KIÇLAÇ KÖYÜ TARİHİ
Gavurdağının
müstesan geçit karakol köylerinden olan Kızlaç Köyü ne zaman kuruldu, kimler
kurdu bilinememektedir. Köyün geçmişi çok eskilere dayanmaktadır. Çukurovadan
Doğu ve Güneydoğu illerine açılan iki geçit yolu üzerinde bulunan Türk
köylerinden biridir. Bu geçitlerin biri Kızlaç Köyü sınırında olan Aslanlıbeli
Geçiti, diğeri İskenderun Hatay arasında bulunan Belen geçidir. Her ne kadar
şimdi çeşitli yollar ve geçitler var olsa da tarih boyunca bu iki geçit 20.
yüzyıla kadar önemini korumuştur. Kervan yollarının önemini kaybetmesi ve
Almanlar tarafından Ayran Tüneli yapımı için Hasanbeyli-Fevzipaşa gibi farklı
güzergahının açılması ve kervanların yerini arabaların ve çeşitli yolların
açılması nedeniyle önemini kaybetmesine ve geçmişin unutulmanına neden
olmuştur.
Kızlaç
adı Türkçe olup Yel tutmayan, güneş alan ve Kuz(Kuzey) manasınadır. Selçuklular döneminde verildiği tahmin edilmektedir. Kızlaç ve
yakınındaki yer isimlerinin (Arıcaklı, Ayran, Ece, Kaman vs.) hepsi de Türk
isimleridir. Kervan yolu üzerinde bir karakol köyüdür. Eski kervan yolu
anlatılanlara göre şimdiki Gökçedere Köyünden eski Dünek Köyü üzerinden
Aslanlıbel’e oradan Kocadereyi takip ederek Kamanağzı mezarlığının içinden Ece’nin ağzında bu günkü
petrol yolunun dere tarafından başlangıcında yukarı çıkıp, şu anki Yastıtaş
yolunun üstünde paralel olarak, Tatlı Ali’nin evinin yerinde veya üzerinde
Hasan Amcam ve Mustafa Tatlı Dayı’mın evinin olduğu yerin az ötesindeki eski
Köse Halil’in evinin önünden aşağı Kolcu Hasan Durmuş’un evinin batısından
aşağıya dönermiş. Şu an hiçbir emaresi olmasa da orada bir Yolcu Han’ının
varlığı anlatılmaktadır. Kervan yolu oradan aşağı Gümüş Karı’nın kuyusunun
kenarında Göllü Hasan’ın evinin önünden Hacı Şevket’in evinin batısında şu anki
Merkez Caminin yerinde veya üzerinde şu
anki mevcut mezarlığın içinde veya üzerinde geçerek Koca Hüseyin’in dükkanının
önünde şu anki yolu takip ederek Ayran’nın karşı tarafından Arıcaklı Küyü
içinden şu anki Aslanlar Mah. (Cumafakılı Köyü) üzerinden geçerek Zeynel Kaşı
üzerinde Bahçe’ye ulaşılır imiş. 1900’lü yılların başında tren yolu çalışmaları
ve Ayran Tüneli çalışmaları ve 1950’lerdeki petrol yolu çalışmaları nedeniyle
bizim çocukluğumuzda açık olan Ulu Yol dediğimiz araba geçebilecek yol
yapılarak hizmete açılmıştır. Ben ilkokulda okurkende şu an mevcut olan kara
yolu hizmete açılmış, daha sonrada otoban ve Kızlaç Tüneli yapılmış, yeraltı
hızlı tren tüneli çalışmaları devam etmektedir Eski kervan yolu tamamen
unutulmuş, hatta izi bile kalmamıştır.
Kızlaç
Köyünün eski yerleşim yeri olduğunun kanıtlarında biride neredeyse asırlık Ceviz
ve Tut ağaçlarının benim çocukluğumda bile hala mevcut olmasıdır. Bunlara örnek
olarak Abdurrahman Amcamın tarlasında bulunan “Kabarcık Koz” ve Ahrazın evinin
yanında bulunan Tut ağaçlarıdır. Şüphesiz bunlar sadece örnektir. Köyün
muhtelif yerlerinde yine asırlık ceviz ve tut ağaçları mevcuttu ama hepsi yok
edildi.
Kızlaç
Köyünün bilinen ilk yerli sülaleleri Celiller, Çomruklar, Kel Fakılar ve
Ermenilerdir. Köyde ermeniler bulunmasına rağmen Kızlaç ermeni köyü değildir.
Onlarda 1919’da köyü tamamen terk etmişlerdir. Soy isim kanunu 1934 yılında
kabul edildiğinden 2000’li yıllarda Köyde uzun süre öğretmenlik yapmış Ziya
Ağabeyimle 50’den fazla soyisim olduğunu tesbit ettiğimizi hatırlıyorum. Köyün
tarihi konusunda en fazla konuşan eskilerden Rahmetli Şefre Mustafa Kılıç,
Rahmetli annemin amcası Tatlı Kocanın
oğlu ve Eyne Karı’nın kocası Abdurrahman Tatlı ve Hacı şevket Demir’dir. Ben
Şefre Mustafayı bilmem ama Hacı Şevket anlattıklarını Şefre Mustafa’ya
dayandırırdı. Abdurrahman Tatlı benim
çocukluğumda ölmesine rağmen ben çocukken anlattığı ve benim hikaye sandığım
çok şeyin kaydını buldum, okudum. Adana Valiliğinin basılması ve Beyoğlunda
Fransızlarının yolunun kesilerek öldürülmesi, Maraş’a ulaştırılmaması gibi.
Hacı Şevket’le de öğrencilik yıllarımda aylarca beraber aynı çadırda kaldım.
Hemen hemen her hikayesini defalarca dinledim.
Hacı
Şevket resmiyette Babamın amcasının oğlu annemin de dayısı olsa da aslında
annemin dediği gibi geçliğinde adı “Celillerin Mehmedi” imiş. Kendisi altı aylıkken annesi babamın amcası İbrahim Efendi ile evlendiği için resmi olarak
Hava Ninemin babası üzerine kaydedilmiş ve anneme dayı babama amcaoğlu olmuş,
soyadı kanununda bizimle birlikte Demir soyadını almış ve Kel Fakılar
sülalesinden sayılmıştır.
Kel
Fakılar olarak bizlerin Kozanoğlu Sülalesinden olduğunun kanıtı Ahmet Cevdet
Paşa’nın Tezakir adlı eserinin 3. cildinde anlatılan Fırkai İslahiye tarihi ve
M.Fatih Sansar’ın yazmış ve Osmaniye Valiliğinin yayınlamış olduğu Fırkai
İslahiye ve Osmaniye adlı kitap ve o kitapta bulunan BOA İ.M.Vala 23861 arşiv
numaralı 2 Nolu Belgedir. Bu belgede yer alan Kozanoğulları Seceresinde bizim
Büyük dedemiz Kozanoğlu Halil Bey ve üç oğlu bulunmaktadır. Halil Bey’in
1865’de Fırkai İslahiye Kozan yöresine geldiğinde adamları ve kadreşleri ile
devlet kuvvetlerine katıldığı fakat yine de İstanbul’a sürgünü anlatılmaktadır.
İstanbul’a aile efradı ile kardeşi olan Prof Dr.Necmetten Erbakan’ın dedesi
Hüseyin Bey’i de götürdüğü kayıtlıdır. Benim bununla ilgili “musdem haziran
2014” diye yazarak internette "Kızlaçlı Fakılar" yazıma ulaşıp okuyabilirsiniz.
Halil bey
ve oğulları İstanbul’a sürüldükten sonra
oğlu Hacı Bey Kerkük’e gönderilmiş, torunu Abdurrahman Efendi İstanbul’a
okuyarak Erbakan’ın babası gibi Savcı olarak İslahiye’ye atanmıştır. İslahiye
savcısı iken Küçükalioğlu Mustafa Paşanın oğlu Seydi Bey (Seydo Ağa)nın büyük
Kızı Fatma ile evlenmiş ve 4 çocuğu olmuştur. İslahiye savcısı iken Karaburçlu
Köyü yakınlarında attan düşerek ölmüş ve halen mezarı Kızılbayır’ın altında
bulunmaktadır. Onun ölümü üzerine de Kerkük’te bulunan Hacı Bey gelerek önce
eski Karaburçlu Köyünün üst tarafında bulunan Borca’ya oradan Ece’ye ve
Kızlaç’a yerleşmiştir.
Dört kızı
olan Seydo’nun hanımı bizim büyük dedemiz Abdurrahman Efendi evlendikten
sonra kocasını Kızlaç’tan Üsteller
kabinesinden 40 yaşlarından biz kızla evlendirmiş, Miktad Ağa dahil üç oğlu ve
üç kızı daha olmuştur. Bu kızlardan iki tanesi daha Kızlaç Köyüne gelin
gelmiştir. Bunlardan birisi Yılmazlar ve Karabulutların büyük ninesi, bir diğer
deyişle Mehmet Çavuş ve Hacı Hasan’ın annesidir. Bir diğeri de Kelali’nin
annesi, yani Karagözlerin ninesidir.
Osmanlıca
arşiv belgesine göre Löğmenlerin büyüğü ve Kekkoların büyüğü bizim büyük
dedemiz Tatar Hacı’nın kardeşleridir. Tatar Hacı’nın 5 kız kardeşinin olduğu
bilinse de Osmanlılarda kızların kaydı olmadığından bunların kim olduğu tam
olarak tespit edilememektedir. Tatar Hacı’nın Kızlaç’a yerleştikten sonra
kardeşlerini ve akrabalarınıda getirdiği bilinmektedir. Onun için Yılmazlar ve
Karagözler bizim gibi Kozan-Kayseri yöresinden gelmedir. Asıl yerliler olanlar
Maraş yöresinden, diğerleri dışarıdan gelmedir. Bizim TC Kimlik numaramız Seydo
Ağa’nın kızı Fatma ile başlamaktadır. Onunda istisna oluşu kocası savcı
olduğundan maaşını almasından kaynaklanmaktadır. Türkçe Nüfus kaydında kocası
Abdurrahman Efendi ve babası Tatar Hacı bulunmamaktadır. Onlar Osmanlıca Nüfus Kütüğünde kayıtlıdır. O kütükte şu anda Ankara Balgatta bulunan Nüfus ve Vatandaşlık Müzesine gönderilmiştir. Abdurraahman Efendi ve babasının yeni nüfus kütüğünde olmamasının nedeni 1900’lü
yıllardan önce ölmüş olmalarıdır. Tatar Hacı’nın mezarı Kamanağzındadır. Bu
günkü Kızlaç’ın büyük çoğunluğu Tatar Hacı’ya bir şekilde akraba gelmektedir.
Fakat zamanla her aile büyüyüp dağıldıkça her her birey ayrı isim veya lakapla
kabileye ayrılmıştır. 1934’de her kabile farklı soyisim almış ve şu an
neredeyse hepsi bir şekilde birbiriyle bir şekilde bağlantılı akraba olan
50’den fazla Soyisim bulunmaktadır. Bunun tek istisnası yakın zamanlarda yayla
için gelen köylülerdir. Ermeniler azınlıkla olup 1919 da köyü tamamen terk
etmişlerdir. Babam da Hacı Şevkette Kızlaç’ın 15 hane olduğunu bildiklerini
defalarca anlatmışlardır. Köy şimdi nerdeyse 500 hanedir.
Bu
bilgiler ışığında Kızlaç’ta başlıca Kabileler; Celiller, Çomruklar, Kelfakılar,
Kelaliler,Tatlılar, Aklar, Durmuşlar,Şefreler (Kılıçlar) Göktaşlar, Arıklar,
Arılar, Löğmenler, Meyremler, Darendeliler, Deliuslular, Hacı İsmailler,
Kekkolar, Avcılar vs. devam emektedir.
İsmini ve kabilesini saymadıklarımda kusura bakmasınlar.
Onlarda bu saydıklarımla bir şekilde bağlantılıdırlar. Bunun dışında bilgi veya
belgesi olanlar bana ulaştırırlarsa çok memnun olurum. Herkese Saygı ve
Selamlarımı sunarım. 12.12.2017 Osmaniye
Mustafa
DEMİR (musdem80.blogspot.com)
Kelfakılardan Köse
İbrahim oğlu 1964 doğumlu Osmaniye
Dayım ben memeyler den Ahmet korkmaz bizi aydınlatın için teşekkür ederim şu an İskenderun da ikamet ediyorum mameylerden hossuncukler sülalesi deyim buda demektir kizlac yeğeniyim Allaha amanet ol
YanıtlaSil