8 Şubat 2017 Çarşamba

BAŞBAKANLIK ADLİ YARDIM KABUL


ANKARA  16.İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
Gönderilmek üzere

 OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
                                                                                         Esas:2016/3090

                                                                                      ADLİ YARDIM TALEPLİDİR

 

ADLİ YARDIM TALEP
EDEN DAVACI                   :  Mustafa DEMİR 
DAVALI                                :  BAŞBAKALIK - ANKARA
TALEBİN KONUSU            :   327.847,33-Tl Adli Yardım ve Tazminat Talebi.
İDARİ İŞLEM                      :  Ankara 16. İdare Mahkemesinin 19..01.2017 tarih ve 2016/3090 sayılı yazısı kabul edilen 327.847,33 TL Nispi harç miktarının Adli Yardım olarak ödenmesi, Devletin bir avukat görevlendirmesi talebinden vazgeçildiği.                                             

TEBLİĞ TARİHİ                 :  06.02.2017 
AÇIKLAMA                     : Ankara 16. İdare Mahkemesinde görülmekte olan 2016/3090 sayılı dosyaya devam edilmesi için 12.10.2016 tarih ve 2016/3090 sayılı yazılı ile bizden 327.847,33 TL Nispi Harç talebinde bulunulmuştur. Mahkemeye sunulun 03.01.2017 tarihli dilekçe ile Adli yardım talebimizin kabul edilmesine 19.01.2017 tarihli 2016/3090 sayılı kararla karar verilmiştir. 03.01.2017 tarihli dilekçemiz üzerine 26.01.2017 tarih ve 2016/3090 sayılı yazınızla Avukat talebimizin Baro Başkanlığına yapılması istenilmiştir. Adli yardım talebimiz kabul edildiğinden ve adli yardımın vatandaşlara da yapıldığının öğrenildiğinden avukat talebinden vazgeçilmiştir.
Davanın geniş özeti belgeleriyle Mahkememize sunulmuştur. 6100 sayılı kanunun 336. maddesi gereğince davayı özetleyecek olursak: Ankara İli Bala İlçesi Bala Lisesi önünde 06.08.2004 tarihinde gerçekleşen kaza, 15 yaşında bir gözü kör, bir gözüde bozuk ve renk körü olan bir çocuk tarafından kaldırımda gerçekleşmiş, suçu ilk önce baba üstlenmiş, adına kazanın kaldırımda gerçekleştiğine dair evrak ve rapor hazırlanmış ve karakola verilmiş olmasına rağmen kazadan üç gün sonra RÜŞVETLE bu rapor ve evraklar yok edilerek sahte evrak ve raporla oğlum haksız hale getirilmiştir. Karakol ve Emniyet Amirliği polisleri bu olayı inkar etmedikleri halde hiçbir polis memuru Mahkemelerde dinlenmediği gibi bu evrakları bizzat benim adıma isteyen komşum Eczacı C.Barbaros Ayata’ya da verilmemiştir. 
            Kaza sonrası keşif yaparak soruşturma hazırlayan ve 13 yıldır devam eden dava süresince bu soruşturma sonucu esas alınarak devam eden davamızda soruşturmayı yapan savcı İrfan Saz’ın Feto Terör Örgütü Üyesi olarak HSYK ca görevine son verilmiş ve görevlendirdiği Bilirkişinin raporunu RÜŞVETLE Kepçeci Mustafa Yaşar’ın yalan ifadesine dayandırarak verdiği, dava süresince hem tanık Mustafa Yaşar’ın bizzat yalan ifade verdiğini beyan etmesi, hem de diğer diğer tanıkların Mustafa Yaşar’ın yalan söylediğini ortaya koymasına rağmen Mahkemelerce ve Ankara Adli Tıp Kurumunun Bilirkişinin Rüşvetle hazırladığı  bu Raporu bizi Mahkeme önünde uzaklaştırmak suretiyle onaylaması ve hiçbir surette bu sahtekarlığın bozulamaması nedeniyle Feto terör Örgütü üyelerince Mağdur edildik. Kaza davbalaeı genelde tanıklarla çözülmesine rağmen bizim tanıklarımızın ifadeleri dikkate alınmamakta, polislerin dinlenmelerinden de ısrarla kaçınılmaktadır. Buda davayı çözümsüz yapmaktadır.
            Bu evraklar 13 yıldır bulunamadığı gibi Ankara Valiliği (Emniyet Müdürlüğü) davasında bu evrakların ve raporun varlığı kabul edilmesine rağmen bulunamadığından bu davada 9 yıldır sonuçlandırılamamıştır. Kaza Tazminat davası bu nedenle oğlumun suçlu bulunmasıyla sonuçlandırıldığından ve açılan onca dava ve soruşturma ya usulsüzce kapatılarak, yada sürüncemede bırakılarak mağdur edildiğimizden bu dava açılmıştır.
Eğer, Fetocu Savcı İrfan Saz tarafından ilk anda kazayı üstlenen çocuğun babası Ahmet Çalış adına düzenlenen gerçek Trafik Raporu kaybedilmese, Tanıklara yalan söyletilip bilirkişiye gerçek dışı Rapor hazırlatılmasa, Ankara’da mahkeme önünde uzaklaştırılıp bu Gerçek Dışı Rapor Ankara Ankara Adli Tıp Kurumunda onaylatılmasa veya dava sürecinde bizim isteklerimiz dikkate alınarak soruşturmalara izin verilse ve yalan söyleyen tanıklar hakkında gerekli yasal işlem yapılarak gerçek raporun nasıl kaybedildiği ve gerçek ortaya çıkarılmış olsa, bizim davamızın bu kadar uzamayacağı ve bu kadarda mağdur olmayacağımızdan bu davalara da gerek olmayacağı açıktır. Bu nedenle bizim istediğimiz tazminatın on katı Ceza Tazminatı; bize tazminat ödememek yapılan sahtekarlık, Rüşvet ve Hukuksuzluk nedeniyle mağdur edildiğinden hakkımızdır ve doğrudur. Tüm malvarlığını oğlumuzun tedavisi ve bankalarda alınan kredilerin ve kredi kartlarımızın faizlerine, icra ve mahkeme giderlelerine harcadığımızdan, birde haklı iken haksız edildiğimizden artık maddi ve manevi gücümüz kalmamıştır.
Mahkemenizce Adli Yardım talebimizin kabul edildiğinden  adli yardımın yapılması için gerekli belgeler ilişikte sunulmuştur. Adi yardım avukatsız olarakta ödendiğinden devlet tarafından bize bir avukat görevlendirilmesi talebimizden vazgeçtiğimizden mağduriyetimizin bir an önce bitirilmesi gerekmektedir. Zira 13 yıldır devam eden dava ve tedavi neticesinde artık maddi ve manevi gücümüz kalmamıştır. 

NETİCE VE TALEP     : Yukarıda açıkça izah edildiği gibi bu bir Tam Yargı Davası olduğundan adli yardım olarak Nıspi harcın ödenmesine, adli yardım kararı verildiğinden Avukat tayin edilmesine gerek olmadığına, davamızın kabul edilerek mağduriyetimizin biran evvel sona erdirilmesine karar verilmesini;              Arz ve talep ederim. 08.02.2017

                                                                                   

Mustafa DEMİR


                                                                                                                  Davacı

 E K L E R      :
1-      Adi yardım ara karar yazısı
2-      Avukat için Baroya müracat yazısı
3-      4C Emekli Aylık bilgisi.
4-      Banka  Kredi borcu listesi.

 

6 Şubat 2017 Pazartesi

BALA ASLİYE CEZA-BEYAN


BALA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
Sunulmak üzere
OSMANİYE  ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
                                                                                      Dosya No: 2016/67 Esas 

DAVALI        : Mustafa DEMİR,
DAVCI           : K.H.
KONU      :Mahkemenizde görülmüş olan 2006/113 Esas 2007/78 Karar Nolu Ceza      Dosyasının yeniden açılarak tekrardan görülmesi.
            Mahkemenizde görülmekte olan 2016/67 sayılı “Bilirkişiye hakaret” davasında benim birlirkişi ile hiç karşılaşıp konuşmadığım, ısrarla istememize rağmen Bilirkişi’nin mahkemeye çıkartılıp raporunu savunması talebimizin kayıtlara dahi alınmadığı ve oğlumun suçlu bulunmasıyla sonuçlanan 2006/113 Esas ve 2007/78 Karar nolu Ceza davamız Bilirkişinin RÜŞVET KATŞILIĞI TARAFLI RAPORUNA dayandırılmıştır. Fakat Mahkeme sürecinde Bilirkişi’nin raporunu rüşvetle verdiğinin ortaya çıkmasıyla bizim ısrarla davanın üzerine gitmemiz üzerine Bala C.Başsavcılığınca hiçbir araştırma yapılmadan ve benim gösterdiğim tanıklar dinlenmeden, gönderdiğim belgeler araştırılmadan Raporunu Rüşvetle veren Bilirkişiye hakaret ettiğime dair bana mahkemenizce dava açılmıştır.
Dava sürcinde Bilirkişinin soruşturma esnasında zorla ve savcılıkça alınan ifadesinde şikayetçi olmadığı görülmüş olmasına rağmen dosyada hiçbir görevi olmayan sadece bilirkişi ile birlikte çalışan ve benden polisler aracılığıyla bilirkişi adına rüşvet isteyen, uzmanlığı bırakarak bir oto aksesuar dükkanında çalıştığı anlaşılan eski J.Uzman Çavuş Mustafa Şahin’in hiçbir yasal değeri olmayan ifadesiyle dava açılmıştır. Karakol ifadesinde kendisi de görevli imiş gibi ifade verip şikayetçi olan bu rüşvetçinin dava açıldıktan sonraki Savcılık ifadesinde de şikayetçi olmadığı görülmüş olmasına, dava sonrası gerçek bilirkişinin zorla getirilmesi talebinin dahi karşılıksız kalması ve raporu hazırlayan Bilirkişi’nin kendisine görev veren eski Bala Savcısı İrfan Saz gibi Fetocu olmaktan görevden atılmış olduğunun anlaşılmasına rağmen ceza dava dosyamız kapatılmamış olup yargılanmamızda ısrarcı olunmaktadır. Oğlumun suçlu bulunduğu 2006/113 Esas ve 2007/78 karar nolu ceza dosyası incelemeye alınmış olduğundan bu beyanda bulunma gereği hasıl olmuştur.
Bu nedenle 2006/113 Esas 2007/78 karar nolu dosya incelendiğinde görülecektir ki;
1-Kaza zamanı suçu kaza yapan çocuk Murat Çalış değil babası Ahmet Çalış’ın üstlendiği, gözaltına alındığı ve ifade vermeyeceğine dair tutanak tutulup nezarete alındığı ve bunlarla ilgili tutanak belgeleri olduğu halde hakkında kaza ile ilgili başka hiçbir belge bulunmadığı gibi ifade vermeyeceğini söyleyen Ahmet Çalış’ın ifadesi bu ifade vermeyeceği beyanına rağmen tutanak tutulup nezarete alındığı tarih ve saatte ifade verdiği görülmektedir. Bunun hangisinin doğru olduğunun bize açıkça izah edilmesi gerekmektedir.
2- Polislerin söylediği gibi Ahmet Çalış adına düzenlenen kaza evrakı ve raporu dosyada yoktur. Halbuki Mahkemenize daha önce de sunduğum o zaman kapı komşum Eczacı Cihat Barbaros Ayata’nın Ankara Emniyet Amirliğinde vermiş olduğu Yeminli Tanık İfadesinde kaza Cuma günü akşamı saat 20:30 civarında olmasına rağmen kendisi Pazar günü saat 23:00 sıralarında benim adıma karakola gittiğini, Ahmet Çalış adına düzenlenen evrak ve raporun o zaman mevcut olduğu halde alamadığını açıkça beyan etmektedir. Ayrıca Ahmet Çalış’ın Pazar gecesi suçunu yeni itiraf ettiğinin beyan edilmesine rağmen bu kişinin adına düzenlenen evrak ve raporların nasıl ve kimler tarafından yok edilmiştir. Pazar gecesi suçunu itiraf eden birinin ifadesi daha önceki tarihte nasıl ve kimler tarafından alınmıştır.
3-Olay Mahallinde kazayı anlatarak Başkomiser ve Emniyet Amir Vekili Ali Mülayim tarafından halkın içinden alınarak Karakola getirilen ve ifadesi alınan, bu ifadenin alındığı polislerce de doğrulanan tanık Can Gürbüz’ün bu ifadesi nasıl ve kimler tarafından yok edilmiştir. Bu ifade nerdedir.
Aynı şekilde bu tanık Can Gürbüz’ün Ankara 3. Çocuk Mahkemesinin talebiyle Bala Ceza Hakimi Fuat Pembeçiçek tarafından alınan, bizzat benimde okuduğum ve hakiminde aldığını açıkça beyan ettiği  Ankara 3. Çocuk Mahkemesine gönderilen ifadesi nerdedir. Nasıl ve kimler tarafından yok edilmiştir.
4-Karakol evraklarında alınan ifadelerin Ahmet Anaklı ve Yaşar Çakır tarafından alındığı, bu değiştirilemeyen tanık Mekin Öktem’in ifadesiyle sabit olduğu halde Tanık kepçeci Mustafa Yaşar’ın ifadesini Ahmet Anaklı ile Turgut Kölük’ün aldığı evrakla sabittir. Polis Memuru Yaşar Çakır Mustafa Yaşar’ın ifadesini de kendisinin aldığını beyan etmesine rağmen bu ifade niçin ve kimler tarafından ne amaçla değiştirilmiştir.
5-Karakol İfadesinde oğlumun önünde yol geçtiğini ifade eden, keşif ifadesinde önünde yol geçtiğini görmediğini ama kazazedeyi yol ortasında kenara kaldırdığını söyleyen, 2004/95 sayılı Adaleti yanıltma davasında da Savcılık ifadesinin doğru olduğunu ifade ederek bu karakol ve keşif ifadesinin yalan olduğunu açıkça beyan eden tanık Mustafa Yaşar hakkında niçin “Yalancı Tanık” işlemi yapılmamaktadır. Hala oğlumun Ceza ve Tazminat Ddavası ve Bilirkişi Raporu bu kişinin yalan ifadesine dayanmaktadır. Oğlum bu kişinin yalan ifadesiyle suçlu bulunmaktadır. Diğer tanıklar ve kendisi yalan söylediğini beyan etmesine rağmen niçin korunmaktadır. Kaza zamanı serbet çalışan bu kişi kazadan hemen sonra yalan ifadeleri karşılığındamı Bala Belediyesine Kepçeci alınmıştır. Bu yalancı hakkında gereğini yapmayan Hakim Fuat Pembeçiçek adına açılan Adalet Bakanlığı İdari davamız devam etmektedir.
6-Tanık Emekli Polis Memuru Mekin Öktem’in kaza yerinin hemen altında yol kenarında bakkal dükkanı bulunmaktadır. Kendisi kaza zamanı dükkanının önünde yol kenarında oturduğunu, oğlumun yolu geçmesi halinde kendisinin önünde veya yanında geçmesi gerektiğini ve kazazedeyi yol geçmesi halinde görmemesinin neredeyse imkansız olduğunu beyan etmesine rağmen niye hala kepçecinin yalanıyla oğlumun karşıdan karşıya yol geçtiği iddiasına inanılmaktadır. Ayrıca tanık Mekin Öktem kaza anında oğluma ilk ulaşan ve Kepçeci oğlumun yanına gelmeden başında olduğunu söyleyen, yol ortasında kaldırılmadığını açıkça beyan eden, polisi ve 112 Acil’i arayan kişi olmasına rağmen ifadesine niçin itibar edilmemektedir.
7- Kaza anında çeşmeye su içmeye gelmek için yolun karşısında bekleyen ve oğlumun kaldırımda yürüdüğünü, aracın kaldırıma çıkarak oğluma arkadan çarptığını ısrarla söyleyen o zaman 12 yaşında olan tanık Büşra Yıldırım’ın ifadesine hangi gerekçe ile itibar edilmemektedir.
Artık çok iyi biliyoruz ki; kaza kaldırımda gerçekleşmiş, kazayı yapan çocuk kaçarak komşusunun bahçesine saklanmış, araçta bulunan kızkardeşi tanık Mekin Öktem’in bakkalına gelerek babasına telefon etmiştir. Babası gelerek oğlu adına suçu üstlenmiş, kazanın kaldırımda gerçekleştiğini beyan etmiştir. Adına evrak ve rapor düzenlenerek Cumartesi günü Bala karakoluna verilmiştir. Kaza sonrası oğlumun durumunun ağır olması ve benim orada yabancı bir ufak memur olarak yalnız olmam, kaza yapanlar ve Emniyet ve Karakol görevlilerince kazanın kaldırımda gerçekleştiği beyan edildiğinden biz hastamızla ilgilendik. Bunu fırsat bilen kaza yapanların yakınları Karakol ve Emniyeti mesken tutmuş ve Savcıyı rüşvetle satın alarak kazadan üç gün sonra gerçek evrak ve raporu yok ederek yalan evrak ve ifadelerle hiçbir kusuru olmayan oğlum suçlu hale getirilmiştir. Savcıyı başta Kuyumcu Abdulkadir Kılıç, çocuğun dedesi, köyünün muhtarı Medet Kara, toptancı Ayhan, Avukat Sabite Gürman’ın ziyet ettiğini, ilçenin ileri gelenleri karşısında vicdanını satan Savcı’ının evrakın ve raporun değiştirilmesini istediğini, bu nedenle de polislerin küfürleşerek birbirleriyle kavga ettiklerini, bu güne kadar da hiçbir polisin dinlenmediğini, soruşturmaya ve tanıklığa çağrılmadığını biliyoruz. Evrakı değiştiren Başkomiser ve Emniyet Amir vekili Ali Mülayim’in Cumartesi günü gerçek raporu aldıktan sonra evime gelmiş ve oğlumun kusurunun olmadığını beyan etmiştir. Savcının talebiyle de sahte evrak düzenleyerek hiçbir kusuru olmayan oğlumu suçlu hale getirmiştir. Benim şikayetim üzerine de beraber rüşvet aldığı savcılarca korunarak haklarında işlem yapılmamıştır. Ankara Emniyetince yapılarak kapatılan soruşturmanın davası da halen devam etmekte olup hala sonuçlanmamıştır.
Kazanın kaldırımda gerçekleştiğini ilk andan itibaren itiraf eden kaza yapan taraf, Savcı ile birlikte polisleri satınalıp evrakları değiştirince herşeyi hallettiklerini sanarak bizzat hastaneye yanıma gelerek bana : Hastayı niye Numune hastanesine kaldırmadında özel hastaneye kaldırdın, malınız mülkünüz varmı, bu hastanenin parasını nasıl ödeyeceksiniz gibi alçakça ve adice sorular yöneltmişlerdir. Halbuki daha önce bizzat Ahmet Çalış çeketini satıp beni mağdur etmeyeceğine söz üstüne söz veriyordu. Adam çeketini satıp alçak yetkililere Rüşvet dağıtmış. Benim kendilerini yanımda kovupta resmi evrakı aldığımda oğlumun kazasının kaldırımda değil yol ortasında gerçekleştiğini öğrendim. Buda herşeyi açıkça anlatıyordu. Yokluğumuzda ahlaksızca ve Allahsızca davranılarak gerçek evraklar ve rapor rüşvet karşılığı münasip olarak kaybetmek suretiyle yok edilerek sahte evrak ve rapor düzenlenmiş olduğunu gördüm.
Benim şikayetim üzerine rüşvet alan savcı tarafından J.Uzm.Çavuş Abdullatif Öztürk Bilirkişi olarak görevlendirilmiş, o da aldığı rüşvet karşılığı yalan söylediği hem tanıklarca ortaya konan hemde kendisi beyan ettiği halde yalanı karşılığında Bala Belediyesinde işe alınan kepçeci Mustafa Yaşar’ın ifadesine dayandırmıştır. Fakat bir şekilde benim de nüfusumu öğrenen alçak adam derhal kendisine rüşvet veren kuyumcu dükkanına damlamış, arkasında herşeyi amirine itiraf etmiş olmasına rağren kendisiyle birlikte rüşvet alanlarca korunmuştur ve hala korunmaktadır.
Hazırlattığı sahte evrakları ve raporu Ankara 3. Çocuk Mahkemesine gönderen Savcılar ahlaksız ilişkilerini kullanarak bizi polis zoruyla  mahkeme önünde uzaklaştırıp öğle tatilinde davamızı alçakça ve ahlaksızca görüp suçu karşı tarafın avukatına yüklemek istemişlerdir. Bizde orda olduğumuzdan karşı tarafın avukatının bizden önce ve sessizce olay mahallinde ayrıldığına bizzat biz tanık olmuştuk. Bununla ilgili Avukatımım dilekçesi daha önce Mahkemenize sunulmuştur.
Alçak davranışlarını bununlada sınırlamayarak sahte olduğunu bildikleri evrak ve raporlarını Ankara Adli Tıp Kurumunda da onaylatarak bizden gizlemişlerdir. Kendilerine engel olacağını bildikleri Bala Asliye Ceza Hakimi Fuat Pembeçiçek tarafından alınıp Ankara 3. Çocuk Mahkemesine gönderilen Tanık Can Gürbüz’ün ifadesini de yok etmişlerdir. Hakim bu ifadeyi aldığını bizzat beyan etmesine ve dosyamız ikinci defa Ankara Adli Tıp Kurumunu gitmesinden önce bizzat benimde okuduğum fakat bir suretini alamadığım ifadeye hala ulaşılamadığı gibi nasıl kaybedildiği de asla araştırılmamıştır.
Kanun değişikliği nedeniyle davamız Bala Asliye Ceza Mahkemenize gelip davamız başladığında daha ilk duruşmada ileri tarihe atılan Keşif talebimiz asla yerine getirilmediği gibi bu talebimizin haftasında kaza mahallinde belediyece kaldırım çalışması başlatılmış, daha önce kaldırımla asfalt  arası neredeyse dümdüz olmasına, rapora da en yüksek okul girişindeki taşların ölçümü yazılmasına rağmen kaldırıma araç çıkamayacak şekle getirilmiş ve keşif talebimizde asla yerine getirilmemiştir.
Dava sürecinde bizim hiçbir talebimiz yerine getirilmemiş ve kayda alınmamıştır. Bu nedenle Ankara Emniyeti soruşturmasında ifade veren tanık Cihat Barbaros Ayata Pazar gecesi saat 23.30 sıralarında karakola gittiğinde Emniyet Amir vekili Ali Mülayim’le tartıştığını, Ahmet Çalış’ın suçunu yeni itiraf ettiğinden adına düzenlenen evrak ve raporun halen hazır olmasına rağmen kendisine verilmediğini açıkça beyan etmektedir. Ali Mülayim ifadesinde ise alçakça bu kişinin karakola geldiğini hatırlamadığı, benim evime geldiğini ise yanındaki polisin ikrarına rağmen inkar ettiği görülmektedir. Bu kişinin savcının tuvalete gitme dediğinde üç gün tuvalete gidemeyecek bir yapısı olduğunu bizzat karakol polislerince ifade edilmektedir. Benim şikayetçi olmam üzerine de hemen emekliye ayrılmıştır. Asla da mahkemeye çıkartılmamıştır. Bu nedenle adına açılan Ankara Valiliği (Emniyet Müdürlüğü) davası on yıldır sonuçlanmamaktadır.
Dava sürecinde yalan söyledikleri anlaşılan tanıklar Can Gürbüz ve Kepçeci Mustafa Yaşar’ın yeniden dinlenmeleri hakim talebine rağmen 17.10.2006 tarihli duruşmamıza giren ve o tarihte Kuyumcu Abdulkadir Kılıç’ın kiracı olan Savcı Murat Gökhan Tahtakılıç tarafından engellenmiştir. Bu mahkeme tutanağı da Bala’nın Savcı ve Hakiminin Kuyumcu Abdulkadir Kılıç olduğunun en açık ve bariz delilidir. Ev sahibi adına duruşmamıza girerek daha önce alçakça yalan söylettikleri tanıklarının yalanlarından vaz geçtiğini görünce alçakça bir oyunla bizi mağdur etmişlerdir. Bu güne kadar da alçakça korunduğundan savcının kiracısı olduğunun dahi tesbiti yapılmayarak bu rezalet örtbas edilmek istenmektedir.
Dosyamız Ankara Tıp Kurumunda geldiğinde ilk rapordan da haberimiz olmuş, dosyamızın Adli Tıp İhtisas Kurumuna gönderilmesi talebimizde vicdanı satılık Hakim tarafından red edilerek oğlun Rüşvet Karşılığında Alavere-dalevere ile suçlu bulunmuştur. Benim Avukatımdan bizzat istediğim Temyiz talebim de Tazminatta farklı karar verileceği umuduyla yerine getirilmemiş ve davamız kesinleşmiş, oğlum haklı iken haksız hale getirilmiştir. 2007 yılından beri devam eden İdari Davalarımız da halen devam etmektedir. 15 temmuz 2016 darbe kalkışması bu kişilerin devletin değil, Fetonun memurları olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bu nedenle de görevlerinden atılmışlardır. Yaptıklarıyla da bizi yıllardır mağdur etmişlerdir. Haklarında gereğinin yapılmasını istemek en temel hakkımızdır.
Mahkemenize C.Barbaros Ayata’nın 04.03.2005 tarihli Ankara Emniyet Müdürlüğü ifadesi sureti, Tanık Kepçeci Yaşar’ın 2004/95 nolu dosyadaki 02.03.2005 tarihli İfadesi sureti, Bala’nın Savcı ve Hakiminin Kuyumcu Abdulkadir Kılıç olduğuna ve onun adına  duruşmamıza girerek yalancı tanıkların yeniden dinlenmelerini engelleyen Savcı Murat Gökhan Tahtakılıç’ın 17.10.2006 tarihli 2006/113 nolu duruşma tutanağı sureti ve halen 10 yıldır sonuçlanmayan Ankara Valiliği (Emniyet Müdürlüğü) davası Karar Düzeltme Dilekçesi sureti ilişikte sunulmuştur.
Bu nedenle; 2006/113 Esas 2007/78 Karar Nolu dava dosyamızın yeniden açılarak ADİL BİR ŞEKİLDE YENİDEN GÖRÜLMESİNİ, bana mesnetsiz şekilde açılan 2016/67 Nolu Bilirkişiye Hakaret davasının bir an önce sonuçlandırılarak hukuksuzluk yapan kişiler hakkında gereğinin yapılması hususunda;
            Gereğini arz ve talep ederim. 06.02.2017 

                                                                                                               Mustafa DEMİR
                                                                                                                         Sanık

                                 

E K L E R   : 
            1-Tanık C.Barbaros Ayata ifade sureti,
            2-Tanık Mustafa Yaşar’ın 2004/95 duruşma tutanağı sureti,
            3-Savcı M.Gökhan Tahtakılıç 2006/113 Duruşma tutanağı sureti,
            4-Ankara Valiliği Karar Düzeltme Dilekçesi sureti.

3 Şubat 2017 Cuma

BALA KAYMAKAMLIĞI -BİLİRKİŞİ


BALA KAYMAKAMLIĞINA
                                                                                              BALA / ANKARA
           
           Bala İlçe Müftülük Memuru iken Bala Lisesinde okuyan oğlum Halil Demir 06.08.2004 tarihinde Bala Lisesi önünde talihsiz bir kaza geçirmiş ve bu gün itibariyle %98 Beyin özürlü ve felçli kalmıştır. Bakıma muhtaç olduğundan bakımı tarafımızca yapılmaktadır.
Kaza kaldırımda meydana gelmesine, kazayı 15 yaşında bir gözü kör bir gözüde renk körü çocuk yapmasına, kazayı ilk anda babanın üstlenmesine ve kaldırımda olduğunu beyan etmesine, hakkında evrak hazırlanıp rapor tutulmasına rağmen RÜŞVETLE gerçek evraklar ve rapor yok edilerek yapılan adi bir keşifle ve görevlendirilen adi bir Bilirkişi ve adi bir Yalancı tanıkla bizi onüç yıl oyalamışlar ve Mahkememizin neticelenmemesi için ne gerekiyorsa yapılmışlardır. Aşağılık bir şekilde bu rapor ve evraklarını Adli Tıp Kurumu’na da onaylatmışlar ve her türlü aşağılık muamele ile davalarımızı sonuçsuz bırakmışlardır.
Rüşvet söylentisi Bala’da ayyuka çıkarken Rüşvet alan Bala Karakolu, Emniyet Amirliği, Savcılığı ve Hakimleri bu gerçeğe kulak tıkamışlar ve bizi mağdur etmek için her türlü ahlaksızlığı denemekten geri durmamışlardır. Davacı edemedikleri halde Bilirkişiye hakaret ettiğime dair bana dava açmaları da dahildir. Fakat biz de köklü ve güçlü bir aileden geldiğimiz için onların bu ahlaksızlığına boyun eğmedik, haklı olmamıza rağmen güç ve kaba kuvvete başvurmadan hukuken ne gerekiyorsa yapmakta tereddüt etmedik ve etmiyoruz.
Fakat ülkemiz genelinde meydana gelen 15 Temmuz 2016 Darbe kalkışmasında bu kişilerin devletin değil Feto'nun memurları olduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi görevlendirerek yalancı tanıklarla sahte evrak hazırlatıp, hazırladığı bu evrakları bizi mahkeme önünde polis zoruyla uzaklaştırarak Adli Tıp Kurumu’na onaylatan Savcı İrfan Saz görevinden atılmış, aynı şekilde görev verdiği Bilirkişi’de görevden atılarak bana davacı olması için zorla dahi mahkemeye getirtilememiştir.  Bana açmış oldukları hakaret davası sonuçsuz kaldığı gibi daha önce oğlumu suçlu buldukları Ceza dosyasını da tekrar incelemeye almak zorunda kalmışlardır.
Davamızın hukuki işlemleri devam etmektedir. 15 temmuz 2016 sonrası yayınlanan kanun hükmünde kararname ile Jandarma Komutanlığı Askeriyede alınarak İçişleri Bakanlığına devredilmiştir. Dolayısıyla daha önce Askeriye bağlı olan İlçe Jandarma Komutanlığı Kaymakamlığınıza bağlanmıştır. Oğlum hakkında rüşvetle rapor hazırlayan Jandarma Uzman Çavuş Abdullatif Öztürk’te Kaymakamlığınıza bağlı bir görevli haline gelmiştir. Dolayısıyla her ne kadar görevden atılmış ve mahkemeye dahi getirtilememiş olsa dahi hakkında  yapılacak olan İdari İşlemin Kaymakamlığınızca yapılması gerekmekte olduğundan hakkında gerekli yasal İdari işlem yapılmak üzere bu müracaat yapılmasında yarar görülmektedir. Tekrar göreve dönebilirse en azından bilirkişi olarak bir daha görev alamasın ve benim gibi bir başkasının da canını yakmasın.
İlişikte sunulduğu gibi Rüşvet alan polislerle ilgili davamız Ankara 12. İdare mahkemesinde 10 yıldır devam etmektedir. Bilirkişiye de Adalet Bakanlığı nezdinde dava açılacak olup hakaret davasının sonucu beklenmektedir.
Bu nedenle; kanun hükmünde kararname ile Kaymakamlığınıza bağlanan Bilirkişi J.Uzm.Abdullatif Öztürk hakkında yasal İdari İşlem yapılması hususunda gereğini arz ederim. 

Eki: 5 Adet,11 Sayfa evrak.
                                                                                                             03.02.2017

                                                                                                        Mustafa DEMİR
                                                                                                                         Şikayetçi