12 Mart 2015 Perşembe

BÖBREK NAKLİ-SAĞLIK B.TEMYİZ


DANIŞTAY İLGİLİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA

SUNULMAK ÜZERE

NÖBETÇİ OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

                                                                             Dosya No: 2014/480 Esas, 2014/1341 Karar

 

DAVACI                                 :  Mustafa DEMİR
 

TEMYİZ EDEN DAVACI    :   Mustafa DEMİR-
 

DAVALI                                 :    SAĞLIK BAKANLIĞI

 

KARAR VEREN MAHKEME:   ANKARA 5. İDARE MAHKEMESİ

 

DAVA DOSYA NO               :   2014/480 Esas, 2014/1341 Karar

 

KARAR TARİ           :   13.11.2014

 

TEBLİĞ TARİHİ                 :    16.02.2015

 

KONU                                    :   Gerekçeli Temyiz.

 

AÇIKLAMA                         :    Oğlum Halil Demir; 06.08.2004 günü akşamı kaldırımda yürürken Bala Lisesi önünde 15 yaşında, ehliyetsiz ve gözünün biri kör, diğeri de renk körü olan bir ÇOCUK tarafından. kazaya maruz kalmış, kazanın kaldırımda olmasına ve bunu yapanların kazanın kaldırımda olduğunu itiraf etmelerine rağmen biz hastamızla ilgilenirken RÜŞVETLE ve bizi Davacı ettirmeyeceklerini ileri sürerek kazadan üç gün sonra Savcı bilgisiyle karakolda bazı polislerin karşı çıkmasına rağmen evraklar değiştirilmiş ve kaldırımdaki kaza yol ortasına alınmıştir. Bizim durumu öğrenip yasal işlem başlatmamız ve nüfusumuzun öğrenilmesi üzerine de karşımızda ancak Savcı ve Hakimleri temsilen Adalet Bakanlığı kalmıştır. Onlarla da hukuki mücadelemiz devam etmektedir. Biz hem ağır olan oğlumuzun sağlığı, hemde Rezalete dönen davasıyla uğraşmak zorunda kalmamız nedeniyle kendi sağlığımızdan olduk. Böbreğimizi kaybettik ve bu dava oluştu.

            Ülkemizde Böbrek nakilleri Sağlıklı kişilerden ve kadavradan olmak üzere iki şekilde olmaktadır. Sağlıklı kişilerden de kişinin kanbağı olan yakınlarından yapılan bağış ile hiçbir kan bağı bulunmayan kişilerden kendi rızası ile karşılıksız bağış yoluyla elde edilmektedir. İran'da kendi rızası ile bağışta bulunan kişilere devlet veya bağış yapılan kişilerin belirli bir bedel ödemesi nedeniyle İran'da böbrek nakli bekleyen hasta bulunmamaktadır. Bu işlem devlet kontrolünde yapılmakta, bağışta bulunanlara devlet tarafından Sağlık güvencesi verilmekte ve bu işte kar amacı güdülmemektedir. Bizde ülkemizde bu şekilde veya buna benzer bir şekilde model oluşturularak bizim ülkemiz de de nakil bekleyen hasta kalmaması için dava açınca  İran modelinin Ticari olduğu, anayasamızın 15. ve 17. maddelerine aykırı bulunduğu, 5013 sayılı kanunla onaylanan Avrupa Konseyi İnsan Hakları Biyotıp Sözleşmesinin 21. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle davamız reddedilmiştir. BİZ BU KARARI TEMYİZ EDİYORUZ:

            1- İran'da Böbrek ticareti yapldığı iddia etmek bilgisizlikten ziyade açıkça yalandır, iftiradır. Türk Adaletinin de bu yalana ortak olması en hafif tabirle hukuksuzluktur, ahlaksızlıktır.

            Ben İşletme Mezunu olduğumdan Ticaretin tarifi Muhasebe derslerinde: Ticaret, kar amacı ile mal ve hizmetlerin, para ile ifade edilebilen bütün değerlerin alım ve satım işlerinin tamamı olarak tanımlanabilir. Ticarette üç taraf bulunur. Bunlar üreticiler, tüketiciler ve aracılardır. Ticaret, ürünlerin üreticiden tüketiciye ulaşmasını sağlar. Ticaret, kar amacı gayesiyle yapılır. Ticarette her zaman üretici ile tüketici karşı karşıya gelmez. Çoğu zaman üreticiler ve tüketiciler arasında aracılar görev alır. Aracılar, bu faaliyeti kar amacı ile yaparlar. Kâr olmayınca ticaret de olmayacaktır. " olarak anlatılmaktadır. Açıkçası ticarette kar esastır. İran'da böyle birşey söz konusu değildir:

            Dava dilekçesine de eklemiş olduğum Akdeniz Üniversitesi İç hastalıkları Anabilim dalı, Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof.Dr. Gültekin Süleymanlar,13. Ulusal Aile Hekimliği Kongresinde şunları söyledi: “İran modelinde alıcıların bir listesi var. Bir tarafta gönüllülerin listesi vardır. Alıcılar ile vericiler arasında kan, doku ve uygun koşul sağlandığı zaman devletin kontrolünde canlıdan nakil yapılıyor. Böylece çok fazla kadavraya ihtiyaç olmuyor. Böbrek veren kişiye devletin maddi destekleri var. Ödüllendiriliyor.Teşvik ediliyor. Bu canlılar arasındaki alışverişi devlet iyi takip ettiği zaman iyi bir çözüm olabilir. Ticaret haline getirmeden devletin kontrol altında yapılması gereken bir sistemdir.Toplumun bu konuya hem aklının hem yüreğinin yatması gerekir. Toplumun benimsemediğini yapamazsınız. Biz kadavrayı artıramıyoruz. Canlıda belli noktaya geldik. Yıllık 3 binlerde canlı nakil yapılıyor. Organ naklinin en az 5 binlerde olması gerekiyor. Hastalarımıza böylece ideal çözümü sunmuş oluruz. Kişiyi tüketici konumdan, üretici konuma getiriyorsunuz.” Görüldüğü gibi İran modeli bir Ticari model değil bir Devlet Politikasıdır. Biz bu ülkeninde böyle politika üretmesi için bu davayı açmış bulunuyoruz.

            2-Anayasamızın 15. ve 17. maddesine aykırılına gelince: 15. madde Kişinin Temel Hak ve Hürriyetlerinin durdurulması ile ilgilidir. Olağanüstü hallerde ki durumu ifade etmektedir. Bizimde olağanüstü hallarle ilgili bir sorunumuz yoktur. Bu nedenle mahkemenin bu maddeye niçin atıfta bulunduğunu anlayamadık. Zira bizim kişinin isteği ve rızası dışında hak ve hürriyetini engelleyici bir talebimiz olmadığı gibi bu duruma da karşıyız.

      Anayasanın 17. maddesi de Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı'na işaret etmektedir:

"MADDE 17- Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz." denilmektedir.

Bu maddeden de açıkça belirtilmektedir ki "rızası olmadan" şartı getirilmektededir. Bizimde kimsenin "rızası olmadan" herhangi bir talebimiz yoktur. Önerdiğimiz İran Modelinde veya beneri bir modelde "Kişinin rızası olmadan" herhangi bir talebde bununmamaktayız. Aksine kişinin rızası ile bağışladığı böbreğinin karşılığı olarak ticarete alet etmeden belirli bir ödül verilmesini, yani rızasıyla organını bağışlayan kişinin ödüllendirilmesini ve bununda "Devlet eliyle yapılmasını" talep etmekteyiz. Dava dilekçemizde de belirttiğimiz gibi bize bu ülkede ticari amaçlı böbrek nakli talebi yapıldığı için bu kirli ticaretin ortadan kaldırılması, bu işten Nemalanan kişilerin önünün kesilmesi, bu kişilerin engellenmesi amacıyla biz bu davayı açtık.

Anayasamızın değişen 10. maddesi ile de bağışta bulunan kişilerin Devlet eliye ödüllendirilmesini, bu işe aracılık eden ve bu işten çıkar sağlayan kişilerin engellenmesini talep etmekteyiz. Dava dilekçemizde de açıkça belirttiğimiz gibi bu işten çıkar sağlayan onlarca Sağlık Çalışanı Profosörler dahil şu anda Ceza Evlerindeler ve yargılanmaktadırlar. Bir düzenlemeyle bu durumların önüne geçileceği de gayet açıktır. Bu düzenleme ile de Sağlık Bakanlığı yetkilidir.

3-Avrupa İnsan Hakları Biyotıp sözleşmesinin ilgili maddeleri: Madde 19. (Genel kural)
1. Yaşayan bir kimseden nakil amaçlarıyla organ veya doku alınması, sadece alıcının tedaviye ilişkin istifadesi için ve ölmüş bir kimseden uygun organ veya doku bulunmadığı ve karşılaştırılabilir etkinlikte başka bir tedavi yönteminin olmadığı durumlarda gerçekleştirilebilir.

2. Gerekli muvafakat, Madde 5’te öngörüldüğü üzere, açıkça ve belirli bir şekilde, yazılı olarak veya resmî bir makam önünde verilmiş olmalıdır.

Madde 21: Madde 21. (Ticarî kazanç yasağı)İnsan vücudu ve onun parçaları, bu nitelikleri dolayısıyla, ticarî kazanç sağlanmasına konu olmayacaktır. denilmektedir.

Anayasa maddeleri incelenirken ve dava dilekçemizde de açıkça belirttiğimiz gibi biz bu davayı bize maddi çıkar amaçlı teklif yapıldığı için açtığımızı, Böbrek naklinin Ticarete konu olamayacağını, eğer mahkemeniz bu davamıza olumlu yanıt vermezse bizim böbreğimizi kaybetmemize neden olan oğlumun kaza ve rüşvet davalarında alacağımız para ile bize yapılan bu "Ahlaksız teklif" e uymak zorunda kalacağımızı ve sorumluluğunu da bu işin yasal düzenlemesine haksız ve hukuksuz olarak karşı çıkan Sağlık Bakanlığı yetkililerine ve görevini yapmayan Türk Adaletine yükleyeceğimizi açıkça beyan etmiştik.

Maddelerini yukarı yazdığımız Avrupa İnsan hakları Biyotıp Sözleşmedinde bizim isteğimize aykırı herhangi bir maddeler bulunmadığı gibi bu sözleşmede bizim isteğimizi desteklemektedir. Biz de Biyotıp sözleşmesinde açıkça belirtilen konuya uygun yasa çıkartılasını, kişinin rızası dışında herhangi bir istekte bulunmamayı, organ naklinin ticarere meta olmasının önlenmesi için yasal Düzenleme yapılmasını ve bu işin aracılar eliyle değil Devlet eliyle yapılmasını talep etmekteyiz. kendi rızasıyla bağışta bulunan kişilerinde Anayasımızın 10. maddesi gereği ödüllendirilmesini talep etmekteyiz.Bunu kabul etmek istemeyenler de Vatandaşın Hukuku bilmediğinden hareketle maddeyi ismen vermekte içeriğine girmemekte veya olumsuz maddeyi kasten ileri sürerek konuyu saptırmaya çalışmaktadır. Bu durumda Türk Adaletine olan güveni ortadan kaldırmakta, Adalete, iki davada bitmesi gereken bir kazanın onlarca dava ve şikayette sonuçlanamaması nedeniyle güven duyulmamaktadır. Bu nedenle sadece hukuk tamamlama cihetine gidilmektedir.

 

NETİCE VE TALEP  : Yukarıda açıklanan nedenler ve Re’sen Mahkemenizce tespit edilecek sair nedenlerle; HUKUKA, HAKKANİYETE VE VİCDANA aykırı olan Ankara 5. İdare  Mahkemesinin bu kararının BOZULMASINA KARAR VERİLMESİNİ , Mahkeme masraflarının ilgili İdare'ye yükletilmesini arz ve talep ederim.                              

                                                                                                                                    12.03.2014

  

  Mustafa DEMİR

                                                                                                                                  Davacı

1 yorum: