1 Şubat 2021 Pazartesi

OSMANİYE VAKIFBANK TENSİP CEVABI

 

OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE                                                  

                                                            2021/15 Esas

           

DAVACI               : Mustafa DEMİR 

DAVALI               : T.VAKIFLAR BANKASI TAO (Vergi Kimlik No:9220034970)

                                  75. yıl Mah.Bahri Sarıtepe Cad. No:15 Yunusemre/MANİSA

VEKİLİ                 : Av.İshak ÖZBEY (TC.Kimlik No: 24824135830)

                                  Mustafa Kemal Mah.2131 Cad.No:16/4 Çankaya/ ANKARA

TEBLİĞ TARİHİ   : 29.01.2021

KONU          :   Osmaniye Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan  Vakıfbank Davasının 13.01.2021 tarihli Tensip Tutanağına cevap dilekçesidir.  

AÇIKLAMALAR          : 1-Osmaniye Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.01.2021 tarihli Tensip Tutanağının 4. maddesinde tespiti istenen  gider avansının Adli Yardım ödeneğinden karşılanmasına karar verilmesi;

            2-Tensip zaptında Davacının adli yardım talebinin HMK madde336/2 gereği yrgılama giderlerini karşılayacak durumda olmadığına da.r SGK Maaş Belgesi, Banka Hesap özeti, Emniyet Yazısı ( bu yazıda bir sğlık sorunum olmadığı bildirilmiştir. Bu bana sorulmadığı halde ve mahkemenize Hemodiyaliz Hastası ve %93 Engelli olduğumu gösterir raporu sunduğumdan bu raporumun dikkate alınmasını talep ederim.) Tapu bilgilerime gelince; ilişikte tapu suretini sunduğum  daha önce babam İbrahim Demir adına olan bir evi arsa tapulu olarak alıp oğlumun tedavisi için sattığımdan sattığımdan mahkemeye sunduğum ve icra konan tüm tapu hisse kayıtlarına ait hisseler kardeşlerime ve diğer hak sahiplerine ait olduğundan üzerlerindeki haczin kaldrılması için bu dava açılmıştır. Aylık 1000.- Lira Kira ödediğime dair kira kontratı ilişktedir. Bu bilgiler ışığında adli yardıma karar verilmesi gerektiğinin bilinmesine ve karar verilmesine,

            3-Açılan dava tüketici uyuşmazlığı olması nedeniyle arabuluculuğa başvurunun zorunlu olduğu ve arabulucuya başvurulduğuna dair tutanağın 2 hafta içerisinde başvuru tutanağının mahkemeye sunulmasına, aksi halde davanın usulden reddedileceği bildirilmektedir.  6102 sayılı Türk Ticaret kanunun (14.2.2011-127846) geçici 12. maddesinde “(Ek 6.12.2018-7155/21d)(1)Bu kanunundava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ilk derece mahkemelerindeki ve bölge adliye mahkemeleri ile yargıtayda görülmekte olan  davalar hakkında uygulanmaz” hükmü gereğince bu icra davası ve davaya konu olan icrayı açan avukat hakkındaki çeşitli davalarımız olduğundan ve budavalarımız henüz sonuçlanmadığından ve şu an Ankara 3.İdari dava dairesinde 2020/1391 (Bölge Dosyası) olarak İdari davamız devam ettiğinden  icranın açıldığı 2013 yılından beri bu tür davalarımız nedeniyle Ankara 16. İcrada dosyasında talep ettiği alacak kesinleşmediğinden bu dava da zorunlu arabuluculuk başvurusunda muaf olduğundan zorunlu arabulucuya başvurulmamıştır. Takdir Mahkemenindir.

NETİCE  VE TALEP :

            Davamızın kabulüne karar verilerek isteğimizin kabulüne, mahkeme masrafının ve oluşacak avukatlık ücretinin davalı tarafa  yüklenmesini  arz ve talep ederim 01.02.2021

 

                                                                                                                            DAVACI

                                                                                              Mustafa DEMİR

Ekler : 10 Adet Evrak.

YARGITAY-16. İDARE DAVASI

 

YARGITAY İLGİLİ DAİRESİ’NE

Sunulmak Üzere

OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

                                               

                                                                  Adli Yardım ve Avukat taleplidir  

                         

DAVACI  : Mustafa DEMİR 

DAVALI:  ADALET BAKANLIĞI  ANKARA

VEKİLİ :  Av. AHU ÖNDEŞ  Adalet Bakanlığı Ek B Blok kat:15 Kızılay/ANKARA

KARAR VEREN

MAHKEME   : YARGITAY 10.DAİRESİ, 2019/246 Esas, 2020/3345 Karar

TEBLİĞ TARİHİ: 08.01.2021

KONUSU : Ankara 16.İdare Mahkemesi’nin 16.03.2018 tarih ve 2016/3090 E. 2018/706 K. sayılı kararının istinaf incelemesi isteminin Yargıtay 10. Dairesinin 29.09.2020 tarih ve 2019/246 Esas, 2020/3345 Karar sayılı kararla Onaması üzerine Oğlumun Mahkemesinde görev yapan Savcı ve Hakimlerin görevini kötüye kullanarak tanık ifadesini değiştirdikleri, delil kararttıkları ve tanık ifadesini dosyadan çıkartarak yok ettiklerinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı HSK Muhabere Bürosunun 06.01.2020 tarih 2020/46 sayılı yazısı üzerine Ankara 3. Çocuk Mahkemesinin tarafıma gönderdiği bila tarih ve sayılı yazıyla tarafıma bildirilmesi üzerine bu davanın açılmasına karar verilmiştir.

DAVANIN ÖZETİ: Kaza 06.08.2004 tarihinde Akşam saat 20:30 sıralarında Ankara İli Bala İlçesi Kaman yolu üzerinde bulunan Bala Lisesi önündeki çeşmenin yanında meydana gelmiştir. Kaza sonrası açılan dava üzerine yaşanan hukuksuzluklar üzerine açtığımız dava sonrasın karşımızda rüşvetle satın aldıkları Bala Adliyesi Savcı Hakimleri kalmıştır.

              Ak Parti Genel Başkanı sıfatıyla dönemin Başbakanına gönderdiğim 19.09.2015 tarihli dilekçe üzerine (Ek:1) Adalet Bakanlığı 23.02.2016 tarih ve 87119442-622-01-06/0556-2016-E.1831/13880 sayılı, Müracatınız konulu yazıyla Anayasanın 138. maddesi gereğince “hiç kimsenin mahkemeye emir ve talimat veremeyeceği" gerekçesiyle müracaatın mahkemesine, temyiz işlemininde Danıştay ilgili  dairesine yapılması gerektiği (Ek:2) bildirilmiştir.

              Her ne kadar Adalet Bakanlığı Anayasanın 138. Maddesine vurgu yaparak hiçkimsenin hakim ve savcılara talimat veremeyeceğini iddia etsede, Bala Adiyesi Savcı ve Hakimlerinin, Bilirkişi ve Emniyet ve karakol polislerinin bir kuyumcu tarafından satın alınarak gerçek kaza evraklarının, gerçek raporun yok edilerek sahte rapor düzenlendiğinin ve şikayetim üzerine Bilirkişi diye bir sahtekarı ayarlayarak bu yaptıkları rezilliğin hukuka uydurulmaya çalışıldığı, benim nüfusumu öğrenen(Ek:3) Bilirkişi, Emniyet ve Karakol Polislerinden bazıları gerçeği anlatınca anlaşılmıştır. Karşımızda da kaza yapanlar değil Bala Adliyesi Savcı ve Hakimleri kalmıştır. Bizde bunun üzeine bu hukuksuzluğun tespit edilmesi için Adalet Bakanlığına 27.07.2016 tarihinde bir  dilekçe ile İdari Dava açtık ve tazminat talebinde bulunduk. Ek:4) Ankara İdare Mahkemesinde açılan 2016/3090 Esas sayılı bu davamız 16.03.2018 tarih ve 2018/706 sayılı kararla red edildi.(Ek:5)

              Bu arada 15 Temmuz 2016 tarihinde Fetö Çetesi tarafından darbe girimi sonrası davamızın savcısı ve bilirkişişi fetö çetesi elemanı olmaktan görevlerinden atıldılar. (Ek:6) Davamızın bir diğer savcısı Sayın Cumhurbaşkanının Marmaris Baskanı davası savcısı oldu. Davamızın bir hakimi de Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Daire Başkanı oldu. Beraber iş kotaranların bir kısmı görevden atılırken bir kısmıda yargının en üst düzeyine atanmış oldu. Bu da bizim taleplerimizin karşılanmadığının en bariz delili oldu. Tüm şikayetlerimiz Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Başkanlığına gönderildiğinden “Sen hiç vazgeçmezmisin?” diyen hakime gönderilmiş oldu. 2013 yılında açılan İdari dava da hala sürünceme de ve Ankra 3. İdare mahkemesinde devam ediyor.

              Bizde davayı istinaf Mahkemesine taşıyarak 04.07.2018 tarihinde İstinaf dilekçesi vermemiz üzerine (Ek:7) temyiz için Danıştay 10 Dairesinde 2019/246 Esas numarasıyla dava açıldı. Dava devam ederken bizim şikayetlerimiz de devam etmiştir. Bu şikayetler üzerine Hakimler ve Savcılar Kurulunca 07.01.2020 tarih ve 2020/7-01/07-1 sayılı Halil Demir Hk. Konulu İnceleme başlatılmıştır.(Ek:8)

              Bu inceleme devam ederken Yargıtay 17. dairesi 2019/4262 Esas, 2020/4460 Karar sayılı  kararla Tazminat davamızı sağlık raporu yönünden İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinde yeniden rapor alınması gerekçesiyle bozmuş ve Mahkemesine göndermiştir. (Ek:9)

              Bizim şikayetlerimiz devam ettiğinden CİMER’e yapmış olduğumuz 05.11.2019 tarih ve 1902593134 sayılı şikayetimizin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı HSk Bürosu tarafından 06.02.2020 tarih ve 2020/48 sayılı yazıyla Ankara 3. Çocuk Mahkemesine gönderilmesi üzerine bu mahkemenin tarafıma gönderdiği bila tarih ve sayılı yazıısıyla tanık Can Gürbüz’ün ifadesinin dava dosyamızdan çıkartılarak yok edildiğinin tespit edildiği (Ek:10) tarafıma bildirilmiştir. Bu yok edilen ifadenin Ankara 3. Çocuk Mahkemesinin 14.12.2004 tarih ve 2014/743 Esas nolu “Tensip Zaptı” ile istendiği(Ek:11) ve bu ifadenin o tarihte Bala Asliye Ceza mahkemesi Hakimi olan daha sonra da Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Daire Başkanı olan Hakim Fuat Penbeçiçek tarafından alındığı ve Ankara 3. Çocuk Mahkemesine gönderildiği bu hakimin bu ifadeyi aldığından bir hafta sonraki Bala’da devam eden ve bu hakimin baktığı 2004/95 sayılı Adaleti yanıltma davası duruşmasında dile getirilmişti. Hakim bizzat bana bu çocuğun ifadesini alıp mahkemesine gönderdiğini ve gidip mahkemesinde takip etmemi söylemişti. Bende mahkeme kaleminde bu ifadeyi bizzat okumuş ve bir suretini almak istemiştim. O tarihte bu ifadenin bulunduğu Kaza Tazminat davasına bakan Hakim Mehmet Keskin görevinde olmadığı için alamamıştım. Davanın savcısı iken daha sonrada Sayın Cumhurbaşkanının Marmaris davası Savcısı olan Savcı Mustafa Saylam ifadeyi hakimden almamı istemişti. İfadesinde; bir kişiyle okulun önündeki çeşmede su doldurdukları sırada aracın kaldırıma çıkarak oğluma arkadan çarptığını, çok hızlı olduğunu, Tanık Can Gürbüz kendisini su doldurduğu çeşmeye atarak kurtardığını anlatıyordu. (Yanındaki çocuk davada taraf olmamışsa da daha sonra bir trafik kazasında ölmüştür.)  Bu anlatımları daha önce kaza yerinde halka anlattıkları ve halkın bize söylediği gibi Emniyet Amiri Vekili Başkomser Ali Mülayim tarafından ifade için karakola götürüldüğü anlatımlarına uyuyordu. Bizde bu anlatımları duyduğumuz için tanık olarak dinlenmesini isteyince ilk anda baskıyla inkar etse de hakim Fuat Bey kendisini konuşturmaya başarmıştı. Bu ifadeyle bizim davayı kaybetmemiz asla  mümkün değildi. Fakat bu ifade kuyumcunun rüşvet, emir ve talimatıyla karakol ifadesi gibi yok edildiğinden 18 yıldır biz hala dava ile uğraşıyoruz.

              Hakim Fuat Pembeçiçek’in baktığı bu 2004/95 sayılı adaleti yanıtma davasında diğer yalan söyleyen tanık Kepçeci Mustafa Yaşar, karakol ifadesi ve Keşifteki yalanının ortaya çıkarılması üzerine yalanından vazgeçerek savcılıkta vermiş olduğu muğlak ifadesine dönmüştü.(Ek: 12) Hakim Fuat Pempeçiçek’in Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Daire İşleri Başkanlığına atanması ve Ankara 3. Çocuk Mahkemesinde devam eden davamızın kanun değişikliği nedeniyle Kaza Ceza Davamız Bala Asliye Ceza mahkemesine gelmiş ve 2006/113 Esas numarası ile dava açılmış ve Davanın hakimi de daha önce tazminat davamıza bakan Hakim Mehmet Keskin olmuştu. Bu davanın 11.10.2006 tarihli duruşmasında tanıklarımızdan Büşra Yıldırım aracın oğluma kaldırımda çarptığı ve çok hızlı olduğu ifadesini yenilemişti. Daha önce yalan söyleyen tanıklar Kepçeci Mustafa Yaşar ve Can Gürbüz’ün yeniden dinlenmelerine karar verilmiş ve 17.10.2006 tarihine duruşma günü verilmişti. (Ek:13)

      17.10.2020 tarihli duruşmaya davamızın savcısı olan Mustafa Saylam’ın yerine beni davacı ettirmeyeceğini iddia eden ve rüşvetle gerçek kaza evraklarını yok ettirerek yalancı tanık ayarlayan ve sahte evrak düzenlettiren Kuyumcu Abdulkadir Kılıç’în kiracısı olan ve halen Yargıtay Savcısı olan Murat Gökhan TAHTAKILIÇ girmişti. Duruşmada bu yalancı tanıkların yeniden dinlenmesini engellemiş ve daha önce bizim yalancı tanıklık ettiğini 2004/95 sayılı dosyada ortaya çıkardığımız tanıkların yeniden dinlenmesini engellemişti.(Ek:14) Adalet Bakanlığı Anayasanın 138. maddesinin arkasına sığınarak hiç kimsenin hakim ve savcılara emir ve talimat veremeyeceğini iddia etsede bu bir savcının ev sahibin emir ve talimatıyla davamızın seyrini değiştirmesinin çok açık deliliydi..

Bu olaydan sonra duruşmalarda hakim Mehmet Keskin ile bizzat tartışarak hakkında 2007 yılı başında şikayette bulundum. Kendisi Bala’dan alınarak Kazan Hakimliğine, Savcıda Kızılcahamam’a tayin edildiler. Savcı daha sonra karşıma Yargıtay savcısı olarak çıktı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da benim 2007 yılındaki şikayetimi kapattı. Bende bizzat Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında bu soruşturmanın, kaza ceza ve tazminat davalarının ve Ankara İl Emniyet Müdürlüğü soruşturmasının evraklarını alarak idari mahkemelerde davalar başlattım. Bu soruşturmada kaza evrakları 8.8.2004 para günü bizzat savcıya mevcut ekleriyle teslim edildiği iddia ediliyorsa da (Ek:15) Komşum Cihat Barbaros Ayata Ankara Emniyetinde verdiği yeminli ifadesinde  Pazar gecesi saat 23:30 sıralarında Ahmet Çalış adına olan gerçek raporun hala karakolda olduğunu fakat kendisine verilmediğini iddia ediyordu. (Ek:16) Onun bu ifadesi üzerine Emniyet Amir Vekili Başkomser Ali Mülayim resmi iafesinde kaza raporunun kendisine pazartesi geldiği iddia ediyordu. Oysa hazırlayıp Pazar günü bizzat savcıya teslim ettiği resmi yazıda Ahmet çalış adına olan rapor değil, pazartesi günü geldiğini iddia ettiği Murat çalış adına olan rapor vardı.(Ek:17).Trafik Polisi Mustafa Gödek’te raporunu pazartesi günü karakola teslim ettiğini iddia ediyordu. (Ek:18) Bu yalanlara inanan hukuk diplomalı hukuk katilleri, bu yalanları görmezden gelererek 18 yıldır bizi mağdur etmeye devam ettiler. Ankara Emniyeti Bala karakol ve Emniyetinde kaza ve soruşturma tarihinde görevli olan tüm polis memurlarını ifadeye çağırmasına rağmen soruşturmaya bu ifaleri koymayarak(Ek:19) soruşturmayı kapatmaya çalışarak açıkça görevlerini kötüye kullandılar. Onun içinde fetö çetesi davasında büyük çoğunluğu görevinden atıldılar. Bir düzineye yakın idari davamız halen çeşitli yerlerde devam ediyor. Biz kesin netice alıncaya kadarda davamıza devam edeceğiz. Her ne kadar Adalet Bakanlığı bu rüşvetçi hakim ve savcılarına sahip çıksa da biz davalarımızı devam ettireceğiz.

      Yargıtay’ın tazminat davasını sağlık raporu yönünden bozması üzerine bizde mahkemesine 21.09.2020 tarihinde bir Beyan göndererek yaşanan hukuksuzlukları Mahkemesine taşıdık. (Ek:20) Bu ifadeyi aynı zamanda HSK Müfettişine de gönderdik ve oda Hakim Savcı soruşturma bürosuna yönlendirdi (Ek:21) Bu soruşturma halen devam etmektedir.

Müfettişin 22.09.2020 tarihli yazıyla Danıştay 10. Dairesinde devam eden bu davanın akibetini sorması üzerine (Ek:22) verdikleri 23.09.2020 tarih ve 2019/246 Esas nolu cecabi yazıda engeç yıl sonuna kadar davanın neticeleneceğini bildirdiler.(Ek:23) Fakat apar topar ve bizim taleplerimizi tyam karşılamayan bir şekilde 29.09.2020 tarih ve 2019/246 Esas,2020/3345 karar sayılı kararla bizim taleplelerimi delil olmadığı gerekçesiyle red ettiler.

              Bizim dava dilekçesinde olan diğer tapleplerimizi görmezden gelinmiştir. Bizim açtığımız bu davadaki tazminat miktarları; Ankara 2. Aile Mahkemesinin 2012/133 E., 2014/130 TAL. Numaralı ve 5.6.2014 tarihli kararıyla gasp edildiği belirlenen 6/8 oranındaki 1.672.253,34 TL. Tazminat hakkımızın 6001 sayılı karayolları kanunun 30. maddesi gereğince 10 katı ceza olarak açılmasına rağmen 6001 sayılı kanunun 30. maddesi 7144 sayılı kanunla 16.5.2018 tarihinde on katı, dört katı olarak değiştirildiğinden bizde talebimizi 10 katı olarak değil 4 katı olarak değiştiriyoruz. Bu nedenle Tazminat talebimizi 6.689.013,36 Tlsı ceza olmak üzere 5 katı olan: 8.361.266,70 TL. (Sekizmilyonüçyüzaltmışbirbinikiyüzaltmışaltı Lira yetmiş Kuruş) olmak üzere 24.000.-Tl. (Yirmidörtbin Lira)Aile Mahkemesi kararıyla dosyada çıkartıldığı belirtilen Tedavi Giderlerinin , 14.000.- TL(Ondörtbin Lira) 2004 de sattığım evin bedelinin, 40.000.-TL.(Kırkbin) lira Mahkemelere ödediğim masrafların ve Bankalara ödediğim faizlerin bedeli; 81.000.-TL. (Seksenbirbin Lira)  15 yıllık Kira bedeli ve borçlarımı ödemek için erken emekli olduğumdan 46 yaşımdan 65 yaşıma kadar olan aylık zararımın yaklaşık 1.200 Liradan 201.000.-TL(ikiyüzbirbinlira)olarakToplam:8.721.266,67.-TL Sekizmilyonyediyüzyirmibirbin ikiyüz altmışaltı Lira Yetmiş Kuruş) Maddi Tazminat ile 15 yıldır Rüşvet, Emir ve Talimatla bir türlü sonuçlanmaması, Adil Yargılama ve Etkili Soruşturma yapılmadığından yaşadığımız mağduriyetlerin ve bozulan sağlığımızın bedeli olarak da : 500.000.- (Beşyüzbin Lira da manevi tazminat olmak üzere Toplam: 9.221.266,67 TL. (Dokuzmilyon ikiyüzyirmibirbin ikiyüzaltmışaltı lira Altmışyedi kuruş) Maddi ve Manevi tazminatın fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla faiziyle birlikte tarafıma ödenmesi ve yargılama giderlerinin davalı idareye yüklenmesi bedelillerinde açılmıştı. Bu dava açıldığında aylık 500.-Tl olan Kiramız 1000.- Tl. oalarak devam ettiğinden (Ek:24) ve 2005 yılında 14.000.-TL ye sattığımız evin bu gün itibariyle 250.000.- Tl ye almamız münkün olmadığından(Ek:25) davanın yeniden güncellenmesi gerekmektedir.

              Oysa kararda kanun değişikliği nedeniyle yaptığımız değişiklikler görmezden gelinmiş, ilk dilekçemizdeki 18.703.000,00 Tl Maddi ve 500.000.-Tl. manevi tazminat talebimiz olmak üzere toplam 19.203.000,00.-TL. tazminat talebimiz üzerinde hüküm kurularak ve bizim iddialarımızı soyut delil olarak nitelendirilmiştir. 6100 sayılı kanunun 46. maddesine atıfta bulunarak  hakimlerin kusuru nedeniyle devlet aleyhine tazmniat davası açılabileceğinden bahisle bunun ilgili kanunun 47. maddesi gereğince davanın Yargıtay ilgili dairesinde açılması gerektiğinden bu davanın reddi gerektiğine karar vermişlerdir. Manevi tazminat talebimizi ise “tazminata hükmedilebilmesi için idarenin hukuka aykırı bir işlemi veya eylemi sonucu ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması yada ilgilinin şeref ve onurunun zedelenmiş bulunması veya kişinin fiziki yapısını zedeleyen yaşama va kazanma gücünün  azalması sonucunu doğuran  olayların meydana gelmesi gerektiği, manevi tazminata hükmedilmesini gerektirecek koşulların oluşmadığının görüldüğü” gerekçesiylede manevi tazminat talebimizin reddi gerektiği yönünde karar verilmiştir.

              Dava sürecinden hakim ve savcıların görevini kullandıkları, bir kuyumcunun rüşvet, emir ve talimatıyla gerçek kaza ropuru ve evraklarını yok ederek ve yalancı tanık ayarlayarak haklı olan oğlumu haksız hale getirmek amacıyla bu yalancı tanıkların yeniden dinlenmesini engelledikleri, bununla da yetinmeyerek Ankara 3. Çocuk Mahkemesinin talebiyle hakim Fuat Pembeçiçek tarafından alınan tanık ifadesini dosyadan çıkartıp yok ettikleri ve davanın açıkça seyrini değiştirerek haklı olan oğlumu haksız hale getirdikleri Ankara  Cumhuriyet Başsavcılığın talebiyle Ankara 3. Çocuk Mahkemesince tespit edilmiş ve ilişikte sunulan bila sayı ve tarihli yazıyla bana bildirilmiş olduğundan 6100 sayılı kanunun46. maddesi gereğince bu kişilere rücu edilmek üzere aynı kanunu 47. maddesi gereğince Ankara 16.idare Mahkemesinde açmış olduğumuz davanın Danıştay ilgili dairenizde yeniden açılmasına karar verilmiştir.

              Manevi tazminata gelince; her ne kadar mahkeme adli tıp raporuyla bakıma muhtaç kalan oğlumun(Ek:26) durumuna üzülmediğimizi iddia etmiş olsada, biz oğlumuza bakmaktan maddi varlığımız gibi sağlığımızı da kaybettiğimizden Hemodiyaliz hastası olduk (Ek:27) Bu hastalık tüm yaşamımızı etkilediği için de çalışma gücümüzü kaybederek %93 Engelli olarak/Ek:28) iş gücümüzü tamamen kaybettik ve haftada 3 gün hastenede diyalize girerek ve oğlumun tedavisi ve mahkemesiylede ilgilenmeye devam ettik. Hatta felçli kalan oğlumu tuvaletine getirip görürken düşerek omuzumuzu kırdığımızdan (Ek:29) tamanen iş gücümüzü kaybettik ve hiçbir iş yapamaz olduk.

 Danıştay 10. dairesi 29.09.2020 tarihli ve 2019/246 Esas, 2020/3345 sayılı kararıyla maddi ve manevi tazminat isteğimi Red etse de(Ek:30) bunun hukuka uymayan bir karar olduğu ve kabul edilmesi mümkün olmadığından, İlgili Yargıtay dairesinde bu davanın yeniden açılması gerekmekmiştir.

Mahkemeler vatandaşın hakkını korumak, mağdur olası durumunda mağduriyerini hem maddi ve hemde manevi olarak gidermekle yükümlüdürler. Anayasa Mahkemesinin 138. maddesine göre mahkemeler kararlarını mevcut anayasaya, kanunlara ve hukuka uygun olarak vermekle yükümlüdürler. Bizim davamızdan isteğimiz gayet açık ve nettir. Biz ilk anda oğlu adına davayı üstlenen Ahmet Çalış adına düzenlenen evrak ve raporları istiyoruz. Benim evime gelerek kazanın kaldırımda olduğunu söyleyen, rüşveti görünce savcının talimatıyla o evrakları yok eden Emniyet Amir Vekili ve polislerin korunmasını istemiyoruz.

Biz Ankara 3. Çocuk Mahkemesince talimatla istenen ve Bala Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi olarak alınan tanık Can Gürbüz’ün ifadesini istiyoruz. Baladan Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Daire Başkanlığına giden ve Ankara 3. İdare Mahkemesinde halen davası devam eden Hakim’in bizzat aldığını söylediği ve kaza dosyamızın Adli Tıp Kurumuna gitmesinden önce bizzat okuduğum ve hakim görevinde olmadığı için alamadığın aracın kaldırma çıkarak oğluma çarptığını, canını kurtarmak için kendisini çeşmeye attığını halkın içinde anlattığı bu ifadesinde de anlatan Can Gürbüz’ün kayıp ifadesini istiyoruz.

      Manevi tazminatımızın sanki oğlum kaza sonrası mağdur olmamış, engelli kalmamış, tedavi görmemiş gibi gösterilmesi, bizim 18 yıldır hastahanelerde evlerimizde yaşadığımız sıkıntıların görmezlikten gelinmesi ve manevi tazminatımızın hukuken red edilmesinin hukuken izahı yoktur.Oğlum %98 engelli ve felçli ve beyin sapı hasarı nedeniyle akli dengesi olmayan bir mağdur olarak kalmıştır. Ben %93 engelli ve hemodiyaliz hastası oldum. Eşim oğlumu indirip kaldırmaktan belfıtığı olmuş ve ameliyat zorunda kalmıştır. Belinde 4 adet platin çivi vardır. Her yıl fizik tedavi almaktadır. Her üçümüzde ağır ilaçlar kullanmaktayız ve 18 yıldır madden ve manen mağdur olmuşuz. Kardeşine bakması için çalışan kardeşini işten alarak yinede oğlumuzu kimseye muhtaç olmadan bakımını yapmaktayız.

Bu nedenle; yukarıda açıkça izah edildiği gibi davamızın kabul edilerek istemiş olduğumuz maddi ve manevi tazminatın tarafımıza ödenmesi gerekmektedir. Kaza yapan taraf bize hak ettiğimiz yasal tazminat hakkımızı ödememek için satın aldığı savcı hakimler aracılığıyla her türlü hukuksuzluğu yapmıştır. Bununla da yetinmeyerek bize ödemesi gereken tazminatı ödememek için varlağını gizleyerek, başkasına devrederek ve üzerlerine almayarak, yurt dışına kaçarak başka ülke vatandaşlığına geçerek icra tebiğatını engelleyerek davayı kazansak bile bizi mağdur edecekleri gayet açıktır. Bizde bu davayı açarak devletin bizim hukuksuzca gasp edilem maddi ve manevi tazminatımızı bize ödeyerek, bizlere 18 yıldır mağdur edenlere rücu etmesini, Kaza sonrası rüşvet vererek, gerçek evrakları yok ettirerek, bununlada yetinmeyerek dava sürecinde  yalancı tanıkların yeniden dinlenmesini engelleyerek ve tanık ifadesinin dosyadan çıkartılarak yok ederek bize 6/8 TL tutarindaki 1.672.253,34.- Tutarindaki tazminat hakkımızın 4 katı 6001 sayılı karayolları kanunun 30. maddesine istinaden  ceza tazminatı olmak üzere beş katı olan 8.361.266,70 Tl tazminat,24.000.- Tl. Tedavi giderleri; 50.000.-Tl Mahkeme ve faiz giderleri,   250.000.- Tl. Satılan evimin bedeli, aylık 1000.- TL.den  252.000.-TL. 21 yıllık ödediğim kira bedeli, aylık 1.500.* olmak olmak üzere 2010 yılından bu güne kadar alamadığım erken emeklilik farkı olarak 200.000.- çalışanla, emekli arasındaki maaş farkı olmak üzere toplam:9.137.266.70 tl Maddi, 1.000.000.-Tl Manevi olmak üzere tarafıma 10.137.266,70.- Tl Maddi ve manevi Tazmimatin kaza zamanı itibariyle yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesine karar verilmesini arz ve talep ediyoruz

 

                                                                                                                          

            Netice olarakta, 18 yıldır devam eden pahalı tedavi, bakım ve bitirilemeyen mahkemeleri nedeniyle artık maddi ve manevi gücümüz kalmadığından bu davamızın Adli Yardımla ve Barodan ücretsiz avukat talep edilerek görülmesine karar verilmesini arz  talep ediyoruz.                                                                                                              

SONUÇ VE İSTEM :  Kaza sonrası rüşvet vererek, gerçek evrakları yok ettirerek, bununlada yetinmeyerek dava sürecinde  yalancı tanıkların yeniden dinlenmesini engelleyerek ve tanık ifadesinin dosyadan çıkartılarak yok ederek bize 6/8 TL tutarindaki 1.672.253,34.- Tutarindaki tazminat hakkımızın 4 katı 6001 sayılı karayolları kanunun 30. maddesine istinaden  ceza tazminatı olmak üzere beş katı olan 8.361.266,70 Tl tazminat,24.000.- Tl. Tedavi giderleri; 50.000.-Tl Mahkeme ve faiz giderleri,   250.000.- Tl. Satılan evimin bedeli, aylık 1000.- TL.den  252.000.-TL. 21 yıllık ödediğim kira bedeli, aylık 1.500.* olmak olmak üzere 2010 yılından bu güne kadar alamadığım erken emeklilik farkı olarak 200.000.- çalışanla, emekli arasındaki maaş farkı olmak üzere toplam:9.137.266.70 tl Maddi, 1.000.000.-Tl Manevi olmak üzere tarafıma 10.137.266,70.- (Onmilyon yüzotuzyedibin ikiyüzaltmışaltı Lira Yetmiş Kuruş) Tl Maddi ve manevi Tazmimatın kaza zamanından itibaren yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesine, davamızın adli yardımla ve barodan ücretsiz avukat desteğiyle yürütülmesine karar verilmesini, mahkeme masraflarının ve oluşacak avukat masraflarının davalı daireye yüklenmesine karar verilmesini;

     Arz ve talep ederim. 01.02.2021 

                                                                                                                     Mustafa DEMİR

                                                                                                                            Davacı