HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU
3. DAİRESİ
BAŞKANLIĞINA
ANKARA
ADI VE SOYADI : MUSTAFA DEMİR
GÖNDERİLEN YER: HSYK Genel
Sekreterliği
TEBLİĞ TARİHİ : 01.04.2016
KONUSU : Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Sekreterliği’nin 24.03.2016 tarih ve 90836726-2014/8836/14729 sayılı "Şikayet dilekçenize cevap" konulu İadeli-Taahhütlü yazınıza itiraz dilekçesine EK ŞİKAYET DİLEKÇESİDİR.
Hakimler
Savcılar Yüksek Kurulunuz 3. Dairesine
vermiş olduğum 04.04.206 tarihli
dilekçeme bu güne kadar herhangi bir cevap verilmemiştir. Bize göndermiş
olduğunuz 24.03.2016 tarihli yazınızda;“Öne sürülen bir kısım iddianın soyut
mahiyette olduğu, somut delil gösterilmediği, öne sürülen diğer bir kısım
iddiaların ise yargılama faaliyetine ilişkin olduğu, hakimin yargı yetkisi ve
takdir hakkı kapsamında kaldığı, ilgili hakimler ile Cumhuriyet savcısının bu
hak ve yetkilerini herhangi bir şekilde kötüye kullandıklarına dair somut delil
gösterilmediği gibi, yasa yoluna başvuru sırasında ileri sürülen veya
sürülebilecek hususların şikayete konu edildiği", Anlaşıldığından,Hakimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu Üçüncü dairesinin 12.01.2016 tarihli ve 2016/859
sayılı oy birliği ile verilen karar ve 03.03.2016 tarihli "Olur"la,
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunun 97. maddesinin (a) ve (d) bendleri uyarınca işleme
konulmadığı,”
İddia edilmelekte
ise de, ülkemizde meydana gelen 15 Temmuz 2016 tarihli Darbe kalkışması
sonucunda darbe girişiminde bulunanlardan olduğu anlaşılan Savcı ve
Bilirkişinin görevine son verilmiştir. Bu kişilerin birlikte hazırladıkları
soruşturma evrakları ve kaza raporunun RÜŞVET KARŞILIĞI hazırlandığı, gerçek
evrak ve raporun yok edildiği, bunun
yerine yalancı tanıklar ve sahte evraklarla rapor ve evrak hazırlanarak
kaldırımda gerçekleşen kazanın yol ortasında gerçekleşmiş gibi gösterildiği,
bununlada kalınmayarak bizi hakkımızı savunamamız için mahkeme önünde
uzaklaştırarak hazırladıkları bu sahte evrakları onaylattıkları, bununlada
kalmayarak aynı örgüt bağlantısını kullanarak bu sahte evraklarını Ankara Adli
Tıp Kurumunda da onaylattıkları anlaşılmıştır.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nuza 04.04.2016
tarihli dilekçeme (EK:1) bu güne kadar herhangi bir cevap verilmemiştir. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra
Savcı’nın Fetocu olmaktan görevden atıldığına dair HSYK Kararnamesi
listesi(Ek:2), bizim mahkeme önünde ahlaksızca uzaklaştırıldığımıza dair
Avukatımın dilekçesi sureti (Ek:3) ilişiktedir.
Bala’da devam
eden mal kaçırma davasına gönderdiğim bir beyan dilekçesi üzerine hakkımda
hukuksuz şekilde bilirkişiye hakaret davası açılmış fakat bilirkişi davacı
edilememiştir. (Ek:4) Bu davanın da fetocu Savcı ve bilirkişiyi kurtarma davası
olduğu anlaşılmasına rağmen ((Ek:5) dava ısrarla ve hukuksuz şekilde
sürdürülmek istenmektedir.
Bana
bilirkişiye hakaret davası açarak yapılan sikayetlerimin Adalet Bakanlığınca
dikkate alınmadığı gibi Anayasa mahkemesine açılan makul süre ve Rüşvet
davasının hukuksuz bir şekilde reddi üzerine Başbakanlık Makamına Tazminat
Davası açılmıştır. (Ek:6) Davada bu güne kadar devam eden hukuksuzluk ve
yargılama ve soruşturma yapılmadan adaletsiz olarak soruşturma ve yargıların
kapatıldığı için tazminat talebinde bulunulması üzerine hukuksuz olarak Nispi
harç talebinde bulunulmuştur. (Ek:7) Bizim bu Nispi arcın istenmesinin
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/10-550 Esas, 2010/561 Karar ve 03.11.2010
Tarih sayılı emsal kararı gereğince bu harcın istenmeyeceğini, hatta bu harcın
istenmesinin hak arama özgürlüğünün kısıtlanması anlamına geleceğini
belirtmemiz üzerine(Ek:8) 16. İdare Mahkemesi hukuksuz kararında direnerek bu
harç isteğinde ısrar etmiştir.(Ek:9) Hukuksuz olarak istenen ve muhtemelen dava
sonrası aynıyla iade edilecek olan bu harcın bizi mağdur edeceği açık
olduğundan bunun iyi niyetle istenmediği geyet açıktır. Bizim Fetocu Savcı ve
Bilirkişi evrakı gönderdiğimiz hakimin bunları bilerek dikkate almaması onunda
darbeci guruptan olduğunun ve bizi alenen mağdur etmek istediğinin açık
delilidir.
Kaza sonrası
rüşvetle mağdur edilmemiz ve davamızın raddi nedeniyle bankalarda icralık olmamız
üzerine bu borcumuzu ödememize rağmen bankanlarca mahkemelerde ve telefonla
rahatsız edilmemiz Anayasamızın meşhur 138. maddesinin alenen ihlalidir. Borç
yasal olarak ödendiği halde hukuksuzca dosyayı kapatmayıp mahkemede ve
telefonla faizin faizinin istenmesi ülkemizdeki hukuksuzluğun ne boyutta olduğunun
açık göstergesidir.
Bu nedenlerle;
Kaldırımda ve
15 yaşında kör bir çocuk tarafından gerçekleştirilen kazanın Rüşvet ve
Adaletsizlik nedeniyle 13 yıldır çözülememesi, bu işlere kalkışanların Feto
terör mensubu olmasına rağmen Mahkemelerde bu kişilerin hala korunması ve
hukuksuzluğun devam etmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Bizi mağdur
eden Bilirkişi, Savcı ve Hakimler hakkında gereğini yapmak kurulunuzun görevi
olup mağduriyetimizin bir an önce giderilmesi, ilgililer hakkında gereğenin yapılması
hususunda;
Gereğini arz
ve talep ederim. 22.12.2016
Mustafa DEMİR
Davacı
E K L E R :
Eki: 10 Adet 21 sayfa evrak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder