ADALET
Sizlere bu ülkedeki Adalet sistemi üzerine bir anımı paylaşmak istiyorum. Memuriyet hayatımda Kurumum Diyanet ve Kaymakamlıklar adına yüzlerce inceleme ve soruşturma yapmış ve hepsinde de yüz akı ile çıkmış bir devlet memuru olarak oğlumun kazası sonrası Ankara Bala'da kazanın gerçek evraklarının değiştirilip yok eden Bala savcıları hakkında o zaman Bala Asliye Ceza Hakimi ve şu an Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Daire Başkanı olan Hakim Fuat Pembeçiçek'e şikayet dilekçemi makamında elden verdim. Kendisiyle olay hakkında konuşuyoruz. Neticede bu savcılarla beraber çalışan bir hakim. Bende kendisine suç duyurusu dilekçesi veriyorum. Dilekçemin incelenmesi için en yakın bir üst mahkemeye gönderilmesi gerekiyor. En yakın üst mahkemede Sincan Ağır Ceza Mahkemesi. İlk başlarda bana bayağı sert davranınca bende aynı sertlikle cevap vermeye başlayınca bana hiç unutamadığım şu cümleleri söyledi: "Ben ceza hakimiyim. Bizde suçluyu cezalandırmak yerine ıslah etmek, mümkümse hiç ceza vermemek esastır." dedi ve arkasından ekledi "Sen hiç vazgeçmezmisin?" Bende kendisine "Siz olsanız vazgeçermisiniz?" diye sorunca cevap vermedi. Dilekçeyi okudu ve bana dönerek "Böyle dilekçelerde savcı-hakim isimleri yazılmaz, evraklarda onların adı ve sicil numarası saten yazılıdır." dedi Evrakımı alıp İşleme koydu. Evrak Sincana gitti. Bir yıl sonra cevap geldi:Red.
Bu gün itibariyle kazadan onsekiz yıl geçti. Oğlum %98 engelli ve felç kaldı. Davamız yeniden başa döndü. Eğer Bala Asliye Hukuk iki yıldır beceremediği Almanya'ya tebliğ etmeyi başarabilirse dosyayı İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas dairesine gönderecek veoradan çıkacak olan raporla herşey yeniden başlayacak.
Hakimle o konuşmamızda anladımki bu ülkede mağdur değil suçlu İnsan sayılıyor. Onun için özellikle adi suçlular mahkemenin ön kapısında girip arka kapısında kendisini yakalayıp karakola getiren, orada doktora götürüp muayene raporunu alan, varsa bir hastalığı devlet hesabına ücretsiz tedavi ettirip getiren ve işlemlerini yapmaya çalışan zavallı polislerden önce çıkıp gidiyorlar. Polislere zavallı diyorum, zira suçluyu bulup yakalaöak için onlarca saat çalışıp belki günlerce takip ederek, yüzlerce kamerayı saatlerce tarayıp bir delil bulmaya çalışarak geçiriyorlar. Binbir zahmetle yakalayıp getirdiği suçlular Savcı ve Hakimlerin bir sözüyle kendilerinden önce arka kapıdan çoktan çıkmış oluyorlar.
Hakimlerin tutuklama verdiği insanlar ise artık tam insan oluyorlar. Normal halkın belkide hiç yemediği ve yiyemediği üç öğün yemek, otel konforunu aratmayan yatak, her türlü hareketine ses çıkaramayan gardiyan daha binlerce bedava hizmet. Birde üstüne üstlük cezaevlerini terörist yetiştirme merkezine çeviren terör örgütleri,Binlerce yalanlarla görevlileri bunaltan siyasetçilerde işin çabası..
Velhasıl bu ülkede normal vatandaşın ve mağdurun kanunlarda esamesi okunmadığı gibi suç işleyenlerin kanunlarla korunup İnsan sayıldığını ikrar eden hakim bu gün Adalet Bakanlığı'nın Ceza işleri Genel Müdürlüğünde Daire Başkanı. Hukuk literatürüyle Hakimlerin Hakimi. Bizim tüm hakim ve savcı şikayetlerimiz HSK ve bu Ceza İşleri Daire başkanlığına gidiyor. Neticesi ise malum. Bazan benim bile bu ülkede "İnsan" olasım geliyor. Ya sabır çekmekten başkada bir çare bulamıyorum. 20.03.2022 MUSTAFA DEMİR OSMANİYE

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder