(HALDEM DERNEĞİ)
SAYI : 80-006-044/ 4
KONU : Anayasanın
138. maddesi.
Yargıda Rüşvet.
13 /09/2019
KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU BAŞKANLIĞINA
ANKARA
06.08.2004 tarihinde Ankara–Bala Lisesi önünde ağır
yaralanmalı trafik kazası geçiren oğlum Halil'in Rüşvetle ve uzun süren yargı
süreciyle davasaının rezalete dönmesi nedeniyle mücadele etmek amacıyla
kurulan, kısa adı Haldem Derneği olan 80-006-044 kütük numaralı Bahçeli Halil
Demir Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği olarak Yargı sistemimizdeki Anayasanın
138. maddesinin kötüye kullanımı, Rüşvet ve Uzun Yargılama süreci ve birtakım
kişilerin yargının bağımsızlığını kendi emellerine alet ederek davaları
sürüncemede bırakmaları ve kendi meslektaşlarını korumak amacıyla yaşatılan her
türlü hukuksuzlar nedeniyle size bu dilekçe gönderilmektedir.
Bu dilekçeyi
göndermekteki amacımız ülkemizde yargı denetiminin Anayasanın 138. maddesi
nedeniyle tüm kamu kurumlarımızın yargıya karışamamaları ve yine bu madde
nedeniyle yargıya bir şekilde müdahale edenlere hiçbir kamu kurumunun müdahale
edememesidir. Şimdiye kadar sizin dışınızdaki tüm kurumlara yaptığımız
başvuruda hep Anayasanın 138. maddesi nedeniyle bir netice alınamaması, fakat
size sunduğumuz evraklarda açıkça gösterildiği gibi “Rüşvet, Emir ve
Talimat"la yargıya mühalale edildiği ve yargının açıkça seyrinin
değiştirildiği gayet açık ve net
olmasına rağmen bu kişilere yine bu 138. maddesi gereğince hiçbir kurumun
müdahale edememesidir. Dernek olarak bu durumun kurumlar nezdinde tespitini
yaparak Cumhurbaşkanlığına sunmaktır.
Bu nedenle;
1-Kaza Ankara
İli Bala İlçesi Bala Lisesi önünde 15 yaşındaki bir çocuk tarafından
gerçekleştirilmiş, suçu telefonla ulaşılan baba üstlenmiş ve hem kaza
yapanlarca ve hemde Bala karakolu ve Emniyetince kazanın kaldırımda
gerçekleştiği bize bildirilmiştir. Çok ağır olan hastamız önce Gazi Tıp
Fakültesşne, ağırlığı nedeniyle oradan alınarakAnkara Özel Güven Hastanesine
oradanda İncek Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesine kaldırılan hastamız
Ankara Adli Tıp Kurumu raporuyla sabit olduğu (ek:1) gibi 1.90 cm boyunda 90kg
ağırlığında, okulunun birincisi, takdir, teşekkür ve onur belgesi sahibi,
Bilgisayar Mühendisi olma hayali kuran, okulunun futbal takım kaptanı ve
oyuncusu olan oğlum başkasının bakımına muhtaç şekilde felçli ve yatalak
kalmıştır. 15 yıl sonra dahi tüm bakımları tarafımızca karşılanmaktadır.
Kaza sonra biz
oğlumuzla ilgilenirken emekli bir polisin ifadesiyle suçu babanın üzerine
alamaması üzerine, bir kuyuımcu
Anayasının138. açıkça ihlal ederek, rüşvet vererek ve beni davacı
ettirmeyeceğini ileri sürerek, yalancı tanık ayarlayarak kaldırımdaki kazayı
yol ortasına aldırmış, baba adına gerçek evrakları yok ettirmiştir. Fakat
benimde nüfusum devreye girince (ek:2) karşımızda kaza yapanlar ve kuyumcu
değil, Adalet Bakanlığı ve HSK kalmıştır. 15 yıldır biz kaza yapanlarla değil
Adalet Bakanlığı ve HSK ile davalaşmaktayız.
Baba adına
evrak tanzim eden Bala karakolu bunu 8.8.2004 tarihinde Resmi yazıyla(ek:3)
savcıya teslim etmiş, kuyumcunun savcıyı rüşvetle satınalması üzerine Pazar
gecesi evraklar değiştirilmiş, baba adına olan evraklar değiştirilerek oğlu
üzerine alınırken suç oranıda değiştirlmiş ve hiçbir kusuru olmayan oğlum suçlu
hale getirilmiştir. Kuyumcuyu takmayarak davacı olmamız üzerine de bir
bilirkişi ayarlayark daha kötü rapor hazırlattırılmıştır.
Benim yukarıda
belirttiğim nüfuusum devreye girince de Emniyet Amiri hemen emekliye ayrılmış,
resmi ifadesinde de raporun kendisine 9.8.2004 günü verildiğini iddia ederek
(ek:4) 8.8.2004 tarihinde yazdığı resmi yazının ve evrakların sahte olduğunu bizzat kendisi ortaya koymuştur.
Çünkü polisler kaza evraklarının Pazar gecesi değiştirildiğini ve baba adına
olan evrakların yok edildiği doğrulamışlardır. Bu benim adıma evrakları isteyen
komşum Eczacı Cihat Barbaros Ayata!nın resmi ifadesiyle (ek:5) sabittir.
Kazamız bu
yalan evraklarla başlamış ve 15 yıl sonunda halen devam evtmektedir. Ankara 3.
Çocuk Mahkemesinde hukuksuz bir şekilde mahkeme önünde uzaklaştırılarak
başlayan davamız kanun gereğince Bala Asliye Ceza mahkemesine gelmiştir. Sayın
Cumhurbaşkanımızın Marmaris Baskını davası savcısı davamıza savcı olmuş, fakat
yalancı tanıkların yeniden dinlenmeleri gündeme gelince yerine kuyumcunun
kiracısı savcıyı davamıza girdirerek bu yalancıların yeniden dinlenmelerini
engellemiştir. Bu savcı bununla da yetinmeyerek Ankara 3. Çocuk Mahkemesinin
talimatıyla istenen ve Bala Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi tarafından alınan
tanık ifadesi dosyadan çıkartılarak(ek:6) yok etmiştir. Bu savcı halen Yargıtay
savcısıdır. Bu evrak sahtekarlıkları da
hiçbir kusuru olmayan oğlumu suçlu hale getirmiştir. 15 Temmuz 2016 darbe
girişi sonrası davamızın savcısı,
bilirkişisi ve hakimi Feto çetesi üyeliğinden görevden atılmış,
kendilerine açılan idari davalar ve soruşturmalar halen devam etmektedir.
Bu durum
defalarca Adalet Bakanlığına iletilmesine rağmen(ek:7) her defasında Anayasanın
138. maddesi gerekçe gösterilerek bir netice elde edilememiştir. Aynı şekilde
Türkiye İnsan hakları Kurumu (ek:8) ve TBMM Dilekçe Komisyonu (ek:9) Anayasanın
138. maddesini gere göstererek hiçbirşey yapamamışlardır.Fakat Adalet
Bakanlığına açılan bir davada dava avukatının Bakan adına savcılığa verdiği
talimatla(ek:10) kazada “mağdur olmadığımıza" karar çıkarttırmıştır(ek:11)
2-Kaza zamanı
Bala İlçe Müftülüğünde memur ve Diyanet Vakfı Yönetim Kuurulu üyesi ve Muhasibi
olarak görev yaptığımdan yardım için
başvurdum. İlk başta yardım sözü verdilerse de devlet memuru olduğumu gerekçe
göstererek reddettiler. Borç isteğimi de emsal teşkil eder diye reddettiler. Fakat siyasten Polis vekfına verdikleri yardımla
polisler bizzat benim yanımda tedavilerini oldular. Benm dışımdaki kurumların
hastaları hep ziyaret edildiler, kurumlarının veya kurumlarının yan
kuruluşlarının yardımıyla hastalarını tedavi ettiler. Bna yardım edildi, ne
hastam ziyaret edildi nede Diyanet İşleri Başkanlarına yazılan mektuplardan bir
cevap alındı.
Resmi yazı ile
aldığım küçük bir yardımda borca çevirerek bizzat benim hazırladığım yardım
dosyasını iki müfettişle alarak yok ettiler. Beni de icraya verdiler. Bana da
resmi yazıyla böyle bir yazı ve dosya olmadığına dair cevap verdiler (ek:12)
İcrayı mahkemeye taşımam üzerine benim ömcedende para yiyen bir memur olduğumu
iddia edince değişen kanun gereğince sicilimdeki resmi evrakları aldığımda 1991
yılında 4 kişinin maşını yediğimi (ek:13) ve 2000 yılında cami parasıyla ev
aldığımı(ek:14)öğrendim.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Türkiye hakkında verdiği bir kararla bu yalanları
mahkemeye taşımam üzerine Anayasa Mahkemesinde üç tane bu kişilerin
cezalandırılmasına karar çıkarttım. Diyanet, Anayasanın bu kararlarına rağmen
bu kişileri korumaya ve idari işlem yaparak cezalandırmaya izin vermediğinden
bende idari dava açtım. Bu sırada 15 Temmuz 2016 darbesi meydana geldi. Her iki
iftiracı Müftü de feto Çetesi üyeliğinden görevinden atıldı. Buna rağmen
Diyanet bu kişileri koruyarak idari soruşturmayı reddetti.(15) Bende savcılığa
şikayette bulunup bu belgeyi sunmama rağmen bu soruşturmadan da bu güne kadar
bir netice elde edemedim.
3-Kaza davası
sonrası özel hastanelerde uzun süren tedavi sürecinde Diyanetin de sözünü
tutmaması üzerine uzun ve pahalı tedavi sonrası borçlandım. Borçlarım 6 dosya
halinde icraya konuldu ve maaşımdan kesilmeye başlandı. 2009 yılında çıkan
fazilerin silinmesiyle ilgili geçici kanunla bu altı dosyadan kesilen iki dosya
ve halen devam eden bir dosya dışında kalan ve sıra bekleyen üç dosyamı kapattım.
İlk olarak
Vakıfbank İcra dosyasını maaşımla ve taksitle ödeme rağmen (ek: 16) ödediğimden
beş yıl sonra borçtan daha çok bir faiz talebiyle icralık oldum.(ek:17) Yasalarımız
gereğince dosyanın kapatılması gerektiği ve ana parası ödenen borcun faizininde
ödenmiş sayılacağı açık olduğu halde İcra Hukuk Mahkemesi bizi reddetti.(ek:18)
Bu durumu mahkemeye taşıdımsa da onca lehime kanuna rağmen Anayasa da konun yolu şikayeti
olduğunu(ek:19) ileri sürdü. Maaşımdan taksitli kesilen diğer iki dosya da
kapatılmayarak biri Varlık Şirketine satıldı. Kamu bankası olan Vakıfbankın
avukatı gibi satılık Hakim bulamadıklarından ve dosyanın icrada kapılmadığını
ileri sürerek halen bizi taciz ediyorlar. Halbuki bu bankaların alacakları
kalmış olsa dahi baka alacaklarının zaman aşımı süres beş yıldır. Temmerrüte
düşmüş alacaklara kanun gereği tekrardan temerrüt faizi işletilemez. Bende sizden bu kanun yolunun ne olduğunun
taspitinin yapılarak tarafıma bildirilmesini istiyorum.
Yukarıda açıkça anlatıldığı gibi hiçbir kurum
Anayasanın 138. maddesi nedeniyle Adalete karışamamasını gerekçe gösteren
Adalet Bakanlığı, bu kanunun arkasına sığınarak rüşvet, emir ve talımatla iş
gören, evrak sahtekarlığı yapan görevlilerini korumakta buda bizleri mağdur
etmektedir. Bu nedenle de 15 yıldır davamız bitirilmemektede ve mağduriyetimiz
kurumların hukuk tanımazlığı nedeniyle giderilmemektedir. Bu nedenle ya bu
kanunun değişirilmesi, yada bu kanunu ve hukuku çiğneyenlere gereğinin
yapılması gerekmektedir. Bir kanun suçluların korunmasına zırh yapılmamalıdır.
Dernek olarak tarafımıza vermiş olduğunuz cevabınız
diğer kurumlardan alınan cevaplar ve yaşadığımız hukuksuzluklar nedeniyle
aldığımız hukuksuz kararlar bir rapor halinde Cumhurbaşkanlığımıza
sunulacaktır.
15 yıllık kaza davamız ve oğlumuzun tedavi sürecinde
görülmüştür ki birçok kimse ya hukuksuzluklarla perişan edilmiş, yada maddi
yokluklar nedeniyle hiçbirşey yapamamış, yada hak-hukuk, kanun yolu bilmediğinden
veya makam sahibi savcı, hakim ve avukat sahibi kişilerin ahlaksız karar
vetehditlerinden korkarak haklarından vazgeçmiştir. Fakat biz geçmişimizden
gelen varlık ve güçle tüm bu hukuksuzluk ve tehditlerle başetmemize rağmen
yinede mağduriyet yaşamaktan ve sıkıntı çekmekten kurtulamamaktayız. Eski
varlığımızdan kaylanan güç gedeniyle güç kullandığımız takdirde haklı iken
haksız olacağımızın bilincinde olduğumuzdan atalarımızın güçle yaptığı işi biz
hukuk ve kalemle yapmayı ve bunları da daha sonra halkımızın istifadesine
sunmak üzere kitap halne getirerek örnek mücadele olarak yayınlamayı
pilanlıyoruz. Sunduğumuz secerede açıkça görüleceği gibi büyük dedesi dedemizin
kardeşi olan Sayı Necmettin Erbakan’ın davasında taviz vermediği bilindiği gibi
bizimde sonuç ne olursa olsun davamıza yalan kaatmadan ve kimseden korkup
çekinmeden devam etmekteyiz.
Bilgive
gereğini arz ederim.
Mustafa DEMİR
Dernek
Başkanı