20 Haziran 2016 Pazartesi

BÖBREK NAKLİ: ANAYASA

A- Kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti:
  Diyanet İşleri Başkanlığı taşra teşkilatında memurken Amirim ile yaşadığım "yalan söylüyorsun" tartışmasından sonra ağabeyininde dahil olduğu bir iftirayla açığa alındım ve bende "Nörolojik Mesane ve Diyabetus İnsipetus" hastalığı gelişti. Bu hastalıkla uğraşırken 2004 yılında oğlum ağır bir kaza geçirmiştir. Kaza sonrası Rüşvetle Mahkemesi Rezalete dönüşmüş, oğlumun tedavisi ve mahkemesi ile ilgilenirken kendi böbreklerimi kaybettim ve Kronik Böbrek Yetmezliği hastası oldum.
      Anayasanın 10. maddesi değiştirilerek özürlülere yapılan ayrımcılığın eşitlik ilkesine aykırı sayılmaması gerektiği kararının getirilmesi üzerine bilgisayar üzerinde 22.08.2013 tarihinde Kamu Denetçiliği Kurumuna müracaat ederek Böbrek Naklinde İran veya benzeri bir usulün ülkemizde de uygulanması talep edilmiş, Kurum 04.09.2013 tarih ve 4210 sayılı yazısıyla Sağlık Bakanlığına yönlendirilmiş, Sağlık Bakanlığının 25.09.2013 tarihli Red cevabı üzerine Kamu Denetçiliği Kurumu 28.02.2014 tarihli Red kararıyla Ankara İdare Mahkemesinde dava açılması yolu önerilmiştir.
      12.03.2014 tarihli dava dilekçesi ile Ankara 5. İdare Mahkemesinde 2014/480 Esas no ile dava açılmıştır. Sağlık Bakanlığı elektronik imzalı tarihsiz ve sayısız savunmasıyla davanın reddini istemiştir. Benim 25.05.2014 tarihli cevabım üzerine Bakanlık imzasız ve tarihsiz elektronik imzalı 2. cevabında da davanın reddini istemiştir. Mahkeme de 13.11.2014 tarih 2014/480 Esas 2014/1341 Karar Nolu kararında davayı Red etmiştir. Bu dava tarihsiz ve sayısız elektronik imzayla Bakanlıkça ve 12.03.2015 tarihli dilekçeyle gerekçeli olarak temyiz edilmiştir.
      Temyiz 11.09.2014 tarih 2015/4851 Esas,2015/5131 Karar Nolu kararıyla Bakanlık lehine  kabul,benim aleyhime Red edilmiştir. Mahkeme kararlarında ve temyiz kararlarında benim mağduriyetimin dikkate alınmaması ve İran usulü veya benzeri usulden hiç bahsedilmemesi üzerine 21.12.2015 tarihinde Karar Düzeltme talebinde bulunulmuş ve yine hiçbir şekilde mağduriyetimden ve böbrek naklinde İran usulü veya benzeri usulden hiç bahsedilmeden 25.03.2016 tarihli 2016/1381 Esas 2016/2058 karar nolu kararıyla Karar düzeltme talebim Red edilmiştir. Bu karar da bana 01.06.2016 tarihinde tebliğ edilmiş ve bu dava oluşmuştur.
Kaza davasının Rüşvet nedeniyle 12 yıldır çeşitli davalarla sonuçlanmadığı halde bu davada benim mağduriyetimden ve İran Usulü Böbrek Nakli veya benzeri bir Nakil olayından hiç bahsedilmeden Sağlık Bakanlığı lehine davanın kısa sürede sonuçlandırılması bu ülkede Adaletin ve Mahkemelerin Bağımsız olmadığının açık delilidir. İlişikte sunulan Başbakanlık'a ait 09.06.2016 tarihli İdari Dava dilekçesinde açıkça görüleceği gibi Mahkemelere ve Adalet Bakanlığına hiç güvenimiz kalmamıştır. Davalar sadece usulen yürütülmekte ve oğlumun diş tedavi ücreti davasında olduğu gibi AİHM'e taşınması için devam ettirilmektedir. Benim gibi Böbrek hastası olan Halil Ağabeyim Sağlık Bakanlığıca tedavi edilmek yerine 1980 yılında Osmaniye Devlet Hastanesinde Potasyum İğnesi yapılarak katledilmiş, kendi adını verdiğim oğlumun mahkemesi de rüşvetle rezalete dönmüştür.
B- Bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenlerle ihlal
edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillere ait özlü açıklamalar:
1- Madde 5 :Devletin temel amaç ve görevleri, ..., kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.  Normal olarak Nail bedelsiz olarak yapılmaktadır. Bu nedenle çok düşük oranda Nakil Olaktadır. İran'da ise Devlet Güvencesinde düşük bir bedelle Nakil gerçekleştirildiğinden ve vericiler sağlık güvencesine alındığından böbrek bekleyen hasta yok denecek kadar azdır. Ülkemizde de benzeri bir usulün uygulanması için bu dava açılmıştır. Yoksa diyaliz hem pahalı hemde tam çözüm değildir.  
2-Madde 10:(Ek fıkra: 12/9/2010-5982/1 md.) ..., özürlüler,  için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. Uygylanmayacak madde niye çıkarılırki...
3-Madde 17:Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz. Biz kimsenin Rızası dışında ve İsteğine aykırı hiçbir talepte bulunmuyoruz.
4-MADDE 56- Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Tüm bu düzenlemeleri yapmaya Sağlık Bakanlığı yetkilidir.
5-MADDE 9- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Mahkemeler bağımsız olsaydı bir Kuymcu tarafından Rüşvetle Kaybedilen gerçek Raporu derhal bulunur, Rüşvet alanlar hakkında gereği yapılırdı. Bizde bu kadar zaman ve bu şekilde mağdur edilemezdik.
AİHS Madde 2 yaşama Hakkı :1. Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur. Adalet Bakanlığı Yasa çıkarma yetkisini kullanmamaktadır.
Madde 6:Adil yargılanma hakkı:1. Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.
Adil yargılama olsaydı oğlumun Mahkemesi bu kadar uzun sürmez bizde bu kadar mağdur edilmezdik. Bu dava da oluşmazdı.
Ek Protokol Madde:1Mülkiyetin korunması Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Tüm maddi birikimizi evimiz dahil oğlumuzun tedavisine harcadığımız halde 12 yıldır geri alamıyoruz. Alsak gidip yurt dışında ücretli Naklimizi yaptıracağız.
C- Başvurucunun güncel ve kişisel bir temel hakkının doğrudan zedelendiği iddiasının
açıklanması:
Bireysel olarak haftada üç gün dört saat bir makinaya bağlı olarak yaşamak, her an kanama tehlikesi ile hayatın kısıtlanması Sağlık hakkımı doğrudan etkilemektedir. Makinaya bağlanırken kanının düzeli alınabilinmesi için pahalı sulandırıcı kullanılması,ayrılınca da kanın normale dönmesi için yine pahalı bir iğne kullanılması ve bunların sağlığım üzerinde olumsuz etkisiyle yaşamak. Nakil olsam bunların hiçbirini yaşamayacağım ibi engelli de sayılmayacağım ve normal hayatımı yaşayacağım. Batı ülkelerinde Anayasamızın 10. maddesinde olduğu gibi özürlülere istenen bir ayrımcılık yoktur. Bu ayrımcılık kişinin rızasına uygun olarak Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenmelidir. İran örneğinde olduğu gibi donöre belli bir ücretin ödül olarak verilmesi hem alıcıyı hemde vericiyi memnun edeceği gibi 10 yıl diyalize girecek kişiden %70 oranında bir tasarruf sağlayacaktır. Bu işlemleri yapmaya Sağlık Bakanlığı yetkili olduğundan yasal düzenleme Bakanlıkça yapılmalı hem alıcı hemde verici memnun edilmelidir. Benim Börek Nakli olma hakkım İranda olduğu gibi vericilere Nakil Karşılığı herhangi bir Sağlık Güvencesi ve Maddi Destek verilmediği için açıkça elimden alınmaktadır. Buda beni Mağdur etmektedir. Sağlıklı yaşamak benimde hakkımdır. Bu hakkı bana Sağlık Bakanlığı sağlamakla yükümlüdür.
A- Başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamalar:

1-Ankara 5. İdare Mahkemesi 2014/480 Esas, 2014/1341 Karar.
2-Danıştay 15 dairesi 2015/4851 Esas 215/5131 Karar.
3-Danıştay 15. Daire Karar Düzeltme 2016/1381 Esas. 2016/2058 karar
KARARI VEREN MAHKEME/MERCİİ/ MAKAM :Danıştay 15. Dairesi.
2- KARARIN TARİHİ VE SAYISI25.03.2016 tarih ve 2016/1381 E.2016/2058 K.

3- TEBLİĞ VEYA ÖĞRENME TARİHİ01.06.2016
V- SONUÇ TALEPLERİYukarıda açıkça izah edildiği gibi benim Mağduriyetimden ve İran veya benzeri bir Nakil Usulünden de hiç bahsedilmeden davamız Red edildiğinden;Yurt dışında Nakil Yapılmak üzere,Yurt dışında yapılan Nakil Bedeli en düşük olan Güney Asya Ülkeleri için ortalama 100.0000.- (Yüzbin) Türk Lirası Maddi, 10.000: (Onbin) Lirası da manevi olmak üzere 110.000.-(Yüzonbin) Türk Lirası Maddi ve Manevi Böbrek Nakli Tazminatının tarafıma ödenmesini;
     Arz ve talep ederim.
Bu başvuru formunda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu; formda
belirtilen bilgilerde, adreslerimde veya başvuruyla ilgili koşullarda herhangi bir
değişiklik meydana geldiğinde Mahkemeye bildireceğimi beyan ederim.
 


Başvurucu : Temsilcisi/Avukatı :MUSTAFA DEMİR
 


Tarih :20.06.2016

İmza :
 

ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU FORMU
EKLERİNE AİT LİSTEDİR 

1-     Başvuru Harcının ödendiğine dair belge.
2-     Nüfus Cüzdanı Fotokopisi.
3-     01.06.2016 tarihinde Kesin Karar tebliğ belgesi.
4-     Danıştay 15. Dairesinin 25.03.2016 tarih, 2015/1381 E.,2016/2058 K. Kesin Kararı.
5-     Danıştay 15. Dairesine 21.12.2015 tarihli Karar Düzeltme dilekçesi.
6-     Danıştay 15. Dairesinin 11.09.2015 tarihli kararı
7-     Danıştay 15. Dairesinin 11.09.2015 tarihli kararı tebliği
8-     12.03.2015 tarihli Danıştay’a Temyiz Dilekçesi
9-     Sağlık Bakanlığı temyiz lahikası.
10- Ankara 5. İdare Mah. 13.11.2014 tarihli kararı
11- Sağlı Bakanlığı 2. savunması.
12- Sağlık Bakanlığı savunmasına 20.05.2014 tarihli cevap
13- Sağlık Bakanlığı 1. Savunması
14- 12.03.2014 tarihli Dava Dilekçesi
15- Kamu denetçiliği yazısı ve eki kararı
16- Sağlık Bakanlığı yazısı
17- Kamu Denetçiliği kurumu yazısı.
18- Gazi Ü.Doktor Gözlem Formu
19- Gazi Ü. Hasta takip formu
20- Gazi U. İlaç raporu
21- Ankara 16. İdare Dava Dilekçesi.
İş Bu Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Formu Ekleri Listesi 21 Adet ekten       (44 Adet sayfadan) ibarettir. 20.06.2016 
                                                                                       Mustafa DEMİR
                                                                                             Başvurucu

 

 

 

11 Haziran 2016 Cumartesi

KARPUZ VE ÜZÜM


KARPUZ VE ÜZÜM

Çocukluğumda İslahiye Ovasında Karaburçlu köyü altında Nergizli mevkiinde bulunan tarlamıza karpuz ekilirdi. Bizim hepimiz okuduğumuz için babam tarlayı ortağa verir, çiftçilik işlerinin çoğunu ortak vasıtasıyla hallededi. Ben ilkokulda okuduğum yıllarda Ramazan ayı Yaz ayına denk geldiğinden karuz ve üzüm yetişmiş olurdu. Tarlaya önce ekin yani Buğday veya Arpa ekilir, onlar biçildikten sonra da karpuz ekilirdi. Onun için karpuzlar normal vaktinden geç yetişmiş olurdu.

Ben çocuk olduğumdan katırı alır üstüne biner üç-dört güne bir köyden tarlaya gider, akşam üzeri de katıra iki çuval karpuz yükler, bende biner ovadan sekiz kilometre uzak olan köyümüze gelirdim. Aynı zamanda oruç tuttuğum için karpuz tarlasında karpuz yiyemezdim. Çuvalın biri bizim eve, biride amcamın evine verilirdi.

Ramazandan sonra da bazanda tarlaya sulama veya bekçilik için gider ovada kalırdım. Ovada sivirsinek bol olduğundan ve şimdiki gibi ilaçlama bulunmadığından kimse ovada yatmak istemezdi. Benim sanki sivrisineklerle anlaşmam varmış gibi bana karışmazlardı. Tek tük üzerime konup ısıran olursa da beni rahatsız etmez, ısırılan yer hiç belli olmazdı. Bu yüzen ovada rahatça kalırdım.

Babamın Karaburçu köyünden bir ortağı vardı. Bizim tarlayı babam adına ortak olarak eker-diker, ne mahsul alınmışsa ortaklaça pay edilirdi. Bazan da zarar edilirdiki o zamanda ne zarar edilmişse ona da ortak olunurdu. Babam tarlaya pek uğramaz, uğradığında da kısa süre sonra giderdi. Ortağı tütün içerdi. Bizim köyde de o zamanlar tütün ekilirdi. Bizde ekerdik. Tütün kurutularak balyalanıp Tekel’e verilirdi. Bir kısmı da el havanı denilen basit makinalarda ince ince kıyılarak yine tekelin sattığı sigara kağıdıyla sigara sarılıp içilirdi. O nedenle bende küçük yaşta sigara içmeye alışmıştım. Hatta biz kıyılmış tütün bulmakta zorlandığımız için tütün yaprağını ellerimizle ufalayarak defter yaprağından sigara kağıdı yaparak ona sarar öyle içerdik.

Babam tarlaya geldiğimde ortağı irisinden üç-dört karpuz alıp önüne getirir, babama;

-Ağa, ya bu karpuzları yiyeceksin, ya da benim tütün parasını vereceksin diye babama takılırmış. Üç-dört karpuzu yemek mümkün olmadığı için babam çıkarır o zaman yürürlükte olan ve halk arasında tüfekli diye anılan bir elli liralık banknot para verir gidermiş.

Bunu bir defa da benim yanımda yaptı. Babam ortağına kıyılmış tütün getirdiği halde çıkartıp yine gülerek bir ellilik verdi. Biraz konuştular. Biz babamla tarladan ayrıldık.

Bizim Karaburçu köyünün üst tarafında dağın köye bakan tepesine yakın Atotlağı denen yerde üzüm bağımız vardı. Birgün babamla ortağıyla beraber Atotlağındaki bağa geldik. Biz bağın altında büyük mazı ağacının altında otururken babam bağa girdi. Gezinerek bir kucak üzüm kesti vr getirip ortağının önüne koyduktan sonra;

-Ağa, benim önüme karpuz koyma değil, şimdi sen bu üzümleri ya yiyeceksin, yada bu defa sen tütün parası verceksin . diye takıldı. Ortak bir üzüme  birde bağa baktı. Babam:

-Her çeşitten bir salkım kestim fazla değil, hepsi farklı üzüm diyerek gülüyordu. Ortağının önünde irice ondan fazla üzüm salkımı vardı. Bir kişinin hepsini yemesine imkan yoku. Ortak bir süre bağı seyrettikten sonra yavaşça elini döş cebine atarak bir tüfekli ellilik çıkarttı ve babama uzatarak;

-Benim oyunumu bana oynadın. Benim değil üzüm yemek bakmakla gözüm doydu. Al Tütün paranı deyince babam güldü. Ortağına :

-Koy paranı cebine, bir daha da benim önüme karpuz koyma! Diye takıldı.

Kestiği üzümleride beraberimizde getirdiğimiz sepetlere koyarak ve biraz daha üzüm kesererek beraberimizdeki katıra yükledik ve ortağın evine kadar getirdik. Oradan da tarlaya kadar giderek katıra karpuz yükleyerek eve döndük.

Şimdi ise ne ortak kaldı, ne babam. Ne karpuz tarlası kaldı nede üzüm bağı. Allah ikisine de rahmet etsin. Mekanlarını Cennet etsin Allah Onları Merhametiyle yargılasın.

                                                               Mustafa Demir 11.06.2016 Osmaniye

9 Haziran 2016 Perşembe

BAŞBAKANLIK -TAZMİNAT YENİLEME


ANKARA  16.İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
Gönderilmek üzere
 OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
                                                                                                   Esas:2016/1706.                                Karar:2016/1413                                                                                      
 
DAVACI                                :  Mustafa DEMİR
 DAVALI                                :  BAŞBAKALIK - ANKARA
DAVANIN KONUSU           :    Tam Yargı Davası.
İDARİ İŞLEM                  : Başbakan'a (Ak parti Genel Merkezine) vermiş olduğum  15.09.2015 tarihli dilekçemize Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 23.02.2016 tarihli 2016-E.1831/13880 sayılı yazılarıyla olumsuz cevap verilmesi ve Başbakanlık Makamına vermiş olduğumuz 15.01.2016 tarihli dilekçemizde belirtilen mağduriyetlerimizin giderilmemesi üzerine açılan İdare Davamız Ankara 16. İdare mahkemesince bazı eksikliklerin giderilmesi amacıyla geri iade edilmiş ve dilekçenin yenilenmesi talep edilmiştir. İstenilen eksiklikler giderilmiş olup dava dilekçesi yenilenerek ilişikte sunulmuştur. Yenileme dilekçesi olduğundan  ücret alınmayacaktır.
TEBLİĞ TARİHİ                 :  23.05.2016
DAVANIN İZAHI                : Ankara 16. İdare mahkemesinde açılan 2016/1706 Esas, 2016/1413 karar nolu İdare Mahkemesinde 1000 Lira hesap eksik bulunduğu belirtilmiş olup onun kira bedelinin 1000 lira eksik yazıldığı ve genel yekünden düşülmediği anlaşılmıştır. Bu yanlışlık düzeltilmiştir.
            Başbakanlık makamına gönderilen 15.01.2016 tarihli dilekçenin sehven eklenmediği görülmüş olup bu dilekçeninde bir sureti ek 40 olarak eklenmiştir.
            Olayların olayların oluş sırasına göre özeti istenilmekte olup olaylar şöyle gelişmiştir: 1- Ceza davaları, 2- Tazminat davaları, 3- Soruşturmalar ve İdare davaları:

            1-CEZA DAVALARI: Kazanın kaldırımda olduğu ve suçu baba Ahmet Çalış’ın üstlendiği bize bildirildiğinden biz ağır olan hastamızla ilgilendik. Karakolda savcı geldikten sonra Kuyumcu Abduladir Kılıç tarafından RÜŞVET verilmek suretiyle baba Ahmet Çalış adına düzenlenen Kaza Tesbit Tutanağı “Yok” edilerek oğlu adına yeniden sahte evraklar ve bir kaza tutanağı hazırlanmış, oğlum suçsuz iken suçlu gösterilmiştir. Bizim olayı 1,5 ay sonra öğrenmemiz üzerine yasal işlem başlattık. Halende işlemlerimiz sonuçlanmamıştır.

            İlk olarak Bala Asliye Ceza mahkemesinde 2004/95 sayılı Adaleti Yanıtma davası açılmış ve 2005 yılında bir ay ceza verilerek ve oda ortadan kaldırılarak sonuçlandırılmış yapılan temyizde red edilerek sonuçlandırılmıştır. Dava sırasında daha önce yalan söyletilen tanıklar yalanlarından vazgeçmesine, adaleti yanıltan kişininde yalan söyleyen Ahmet Çalış ile birlikte Savcı ve Polislere Rüşvet veren Kuyumcu Abdulkadir Kılıç olduğunun anlaşılması üzerine, bu davaya bakan hakim hakkında Ankara 3. İdare Mahkemesinde 2013/2105 Esas numarası ile dava açılmış olup bu dava henüz sonuçlanmamıştır. Danıştayda temyiz edilmiştir. Temyiz devam etmektedir.
           Benim şikayetim üzerine Rüşvet alan Savcı tarafından Bilirkişi alınarak keşif yapılmış ve bu keşif sonucu polisten daha kötü bir rapor hazırlattırılarak Polis ve Emniyet Amiri soruşturması kapatılmıştır. Benim nüfusumu öğrenen bilirkişi kendisine rüşvet veren Kuyumcunun yanına gitmiş ve ben bunu bilirkişinin amirine iletince rüşvet inkar edilememiştir. 2015 yılında Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan 2014/106 Esas nolu Mal kaçırma davasına gönderilen bir dilekçe üzerine 2016 yılında bilirkişiye hakaret ettiğime dair hakkımda bilirkişi davacı olmamasına rağmen Bala Asliye Ceza Mahkemesinde 2016/67 Esas dosya numarası ile bana dava açılmıştır. Bu dava da devam etmektedir.
         Bilirkişiye hazırlattırılan Rüşvet karşılığı rapor karşılığında Bala Savcılığı bu raporu esas alan İddianame ve Fezleke hazırlayarak Ankara 3. Çocuk Mahkesinde 2004/743 nolu dava açılmış, ilk duruşmada hazır olmamıza rağmen Hakim ve Polisler tarafından mahkemede uzaklaştırılarak öğle tatilinde mahkeme görülmüş ve bu rapor ve keşif kabul ettirilerek, yeniden keşif yapılmasına gerek olmadığına karar çıkartılmış, bizden gizli olarak bu karar da Ankara Adli Tıp Kurumunda karar çıkartılarak bizden gizlenmiştir. 2. duruşma sonrası kanun değişikliği nedeniyle davamız Bala Asliye Ceza Mahkemesine gelmiş ve 2006/113 Esas numarası ile ceza davası açılmış, dava sırasında kuyumcu Abdulkadir Kılıç’ın kiracısı Savcı davaya girerek yalan söyledikleri 2004/95 nolu davada ortaya çıkan yalancı tanıkların yeniden dinlenmeleri engellenmiş, sahte evraklarla yeniden Ankara Adli Tıp Kurumuna gönderilen dosyamız ikinci defa onaylanmış ve ilk kararda da haberimiz olmuştur. Dosyanın Adli Tıp İhtisas Kurumuna gönderilmesi isteğimiz ret edilerek haziran 2007 ayı duruşmasında oğlum tam haklı iken 2/8 oranında  haklı bulunmuştur. Bu dosya da benim açık talebime rağmen avukatım tarafından temyiz edilmeyerek sonuçlanmıştır. Avukatımın belirttiğinin aksine tazminat davasında da bu karar esas alınmıştır.

            2-TAZMİNAT DAVALARI: Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde 2004/256 Esas Dosya Numarası ile tazminat davası, 2004/257 dosya numarası ile mal kaçırma davası ile birlikte açılmış; 2007 yılında kaza yapan Murat Çalış’ın 18 yaşına girmesi nedeniyle 27.04.2007 tarihinde reşit olduğu için babası adına açılan 2004/256 esas nolu tazminat davası ret edilmiş, 2004/257 esas nolu mal kaçıma davası da sıfat yokluğu gerekçesiyle Red edilmişir. Yargıtayca 2004/256 esas numaralı tazminat davası kararının  2008/7564 Esas Numaralı kararıyla bozulması üzerine de Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde 2012/133 Esas numarası ile yeniden tazminat davası açılmış ve bu dava 16.07.2014 tarihinde oğlum Halil 2/8 oranında suçlu bulunarak 557.000.-Lira tazminatla sonuçlanmış, bu karar da temyiz edildiğinden halen Yargıtay 17. Hukuk Dairesinde 2015/2148 dosya numarası ile beklemekdedir. 2004/256 dosya numaralı mal kaçırma davası 2014/106 dosya numarası ile yeniden açılmış olup lehimize tapu iptali ile sonuçlanmıştır. Bu karar da temyiz edildiğinden Yargıtaydadır. Bu dosyaya dava sırasında gönderdiğim dilekçe üzerine tatafıma bilirkişiye hakaret davası açılmıştır. Bu dava devam etmektedir.

3-SORUŞTURMALAR VE İDARİ DAVALAR: Kazadan 1,5 ay sonra kazayı babasının değil oğlunun yaptığını, kazanın kaldırımda değil yol ortasında meydana geldiğine dair evrak düzenlendiğini öğrenince yasal işlem başlattım. Polisler hakkında Ankara Emniyet Müdürlüğünce soruşturma açıldı. Emniyet Amir Vekili ve kaza tespit Tutanağı hazırlayan Trafik Polisi hakkında Bala Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Jandarma da Uzman Bilirkişi alınarak savcılıkça yapılan keşif sonrası Rüşvetle Trafik Polisinden daha kötü bir rapor hazırlattırılarak bu soruşturmalar kapatıldı.

Kaza davamızın yeniden Bala’ya gelip hakim’in açıkça taraf olması ve hiçbir iddiamızın ısrarla kayıtlara geçirilmesinden kaçınılması üzerine (1. Sınıf hukukçu olduklarından daha sonra önlerine konulacağını bildikleri fakat biz bunu bilmediğimiz için) Hakimle bizzat tartışarak 7.3.2007 tarihinde Adalet Bakanlığına ve hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna şikayette bulunarak İdari işlem başlattım. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşma başlatıldıysa da bu soruşturma hiçbir işlem yapılmadan oğlunun durumunu kabullenemiyor denilerek sonuçlandırıldı. Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince bu soruşturma evraklarını yasal olarak alınca mahkeme evraklarında bizde olmayan sahte evraklar bulunduğu, Emniyetinde Rüşvet veren kişiyi rüşvet olmadığına tanık yapıldığını görünce tekrar yasal işlem başlattık.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturmanın kapatılması üzerine 15.08.2007 tarihinde Ankara 14. İdare Mahkemesinde 2007/1921 esas dosya numarası ile görevli Bala Savcıları ve Hakimleri hakkında sorşturmaya izin verilmesi için İdari Dava açıldı. Adalet Bakanlığınca soruşturmaya izin verilmeyerek red edildi. Bu dava Danıştay 5.Daire Başkanlığının 2008/6393 Esas ve 2010/1776 karar numaralı kararıyla 26.03.2010 tarihinde onanındı. Adalet Bakanlığına 15.10.2011 tarihinde yeniden müracaat ederek bu soruşturmaya izin verilmemesinin bizi mağdur etmeye devam ettiğinin belirtilmesi üzerine Osmaniye Adalet Komisyonunda 14.03.2012 tarihinde ifade vererek Rüşveti dile getirdim. Bu soruşturma da hiçbir işlem yapılmadan “biz Cumhurbaşkanının  soruşturmasını da kapattık” şeklinde cevap verilince bizde sayın Cumhurbaşkanına 15.07.2012 tarihinde bu cevabı ihtiva eden bir mektup daha gönderdik. 30.04.2008 tarihinde gönderilen bir mektup üzerine kadirli Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma açılmış ve Davaların devam ettiği gerekçesiyle bu soruşturma kapatılmıştı. Cumhurbaşkanlığına bu dilekçe üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca 07.05.2013 tarih ve 2011/10324 sayılı bir cevap verilmesi üzerine konu HSYK’ya taşınmıştır. HSYK ile yapılan bir dizi yazışma sonucu Hakim Fuat Pembeçiçek’in Dosyası ayrılarak Ankara 3. İdare Mahkemesinde 2013/2104 esas numarası ile dava açılmıştır. Bu davada 30.03.2015 tarihinde 2013/2015 esas 2015/492 karar numarasıyla hakim hakkında somut herhangibir delilin bulunmadığı ileri sürülerek red kararı verilmiştir. Bu karar da temyiz edilmiş olup halen danıştayda beklemektedir. Diğer hakim ve savcılar hakkında HSYK tarafından 25.02.2014 tarih ve 2011/5550 sayılı yazıyla soruşturmaya izin verilmemesi üzerine 2014/3684 dosya numarası ile Anayasa Mahkemesine taşınmıştır. Anayasa Mahkemesi 30.11.2015 tarihli kararında dosyada mağduriyetin açıkça özeti yapıldığı halde olayların özetinin yapılmadığını ileri sürerek Red kararı vermiştir.

Ankara Emniyet Müdürlüğüne yeniden soruşturma açılmasını talep edince önceki Rüşvet verenin rüşvet verilmediğine tanık,  alanlarında biz almadık ifadesi yasal sorşturma kabul edilip, yeniden soruşturma açılması red edilince Ankara Valiliği adına 20.02.2008 tarihli  dilekçe ile 2008/276 esas/2009/996 karar numarasıyla bu davada da soruşturma Ankara Bölge İdare Mahkemesine gönderilmiş, Ankara Bölge İdare mahkemesi dosyayı iade ettiğinden yeniden 2010/280 esas numarasıyla dava açılmış bu dava da 2010/474 karar numarasıyla soruşturmaya izin verilmeyince 05.08.2010 tarihinde temyiz edilmiştir. Temyiz kararı da Danıştayca 2010/7685 Esas,2013/9336 karar numarasıyla  değitirilerek aleyhimize onaylanınca 01.04.2014 tarihli dilekçe ile karar düzeltme talebine bulunulmuştur. Dosya halen danıştayda karar düzeltme talebiyle beklemektedir.

2007 yılında Tazminat davamız red edilince aldığım krediler ve kerdi kartlarım icralık olmuştur. Citibank, Vakıfbank, HSCBS ve Finansbank bankaları tarafından icra işlemi başlatılmış, Zirrat ve Akbank’ta da kredi çekilerek yüklü miktarda faiz ve masraf ödenmiştir. Bu ödediğim faiz ve masraflar T.C. Kimlik numaramla kart merkezinde kolayca öğrenilebilinecektir. Ödediğim tedavi giderlerinden çok faiz ve mahkeme masrafları ödemek zorunda kalınca borçlardan kurtulmak amacıyla sürem dolar dolmaz emekliye ayrıldım ve güçlükle ancak borçlarımı kapattım. Buna rağmen ödenmiş Citibak’a ait dosyam yüzünden telefonla rahatsız edilmeye devam edilmekteyim. Son olarak Türkasset Varlık Şirketine bu dosyanın satıldığını biliyorum. İcraya verme hakları olmadığından rahatsız ederek birşeyler elde etmeye çalışıyorlar. Vakıfbank dosyası Ankara 25. İcra Müdürlüğünde 2007/8372 dosya numarasıyla ilk ödenen dosya olduğu halde altı yıl sonra “Faizin Faizi” alacağı olduğunu ileri sürerek tarafıma Ankara 16. İcra Müdürlüğünde 2013/11949 dosya numarası ile ödeme emri gönderdi.  Bu ödeme emrini mahkemeye taşıyınca Ankara 11. İcra Hukuk Mahkemesi 19.11.2013 tarih ve 2013/974 Esas,2013/1038 Karar, 2013/11949 16. icra Müdürlüğü kararıyla İcrada işlem yapılmadığı hukuksuz gerekçesiyle ve Avukatın gönderdiği hukuki değeri olmayan yazıya itiraz ettiğimi ileri sürerek hukuksuz bir karar verdi. Bu karar temyizde miktardan red edilerek ve karar düzeltme yolu kullanılamayarak kesinleşti. Kesinleşen karar Anayasa Mahkemesine taşındı. Anayasa davası devam ederken İşlem yapmayan icra olmayan mobilyetime haciz yazısı gönderildi. Bu haciz yazısı hukuksuz kararla HSYK’ya gönderildiyse de sümenaltı edildi. 2014/7218 dosya Numarasıyla karar düzeltme hukuk yolu görmezden gelinerek  30.04.2015 tarihinde İdari red kararı verildi. Bu karar  mağduriyetimizi gidermediğinden ve İcra Hukuk Mahkemesi kararları dava edilebildiğinden Ankara 11. İdare Mahkemesinde mağduriyetlerimizin giderilmesi için 01.07.2015 tarihinde dava açılınca 2015/1955 esas 2015/1093 karar numarasıyla HMK ve İdari Yargılma Usulünün 5. maddesi görmezden gelinerek ayrı ayrı dava açılması talep edilerek dilekçenin yenilenmesi talep edildi. Yapılan dilekçe yenilenmesimde kanun maddesi hatırlatılınca kararında ısrar ederek 04.12.2015 tarihinde red kararı verildi. Sonuç alınamayacağı ve hukuksuzluk açık olduğundan bu karar temyiz edilmeyerek Başbakanlık Makamına 15.01.2016 tarihinde bir dilekçe verilerek mağduriytetimizin Başbakanlık tarafından giderilmesi talep edildi. 29.01.2016 tarihli E.250/1497 saylı cevabi yazıda da Anayasayanın 138. maddesine atıf yapılarak ısrarla hiçkimsenin mahkemelere emir ve talimat vermeyeceği vurgusu yapılıyordu. Daha önce 15.09.2015 tarihinde de Ak Parti Genel Merkezine bir dilekçe verilerek mağduriyetimizin giderilmesi istenilmişti. Her iki müracaatımıza da ayrı ayrı olarak Anayasanın 138. maddesi hatırlatılarak kimsenin savcı ve hakimlere emir ve talimat veremeyeceği gerekçesiyle bakanlıkça yapılacak işlem bulunmadığı belirtilerek 23.02.2016 tarih ve E.183/13880 sayılı yazıyla dava ile ilgili taleplerin doğrudan mahkemesine, yapılması talep ediliyordu. Yazışma ve davalar halen devam etmektedir...

Açık bir şekilde Cumhuriyet Savcılarına RÜŞVET verilmek suretiyle EMİR VE TALİMATLA oğlumun gerçek raporu kaybedilmiştir. Onca soruşturma ve davaya rağmen Adalet Bakanlığınca ısrarla anayasanın 138. maddesi gerekçesiyle oğlumun gerçek raporunu gizlemek için her türlü ahlaksızlılar deneniyor, gerçek raporun RÜŞVET KARŞILIĞI kaybedildiği polisler tarafından açıkça ifade edilmesine rağmen açılan davalar delil yok diye ahlaksızca red ediliyor, rüşvet alan ve gerçek raporu kaybedenler, yalan söyleyen tanıkları koruyanlar, ev sahibi adına davaya girerek davanın olumsuz sonuçlanmasını sağlayan ve bunu rüşvet karşılığı yapan hakim ve savcılar açıkça korunuyordu. Bizim hukuk mücadelemiz halen devam etmekte olup bu ülkeyi dava etme pahasına netice alıncaya kadar devam edecektir. Onun için Adalet Bakanlığına değilde bu dava Başbakanlık Makamına açılmıştır. Aynı şekilde Bilirkişi adına Adalet Bakanlığına ve rüşvet  karşılığı gerçek raporu kaybederek, sahte evrak hazırlayarak kazayı kaldırımdan yol ortasına alan polisleri koruyan ve davası henüz sonuçlanmayan Ankara Valiliğine de açılacaktır. Rüşvet alanları koruyanlar bunun bedelini mutlaka ödeyecektir.

 Oğlum Halil DEMİR’in 06.08.2004 tarihinde  ağır yaralanmalı trafik kazası sonrası yaşananlarla ilgili davalarda  RÜŞVETLE  mağdur edildik. Karakol ve Emniyet Amirliği Polisleri'nin Rüşvetle kaybettiği rapor bir türlü bulunamamaktadır. Adalet Bakanlığı açılan soruşturmalara ve davalara  kimsenin yargı yetkisini kullananlara emir ve talimat veremeyeceği iddiasıyla izin vermemektedir. Bala'nın Kuyumcusu Abdulkadir Kılıç'ın verdiği rüşvet karşılığı Oğlumun gerçek raporu yok edilmiş, tanıklara yalan söyletilerek hiçbir kusuru olmayan oğlum emir ve talimatla suçlu edilmiştir. Yalan söylettiği tanıkların yalanı ortaya çıkınca bu defada kiracısı olan Savcı Murat Gökhan Tahtakılıç'ı 2006/113 nolu davamıza emir ve talimatla görevlendirerek yalan söylediği anlaşılan tanıkların yeniden dinlenmesini engellemeyi başarmıştır. Oğlum hiçbir kusuru olmadığı halde Adalet Bakanlığın olmadığını iddia eddiği rüşvet karşılığı verilen emir ve talimatla suçlu bulunmuştur. Rüşvetle ilgili davalarımız halen devam ediyor. Anayasa Mahkemeside makul süre için açtığımız davayı davalar devam ettiği halde delil yok diyerek reddetmiş ve 12 yıldır devam eden davada makul süreyi görmezden gelmiştir.

            Ülkemizdeki hukuksuzluk üzerine 15.09.2015 tarihli Akparti Genel Merkezine Başbakanımıza sunulmak üzere verdiğim dilekçeme(Ek:1) Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden 2014/106 nolu dilekçemide ekledim ve hukuksuzluğun giderilmesini istedim(Ek:2)Bu dilekçeme Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü davaların devam ettiğini ve Anayasanın 138. maddesini gerekçe göstererek olumsuz cevap verdiğinden bu dava oluşmuştur. (Ek:3)

            Kaza kaldırımda gerçekleşmiş olup ilk etapta kazayı baba üstlenmiş ve karakolda ifade vermemiş hakkında tutanak tutularak savcılığa sevk edilmiştir. Savcılık, Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın beni davacı ettirmeyeceği iddiasıyla ve rüşvetiyle Ahmet Çalış'ın ifadesini almış(Ek:4) ve karakolda da daha önce ifade vermiş gibi işlem yapılmış ve ifade vermeyeceğine dair tutanağın aynı saatinde ifadesi alımış gözükmektedir. oysa polisler bu ifadesini Cumartesi değil, Pazar gecesi savcı ikna edildikten sonra, hem kendisinin hemde oğlunun ifadesinin alındığını ve geriye dönük tarih atıldığını belirtmişlerdir. Komşum Eczacı C.Barbaros Ayata'nın pazar gecesi gelip Ahmet Çalış adına tutanağı istemesi üzerine Amir Vekili Ali Mülayim'le atışmış ve bu tutanağı alamamıştır.(Ek:5) Karakolda tanık Can Gürbüz'ün ilk ifadesi yok edilmiş, Tanık kepçeci Mustafa Yaşar'ında ifadesi değiştirilmiştir.(Ek:6) Tanık Mekin Öktem Emekli Polis olması nedeniyle ifadesi değiştirilememiş,(Ek:7) Ahmet Çalış bu nedenle suçu üstüne alamamış ve oğlunun üstüne atarken de iki tanığa yalan söyletmek suretiyle oğlum suçsuz iken suçlu gösterilen Emniyet Amirliği yazısı yazılmıştır.(Ek:8)

            Benim bu tutanağa itirazım üzerine Amir Vekili Ali Mülayim yalan ifade(Ek:9) vermiş ve emekliye ayrılmıştır. Trafik polisi Mustafa Güdek'in hazırladığı ilk tutanağı rüşvetle değiştirmiş, resmiyette Pazar günü  savcıya verildiği görülen rapor, gerçekte pazartesi günü yazıldığı, bu rapordaki yanlışlıklar yüzünden polislerin karşı çımasıyla raporun yeniden düzenlendiği karakol polislerince ifade edilmektedir.(Ek.10)Polisler, Amir vekili Ali Mülayim ve Trafik Polisi Mustafa Güdek'in  yalan söylediğini, evrakları rüşvetle değiştirdiğini söylemesine rağmen hiçbir polis ifadeye çağrılmamıştır ve halen de çağrılmamaktadır. Benim şikayetim üzerine tanık Can Gürbüz(Ek:11) ve Büşra Yıldırım(Ek:12) ifadeye çağrılmıştır. Tanık Can Gürbüz yalan ifade verirken Tanık Büşra Yıldırım açıkça kazanın kaldırımda gerçekleştiğini söylemektedir.

            Bunun üzerine savcı hazırlık aşamasında keşif yapmıştır.(Ek:13) Keşif sırasında Tanık Mustafa Yaşar ve Can Gürbüz yalanlarına devam ederken, Tanık Büşra Yıldırım ve tanık Mekin Öktem bunların yalanlarını açıkça ortaya koymuştur. Buna rağmen bilirkişi Abdullatif Öztürk Raporunu kepceci Mustafa Yaşar'ın yalan ifadelerine dayandırmıştır.(Ek:14) Bunu yaparkende yakın arkadaşı olan ve Aldığı rüşvetle Antalya'ya tatile giden Mustafa Güdek'i korumuş ve Polis Memuru Turgut Kölük aracılığıyla rüşvet almıştır. Bu Turgut Kölük'un değiştirilen evraklarda da imzası vardır. tanık mekin Öktemin ilk ifadesinde olduğu gibi daha önce ifadeler Ahmet Anaklı ile Yaşar Çakır tarafından alındığı sabittir.Bunun üzerine Savcılık İddianamesini (Ek:15) ve Fezlekesini(Ek:16) bu rapora göre hazırlamış, oğlum yalan ve rüşvetle haklı iken haksız edilmiştir.

            Ankara 3. Çocuk Mahkemesinde 2004/743 nolu davamızdaki ilk duruşmamız öğle tatilinde biz polislerle mahkeme önünde uzaklaştırılarak görülmüş ve hazırlanan bilirkişi raporu kabul ettirilmiştir. (Ek:17) Ayrıca Adli Tıp Kurumundanda bu tutanağa göre Rapor alınmış, bu rapor benden ve avukatımdan gizlenmiştir.(Ek:18) Bize Adli tıptan oğlumun mağduriyet raporunu aldık.(Ek:19)

            Bala'da devam eden 2004/95 nolu Adaleti yanıltma davasında ceza davasında yalan söyleyen tanık Mustafa Yaşar yalanlarından vaz geçmiş ve daha önce karakolda ve keşifte yalan ifade verdiğini kabul etmiştir. (Ek:20) Bir sonraki duruşmada Tanık Can Gürbüz'ün Hakim Fuat Pembeçiçek tarafından ankara 3. Çocuk Mahkemesi tarafından ifadesinin alındığı ve yalanlarından vazgeçtiği bizziat Hakim Fuat Pembeçiçek tarafından ifade edilmiştir. Daha sonra bu raporun kaybedildiği öğrenilmiş ve halen de bulunamamaktadır. Aynı şekilde benimde 3. Çocuk Mahkemesinin talimatıyla ifadem alınıp göderilmiştir.(Ek:21) Biz o gün nasıl ifade vermişsek bu günde aynı ifadeyi veriyoruz ve mahkemelerde yapılan bu hukuksuzluğu asla kabul etmiyoruz.

            Daha sonra kanun değişikliği nedeniyle davamız yeniden Bala Asliye Ceza Mahkemesine gelmiş ve 2006/113 nolu dava dosyası açılmıştır. 12.07.2006 tarihli duruşmamızdaki keşif talebimizin bir sonraki celseye bırakılmasına rağmen (Ek:22) yalan söyletilen tanık yalanı karşılığı Bala Belediyesinde işe alındığından bu defa da kaldırım çalışması yapılarak ve çalışmaya kazanın olduğu yerden başlanarak olay yeri tahrif edilmiş ve bu keşif olay yerinin değiştirilmesi nedeniyle gerçekleştirilememiştir. Tanık Büşra Yıldırım 11.10.2006 tarihli duruşmada ısrarla kazanın kaldırımda gerçekleştiğini söylerken (Ek:23), Kuyumcu Abdulkadir Kılıç kiracısı olan ve benimde bitişiğindeki binada oturduğum savcı Murat Gökhan Tahtakılıç'ı rüşvet karşılığı emir ve talimatla 17.10.2006 tarihli duruşmada yalancı tanıklar Can Gürbüz ve Mustafa Yaşar'ın yeniden dinlenmesini engelliyor, karakol ve keşifteki yalanlarının kabulünü istiyor ve hakimde bunu kabul ediyordu.(Ek:24)Bu ahlaksız girişim bizi mağdur etmiştir ve halen de etmeye devam etmektedir.

            Bunun üzerine yalan ifade ve evraklarla devam eden davamız Ankara Adli Tıp Kurumuna 2. defa gönderilmiştir. 2. raporun gelmesiyle bizim 1. raporda da haberimiz olmuştur.(Ek:25). Hakim Mehmet Keskin Avukatımın dosyanın Adli Tıp İhtisas Kurumuna gönderilmesi talebini reddetmiş ve Adli Tıp Kurumunun iki defa aynı raporu verdiğini gerekçe göstererek oğlumu yalan ifadeler, sahte evraklar ve “Rüşvet karşılığı” yapılan ahlaksızlıklarla haklı iken haksız bulmuştur.(Ek:26)

            Bala Asliye hukuk Mahkemesinde devam eden 2004/256 dosya numaralı Tazminat davamız da sıfat yokluğu gerekçesiyle reddedildi(Ek:27). Yapılan İtirazda Yargıtayca bozularak (Ek:28)yeniden davamız 2012/133 dosya numarası ile başlamıştır. Ankara 2. Aile Mahkemesi 2014/130 Tal ve 2012/133Esas sayılı dosyasıyla dava dosyamıza 2.228.000.-(İkimilyonkiyüzyirmisekizbin) Lira değer biçmiştir.(Ek29) Bu Aile mahkemesini kararıyla Sigorta şirketine verilen Tedavi ücretleri faturalarımızın dosyada olmadığı anlaşılmıştır. (Ek:30) Bala  Asliye Hukuk Mahkemesi 15.09.2014 tarihli gerekçeli kararıyla oğluma 557.000.-(Beşyüzelliyedibin) lira ödenmesine karar vermiştir. (Ek:31). Bu karar karşı tarafça temyiz edilmiş olup halen dosya Yargıtayda bulunmaktadır.

            Bizim mahkemede yaşanan olumsuzlukları 7.03.2007 tarhl dikeçemizle Hakimler ve Savcılar Yüksek kuruluna taşımamız üzerine (Ek:32) Polis Memurları için Ankara Valiliğine açılan Ankara 12. İdare Mahkemesindeki davamız Danıştay 12. Dairesinde 2010/7685 E. ve 2013/9336 K. numarasıyla Karar düzeltilmesi talebimizin neticesini beklemektedir. (Ek:33) Hakim ve Savcılarla ilgili dava dosyamızca Danıştay 5. Dairesinin 2008/6393E.,2010/1776 sayılı kararıyla Adalet Bakanlığınca sorşturmaya izin verilmediği gerekçesiyle reddedilmiştir. (Ek:34) Bu kararıda Adalet Bakanlığına taşıyınca Hakimler ve Savcılar Kurulunca bir dizi yazışmadan sonra Bala'dan  Ceza İşleri Daire İşleri Başkanlığına atanan hakim Fuat Pembeçiçek'in dosyası ayrılmış ve Ankara 3. İdare Mahkemesinde 2013/2015 E., 2015/492 K. sayılı kararla reddedilmiş olup (Ek:35) bu karar temyiz edilmiştir ve halen Danıştay'da beklemektedir. Diğer hakim ve savcılarla ilgili dava Anayasa Mahkemesine taşınmış olup Anayasa Mahkemesinin 2014/3684 sayılı kararıyla delil gösterilmediği gerekçesiyle reddedilmiştir.(Ek:36) Bu kararda tekrardan hakimler ve savcılar Yüksek Kuruluna taşınmıştır. İşlemler devam etmektedir.(Ek:37)

            Vakıfbank'ın hukuksuz icrası nedeniyle devam eden davamız mağduriyelerimiz ile birlikte Anayasa Mahkemesine taşınınca Anayasa Mahkemesi 2014/7218 nolu dosyasında da İdari Red kararı vermiştir. (Ek:38)Bu Karar Ankara 11. İdare Mahkemesine taşınınca da HMK ve İdari Yargılama Usulü Kanunun 5. maddesine açıkça muhalefet edilerek iki defa reddedilmiştir.(Ek:39) Bu karar Başbakanlığa mağduriyetimizin giderilmesi amacıyla taşınınca da (Ek:40)Adalet Bakanlığı tarafından redededilmemiz üzerine yaşadığımız mağduriyetlerin, sattığımız evin (Ek:41) ve bozulan sağlığımızın bedeli olarak (Ek:42) bu dava oluştu.     

            Bu hukuksuzluklar nedeniyle Mahkeme hakettiğimiz tazminatın ancak 1/4'ünü hakettiğimiz şekilde sonuçlanmıştır. Geriye kalan 3/4 hakkımız Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın Karakolda, Emniyette, Savcılıkta ve en son 17.10.2006 tarihli 2006/113 dolu davamıza bizzat kiracısını girdirmek suretiyle Rüşvet, Emir ve Talimatla bizi zarara uğratmıştır. Adalet Bakanlığı onca şikayet ve davaya rağmen izin vermeyerek bizim mağduriyetimi gidermemiştir. Bu nedenle bu dava şikayetimizi yaptığımız Başbakanlık Makamına açılmıştır. 1/4'le davamız 557.000.-(Beşyüzelliyedibin) TL İle sonuçlanmıştır. Halbuki bu davamız İlk ve gerçek raporumuz kaybedilmese, Tanıklara, bilirkişiye, Hakim ve Savcılara Rüşvet verilmese, Adil bir yargılama yapılmış olsa 2.280.000.-(İkimilyonikiyüzseksenbin) Lira ile sonuçlanacaktı.

            Bizim mağduriyetimiz sadece bununla kalmamaıştır. Uzun süre devam eden tedavi nedeniyle yüklü miktarda para harcanmıştır. Aylık 680.-(Eski 680.000.000) çalışan bir memur olarak iki yıllık yaklaşık 24.000.-(eski 24.000.000.000)Lira Tedavi Parası harcamamaız bizi perişan etmiştir. O dönemde evimi 14.000( 14.000.000.000) liraya sattığım düşünürse bu rüşvet bizi çok çok mağdur etmiştir. Rüşvet Emir ve talimat nedeniyle 2007 yılında tazminat davamız reddedilmiştir. Bu Karar Yargıtayca bozulmuş ve dava yeniden başlamış olmasına rağmen Adil Yargılama yapılmadığında Bankalardan almış olduğum Kredi ve Kredi kartlarım icralık olmuştur. Borçlarımı erken ödeyebilmek için arkadaşlarım halen çalıştığı halde ben emekli olduğumdan aylık 1200TL                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                         
 Zarar etmekteyim. Evimi sattığım için kirada oturduğumdan aylık 400 .-TL Kira ödemekteyim.
            Mağduriyetlerimin giderilmesi için Açılan 2014/7218 Nolu Anayasa Bireysel Başvuru Dosyası İdari Red Kararı ile sonuçlanmıştır. Bu kararı Ankara İdare Mahkemesine Adalet Bakanlığı hasım gösterilmek suretiyle (2015/1955E,2015/1093K) açılınca Mahkeme Hukuk Usulü Muhakemesi Kanunun ve İdari Yargılama Usulü kanunun 5. maddesinin açık hükmüne rağmen RED kararı vermiştir. Bizim bu Mağduriyetlerimizi 15.01.2016 tarihli Dilekçemizle Başbakanlık Makamına iletmemiz üzerine bu dava oluşmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER            :  İdari Yargılama Usulü Kanunu, vs.
 DEDİLLER                           : 2802 sayılı kanunun 68  ve 69. maddeleri.
NETİCE VE TALEP     : Yukarıda açıkça izah edildiği gibi bu bir Tam Yargı Davası olduğundan Kuyumcu Abdulkadir Kılıç'ın Bala Emniyetinde, Karakolunda, Savcılığında vermiş olduğu RÜŞVET'in, bizzat kiracısı olduğuna benim tanık olduğum (aramızda sadece bir duvar vardı) kiracısı Savcı Murat Gökhan Tahtakılıç'ı 2006/113 nolu dava duruşmamıza girdirerek Emir ve Talimatla daha önce Karakolda, Savcılıkta ve Keşifte yalan söylettiği, Bala Belediyesi Encümen Azası olması nedeniyle de söylettiği yalan karşılığı Bala Belediyesinde işe aldırdığı, fakat 2004/95 nolu Adeti Yanıltma davasında yalan söylediklerini kabul eden ve haklarında herhangi bir işlem yapılmayan Yalancı tanıklar Kepçeci Mustafa Yaşar ve Can Gürbüz'ün yeniden dinlenmelerinin engellenmesi nedeniyle meydana gelen 1.671.000.-(Birmilyon altıyüzyetmişbir) LiraTazminat zararımın, 24.000.-(Yirmidörtbin) Lira Tedavi giderlerimin, 14.000.- (Ondörtbin) Lira sattığım ev ücretimin, 35.000.- (Otuzbeşbin) Lira mahkemelere ödediğim Faiz Masraf ve giderlerin, oniki yıllık kira bedelim olan 48.000.-(Kırksekizbin) lira kira bedelimin ve borçlarımı  ödemek için  erken emekli olduğumdam 60 yaşıma kadar olan emekli olduğum 46 yaşımdan itibaren aylık 1200 .-Liradan k 201.000,-(İkiyüzbirbin) lira zararımın  fazlaya ilişkin hakkımız saklı kalmak kaydıyla kaza tarihinden itibaren Yasal faiziyle birlikte toplam olarak : 1.993.000.-(Birmilyon dokuzyüzdoksanüçbin) Lira Maddi Tazminat; 12 yıldır davamız Rüşvet,Emir ve Talimat ile Adil Yargılama ve Etkili Soruşturma yapılmadığından yaşadığımız mağduriyetin ve bozulan sağlığımızın bedeli olarak; 500.000.- (Beşyüzbin) Lira da manevi Tazminat olmak üzere toplam : 2.493.000.-(İkimilyondörtyüzdoksanüçbin)Liranın Maddi ve Manevi Tazminat olarak tarafıma ödenmesini ve yargılama giderlerinin davalı Başbakanlık İdaresine yüklenmesi husunda  gereğini;
             Arz ve talep ederim. 09.06.2016
                                                                                  

Mustafa DEMİR
                                                                                                                                 Davacı

 

 

E K L E R      :

1-15.09.2015 tarihli Dilekçe

2-14.09.2015 tarihli Dilekçe

3-23.02.2016 tarihli Adalet Bakanlığı yazısı.

4-Sanık Ahmet Çalış İfade tutanağı

5-Tanık C.barbaros Ayata İfade Tutanağı

6-Mustafa Yaşar İfade Tutanağı

7-Sanık Mustafa yaşar ve Mekin Öktem İfade Tutanağı

8-8.8.2004 tarihli Bala Emniyeti yazısı

9-Ali Mülayim İfade tutanağı.

10-kaza Polis Tutanağı

11-Can Gürbüz ifade tutanağı

12-Büşra Yıldırım ifade tutanağı

13-Olay yeri keşif tutanağı

14-Bilirkişi raporu.

15-19.11.2004 tarihli İddianame

16-26.10.2004 tarihli Fezleke

17-17.3.2005 tarihli duruşma tutanağı

18-11.7.2005 tarhli Adli Tıp Raporu

19-29.06.2005 tarihli Adli Tıp Raporu

20-02.03.2005 tarihli duruşma tutanağı.

21-21.02.2005 tarihli talimat ifade tutanağı.

22-12.07.2006 tarihli duruşma tutanağı

23-11.10.2006 tarihli duruşma tutanağı.

24-17.10.2006 tarihli duruşma tutanağı.

25-05.04.2007 tarihli Adli Tıp Raporu.

26-13.06.2007 tarihli  Karar

27-27.04.2007 tarihli duruşma tutanağı kararı

28-16.02.2009 tarihli Yargıtay Kararı

29-05.06.2014 tarihli Aile mahkemesi Kararı

30-08.05.2007 tarihli tedavi ücretleri dilekçesi.

31-15.09.2014 tarihli Karar

32-7.3.2007 tarihli dilekçe.

33-01.4.2204 tarihli karar düzeltme dilekçesi

34-26.3.2010 tarihli danıştay kararı

35-30.03.2015 tarihli İdari Mahkeme kararı

36-30.10.2015 tarihli 2014/3684 numaralı Anayasa kararı

37-04.04.2016 tarihli HSYK Dilekçesi

38-30.04.2015 tarihli 2014/7218 numaralı Anayasa kararı

39-30.042015 ve 11.8.2015 tarihli İdare Mahkemesi kararı

40-15.01.2016 Tarihli Başbakanlık Dilekçesi

41-Tapu Sureti

42-Hemodiyaliz Raporu.

 

 

 

                                                                                                                        Mustafa DEMİR

                                                                                                                        Davacı