Diyanet İşleri Başkanlığı
Osmaniye Kadirli’den VHKİ olarak emekli bir memurum.Osmaniye eski İl Müftü
Yardımcısı Ali Yazıcı hakkında Osmaniye Başsavcılığına vermiş olduğum 7.8.2017
ve 22.09.2017 tarihli şikayet dilekçeme bu güne kadar herhangi bir cevap alamadım.
Müracaatım öncesi ise; Gaziantep İslahiye Müftülük Memuru iken o tarihte
İslahiye Müftsü olan Ali Yazıcı ile yaşadığım bir yalan söylüyorsun tartışması
neticesinde kasada duran maaşı yemekle suçlanarak açığa alınmış, para kasada
olduğundan görevime iade edilmiştim. Fakat yalan ve iftiralarla Nurdağı tayinim
durdurulmuş ve sürgün edilmiştim. Daha sonra Ankara-Bala’da VHKİ olarak görevli
olduğum 2004 yılında oğlum ağır bir kaza geçirmiş, durumu ağır olduğundan uzun
süre özel hastanelerde tedavi görmüş ve tedavi giderlerinin o günün kanunları
çerçevesinde %50’si tarafımda ödendiğinden çok büyük borç yükü altına
girmiştim. Özel Fizik ve Tedavi Hastanesinde Diyanet Personeli olarak benden
başka kendi parasıyla tedavi olan olmamış, diğer kurumlar hastasına sahip
çıkarken benim kurumum olan Diyanet verdiği 20.000.YTL sözünü tutmamıştı. Memur
olduğumu ileri sürmüştü. Oysa diğer kurumların hepsi memurdu ve kurumlarında
yardım alıyordu. Hatta Emniyet teşkilatı memurları siyaseten Türkiye Diyanet
Vakfında aldığı büyük yardımlarla bizzat yanımda tedavi olmuşlardı. Oğlumun
Mahkemesi olduğundan mahkeme bitimi ödenmek üzere borç isteğimde “Emsal teşkil
eder” gerekçesiyle red edilmişti. Yardı etmeme sebebi ise eski Hac dairesi
Başkanı yeni Çankaya Müftüsü M.Zeki Arslan’ın kızı için aldığı 17.000.-YTL
civarında bir yardımı aynı zamanda devlettende almış ve olay mahkemeye intikal
edince Diyanet Yardım birimi Ankara ilçelerinde kampanya başlatarak mahkeme
kararıyla ödemesi gereken parayı yine yardımla ödemiş, bana bizzat verilen
yardım sözü yine tutulmamıştı. Benim çalışmalarım sonrası bizzat Diyanet Vakfı
Merkezinde ısrarlarım sonucu aldığım Yardım yazısı nedeniyle Bala Şubesinde
2006 yılı 10. ayında 2.700. YTL yardım almış, 2007 yılında Bala’da dosyamız
neticeleneği için Müftünün isteğiyle 2.000.-YTL yardım senedi imzalamış ve
Bala’dan ayrılmıştım. Fakat ben ayrıldıktan 2 ay sonra Mahkememiz davacı
olmamıza rağmen “Husumet yokluğu” gerekçesiyle RED edilmiş, Müftüyle söleşmemiz
gereği senetlerin ödemesini durdurmuştum. Avukatım bu kararı temyiz ederek
davayı yeniden başlatmıştı. Bende ayrılıp Bala’dan Kadirli’ye gelmiştim. 2009
yılında ise “O Müftü”nün başkasında çocuk doğurduğu sabit olan eşinin “para
yediği” şikayetiyle benim yardım senetlerim ahlaksız kişilerce Borç senetleri
haline getirilerek icraya verilmiştim. İcrayı Mahkemeye taşımam üzerine icra
durdurulmuş ve yeniden dava açılması istenmişti. Fakat ben emekli olunca Hakim
verdiği durdurma kararını iptal ederek banada bildirim yapmadan bu parayı
Müftüye ödemiş, Kadirli Müftüsüde parayı Diyanet Vakfı Merkezine göndermiş,
merkezde parayı alarak Bala Şubesine bir yazı ile bildirmiş, parayı gödermemiş.
Beni İcraya verdirenlerde para alamamışlardı. Yasa gereği Kadirli Müftülüğü
dava açmayınca yıl tamamlanmadan ben Müftüye telefon edip dava açıp
açmayacağını sorunca parayı aldığını öğrenmiş, Kadirliye gelerek durumu
Müftülük ve mahkemeden araştırınca durdurma kararı veren Hakim emekli olduğumu
öğrenince durdurma kararını iptal ederek parayı ödediği anlaşılmıştı. Benim
şikayetim üzerine de o hakim Kadirli’den alınmış, Diyanetin 2 Müfettişi de
Bala’ya gelerek bizzat benim hazırladığım yardım dosyasını alarak gitmiş ve
bana da böyle bir dosya olmadığına dair resmi yazı verilmişti. Bunun üzerine
Kadirli Müftüsü “Sen daha öncede para yemişsin, sicilinde birşeyler var” demesi
üzerine 2010 yılı referandumu sonrası sicile ulaşıldığından Osmaniye İl
Müftülüğüne müracat ederek sicilimdeki evraklar alınmış ve 2013 yılı Ararlık
ayında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmeze gönderilsede herhangi bir cevap
alınamamıştı. Sicilimdeki evraklara göre İslahiyede 4 kişinin maaşını zimmetime
geçirdiğimin ve Ankara’da cami parasıyla ev aldığımın iddiası ile yardım
yapılmaması üzerine eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’na yazdığım açık
mektup vardı. Mektupta diğer kurumlar memuruna yardımda kusur etmezken bana
niçin yardı yapılmadığı soruluyordu. Sicilimdeki bu iftiraları görünce sözlerin
niçin tutulmadığı açıktı. Kurum Diyanet değil İftira İşleri Başkanlığı gibi
çalışmıştı. 2012 yılında o zaman Başbakan olan sayın R.Tayyip Erdoğan’a
yazdığım mektuba şu an olduğu gibi o zamanda Diyanet’ten sorumlu Bakan olan
Bekir Bozdağ “İnceleme başlatıldığı” cevabını verse de bu cevap yalan çıkmıştı.
Benim 2013 yılı Aralık ayında aldığım sicilimdeki iftira evrakları, AHİM’in
Türkiye hakkında verdiği bir karar nedeniye Anayasamızın 90. maddesi gereğince
Mahkemelere taşınmışsa da Anayasa mahkemesinde 3 defa yetkisizlik kararı
alınmış ve Mahkemelere gitmem istenmişti. Benimde bu kararlar gereği Ankara 15.
İdare Mahkemesinde açmış olduğum İdari Dava
Darbe girişiminden önce Temyize gitmişti. 2016 15 Temmuzunda meydana
gelen darbe girişimi neticesinde koyu bir Fetöcü olan Ali Yazıcı hakkında
18.7.2016 tarihinde vermiş olduğum dilekçe ile ve başka şikayetler üzerine açığa
alınmış ve KHK ile de görevden ihraç edilmişti. Benim şikayetim üzerine
verdiğim ifade ve soruşturmanın bu güne kadar sonuçlanmamsı ve OHAL gerekçe
gösterilerek soruşturma hakkında bilgi verilmemesi bana Fetö hakkında yapılan
soruşturmaların savsaklandığı kanaatini oluşturmuştur. Daha önce Adalet
Bakanlığı döneminde bizziat Meclis Küürsüsünde Fetö’ü savunan Bekir Bozdağ’ın
yeniden Diyanetten sorumlu Bakan olması, Fetönün Diyanetten güç alarak büyümesi
bilindiği halde en az Diyanetten fetöcü çıktığının bildirilmesi,
soruşturmaların savsaklanması hiç hayra alamet bir durum değildir. Zira Diyanet
yardım sözünü tutmaması ve Adalet Bakanlığının soruşturmalara izin vermemesi,
açılan davaların sürüncemede bırakılarak uzun süre sonuçlandırılmaması
siyaseten birilerinin korunduğunun delilidir. Diyanetin yardım sözünü tutmaması
üzerine benim aldığım krediler ve kredi kartlarım icralık olmuş, diyanet dahil
icra kesintilerini maaşımızdan ödememize rağmen Vakıfbank borç ödendikten 5 yıl
sonra 2013yılında hayatımda hiç gitmediğim Manisa İlinde Faiz borcum olduğu
iddia edilerek tekrardan icraya verilmem üzerine “İcrada işlem yapılmadı” diye
karar çıkartılıp mağdur edilmem üzerine 2017 Martında dosa Ankara İstinaf
Mahkemesine taşınmışsa da bu güne kadar neticelenmemiştir. Aynı şekilde
maaşımdan ödendiği halde Adalet Bakanlığı denetiminde olması ve kapatılması
gereken Citibank dosyası Varlık şirketine satılmış hukuksuz şekilde telefonla
taciz ve tehdit edilmeye devam edilmekteyiz. Kaza davamızda Fetö nedeniyle
savcı ve bilirkişi ile polis ve hakimlerinin görevden atılmasıyla yeniden en
başa dönmüştür. Artık çok iyi biliyoruzki; Kur’an-ı Kerimde açıkça belirtildiği
gibi .”Allah’ın hükmü ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir.” Hz.
Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi “Yalan söyleyen benim ümmetim değildir.”
Hadisi mucibince yalan ve iftira atanlar hakkında gereğinin yapılmasını, Bana
kasadaki parayı yediren Ali Yazıcı hakkındaki soruşturmanın bir an önce
tamamlanmasını, ona yardım edenlerin tecziyesini ve sicilime cami parasıyla ev
aldığımın evrakını koyanların ve aldığım iiddia eden evin bir an önce
bulunmasını, Mahkemelerimizin de Adil bir şekilde sonuçlandırılmasını, görevini
savsaklayan ve adaleti geciktirenlerin de cezalandırılmasını arz ederim. 25.11.2017 Mustafa Demir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder