

BAHÇELİ HALİL DEMİR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ[H1] *

 

SAYI    : 80-006-044/

KONU  : Halil Demir davaları.

                                                                                                                     18 /07/2016

 

                                Sayın : Recep Tayyip ERDOĞAN

                                                Cumhurbaşkanı

       

        Sayın Cumhurbaşkanım.

        Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı taşra teşkilatında memurken 2004 yılında oğlum Halil Demir Ankara - Bala Lisaesi önünde ağır bir kaza geçirmiş ve engelli kalmıştır. Kazanın kaldırımda olduğunun ve babanın yaptığının bize bildirilmesine rağmen biz hastamızla ilgilenirken baba adına düzenlenen evraklar ve rapor RÜŞVETLE yok edilerek kaza yol ortasına olmuş gibi yeniden sahte evrak düzenlenmek suretiyle Bilirkişi, Ankara 3. Çocuk Mahkemesi ve Adli Tıp Kurumu’nda yapılan hukuksuzluklarla mağdur edildik.


Bizim nüfusumuzun öğrenilmesiyle karşımızda kaza yapanlar değil, Adalet Bakanlığı ve yetkilileri kaldı. Açılan onca davaya rağmen Adalet Bakanlığı, evrakların ve gerçek raporun “Emir ve talimatla” yok edilerek sahte evrakla mahkemelerin yürütülmesine rağmen ısrala kimsenin mahkemelere emir ve talimat veremeyeceğini ileri sürerek soruşturma ve davaları kapattı.


                        Bir kamu bankası tarafından kapatılan borcun faizinin faizinin talep edilmesiyle başlayan dava sürecinde dört mahkemede sonuç alınamayınca durum Başbakanlığa iletildiyse de Başbakanlık bizi Adalet Bakanlığına yönlendirerek yine mağduriyetimiz giderilmeyince Adalet Bakanlığı atlanarak Başbakanlığa İdari Tazminat davası açıldı. Halende açılacak olan bir dava mevcuttur.

                Bu adaletsizliklere dikkat çekmek amacıyla Başbakanlık aleyhine 1’er liralık toplamda 3 liralık Tazminat davası açılınca yine hukuksuz olarak kapatıldı. PTT Müdürlüğünün talebiyle Savcılıktan istenen izin de sonuçsuz kalınca size bu mektup ve dava evraklarının yollanılmasına karar verildi.

                12 yıldır bitirilemeyen bu dava nedeniyle mağduriyetimiz devam etmektedir. İlişikte gönderilen mahkeme evraklarından ve tarih kitabındanda anlaşılacağı gibi eski Başbakan  Prof Dr. Necmettin Erbakan’ın dedesiyle bizim büyük dedemizin kardeşliği Osmanlı Tarihcisi Ahmet Cevdet Paşa tarafından açıkça beyan edilmektedir. Güçlü ve köklü bir aileden gelmemize rağmen güç kullanmadan, haklı iken haksız olmamak için hukuksuzluğa rağmen mücadelemizi sürdürmekteyiz. Büyük Dedemiz Kozanoğlu Halil Bey gibi Devletimizin yanında olmaya devam edeceğiz.

                Biz dernek olarak bu hukuksuzluğun takibinde olacak ve yaşanan bu olumsuzluğu kitap haline getirmek suretiyle ülkemizde “Mağdur Hakları Yasası”nın bir an önce çıkartılması için çalışmalara devam etmekteyiz. Mağdur insanların sesi olmaya çalışacağız. Bu mektup ta size mağdur hakları yasasnın bir an önce çıkartılması için gönderilmektedir. Biz bile köklü aileden gelmemize rağmen kaza davasının maddi külfetine dayanmakta zorlanmaktayız. Derneğimizin geliri de bu tazminat davaları olacaktır.

                Sayın Cumhurbaşkanım.

                Biz 14 Temmuz tarihi itibariyle bu dilekçemizi size sunmak istediysek de 15 Temmuzda meydana gelen Fetocuların darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bizim evrakı ilişikte sunulan Diyanet İşleri Başkanlığında olan Fetocularla davamız devam etmekte olup henüz sonuçlanmamıştır.

                Bu nedenle;

                Ülkemizde darbeciler tarafından çıkartılan ve bir türlü uygulanamayan Anayasanın yürülükten kaldırılarak yerine bu milletin ihtiyaçlarına cevap verebilen bir Anayasanıl bir an önce çıkartılması ve Başkanlık Sistemi için gereken çalışmalara bir an önce başlanması;

                Daha önce çıkartılması planlanan ama bir türlü çıkartılmayan “Mağdur Hakları Yasası”nın bir an çıkartılması için gerekli çalışmaların yapılması veyasanın bir an önce çıkartılması;

                Sürüncemede bırakılan davaların bir an sonuçlandırılması ve bu davaları sürüncemede bırakanlar hakkında gereğinin yapılması;

                Yürürlükte kaldırılan İdam Cezasının Vatan Hainliği, Cinayet veTecavüz gibi  Adi suçlar ile her ne sebeple olursa olsun haksız olarak Ölümlü suçlarda can alanın canının alınması husunda geri getirerek bu milletin sesine kulak verilmesi, bu hususlarda tereddüt hasıl oluyorsa Referandum yapılması;

                Ülkemizde Adaletin bir an önce sağlanması ve bizim gibi mağdur insanların uzun mahkeme süresinde daha fazla mağdur edilmelerimizin önüne geçilmesinin sağlanması. Bizim oğlumuzun mağduriyeti yetmiyormuş gibi uzun tedavi masrafları ve mahkeme masraflarıyla daha fazla mağdur edilmememizin bir an önce sağlanması ve mağduriyetimizin telafi edilmesi hususunda gereğini;

Saygı ve selamlarımızla arz ve talep ederiz.

 

 

                                                                                        Mustafa DEMİR

                                                                                Denetim Kurulu Başkanı

                                                                                     (Kurucu Başkan)[1]

 

 
 

EKLER :

1 Savcılık İzin Yazısı

2-Posta para gönderme yazısı

3-Dernek Yetki yazısı

4-Ankara 1. İdare mahkemesi kararı

5-İdari dava Dilekçesi

6-Ankara 16. İdare Dava Dilekçesi

7-11 İcra Hukuk Mahkemesi kararı

8-Adalet Bakanlığı yazısı

9-Ankara 15. İdare mahkemesi dava dilekçesi

10-Ankara 15. İdare mahkemesi kararı

11-Ankara 15. İdare kararına Temyiz dilekçesi

12-Halil Demir Teşekkür ve Onur Belgesi

13-Haldem Derneği Tüzüğü

14-Haldem’in Osmanlıca seceresi

15-Fırkai İslahiye ve Osmaniye Kitabı

 



*

 [H1]