25 Kasım 2017 Cumartesi

AKİM-25112017 BAŞVURU:DİYANET


Diyanet İşleri Başkanlığı Osmaniye Kadirli’den VHKİ olarak emekli bir memurum.Osmaniye eski İl Müftü Yardımcısı Ali Yazıcı hakkında Osmaniye Başsavcılığına vermiş olduğum 7.8.2017 ve 22.09.2017 tarihli şikayet dilekçeme bu güne kadar herhangi bir cevap alamadım. Müracaatım öncesi ise; Gaziantep İslahiye Müftülük Memuru iken o tarihte İslahiye Müftsü olan Ali Yazıcı ile yaşadığım bir yalan söylüyorsun tartışması neticesinde kasada duran maaşı yemekle suçlanarak açığa alınmış, para kasada olduğundan görevime iade edilmiştim. Fakat yalan ve iftiralarla Nurdağı tayinim durdurulmuş ve sürgün edilmiştim. Daha sonra Ankara-Bala’da VHKİ olarak görevli olduğum 2004 yılında oğlum ağır bir kaza geçirmiş, durumu ağır olduğundan uzun süre özel hastanelerde tedavi görmüş ve tedavi giderlerinin o günün kanunları çerçevesinde %50’si tarafımda ödendiğinden çok büyük borç yükü altına girmiştim. Özel Fizik ve Tedavi Hastanesinde Diyanet Personeli olarak benden başka kendi parasıyla tedavi olan olmamış, diğer kurumlar hastasına sahip çıkarken benim kurumum olan Diyanet verdiği 20.000.YTL sözünü tutmamıştı. Memur olduğumu ileri sürmüştü. Oysa diğer kurumların hepsi memurdu ve kurumlarında yardım alıyordu. Hatta Emniyet teşkilatı memurları siyaseten Türkiye Diyanet Vakfında aldığı büyük yardımlarla bizzat yanımda tedavi olmuşlardı. Oğlumun Mahkemesi olduğundan mahkeme bitimi ödenmek üzere borç isteğimde “Emsal teşkil eder” gerekçesiyle red edilmişti. Yardı etmeme sebebi ise eski Hac dairesi Başkanı yeni Çankaya Müftüsü M.Zeki Arslan’ın kızı için aldığı 17.000.-YTL civarında bir yardımı aynı zamanda devlettende almış ve olay mahkemeye intikal edince Diyanet Yardım birimi Ankara ilçelerinde kampanya başlatarak mahkeme kararıyla ödemesi gereken parayı yine yardımla ödemiş, bana bizzat verilen yardım sözü yine tutulmamıştı. Benim çalışmalarım sonrası bizzat Diyanet Vakfı Merkezinde ısrarlarım sonucu aldığım Yardım yazısı nedeniyle Bala Şubesinde 2006 yılı 10. ayında 2.700. YTL yardım almış, 2007 yılında Bala’da dosyamız neticeleneği için Müftünün isteğiyle 2.000.-YTL yardım senedi imzalamış ve Bala’dan ayrılmıştım. Fakat ben ayrıldıktan 2 ay sonra Mahkememiz davacı olmamıza rağmen “Husumet yokluğu” gerekçesiyle RED edilmiş, Müftüyle söleşmemiz gereği senetlerin ödemesini durdurmuştum. Avukatım bu kararı temyiz ederek davayı yeniden başlatmıştı. Bende ayrılıp Bala’dan Kadirli’ye gelmiştim. 2009 yılında ise “O Müftü”nün başkasında çocuk doğurduğu sabit olan eşinin “para yediği” şikayetiyle benim yardım senetlerim ahlaksız kişilerce Borç senetleri haline getirilerek icraya verilmiştim. İcrayı Mahkemeye taşımam üzerine icra durdurulmuş ve yeniden dava açılması istenmişti. Fakat ben emekli olunca Hakim verdiği durdurma kararını iptal ederek banada bildirim yapmadan bu parayı Müftüye ödemiş, Kadirli Müftüsüde parayı Diyanet Vakfı Merkezine göndermiş, merkezde parayı alarak Bala Şubesine bir yazı ile bildirmiş, parayı gödermemiş. Beni İcraya verdirenlerde para alamamışlardı. Yasa gereği Kadirli Müftülüğü dava açmayınca yıl tamamlanmadan ben Müftüye telefon edip dava açıp açmayacağını sorunca parayı aldığını öğrenmiş, Kadirliye gelerek durumu Müftülük ve mahkemeden araştırınca durdurma kararı veren Hakim emekli olduğumu öğrenince durdurma kararını iptal ederek parayı ödediği anlaşılmıştı. Benim şikayetim üzerine de o hakim Kadirli’den alınmış, Diyanetin 2 Müfettişi de Bala’ya gelerek bizzat benim hazırladığım yardım dosyasını alarak gitmiş ve bana da böyle bir dosya olmadığına dair resmi yazı verilmişti. Bunun üzerine Kadirli Müftüsü “Sen daha öncede para yemişsin, sicilinde birşeyler var” demesi üzerine 2010 yılı referandumu sonrası sicile ulaşıldığından Osmaniye İl Müftülüğüne müracat ederek sicilimdeki evraklar alınmış ve 2013 yılı Ararlık ayında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmeze gönderilsede herhangi bir cevap alınamamıştı. Sicilimdeki evraklara göre İslahiyede 4 kişinin maaşını zimmetime geçirdiğimin ve Ankara’da cami parasıyla ev aldığımın iddiası ile yardım yapılmaması üzerine eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’na yazdığım açık mektup vardı. Mektupta diğer kurumlar memuruna yardımda kusur etmezken bana niçin yardı yapılmadığı soruluyordu. Sicilimdeki bu iftiraları görünce sözlerin niçin tutulmadığı açıktı. Kurum Diyanet değil İftira İşleri Başkanlığı gibi çalışmıştı. 2012 yılında o zaman Başbakan olan sayın R.Tayyip Erdoğan’a yazdığım mektuba şu an olduğu gibi o zamanda Diyanet’ten sorumlu Bakan olan Bekir Bozdağ “İnceleme başlatıldığı” cevabını verse de bu cevap yalan çıkmıştı. Benim 2013 yılı Aralık ayında aldığım sicilimdeki iftira evrakları, AHİM’in Türkiye hakkında verdiği bir karar nedeniye Anayasamızın 90. maddesi gereğince Mahkemelere taşınmışsa da Anayasa mahkemesinde 3 defa yetkisizlik kararı alınmış ve Mahkemelere gitmem istenmişti. Benimde bu kararlar gereği Ankara 15. İdare Mahkemesinde açmış olduğum İdari Dava  Darbe girişiminden önce Temyize gitmişti. 2016 15 Temmuzunda meydana gelen darbe girişimi neticesinde koyu bir Fetöcü olan Ali Yazıcı hakkında 18.7.2016 tarihinde vermiş olduğum dilekçe ile ve başka şikayetler üzerine açığa alınmış ve KHK ile de görevden ihraç edilmişti. Benim şikayetim üzerine verdiğim ifade ve soruşturmanın bu güne kadar sonuçlanmamsı ve OHAL gerekçe gösterilerek soruşturma hakkında bilgi verilmemesi bana Fetö hakkında yapılan soruşturmaların savsaklandığı kanaatini oluşturmuştur. Daha önce Adalet Bakanlığı döneminde bizziat Meclis Küürsüsünde Fetö’ü savunan Bekir Bozdağ’ın yeniden Diyanetten sorumlu Bakan olması, Fetönün Diyanetten güç alarak büyümesi bilindiği halde en az Diyanetten fetöcü çıktığının bildirilmesi, soruşturmaların savsaklanması hiç hayra alamet bir durum değildir. Zira Diyanet yardım sözünü tutmaması ve Adalet Bakanlığının soruşturmalara izin vermemesi, açılan davaların sürüncemede bırakılarak uzun süre sonuçlandırılmaması siyaseten birilerinin korunduğunun delilidir. Diyanetin yardım sözünü tutmaması üzerine benim aldığım krediler ve kredi kartlarım icralık olmuş, diyanet dahil icra kesintilerini maaşımızdan ödememize rağmen Vakıfbank borç ödendikten 5 yıl sonra 2013yılında hayatımda hiç gitmediğim Manisa İlinde Faiz borcum olduğu iddia edilerek tekrardan icraya verilmem üzerine “İcrada işlem yapılmadı” diye karar çıkartılıp mağdur edilmem üzerine 2017 Martında dosa Ankara İstinaf Mahkemesine taşınmışsa da bu güne kadar neticelenmemiştir. Aynı şekilde maaşımdan ödendiği halde Adalet Bakanlığı denetiminde olması ve kapatılması gereken Citibank dosyası Varlık şirketine satılmış hukuksuz şekilde telefonla taciz ve tehdit edilmeye devam edilmekteyiz. Kaza davamızda Fetö nedeniyle savcı ve bilirkişi ile polis ve hakimlerinin görevden atılmasıyla yeniden en başa dönmüştür. Artık çok iyi biliyoruzki; Kur’an-ı Kerimde açıkça belirtildiği gibi .”Allah’ın hükmü ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir.” Hz. Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi “Yalan söyleyen benim ümmetim değildir.” Hadisi mucibince yalan ve iftira atanlar hakkında gereğinin yapılmasını, Bana kasadaki parayı yediren Ali Yazıcı hakkındaki soruşturmanın bir an önce tamamlanmasını, ona yardım edenlerin tecziyesini ve sicilime cami parasıyla ev aldığımın evrakını koyanların ve aldığım iiddia eden evin bir an önce bulunmasını, Mahkemelerimizin de Adil bir şekilde sonuçlandırılmasını, görevini savsaklayan ve adaleti geciktirenlerin de cezalandırılmasını arz  ederim. 25.11.2017 Mustafa Demir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder