11 Haziran 2016 Cumartesi

KARPUZ VE ÜZÜM


KARPUZ VE ÜZÜM

Çocukluğumda İslahiye Ovasında Karaburçlu köyü altında Nergizli mevkiinde bulunan tarlamıza karpuz ekilirdi. Bizim hepimiz okuduğumuz için babam tarlayı ortağa verir, çiftçilik işlerinin çoğunu ortak vasıtasıyla hallededi. Ben ilkokulda okuduğum yıllarda Ramazan ayı Yaz ayına denk geldiğinden karuz ve üzüm yetişmiş olurdu. Tarlaya önce ekin yani Buğday veya Arpa ekilir, onlar biçildikten sonra da karpuz ekilirdi. Onun için karpuzlar normal vaktinden geç yetişmiş olurdu.

Ben çocuk olduğumdan katırı alır üstüne biner üç-dört güne bir köyden tarlaya gider, akşam üzeri de katıra iki çuval karpuz yükler, bende biner ovadan sekiz kilometre uzak olan köyümüze gelirdim. Aynı zamanda oruç tuttuğum için karpuz tarlasında karpuz yiyemezdim. Çuvalın biri bizim eve, biride amcamın evine verilirdi.

Ramazandan sonra da bazanda tarlaya sulama veya bekçilik için gider ovada kalırdım. Ovada sivirsinek bol olduğundan ve şimdiki gibi ilaçlama bulunmadığından kimse ovada yatmak istemezdi. Benim sanki sivrisineklerle anlaşmam varmış gibi bana karışmazlardı. Tek tük üzerime konup ısıran olursa da beni rahatsız etmez, ısırılan yer hiç belli olmazdı. Bu yüzen ovada rahatça kalırdım.

Babamın Karaburçu köyünden bir ortağı vardı. Bizim tarlayı babam adına ortak olarak eker-diker, ne mahsul alınmışsa ortaklaça pay edilirdi. Bazan da zarar edilirdiki o zamanda ne zarar edilmişse ona da ortak olunurdu. Babam tarlaya pek uğramaz, uğradığında da kısa süre sonra giderdi. Ortağı tütün içerdi. Bizim köyde de o zamanlar tütün ekilirdi. Bizde ekerdik. Tütün kurutularak balyalanıp Tekel’e verilirdi. Bir kısmı da el havanı denilen basit makinalarda ince ince kıyılarak yine tekelin sattığı sigara kağıdıyla sigara sarılıp içilirdi. O nedenle bende küçük yaşta sigara içmeye alışmıştım. Hatta biz kıyılmış tütün bulmakta zorlandığımız için tütün yaprağını ellerimizle ufalayarak defter yaprağından sigara kağıdı yaparak ona sarar öyle içerdik.

Babam tarlaya geldiğimde ortağı irisinden üç-dört karpuz alıp önüne getirir, babama;

-Ağa, ya bu karpuzları yiyeceksin, ya da benim tütün parasını vereceksin diye babama takılırmış. Üç-dört karpuzu yemek mümkün olmadığı için babam çıkarır o zaman yürürlükte olan ve halk arasında tüfekli diye anılan bir elli liralık banknot para verir gidermiş.

Bunu bir defa da benim yanımda yaptı. Babam ortağına kıyılmış tütün getirdiği halde çıkartıp yine gülerek bir ellilik verdi. Biraz konuştular. Biz babamla tarladan ayrıldık.

Bizim Karaburçu köyünün üst tarafında dağın köye bakan tepesine yakın Atotlağı denen yerde üzüm bağımız vardı. Birgün babamla ortağıyla beraber Atotlağındaki bağa geldik. Biz bağın altında büyük mazı ağacının altında otururken babam bağa girdi. Gezinerek bir kucak üzüm kesti vr getirip ortağının önüne koyduktan sonra;

-Ağa, benim önüme karpuz koyma değil, şimdi sen bu üzümleri ya yiyeceksin, yada bu defa sen tütün parası verceksin . diye takıldı. Ortak bir üzüme  birde bağa baktı. Babam:

-Her çeşitten bir salkım kestim fazla değil, hepsi farklı üzüm diyerek gülüyordu. Ortağının önünde irice ondan fazla üzüm salkımı vardı. Bir kişinin hepsini yemesine imkan yoku. Ortak bir süre bağı seyrettikten sonra yavaşça elini döş cebine atarak bir tüfekli ellilik çıkarttı ve babama uzatarak;

-Benim oyunumu bana oynadın. Benim değil üzüm yemek bakmakla gözüm doydu. Al Tütün paranı deyince babam güldü. Ortağına :

-Koy paranı cebine, bir daha da benim önüme karpuz koyma! Diye takıldı.

Kestiği üzümleride beraberimizde getirdiğimiz sepetlere koyarak ve biraz daha üzüm kesererek beraberimizdeki katıra yükledik ve ortağın evine kadar getirdik. Oradan da tarlaya kadar giderek katıra karpuz yükleyerek eve döndük.

Şimdi ise ne ortak kaldı, ne babam. Ne karpuz tarlası kaldı nede üzüm bağı. Allah ikisine de rahmet etsin. Mekanlarını Cennet etsin Allah Onları Merhametiyle yargılasın.

                                                               Mustafa Demir 11.06.2016 Osmaniye

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder