Bu günlerde medyada gündeme gelen 6 yaşındaki bir çocuğun evlen dirildiği ve cinsel istismara maruz kaldığı iddiasıyla yargıya intikal etmiş bir olay bahane edilerek İslama ve Müslüman din adamlarına bir saldırı başlatılmıştır. Olay yargıda olduğundan olayı aydınlatmak yargının görevidir. Her olay ferdidir ve sadece o olaya karışanları bağlar, İslamı ve din adamlarını kesinlikle bağlamaz. Bu olayı okuyunca aklıma yaşanmış bir olay geldi: K. Maraş'ın işgal yıllarında eski Vilayet binasının altında halen duran Medrese ve Müftülük binası bulunur. Müftü Efendi de bir akşam Valiliğin önünde geçerek makamına geldiği sırada bahçede içki içmekte olanlar Müftü' yüde yanlarına çağırarak kendileriyle içmelerini isterler. Müftü: Evladım kenarda oynaşan köpekleri gösterip, şunlar çiftleşirse ne olur? Diye sorunca hepsi normeldir hoca onlar köpektir derler. Hoca tekrar sorar ya onlar insan olsaydı? Hemen hepsi tepki göstermek olmaz öyle şey. Kesinlikle kabul edilemez, cezalandırılmalı gerekir deyince Müftü cevabı yapıştırmış: Evlatların halk nezdinde siz köpek, ben se İnsan gibiyim. Size sestenmezler ama beni tefe koyup oynatırlar. Müftü dersini alıp susanların önünde istifini dahi bozmadan makamına yürür, gider. Normal hayatlarında LGBTİ ve her türlü istismar ve rezaletin bulunduğu medya grubunun mal bulmuş mağribi misali dine ve din adamlarına saldırmaları ı sizlerin takdirine bırakıyorum....
8 Aralık 2022 Perşembe
20 Kasım 2022 Pazar
YARGITAY 12. HUKUK HAZİNE CEVABA CEVAP
YARGITAY 12. DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA
Dosya No: 2022/2
DAVACI : Mustafa DEMİR -
DAVALI : Hazine ve Maliye Bakanlığı- ANKARA
VEKİLİ : Av.Cevahir Leyla SİPAHİ
DAVANIN KONUSU : Hazine ve Maliye Bakanlığı Avukatının Yargıtay 12. Hukuk Dairenize vermiş olduğu 22.10.2022 tarihli Cevap Dilekçesine cevabımızdan ibarettir.
TEBLİĞ TARİHİ : 10.11.2022
DAVA DOSYA NO : 2022/2 E.
CEVABIMIZ : 1-Hazine ve Maliye Bakanlığı Avukatının dava dilekçemize vermiş olduğu dilekçesinde def’i zaman talebini kabul etmiyoruz. Davamız zamanında ve usulüne uygun olarak açılmıştır. Zamanaşımı Bankanın açmış olduğu dava için geçerlidir. Faiz talebiyle açılan dava 2007 yılında icra davası ile sonuçlanıp maaştan kesilerek ödendiğinden 2013’de açılan ilamsız alacak davası banka alacaklarında zamanaşımı süresi 5 yıl olduğundan süresinde açılmamıştır. Ayrıca dava sürecinde beş yıllık sürede hiçbir işlem yapılamadığından davanın düşürülmesi ve reddi gerekmektedir.
2-Davacı olarak Hazine ve Bakanlığı ile Adalet Bakanlığına birlikte dava açıldığını, Adalet bakanlığın yönünden reddini talep etmiştir. Halbuki Osmaniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi yanlış hüküm kurarak davamızı reddetmiş, dosyamızı Adana Bölge İdare Mahkemesine göndermesi gerekirken hukuksuzca kendi verdiği karara bile uymamıştır. Adıma kayıtlı ve mevcut olmayan mobilyetim hakkında hiçbir hüküm ve karar vermemiştir.
3-Davacının davasını somutlaştırmadığını, zararını delilleriyle ve miktarlarıyla açıklamadığı ileri sürülmüştür. Dava dilekçemde açıkça belirttiğim gibi bu icralar 2004 yılında oğlumun geçirmiş olduğu ağır bir trafik kazası sonrası yaşanan “hukuksuzluk ve rüşvet rezaleti” nedeniyle 18 yıldır halen devam eden kaza davalarımız nedeniyle meydana gelmiştir. Bu davalar UYAP ta kayıtlıdır. Bu nedenle halen Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden 2012/133 sayılı davamıza göndermiş olduğum Beyan Evrakımın(Ek.1) suretini ve halen Yargıtay 4.Hukuk Dairesinde devam eden 2021/13 Esas nolu davamız temyiz dilekçesi(Ek:2) suretlerini sunuyorum. Her iki evraktan da açıkça anlayacağız üzere biz kaza yapan tarafla değil aldığı RÜŞVET VE TALİMATLA DAVAMIZI REZALETE ÇEVİREN HAKİM VE SAVCILARLA mahkemeleştiğimizi açıkça göreceksiniz. Dava miktarı da dava dilekçemizde, dilekçemiz eki İcra evraklarında açıkça bellidir. Dava dilekçesinde bahsedilen Mahkemelere ödenen mahkeme harçları ve giderleri de ödendiği yıllara göre yasayla belirlidir. Bu nedenle zarar miktarı da, tazminat miktarı da açıkça bellidir.
Bu borçlanmalarda benim kusurum dışında mahkemelerde yaşanan hukuksuzluklardan ve sözünü tutmayan Diyanet Vakfı ve Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri nedeniyle meydana gelmiştir. Diyanet ile de davamız halen devam etmektedir. Bir süre sonra o dava da önünüze gelecektir. Bu da Yargı dahil Kamu Kurum ve kuruluşlardaki bozulmuşluğun ve Adaletsizliğin birer örneği niteliğindedir. Yedi icra dosyasında 2 kamu kurum ve kuruluşu dosyası sorunludur. Allah’a inanan bir emekli kamu personeli olarak bize bu acı ve sıkıntıları yaşatanların bizim yaşadığımız sıkıntı ve üzüntüden daha fazlasını yaşatmadan öldürmemesi için de Allah’a dua ediyoruz.
4- Hakimlerin delillere ve yasalara göre karar verdikleri, verdiği kararların doğru olduğu iddia edilmektedir. Oysa daha önce oluşan borç Ankara 3. İcra Dairesince maaşımdan kesilerek ödenmiştir. Daha sonra ise benim hayatımda hiç gitmediğim bir ilin şubesinin avukatı yasalarda açıkça belirtilen “ temerrüte temerrüt işletilemeyeceği ve aslı ödenmiş borcunu faizinin de ödenmiş sayılacağı” açık hükümlerine rağmen faiz alacağı iddiasıyla İlamsız ödeme emri gönderiyor ve ayarladığı bir Hakime de bizim borcu kabul etmediğimiz iddiamızı hukuksuzca Red ettiriyor. Burada yasalar açıkça ihlal edilmiştir. Yasal olmayan bir alacak mahkeme kararıyla yasal hale getirilmiştir. Kaldı ki yasalar gereği ödenen borcun aslı bile bizim kusurumuz dışında meydana geldiğinden ödenen bu paraları dava ederek faiziyle almakta yasal hakkımızdır. HUMK’un 46. Maddesinde belirtilen koşullar inkar edilemeyecek şekilde oluşmuştur.
5-Dava konusu olayda tazminat gerektirecek durum olmadığı ve delil bulunmadığı idia edilmektedir. Manisa İli şubesi avukatı Ankara 11. İcra Hakimine verdirdiği bu hukuksuz kararı Ankara 19. İcra da işleme koymuştur. Osmaniye 2. İcra dairesine de talimat dosyası açmıştır. Bununla da yetinmeyerek olmayan mobiliyetim dahil olmak üzere kardeşlerimle orak miras mallarıma haciz koydurmuştur. Bu hacizler Banka kredi notumu kötü yönden etkilemiş ve halen devam eden mahkemelerim ve oğlumun tedavisi için bankalarda kredi alamaz hale getirmiştir. Osmaniye 1.Asliye Hukuk Mahkemesinde de bu sebeplerden dava açılmış olmasına rağmen o da yaşanan hukuksuzlukla reddedildiği ve verdiği karara uymadığı için bu davaya konu olmuştur. Yasalardaki çarpıklık nedeniyle benim 1.255.000.-Tl+faiziyle halen devam eden alacak icram olmasına rağmen BDDK tarafından bu dikkate alınmayarak 2.601.- TL. tutarındaki bu hukuksuz alacak dikkate alınmakta, bu da bizi açıkça mağdur etmektedir. Konulan haciz evrakları dava dosyasında mevcuttur. Bana açılan icra davası ve evrakları Tazminat için ispata yetmektedir.
6-HMK’un 46. Maddesindeki şartlar inkar edilemeyecek şekilde oluşmuştur. Yasal olmayan bir alacak mahkeme kararıyla yasal hale getirilmiştir. Kaldı ki yasalar gereği ödenen borcun aslı bile bizim kusurumuz dışında meydana geldiğinden ödenen bu paraları dava ederek faiziyle almakta yasal hakkımızdır. HUMK’un 46. Maddesinde belirtilen koşullar inkar edilemeyecek şekilde oluşmuştur. Bunun aksini iddia etmek hukuku sulandırmaktır.
7-Alacağın faizini olay tarihi itibariyle istemek yasalar gereğidir. Kabul. etmiyoruz demekle reddedilemez. Adıma kayıtlı mobilet halen mevcut olmadığından ve üzerinde haciz bulunduğundan aracını mevcut olmadığına mahkemelerce karar verilmeden ve üzerindeki haciz işlemi kaldırılmadan trafikten tescilin düşürülmesi için hiçbir işlem yapılamaz. Bu nedenle mahkemenin bir karar vermezi yasalar gereğidir. Sizin isteminizle yok sayılamaz.
NETİCE VE TALEP : - Yukarıda açıkça izah edildiği gibi davamızın kabülünü, Haksız icranın kaldırılmasını, Maliye Hazinesinin tazminata mahkum edilmesini, hakkımızın korunarak bu icra talebi nedeniyle bankalarda yaşadığımız mağduriyetimizin giderilmesini, hakkımız olan tazminatın ödenmesine karar verilmesini, Mevcut olmayan mobiliyetimin tescilinin trafikçe üzerimden düşürülmesine karar verilmesini, Mahkeme masraflarının davalı İdareye yükletilmesini arz ve talep ederim. 16.11.2022
Mustafa DEMİR
Davacı
E K L E R :
1- Bala Asliye Hukuk mahkemesine sunulan 20.09.2020 tarihli Beyan Dilekçes.
2- Yargıtay 4. Hukuk Mahkemesine sunulan 19.09.2022 tarhli temyiz Dilekçesi.
9 Ekim 2022 Pazar
YARGITAY 12.HUKUK DAİRESİ CEVAP YAZISI
YARGITAY 12. DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA
Dosya No: 2022/2
DAVACI : Mustafa DEMİR
DAVALI : Maliye Hazinesi ANKARA
VEKİLİ : Av.Elif ŞAHİN
DAVANIN KONUSU : Yargıtay 12. Dairenizin 27.09.2022 gün ve 2022/2
Sayılı yazınıza cevabımızdan ibarettir
TEBLİĞ TARİHİ : 03.10.2022
DAVA DOSYA NO : 2022/2 E.
CEVABIMIZ : Yargıtay 12. Hukuk Dairenizin 27.09.2022 gün ve 2022/2 sayılı yazımızla 07.01.2022 tarihli dilekçemiz üzerine 2022/2 dosya numarası ile Dairenizde açılan dava dosyasında ihbar olunan hakim ve kararı hakkında net bir bilgiye ulaşamadığınız gerekçesiyle dava dilekçemizin detaylı olarak açıklanması istenmektedir.
Dava dilekçemizde açıkladığımız gibi oğlumuzun kazası sonrası yaşanan hukuksuzluklar nedeniyle 18 yıldır halen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinde ve Bala Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden kaza tazminat davalarımız nedeniyle mağdur olduğumuzu, aldığımız kredi ve kredi kartlarımızın icralık olduğunu ve bu icraları maaşımda yasal şekilde kesilerek ödendiğini belirtmiştik. Fakat Kanunda da açıkça yazıldığı gibi “temerrüt faizine faiz işletilemeyeceği” ve “ana parası ödenen borcun faizininde ödenmiş sayılacağı” açık hükümlerine rağmen Vakıfbank’in Ankara Şubesine ait kapanmış bir dosyasına aynı bankanın Manisa ili Yunusemre İlçesi Sanayi Şubesini temsilen bir avukatın “faiz alacağı” olduğuna dair bizi tekrar icraya vermesi üzerine Ankara 11. İcra Hukuk Mahkemesi 6100 sayılı kanunun 46. maddesine açıkça aykırı olan bu faiz alacağının ödenmesine hükmetmiştir. Bu karara karşı yapılan itiraz da Yargıtay 12. Hukuk Dairenizce onanmıştır. Bunun kararın ve onamanın 6100 sayılı kanunun “c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması” maddesine açıkça aykırı ve hukuksuzdur. Ayrıca dava açan avukat ve karar veren Hakim açıkça korunduğundan ve hakkın teslim edilmesine aykırı olduğundan aynı 46. maddenin (a) ve(e) maddelerine de aykırıdır.
Bu hukuksuz kararla 1990 yılından beri mevcut olmayayn Mobiliyetime haciz konması ve oğlumun kaza geçirdiğinin yalan kabul edilmesi ve icra da bir milyarın üzerinde alacağım olmasına rağmen kanundaki çarpıklık nedeniyle alacağın kabul edilmeyip bu cüzi borçla bankalarda mağdur olmam üzerine açılan idari davalar bu hukuksuz icrayı durdurarak cebren icrayı önlemeden öteye gitmemiştir.Yargıtay da hukuksuz kararın onanmasından sonra açılan tüm davalar kararın kesinleştiği gerekçesiyle kabul edilmemiş, red le sonuçlanmıştır.
Bu avukatın yaptının hukuk çevrelerinde “Hakim ayarlamak” olarak değerlendirilmektedir. Bir hakimin verdiği kararı hiçbir hakim bozmaya yanaşmadığından hukuksuzluk böyle sürüp gitmekte, dava da sürencemede kalarak sonuçlanmamaktadır. Avukat hakkında yapılan şikayetinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılınca hukuksuzluğun bilinmesine rağmen “Delil bulunamadığı” gerekçesiyle reddedilmesi üzerine Ankara 6. İdare Mahkemesinde açılan İdari dava da 22.10.2019 ve 2019/371 E,2019/2127 K. Sayılı kararı vermiş Bu kararın temyizi de Ankara 3. İdari dava dairesince 2020/1391 Esas , 2021/1261 karar numarasıyla reddedilmiştir ve bu kararın bana 13.12.2021 tarihinde tebliğ edilmesiyle bu dava oluşmuştur.
Bu dava devam ederken kardeşlerimle mirasla 1/8 oranında hak sahibi olmam ve devam eden davalarım nedeniyle hakkımı alarak ayrıldığım ortak mallara icra konması üzerine Osmaniye Asliye Hukuk Mahkemesine dava açarak bu haksız icranın iptaline ve haciz konan mallarımda haczin kaldırılmasına, 1990 yılında beri kullanımda olmayan 27SA215 plakalı mobilyetimin devrinin üzerimden düşülmesine karar verilmesini talep ettim Osmaniye Asliye Hukuk Mahkemesince Tüketici Mahkemesi sıfatıyla 2021/15 Esas numarasıyla dava açarak yasa gereği arabulucuya başvurmadığımı gerekçe göstererek usulden ret etti. Benim 27 SA 215 plakalı mobilyetimin tescilinin üzerimde düşürülmesi konusunda hiçbir karar almadı.
Bu karar yüzüme karşı okunması nedeniyle yasal süresinde kararın Adana Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi için Mahkemesine 22.02.2021 tarihinde bir dilekçe verdimse de mahkeme bu dilekçemi talep evrakı olarak almasına rağmen gerekçeli kararın bu dilekçe alındıktan sonra yazıldı. Mobilyetimin tescilinin üzerimde düşürülmesine dair tüm hukuki şartlar oluşmasına rağmen mahkemenin bunu dikkate almadığı ve hiçbir karar vermediği gibi temyizi için gerekçeli kararın yayınlanması sonrası talebimi Adana Bölge Adliye Mahkemesine göndermedi. Halbuki dava dilekçemi tüketici Mahkemesi sıfatıyla değil Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla görerek hem haksız icra hakkında hemde olmayan mobilyetimin tescilinin üzerimde düşürülmesine karar verilmesi gerekirken usulsüz ve hukuksuz karar vererek ve talep evrakımı almasına rağmen dosyayı ilgili mahkemesine göndermeyerek açıkça hukuksuz karar vermiştir. Bu kararda 6100 sayılı kanunun 46. Maddesinin (a), (c) ve (e) maddelerine açıkça aykırıdır.
Yukarada açıkça izah izah edildiği gibi bu Davanın; açıkça hukuksuz karar veren Ankara 11. İcra Hukuk Mahkemesi Hakimine ve bu kararı onaylayan Yargıtay 12. Mahkemesi Haimlerine, Savcılığın kararını kaldırmayan Ankara 6. İdare Mahkemesi Hakimlerine ve onların vermiş olduğu kararı omaylayan Ankara 3. İdari Dava Daireli hakimlerine ve hukuksuzca yanlış ve taraflı hüküm kurarak ve kurduğu yanlı hükmü Bölge İdare mahkemesine göndermeyerek ve olmayan mobilyetimle ilgili hiçbir karar vermeyerek görevini kötüye kullanan Osmaniye 2. Asliye Hukuk mahkemesi hakimine ihbar edilmesi kanaatindeyim. Takdir Mahkemenindir. .
NETİCE VE TALEP : 1- Yukarıda açıkça izah edildiği gibi davamızın kabülünü, Haksız icranın kaldırılmasını, Maliye Hazinesinin tazminata mahkum edilmesini, hakkımızın korunarak bu icra talebi nedeniyle bankalarda yaşadığımız mağduriyetimizin giderilmesini, hakkımız olan tazminatın ödenmesine karar verilmesini,
2- Mevcut olmayan mobiliyetimin tescilinin trafikçe üzerimden düşürülmesine karar verilmesini,
3-Mahkeme masraflarının davalı İdareye yükletilmesini arz ve talep ederim. 05.10.2022
Mustafa DEMİR
Davacı
20 Eylül 2022 Salı
24 Ağustos 2022 Çarşamba
YARGITAY C.BAŞSAVCILIĞINCA AÇILMAYAN DAVA DOSYASI
YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA
Sunulmak Üzere
OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
Dosya No: 2021/13
DAVACI : Mustafa DEMİR
DAVALI : Maliye Hazinesi ANKARA
VEKİLİ : Av.Elif ŞAHİN
DAVANIN KONUSU : Mehkemenizde açılan Hakimlerle ilgili Hazine adına Tazminat davasının Genel Kurulda tartışılması isteğiniz üzerine gerekçeli kararınız beklenirken aynı usullerle Hazine adına açılması istenen Polisler ve Bilirkişi davasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kabul edilmemesi üzerine Gerekçeli kararınız sonrası mevcut dosyanız ile birlikte Yargıtay Genel Kurulunda Tartışılmak üzere Mahkemenize sunulmuştur.
TEBLİĞ TARİHİ : 23.08.2022
DAVA DOSYA NO : 2021/13 E.
AÇIKLAMAMIZ : Oğlum Halil Demir'in 6.8.2004 tarihinde Ankara İli Bala İlçesi Bala Lisesi önünde ki çeşmenin yanında kaldırımda ağır bir kaza sonrası yaşanan hukuksuzluklar nedeniyle 18 yıldır mağdur olduk. İlk anda kazanın kaldırımda meydana geldiği ve oğlumuzun hiçbir kusuru bulunmadığı bildirilmiştir. Biz ağır olan hastamızla ilgilenirken kaza yerinde bakkal işleten emekli Polis Memuru Tanık mekin Öktem’in ifadesiyle kazayı baba Ahmet Çalış’ın değil 15 yaşındaki oğlu Murat Çalış’ın yaptığı ortaya çıkmıştır. Üç gün sonra halen Sayın Cumhurbaşkanının Marmaris Davası savcısı olan Savcı Mustafa Saylam, kaza yapan çocuğun öz annesinin dayısı olması nedeniyle ilçede Kuyumculuk yapan bir şahıs tarafından etki altına alınarak ve bizim de davacı edilmeyeceğimiz ileri sürülerek kaldırımdaki kaza yol ortasına alınmıştır. Bizim durumu öğrenipte yasal işlem başlatmamız üzerine karşımızda kaza yapan değil Adalet Bakanlığı görevlileri ve Sayın Bakan Bekir Bozdağ'ın bir konuşmasında ifade ettiği gibi adalet yerine bahane üreten hakim ve savcılar kalmıştır.
Bu
davada olduğu gibi aynı usul ve esaslar takip edilerek polisler hakkında Adalet Bakanlığı: Danıştay
10.Dairesi, 2019/11761E., 2022/723 K. Sayılı kararıyla, Cumhurbaşkanlığı: Danıştay 10.Dairesi,
2022/1857 E.,2022/1720 K. Sayılı kararıyla ve her iki dava da aynı tazminat
üzerine olduğundan birleştirilmiş ve 13.08.2022 tarihinde Yargıtay İlgili dava
dairesinde dava açılmak üzere Osmaniye Asliye Hukuk Mahkemesine teslim
edilmiştir. Osmaniye Asliye Hukuk Mahkemesi sizin davasında olduğu gibi dosyamı
yargıtay 1. Hukuk Dairesine göndermesi gerekirken Yargıtayda dava açılamadığı
iddiasıyla dosyamı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına göndermişir. Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı dilekçemin yetersiz olduğundan bahisle tarafıma iade
edilmiştir. Biz eksikliğin dilekçe başlığından kaynaklandığını düşünerek
dilekçe başlığını Yargıtay ilgili Nöbetçı Hukuk Dairesi Başkanlığına şeklinde
düzeltilerek yeniden göndermemiz üzerine dava dilekçemiz tekrar tarafıma iade
edilerek dava açma isteğimiz kabul edilmemiştir.
Yargıtay
4. Hukuk Dairenizde açtığımız 2021/13 dava da açıkça belirttiğimiz gibi Adalet
Bakanlığının belirttiği gibi Anayasanın 138. maddesi gereğince hiçkimsenin
hakim ve savcılara temir ve talimat veremeyeceği iddia edilse de bizim
davamızda emir ve talimatlar havada uçuşmuştur. Bizde dava dilekçesine
sunduğumuz seceremiz gibi nüfusumu kullanınca karşımızda kaza yapanlar değil
“Hakimlik ve Savcılık teminetı"na sığınan görevini vicdanına göre değil de
cüzdanına göre yapan savcı ve hakimler kalmıştır.
Bizim Bilirkişye hakaret
ettiğimize dair açılan Adalet Bakanlığı: Danıştay 10.Dairesi, 2019/11761E.,
2022/723 K. Sayılı sayılı karar da bilirkişi davacı edilememesine ve
mahkemesine getirilememesine ve fetö çeteliğinden götevinden atılamamasına ve
kendisine halen Sayın Cumhurbaşkanının Marmaris davası olan Başsavcı tarafından
normal raporunun değiştirilmesini istemesiyle polisten daha kötü rapor
düzenlediğini amirine itiraf etmiş olmasına rağmen açılan davada bana ceza
verilerek geri bırakılmıştır. Bana bu cezayı veren hakim halen Yargıtay Tetkik
Hakimi olarak görev yapmaktadır. Hakkında açılan davalar hukuksuzca
kapatılmaktadır.Bu davada olduğu gibi bahanelerle dava açılması
engellenmektedir.
Aynı şekilde Cumhurbaşkanlığı:
Danıştay 10.Dairesi, 2022/1857 E.,2022/1720 K. Sayılı kararla halen Sayın Cumhurbaşkanının
Marmaris davası savcısı olan o zamanki
Bala Cumhuriyet Başsavcısı ve savcısı tarafından bir kuyumcunun talimatıyla
evrakların kaldırımda değil yol ortasında olacak şekilde değiştirilmesi
istenmiş ve talimatları yerine getirilerek ve iki yalancı tanık ayarlayar
kaldırımdaki kaza yol ortasına alınmış, hiçbir kusuru olmayan oğlum emir ve
talimatla 6/8 kusurlu hale getirilmiştir. Bizim bu yalancıların yalanını ortaya
çıkarıp yeniden dinlenmelerini taalep ederek karar aldırmamıza rağmen halen
Yargıtay Savcısı olan ve o tarihte bala savcısı olan ve duruşma evrakları devam
2021/13 nolu dosyanızda bulunan bir savcı ev sahibi adına duruşmamıza girerek
yalancı taıkların yeniden dinlenmesini engellemiştir. Benimde hakimle bu savcı
hakkında 2007 yılında şikayette bulunmam üzerine hakim Ankara Bala'dan Ankara
Kazan'a, savcıda Ankara bala’dan Ankara Kızılcahamam'a gçnderilerek bir yıl
sonra hakimin kadrosu kazan'a, savcının kadrosu 2 yıl sonra kızılcahamam’a
gönderilmiştir. O tarihte Bala’da görev yapan hakim de halen Adalet Bakanlığı
Ceza İşleri Başkanı olmuştur. Yapılan tüm şikayetler ya vicdanı yerine
cüzdanıyla karar veren bu savcılara veya Daire Başkanı olan Hakime
yönlendirildiğinden hiçbir netice alınamamaktadır. Bizde adli olarak ne
yapmamız gerekirse hiçkimseden korkmadan ve çekinmeden yapmaya çalışmamaıza
rağmen önümüze konulan bahane ve hukuksuzluk nedeniyle bir netice almaya
çalışıyoruz. Biz haklı iken haksız
olmamak için güç kullanmıyor ve Adil Yargılama
ve ADALET TALEP EDİYORUZ.
Bu nedenle hukuksuzca reddedilen dava dosyamızı 2021/13 nolu dava dosyamızla birlikte Yargıtay Hukuk genel Kurulunda incelenmek üzere ilişikte sunuyoruz
NETİCE VE TALEP : Yukarıda açıkça izah edildiği gibi 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 46. maddesine istinaden açılmak istenen Hukuk Dava Dosyamınız halen devam etmekte olan 2021/13 Esas sayılı dava dosyamızla birlikte ve 2021/13 sayılı dosyamızın da hukuksuzluk delili olarak kabul edilerek beraber incelenmesini ve açılmayan dosyamızdaki taleplerimizin halen devam davamızla birlite yargıtay Genel Kurulunuzda değerlendirilmesi hususnda gereğini arz ve talep ederim. 24.08.2022 Mustafa DEMİR Davacı
E K L E R : 1 Yargıtay C.Başsavcılığında kabul edilmeyen Dava Dosyası
1 Duruşma tutanağı yazısı
7 Ağustos 2022 Pazar
HALDEM DERNEĞL
HALDEM DERNEĞİ
Bu gün bu derneğe adını veren oğlum Halil Demir'in geçirmiş olduğu trafik kazasının 18. Yılı. Kaza tazminat davamız halen devam ediyor. Mahkemenin 7.7.2020 tarihinden beri Almanya'ya araç sahibine tebligat yapmasını bekliyoruz. Eğer Tebliğat yapmayı başarırsa İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesine gidilip yeniden kaza raporu alınacak. Bu alınacak rapora göre dava yeniden başlayacak. Ne diyelim bizi ve Adaleti böyle rezil eden rezil yetkilileri Allah bize yaşattıkları acıdan ve üzüntüden daha fazlasını yaşamadan canlarını almasın....
Arkadaşının yorumu.
Can kardeşim Halil bu kaza olmadan önce yanımdaydı. Bir iki saat oturduk eczanede ve sonra eczaneden çıkarken dönüp bana sarılmıştı. Anlam verememiştim. Çünkü akşam tekrar uğrayıp sipariş ettiği ilacı alacaktı. Ama kısmet olmadı. Yanımdan ayrıldıktan 1-2 saat sonra kaza haberi geldi. 15 yaşına ehliyetsiz, acemi ve kalın bir gözlük kullanan, o günlerde yeni arabaları ile sokak sokak gezen Murat isimli tanıdığımız bir çocuk kaldırımda yürüyen Halil kardeşime arkadan çarpıyor ve Halil bugün gördüğünüz durumda hayatına devam etmek durumunda kalıyor. Kaza sonrasında ifade değiştirenleri mi ararsın, tutanak değiştirenleri mi ararsın, kazayı yapanların hastane masraflarını karşılayacağını söyleyip karşılamamalarını mı ararsın. Yani yapılabilecek her pislik yapıldı. Savcısından, polisine, orada kazaya şahit olanlardan kazayı yapanlara kadar bir çok insan bu haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe alet olmuş durumda. Mustafa amca o tarihten bugüne mücadele ediyor. Hayatları alt üst oldu. Maddi manevi mahvoldular. Ama suçlular ne ceza aldı ne bedel ödediler. Halil belki de bugün çok iyi bir üniversiteden mezun olmuş, iyi bir kariyer sahibi, mutlu bir aile babası olarak hayatına devam edecekti. Çok zeki ve başarılı bir öğrenciydi. Güzel kardeşim benim... Dilerim tez zamanda suçlular hakettiklerini bulurlar! Dilerim adalet yerini bulur! 🤲🏻🤲🏻🤲🏻
13 Haziran 2022 Pazartesi
YARGITAYDA DAVA İÇİN YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
YARGITAY İLGİLİ DAİRESİ’NE
Sunulmak Üzere
OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
HAKİMLİĞİNE
Adli
Yardım taleplidir.
DAVACI : Mustafa DEMİR
DAVALI: 1- ADALET
BAKANLIĞI ANKARA
2-
CUMHURBAŞKANLIĞI ANKARA
VEKİLİ: Av.Ömer Örgen
UETS:35756-96579-49812
3-
MALİYE HAZİNESİ ANKARA
KARAR VEREN
MAHKEME :1-Adalet
Bakanlığı: Danıştay 10.Dairesi, 2019/11761E., 2022/723 K.
TEBLİĞ TARİHİ: 20.05.2022
2-Cumhurbaşkanlığı: Danıştay 10.Dairesi, 2022/1857 E.,2022/1720 K.
TEBLİĞ TARİHİ: 26.05.2022
KONUSU : 1- Oğlumun kaza davası ile ilgili devam eden mal kaçırma davasında,
Bala Asliye Ceza Mahkemesinde Bilirkişiye hakaret ettiğime dair 17.01.2016
tarih ve E.2016/57, K.2018/14 sayılı kararın iptali ve tazminat ödenmesi için
ilgili Adalet Bakanlığına karşı Ankara 23. İdare Mahkemesinde açılan 26.02.2019
tarih ve 2019/288 Esas, 2019/273 Karar sayılı kararın reddi ve bu Red kararının
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesinin 19.06.2019 tarih ve
E.2019/865 , K. 2019/981 sayılı kararıyla onanması üzerine bu kararında
Danıştay 10. Dairesinin E.2019/11761, K. 2022/723 sayılı kararıyla onanması(Ek:1)
ve bu kararın bana 20.05.2022 tarihinde tebliğ edilmesi, bu onamanın 6100
sayılı HMUK kanununu 46. Maddesine açıkça aykırı olması nedeniyle bu davanın
Yargıtay’da yeniden açılmasına karar verilmiştir.
2-Oğlumun kazası nedeniyle Bala Emniyet Müdürlüğünde
yaşanan rüşvet karşılığı gerçek
evraklarla raporun kaybedilerek yerine sahte evraklarla ve yalancı tanıklarla
kaldırımdaki kazanın yol ortasına alınması ile ilgili Ankara Valiliğine açılan
Tazminat davasının reddi üzerine Cumhurbaşkanlığına karşı açılması üzerine
Ankara 7. İdare Mahkemesi 28.09.2019 tarih ve E.2019/1280, K 2019/1756 sayılı
kararıyla “görevsizlik kararı” vererek “adli mahkemelerde dava açılmasını”
isteyen baştan savma kararı üzerine bu karara yapılan itirazda Ankara Bölge
İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesinin 07.11.2019 tarih ve E.2019/1759,
K.2019/2078 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Bu Karara karşı yapılan itirazda
Danıştay 10. Dairesinin E.2022/1857, K.2022/1720 sayılı kararıyla temyiz
isteminin reddedilmiştir.(Ek:2) Bu Karar bana 26.05.2022 tarihinde tebliğ
edilmiştir. Bu karar 6100 sayılı HMUK Kanunun 46. Maddesine hakkı teslim
etmemek konusunda açıkça aykırı olduğundan bu davanın da hukuk davası olarak
Yargıtay’da yeniden açılmasına karar verilmiştir.
Bu davalarda istenilen maddi ve
manevi tazminat yönüyle aynı olduğundan Yargıtay’da her iki davanın
birleştirilerek açılmasına ver her iki davada da maddi ve manevi olarak: Ankara
2. Aile Mahkemesinin 2012/133 E., 2014/130 TAL. Numaralı ve 5.6.2014 tarihli
kararıyla gasp edildiği belirlenen 6/8 oranındaki 1.672.253,34.- TL. Tazminat
hakkımızın; 500.000.-Tl. 2004 de sattığım arsa tapulu evin bedelinin; 100.000.-TL. Mahkemelere
ödediğim masrafların ve Bankalara ödediğim faizlerin bedeli; 216.000.-TL. 18
yıllık Kira bedeli ve borçlarımı ödemek için erken emekli olduğumdan 46
yaşımdan 65 yaşıma kadar olan aylık zararımın yaklaşık 1.200 Liradan
270.000.-TL olmak üzere Toplam: 2.758.253,34.-TL Maddi Tazminat ile 18 yıldır bir türlü
sonuçlanmaması, Adil Yargılama ve Etkili Soruşturma yapılmadığından yaşadığımız
mağduriyetlerin ve bozulan sağlığımızın ve öğretmen olarak atanması gerekirken
kardeşine bakmak için yanımızda bulunan kardeşinin mağduriyet bedeli olarak da
: 1.000.000.- Tl de manevi tazminat olmak üzere Toplam: 3.758.253,34 TL. Tazminat
talebinde bulunulmasına, 18 yıldır devam eden oğlumun tedavi süreci ve dava
süreci nedeniyle maddi ve manevi olarak çok mağdur edildiğimizden bu
mağduriyetimizin giderilmesi ve davamızın Adli Yardım desteği ile görülmesini
talep etmekteyiz.
DAVANIN ÖZETİ: Ankara-Bala İlçesi Bala Lisesinde okuyan oğlum Halil Demir,
06.08.2004 günü akşamı saat 20.30 sıralarında okulunun önündeki kaldırımda
çeşmeye doğru yürürken 15 yaşında bir çocuğun kullandığı bir aracın kaldırımda,
arkadan ani ve hızla çarpmasıyla ağır yaralanmıştır. Kendisine çarpan çocuk
hızla olay yerinde kaçarak komşusunun bahçesine saklanmıştır. Araçta bulunan
kız kardeşi olay yerine karşı bakkalda
telefonla babasını çağırarak babasının suçu üstlenmesini sağlamıştır.
Olay yerindeki çeşmede su
dolduran iki kişiden biri olan tanık Can Gürbüz olayın kaldırımda
gerçekleştiğini halkın içinde anlatmış, halk kazanın nasıl olduğunu bu çocuktan
öğrenmiş ve bize anlatmıştır. Diğer çocuk ailesi tarafından soruşturma ve dava
sürecinde taraf edilmemişse de birkaç yıl sonra bir trafik kazasında ölmüştür.
Olay yerine intikal eden polisler ve Trafik polisi okul girişinde yatan oğlumla
ilgilenmek yerine aracın kaldırımdaki izini çizmeye başlayınca trafik polisi
Mustafa Gödek ile Ali isim isimli polis halkın içinde tartışmıştır. Olaydan
yarım saat sonra olay yerine çarşıda bir şoförün söylemesiyle Dr. Salih Yılmaz
ve Eczacı Cihat Barbaros Ayata intikal etmiş, Dr. Salih Bey hemen hastaya müdahale
ederken o zamana kadar boylu ve yapılı olması nedeniyle adam zannedilen ve
durumu nedeniyle tanınamayacak durumda olan oğlum Halil’i kapı komşum olması
nedeniyle Eczacı Cihat Barbaros Ayata tanımış ve Dr.Salih Yılmaz Bey oğlumu
hemen olay yerindeki trafik polisi aracıyla hemen Bala Sağlık Ocağına kaldırmış
ve acil müdahalede bulunmuştur.
Komşum
olan Eczacı Cihat Barbaros Ayata Sağlık Ocağına geçerken evimden beni de aldı.
Sağlık Ocağında oğlumu teşhis ettim. Durumu çok ağır olduğundan sağlık ocağında
görevli Dr. Nurşen Yaşa eşliğinde oğlumu ambulansla Ankara Gazi Üniversitesi
Tıp Fakültesi Hastanesine zor yetiştirdik. Biz Ankara’ya hareket etmeden bize
kazayı baba Ahmet Çalış’ın yaptığı ve kazanın kaldırımda gerçekleştiği, oğlumun
hiçbir kusurunun bulunmadığı, karşı tarafın 8/8 kusurlu olduğu hem kaza
yapanlar tarafından hemde Bala Emniyeti ve Karakolunca bildirildiğinden ve
oğlumun durumu çok ağır olduğundan ilk etapta biz kaza evraklarıyla
ilgilenmedik. Oğlumun durumu çok ağır olduğundan bir gece Gazi Tıp Fakültesi
Hastanesinde kaldı. Orada Prof.Dr. olan bir akrabamın uyarısıyla Cumartesi günü
oğlumu Ankara Özel Güven Hastanesine kaldırdık ve oğlumuzla ilgilenmeye devam
ettik.
Biz Bala’dan ayrıldıktan sonra
olay yerinde kazayı anlatan tanık Can Gürbüz karakola getirilerek alınan
ifadesiyle kazanın kaldırımda gerçekleştiği ve oğlumun bir kusurunun
bulunmadığına dair ifade veriyor. Suçu üstlenen Ahmet Çalış nezarete alınmış ve
avukatı olmadan ifade vermeyeceğine dair tutanak tutulmuştur.(Ek:3) Can
Gürbüz’ün ifadesi üzerine Trafik Polisi Mustafa Gödek tarafından bir rapor
hazırlanarak Cumartesi günü Bala karakoluna teslim edilmiş, Bala Emniyet Amiri
yıllık izinde olduğundan yerine Bala Karakolu Başkomseri Ali Mülayim Vekalet
etmekte olduğundan, Emniyet Amir Vekili sıfatıyla bu raporu alıp Bala Emniyet
Müdürlüğünde kayda geçirilmiş ve işleme konmuş. Hatta Emniyet Amir Vekili
Cumartesi günü akşamı yanına iki polis memuru alarak evime gelmiş, eşimden ve
çocuklarımdan kaza geçiren oğlumun kimlik bilgilerini alarak ve hemşerimiz
olduğunu, oğlumun kusurunun bulunmadığını söyleyerek gitmiştir.
Buraya kadar her şey normal
şekildedir. Rezaletler bundan sonra başlamıştır. İlk önce kaza yerinin
karşısında bakkalı olan ve yaralı oğluma ilk müdahale eden, polis ve ambulans
çağıran Emekli Polis Memuru Tanık Mekin Öktem ifadesinde (4)kazayı baba Ahmet
Çalış’ın yapmadığını, Ahmet Çalış’ın kızı tarafından kendi dükkanında kendi
telefonuyla olay yerine çağrılarak suçu üstlendiğini, olay zamanı dükkanının
önünde oturduğunu, kazazedenin kendi dükkanı önünde yol geçmediğini, geçse
mutlaka göreceğini, kaza sesiyle kazazedeye ilk müdahale eden olduğunu,
kepçecinin daha aracında inmeden kazazedenin başında olduğunu, ambulansa ve
polise kazayı haber verdiğini ifade etmiştir. Bunun üzerine Ahmet Çalış suçu
üstüne alamamıştır. Fakat kazadan üç gün sonra savcı olay yerine geldikten
sonra ilçede kuyumculuk yapan Ahmet Çalış’ın da o zamanki eşinin dayısı olan
bir partinin eski ilçe başkanı ve belediye meclis üyesi olan Kuyumcu Abdulkadir
Kılıç, yanına Bala belediye Başkanı ve esnaftan ve akrabalarından bazı kişileri
alarak, beni de davacı ettirmeyeceğini iddia ederek savcılığı nüfusuyla tesiri
altına almıştır. Savcının oğlumla ilgilenen benim düzenlenen ilk evraklardan
haberdar olmadığımı öğrenince, kuyumcunun da nüfusuna güvenerek kazadan üç gün
sonra evrakların değiştirilmesini istemiştir. Kazadan üç gün sonra Pazar gecesi
karakolda evrakı değiştirirlerken benim oğlumla ilgilendiğimi bilen komşum
eczacı Cihat Barbaros Ayata gece saat 23:30 sıralarında karakola gelip kaza
evrak ve raporunu isteyince Emniyet Amir Vekili Ali Mülayimle tartışmış, fakat
hala değiştirilmemiş olan Ahmet Çalış adına olan rapor ve evrakları da oğlu
Murat Çalış adına değiştirilecek diye alamamıştır. Eczacı Cihat Barbaros
Ayata gittikten sonra evrak ve raporları
istedikleri değiştirmişler, tanık Can Gürbüz’ün ifadesini de yok ederek
tanıklıktan çıkarmışlar, Tanık Can Gürbüz’ün bu iadesi yok edildiği gibi daha sonra Ankara
3. Çocuk Mahkemesinin talebiyle alınan ifadesi de (Ek:5) yok edilmiştir. Daha
önce ifade vermeyeceğine dair tutanak tutularak gözaltına alınan Ahmet Çalış’a
aynı tarih ve saatte ifade vermiş gibi ifade evrakı düzenlemişlerdir.(Ek:6) Halbuki onu tutanakla nezarete alan polis onun
o zaman ifade vermediğini doğrulamaktadır. Kepçeci Mustafa Yaşar’a da oğlumun
yol geçerken yolun ortasında ve kepçenin önünde kaza geçirdiğine dair ifade(Ek:7)
verdirip suçsuz olan oğlumu 4/10 suçlu
gösteren sahte bir trafik raporu hazırlatmışlar. (Ek:8) Hatta Trafik Polisi
Mustafa Gödek soldan çarpan ve solu kırık olan aracın sağdan çarptığına ve
sağının kırık olduğuna ve dair rapor getirince(Ek:8) karakolda tartışma
yaşanmış, oda o raporunu da değiştirerek halen geçerli olan dosyadaki tarihsiz
raporunu vermiştir. Pazartesi günü de Pazar günü evrakın değiştirilmesini
isteyen savcıya evrakı Pazar günü teslim ettiği evrakmış gibi aynı Pazar tarihini
attırarak teslim etmişlerdir.(Ek:9) Böylece kendilerince rüşvetle işi kılıfına
uydurup, kaldırımdaki kazayı yol ortasına aldırmışlar, 8/8 haklı olan oğlumu
4/10 haklı hale getirmişlerdir. Halbuki biz kazazedeyi Ankara’ya götürürken
beraber hastayı götüren Dr. Nurşen Yaşa imzalı hastanın kimlik bilgilerine
ulaşılamadığına ((Ek:10) dair tutanak tutulurken, aynı polislerce aynı tarihte
tutulan kaza evraklarında oğlumun kimlik bilgilerinin olması (Ek:11,12) bu
evrakların Cumartesi günü evimde Amir Vekili Ali Mülayim’in aldığı kimlik
bilgileriyle düzenlendiği gayet açık ve nettir.
Bizim bu durumlardan haberimiz
olmadığından ve durumu çok ağır olan, kazadan 15 gün sonra Özel Güven
Hastanesince fişinin çekilmesi talep edilen oğlumuzla ilgilenmeye çalışıyorduk.
Kazadan 1,5 ay sonra hastaneye gelen kaza yapan çocuğun dedesinin aptalca “siz
hastayı niye Numune Hastanesine yatırmadınız, bu hastanenin parasını nasıl
ödeyeceksiniz” şeklinde konuşunca biz kendilerine güvenerek hastamızı bu
hastaneye yatırmadığımızı söyleyerek gönderdik. Bala’ya döndüğümüzde resmi
evrakları aldığımızda kazanın kaldırımda değil yol ortasında gerçekleştiğini,
oğlumun da 8/8 haklı değil, 6/10 kusurlu gösterildiğini öğrenince derhal resmi
işlem başlattık. Bala Emniyet Amir Vekili Ali Mülayim benim davadan vazgeçmediğimi
görünce hemen emeklilik dilekçesi vererek emekliye ayrıldı. İlk başta
Kuyumcuyla baş edemeyeceğimi iddia eden polis memurları benim hiç kimseyi
dinlemediğimi ve her türlü yasal işlemi başlattığımı görünce susmak zorunda
kaldılar. Savcılık Bala’da görev yapan Jandarma Uzman Çavuş Abdullatif
Öztürk’ün bilirkişi olarak görevlendirdi. Savcı bir kaşif düzenleyerek benim
katılmamamı istediyse de, savcıyı dinlemeyerek bu keşfe katıldım. Keşifte
yaşanan rezalet üzerine savcıya: “bu keşfi kendisinin mi, yoksa kaza yapan
Ahmet Çalış’ın mı yaptığını” sormak zorunda kaldım. Bu keşif tutanağında
(Ek:13) karakol ifadesinde oğlumun yol
geçtiğini iddia eden tanık kepçeci Mustafa Yaşar, keşif ifadesinde oğlumu
önünde geçtiğini görmediğini, fakat yol ortasında kenara kaldırdığını iddia
etti. Diğer tanıklar kendisinin bu
yalanına katılmadı. Tanık Emekli Polis memuru ve Bakkal Mekin Öktem ifadesinde
: kaza zamanı dükkanının önünde oturduğunu, kazazedenin dükkanının önünde yol
geçerde mutlaka görmesi gerektiğini, kazayı görmediğini, fakat kazanın sesiyle
kepçecinin aracını durdurup aracından inmeden yaralının başında olduğunu, kepçecinin
de yaralıyı yol ortasında kaldırdığını görmediğini söyleyince karakol ve
savcılık ifadesini doğrulayarak kepçecinin yalanı boşa çıkmış oldu. Diğer tanık
Gülümser Yıldırım’da dışarda evine gelirken oğlumu az gerideki araç sollama
yasağı dibinde yol geçmeyi beklerken gördüğünü, evine girip kaza sesini duyunca
hemen dışarı çıktığını, yaralının başında tanık Mekin Öktem’i gördüğünü,
kepçeci Mustafa Yaşar’ı görmediğini söyleyerek(Ek:14) savcılık ifadesini doğruladı.
Diğer Tanık kızı Büşra Yıldırım ise çeşmenin karşısında su içmek için
beklediğini, annesiyle evine girmediğini, çeşmede iki kişinin su doldurduğunu,
oğlumun annesinin dediği sollama yasağı yanında karşıya kaldırıma geçtiğini,
bir aracın sollama yasağı olan yerde hızla kepçeyi sollayan oğluma çarptığını,
o anda önünde kepçe geçtiği için nasıl çarptığını görmediğini, fakat oğlunun
kaldırımda olduğunu, çarpmanın etkisiyle 15-20 metre fırlayarak çeşmenin
batısından doğusuna okul girişine düştüğünü, kendisinin korkup su içmekten
vazgeçip evine gittiğini ifade etmiştir. Çeşmede bulunan tanıklardan Can Gürbüz
daha önce halkın içinde anlattığı olayı yalanlayarak kazayı oğlumun yol
geçerken yaptığını ifade etmiştir.(Ek:15) Fakat daha sonra Ankara 3. Çocuk
Mahkemesinin talebiyle ve Bala Asliye Ceza Hakimi ve halen Adalet bakanlığı
Ceza İşleri Daire Başkanı olan Hakim Fuat Pempeçiçek tarafından alınan ve
kazanın kaldırımda olduğunu, kendisini çeşmeye atarak kurtardığını anlatan
ifadesi ki bu ifadeyi bizzat bende okudum. Dosyadan çıkartılarak önceki ifadesi
gibi yok edilmiştir.
Keşifte görev verilen Bilirkişi
Jandarma Uzman Çavuş Abdullatif Öztürk hazırlamış olduğu raporunda (Ek:16)diğer
tanıklarca yalan söylediği ortaya konan kepçeci Mustafa Yaşar’ın ifadesini esas
alan bir rapor düzenlemiştir. Bana da “Polisi nasıl şikayet eder, daha kötü
rapor vereyim de görsün” şeklinde bir laf ederek oğlumu 2/8 haklı gösteren bir
rapor düzenlemiştir. Bir nevi kin ve
nefretini kusarak açıkça görevini kötüye kullanmıştır. İfadesini esas aldığı
kepçeci de diğer tanıklarla yalanı ortaya çıkarılınca Ahmet Çalış ve Kızı
hakkında Bala Asliye ceza mahkemesinde devam eden 2004/95 sayılı Adaleti
yanıltma davasında yalanlarından vaz geçerek savcılıkta vermiş olduğu ifadesine
dönerek (Ek;16)kazada bir şey görmediği muğlak ifadesine dönmüştür. Fakat
kazanın Bala Asliye Ceza Mahkemesinde devam eden ceza davasında halen Yargıtay
Savcısı olan ve o tarihte kuyumcu Abdulkadir Kılıç’ın evinde kiracı olarak
oturan Savcı Murat Gökhan Tahtakılıç, ev sahibinin emir ve talimatıyla
davamızın savcısı halen Sayın Cumhurbaşkanının Marmaris Davası savcısı olan
Mustafa Saylam yerinedavamıza girerek tarafından bu yalancı tanıkların yeniden
dinlenmesini engellemişir. Benim şikayetimle bu savcı Kızılcahamam’a, Hakimde
Kazan’a sürülmüştür.
Bende nüfusumu kullanınca(Ek:17), Tanık
Kepçeci Mustafa Yaşar’ın kaza zamanı kepçesiyle özel çalışırken kazadan sonra
bu yalan ifadeli karşılığında Belediye Başkanı ve belediye Meclisi Üyesi
Abdulkadir Kılıç’ın girişimiyle Bala Belediyesine kepçesiyle işe alındığını ve
halen Bala Belediyesinde çalıştığını öğrendim. Bunu işe alan Bala belediye
Başkanı bir trafik kazası sonrası hayatını kaybetti. Kuyumcu da benim asla
vazgeçmeyeceğimi anlayınca kuyumcu dükkanını oğluna devretti. Mallarını
üzerinde kaçırdı.
Bilirkişi yanında beraber çalıştığı uzman çavuş Mustafa
Şahin’in babasıyla tesadüfen karşılaşınca ona dedelerimi söylemem üzerine benim
nüfusumu öğrenip hemen Kuyumcu dükkanına gelerek kuyumcuyla görüştü. Kendisini
takip ettiğini anladıktan sonra konuşmaya başladı. Raporunu ilk anda düzgün
verdiğini, fakat savcılar Mustafa Saylam ve İrfan Saz’ın raporunu
değiştirmesini istediklerini, savcıların isteğiyle raporunu değiştirdiğini,
benim kendisine rüşvet vermediğimi, rüşvetini kuyumcudan aldığını bizzat
kazadan sonra gelerek göreve başlayan Jandarma Alay Komutanı Mesut Çakantaş’ a
anlatması ve alay komutanı Mesut Çakantaş’ın bizzat bana anlatmasıyla öğrendim.
Mesut Bey bana bu Jandarma Uzman Çavuş’un Ankara’da Jandarma İstihbaratı
tarafından birkaç defa arandığını, arandıktan sonra beraber çalıştığı Mustafa Şahin adındaki uzman
çavuşla gizli birşeyler konuştuğuna birkaç defa tanık olunca kendilerini
çağırarak konuşturduğunu ve olayı itiraf ettiğini anlattı. Meğerse kendisi
göreve gelmeden iki ay önce meydana gelen trafik kazasında bilirkişi olarak
görev aldıklarını, rüşvet karşılığı polisten daha kötü rapor hazırladıklarını,
benimde jandarma istihbaratla kendilerini sıkıştırınca gerçeği söylemek zorunda
kaldıklarını anlatmışlar. Biz köklü ve büyük bir aile olduğumuzdan bu bilirkişiyi
bir akrabam vasıtasıyla sıkıştırmıştım.
Karşı taraf satın aldıkları
Bilirkişi, Savcı ve Hakim sayesinde haklı olan oğlumu haksız etmeyi
başarmışlardı. Dava sürecinde de davamız hazırlanan sahte evrak ve raporlarla
devam etti. Bizim taleplerimiz sözle
geçiştirilerek ısrarla kayıtlara alınmadı. Tazminat davamız haksız ve hukuksuz
şekilde reddedilince(Ek:18) karşı taraf ellerindeki malları kaçırarak yok etti.
Bu karar Yargıtayca bozuldu.(Ek:19) Ceza
davamız 2/8 oğlumun haklı bulunmasıyla sonuçlandı.(Ek:20)Tazminat davamız Bala
Asliye Hukuk Mahkemesinde Aile mahkemesi sıfatıyla yeniden açılarak Ankara 2. Aile Mahkemesinin Bilirkişi
sıfatıyla vermiş olduğu 5.6.2014 tarih ve 2014/130 TAL. Kararıyla(Ek:21) Bala
Asliye Hukuk Mahkemesinde 16.7.2014 tarihinde 2012/133 E, 2014/298 K. Sayılı
kararıyla 2/8 oğlum haklı olarak 557.417,78.-TL maddi 5000.-Tl Manevi
tazminatla sonuçlandı.(Ek:22) Oğlumun 6/8 hakkı olan 1.672.253,34 TL haksız ve
hukuksuz bir kararla gasp edilmiş oldu. Bizde hakkımızı alabilmek için bu
davayı açtık.
Karşı tarafın devam eden mal
kaçırma davasına gönderdiğim bir dilekçe(Ek.23) üzerine Bala Asliye Hukuk
Mahkemesi Hakiminin hakkımda suç duyurunda bulunmasıyla, bana bilirkişiye
hakaret ettiğime dair Bilirkişi şikayetçi ve davacı edilememesine(Ek:24) rağmen
Fezleke (Ek:25) ve iddianame düzenlenerek(Ek:26) dava açıldı. Bilirkişi davacı
edilemedi ve mahkemeye de getirtilemedi(Ek:27). Elazığ’da çalışırken Fetö’den
görevinden atılarak memleketine dönmesine rağmen hakim bana 10 ay caza vererek
açıklanmasını geriye bıraktı.(Ek:28) Buna yapılan itiraz da 8Ek:29) Ankara 7.
Ağır Ceza Mahkemesinin 26.03.2018 tarih ve 2018/372 D.İş sayılı kararıyla
reddedildi (Ek:30)
Oğlumun kaza davası ile ilgili
devam eden mal kaçırma davasında, Bala Asliye Ceza Mahkemesinde Bilirkişiye
hakaret ettiğime dair 17.01.2016 tarih ve E.2016/57, K.2018/14 sayılı kararın
İptali ve Tazminat ödenmesi için ilgili Adalet Bakanlığına karşı Ankara 23.
İdare Mahkemesinde 12.02.2019 tarihli dilekçe(Ek:31) ile açılan 26.02.2019
tarih ve 2019/288 Esas, 2019/273 Karar sayılı kararın baştan savulmak amacıyla
Reddi (ek:32)ve bu Red kararının 7.3.2019 tarihli dilekçe (Ek33) ile yapılan
itirazın Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesinin 19.06.2019
tarih ve E.2019/865 K. 2019/981 sayılı
kararıyla(Ek:34) onanması üzerine yapılan Temyiz de Danıştay 10. Dairesinin
E.2019/11761, K. 2022/723 sayılı kararıyla onanmış ve bu karar bana 20.05.2022
tarihinde tebliğ edilmiştir. Bu onamanın 6100 sayılı HMUK kanununu 46.
Maddesinin tümüne, özellikle a maddesindeki: a) Kayırma veya taraf tutma yahut
taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm
veya karar verilmiş olması, maddesine açıkça aykırı olması nedeniyle bu davanın
Yargıtay’da yeniden açılmasına karar verilmiştir. Bilirkişi bana “Polisi nasıl
şikayet eder, daha kötüsünü vereyim de görsün” sözüyle kin ve nefretini kusmuş,
hakim ve savcılarla devam eden davalarımı UYAP üzerinde gören Bala Asliye Ceza
Hakimi de beni yıldırmak için davamın devam eden savcı ve hakimleri kayırmak
amacıyla ve kin ve nefretle bilirkişiyi davacı edememesine, mahkemeye
getirememesine ve fetö’den atıldığını göz ardı ederek bana bu cezayı vermiştir.
Onun için bana verilen cezanın “Kin ve nefretle” verildiği gayet açıktır ve
bozulması gerekir. Bilirkişinin kini ve nefretiyle vermiş olduğu bu raporuyla
uğramış olduğumuz maddi ve manevi zararımızın tazmin edilerek devlet tarafından
bana ödenmesi ve mağduriyetimin bir an önce giderilmesi gerekmektedir Bana
ödenen bu maddi ve manevi tazminatı, bu bilirkişi koruyan hakimden, bu hakimi
koruyan diğer hakimlerden alınarak tekrar devlete iade edilmesi gerekir. 6100
sayılı kanunun 46. Maddesindeki diğer maddelerinde ihlal edildiği göz önüne
alınmalıdır.
Dava süreci devam ederken benim
nüfusumda ortaya çıkınca karşımızda kaza
yapalar değil Bala Savcı ve Hakimleri kalmıştır. Onlarla ve onları koruyan
kararlar veren İdare Mahkemesi, İdari Dava Dairesi ve Danıştay Hakimleri ile
ilgili davamız Yargıtay nezdinde halen devam etmektedir. Yargıtay’ın 7.7.2020
tarihli oğlumun sağlık raporuna itirazıyla davanın mahkemesine iadesiyle
(Ek:35)bizde yaşanan hukuksuzlukları 21.09.2020 tarihli beyanla(Ek:36)
mahkemesine tüm belgeleriyle ilettik. Fakat karşı taraftan araç sahibi Melih
Sarı’nın Türk vatandaşlığından çıkarak Alman vatandaşlığına geçmesi üzerine
mahkeme iki yıldır hala bu kişiye tebliğ yapmakla uğraşmaktadır. Eğer tebliğ
yapmayı başarabilirse dosya ve veya oğlum Ankara Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas
Dairesine gönderilerek yeniden rapor alınacak ve davamız bu rapora göre yeniden
görülecektir. Fakat davayı kazansak dahi karşı tarafın satın aldığı kamu
görevlileri sayesinde mallarını kaçırdığından 2/8 le bile verilen kararı
ödeyecek malvarlıkları olmadığından 6/8 gasbedilen hakkımızın hazinece ödenmesi
bir zorunluluk halini almıştır.
Oğlumun kazası nedeniyle Bala
Emniyet Müdürlüğünse yaşanan rüşvet
karşılığı gerçek evraklarla raporun kaybedilerek yerine sahte evraklarla ve
yalancı tanıklarla kaldırımdaki kazanın yol ortasına alınması ile ilgili Bala
Kaymakamlığına 26.10.2004 tarihli dilekçe ile (Ek:37) suç duyurusunda
bulunulmuştur. Bunu üzerine Ankara Emniyet Müdürlüğünde soruşturma açılmıştır.
Bu soruşturmada ifademle (Ek:38) suçluların cezalandırılması talebime rağmen ve
Tanık Cihat Barbaros Ayata’nın 4.3.2005 tarihli ifadesiyle(Ek:39) 8.6.2004
Pazar gecesi evrakların değiştirileceği iddiasıyla halen Bala karakolundaki
Ahmet Çalış adına düzenlenen evrakın ve raporun mevcut olmasına rağmen
kendisine verilmediğini ifade etmiştir. Trafik Polisi Mustafa Gödek 9.3.2005
tarihli ifadesiyle(Ek:40) Ahmet Çalış adına rapor düzenleğini inkar ederek
raporunu 9.3.2004 tarihinde Bala karakoluna verdiğini iddia etmiştir. Bala
Emniyet Amir Vekili Ali Mülayim de 9.3.2005 tarihine aynı şekilde ifade vererek(Ek:41)
9.8.2004 tarihinde Murat Çalış adına raporu alarak savcılığa verdiğini iddia
etmiştir. Benim
evime geldiğini ve C.Barbaros Ayata ile tartıştığını ve Ahmet Çalış adına evrak
olduğunu inkar etmiştir. Oysa Emniyet Amir Vekili olarak düzenlediği
evrak 8.8.2004 tarihlidir ve Savcı’ya da bu tarihte teslim edildiği belgeyle
sabittir. Ankara Emniyet Müdürlüğü yapılan soruşturmada Bala Karakolunda ve
Emniyetinde o tarihte görevli polislerin tamamını ifadeye çağırmasına rağmen
(Ek:42,43) bunların ifadesini işleme koymayarak Ankara Valiliğinde 13.12.2007
tarihinde bir olurla (Ek:44) dosyayı işlemden kaldırmış ve 19.12.2007 tarihli
bir yazıyla(Ek:45) bana bildirilmiştir. Oysa 8.8.2004 gecesi evrakın ve suç
oranının değiştirildiğine tanık olan ve Bala Emniyet Müdürlüğünde görevi
sırasında 8.8.2004 tarihli yazının Başkomiser Ali Mülayim tarafından
değiştirilmesine müsaade edilmeyince Ali Mülayim, Bala Emniyet Müdürlüğü
aracılığıyla değil de 8.8.2004 tarihinde aldığı kayıtla evrakı kendi imzasıyla
savcıya sunmuş ve kabul ettirmiştir. Evrakın ve suç durumunun değiştirildiği
polislerce bilindiğinden Ankara Emniyet Müdürlüğü soruşturmasında bilerek yalan
ifade vermiştir. Emniyet Müdürlüğünde polislerin ifadesine başvurmasına rağmen
işlenen suçu kapatmak amacıyla polislerin ifadesini işleme koymayarak dosyayı
kapatmıştır. Fakat evrakların ve raporun değiştirildiğini bana söyleyen ve
mahkemede tanıklık edeceğini söyleyen polis memuru da Emniyet bahçesinde top
oynarken kalp krizinde vefat etmiştir. Mahkeme süresince de hiçbir polisi tanık
olarak dinletemedik. 2016 darbe girişiminde birçok polis savcı ve hakim ve
davanın bilirkişisi Fetö çeteliğinden görevinden atılmıştır. Kalp Krizi geçiren
polisin ölümünün incelenmesi için verdiğim dilekçe (Ek:45) üzerine yapılan
inceleme sonucu henüz tamamlanmamıştır.
Bunun üzerine Ankara Valiliğine
İdari dava açılmıştır. Bu davanın Red edilmesi üzerine Ankara 7. İdare
Mahkemesi’nde 20.06.2019 tarihli dilekçe(Ek:46) ile Cumhurbaşkanlığına dava
açılmıştır. Bu dava 28.09.2019 tarih ve
E.2019/1280, K 2019/1756 sayılı kararıyla davayı başında savarak “görevsizlik
kararı” vererek “adli mahkemelerde dava açılmasını” istemiştir. (Ek:47) Bu
karara da 23.07.2019 tarihli dilekçeyle(Ek:48) yapılan itirazda Ankara Bölge
İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesinin 07.11.2019 tarih ve E.2019/1759,
K.2019/2078 sayılı kararıyla reddedilmiştir.(Ek:49) Bu Karara karşı 19.12.2019
tarihli dilekçeyle(Ek:50) yapılan Temyiz de
Danıştay 10. Dairesinin E.2022/1857, K.2022/1720 sayılı kararıyla temyiz
istemimiz reddedilmiştir. Bu karar bize 26.05.2022 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Bu Karar 6100 sayılı HMUK Kanunun 46. Maddesine aykırı olup özellikle: e) Hakkın yerine getirilmesinden
kaçınılmış olması. Maddesindeki hakkı teslim etmemek konusunda açıkça aykırı
olduğundan bu davanın da hukuk davası olarak Yargıtay’da yeniden açılmasına
karar verilmiştir.
Bala Karakolunda kazadan üç gün
sonra ilk anda tanık edilerek ifadesiyle Ahmet Çalış adına rapor düzenlenen
gerçek rapor, evraklar ve tanık can
Gürbüz’ün ifadesi, rüşvet karşılığı yok edilerek yerine sahte evrak ve rapor
hazırlanması ve bu sahte evrak ve raporlarla davanın devam etmesi bizi mağdur
etmiştir. Oğlum Halil Adli Tıp Raporuyla bakıma muhtaç kalmış(Ek:51), kendisine
%98 engelli raporu verilmiş(Ek:52)ve Osmaniye Kadirli Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.01.2010 tarih ve 2009/899
Esas,2010/53 sayılı kararıyla(Ek:53) da vesayet altına alınmıştır. Tedavisi
halen devam etmektedir. Bakıma muhtaç ve kendisini ifade edememekte, felç
kalması nedeniyle ayağa kalkıp yürüyememekte, bizim bakımımızla yaşamını idame
ettirmektedir.
Bende oğluma bakmak için özel
hastanelerde uzun pahalı tedavi giderleri için arsa tapulu evimi sattım(Ek:55)
ve Halen aylık 1100.-Tl Kira ödemekteyim.(Ek:56) Arkadaşlarım halen çalışmaya
devam ederken ben oğluma bakabilmek ve mahkemelerimiz hukuksuzca reddedildiğin
hakkımda açılan icraları ve borçlarımı(Ek:57,58,59,60,61,62) ödeyebilmek için emekliye
ayrıldım.(Ek:63) Sağlığımı kaybederek hemodiyaliz hastası oldum.(Ek:64) Bu
nedenle de %93 engelli olarak (Ek:65)hiçbirşey yapamaz hale geldim. Bu nedenle
Öğretmen olarak atanması gereken kardeşini ağabeyine bakması için yanımızda
tutarak onu da mağdur etmekteyiz. Bu nedenle mağduriyetimizin bir an önce giderilmesini talep etmekteyiz.
Bu
nedenlerle; Bana Verilen cezanın Mahkemenizce iptal edilmesini, idari davanın
adli yargıda görülmesini talep edilen
davamızın Mahkemenizde görülmesini, mağduriyetimiz nedeniyle istediğimiz
maddi ve manevi tazminatların ödenmesini talep ediyoruz. Bizim açtığımız bu davadaki tazminat
miktarları ise; Ankara 2. Aile Mahkemesinin 2012/133 E., 2014/130 TAL. Numaralı
ve 5.6.2014 tarihli kararıyla gasp edildiği belirlenen 6/8 oranındaki
1.672.253,34 TL. Tazminat hakkımızın 500.000.Tl 2004 de sattığım arsa tapulu evin bedelinin,100.000.-TLlira Mahkemelere
ödediğim masrafların ve Bankalara ödediğim faizlerin bedeli; 216.000.-TL. 18
yıllık Kira bedeli ve borçlarımı ödemek için erken emekli olduğumdan 46
yaşımdan 65 yaşıma kadar olan aylık zararımın yaklaşık 1.200 Liradan 270.000.-TL
olarak Toplam: 2.758.253,34.-TL Maddi
Tazminat ile davamızın 18 yıldır bir türlü sonuçlanmaması, Adil Yargılama ve
Etkili Soruşturma yapılmadığından yaşadığımız mağduriyetlerin giderilmesi ve öğretmen
olarak atanması gerekirken kardeşine bakmak için yanımızda bulunan kardeşinin
mağduriyeti ve bozulan sağlığımızın bedeli olarak da : 1.000.000.- Tl de manevi
tazminat olmak üzere Toplam: 3.758.253,34 TL. Maddi ve Manevi tazminatın
fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla faiziyle birlikte tarafıma
ödenmesi ve yargılama giderlerinin davalı idareye yüklenmesi bedelillerinde
açılmıştı.
Mahkemeler vatandaşın hakkını korumak, mağdur olası durumunda
mağduriyerini hem maddi ve hemde manevi olarak gidermekle yükümlüdürler.
Anayasa Mahkemesinin 138. maddesine göre mahkemeler kararlarını mevcut
anayasaya, kanunlara ve hukuka uygun olarak vermekle yükümlüdürler. Bizim
davamızdan isteğimiz gayet açık ve nettir. Biz ilk anda oğlu adına davayı
üstlenen Ahmet Çalış adına düzenlenen evrak ve raporları istiyoruz. Benim evime
gelerek kazanın kaldırımda olduğunu söyleyen, rüşveti görünce savcının
talimatıyla o evrakları yok eden Emniyet Amir Vekili ve polislerin korunmasını
istemiyoruz.
Bu nedenle; yukarıda açıkça izah edildiği
gibi davamızın kabul edilerek istemiş olduğumuz maddi ve manevi tazminatın
tarafımıza ödenmesi gerekmektedir. Kaza yapan taraf bize hak ettiğimiz yasal
tazminat hakkımızı ödememek için satın aldığı savcı hakimler aracılığıyla her
türlü hukuksuzluğu yapmıştır. Bununla da yetinmeyerek bize ödemesi gereken
tazminatı ödememek için varlağını gizleyerek, başkasına devrederek ve
üzerlerine almayarak, yurt dışına kaçarak başka ülke vatandaşlığına geçerek
icra tebiğatını engelleyerek davayı kazansak bile bizi mağdur edecekleri gayet
açıktır. Bizde bu davayı açarak devletin bizim hukuksuzca gasp edilem maddi ve
manevi tazminatımızı bize ödeyerek, bizlere 18 yıldır mağdur edenlere rücu
etmesini, Kaza sonrası rüşvet vererek, gerçek evrakları yok ettirerek,
bununlada yetinmeyerek dava sürecinde
yalancı tanıkların yeniden dinlenmesini engelleyerek ve tanık ifadesinin
dosyadan çıkartılarak yok ederek Ankara 2. Aile Mahkemesinin 2012/133 E.,
2014/130 TAL. Numaralı ve 5.6.2014 tarihli kararıyla gasp edildiği belirlenen
6/8 oranındaki 1.672.253,34 TL. Tazminat hakkımızın 500.000.Tl 2004 de sattığım
arsa tapulu evin
bedelinin,100.000.-TLlira Mahkemelere ödediğim masrafların ve Bankalara
ödediğim faizlerin bedeli; 216.000.-TL. 18 yıllık Kira bedeli ve borçlarımı
ödemek için erken emekli olduğumdan 46 yaşımdan 65 yaşıma kadar olan aylık
zararımın yaklaşık 1.200 Liradan 270.000.-TL olarak Toplam:
2.758.253,34.-TL Maddi Tazminat ile 18
yıldır Rüşvet, Emir ve Talimatla bir türlü sonuçlanmaması, Adil Yargılama ve
Etkili Soruşturma yapılmadığından yaşadığımız mağduriyetlerin ve bozulan
sağlığımızın bedeli olarak da : 1.000.000.- Tl de manevi tazminat olmak üzere
Toplam: 3.758.253,34 TL. Maddi ve manevi Tazminatin kaza zamanı
itibariyle yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve davamızın Adli yardımla devam
etmesine hükmedilmesine karar verilmesini arz ve talep ediyoruz.
HUKUKİ
DELİLLER: 6100
sayılı HMUK kanunun46. Maddesi, dosyadaki evraklar, devam eden davalarımız vs.
mahkemenin uygun göreceği diğer deliller.
SONUÇ VE İSTEM :
1- Bala Asliye Ceza Mahkemesinde Bilirkişiye
hakaret ettiğime dair 17.01.2016 tarih ve E.2016/57, K.2018/14 sayılı kararın
iptal edilmesini, Bilirkişinin bu haksız ve kin ve nefret dolu kararıyla bize
verdiği zararın maddi ve manevi tazminat olarak kaza tarihinden itibaren yasal
faiziyle Hazinece tarafımıza ödenmesine karar verilmesini;
2- Ankara
7. İdare Mahkemesi’nin 28.09.2019 tarih ve E.2019/1280, K 2019/1756 sayılı
kararıyla “görevsizlik kararı” vererek “adli mahkemelerde dava açılmasını”
istemesi talebinin yerine getirilmesi için görevini kötü kullanarak rüşvetle
evrakları değiştiren Bala Karakolu ve Emniyet Amirliği polislerinin
mahkemenizce yargılanmalarına izin verilmesini, Onların rüşvetle evrakları
değiştirmesi sonucu uğradığımız maddi ve manevi zararın tazminat olarak kaza
tarihinden itibaren yasal faiziyle hazinece tarafımıza ödenmesine karar
verilmesini;
3-Ankara 2. Aile Mahkemesinin 2012/133 E., 2014/130 TAL.
Numaralı ve 5.6.2014 tarihli kararıyla gasp edildiği belirlenen 6/8 oranındaki
1.672.253,34 TL.(Birmilyon Altıyüzyetmişikibin İkiyüzelliüç Lira Otuzdört
Kuruş) Tazminat hakkımızın 500.000. (Beşyüzbin)Tl 2004 de sattığım arsa tapulu evin bedelinin, 100.000.-(Yüzbin)TL.
Mahkemelere ödediğim masrafların ve Bankalara ödediğim faizlerin bedeli;
216.000.- (İkiyüzonaltıbin)TL. 18 yıllık Kira bedeli ve borçlarımı ödemek için
erken emekli olduğumdan 46 yaşımdan 65 yaşıma kadar olan aylık zararımın
yaklaşık 1.200 Liradan 270.000.-(İkiyüzyetmişbin)TL olarak Toplam:
2.758.253,34.- (İkimilyonyediyüzellisekiz bin)TL Maddi Tazminat ile 18 yıldır Rüşvet, Kin ve
nefretleve baştan savma kararlarla bir türlü sonuçlanmaması, Adil Yargılama ve
Etkili Soruşturma yapılmadığından yaşadığımız mağduriyetlerin ve bozulan
sağlığımızın, öğretmen olarak atanması gerekirken kardeşine bakmak için
yanımızda bulunan kardeşinin mağduriyet bedeli olarak da : 1.000.000.-
(Birmilyon) Tl de manevi tazminat olmak üzere Toplam: 3.758.253,34.- (Üçmilyon
Yediyüzellisekizbin ikiyüzeeliüç Lira Otuzdört Kuruş) TL. Maddi ve Manevi Tazminatın kaza tarihindn itibaren
yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesine;
Görevini kötüye kullanarak, rüşvet ve evrak sahtekarlığı ile
bizleri mağdur eden ve açtığımız davalarda bu kamu görevlilerini koruyan
kararlar vererek mağduriyetimizin giderilmesine engel olan Hakimlere ve yaptıkları
soruşturmalarla gerçeğin üstünü örtmeye çalışan savcılara 6100 sayılı HUMK kanunun 46. Maddesinin 3.
Maddesi gereğince rücu ederek hazinenin bize ödemiş olduğu maddi ve manevi
tazminatın bu kamu görevlilerinden silsilece tahsil edilmesine karar verilmesini;
davamızın adli yardımla yürütülmesine karar verilmesini, şimdiye kadar yapılan mahkeme
masraflarının ve bu mahkeme
masraflarının davalı daireye yüklenmesine karar verilmesini;
Arz ve talep
ederim. 13.06.2022
Mustafa DEMİR
Davacı
E K L E R :
1- Adli
Yardım Dilekçesi.
2- 65
Adet evrak.
24 Nisan 2022 Pazar
BATILI ÜLKELERİN 1915 ERMENİ SOYKIRIMI YALANI(TEKRAR)
ABD Başkanı Bıdenin 2021 yılında kabul ettiği ermeni soykırımı yalanını bu tekrarlaması, paralı ermeni uşağının dahada ileri ileri giderek meclisimize de soykırım yalanının tanınması için önerge vermesi üzerine 25.04.2021 yılında yayınladığın yazımı tekrar yayınlıyor ve "uyanın ve bü ülkenin gerçeklerini görün" diyorum.