19 Ağustos 2019 Pazartesi

HSK GENEL KURULUNA


HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU


GENEL KURULU BAŞKANLIĞINA

                                                                    ANKARA


Konu:  Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Sektreterliği’nin 04.07.2019 tarih ve


90836726-2014/8836-53524 sayılı Şikayet Dilekçenize cevap  konulu İadeli-Taahhütlü


yazınıza itiraz dilekçesidir.                                  


 

Tebliğ Tarihi: 16.08.2019



            Oğlum Halil 06.08.2014 tarihinde Bala lisesi önünde kaldırımda bir kaza geçirmiş, kazayı oğul yaptığı halde baba üstlenmiş ve hakkında evrak tanzim edilerek Bala Karakolunda resmi yazı eşliğinde Pazar günü Bala’ya gelen savcıya teslim edilmiştir.

            Ememkli Polis Memuru ve mahalle bakkalı Mekin Öktem’in ifadesiyle baba suçu üstüne alamamış, fakat akrabası Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın beni davacı ettirmeyeceğini ileri sürerek ve rüşvet dağıtarak baba adına gerçek evrakların yerine oğul adına suç oranı değiştirilmiş evrak ve rapor düzenlenince karakolda tartışma ve küfürler yaşanmış, biz şikayetçi olunca da resmi yazısı Pazar günü olan resmi kaza evrakları ve raporunun Emniyet Amiri ve Trafk polisince pazartesi günü düzenlendiği resmi ifadeyle ifade edidiği halde başta kurumunuz hukukçuları olmak üzere bu evrak sahtekarlığını kapatmak üzere her türlü ahlaksız ve namussuz kararlı almakta bir beis görmemişlerdir. Bizim kuyumcunun yalan söylettiği tanıkları konuşturmamız üzerine kaza davamıza rüşvet veren kuyumcunun kiracısı Savcı Murat Gökhan Tahtakılıç  girerek bu yalancı ve sahtekar tanıkların yeniden dinlenmelerini engellemiş, Hakimde bu ahlaksızlığı bildiği ve gördüğü halde rüşvetini alarak bu aşağılık rezil savcıya uymuştur. Hiçbir kusuru olmayan oğlum rüşvet alavere-dalevere, emir-talimat ve her türlü hukuksuz ve ahlaksız kararlarla bu rezalet örtbas edilmek istenmekte ve yapılan onca şikayet kurulunuzca görmezlikten gelinerek bu aşagılık kişiler ve onların yemlediği hakim ve savcılar korunmak istenmektedir. Şeref, namuş ve haysiyeti olanher hukukçu o duruşmaya savcının değil Kuyumcunun girmiş olduğunu çok çok iyi bilir. Fakat şerefini, namusunu ve haysiyetini satan alçaklarda bu rezilliğe gözlerini kapatarak hukuksuzluğa göz yumar.

Aynı şekilde uzun süren oğlumun tedavi sürecinde mahkememeizin rüşvetle rezalete dönmesi nedeniyle borçlanılmış ve icralık olunmuş ve icralar yasal bir şekilde maaşımdan kesilerek ödenmiştir. Bahse konu Vakıfbank Kredi kartı borcu da 2007 yılında icralık olarak maaşımdan kesilmeye başlanmış ve 2008 yılında borcun tamamı ödenerek dosyanın kapatılması istenmiştir.

Fakat icrada borcu biten dosyanın itiraz edilmediği için bir yıl içerisinde kapatılması gerektiği, taksitli icra başladığı takdirde icra işlemlerinin durdurulması gerektiği ve hiçbirşekilde borca bileşik faiz işletilmemesi gerektiği halde dosya kapatılmayarak ve ahlaksız şekilde bileşik faiz işletilerek 5 yıl sonra Vakıfbank’ın manisa İli Yunusemre İlçesi Sanayi Şubesi Avukatı tarafından hakim Ayhan Aksoy Rüşvetle satınalınarak sanki borç hiç ödenmemiş gibi, bizi ödediğimiz borçtan daha fazla faiz ödemeye mahkum etmiştir.

            Kazadan 15 yıl, borcun ödenmesinden 12 yıl geçtiği halde hukuksuz ve ahlaksız kararlarla hala ahlaksızca mağdur edilmekteyiz. Artık sizin bu ahlaksız ve namussuz kararlarınız bizi hiç ilgilendirmemektedir. Biz sadece hukuk yollarını yasa ve usullerin öngördüğü şekilde tamamlamak için Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 14/02/2019 tarihli ve 2019/799 sayılı verilen Red kararının kaldırılarak şikayetimizin Genel Kurulunuzca yeniden incelenmesini ve bu rezilliğinize bir son verilmesini istiyoruz..

           

Gereğiniarzve talep ederim.  19.08.2019                                                                                      



                                                                                                     Mustafa DEMİR

                                                                                 Davacı


1 Ağustos 2019 Perşembe

ANKARA 10.İDARİ DAVA-TEMYİZ


NÖBETÇİ DANIŞTAY İLGİLİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA

Sunulmak üzere ANKARA 10.İDARİ DAVA DAİRESİNE Gönderilmek için

 OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

                                                                             Dosya No: 2019/865 Esas, 2019/981 Karar



TEMYİZ EDEN DAVACI    :   Mustafa DEMİR - 

DAVALI                                 :    ADALET BAKANLIĞI



KARAR VEREN MAHKEME:   ANKARA 10.BÖLGE İDARİ DAVA DAİRESİ



DAVA DOSYA NO               :   2019/865 Esas, 2019/961 Karar



KARAR TARİ           :   19.06.2019



TEBLİĞ TARİHİ                 :    16.07.2019



KONU                                    :   Gerekçeli Temyiz.



AÇIKLAMA                         :    Oğlum Halil Demir, 06.08.2004 günü akşamı kaldırımda yürürken Bala Lisesi önünde geçirmiş olduğu kaza sonrası Rüşvetle evrakların değiştieilmesiyle mücadele ederken karşı tarafın malkaçırma davasına gönderilen bir dilekçe üzerine bana “Bilirkişinin onuruna” hakeret ettiğime dair dava açılmış ve Adalet Bakanlığına açılan bir diğer davanın avukatı tarafından Ankara Cumhuriyet Başkanlığına verilen talimatla,Bilirkişinin Fetö Çetesi üyesi olduğundan onun ve onu görevlendiren savcının görevden atıldığı, zorla  mahkemeye getirtilemediği ve davacı edilemediği gözardı edilerek 10 ay ceza verilmiş ve ertelenmiştir.

            Bizim Bala Asiye Ceza Mahkemesinin 17.01.2018 tarih ve 2016/57 Esas, 2018/14 Karar sayılı kararının Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 201//372 D.İş kararıyla onaması üzerine Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru yapılmıştır.

Anayasa  Mahkemesi  03.12.2018 tarih ve 2018/15838 sayılı kararı ile İdare mahkemesinde dava açılmadığı gerekçesiyle Red kararı vermesi üzerine Ankara 23. İdare Mahkemesinde 2019/37 Esas ve 2019/38 Karar nolu kararıyla İptal ve tam yargı davasının ayrı ayrı açılması gerektiğine hukuksuzca karar verilmiştir. Bu kararın 2577 sayılı yasanın 12. maddesi uyarınca hukuka aykırı olması nedeniyle dilekçemiz aynen iade edilmiştir.

            Dilekçenin aynen iadesi üzerine Ankara 23. İdare Mahkemesi 26.02.2019 tarih ve 2019/288 Esas, 2019/273 karar sayılı kararıyla hukuksuzca ve ahlaksızca 2577 sayılı kanunun 15. maddesinin 5. fıkrası uyarınca kendi kararı hukuka uymadığı halde red kararı vermiştir.

            Bu kararı da 27.03.2019 tarihli dilekçemizle Ankara İstinaf Mahkemesine taşımamaız üzerine Ankara 10. Bölge İdare Mahkemesi 09.06.2019 tarih ve 2019/868 Esas, 2019/981 Karar sayılı kararıyla 23. İdare Mahkemesinin kararını onaylamıştır.

            Karar dosyasına baktığımızda Adalet Bakanlığı Avukatı Av. Mevlüt Kılıçaslan tarafından verilen 25.04.2019 tarihli İstinafa Cevap yazısında "İdare Mahkemeleri tarafından verilen kararların  istinaf yolu ile kaldırılabilmeleri 2577 sayılı kanunun 45 inci maddesinde belirtilen nedenlerden birinin  bulunması halinde mümkün olup anılan kararın bozularak kaldırılmasını gerektireck bir sebep bulunmadığından istinaf isteminin reddi gerekeceği görüşündeyiz" şeklinde ifadede bulunmuş ve Mahkeme bu kararı emir telakki ederek uymuş ve Onama kararı vermiştir.

            2577 sayılı yasanın 45. maddesi “Madde 45 – (Değişik: 18/6/2014-6545/19 md.)

 1.İdare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda farklı bir kanun yolu öngörülmüş olsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, konusu beş bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz. (2)

2. İstinaf, temyizin şekil ve usullerine tabidir. İstinaf başvurusuna konu olacak kararlara karşı yapılan kanun yolu başvurularında dilekçelerdeki hitap ve istekle bağlı kalınmaksızın dosyalar bölge idare mahkemesine gönderilir.

3. Bölge idare mahkemesi, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar verir. Karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı verir.

4. Bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verir. Bu hâlde bölge idare mahkemesi işin esası hakkında yeniden bir karar verir. İnceleme sırasında ihtiyaç duyulması hâlinde kararı veren mahkeme veya başka bir yer idare ya da vergi mahkemesi istinabe olunabilir. İstinabe olunan mahkeme gerekli işlemleri öncelikle ve ivedilikle yerine getirir.

5. Bölge idare mahkemesi, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye gönderir. Bölge idare mahkemesinin bu fıkra uyarınca verilen kararları kesindir.

6. Bölge idare mahkemelerinin 46 ncı maddeye göre temyize açık olmayan kararları kesindir. (Ek cümle: 20/7/2017-7035/6 md.) Bu kararlar, dosyayla birlikte kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilir ve bu mahkemelerce yedi gün içinde tebliğe çıkarılır.

7. İstinaf başvurusuna konu edilen kararı veren ya da karara katılan hâkim, aynı davanın istinaf yoluyla bölge idare mahkemesince incelenmesinde bulunamaz.

8. İvedi yargılama usulüne tabi olan davalarda istinaf yoluna başvurulamaz.”şeklindedir.

            Açıkça görüldüğü gibi bizim dilekçemizde 45. maddeye tüm sebep ve gerekçelerimiz uymaktadır. Neticede “Polisi nasıl şikayet eder, daha kötü rapor vereyimde görsün” diyen  aşağılık Bilirkişi benim nüfusumu öğrenince Savcının değil kendisini köpek gibi yallayan Kuyumcu dükkanına gitmiş, benim kendisini takip ettiğimi öğrenince de bülbül gibi ötmüş, Fetö çetesinin köpeği olduğundan hakkında başlatılan işlem kapatılarak hemen Bala’dan Keçiören’ê yollanmıştır.Önuruna hakeret ettiğime Bir avukatın “Bakan Adına” talimatıyla karar veren  Mahkeme bu bilirkişiyi Mahkemeye getirtememiş, davacı edememiş, buna rağmen aldığı emirle karar vermektende çekinmemiştir.

Yine bir avukatın talimatıyla bu defa istinaf mahkemesi aynı şekilde karar vermiştir.Anayasanın 138. maddesi açıkça ihlal edilmiştir. Bu nedenle biz dahil hiçkimse Adalete güvenmemekte ve kararlara saygı duymamaktadır. Biz de davamızı sadece her yönüyle hukuku tamamlamak amacıyla açmaktayız. Nitekim 2016 15 Temmuz darbesi sonrası yaşananlar bizi mağdur eden hakim, savcı ve bilirkişinin soruşturulması ve yargılanmaları olmuştur. Bizi hukuksuzca 8/8 haklı iken Rüşvet, alavere- dalevere ile 2/8 hakka mahkum edenler bir anda kendilerini HSK ve Yargı önünde bulmuşlardır. Halen soruşturma ve yargıları devam etmektedir. Bu nedenle bizi mağdur edenleren bu davada olduğu gibi gasbedilen 6/8 yasal tazminat tazminat hakkımız tüm hukuksuzluklara rağmen mutlaka alınacaktır.



Kazadan 15 yıl geçmiştir. Oğlum başkasının bakımına muhtaç bir halde %98 beyin özürlü sakat kalmıştır. Oğlum ifade verecek durumda değildir. Onun hakkınıda kimseye yedirmemeye kararlıyız. Bu sıkıntı ve hukuksuzluğun bedeli mutlaka alınacaktır. Geciken Adalet Adalet değildir. Bakan adına talimat vererek “mağdur olmadığımıza" karar verenler bizim için hakim değil, şeref ve namusunu Fetö'ye satmış aşağılıklardır. Bu ülkenin Adalet Bakanı da bir kuyumcu parçası değildir. Kuyumcu adına duruşmaya giren kiracısı savcı da, o saycıya uyarak 2/8 e karar veren dava hakimi de şu an HSK’da soruşturma konusudur. Onlara göz yuman o zamanki Bala Asliye Ceza Mahkemesi hakimi de Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Daire Başkanı olmasına rağmen hakkında açılan dava devam etmektedir.

 Bu nedenle; Rüşvetle verdiği Rapor nedeniyle bizi mağdur eden Bilirkişiye yaşattığı mağduriyetin bedeli onu korumaya çalışanlarla birlikte mutlaka ödettirilecektir. 2/8 haklı olduğumuz tazminat kararı Bala Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.07.2019 tarihli kararıyla nıspi harç nedeniyle kısmen onaylanmış olup, dosya da bizim iddialarımız yer almadığından kalanında 2/8 olarak Yargıtayca onanacağından hiçbir şüphemiz yoktur. Bu nedenle anılan mahkemece verilen arar karar ve istinafın uyduğu avıkatın “istinafa cevap” yazısı   ilişikte sunulmuştur. Hukuksuzca ve yine talimatla “onanan” bu kararın bozulmas için bu dava açılmıştır.





NETİCE VE TALEP  : Yukarıda açıklanan nedenler ve Re’sen Mahkemenizce tespit edilecek sair nedenlerle; HUKUKA, HAKKANİYETE VE VİCDANA aykırı olan Ankara 10. Bölgr İdare  Mahkemesinin bu “ONAMA” kararının BOZULMASINA ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesini, haklı olarak istediğimiz 3.344.506,68 TL Maddi ve 300.000.-Tl Manevi tazminata hükmedilmesini  ve mahkeme masraflarının davalı idareye yükletilmesini  talep ederim.                              

                                                                                                                              

       01.08.2019

Mustafa DEMİR

                                                                                                                                  Davacı