22 Aralık 2016 Perşembe

HSYK KAZA VE HARÇ


HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU

3. DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

                                                                    ANKARA


ADI VE SOYADI      : MUSTAFA DEMİR

GÖNDERİLEN YER: HSYK Genel Sekreterliği

TEBLİĞ TARİHİ     : 01.04.2016

KONUSU                 :  Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Sekreterliği’nin 24.03.2016 tarih    ve 90836726-2014/8836/14729 sayılı "Şikayet  dilekçenize    cevap"  konulu İadeli-Taahhütlü  yazınıza itiraz dilekçesine EK ŞİKAYET DİLEKÇESİDİR.

Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunuz 3. Dairesine  vermiş olduğum 04.04.206  tarihli dilekçeme bu güne kadar herhangi bir cevap verilmemiştir. Bize göndermiş olduğunuz 24.03.2016 tarihli yazınızda;“Öne sürülen bir kısım iddianın soyut mahiyette olduğu, somut delil gösterilmediği, öne sürülen diğer bir kısım iddiaların ise yargılama faaliyetine ilişkin olduğu, hakimin yargı yetkisi ve takdir hakkı kapsamında kaldığı, ilgili hakimler ile Cumhuriyet savcısının bu hak ve yetkilerini herhangi bir şekilde kötüye kullandıklarına dair somut delil gösterilmediği gibi, yasa yoluna başvuru sırasında ileri sürülen veya sürülebilecek hususların şikayete konu edildiği", Anlaşıldığından,Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Üçüncü dairesinin 12.01.2016 tarihli ve 2016/859 sayılı oy birliği ile verilen karar ve 03.03.2016 tarihli "Olur"la, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunun 97. maddesinin (a)  ve (d) bendleri uyarınca işleme konulmadığı,” 
İddia edilmelekte ise de, ülkemizde meydana gelen 15 Temmuz 2016 tarihli Darbe kalkışması sonucunda darbe girişiminde bulunanlardan olduğu anlaşılan Savcı ve Bilirkişinin görevine son verilmiştir. Bu kişilerin birlikte hazırladıkları soruşturma evrakları ve kaza raporunun RÜŞVET KARŞILIĞI hazırlandığı, gerçek evrak ve  raporun yok edildiği, bunun yerine yalancı tanıklar ve sahte evraklarla rapor ve evrak hazırlanarak kaldırımda gerçekleşen kazanın yol ortasında gerçekleşmiş gibi gösterildiği, bununlada kalınmayarak bizi hakkımızı savunamamız için mahkeme önünde uzaklaştırarak hazırladıkları bu sahte evrakları onaylattıkları, bununlada kalmayarak aynı örgüt bağlantısını kullanarak bu sahte evraklarını Ankara Adli Tıp Kurumunda da onaylattıkları anlaşılmıştır.
Hakimler  ve Savcılar Yüksek Kurulu'nuza 04.04.2016 tarihli dilekçeme (EK:1) bu güne kadar herhangi bir cevap verilmemiştir.  15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra Savcı’nın Fetocu olmaktan görevden atıldığına dair HSYK Kararnamesi listesi(Ek:2), bizim mahkeme önünde ahlaksızca uzaklaştırıldığımıza dair Avukatımın dilekçesi sureti (Ek:3) ilişiktedir.
Bala’da devam eden mal kaçırma davasına gönderdiğim bir beyan dilekçesi üzerine hakkımda hukuksuz şekilde bilirkişiye hakaret davası açılmış fakat bilirkişi davacı edilememiştir. (Ek:4) Bu davanın da fetocu Savcı ve bilirkişiyi kurtarma davası olduğu anlaşılmasına rağmen ((Ek:5) dava ısrarla ve hukuksuz şekilde sürdürülmek istenmektedir.
Bana bilirkişiye hakaret davası açarak yapılan sikayetlerimin Adalet Bakanlığınca dikkate alınmadığı gibi Anayasa mahkemesine açılan makul süre ve Rüşvet davasının hukuksuz bir şekilde reddi üzerine Başbakanlık Makamına Tazminat Davası açılmıştır. (Ek:6) Davada bu güne kadar devam eden hukuksuzluk ve yargılama ve soruşturma yapılmadan adaletsiz olarak soruşturma ve yargıların kapatıldığı için tazminat talebinde bulunulması üzerine hukuksuz olarak Nispi harç talebinde bulunulmuştur. (Ek:7) Bizim bu Nispi arcın istenmesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/10-550 Esas, 2010/561 Karar ve 03.11.2010 Tarih sayılı emsal kararı gereğince bu harcın istenmeyeceğini, hatta bu harcın istenmesinin hak arama özgürlüğünün kısıtlanması anlamına geleceğini belirtmemiz üzerine(Ek:8) 16. İdare Mahkemesi hukuksuz kararında direnerek bu harç isteğinde ısrar etmiştir.(Ek:9) Hukuksuz olarak istenen ve muhtemelen dava sonrası aynıyla iade edilecek olan bu harcın bizi mağdur edeceği açık olduğundan bunun iyi niyetle istenmediği geyet açıktır. Bizim Fetocu Savcı ve Bilirkişi evrakı gönderdiğimiz hakimin bunları bilerek dikkate almaması onunda darbeci guruptan olduğunun ve bizi alenen mağdur etmek istediğinin açık delilidir.
Kaza sonrası rüşvetle mağdur edilmemiz ve davamızın raddi nedeniyle bankalarda icralık olmamız üzerine bu borcumuzu ödememize rağmen bankanlarca mahkemelerde ve telefonla rahatsız edilmemiz Anayasamızın meşhur 138. maddesinin alenen ihlalidir. Borç yasal olarak ödendiği halde hukuksuzca dosyayı kapatmayıp mahkemede ve telefonla faizin faizinin istenmesi ülkemizdeki hukuksuzluğun ne boyutta olduğunun açık göstergesidir.
Bu nedenlerle;
Kaldırımda ve 15 yaşında kör bir çocuk tarafından gerçekleştirilen kazanın Rüşvet ve Adaletsizlik nedeniyle 13 yıldır çözülememesi, bu işlere kalkışanların Feto terör mensubu olmasına rağmen Mahkemelerde bu kişilerin hala korunması ve hukuksuzluğun devam etmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Bizi mağdur eden Bilirkişi, Savcı ve Hakimler hakkında gereğini yapmak kurulunuzun görevi olup mağduriyetimizin bir an önce giderilmesi, ilgililer hakkında gereğenin yapılması hususunda;
Gereğini arz ve talep ederim.  22.12.2016

                                                                                    Mustafa DEMİR
                                                                                Davacı
E K L E R  :
Eki: 10 Adet 21 sayfa evrak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder