DANIŞTAY İLGİLİ DAİRE BAŞKANLIĞI'NA Sunulmak
üzere
ANKARA 15. İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI'NA,
Göderilmek için OSMANİYE ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİNE
DOSYA NO :2016/1089 Esas, 2016/1227 Karar
DOSYA NO :2016/1089 Esas, 2016/1227 Karar
KARAR DÜZELTME
İSTEYEN DAVACI : Mustafa DEMİR,
İSTEYEN DAVACI : Mustafa DEMİR,
DAVALI :
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
KARARI VEREN
: DANIŞTAY 5. DAİRESİ 2016/56172
Esas,2020/1831 Karar
TEBLİĞ TARİHİ
: 11/06/2020
KONUSU : Danıştay
5. Dairenin 09.03.2020 tarihli 2016/56172 Esas, 2020/1831 Karar sayılı Onama
kararının “Karar Düzeltme” talebidir.
KARAR DÜZELTME NEDENLERİ :
1-Diyanet İşleri Başkanlığına
bağlı olarak taşra teşkilatında çalışırken Oğlum Halil Demir’in 06.08.2004
tarihinde Ankara Bala Lisesi önünde kaza geçirmesi üzerine Diyanet’ ve kurumuma
bağlı olan Türkiye Diyanet Vakfına kaza nedeniyle yüksek miktarda kaza tedavi
giderlerim nedeniyle yardım talebinde bulunulmuş, önce yardım sözü verilmesine
rağmen daha önce eski Hac Dairesi
Başkanına yardım yapıldığının, eski Hac Dairesi Başkanının yardım aldığı bu
parayı devletten de tahsil edip zimmetine geçirdiğinin açığa çıkması üzerine
konunun mahkemeye intikal etmesinin ve mahkeme kararıyla alınan bu yardımın
iadesine karar verilmesi üzerine Diyanet yerdiği yardım sözünü tutmamış, eski
Hac Dairesi Başkanı adına yardım kampanyası başlatarak yediği ve mahkeme
kararıyla ödenmesi istenen yaklaşık o zamanın parasıyla 17.500.000.000-TL
yardımla toplanan parayla ödemiş, bana da aynı şekilde yardım kampanyası sözü
verilmişse de son anda bu sözden de "devlet memuru " olduğumu ileri
sürerek vazgeçmişlerdi. “Borç verin kaza sonrası ödeyeyim" talebimi de
“emsal teşkil eder” gerekçesiyle reddetmişler, fakat siyasilerin talebiyle
Türkiye Diyanet Vakfından Polis Vakfına aktardıkları milyarlarca lira yardımla Polis
Memurları bizzat yanımda tedavi olmuşlardı.
Kısaca kaza sonrası tüm kurum
memurları kurumlarının yardımlarıyla yanımda tedavi olurlarken ben kendi
imkanlarımla ve büyük sıkıntılarla ve büyük bir borç yüküyle tedavimi yarıda
kesmiş, bankalarla halen hukuk mücadelesi vermekte ve yüksek miktarda faiz
ödemeye devam etmekteyim. Kaza sonrası 16 yıl geçmesine rağmen yaşanan rüşvet
nedeniyle hala davamızda sonuçlanmış değildir. 2007 yılında Ankara Bala’da
ayrılırken bizzat kendim hazırladığım bir dosyanın ben ayrıldıktan sonra tahrif
edilerek icraya verilmem üzerine konu mahkemeye taşınmış, mahkeme sonucu
hakimin verdiği sözü tutmaması üzerine ve ilçe müftüsünün de sicilimde bulunan iftira evraklarını önüme
koymak istemesiyle sicilimdeki yalan ve iftiralara yasal şekilde ulaşılmış, bu
sırada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin dosyadaki emsal kararıyla bu dava
dosyası oluşmuştur.
2- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararları Anayasanın 90. maddesi gereğince Türk yargısının üstünde olduğundan
AİHM’nin emsal kararıyla başlayan bu davada savcılıklar ve Anayasa Mahkemesi
dahil mahkeme kararlarında uyulması gerekirken Diyanet yetkililerin bu mahkememe kararlarına
uymayarak yargılama ve etkili soruşturmaya izin vermemesiyle bu dava
açılmıştır.
Fakat bu dava açılıp temyiz için
Danıştay ilgili Dairesine gönderildikten hemen sonra ülkemizde 15.07.2016
tarihinde Fetö Çeteleri üyelerince Darbe Kalkışması yaşanmıştır. Bana iftira
atan eski İslahiye Müftüsü Ali Yazıcı'da Fetönün aktif elemanlarından olması ve
Dinler Arası Diyaloğun Hatay Müftülüğünde yaptığı toplantıya İl Müftü
Yardımcısı olarak Diyanetî temsilen Başkanlık etmesi ve fiilen Fetö için
çalışmaya devam etmesi nedeniyle 1.9.2016 tarihli Resmi Gazetete yayınlanan KHK
ile (Ek:1) görevinden atılmıştır. Dinlerarası Diyaloğa Diyanet adına başkanlık
etmesi Fefö’nün gelecekteki Diyanet İşleri Başkanı söylemlerine yol açmıştır.
Görevinden ayrıldıktan sonra hakkında başlatılan Savcılık soruşturması halen
sonuçlanmamış veya bir şekilde sümenaltı edilmiştir.
Oysa İslahiyedeki yaşadığım
sıkıntılar nedeniyle gittiğim Adana Balcalı Tıp fakültesi dekanı muayene
sonrası bana “Oğlum sen kazamı geçirdin?é sorusuna hayır demem üzerine “Oğlum
bu hastalık ancak kaza geçirenlerde olur..” demesi ve beni en kısa sırada
ameliyat etmesi bile çözüm olmamış, Ankarada olduğum ameliyat, yurtdışında
getirttiği pahalı ilaçlar böbreklerimi kurtarmaya yetmemiştir. Şimdi çok iyi
anlıyorumki ben kaza geçirmişim. Bana “Diyanet’in Dinsizleri çarpmış...”,
Diyanetin merkezdeki Dinsizleride hala onları korumaya devam ettiğinden bu dava
oluşmuştur.
Aynı şekilde kendisi gibi Erzumlu ve
Fetö’nün elemanlarından olan eski Ankra-Bala Müftüsü ve Din İşleri Yüksek
Kurulu Üyesi Ercan Eser, torpilli eski Şefi Muharrem Küçükşahin’e sicilimde
bulunan Merkez Cami İmamı Recep Çavuş’la birlikte hareket ederek cami parasıyla
ev ve arsa aldığımız şikayetin dilekçesini yazdırması üzerine benim ifadem
sırasında bu şikayetin Şef Muharrem Küçükşahin tarafından yapıldığını açıkça
beyan etmem ve haklarında savcılığa suç duyurusunda bulunacağımı söylememem
üzerine bana hiçbir bildirimde bulunmadan o zaman kapı komşusu olan eski
personel Dairesi Başkanına sicilime koydurmuştur. Darbe sonrası bu şikayetin
Muharrem Küçükşahin’in büyük oğluna elden yazdırdığının öğrenilmesi üzerine
01.03.2020 tarihinde CİMER’e başvurarak(Ek:2) sorşturma evraklarını istememe
rağmen Diyanet her zaman olduğu gibi02.06.2020tarihli resmi cevabında konunun
mahkemeye intikal ettiğini ileri sürerek (Ek:3) sorüşturma evraklarını vermeyi
reddetmiştir.
3-Danıştay kararında mahkeme
kararında olduğu gibi benim taleplerimin idari dava türleri arasında olmadığı
iddia edilmektedir. Oysa 2577 sayılı İdari dava kanunu “2.madde b) İdari
eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından
açılan tam yargı davaları,” hükmü gayet açık
ve nettir. Fakat şu durumda vardır. 2577 sayılı kanun 657 sayılı devlet
memurları diğer bazı kurum ve kuruluşlar içindir Diyanet İşeri Başkanlığı
657’ye değil 633 saylı kanuna bağlı bir kuruluştur. Bu nedenle Diyanet
personeli İdari yönden devlet memuru sayılırken adli yönden sayılmamaktadır.
Daha önce Başbakanlık Kurumuna baplı olan Diyanet İşleri Başkanlığı Başbakanlık
lağvedildiğinden Cumhurbaşkanlığına bağlı bir kurum haline getirilmiştir. Bu
sebeple dava reddedilecekse bu defa davamız Cumhurbaşkanlığı adına
yenilecektir.
4-Danıştay ve Mahkeme ısrarla maddi
tazminatın hangi kalemden oluştuğunun açıkça belirtilmediğinden bahsetmektedir
temyiz dilekçemizde açıkça belirttiğimiz gibi sadece İslahiyede kasada durduğu
halde yediğim iddia edilen 2683400.-Lira paranın dava tarihi olan 9.11.2015
tarihine kadar olan en düşük yasal faiz tutari 5924947,2 Tl(Ek:4)tutarındadır.
Oysa İslahiyede bana verilen maddi zarar en az bunun on katıdır. Sadece iki
motosikletimin o zamanki alış fiyatı 13000000.- Lira olduğu düşünülürse bizim
talebimiz olan bu günün parasıyla 500.000.-Lira devede kulak kalmaktadır. Bu
hukuksuz kararda ısrar edilirse ekte sunulan belge gibi yasal belgelerle diğer
zararlarımın ve bankalara ödediğim faizlerin tek tek bu güne kadar olan yasal
faizlerinin dökümü yapılacak ve Cumhurbaşkanlığına açılacak aynı şekilde tam
yargı davasıyla talepte bulunulacaktır.
5- Danıştay kararında 2577 sayılı
kanunun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde bozulması
mümkündür demektedir. Oysa 2577 sayılı kanunun 49. maddesinin “b) Hukuka
aykırı karar verilmesi, c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı
etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması, sebeplerinden
dolayı incelenen kararı bozar” hükmü gayet
açık ve nettir. Bu davanın İdari dava türlerinden olmadığının iddia edilmesi ve
diyanetçe inceleme ve soruşturmalara izin verilmemesi açık bir şekilde 49.
maddeye ve hukuka aykırıdır. Ayrıca 4. maddeden açıkça izah edildiği sembolik
bir maddi tazminat istemenin ısrarla hangi kalemden olduğun sorulması da açıkça
hukuka ve aykırıdır. Bu mahkeme Danıştay kararının da ulusal hükümlere aykırı
olduğu açıktır. Bu nedenle de bozulması gerekir.
15.07.2016 tarihinde yaşanan darbe kalkışması
sonrası bana iftira atan Ali Yazıcı ve Ercan Eser ve şikayet dilekçesi yazan
şefi Muharrem Küçükşahin hakkında açılan savcılık soruşturması bu güne kadar
sonuçlanmadığı ve sümenaltı edildiği, Diyanet’te bu görevliler hakkında
inceleme ve soruşturma izni vermediği açık olduğundan, ülkemizde Adil yargılama
olmadığını Diyanet görevlileri de çok iyi bildiğinden ve Fetö Diyanette çıkıp
büyüdüğünden onun has adamlarının açıkça korunması da bundan olduğundan sizin
kararınız ne olursa olsun ayrıca bu görevliler hakkında Cumhurbaşkanlığına da
dava açılacaktır. Fakat yine de dava açılması için sizin kararınız
beklenecektir. 2016 yılından beri savcılık soruşturmasının sonuçlanmaması veya
sümenaltı edilmesi, 16 yıldır oğlumun kaza davasının sonuçlanmaması açıkça bu
ülkede yargının bağımsız ve tarafsız olmadığının delilleridir.
2577 sayılı kanunun 54. maddesi: “d) Hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve
sahtekarlığın ortaya çıkmış olması,” karar düzeltme nedenidir. Açıkça
belirtildiği gibi Ali yazıcı’nın düzenlediği maaşı zimmtime geçirdiğimin
belgeleri de, Ercan Eser’in torpilli şefine yazdırıp kapı koşmuşu personel
daire başkanına sicilime koydurduğu belge de hileli sahtekarlık örneğidir.
Bu
nedenlerle; bu delillerle bu kararın bozulması ve bizim mağduriyetimizin bir an
önce giderilmesi gerekmektedir.
SONUÇ ve TALEP : Yukarıda arz edilen ve inceleme
sırasında re'sen tespit edilecek sair hususlardan Ankara 15 İdare Mahkemesinin.
01.04.2016 tarih ve 2016/1086 E. 2016/1227 K. sayılı ilamının ONANMASINA dair
Danıştay 5. Dairenizin 09/03/2020 tarih 2016/56172 E. 2020/1831 K. sayılı
ilamının kaldırılarak mahkemenin Onama kararının BOZULMASINA ve mahkeme
masraflarının ilgili idareye yüklenilmesine karar verilmesini arz ve talep
ederim.
17 /06/2020
Mustafa DEMİR
Davacı
Davacı
Ek: 4 Adet Evrak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder