14 Ocak 2016 Perşembe

BAŞBAKANLIK ANAYASA 7218


BAŞBAKANLIK MAKAMINA

                                                                      ANKARA

 

 

            Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olarak Ankara İli Bala İlçesi Müftülük Memuru iken 06.08.2004 tarihinde Anakra İli Bala İlçesi Bala Lisesi önündeki kaldırımda oğlum Halil Demir Ağır yaralamalı bir trafik kazası geçirmiştir. kazanın kaldırımda olduğu bize bildirilmesine rağmen biz hastamızla ilgilenirken sonradan biraz para gören bir kuyumcu beni davacı ettirmeyeceğini iddia ederek savcıyı satın almış ve kazadan üç gün sonra kaza evraklarını Rüşvetle yeniden düzenlettirilmiştir. Biz resmi evrakı aldığımızda resmi işlem başlatmamıza rağmen ülkemizde Adalet olmadığından onbir yıldır kaza davamız otuzdan fazla davaya rağmen henüz sonuçlanmamıştır. Kaza sonrası kamu görevlilerine Adalet Bakanlığı tarafından sahip çıkılarak soruşturma izni verilmediğinden davalar saçma kararlarla ve davalarla devam ettirilmektedir.

            Kaza sonrası yaşanan maddi sıkıntılar nedeniyle evim satılmış ve oğlumun tedavisine harcanmıştır. Buna rağmen tedavi giderlerinin % 50 si tarafımdan ödendiğinden aldığım kredi ve krediler icralık olmuştur. 2007 yılında davalarımız Rüşvetle reddedilince aldığım kredilerim ve kredi kartlarım icralık olmuştur. İcradan kurtulmak için Emekli olup borçlarımı ödememe rağmen  bir Kamu Bankası Avukatı yasal hakkı olmadığı halde altı yıl sonra faiz alacağı olduğunu iddia ederek tarafıma İcra Ödeme Emri göndermiştir. Ondan sonra Türkiyenin Adaletine örnek olacak yargılama başlamıştır. (Bu yargılama bittiğinde diğer davalarla birlikte bu karar KİTAP haline getirilecektir.) İlk olarak Ankara 11. İcra Hukuk Mahkemesi Hakimi benim Ödeme emrine değilde Kamu Bankası avukatının bir yıl önce gönderdiği ve hiçbir hukuki değere sahip olmayan evraka itiraz ettiğimi, İcrada herhangi bir işlem yapılmadığını ileri sürmüş ve bana da avukatın başka bir avukatla temsil edildiğini ileri sürerek, birde avukatlık ücreti yükleyerek Red kararı vermiştir. Bu karara yapılan itirazda miktardan red edilmiş, verilen karar düzeltme hakkıda kullanılmamış ve karar kesinleşmesinin arkasından Anayasa Mahkemesine 2014/7218 Dosya Numarası ile gönderilmiştir.

            Hiçbir işlem yapmadığı iddia edilen İcra dairesince varlığını benim bile unuttuğum artık benzer modeli bile piyasalarda bulunmayan mobilyetime haciz konmuştur. Bu haciz kararı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna gönderildiyse de evrak sümenaltı edilmiştir.

            Anayasa Mahkemesi 2014/7218 nolu dosyadaki kararında 11. İcra Hukuk hakiminin yanlış yaptığını, temyiz ve karar düzeltme hakkının olmadığını ileri sürsede, verilen karar düzeltme hakkını görmezden gelerek benim yasal süresinde dava açmadığımı ileri sürmüştür. Kararda bulunan Kesinleşme Şerhine de gözlerini kapayarak İDARİ RED kararı vermiştir.

            Bu idari red kararı da Ankara 11. İdare Mahkemesine taşınmışsa da,  Ankara 11. İdare Mahkemesi 2577 sayılı kanunun 5. maddesi olan Aynı dilekçe ile dava açılabilecek haller başlıklı

"Madde 5 – (Değişik: 10/6/1994-4001/3 md.) 1. Her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılır. Ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık yada sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilir. " maddesini gerekçe göstererek her konuda ayrı dava açmam istenmiştir. Ayrı ayrı dava açmanın bizi daha fazla mağdur edeceğini belirtmemiz ve bu konuda belirtilen kanunun bizi desteklediğini belirtmemiz üzerine kararında ısrar ederek yeniden Red kararı vermiş ve dosyayı temyiz etmemizi istemiştir.

            Memuriyet hayatı şikayet, soruşturma ve Mutemetlik ve Muhasebe işlemleri ile geçmiş, bilgisayar konusunda proğram ve donanım eğitimi almış biri olarak her ne kadar yasal hakkımızı korumaya çalısakta ülkemizde Adalet olmadığından 12 senedir devam eden Kaza davamız nedeniyle zaten mağdur durumdayız. Oğlumun kazası kaldırımda olmasına rağmen kaza yerine üç gün sonra gelen Savcı Rüşvetle evrakları değiştirerek haklı olan oğlumu haksız hale getirmiştir. Hukuk mücadelesi başlatmamıza rağmen tüm işlemlerimin ülkemizin Adalet Bakanlığına takılmış, tüm evraklar değiştirildik diye kokarken, beni davacı ettirmeyeceklerin yalancı tanıkları, Rüşvetçi Polis ve Bilirkişisi konuşturulmuşken 12 yıldır dava sürüncemede devam etmektedir. Bizimde Polisleri koruyan Ankara Valiliğine ve Rüşvetçi Savcı ve Hakimlerini koruyan Adalet Bakanlığına davamız devam etmektedir.

            Oğlumun tedavisi sürecinde tedavi giderlerinin %50 si tarafımdan ödendiğinden maddi yönden çok mağdur edildik. Bize yardım sözünü tutmayan çalıştığım kurum yetkilileri yardım sözünü tutmadıkları gibi birde ahlaksızca beni hazırladığım dosyaya el koyarak ve böyle dosya olmadığını iddia ederek en zor zamanında birde beni icraya vermişlerdir.

            Diyanet İşleri Başkanının dininin olmadığı bir ülkede bankalar boş dururmu. Bir kamu bankası olan Vakıfbankın avukatı icradan altı yıl sonra faiz alacağının olduğunu iddia ederek bana ödeme emri yollamıştır. Citibank'ta böyle bir ödeme yollamanın hukuksuzluğunu bildiği için dosyamızı bir kuruluşa satmıştır. Bizim İstanbul Savcılığına müracaatımız adaletin rezaletine takılmıştır. Bu hukuksuzluklar Mahkemelere taşınsada dört Mahkeme kararı bu ülkede Adalet olmadığının delilidir. Hukuk diplomalı Rüşvetçi, Hırsız ve Dolandırıcılar yetkili olduğundan hiçbir netice alınamıştır. Mahkeme kararları ilişiktir. Biz artık bu ülkenin adaletine güvenimiz kalmadığı için bu kararları ülkenin Başbakanlık Makamına sunuyoruz. Eğer dava devam edecekse bu kişiler hala korunursa Başbakanlık aleyhine sadece hukuk tamamlamak ve ülkeyi dava ettirmek için edilecektir.

            Bu ülkeyi yöneten Başbakanın siyasi partisinin genel merkezine kendisine sunulmak üzere gönderdiğimiz 15.09.2015 tarihli dilekçemizin iki ay sonra ulaşmadığını öğrendik. Tekrar göndermemize rağmen bu güne kadarda bir cevap alamadık. Biz bir suretini sunduğumun bu dilekçemizde Mahkeme evraklarımızla birlikte 300 yıllık seceremizi de sunduk. Onun için biz hiç kimseden korkmadan çekinmeden bu ülkede hukukun üstünlüğü ve Adaletin yerine getirilmesi için çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz.

            Bu nedenle;

            Biz Hukuk diplomalı Hırsız, Dolandırıcı ve Rüşvetçilerle uğraşmaktan artık yorulduğumuzdan eğer bu ülkede hala Adaletten bahsediliyorsa Rüşvet ve  hukuksuz kararlarla mağduriyetimize neden olan kişilerin cezalandırılması ve mağduriyetimiz giderilmesi için ne yapılması gerekiyorsa yapılmasını, Bizim:

            1-Bankaların bizden istediği hukuksuz paranın %20 sini yasalar gereği faiziyle, bizim Mahkemelere ödediğimiz mahkeme masraflarının yasal faiziyle bize ödenmesi;

            2-Bankalara ödediğimiz tüm faiz masraf ve giderlerin yasal faiziyle tarafımıza ödenmesi;

            3-Borcumuzu ödemek için Emekli olduğumuzdan emekli olduğumuz zamandan 65 yaşına kadar olan emekli ve çalışan farkının tarafımıza ödenmesi;

            4-Tedavi giderleri olarak ödediğimiz paraların listesinin 2012/133 sayılı Bala Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasından çıkarıldığı yine aynı dosyadaki Bilirkişi raporuyla sabit olduğundan (bu rapor Ak Parti Merkezine gönderilen dilekçenin ekinde vardır) bu paralarında faiziyle tarafıma ödenmesi;

            5-Bu ödemeler nedeniyle evimi sattığımdan ve 10 yıldır kirada oturduğumdan benim sattığım evimin bedelinin ve 10 yıllık ev kiramın tarafıma ödenmesi;

           

            Hususunda ne gerekiyorsa yapılamasının gereğini arz ederim. 15.01.2016

                                                                                                               

EKİ: 15 Adet 25 Sayfa evrak.

                                                                                                                            Mustafa DEMİR
                                                                                                                                    Şikayetçi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder