27 Aralık 2016 Salı

BALA C.BAŞSAVCILIĞINA- BİLİRKİŞİ


BALA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

                                                                        BALA/ANKARA

            Bala Lisesi önünde 06.08.2004 tarihinde oğlum Halil Demir ağır yaralamalı bir trafik kazasına maruz kalmış, kazayı Murat Çalış yapmasına rağmen babası Ahmet Çalış üstlenmiş ve Bala Emniyet Amiri Ali Mülayim olmak üzere kaza yapanlar, yakınları, Bala Polis Karakolu ve Emniyet Amirliği polislerinin büyük çoğunluğu kazanın kaldırımda gerçekleştiğini açıkça beyan etmesine rağmen 13 Yıldır devam eden dava sürecinde bu olay çözülememiştir.

            Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde gönderdiğim bir beyan dilekçesine istinaden benim Bilirkişiye hakaret ettiğime dair hakkımda dava açılmışsa da, raporunu rüşvetle hazırlayan bilirkişi davacı edilemediği gibi Fetocu olarak görevden atıldığından zorla dahi mahkemeye getirtilememiştir. Kendisine görev veren Bala Savcısı’da aynı şekilde Fetocu olmaktan görevinden atılmıştır. Yaptıklarıyla da bizi açıkça mağdur etmiştir. Bu güne kadarda korunması nedeniyle de davamız bir türlü çözülemiştir.

            Bu güne kadar 13 yıldır devam eden mahkemelerimizde bu fetocuların Rüşvetle hazırladıkları sahte evrak ve Raporla ve ahlaksız ilişkileriyle Mahkemede ve Adli Tıpta yaptıkları nedeniyle hala mağdur edilmekteyiz. Halen devam eden Bala Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi 21.12.2016 tarihli duruşmasında benim şikayetimin bir dayanağı olmadığını ileri sürmüş ve Savcılığınıza başvurmamı istemiştir.(Ek:1-2-3-4) Buna rağmen davacı ettiremediği bilirkişi davasını devam ettirmektedir.(Ek:5) Bu nedenle taraflı olduğuna inandığımız için dava HSYK 3. Dairesine iletilmiştir.

Bilirkişi rüşvetle hazırladığı raporunu Tanık Kepçeci Mustafa Yaşar’ın yalan ifadelerine dayandırmıştır. (Ek:6) Tanık kepçeci ifadesinin yalan olduğunu hem kendisi 2004/95 sayılı Bala Asliye Ceza Mahkemesindeki dava dosyasında beyan etmesine, hemde tanık emekli polis memuru ve bakkal Mekin Öktem ifadesinde kepçeciyi kasdederek “daha kendisi aracından inmeden ben yaralının başındaydım” demek suretiyle yalanını ortaya koymasına rağmen benim oğlum halen bu kepçecinin yalanıyla suçlu bulunmaktadır. Gerçek kazayı gören tanık Büşra Yıldırım kazanın kaldırımda olduğunu açıkça beyan etmektedir.

            Kaza kaldırımda gerçekleştiği ve babası üstlendiği için babası adına olan Gerçek Trafik Raporu Bala karakolunda  Rüşvetle Kaybedilmiş, polisler kavga etmelerine rağmen hala bu güne kadar hiçbir polis memuru tanık olarak dinlenmemiş ve benim adıma bu raporu isteyen o tarihte kapı komşum olan Eczacı C.Barbaros Ayata’ya verilmemiştir.(Ek:7) Bu raporun varlığı halen devam etmekte olan Ankara Valiliği (Emniyet Müdürlüğü) davasında kabul edilmekte, rapor bulunamadığı için de dava 9 yıldır sonuçlandırılamamaktadır. C.Savcılığınızca bu raporu bulamadığınız ve nasıl, kimler tarafından kaybedildiğini ortaya koymadığınız ve gerçek raporu kaybedenler hakkında gereğini yapmadığınız takdirde TÖHMET ALTINDA KALACAKSINIZ ve tıpkı 2004/95 nolu Dava Hakimi gibi hakkınızda yasal işlem başlatılacaktır. Aynı şekilde 2004/95 nolu dava hakiminin bizzat aldığını beyan ettiği ve benimde dosya 2. defa Adli Tıp Kurumuna gitmeden bizzat okuduğum ve o gün hakim görevinde olmadığı için alamadığım Tanık Can Güngüz’ün Mahkemede kaybedilen ifadesini bulmak, kaybedenlere de gereğini yapmak Savcılığınızın görevidir

            Bu nedenle; Bala Asliye Ceza Mahkemesi Hakiminin dayanağı yok dediği iddialarımı inceleyerek RÜŞVETLE kaybedilen Gerçek Rapor ve Tanık ifadelerini bulmanız, RÜŞVET ALANLARA VE VERENLERE GEREĞİNİ YAPMANIZ husunda:

            Gereğini arz ederim. 26.12.2016

                                                                                                                            Mustafa DEMİR

 Ek: 7 Adet Evrak                                                                                                   Şikayetçi

22 Aralık 2016 Perşembe

HSYK KAZA VE HARÇ


HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU

3. DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

                                                                    ANKARA


ADI VE SOYADI      : MUSTAFA DEMİR

GÖNDERİLEN YER: HSYK Genel Sekreterliği

TEBLİĞ TARİHİ     : 01.04.2016

KONUSU                 :  Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Sekreterliği’nin 24.03.2016 tarih    ve 90836726-2014/8836/14729 sayılı "Şikayet  dilekçenize    cevap"  konulu İadeli-Taahhütlü  yazınıza itiraz dilekçesine EK ŞİKAYET DİLEKÇESİDİR.

Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunuz 3. Dairesine  vermiş olduğum 04.04.206  tarihli dilekçeme bu güne kadar herhangi bir cevap verilmemiştir. Bize göndermiş olduğunuz 24.03.2016 tarihli yazınızda;“Öne sürülen bir kısım iddianın soyut mahiyette olduğu, somut delil gösterilmediği, öne sürülen diğer bir kısım iddiaların ise yargılama faaliyetine ilişkin olduğu, hakimin yargı yetkisi ve takdir hakkı kapsamında kaldığı, ilgili hakimler ile Cumhuriyet savcısının bu hak ve yetkilerini herhangi bir şekilde kötüye kullandıklarına dair somut delil gösterilmediği gibi, yasa yoluna başvuru sırasında ileri sürülen veya sürülebilecek hususların şikayete konu edildiği", Anlaşıldığından,Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Üçüncü dairesinin 12.01.2016 tarihli ve 2016/859 sayılı oy birliği ile verilen karar ve 03.03.2016 tarihli "Olur"la, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunun 97. maddesinin (a)  ve (d) bendleri uyarınca işleme konulmadığı,” 
İddia edilmelekte ise de, ülkemizde meydana gelen 15 Temmuz 2016 tarihli Darbe kalkışması sonucunda darbe girişiminde bulunanlardan olduğu anlaşılan Savcı ve Bilirkişinin görevine son verilmiştir. Bu kişilerin birlikte hazırladıkları soruşturma evrakları ve kaza raporunun RÜŞVET KARŞILIĞI hazırlandığı, gerçek evrak ve  raporun yok edildiği, bunun yerine yalancı tanıklar ve sahte evraklarla rapor ve evrak hazırlanarak kaldırımda gerçekleşen kazanın yol ortasında gerçekleşmiş gibi gösterildiği, bununlada kalınmayarak bizi hakkımızı savunamamız için mahkeme önünde uzaklaştırarak hazırladıkları bu sahte evrakları onaylattıkları, bununlada kalmayarak aynı örgüt bağlantısını kullanarak bu sahte evraklarını Ankara Adli Tıp Kurumunda da onaylattıkları anlaşılmıştır.
Hakimler  ve Savcılar Yüksek Kurulu'nuza 04.04.2016 tarihli dilekçeme (EK:1) bu güne kadar herhangi bir cevap verilmemiştir.  15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra Savcı’nın Fetocu olmaktan görevden atıldığına dair HSYK Kararnamesi listesi(Ek:2), bizim mahkeme önünde ahlaksızca uzaklaştırıldığımıza dair Avukatımın dilekçesi sureti (Ek:3) ilişiktedir.
Bala’da devam eden mal kaçırma davasına gönderdiğim bir beyan dilekçesi üzerine hakkımda hukuksuz şekilde bilirkişiye hakaret davası açılmış fakat bilirkişi davacı edilememiştir. (Ek:4) Bu davanın da fetocu Savcı ve bilirkişiyi kurtarma davası olduğu anlaşılmasına rağmen ((Ek:5) dava ısrarla ve hukuksuz şekilde sürdürülmek istenmektedir.
Bana bilirkişiye hakaret davası açarak yapılan sikayetlerimin Adalet Bakanlığınca dikkate alınmadığı gibi Anayasa mahkemesine açılan makul süre ve Rüşvet davasının hukuksuz bir şekilde reddi üzerine Başbakanlık Makamına Tazminat Davası açılmıştır. (Ek:6) Davada bu güne kadar devam eden hukuksuzluk ve yargılama ve soruşturma yapılmadan adaletsiz olarak soruşturma ve yargıların kapatıldığı için tazminat talebinde bulunulması üzerine hukuksuz olarak Nispi harç talebinde bulunulmuştur. (Ek:7) Bizim bu Nispi arcın istenmesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/10-550 Esas, 2010/561 Karar ve 03.11.2010 Tarih sayılı emsal kararı gereğince bu harcın istenmeyeceğini, hatta bu harcın istenmesinin hak arama özgürlüğünün kısıtlanması anlamına geleceğini belirtmemiz üzerine(Ek:8) 16. İdare Mahkemesi hukuksuz kararında direnerek bu harç isteğinde ısrar etmiştir.(Ek:9) Hukuksuz olarak istenen ve muhtemelen dava sonrası aynıyla iade edilecek olan bu harcın bizi mağdur edeceği açık olduğundan bunun iyi niyetle istenmediği geyet açıktır. Bizim Fetocu Savcı ve Bilirkişi evrakı gönderdiğimiz hakimin bunları bilerek dikkate almaması onunda darbeci guruptan olduğunun ve bizi alenen mağdur etmek istediğinin açık delilidir.
Kaza sonrası rüşvetle mağdur edilmemiz ve davamızın raddi nedeniyle bankalarda icralık olmamız üzerine bu borcumuzu ödememize rağmen bankanlarca mahkemelerde ve telefonla rahatsız edilmemiz Anayasamızın meşhur 138. maddesinin alenen ihlalidir. Borç yasal olarak ödendiği halde hukuksuzca dosyayı kapatmayıp mahkemede ve telefonla faizin faizinin istenmesi ülkemizdeki hukuksuzluğun ne boyutta olduğunun açık göstergesidir.
Bu nedenlerle;
Kaldırımda ve 15 yaşında kör bir çocuk tarafından gerçekleştirilen kazanın Rüşvet ve Adaletsizlik nedeniyle 13 yıldır çözülememesi, bu işlere kalkışanların Feto terör mensubu olmasına rağmen Mahkemelerde bu kişilerin hala korunması ve hukuksuzluğun devam etmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Bizi mağdur eden Bilirkişi, Savcı ve Hakimler hakkında gereğini yapmak kurulunuzun görevi olup mağduriyetimizin bir an önce giderilmesi, ilgililer hakkında gereğenin yapılması hususunda;
Gereğini arz ve talep ederim.  22.12.2016

                                                                                    Mustafa DEMİR
                                                                                Davacı
E K L E R  :
Eki: 10 Adet 21 sayfa evrak

18 Aralık 2016 Pazar

CUMHURBAŞKANLIĞI FETO ŞİKAYETİ

cumhurbaskanligi@tccb.gov.tr

5:19 PM (18 minutes ago)
to me
Sayın MUSTAFA DEMİR ,
Cumhurbaşkanlığına göndermiş olduğunuz başvurunuz alınmıştır.Göstermiş olduğunuz duyarlılık için teşekkür ederiz.
Başvurunuz yasal sürede ilgili Kurum/Kuruluş tarafından değerlendirilip, sonucu e-posta/posta aracılığıyla tarafınıza bildirilecektir.
İyi günler dileriz.
Başvuru Numaranız :795461
Başvuru Metni:
Oğlumun kazası nedeniyle Adalet Bakanlığı ile ilgili şikayetimiz ve davamız 13 yıldır devam etmektedir. HSYK 3. Dairesine gönderilen 04.04.2016 tarihli dilekçemize daha cevap verilmemiştir. 15 Temmuz 2016 tarihli Darbe kalkışması sonrası oğlumun keşfini yapan ve Bilirkişisini tayin eden savcı Fetocu olması nedeniyle görevden atılmış ve bilirkişiye hakaret ettiğime dair dava açılmasına rağmen bilirkişi davacı edilememiş ve Fetodan görevden atılmıştır. Buna rağmen Bala Asliye ceza Mahkemesinde hakkımda açılan 2016/67 Esas dosyalı dava sonuçlandırılmayarak sürüncemede bırakılmıştır. Mahkemelerde mağduriyetimizin alenen devam etmesi üzerine Başbakanlık adına açılan Ankara 16. İdare Mahkemesinde 2016/3090 Esas sayılı dosyamızda bizden 327.847,33 TL Nispi harç istenmiştir. Bizim nispi harç istenmeyeceğine dair Yargıtay genel kurul kararı ve Savcı ile Bilirkişinin Fetodan olduklarına dair evrak göndermemize rağmen bu karar ve evraklar yok sayılarak bizi mağdur etmektedirler. Gereği arz.