19 Ekim 2016 Çarşamba

DANIŞTAY BAŞKANLIĞINA-BÖBREK NAKLİ


DANIŞTAY BAŞKANLIĞINA

Sunulmak üzere

DANIŞTAY 15. DAİRE  BAŞKANLIĞI’NA

Gönderilmek üzere

NÖBETÇİ OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

                                                                                          Esas No: 2016/8278
TEMYİZE CEVAP VEREN

DAVACI                                :  Mustafa DEMİR

DAVALI                                :   Sağlık Bakanlığı  ANKARA

DAVANIN KONUSU           :  Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin Bila tarih ve
                                                   11045126/641.02.07.S2016-2516/07 sayılı Temyiz Layihası
                                                    konulu yazısına cevap.

TEBLİĞ TARİHİ                 :  13/10/2016

DAVA DOSYA NO               :  2016/8278

CEVABIMIZ                      :  Diyanet İşleri Başkanlığının taşra teşkilatında memurken kasada duran maaşı zimmetime geçirdiğim iddiasıyla açığa alınıp ağabeyimin benim bilgim dışında bu parayı  Ödemesi (Bu Müftü 15 Temmuz Feto soruşturmasında ilk görevden atılanlardan oldu) ve ödediği paraya karşılık mallarıma  el koymasıyla (Ben kasadaki parayı soruşturma bittikten dört-beş aysonra aldım. Babamın isteğiyle bu abimle hiç uğraşmadım. O zaman Kaymakamın kovduğu Ağabeyim konu Mahkemeye taşındığında Kaymakama hakaretten hakkında dava açılıp görevinden atılma ihtimali vardı. Konu Mahkemeye taşınmayınca beni açığa alan Kaymakam abime ve bana ceza cihetine gitmedi. Fakat anlaşmaya uymayan Diyanetin Müfteri Müftüleri nasıl olsa ulaşamayacağımı düşünerek her türlü yalan ve iftirayı doldurmuşlar. Bu belgelerde 2010 yılında elime geçti. AİHM’in bir kararıyla dava konusu oldu dava hala devam ediyor. ) sinirimden Nörolojık Mesane ve Diabetes İnsipedus hastası oldum. Bu olaydan sonra daha açıktayken gittiğim Adana Balcalı Üniversitesi Prof. Dr. Kaza geçirip geçirmediğimi sordu. Geçirmediğimi öğrenince de bu hastalığın genelde  kaza geçirenlerden olduğunu söyledi. Uzun bir tedavi sürecinden sonra yurt dışında parayla ilaç getirtmekte dahil olmak üzere uzun bir tedavi sürecinden sonra  2004 yılında oğlumun kaza geçirmesi nedenile 7 ayı koma olmak üzere iki yıl özel hastanede yüksek ücretle tedavi görmesi, Rüşvetle ilk ve gerçek raporunun kaybedilmesi üzerine hazırlanan sahte evrak ve raporla 13 yıldır mahkemesinin bitmemesi nedeniyle kendi tedavimi ihmal etmek zorunda kaldığımdan böbrek hastası oldum.

            Yapılan Anayasa değişikliği nedeniyle Anayasamızın 10. maddesi gereğince engellilere yapılan harcamaların eşitliğe aykırı sayılmayacağı hükmü nedeniyle (kendimde böbrek hastası olduğumdan, ayrıca bilgisayarın proğram ve donanım konusunda özel eğitim aldığım, memurluğum süresince mutemet ve soruşturma memuru olarak görev yaptığımdan menuriyete başladığımdan 2010 yılında emekli oluncaya kadar Sağlık harcamalarını kontol ederek ödemesini yaptığımdan) Kamu Denetçiliği Kurumuna başvurunca bu dava oluştu.

            2014 yılından bu güne kadar devam eden dava sürecinde benim yukarıda belirttiğim mağduriyetime hiç değinilmediği gibi İran Devletinin Böbek Nakli konusunu Ticaret olarak nitelendiren bir karar verdi. Bir konunun Ticaret olabilmesi için mutlaka arada kar eden bir aracının olması gerekmekte olup Devletin aracısız olarak yaptığı maddi yardım Ticaret değil Sosyal Yardımdır. Sağlık Bakanlığı Müsteşarının Ticaret dediği bu konuda Mahkeme kar eden aracınında kim olduğunu açıklamak zorundadır. Fakat Mahkeme hiçbir açıklamada bulunmadan doğrudan Sağlık Bakanlığına taraf olmuş ve Hukuku yok sayarak keyfi bir karar vermiştir. Sağlık Bakanlığı Müsteşarı bu keyfi kararıda yok sayarak konuyuda amacından saptırarak Böbrek Nakli değil Avukatlık Ücreti meselesine dönüştürmüştür. Mahkeme süresinde de Hakimler Sağlık Bakanlığına taraf olduğundan dava bu güne gelmiştir. 15 Temmuz sonrası da taraf olan birçok Hakim ve Savcı görevden uzaklaştırılmıştır.

            Böbrek Naklinde yasal düzenlemeye ihtiyaç olup bu düzenlemeyi yapmaya bizzat bu işleme Ticaret diyen  Müsteşar yetkilidir. Bunu yapmaması görevi açıkça ihmaldir. Mahkeme Sosyal Yardım ve Ticaret arasındaki farkı bilmek ve ona göre karar vermek zorundadır. Mahkeme bu ayrımı yapmıyorsa veya yapamıyorsa Adil değil Taraf’tır.

            On yıl Hemodiyalize giren bir hastanın masrafı Nakil olduğu takdirde en az %80 daha az masraflıdır. Bunun hesabı dosyada yapılmış olmasına, yetkililerin ve yetkisiz olsada bu işin uzmanlarının beyanları daha önce dosyaya konmasına rağmen mahkeme taraf olduğundan hiçbirini dikkate almamıştır. Dava dilekçemde de belirttiğim gibi ben bu davayı kazanmak için açmadım. Çünkü Adalet sisteminin içinde olduğumdan bu Adalete inancım yoktu. Benim iki davada bitmesi gereken oğlumun kaza dosyası sayısız dosyaya ulaştı ve halen çözülmedi. 2010 yılında ulaştığım sicilimdeki Diyanet İşleri Yetkililerinin iftiraları Diyanetin Üst makamlarınca soruşturma ve kovuşturmaya izin verilmediği, Diyanet İşleri Başkanına da Başbakanlık izin vermediği için olumsuz sonuçlandı. Mahkemelerde aynı şekilde adil olarak değil taraf olarak karar verildiğinden 6 yıldır sonuçlanamadı. Buna rağmen bu davada da dosyamdaki hibirşey dikkate alınmadan karar verilerek Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Lehine kısa sürede olumsuz sonuçlanmak üzere devam etmekte ve bu hale geldi.

            Böbrek Naklinin Sosyal hayattaki rahatlığı ve iş gücüne katkısıda ayrıca değerlendirilmelidir. Hemodiyaliz sırasında yaşanan sıksntılar, her an kanama geçirme tehlikesi, hortumlarda yanlışlıkla dava hava zerkedilmesi ve sosyal yaşamın kısıtlanması, haftada 3 gün en az dört saat makinaya bağlı yaşanması gibi durumlarda göz ardı edilmemelidir.

            Devletin bu nakil işini usulüne uygun olarak yapması bu işten çıkar sağlayan kişilerinde çıkarına engel olacaktır. Böbrek veren kişilerinde İrandaki gibi Sağlı güvencesine alınması, bu işin bir kurum haline getirilerek her isteyenin böbreğinin alınmamasının sağlanması gerekmektedir. Bu iş devlet eliyle ve devlet güvencesiyle ince elenip sık dokumayla yapılmalıdır.

            Daha önce hasta oğlumun Diş Tedavi Ücreti 2009 yılında İdari Davalık oldu. En sonunda dosya tümüyle kaybedildi. HSYK ile yapılan yazışmalar sonuç vermedi. Anayasa Mahkemesi de Hakime dava açamayacağıma karar verdiyse de konu AİHM’e taşındı. Davam kabul edildi ve halen devam ediyor. Bu dava da şu an Anayayasa Mahkemesinde ve muhtemelen o da AİHM’e taşınacak gibi durmaktadır. Bu nedenle biz bu dava dosyamızın titizlikle incelenerek Adil ve Tarafsız bir karar verilmesini talep etmekteyiz.
     

NETİCE VE TALEP     : Sağlık Bakanlığının bila tarih ve 11045126.641.02.07 S2016-2516/07 sayılı yazıları ile verilen Temyiz Layihasının RED EDİLMESİNİ ve Sağlık Bakanlığınca ülkemizde İran Modelinin veya ona benzer bir modelin uygulamaya konulacak YASAL DÜZENLEMENİN YAPILMASINA KARAR VERİLMESİNİ, Böbrek Nakli bekleyen HASTALARIN NAKİL İHTİYAÇLARININ KARŞILANMASININ SAĞLANMASINA KARAR VERİLMESİNİ, mağduriyetlerinin giderilmesinin sağlanmasını ve mahkeme masraflarının davalı İdareye yükletilmesini arz ve talep ederim.  19.10.2016                                                                                                                              

Mustafa DEMİR

                                                                                                                                 Davacı

5 Ekim 2016 Çarşamba

TURGAY GÜLER'E MEKTUP


Sayın Turgay Güler

           Sıradışı Proğram Yapımcısı

 

            Size bu sıradışı yazı dosyasını gönderiyorum. Okuyunca görüş ve önerilerinizi de bekliyorum. 04.10.2016 tarihli proğramınızda Müslümanların yaşananlara karşı ilgisizliğinden şikayet ediyorsunuz. İslam Dünyası halkı bu ilgisizlikten ve yöneticilerinin becerisizliklerinden dolayı hala her türlü sıkıntılara maruz kalmaktadır. Bunu beyana bile lüzum yoktur. Yöneticilerimiz ise kendi keyfi çıkarları ve rahatları peşindedir.

            Ben Diyanet İşleri Başkanlığı Taşra teşkilatında emekli bir memurum. Ankara da görev yaparken oğlum ağır bir kaza geçirdi. 7 ay koma olmak üzere uzun bir tedaviden sonra %98 Beyin özürlü ve yürüyemez şekilde felçli ve başkasının bakımına muhtaç kaldı. Kaza Lise önünde ve kaldırımda gerçekleşmesine ve ilk alda suçu baba üstlenip bunu beyan etmesine rağmen biz hastamızla ilgilenirken Rüşvetle evraklar değiştirildi. Baba adına olan Trafik Raporu yok edilerek oğul adına sahte evraklarla oğlum hiçbir kusuru olmadığı halde huçlu ilan edildi. 12 yıldırda mahkememiz henüz sonuçlanmadı, devam ediyor.

            Olay Ankara da ve görevde olduğum sürede meydana geldiğinden ve hiçbir resmi hastane durumu nedeniyle oğlumu kabul etmediğinden yüksek ücretle özel hastanelerde tedavi ettirdim. Büyük para harcadığım tedavi sırasında kaldığım Özel Güven Hastanesi ve İncek Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesinde bütün kurum yöneticileri hastalarını ziyaret ederken ben Diyanetin hemen üst tarafından olmama rağmen hiçbir diyanet yetkilisi hastamı ziyaret etmediği gibi ağır hastalarda kendi parasıyla tedavi olan ancak ben oldum. Diyanet verdiği yardım sözünü tutmadığı gibi borç isteğimizi de emsal teşkil eder diyerek red etti. Beni red eden Diyanet, Diyanet Vakfı aracılığıyla Polis Vakfına bağışladığı yüksek miktardaki bağışla Polis memurları bizzat benim yanımda tedavi oldular. Paranın Diyanet Vakfınca verildiğide bizzat tedavi olan polislerce ifade edildi.

            Vakfın müfettişlerini sıkıştırarak aldığım küçük miktardaki yardıma da Ankarada ayrılırken davam bitecek diye yardım senedi imzaladım. Davam bitmeyincede dava bitimine ödemek üzere senetlerimi durdurdum. Bu senetleri ele geçiren Diyanet Vakfı bunu yardım değil Borç addederek beni icraya verdi. Olayı Mahkemeye taşıyıp icrayı durdurmama rağmen bu para Diyanet Vakfına ödendi. Duran paranın dava açılmadan nasıl olduğunu araştırınca bizzat Hakimin Mahkeme Kaleminin ve İcranın durduğunu teyit ettiği İcranın durma yazılarının dosyadan çıkartılarak paranın ödendiğine tanık oldum. Müftü beyle bunu tartışırken Müftü bey ağzında sicilimde bazı evraklar olduğunu, benim daha öncede para yediğimi söylemesi üzerine sicilimdeki evrakları aldığımda cami parasıyla ankarada ev aldığımı ve dört personelin parasını yediğimin evraklarını alınca hemen şu anki Başkan2a göndedimse de adam Dilsiz Şeytan kesildi. Mahkeme halen devam ediyor. Mahkeme evraklarını Diyanet İşleri Başkanı ile birlikte Sayın Cumhurbaşkanına ve Başbakana gönderdim, sana da gönderebilirim. Dört personelin maaşını yediğimi iddia eden Müftü yaşadığım Osmaniyeye Müftü yardımcısı olarak atandı. Hemde dava devam ederken benim sicil dosyalarımın başına. Erzurumlu olan adam 15 temmuz sonrası görevden atıldı. Bana iftira atan bu kişi Hatayda yapılan Dinlerarası Diyalog konferansında Hatay Müftü yardımcısı olarak Diyanetin temsilcisiydi.

            Ben sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez’i 2007 yılında Başkan yardımcısı iken tanıdım. Bende nüfusta Gaziantep doğomlu ve eskiden Gaziantepte görev yaptığımdan ayrıca ailem yörede Gavurdağı diye bilinen Nurdağı’nın eski sahipleri olduğundan ve Fırkai İslahiye ile bölgeden sürülmelerine rağmen geri döndüğünden, köklü aile olduğumuzdan bu tedavi ve dava sürecinden madden ve manen ayakta kalabildik. Mehmet Görmez Sudi Arabistana iki görevli göndermek üzere sınav açmıştı. Sorumlusu kendisi olduğundan zaten iki kişiyi görevlendirerek Suudi Arabistan’a göndermiş ve sınavı onlara kazandırma sözü verdiğinen be müracaat etmeme rağmen sonucu belli sınava kaltılmadım. Oğlumun Mahkemelererini bahane ederek sonucu belli sınava katılmadım. Katılanlarda netice alamadı. Hatta söz verilen kişilerin dönmesi geciktiği için sınav üç dört gün ertelenerek yapıldı. Şimdi bunu yapan adam bu ülkenin Diyanet İşleri Başkanı.. Ben bunun herşeyden önce insan olduğuna inanmıyorum. İcraya verilmemi de başkasında çocuk doğuran bir kadının sağladığını, benim yardım yazımın ve dosyamın Diyanetçe alınarak böyle bir yazı ve dosyanın olmadığının bizzat Diyanetçe iddia edilince ben kendi dinimde şüphelenmeye başladım. Devam eden iftira davasında iftira atan müftünün bunu inkar etmemesine rağmen Mahkemede iftira atanların korunması ve diyanetin de bu kararın hukuka uygun olduğuna dair hukuki mütaala vermesi üzerine be de twitir de bizzat Mehmet Görmezin resmini yayınlayarak Prf.Dr. Mehmet Görmez: Türkiye Cumhuriyeti İftira İşleri Başkanı... twitini attım. Adam yine dilsiz Şeytan. Bana dava açma hakkı halen saklı.

            Osmaniye Valiliğinin yayınladığı Fırkai İslahiye ve Osmaniye kitabında yayınlanan osmanlıca secere (2 Nolu Belge) benim dedelelerimin olduğu kadar Sayın Prof. Dr Necmettin Erbakan’ın da seceresi olup dedelerimizin kardeşliği Osmanlı tarihçisi Ahmet Cevdet Paşanın Tezakir atlı kitabından açıkça anlatılmaktadır. Kozanoğullarının Osmanlıya karşı gelmediği, aksine bizzat adamlarıyla bizim büyük dedemiz Kozanoğlu Halil Bey’in yardımcı olduğu açıkça anlatılmaktadır.

            Dedelerimiz o zaman Ermenilere karşı devletten destek ve yardım allan kişiler olduğundan yalan ve iftiralarla sürgün edildikleri bizzat sürgün eden Ahmet Cevdet Paşa tarafından anlatılmakta, bu gün ise aynı şekilde Diyanetçe yapılan iftiralar benim sicilimde durmaktadır. Bu nedenle o zaman ermenileri yaptığını bu zaman Diyanet’in yapması Din adına yaşanan şecaati ortaya koymaktadır. Konfiçyüs’ün dediği gibi: Yalan söyleyenler doğruya değil yalana inanırlar. Tıpkı Mehmet Görmez gibi...

            Sayın Turgay Bey

            Mahkemelerim halen devam etmektedir. Mahkeme evraklarım hakkında bilgi edinmek istersen hertürlü evrakım elimdedir. Bunları derdest ederek kitap haline getireceğim. Ayrıca Dedemin Baba tarafından dedeleri olan Kozanoğullar ile anne tarafından dedeleri olan Küçükalioğullar hakkıda da kitap çalışmalarım devam etmektedir. Bana ukaşmak dilerseniz adres ve telefon bilgilerim aşağıdadır.

            Saygı ve Selamlarımla      05.10.2016 Osmaniye

3 Ekim 2016 Pazartesi

BİMER -UYAP


04.08.2004 tarihinde oğlumun trafik kazası nedeniyle Rüşvetle mağdur edildim. Mahkeme evrakları Rüşvetle değiştirildiğinden kaza baba üzerinden oğul üzerine alınarak suç oranı değiştirildi. Hiçbir kusuru olmayan oğlum Rüşvetle suçlu ilan edildi. Bu nedenle 12 yıldır davamız bitirilemedi. Uzun ve pahalı tedavi süreci nedeniyle Kredilerim ve Kredi kartlarım icralık oldu ve 2007 yılında başlanarak hepsi icra ile ödendi. Ödenen bu borcuma rağmen Vakıfbank Avukatı tarafından Faizin Faizi alacağı için tekrar icraya verildim. Ödenmiş Banka dosyamda TürkAsset Varlık Şirketine satıldı. 2013 yılında başlatılan onca soruşturma ve şikayete rağmen ne Vakıfbank davam, nede Türkasset şikayetim sonuçlandı. Bu konuyla ilgili olarak Başbakanlık Makamınıza açılan 25.07.2016 tarihli İdari Dava Osmaniye Hukuk Mahkemeleri Ön Bürosu tarafından 2016/1688 Muhabere numarasıyla Ankara İdare Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine rağmen şu ana kadar UYAP sisteminde dava açıldığı görülmemektedir. Dosyanın durumu bilinmemektedir. Buna rağmen hala TürkAsset Varlık sistemi beni telefonla tehdit ve rahatsız etmektedir. Vakıfbank Davası ve soruşturması da bir türlü sonuçlandırılmamaktadır. 2016/1688 Muhabere numaralı dosyamın bir an önce UYAP sistemine yüklenerek davamın görülmesinin sağlanmasını. Ödeme evrakları Bakanlığınıza açılan dava dosyasında olan Dosyamın Türkasset Varlık Şirketinde alınarak rahatsız ve tehdit edilmemin önlenmesi hususunda gereğini arz ederim.    26.09.2016

                                                                                                      Mustafa DEMİR
                                                                                                           Şikayetçi