ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ HUKUK DAİRESİ’NE
Sunulmak Üzere ANKARA 8 İDARE
MAHKEMESİNE gönderilmek için
OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
Dosya No: 2020/1198 Esas, 2020/2024 Karar
İSTİNAF KANUN YOLUNA BAŞVURAN
DAVACI : Mustafa DEMİR TC:54355716130
Mimar Sinan Mah.8580 Sokak Gürbüz
Apt.No:26 C Blok kat 1. D:2
OSMANİYE
DAVALI
: CUMHURBAŞKANLIĞI İLETİŞİM
BAŞKANLIĞI- ANKARA
VEKİLİ
:Huk.Müş. Av. Sami BİLGİN.
MAHKEMESİ : Ankara 8. İdare Mahkemesi
DOSYA NO : 2020/1198 Esas, 2020/2024 Karar
KONUSU : Ankara 8. İdare Mahkemesi’nin
20201198 Esas, 2020/2024 Karar sayılı
kararının İstinaf incelemesi isteminden ibarettir.
TEBLİĞ TARİHİ : 18.12.2020
BAŞVUURU SEBEPLERİ VE GEREKÇESİ: Oğlum Halil
Ankara Bala İlçesi Bala Lisesi önünde bir çocuk tarafından ağır bir kazaya
maruz kalmıştir. Biz ağır olan hastamızla ilgilenirken arkamızda gerçek kaza
evrakları ve rapor rüşvetle değiştirilmiş olduğundan kaza davamız 17 yıl
süreyle hala bitirilemediği gibi yapılan sahtekarlıklar ve dosyada evrak kaybı
tespit edildiği için HSK Müfettişliği tarafından ineleme halen devam
etmektedir. HSK Müfettişliği HSK Hakim Ve Savcı suç inleme bürosuna da bizim talebimizi
iletmi ve bize bilgi vermiştir. Yargıtay dosyayı bozduğundan dosya yeniden başa
dönmüş ve istanbul Adli tıp kurumuna yeniden rapor için gönderilecek olup, HSK
ve Bala Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılmakta olan inceleme ve soruşturmalar
beklenmektedir. (Ek:1-2-3)
Bu kaza nedeniyle uzun süre oğlumun tedavisi devam etmiştir. Durumu çok ağır olduğu içi tedavi gördüğü Ankara Özel Güven Hastanesi bile oğlumun fişinin çekilmesini ve organlarının bağışlanmasını bizden talep etmiştir. Rüşvetle de mahkemesi rezalete dödüğünden bu güne kadar da sonuçlanamamıştır. Bu nedenlerle borçlanılmış, büyük sıkıntılarla borçlar icra yoluyla ödenmesine rağmen icraya veren avukatın dosyayı icradan kapatmak yerine takibi bırakarak takipsizlikten kapanmasını yeğlemişlerdir./Ek:4-5)
İcra Dairesince yapılan icraların ödendiği ve faizin faizini almak kanunen mümkün olmadığı ve dosyalar icraca kapatıldığı halde bu dosyalar bazı hukuk diplomalı hırsızların eline geçmiş ve bizi telefonla tehdide başlamışlardır. 10 yıl boyunca devam eden bu tehdikler savcılığa yapılan başvurular baştan savma kararlarla reddedildiği ve yapılan şikayetlerde Başta CİMER olmak üzrere uzun süredir sonuçlandırılmamıştır. Ne zaman taki biz bu davayı açınca tehdide varan aramalar bıçak gibi kesilmiştir.
Cumhur Başkanlığı İletişim Başkanlığı savunmasında yapılan başvuruların ilgili kurumlara yönlerdirildiği, ilgili kurumların cevabını ilettiklerini, uzun süre cevap alamadıkları başvuruları da takip etmediklerini eğer kurum bi zahmet bir cevap verirse başvurucuya ilettiklerini, yani bir bakıma darbı medel olan Marko paşa hikayesinde olduğu gibi halkın gazını almaya çalıştıklarını, yaptığı iştende kurumlarının bir sorumluluğunun bulunmadığını, dolayısıyla davanın reddini talep etmişler ve mahkemede bu talebe uyduğu için bu dava oluşmuştur.
Ankara 8. İdare Mahkemesi kararında Citibanka ait üç dosyada istenen 8.474,62 Tl Maddi ve aynı şekilde kapatılan Vakıfbanka ait BDDK risk raporunda yazılı 2.301,00 TL olmak üzere 10.775,62 TL maddi ve 10 yıldır devam eden taciz nedeniyle 10.000,00 TL. manevi tazminat olak üzere toplam :20.775,62 TL tutarındaki tazminatın borç tahakkuk tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziylebirlikte ödenmesine karar verilmesini istediğimi, Anayasanın 125. maddesi gereğince kurumların kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararın ödemekle yükümlü olduğunu söyleyerek ve bir sürü laf kalabalığı yaparak neticede Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezinin sorumlu kurum olmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Aynı şekilde Manevi zaminata ilişkin yapılan incelemesinde ise; Manevi tazminatın idarenin bir eylemi yada işlemi nedeniyle kişinin manevi ve ruhsal açıdan büyük üzüntü ve elemin adaletin sağlanmış olması duygusu ile azaltılması ve telafi edilmesi göz önüne alındığında davacı açısından davalı idareyi manevi tazminatla yükümlü tutabilecek nitelikte ağır hizmet kusuru bulunmadığında manevi tazminat istemininde reddi gereği sonucuna varılmıştır demektedir.
Ayrıca adli Yargıda ilgili kişilere uğramış olduğu maddi ve manevi zararlara karşı dava açılmasına bir engel yoktur diyerek maddi ve manevi tazminat talebimi reddederek yüklüde bir avukat ücreti yüklemiştir. Halbuki bizim talebimizi uygun görerek bize ödeme yapılmasının sağlanmasının ve yapılan bu ödemenin bizi mağdur edenlere dava açarak fazlasıya geri alınmasının önünde de hukuki bir engel yoktur. Aksine bunu yaparlarsa böyle hukuksuzluğa hiçkimse cesaret edemez ve ederse bedelilini ödeyeceğini çok iyi bilir. Tabi bunu yaparlarsa Adalet de sağlanmış olur. Bize bu karara karşı 30 gün süre içerisinde Ankara Bölge İdare Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere 30/11/2020 tarihinde karar vermiş ve bu istinaf davası oluşmuştur.
Ben cevap olarak; eski Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ'ın televizyona çıkıp "hakimlerimiz adalet yerine bahane üretiyorlar” sözünün bu kararla ne kadar doğru bir söz ve tespit olduğunu bir daha görmüş oldum. Hakim ve Savcılarımızın yarısından fazlasının Fetö Çetesi üyesi olarak görevinden atılmasının durumu pek değitirmediğini, bunun bir zihniyet meselesi olduğunu ve zihniyetler değişmedikçe bu durumun değişmeyeceğini bizzat gördüm ve yaşamaktayım.
Oğlum 17 yaşında, okulunun 1.si, Futbol takım kaptanı ve Bala Belediye Spor oyuncusu ve Bilgisayar Mühendisi olma hayali kurarken , sonradan biraz para görmüşlerin 15 yaşındaki çocuğu nedeniyle kaldırımda kazaya uğramıştır. Bala Emniyet Amirinin bile bizzat kaldırımda dediği kaza biz hastamızla ilgilenirken şeref ve haysiyetini satan Bala Adliyesi Savcı ve Hakimleri ile onların talımatıyla hareket eden Bala Emniyeti ve karakolu personeli tarafında rüşvetle kaza yol ortasına alınmış ve haklı olan oğlum haksız hale getirilmiştir. Bu hakimin dediği gibi İdari ve Adli yargıda açılan onlarca dava bu hakim gibi bahane üretilerek reddedilmiş ve kapatılmıştır. Bir kısmı da Yargıtay ve Danıştayda halen devam etmektedir. Bizim Kozanoğlu Bey sülalesinde olduğumuz resmi kayıtlarla sabit olduğundan karşımızda kaza yapanlar değil bu hakim gibi Adalet yerine bahane üreten yargı mensupları kalmıştır. 17 yıl sonra onlarca dava sonrası nihayet haklı olduğumuza karar verilerek inceleme ve soruşturma başlatılmış, onun neticeside hala meçhüldür. 17 yılımız çöpe atılarak başa dönülmüş, dosya İstanbul Adli tıp Kurumuna gönderilmek üzere kurumların birbirlerinin üzerine attıkları suçlamaların neticesi beklenmektedir.
Bu davada olduğu gibi hala sorumlu kurum bulunamamış olduğundan hala bu gibi sorunlu kararlarla uğraşmaktayız. Bu nedenle; oğlumun tedavisi ve hayata döndürülmesi için hayatımızı madden ve manen ortaya koyduğuğumuzdan, mahkemelerde hakkını korumaya çalıştığımızdan hem maddiyatımızı,(Bu davada olduğu gibi) hem sağlığımızı(Oğlumun tedavisi ve mahkemesiyle uğraşmaktan kendi sağlığımızı hiçe saydığımızdan böbreklerim iflas etti ve Hemodiyaliz hastası oldum. Annesi belden ameliyat olup , beline platin takıldı. Felçli oğlumu kaldırıp tuvelet vs.götürüp getirmekten düşerek omzumu kırdım ve artık bu hizmeti de yapamıyorum. Bizim üzülmediğimizi iddia eden hakim kendi gelsinde bir hafta bu kalkamayan felçi hastaya yardım etsin dayanabilirse)(Ek: 6-7), hemde bu gibi karlarla Adalete olan güvenimizi kaybettik. Zira dosyamızdan, halen Yargıtay Savcısı olan bir savcının yalancı tanıkların yeniden dinlenmesini ev sahibi adına duruşmamıza girerek engellemesini ve bu tanıkların önemli ifadesini de dosyadan çıkararak yok etmesini, karakola talimatla kaza evrak ve raporlarının değiştirilmesi talimatının üstünü kapatmasını tespit eden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bunu 2007 yılındaki şikayetimizle yapsaydı bizim 17 yılımız çöpe gitmeyecek, bankalara yükek faiz ödemeyecek ve icraya verilmeyecek, bunun gibi rezil davalara da muhatap olmayacaktık. Bu davada karşımızda sorumlu bir kurum bulunmadığından oluşmuştur. Buda hakiminde kararında belirttiği fakat uymadığı Anayasamızın 125. maddesine açıkça aykırıdır.
Manevi tazminat talebibimiz oluşmadığı kararına gelince; buna karar veren hakime bizden daha fazla madden ve manen sıkıntı yaşatmadan canını almaması için eski bir Diyanet personeli olarak Allah’a dua ediyoruz. En azından bu dava neticesinde Hayat Varlık bizi telefonla taciz ve tehdit etmekten vazgeçmiştir.
Yukarıda açıkça izah edildiği gibi Ankara 8. İdare Mahkemesinin hukuka, vicdana ve Anayasaya aykırı olan bu kararının İstinaf Mahkemesince bozularak talebimize uygun karar verilmesini istiyoruz.
NETİCE VE TALEP : Yukarıda açıkça izah edilen
sebeplerlen ve mahkemenizce tespit edilecek sair sebeplerle Ankara 8. İdare Mahkemesinin bu 2020/1198 Esas, 2020/2024 Karar
sayılı kararının kaldırılarak talep etmiş olduğumuz 10775,62 TL maddi ve
10 yıldır devam eden taciz nedeniyle 10.000,00 TL. manevi tazminat olak üzere
toplam :20.775,62 TL tutarındaki tazminatın borç tahakkuk tarihinden itibaren
işleyecek yasal faiziylebirlikte ödenmesine karar verilmesini, mahkeme
masraflarınında davalı idare üzerine yüklenmesini istinafen arz ve talep
ederim. 05.01.2021
Mustafa DEMİR Davacı
Ek: 7 Adet evrak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder