6 Mayıs 2016 Cuma

BALA A.CEZA-2016/67 İFADE


BALA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
                                                                     Sunulmak üzere
OSMANİYE 3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
                                                                             Dosya No: 2016/67 Esas, 2016/118 Talimat

 
DAVALI   : Mustafa DEMİR,
DAVCI     : K.H.
KONU      : Atılı suçlamayı kabul etmediğime dair yazılı ifademdem ibarettir.
            Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan 2014/106 Esas sayılı dosyamda  “Mal Kaçırma” davasına gönderdiğim 14.09.2015 tarihli dilekçeme (Ek:1)Bala Asliye Hukuk Hakimi tarafından suç unsuru bulunduğu gerekçesiyle Bala Cumhuriyet Başsavcılığına Suç duyurusunda bulunulmuştur. (Ek:2) Bunun üzerine Bala Asliye Ceza Mahkemesi benim Bilirkişiye hakaret ettiğime dair 2016/67 Esas numarasıyla hakkımda sanık olarak dava açtı. 01.06.2016 tarihine duruşma günü verdi. Bala Basliye Ceza Mahkemesinin talebiyle Osmaniye 3. Asliye Ceza Mahkemesi de talimatla 06.05.2016 tarihinde  ifademin alınmasını talep etmiş olduğundan bu yazılı ifademi veriyorum:
            Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan oğlumun kazası nedeniyle tazminattan kurtulmak amacıyla mal kaçırma teşebbüsünde bulunan Ahmet Çalış ve Necmi Sarı’nın avukatı kaçırılan malını kurtarmak amacıyla mahkemeye bazı tanıklar göstermiş olduğunu öğrenmem üzerine bunun yalancı tanıklar olabileceğinden hiçbir şüphem bulunmadığına dair belirtilen dilekçeyi mahkemeye gönderdim. Benim bu dilekçem üzerine daha önce açmış olduğu Telefon satış dükkanını mal kaçırmak amacıyla Kırşehirin Kaman ilçesine  kaçıran ve başkası üzerine açan Ahmet Çalış bu defa da komşularını toplayarak evini kazadan önce de satmak istediğine dair yalan ifade verdirmiştir. Benim dilekçem üzerine hiçbir komşusu evini benim tedavim için sattığını söyleyememiştir. Bana soruşturma açan Bala Savcılığı ve Bala Asliye Ceza Hakimi, Ahmet Çalış adına kaza zamanı mevcut olan Telefon dükkanının akibetini araştırsaydı gerçeği öğrenecek ve Ahmet Çalış’ın tanıklarının birer yalancı tanık olduklarını da görecekti. Yalancı tanıklarının ifade ettiği gibi eğer kazadan önce evini satıp Ankara’ya gitmek isteseydi ya dükkanını Ankara’da açardı yada mal kaçırmak amacıyla Kırşehir –Kaman’a değil Ankara’ya kaçırırdı. Kaza da araçta bulunan kızı hergün Kaman’a gidip gelmek zorunda kalmazdı. Ben Bala’dayken durum böyleydi ve bunuda en iyi bilen yakın komşuları yalancı tanıklarıydı. Mahkemenin bunu bilemeyeceği ve benimde davayı takip etmediği düşünen ve kaza sonrası Rüşvet olayınında mimarı olan Avukatı Sabite Gürman benim bu dilekçem üzerine istediği yalanı söyletememiştir. Dava da bizim lehimize sonuçlanmıştır.
            Kaza zamanı yaşananları bilmeyen Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi de benim dilekçemde belirttiğim hususlarda “suç şüphesi” bulunduğu gerekçesiyle Savcılığa yönlendirmiştir. Savcılık halen devam eden benim rüşvet davalarımı görmezden gelerek ve Bilirkişinin “Şahıstan davacı ve şikayetçi değilim” ifadesine (Ek:3) rağmen bana Bilirkişiye hakaretten kamu davası açmıştır.
            Biz şikayetimizi bu dilekçeyle değil kaza zamanından beri devam ettirmekteyiz. Yapılan soruşturmalarda sonuç alamayınca 07.03.2007 tarihli dilekçemizle (Ek:4) yasal işlem başlattık ve halende bu yasal işlemlerimiz henüz sonuçlanmamıştır. Bizim rüşvet davalarımız devam etmektedir. Bu nedenle biz bu suçlamayı kabul etmediğimiz gibi Bilirkişi’nin de raporunu “RÜŞVETLE”  verdiğinden ısrarcıyız ve kendisinden “ŞİKAYETÇİYİZ.”
            Oğlumun kazası kaldırımdan ve arkadan hızla çarpmayla meydana geldiğinden, asla yol geçmediğinden ve bu tanıklarca ifade edildiği, kaza sonrası suçu babanın üstlendiği ve adına “Kaza Raporu düzenlenerek Bala Karakoluna verildiği” halde kazadan üç gün sonra bu rapor ve evraklar değiştirilmiştir. Gerçek rapor evraklar bir türlü bulunamamıştır. Hala da bulunamamaktadır. Polisler bunu açıkça ifade ettiği halde hiçbir polis memuru dinlenmemektedir.  Bilirkişi gerçek raporu kaybeden ve aldığı rüşvetle Antalya’ya tatile giden ve tatil dönüşü benim mahkeme evraklarını aldığım kazadan birbuçuk ay sonrasına denk gelen ve aldığı rüşveti ve tatili de inkar etmeyen, Savcınında rüşvet aldığını, bu nedenle Savcının kendi yalanına inanmak zorunda olduğunu iddia eden Trafik Polisi Mustafa Güdek’in yakın arkadaşı olduğundan tüm bunları bilerek ondan daha kötü rapor hazırlamış ve bunuda ifade etmektende çekinmemiştir.  Raporunu da tanık Mustafa Yaşar’ın karakoldaki yalan ifadesine dayandırmıştır. Mustafa Yaşar bu ifadesini, keşifte ve 2004/95 sayılı Bala Asliye Ceza Mahkemesinde “yalan” olduğunu kabul etmiştir. Kepçeci Mustafa Yaşar bu yalan ifadesine karşılık Bala Belediyesinde işe alınmıştır. Halen de yalan söylemeye devam etmekte verdiği ifadeler birbirini tutmamakta, söylediği yalanlar diğer tanıklarca ispatlandığı halde vicdanı satılık ve kiralık olanlar bu yalanı doğru kabul etmektedirler. Bu kişiyi koruduğu için Hakim Fuat Pembeçiçek ile olan davamız halen devam etmektedir.
            Bu yalan ifadeyle hazırlanan Bilirkişi raporu halen geçerlidir. Bunun nedeni de davanın ilk görüldüğü Ankara 3. Çocuk Mahkemesinin ilk duruşmasının öğle tatili sırasında biz mahkemenin önünde uzaklaştırıldıktan sonra görülmesidir. Bunu Avukatım 22.06.2005 tarihli Mahkemeye sunduğu dilekçesinde açıkça ifade etmektedir. (Ek:5) Mahkeme avukatın hastalığını ve ısrarını bahane etsede avukatım ve kardeşlerimle bende oradaydım. Hakim bizzat kapıya gelerek duruşmanın öğleden sonraya ertelendiğini belirtmesinden sonra polisler bizi mahkeme önünde uzaklaştırmış, karşı tarafın avukatı da hiçbir talepte bulunmadan bizimle birlikte kapı önünde uzaklaşmıştı. Bunun Bala Başsavcısı Mustafa Saylam’ın isteğiyle oynan bir oyun olduğunu, bizim bilirkişi raporuna itiraz bile edemeden raporun kabul ettirildiğini, bununla da kalınmayarak Ankara Adli Tıp Kurumuna da onaylattırıldığını ancak 2007 yılında bende nüfüsümu kullanmaya başladıktan ve yasal işlem başlattıktan sonra öğrendim. Rüşvetçiler alçakça bize oyun oynayarak mahkemeyi ilk duruşmada bitirmeyi amaçlamışlarsa da kanun gereği dava tekrar Bala Asliye ceza mahkemesine gelince bu oyunu tutmamıştır. Bizim yalancı tanıklarını konuşturduğumuzu gören Kuyumcu Abdulkadir Kılıç yeni gelen ve kiracısı olan savcı Murat Gökhan Tahtakılıç’ı 17.10.2006 tarihli duruşmaya girdirerek bu yalancı tanıkların yeniden dinlenmesi engellenmiştir. (Ek:6) Bu alçak davranış bizi mağdur etmiştir. Açılan her şoruşturmaya izin verilmemiş, mahkemelerde de delil olmadığı iddia edilmiştir. Anayasanın 138. maddesinin açık ihlali olan bu durum nedeniyle Savcı - Kiracı ilişkisi bir türlü kayıt altına alınamamıştır. Eğer bu dava da alınamayacak olursa bu davayı açanların  2802 sayılı yasanın 68. ve 69 maddeleri gereğince haklarından yasal işlem başlatacağımızdan hiçbir kuşkumuz yoktur.
            Ben davaya konu olan Şikayet dilekçemi Bala Asliye Hukuk Mahkemesine gönderdikten bir gün sonra da Sayın Başbakan’a da gönderdim.(Ek:7) Yine bize Anayasa’nın meşhur 138. maddesi gerekçe gösterilince bizde bizim yaşadıklarımızın Anayasayamızın 138. maddesinin açıkça ihlali olduğunu belirterek Başbakanlık Makamına Ankara 16. İdare mahkemesinde İdari Tazminat davası açılmıştır. (Ek:8) Bu konu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna da bildirilmiş olduğundan (Ek:9) fazla anlatmaya gerek yoktur. Bilirkişi bilerek ve isteyerek Raporunu Rüşvet karşılığı vermiştir. Rüşveti de Polis Memuru Turgut Kölük aracılığıyla almıştır. Bu raporuyla da Rüşvet alan Emniyet Amir vekili Ali Mülayim ve Trafik Polisi Mustafa Güdek’i korumuşsa da bu kişiler hakkındaki rüşvet davamız Ankara Valiliği adına Ankara 12. İdare Mahkemesinde devam etmektedir. Bu dava bittiğinde de Başbakanlığa olduğu gibi Ankara Valiliğine de aynı tazminat davası açılacaktır.
            Bilirkişiler hakkında TBB Dergisinde Süha Tanrıver’in hazırlamış olduğu yazı ilişikte sunulmuştur.(Ek:10) Türkiye’deki Bilirkişi yapısını inceleyen bu yazı dizisinde Bilirkişinin bu ülkenin sorunu olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle Abdullatif Öztürk gibi görevini kötüye kullanan ve kişilere zarar veren bilirkişiler için Adalet Bakanlığına İdari Tazminat davasının açılmasının doğru olacağı kabul edilmektedir. Bilirkişi dürüst davranmazsa bilirkişiye, tarafınızca da korunursa sizin adınıza Adalet Bakanlığına bu tazminat davası açılacaktır. Zira dürüst davransa, raporunu sahibinin bile kabul etmediği bir yalana dayandırarak bizi mağdur etmese davamız bu kadar uzamayacak, bizde bu kadar mağdur olmayacaktık. Bu Bilirkişinin Kuyumcudan rüşvet aldığını söyleyen o zamanki amiri Mesut Çakantaş’tır. Bana bizzat kaza zamanı Bala’ya henüz atanmadığını, bilirkişinin raporunu vermeden bir hafta önce gelerek göreve başladığını, bu Abdullatif Öztürk ve Mustafa Şahin’in görev yerlerinde bir araya gelerek gizlice birşeyler konuştuklarına şahit olduğunu, benim Dr.Salih Yılmaz’la dilekçemde bahsettiğim konuyu Salih Bey’in kendisine anlatınca bunları çağırarak konuşturduğunu ve rüşvet aldıklarını itiraf ettiklerini anlatmıştır. Bana dava açarken  Mesut Çakantaş’a ve Dr. Salih Yılmaz’a ulaşılmamıştır. Halbuki bunlarda Bilirkişi gibi kamu görevlileridir ve bu kişilerin rüşvetle iş gördüklerini açıkça ifade etmektedirler.
            Size Sunduğum makalede açıkça belirtildiği gibi bilirkişinin davayı yanlış yönlendirmesi davanın yeniden görülmesinin nedenidir. Benim Bala Asliye Ceza Mahkemesinde görülmekte olan 2006/113 nolu dava dosyamda Avukatıma faks çekerek açıkça Temyiz isteminde bulunma isteğim yerine getirilmemiştir.(Ek:11) İlk başta bana temyiz edildiği söylensede daha sonra yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle bu Ceza Davasının yeniden açılarak görülmesini talep ediyorum.
Bilirkişi’nin rüşvet karşılığı bizi mağdur ettiği açıktır. Rüşvet aldığı kuyumcu Abdulkadir Kılıç Nüfüsünu kullansa da ben de nüfusumu kullanmaya başlayınca (Ek:12, aslı Osmaniye valiliğin yayınladığı Fırkai İslahiye ve Osmaniye adlı kitapta mevcuttur.) bize karşı bir şey yapamamıştır. Mahkemede rüşvete bulaştığından ve Adalet Bakanlığı da soruşturma ve davalarımıza izin vermediğinden veya davalarımız sürüncemede kaldığından uzun süredir davalarımız bitirilememiştir. Bununda bir bedeli mutlaka olacak, görevini hakkıyla yapmayan layıkını mutlaka bulacaktır. Yaptığının bedelini ödeyecektir.
Bu nedenle; bu davadan Beraatimi istiyorum. Rüşvet alan Bilirkişiye ve Polislere, kendisine Rüşvet verenlere ve aracılık edenlere dava açılmasını, bu yapılmadığı takdirde 2802 sayılı yasanın 68. ve 69. maddesi gereğince suç duyurusunda bulunulacağının bilinmesini;
            Gereğini arz ve talep ederim. 06.05.201
                                                                                                 Mustafa DEMİR
                                                                                                            Sanık

E K L E R   :  1-14.09.2015 tarihli Bala Asliye Hukuk Mahkemesine dilekçe sureti.
                        2-09.10.2015 tarihli Suç Duyurusu yazısı sureti.
                        3-06.05.2016 tarihli çağrı kağıdı sureti.
                        4-26.11.2015 tarihli Abdullatif Öztürk ifade sureti.
                        5-22.06.2005 tarihli Ankara 3. Çücuk mahkemesine dilekçe sureti.
                        6-2006/113 nolu dosyanın 17.10.2006 tarihli duruşma tutatağı sureti.
                        7-15.09.2015 tarihli Başbakan’a dilekçe sureti
                        8-Ankara 16 İdare 2016/1706 onu dava dilekçe sureti
                        9-04.04.2016 tarihli HSYK Dilekçe sureti
                        10-2005 Sayı 56 TBB Yazısı sureti.
                        11-2007 yılında Av.Hüseyin Ayan’a çekilen faks sureti.
                        12-Fırkai İslahiye ve Osmaniye Kitabında alınan Secere sureti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder