9 Mayıs 2016 Pazartesi

DİYANET 15. İDARE TEMYİZ


NÖBETÇİ DANIŞTAY İLGİLİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA
SUNULMAK ÜZERE
NÖBETÇİ OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
                                                                             Dosya No: 2016/1089 Esas, 2016/1227 Karar
 TEMYİZ EDEN DAVACI    :   Mustafa DEMİR,
DAVALI                                 :    Başbakanlık- Diyanet İşleri Başkanlığı 
KARAR VEREN MAHKEME:   ANKARA 15. İDARE MAHKEMESİ
DAVA DOSYA NO               :   2016/1089 Esas, 2016/1227 Karar
KARAR  TARİ                   :   01.04.2016
TEBLİĞ TARİHİ                   :    27.04.2016
KONU                                    :   Gerekçeli Temyiz.
AÇIKLAMA                         :    Diyanet İşleri Başkanlığı’na karşı Ankara 15. İdare Mahkemesinde açılan İdari Dava üç defa dilekçe yenilendikten sonra “yenilenen dava dilekçesinde tekraren idari dava türleri arasında olmayan taleplerde bulunulduğu, talep edilen maddi tazminatın hangi kalemlerden oluştuğunun açıkça ortaya konulamadığı, böylelikle aynı yanlışlığın tekrar edildiği görüldüğünden açılan davanın reddine” Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir.            Dava dilekçesinde de açıkça anlatıldığı gibi 1991 yılında İslahiye Müftülük Memuru iken Müftü ile yaşanan “yalan söylüyorsun” tartışmasından sonra ahlaksız bir şekilde kasada duran ve personele ödenmediği için diğer memura teslim edilen maaşlar Müftünün diğer memurla ahlaksız ve Allahsız ilişkisi nedeniyle benim zimmetime geçirdiğime dair hakkımda Allahsız bir iftira ile işlem başlatılmış, Müftünün Allahsızca yalanlarına inanan Ağabeyim kasada bulunan parayı müftü ve memura ödemiş, karşılığında mallarıma el koymuştu. Benim konuyu Mahkemeye taşıma isteğim Kaymakamın makamında kovduğu ağabeyimle tehdidi, babamın ve kaymakamın isteği ile soruşturmaya dahil edilmemişti. Fakat kaymakamlık ile yapılan anlaşmaya uymayan Diyanet’in müfteri Müftüleri Allahsızca iftiralarda bulunmuş ve bu iftiralar sicilime işlenmiş, belgeleri de Mahkemenize sunulmuştu.
Oğlumun kazası nedeniyle Diyanetle olan yine ahlaksız bir icra dosyasının mahkemeye taşınması nedeniyle bu dosyalar önüme konulmak istanmişti. Yasal olarak bu evraklar alınarak Diyanet İşleri Başkanına sunulmuşsa da bir cevap alınamaıştı. AİHM’in bir emsal kararı nedeniyle Mahkemelerde bana iftira atanların cezalandırılması için dava açılmışsa da Savcılıklar AİHM kararını görmezden gelerek bu iftiracıların ve onları koruyan kamu görevlilerinin yargılanmasına müsaade etmemişti. Anayasa Mahkemesine taşınınca, Anayasa Mahkemesi kişilerin cezalandırılmasını talep ettiğimi öne sürerek Adli Mahkemelerde ceza davası açılması gerekiği nedeniyle  Tazminat talebimi “Red” etmişti. Daha önce Konu Savcılıklara ve akabinde Ağır Ceza Mahkemelerine taşındığından hukuk mahkemelinde açılacak davalara daha önce olduğu gibi yargılama izni kamu yetkilisinin iznine tabi olduğunda ve Kamu yetkilileri bu izni asla vermediğinde bahisle bu kişilerin kurumunca cezalandırılması için İdare Davası açıldı. Üç defa dilekçe yenilendikten sonra İdari yargılama “davanın reddine” karar verdiğinden bu Gerekçeli Temyiz’in yapılması gerekmiştir.
Dava dilekçemde de açıkça belirttiğim gibi eski İslahiye Müftüsü Ali Yazıcı, Fethullah Gülen cemaatinden olan ve bu cemmat adına “İslahiye Özel Ökkeşe Öğrenci Yurdu”nu açan kişidir. Kini ve garezi nedeniyle benim yurt görevlisine olan borcumu ağabeyim aracılığıyla bilgim dışında zorla tahsil edip bu kişinin parayı tekrar bana getirmesiyle Ağabeyime söylediği ve bilgim dışında aldığı paralardan haberim olmuştur. Benim temsilciliğini yaptığım yine aynı cemmate ait “Türdav Vakfı Temsilciği” görevimden ayrılmamı sağlamakla kalmamış ahlaksızca ve Allahsızca da teminat senedimi icraya verdirmiştir. Tutanakta da açıkça görüleceği gibi cemmatsiz bir köyde görevli gözüken İmam Ahmet Adıgüzel belirtilen Cemaat Yurdununun yöneticisidir. Devamlı Yurrta kalmasına rağmen müftü Ali Yazıcı sayesinde  köy imamı kadrosunda maaş almaktadır. O bile bu ahaksızlığı hazmedemeyip Ali Yazıcı’nın zorla tahsil ettiği bir yıl süreyle aldığım borç parayı tekrar bana getirmiştir. Ali Yazıcı daha sonra görev yaptığı yerlerde bu cemaate yakın olmuş ve hep maddi destek sağlamıştır. Bu açıkça bilinmesine rağmen bu güne kadar halen korunmaktadır. Diyanet bana atılan iftiraları görmezlikte gelmekte, bu kişileri açıkça korumakta açılan soruşturma ve davalar hukuksuz gerekçelerle reddedilmektedir.
Ben, İslahiye’deki iftiradan sonra evraklarını mahkemenize sunduğum gibi Nörojonik Mesane ve Diyabetes insibetus hastalığı nedeniyle böbreğimi kaybettim. Ağabeyim Müftüye ödediği ilişikte bir sureti sunulan paralar (Ek:1)karşılığı olarak başta iki adet motorsikletim olmak üzere tüm elektrikli eşyalarıma el koymuş beni mağdur etmişti. Halbuki ödediği para sadece 350 CC Motorsikletimin o zamanın parasıyla 12.000 (Onikinin) lira olduğu düşünülecek olursa binlerce lira zarar ettiğim açıktır. Oğlumun kazası nedeniyle kredi ve kredi kartlarım icralık olduğundan Vakıfbank Kredi kartımın icrası 2007 yılında ödenmesine (Ek:2) rağmen 2013 yılında tekrar borç kadar faizin faizi talebinde bulunulmuş (Ek:3) ve Ankara 11. İcra Hukuk Mahkemesi bu İcrayı onaylamakla kalmmamış birde bana Avukatlık ücreti yüklemiştir(Ek.4) Tüm bu evraklara bakıldığında vakıfbank icrası gibi hesap yapılacak olursa Mahkemenin maddi tazminatın hangi kalemlerden oluştuğunun açıkçaya ortaya konulamadığı iddiasının dayanağı yoktur. Ödediğim onca paranın Vakıfbank icrasına olduğu gibi bu güne göre aynı şekilde hesabı yapılacak olursa istediğim maddi tazminatın az olduğu görülecektir. Diğer iddialarıma gerek bile yoktur. Bu nedenle bu kararın bozulması ve benim mağduriyetimin giderilmesi, dosyamdaki iftiraların temizlenmesi, bana iftira atan PYD/FETO üyesi kişilerin cezalandırılması ve yargılanması gerekmektedir.
Babamın isteğiyle ağabeyimle sürtüşmeye girmeden ve yediğim iddia edilen para kasada olduğundan görevime iade edildim. Yanında tartışılan Nurdağı Müftüsünün yalan ve iftiraları ile Nurdağı tayinim durduruldu. Hatay Müftülüğü daha önce Hatay Müftü yardımcısı olan Ali Yazıcı soruşturmasını kapatmak için elinden ne gerekiyorsa yaptı. Hatay Valiliği de kendisinin yargılanmasına izin vermediği için soruşturmadan hiçbir netice alınamadı. Tüm bunlar hukuk mahkemelinde açılacak olan davalardanda hiçbir sonuç alınamayacağının deli olduğundan İdari dava açılmış olmasına rağmen, o da ülkemizdeki hukusuzluk nedeniyle sonuçsuz kalmıştır.
NETİCE VE TALEP  : Yukarıda açıklanan nedenler ve Re’sen Mahkemenizce tespit edilecek sair nedenlerle; HUKUKA, HAKKANİYETE VE VİCDANA aykırı olan Ankara 15. İdare  Mahkemesinin bu kararının BOZULMASINA KARAR VERİLMESİNİ  ve mahkeme masrafının önceki Dava masrafları ile birlikte  davalı idareye yüklenmesini arz ve talep ederim.  09.05.2016   

Mustafa DEMİR
                                                                                                                                  Davacı

EK: 4 Adet Evrak

           

                       

VAKIFBANK-14.iCRA HUKUK BEYAN


ANKARA 14. İCRA HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

GÖNDERİLMEK ÜZERE

OSMANİYE        İCRA TETKİK HAKİMLİĞİNE

                                                     ESAS NO    : 2016/339 E



DAVACI               : Mustafa DEMİR 
DAVALI               : T.VAKIFLAR BANKASI TAO (Vergi Kimlik No:9220034970)

VEKİLİ                 : Av.İshak ÖZBEY (TC.Kimlik No: 24824135830)

                                  Mustafa Kemal Mah.2131 Cad.No:16/4 Çankaya/ ANKARA

DOSYA NO          :   Ankara 16. İcra Müdürlüğü-2013 /11949      

DURUŞMA TARİHİ : 02.06.2016

KONU                     :  Borcu ve İcrayı kabul etmediğimiz. 

AÇIKLAMALAR          :   1-Borcu kabul etmiyorum. Dava dilekçemi aynen tekrar ediyorum. Borç daha önce yasal olarak ödenmiş ve  dosya kapatılmıştır. Yeniden tarafıma borç çıkartılmasının yasal dayanağı yoktur. Ankara 11. İcra Mahkemesine vermiş olduğum dilekçelerimi de aynen tekrar ederim. Ankara 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/974 Esas, 2013/1038 Karar ve 2013/11949 16. İcra müdürlüğü davasında Hakimin benim “İlamsız takipte ödeme emri”ne değilde ondan birbuçuk yıl önce avukatın gönderdiği ve hiçbir hukuki değere sahip olmayan “Ödeme Muhtırası”na itiraz ettiğimi ve “İcra müdürlüğünce yapılmış herhangi bir işlemin olmadığı” iddiasıyla Avukatın tesiriyle vermiş olduğu ve bize avukatın kendisini  avukatla temsil ettiğini belirterek birde avukatlık ücretine hükmettiği hukuksuz kararı nedeniyle (bu kararın RÜŞVETLE VERİLDİĞİNE dair bizim hiçbir şüphemiz yoktur)başlattığımız hukuki işlemlerimiz devam etmektedir. 04.04.2006 tarihli dilekçemizle konu HSYK 3. Dairesine taşınmış olup inceleme devam etmektedir. Dava dilekçemizde belirttiğimiz gibi Başbakanlık’a yaptığınız şikayet üzerine Anayasanın 138. maddesinin ihlali nedeniyle Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/790 talimat sayılı yazılarıyla Av. İshak Özbey hakkında soruşturma açımıştır ve bu soruşturma devam etmektedir.        

2-Av.İshak Özbey 19.04.2016 tarihli yazısında icranın kesinleştiğini ve bu davanın gereksiz olduğunu savunsa da hukuksuz olarak verilen bir karar vereni ve verdiren kişiyi hukuki sorumluluk altında bırakır.  Hukukun bu kişilere de lazım olduğunun bilinmesi gerekir. Bu nedenle bu savunmanın ve bu icranın hiçbir hukuki değeri yoktur. Bu hukuksuzluğun bedeli de mutlaka ödettirilecektir. Biz hastamızla uğraşıyoruz. Oğlumuzun Trafik kazası nedeniyle Hastamız ile uğraştığımızdan duruşmaya katılmayacağımızı, gıyabımızda karar verilmesini talep ediyorum.   

NETİCE  VE TALEP : Yukarıda açıkça belirtilen ve kanunda öngörülen diğer sebelerle   yasal olmayan davet kağıdının ve icranın; İcra ve İflas Kanunun 22. maddesi gereğince karar verilerek durdurulmasını ve İcra dosyasının işlemden kaldırılarak kapatılmasını, haksız ve kanuni dayanaktan yoksun alacağını talep eden Alacaklının kötü niyetli olduğundan: İcra ve İflas kanunun 67. maddesi gereğince talep ettiği alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tarafıma tazminat ödemesine karar verilmesini ve dava giderlerinin önceki hukuksuz karar ücretleri ve yasal faizleri ile birlikte alacaklıya yüklenilmesini arz ve talep ederim. 09.05.2016
                                                                                                        DAVACI
                                                                                              Mustafa DEMİR

6 Mayıs 2016 Cuma

BALA A.CEZA-2016/67 İFADE


BALA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
                                                                     Sunulmak üzere
OSMANİYE 3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
                                                                             Dosya No: 2016/67 Esas, 2016/118 Talimat

 
DAVALI   : Mustafa DEMİR,
DAVCI     : K.H.
KONU      : Atılı suçlamayı kabul etmediğime dair yazılı ifademdem ibarettir.
            Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan 2014/106 Esas sayılı dosyamda  “Mal Kaçırma” davasına gönderdiğim 14.09.2015 tarihli dilekçeme (Ek:1)Bala Asliye Hukuk Hakimi tarafından suç unsuru bulunduğu gerekçesiyle Bala Cumhuriyet Başsavcılığına Suç duyurusunda bulunulmuştur. (Ek:2) Bunun üzerine Bala Asliye Ceza Mahkemesi benim Bilirkişiye hakaret ettiğime dair 2016/67 Esas numarasıyla hakkımda sanık olarak dava açtı. 01.06.2016 tarihine duruşma günü verdi. Bala Basliye Ceza Mahkemesinin talebiyle Osmaniye 3. Asliye Ceza Mahkemesi de talimatla 06.05.2016 tarihinde  ifademin alınmasını talep etmiş olduğundan bu yazılı ifademi veriyorum:
            Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan oğlumun kazası nedeniyle tazminattan kurtulmak amacıyla mal kaçırma teşebbüsünde bulunan Ahmet Çalış ve Necmi Sarı’nın avukatı kaçırılan malını kurtarmak amacıyla mahkemeye bazı tanıklar göstermiş olduğunu öğrenmem üzerine bunun yalancı tanıklar olabileceğinden hiçbir şüphem bulunmadığına dair belirtilen dilekçeyi mahkemeye gönderdim. Benim bu dilekçem üzerine daha önce açmış olduğu Telefon satış dükkanını mal kaçırmak amacıyla Kırşehirin Kaman ilçesine  kaçıran ve başkası üzerine açan Ahmet Çalış bu defa da komşularını toplayarak evini kazadan önce de satmak istediğine dair yalan ifade verdirmiştir. Benim dilekçem üzerine hiçbir komşusu evini benim tedavim için sattığını söyleyememiştir. Bana soruşturma açan Bala Savcılığı ve Bala Asliye Ceza Hakimi, Ahmet Çalış adına kaza zamanı mevcut olan Telefon dükkanının akibetini araştırsaydı gerçeği öğrenecek ve Ahmet Çalış’ın tanıklarının birer yalancı tanık olduklarını da görecekti. Yalancı tanıklarının ifade ettiği gibi eğer kazadan önce evini satıp Ankara’ya gitmek isteseydi ya dükkanını Ankara’da açardı yada mal kaçırmak amacıyla Kırşehir –Kaman’a değil Ankara’ya kaçırırdı. Kaza da araçta bulunan kızı hergün Kaman’a gidip gelmek zorunda kalmazdı. Ben Bala’dayken durum böyleydi ve bunuda en iyi bilen yakın komşuları yalancı tanıklarıydı. Mahkemenin bunu bilemeyeceği ve benimde davayı takip etmediği düşünen ve kaza sonrası Rüşvet olayınında mimarı olan Avukatı Sabite Gürman benim bu dilekçem üzerine istediği yalanı söyletememiştir. Dava da bizim lehimize sonuçlanmıştır.
            Kaza zamanı yaşananları bilmeyen Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi de benim dilekçemde belirttiğim hususlarda “suç şüphesi” bulunduğu gerekçesiyle Savcılığa yönlendirmiştir. Savcılık halen devam eden benim rüşvet davalarımı görmezden gelerek ve Bilirkişinin “Şahıstan davacı ve şikayetçi değilim” ifadesine (Ek:3) rağmen bana Bilirkişiye hakaretten kamu davası açmıştır.
            Biz şikayetimizi bu dilekçeyle değil kaza zamanından beri devam ettirmekteyiz. Yapılan soruşturmalarda sonuç alamayınca 07.03.2007 tarihli dilekçemizle (Ek:4) yasal işlem başlattık ve halende bu yasal işlemlerimiz henüz sonuçlanmamıştır. Bizim rüşvet davalarımız devam etmektedir. Bu nedenle biz bu suçlamayı kabul etmediğimiz gibi Bilirkişi’nin de raporunu “RÜŞVETLE”  verdiğinden ısrarcıyız ve kendisinden “ŞİKAYETÇİYİZ.”
            Oğlumun kazası kaldırımdan ve arkadan hızla çarpmayla meydana geldiğinden, asla yol geçmediğinden ve bu tanıklarca ifade edildiği, kaza sonrası suçu babanın üstlendiği ve adına “Kaza Raporu düzenlenerek Bala Karakoluna verildiği” halde kazadan üç gün sonra bu rapor ve evraklar değiştirilmiştir. Gerçek rapor evraklar bir türlü bulunamamıştır. Hala da bulunamamaktadır. Polisler bunu açıkça ifade ettiği halde hiçbir polis memuru dinlenmemektedir.  Bilirkişi gerçek raporu kaybeden ve aldığı rüşvetle Antalya’ya tatile giden ve tatil dönüşü benim mahkeme evraklarını aldığım kazadan birbuçuk ay sonrasına denk gelen ve aldığı rüşveti ve tatili de inkar etmeyen, Savcınında rüşvet aldığını, bu nedenle Savcının kendi yalanına inanmak zorunda olduğunu iddia eden Trafik Polisi Mustafa Güdek’in yakın arkadaşı olduğundan tüm bunları bilerek ondan daha kötü rapor hazırlamış ve bunuda ifade etmektende çekinmemiştir.  Raporunu da tanık Mustafa Yaşar’ın karakoldaki yalan ifadesine dayandırmıştır. Mustafa Yaşar bu ifadesini, keşifte ve 2004/95 sayılı Bala Asliye Ceza Mahkemesinde “yalan” olduğunu kabul etmiştir. Kepçeci Mustafa Yaşar bu yalan ifadesine karşılık Bala Belediyesinde işe alınmıştır. Halen de yalan söylemeye devam etmekte verdiği ifadeler birbirini tutmamakta, söylediği yalanlar diğer tanıklarca ispatlandığı halde vicdanı satılık ve kiralık olanlar bu yalanı doğru kabul etmektedirler. Bu kişiyi koruduğu için Hakim Fuat Pembeçiçek ile olan davamız halen devam etmektedir.
            Bu yalan ifadeyle hazırlanan Bilirkişi raporu halen geçerlidir. Bunun nedeni de davanın ilk görüldüğü Ankara 3. Çocuk Mahkemesinin ilk duruşmasının öğle tatili sırasında biz mahkemenin önünde uzaklaştırıldıktan sonra görülmesidir. Bunu Avukatım 22.06.2005 tarihli Mahkemeye sunduğu dilekçesinde açıkça ifade etmektedir. (Ek:5) Mahkeme avukatın hastalığını ve ısrarını bahane etsede avukatım ve kardeşlerimle bende oradaydım. Hakim bizzat kapıya gelerek duruşmanın öğleden sonraya ertelendiğini belirtmesinden sonra polisler bizi mahkeme önünde uzaklaştırmış, karşı tarafın avukatı da hiçbir talepte bulunmadan bizimle birlikte kapı önünde uzaklaşmıştı. Bunun Bala Başsavcısı Mustafa Saylam’ın isteğiyle oynan bir oyun olduğunu, bizim bilirkişi raporuna itiraz bile edemeden raporun kabul ettirildiğini, bununla da kalınmayarak Ankara Adli Tıp Kurumuna da onaylattırıldığını ancak 2007 yılında bende nüfüsümu kullanmaya başladıktan ve yasal işlem başlattıktan sonra öğrendim. Rüşvetçiler alçakça bize oyun oynayarak mahkemeyi ilk duruşmada bitirmeyi amaçlamışlarsa da kanun gereği dava tekrar Bala Asliye ceza mahkemesine gelince bu oyunu tutmamıştır. Bizim yalancı tanıklarını konuşturduğumuzu gören Kuyumcu Abdulkadir Kılıç yeni gelen ve kiracısı olan savcı Murat Gökhan Tahtakılıç’ı 17.10.2006 tarihli duruşmaya girdirerek bu yalancı tanıkların yeniden dinlenmesi engellenmiştir. (Ek:6) Bu alçak davranış bizi mağdur etmiştir. Açılan her şoruşturmaya izin verilmemiş, mahkemelerde de delil olmadığı iddia edilmiştir. Anayasanın 138. maddesinin açık ihlali olan bu durum nedeniyle Savcı - Kiracı ilişkisi bir türlü kayıt altına alınamamıştır. Eğer bu dava da alınamayacak olursa bu davayı açanların  2802 sayılı yasanın 68. ve 69 maddeleri gereğince haklarından yasal işlem başlatacağımızdan hiçbir kuşkumuz yoktur.
            Ben davaya konu olan Şikayet dilekçemi Bala Asliye Hukuk Mahkemesine gönderdikten bir gün sonra da Sayın Başbakan’a da gönderdim.(Ek:7) Yine bize Anayasa’nın meşhur 138. maddesi gerekçe gösterilince bizde bizim yaşadıklarımızın Anayasayamızın 138. maddesinin açıkça ihlali olduğunu belirterek Başbakanlık Makamına Ankara 16. İdare mahkemesinde İdari Tazminat davası açılmıştır. (Ek:8) Bu konu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna da bildirilmiş olduğundan (Ek:9) fazla anlatmaya gerek yoktur. Bilirkişi bilerek ve isteyerek Raporunu Rüşvet karşılığı vermiştir. Rüşveti de Polis Memuru Turgut Kölük aracılığıyla almıştır. Bu raporuyla da Rüşvet alan Emniyet Amir vekili Ali Mülayim ve Trafik Polisi Mustafa Güdek’i korumuşsa da bu kişiler hakkındaki rüşvet davamız Ankara Valiliği adına Ankara 12. İdare Mahkemesinde devam etmektedir. Bu dava bittiğinde de Başbakanlığa olduğu gibi Ankara Valiliğine de aynı tazminat davası açılacaktır.
            Bilirkişiler hakkında TBB Dergisinde Süha Tanrıver’in hazırlamış olduğu yazı ilişikte sunulmuştur.(Ek:10) Türkiye’deki Bilirkişi yapısını inceleyen bu yazı dizisinde Bilirkişinin bu ülkenin sorunu olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle Abdullatif Öztürk gibi görevini kötüye kullanan ve kişilere zarar veren bilirkişiler için Adalet Bakanlığına İdari Tazminat davasının açılmasının doğru olacağı kabul edilmektedir. Bilirkişi dürüst davranmazsa bilirkişiye, tarafınızca da korunursa sizin adınıza Adalet Bakanlığına bu tazminat davası açılacaktır. Zira dürüst davransa, raporunu sahibinin bile kabul etmediği bir yalana dayandırarak bizi mağdur etmese davamız bu kadar uzamayacak, bizde bu kadar mağdur olmayacaktık. Bu Bilirkişinin Kuyumcudan rüşvet aldığını söyleyen o zamanki amiri Mesut Çakantaş’tır. Bana bizzat kaza zamanı Bala’ya henüz atanmadığını, bilirkişinin raporunu vermeden bir hafta önce gelerek göreve başladığını, bu Abdullatif Öztürk ve Mustafa Şahin’in görev yerlerinde bir araya gelerek gizlice birşeyler konuştuklarına şahit olduğunu, benim Dr.Salih Yılmaz’la dilekçemde bahsettiğim konuyu Salih Bey’in kendisine anlatınca bunları çağırarak konuşturduğunu ve rüşvet aldıklarını itiraf ettiklerini anlatmıştır. Bana dava açarken  Mesut Çakantaş’a ve Dr. Salih Yılmaz’a ulaşılmamıştır. Halbuki bunlarda Bilirkişi gibi kamu görevlileridir ve bu kişilerin rüşvetle iş gördüklerini açıkça ifade etmektedirler.
            Size Sunduğum makalede açıkça belirtildiği gibi bilirkişinin davayı yanlış yönlendirmesi davanın yeniden görülmesinin nedenidir. Benim Bala Asliye Ceza Mahkemesinde görülmekte olan 2006/113 nolu dava dosyamda Avukatıma faks çekerek açıkça Temyiz isteminde bulunma isteğim yerine getirilmemiştir.(Ek:11) İlk başta bana temyiz edildiği söylensede daha sonra yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle bu Ceza Davasının yeniden açılarak görülmesini talep ediyorum.
Bilirkişi’nin rüşvet karşılığı bizi mağdur ettiği açıktır. Rüşvet aldığı kuyumcu Abdulkadir Kılıç Nüfüsünu kullansa da ben de nüfusumu kullanmaya başlayınca (Ek:12, aslı Osmaniye valiliğin yayınladığı Fırkai İslahiye ve Osmaniye adlı kitapta mevcuttur.) bize karşı bir şey yapamamıştır. Mahkemede rüşvete bulaştığından ve Adalet Bakanlığı da soruşturma ve davalarımıza izin vermediğinden veya davalarımız sürüncemede kaldığından uzun süredir davalarımız bitirilememiştir. Bununda bir bedeli mutlaka olacak, görevini hakkıyla yapmayan layıkını mutlaka bulacaktır. Yaptığının bedelini ödeyecektir.
Bu nedenle; bu davadan Beraatimi istiyorum. Rüşvet alan Bilirkişiye ve Polislere, kendisine Rüşvet verenlere ve aracılık edenlere dava açılmasını, bu yapılmadığı takdirde 2802 sayılı yasanın 68. ve 69. maddesi gereğince suç duyurusunda bulunulacağının bilinmesini;
            Gereğini arz ve talep ederim. 06.05.201
                                                                                                 Mustafa DEMİR
                                                                                                            Sanık

E K L E R   :  1-14.09.2015 tarihli Bala Asliye Hukuk Mahkemesine dilekçe sureti.
                        2-09.10.2015 tarihli Suç Duyurusu yazısı sureti.
                        3-06.05.2016 tarihli çağrı kağıdı sureti.
                        4-26.11.2015 tarihli Abdullatif Öztürk ifade sureti.
                        5-22.06.2005 tarihli Ankara 3. Çücuk mahkemesine dilekçe sureti.
                        6-2006/113 nolu dosyanın 17.10.2006 tarihli duruşma tutatağı sureti.
                        7-15.09.2015 tarihli Başbakan’a dilekçe sureti
                        8-Ankara 16 İdare 2016/1706 onu dava dilekçe sureti
                        9-04.04.2016 tarihli HSYK Dilekçe sureti
                        10-2005 Sayı 56 TBB Yazısı sureti.
                        11-2007 yılında Av.Hüseyin Ayan’a çekilen faks sureti.
                        12-Fırkai İslahiye ve Osmaniye Kitabında alınan Secere sureti.

3 Mayıs 2016 Salı

PROF.DR. MEHMET GÖRMEZ'E 1 TL


SAYIN     : Prof.Dr.Mehmet GÖRMEZ
                  Diyanet İşleri Başkanı

            Başkanı olduğunuz Diyanet işleri Başkanlığına bağlı Taşra teşkilatında Müftülük Memuru iken 2004 yılında oğlumun ağır bir Trafik kazası nedeniyle mağdur oldum. Oğlum 7 ayı koma olmak üzere 17 ay özel hastanelerde %50 si benim tarafımdan karşılanan yüksek ücretle tedavi gördü. Halen de tedaviye olan ihtiyacı ise maddi imkansızlıklar nedeniyle yerine getirilememektedir.
            Büyük maddi sıkıntıya girmem nedeniyle sıkıntıdan kurtulmak amacıyla emekli olduysam da başta sizin ahlaksız tutumunuz nedeniyle yardım sözünüzü tutmamanız, borç isteğimizi de “emsal teşkil eder” gerekçesiyle reddedilmemiz nedeniyle sayenizde bankaların kucağına itildik. Bankalara olan borçlarımızı ödememize rağmen bir kamu bankası olan Vakıfbank’ın faizin faizi davasıyla karşı karşıya kalınca ekte sunulan karar da olduğu gibi ülkemizde yaşanan Adaletsizliğin kurbanı olduk. Bana kurumunuz yardım sözünü tutmadığı gibi bizzat Diyanet Vakfı Merkezinde benim aldığım (Diyanet Vakfı 1997 yılında bizzat benim hazırladığım İhale sözleşmesini örnek olarak kullanıyor) yazıyla aldığım küçük yardımı da iyi niyetle mahkeme bitimi ödemek için Müftünün isteğiyle imzaladığım yardım senetleri benim hazırladığım dosya yok edilerek borç haline getirildi ve ahlaksızca icraya verildim. Parayı zimmetine geçirip bana senet imzalatan müftünün başkasında çocuk doğuran eşinin şikayetiyle ve onlara insan muamelesi yaptığınızdan yapılan soruşturmaya ulaşamamam nedeniyle mahkemeyi kaybettim ve en zor zamanımda bu parayı ödedim.
            Rüşvet nedeniyle mahkememizde sizin yardım sözünüz gibi tam bir rezalete döndüğünden  yasal olarak ne yapılması gerekse yapmayı amaçladım. Oğlum adına da yardımlaşma ve dayanışma derneği kurdum. Mahkemeden gelen paranın bir kısmını yardım olarak değerlendirmek istiyorum. Fakat ülkemizdeki adaletszlik ve keyfilik nedeniyle bir ürlü mahkememiz sonuçlanamadığı gibi yeni davalarla halen uzamaktadır.
            Bu hukuksuzluğa dikkat çekmek, ülkemizde suçluların insan değil, mağdur olanların insan muameli görmesini sağlamak, mağdur yasasının bir an evvel çıkartılmasını sağlamak amacıyla Ankara 1. İdare Mahkemesinde açmış olduğum İdari dava dilekçesi ve kararı gereği tarafınıza makamınızda ödenmek üzere 1 (Bir) Türk Lirası gönderdim. (Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a da savcılıktan izin aldıktan sonra gönderilecektir.) Dilekçeme Kurumunuzla olan PYD/FETO dava dilekçesi sureti ve Başbakanlık tazminat davası suretini de ekledim.
            Umarım bundan sonra hiçbir personelinizi benim gibi mağdur etmezsizin. Diyanet Vakfını da siyasilerin değil, halkın ve mağdur insanların yardımına kullanarak FETO cemaati gibi cemaatlerin yardımlaşma yapılanmalarına engel olursunuz.

            Saygı ve selamlarımla.
Not: Oğlumun okul teşekkür belgesi sehven eklenmemiştir.
                                                                                                                    Mustafa DEMİR
                                                                                                                     Şikayetçi.


 

E K L E R    :

1-PTT Alındısı Sureti

2-Dernek Yetklendirme Kararı sureti

3-Ankara 1. İdare Mahkemesi Dava Dilekçesi sureti

4-Ankara 1. İdare Mahkemesi karar Sureti

5-Ankara 15. İdare Mahkemesi Diyanet dava Dilekçesi sureti

6-Ankara 16 İdare Başbakanlık Dava Dilekçesi sureti.

 

BAHÇE C.SAVCILIĞI- İZİN


BAHÇE  CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA 

            Kısa adı HALDEM olan Bahçeli Halil Demir Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği olarak Cumhuriyet Mahallesi Şehit Ali Kılıç Caddesi No : 5 BAHÇE/ OSMANİYE* Adresinde 80-006-044 kütük numarası ile kurulan ve Tüzüğü onaylanan Derneğimiz tarafından 03.05.2016 tarih ve 3 sayılı kararla tarafıma yetki verildiğinden Ankara 1. İdare Mahkemesi kararının Sayın Cumhurbaşbanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’na Mağdur haklarını dile getirmek ve mağdur yasasının bir an evvel çıkarılması ve 12 yıldır devam eden mağduriyetimizin giderilmesi amacıyla 1’er (Bir)  Lira sembolik olarak para gönderilmesi için  İlçemiz PTT Müdürlüğünce oyanınız istenmektedir.
                        Dernek yetki belgesi ve Ankara 1. İdare Mahkemesinin kararı sureti ilişikte olup, anılan paranın ilgili büyüklerimize derneğimiz adına birer mektup eşliğinde gönderilmesine izin vermeniz hususunda;
              Gereğini arz ederim.

                                                                                                       Mustafa DEMİR
                                                                                                             Dernek Denetim Kurulu Başkanı

EK : 1- Mahkeme Dilekçe ve Karar Sureti
         2 Dernet Yeki kararı sureti.


*  HALDEM " Bahçeli Halil Demir Yardımlaşma Ve Dayanışma Derneği" bilgi: Cumhuriyet Mah. Muhtar Hasan Demir  0541 798 69 70