BALA ASLİYE CEZA
MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
Sunulmak üzere
OSMANİYE 3. ASLİYE
CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
Dosya No: 2016/67 Esas, 2016/118 Talimat
DAVALI : Mustafa
DEMİR,
DAVCI : K.H.
KONU : Atılı
suçlamayı kabul etmediğime dair yazılı ifademdem ibarettir.
Bala
Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan 2014/106 Esas sayılı dosyamda “Mal Kaçırma” davasına gönderdiğim
14.09.2015 tarihli dilekçeme (Ek:1)Bala Asliye Hukuk Hakimi tarafından suç
unsuru bulunduğu gerekçesiyle Bala Cumhuriyet Başsavcılığına Suç duyurusunda
bulunulmuştur. (Ek:2) Bunun üzerine Bala Asliye Ceza Mahkemesi benim Bilirkişiye
hakaret ettiğime dair 2016/67 Esas numarasıyla hakkımda sanık olarak dava açtı.
01.06.2016 tarihine duruşma günü verdi. Bala Basliye Ceza Mahkemesinin
talebiyle Osmaniye 3. Asliye Ceza Mahkemesi de talimatla 06.05.2016 tarihinde ifademin alınmasını talep etmiş olduğundan
bu yazılı ifademi veriyorum:
Bala
Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan oğlumun kazası nedeniyle tazminattan
kurtulmak amacıyla mal kaçırma teşebbüsünde bulunan Ahmet Çalış ve Necmi
Sarı’nın avukatı kaçırılan malını kurtarmak amacıyla mahkemeye bazı tanıklar
göstermiş olduğunu öğrenmem üzerine bunun yalancı tanıklar olabileceğinden
hiçbir şüphem bulunmadığına dair belirtilen dilekçeyi mahkemeye gönderdim.
Benim bu dilekçem üzerine daha önce açmış olduğu Telefon satış dükkanını mal
kaçırmak amacıyla Kırşehirin Kaman ilçesine
kaçıran ve başkası üzerine açan Ahmet Çalış bu defa da komşularını
toplayarak evini kazadan önce de satmak istediğine dair yalan ifade
verdirmiştir. Benim dilekçem üzerine hiçbir komşusu evini benim tedavim için
sattığını söyleyememiştir. Bana soruşturma açan Bala Savcılığı ve Bala Asliye
Ceza Hakimi, Ahmet Çalış adına kaza zamanı mevcut olan Telefon dükkanının
akibetini araştırsaydı gerçeği öğrenecek ve Ahmet Çalış’ın tanıklarının birer
yalancı tanık olduklarını da görecekti. Yalancı tanıklarının ifade ettiği gibi
eğer kazadan önce evini satıp Ankara’ya gitmek isteseydi ya dükkanını Ankara’da
açardı yada mal kaçırmak amacıyla Kırşehir –Kaman’a değil Ankara’ya kaçırırdı.
Kaza da araçta bulunan kızı hergün Kaman’a gidip gelmek zorunda kalmazdı. Ben
Bala’dayken durum böyleydi ve bunuda en iyi bilen yakın komşuları yalancı
tanıklarıydı. Mahkemenin bunu bilemeyeceği ve benimde davayı takip etmediği
düşünen ve kaza sonrası Rüşvet olayınında mimarı olan Avukatı Sabite Gürman
benim bu dilekçem üzerine istediği yalanı söyletememiştir. Dava da bizim
lehimize sonuçlanmıştır.
Kaza
zamanı yaşananları bilmeyen Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi de benim dilekçemde
belirttiğim hususlarda “suç şüphesi” bulunduğu gerekçesiyle Savcılığa
yönlendirmiştir. Savcılık halen devam eden benim rüşvet davalarımı görmezden
gelerek ve Bilirkişinin “Şahıstan davacı ve şikayetçi değilim” ifadesine (Ek:3)
rağmen bana Bilirkişiye hakaretten kamu davası açmıştır.
Biz
şikayetimizi bu dilekçeyle değil kaza zamanından beri devam ettirmekteyiz.
Yapılan soruşturmalarda sonuç alamayınca 07.03.2007 tarihli dilekçemizle (Ek:4)
yasal işlem başlattık ve halende bu yasal işlemlerimiz henüz sonuçlanmamıştır.
Bizim rüşvet davalarımız devam etmektedir. Bu nedenle biz bu suçlamayı kabul
etmediğimiz gibi Bilirkişi’nin de raporunu “RÜŞVETLE” verdiğinden ısrarcıyız ve kendisinden “ŞİKAYETÇİYİZ.”
Oğlumun
kazası kaldırımdan ve arkadan hızla çarpmayla meydana geldiğinden, asla yol
geçmediğinden ve bu tanıklarca ifade edildiği, kaza sonrası suçu babanın
üstlendiği ve adına “Kaza Raporu düzenlenerek Bala Karakoluna verildiği” halde
kazadan üç gün sonra bu rapor ve evraklar değiştirilmiştir. Gerçek rapor
evraklar bir türlü bulunamamıştır. Hala da bulunamamaktadır. Polisler bunu
açıkça ifade ettiği halde hiçbir polis memuru dinlenmemektedir. Bilirkişi gerçek raporu kaybeden ve aldığı
rüşvetle Antalya’ya tatile giden ve tatil dönüşü benim mahkeme evraklarını
aldığım kazadan birbuçuk ay sonrasına denk gelen ve aldığı rüşveti ve tatili de
inkar etmeyen, Savcınında rüşvet aldığını, bu nedenle Savcının kendi yalanına
inanmak zorunda olduğunu iddia eden Trafik Polisi Mustafa Güdek’in yakın
arkadaşı olduğundan tüm bunları bilerek ondan daha kötü rapor hazırlamış ve
bunuda ifade etmektende çekinmemiştir.
Raporunu da tanık Mustafa Yaşar’ın karakoldaki yalan ifadesine
dayandırmıştır. Mustafa Yaşar bu ifadesini, keşifte ve 2004/95 sayılı Bala
Asliye Ceza Mahkemesinde “yalan” olduğunu kabul etmiştir. Kepçeci Mustafa Yaşar
bu yalan ifadesine karşılık Bala Belediyesinde işe alınmıştır. Halen de yalan
söylemeye devam etmekte verdiği ifadeler birbirini tutmamakta, söylediği
yalanlar diğer tanıklarca ispatlandığı halde vicdanı satılık ve kiralık olanlar
bu yalanı doğru kabul etmektedirler. Bu kişiyi koruduğu için Hakim Fuat
Pembeçiçek ile olan davamız halen devam etmektedir.
Bu
yalan ifadeyle hazırlanan Bilirkişi raporu halen geçerlidir. Bunun nedeni de
davanın ilk görüldüğü Ankara 3. Çocuk Mahkemesinin ilk duruşmasının öğle tatili
sırasında biz mahkemenin önünde uzaklaştırıldıktan sonra görülmesidir. Bunu
Avukatım 22.06.2005 tarihli Mahkemeye sunduğu dilekçesinde açıkça ifade
etmektedir. (Ek:5) Mahkeme avukatın hastalığını ve ısrarını bahane etsede
avukatım ve kardeşlerimle bende oradaydım. Hakim bizzat kapıya gelerek
duruşmanın öğleden sonraya ertelendiğini belirtmesinden sonra polisler bizi
mahkeme önünde uzaklaştırmış, karşı tarafın avukatı da hiçbir talepte
bulunmadan bizimle birlikte kapı önünde uzaklaşmıştı. Bunun Bala Başsavcısı Mustafa
Saylam’ın isteğiyle oynan bir oyun olduğunu, bizim bilirkişi raporuna itiraz
bile edemeden raporun kabul ettirildiğini, bununla da kalınmayarak Ankara Adli
Tıp Kurumuna da onaylattırıldığını ancak 2007 yılında bende nüfüsümu kullanmaya
başladıktan ve yasal işlem başlattıktan sonra öğrendim. Rüşvetçiler alçakça
bize oyun oynayarak mahkemeyi ilk duruşmada bitirmeyi amaçlamışlarsa da kanun
gereği dava tekrar Bala Asliye ceza mahkemesine gelince bu oyunu tutmamıştır.
Bizim yalancı tanıklarını konuşturduğumuzu gören Kuyumcu Abdulkadir Kılıç yeni
gelen ve kiracısı olan savcı Murat Gökhan Tahtakılıç’ı 17.10.2006 tarihli
duruşmaya girdirerek bu yalancı tanıkların yeniden dinlenmesi engellenmiştir.
(Ek:6) Bu alçak davranış bizi mağdur etmiştir. Açılan her şoruşturmaya izin
verilmemiş, mahkemelerde de delil olmadığı iddia edilmiştir. Anayasanın 138.
maddesinin açık ihlali olan bu durum nedeniyle Savcı - Kiracı ilişkisi bir
türlü kayıt altına alınamamıştır. Eğer bu dava da alınamayacak olursa bu davayı
açanların 2802 sayılı yasanın 68. ve 69
maddeleri gereğince haklarından yasal işlem başlatacağımızdan hiçbir kuşkumuz
yoktur.
Ben
davaya konu olan Şikayet dilekçemi Bala Asliye Hukuk Mahkemesine gönderdikten
bir gün sonra da Sayın Başbakan’a da gönderdim.(Ek:7) Yine bize Anayasa’nın
meşhur 138. maddesi gerekçe gösterilince bizde bizim yaşadıklarımızın
Anayasayamızın 138. maddesinin açıkça ihlali olduğunu belirterek Başbakanlık
Makamına Ankara 16. İdare mahkemesinde İdari Tazminat davası açılmıştır. (Ek:8)
Bu konu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna da bildirilmiş olduğundan (Ek:9)
fazla anlatmaya gerek yoktur. Bilirkişi bilerek ve isteyerek Raporunu Rüşvet
karşılığı vermiştir. Rüşveti de Polis Memuru Turgut Kölük aracılığıyla
almıştır. Bu raporuyla da Rüşvet alan Emniyet Amir vekili Ali Mülayim ve Trafik
Polisi Mustafa Güdek’i korumuşsa da bu kişiler hakkındaki rüşvet davamız Ankara
Valiliği adına Ankara 12. İdare Mahkemesinde devam etmektedir. Bu dava
bittiğinde de Başbakanlığa olduğu gibi Ankara Valiliğine de aynı tazminat
davası açılacaktır.
Bilirkişiler
hakkında TBB Dergisinde Süha Tanrıver’in hazırlamış olduğu yazı ilişikte
sunulmuştur.(Ek:10) Türkiye’deki Bilirkişi yapısını inceleyen bu yazı dizisinde
Bilirkişinin bu ülkenin sorunu olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle Abdullatif
Öztürk gibi görevini kötüye kullanan ve kişilere zarar veren bilirkişiler için
Adalet Bakanlığına İdari Tazminat davasının açılmasının doğru olacağı kabul
edilmektedir. Bilirkişi dürüst davranmazsa bilirkişiye, tarafınızca da
korunursa sizin adınıza Adalet Bakanlığına bu tazminat davası açılacaktır. Zira
dürüst davransa, raporunu sahibinin bile kabul etmediği bir yalana dayandırarak
bizi mağdur etmese davamız bu kadar uzamayacak, bizde bu kadar mağdur
olmayacaktık. Bu Bilirkişinin Kuyumcudan rüşvet aldığını söyleyen o zamanki
amiri Mesut Çakantaş’tır. Bana bizzat kaza zamanı Bala’ya henüz atanmadığını,
bilirkişinin raporunu vermeden bir hafta önce gelerek göreve başladığını, bu
Abdullatif Öztürk ve Mustafa Şahin’in görev yerlerinde bir araya gelerek
gizlice birşeyler konuştuklarına şahit olduğunu, benim Dr.Salih Yılmaz’la
dilekçemde bahsettiğim konuyu Salih Bey’in kendisine anlatınca bunları
çağırarak konuşturduğunu ve rüşvet aldıklarını itiraf ettiklerini anlatmıştır.
Bana dava açarken Mesut Çakantaş’a ve
Dr. Salih Yılmaz’a ulaşılmamıştır. Halbuki bunlarda Bilirkişi gibi kamu
görevlileridir ve bu kişilerin rüşvetle iş gördüklerini açıkça ifade
etmektedirler.
Size
Sunduğum makalede açıkça belirtildiği gibi bilirkişinin davayı yanlış yönlendirmesi
davanın yeniden görülmesinin nedenidir. Benim Bala Asliye Ceza Mahkemesinde
görülmekte olan 2006/113 nolu dava dosyamda Avukatıma faks çekerek açıkça
Temyiz isteminde bulunma isteğim yerine getirilmemiştir.(Ek:11) İlk başta bana
temyiz edildiği söylensede daha sonra yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle bu
Ceza Davasının yeniden açılarak görülmesini talep ediyorum.
Bilirkişi’nin
rüşvet karşılığı bizi mağdur ettiği açıktır. Rüşvet aldığı kuyumcu Abdulkadir
Kılıç Nüfüsünu kullansa da ben de nüfusumu kullanmaya başlayınca (Ek:12, aslı
Osmaniye valiliğin yayınladığı Fırkai İslahiye ve Osmaniye adlı kitapta
mevcuttur.) bize karşı bir şey yapamamıştır. Mahkemede rüşvete bulaştığından ve
Adalet Bakanlığı da soruşturma ve davalarımıza izin vermediğinden veya davalarımız
sürüncemede kaldığından uzun süredir davalarımız bitirilememiştir. Bununda bir
bedeli mutlaka olacak, görevini hakkıyla yapmayan layıkını mutlaka bulacaktır.
Yaptığının bedelini ödeyecektir.
Bu nedenle; bu
davadan Beraatimi istiyorum. Rüşvet alan Bilirkişiye ve Polislere, kendisine
Rüşvet verenlere ve aracılık edenlere dava açılmasını, bu yapılmadığı takdirde
2802 sayılı yasanın 68. ve 69. maddesi gereğince suç duyurusunda
bulunulacağının bilinmesini;
Gereğini
arz ve talep ederim. 06.05.201
Mustafa
DEMİR
Sanık
E K L E R :
1-14.09.2015 tarihli Bala Asliye Hukuk Mahkemesine dilekçe sureti.
2-09.10.2015 tarihli Suç Duyurusu
yazısı sureti.3-06.05.2016 tarihli çağrı kağıdı sureti.
4-26.11.2015 tarihli Abdullatif
Öztürk ifade sureti.
5-22.06.2005 tarihli Ankara 3. Çücuk
mahkemesine dilekçe sureti.
6-2006/113 nolu dosyanın 17.10.2006
tarihli duruşma tutatağı sureti.
7-15.09.2015 tarihli Başbakan’a
dilekçe sureti
8-Ankara 16 İdare 2016/1706 onu dava
dilekçe sureti
9-04.04.2016 tarihli HSYK Dilekçe
sureti
10-2005 Sayı 56 TBB Yazısı sureti.
11-2007 yılında Av.Hüseyin Ayan’a
çekilen faks sureti.
12-Fırkai İslahiye ve Osmaniye
Kitabında alınan Secere sureti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder