20 Mayıs 2014 Salı

5. İDARE SAĞLIK BAKANLIĞINA CEVAP


ANKARA 5. İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

Gönderilmek üzere

NÖBETÇİ OSMANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

                                                                                          Esas No: 2014/480                                                               

 

DAVACI                                :  Mustafa DEMİR
 

DAVALI                                :   Sağlık Bakanlığı  ANKARA

 

DAVANIN KONUSU           :  Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin Bila tarih ve

                                                   11045126/641.04.09.S.2014-480/07 sayılı Davanın Reddi

                                                   konulu Savunmasına Cevap.

TEBLİĞ TARİHİ                 :  15.05.2014

 

DAVA DOSYA NO               :  2014/480 E.

 

CEVABIMIZ                      :  Oğlum Halil DEMİR, 06.08.2004 tarihinde Bala Lisesi önünde kaldırımda yürürken 15 yaşında bir çocuk tarafından kazaya maruz kalmıştır. Bize kazanın kaldırımda olduğu, kazayı da babasının yaptığı bildirilmiştir. Biz ağır olan hastamızla ilgilenirken kazadan üç gün sonra Bala Karakolunda ve Savcı bilgisinde RÜŞVETLE  evraklar değiştirilmiştir. Biz bu durumu yaklaşık iki ay sonra öğrenince hukuki işlem başlatmamıza rağmen 10 yıldır Traji Komik dava ve soruşturmalarla bu güne gelinmiştir. Biz tüm bunlarla uğraşırken sağlığımızı kaybettik ve mağduriyetimize birde Böbrek Yetmezliği hastalığımız eklendi. Mağduriyetimizin giderilmesi için Devlet Denetleme Kuruluna Böbrek Naklinde İran Modelinin veya benzeri bir sistemin uygulanması için başvurdum ve bu DAVA OLUŞTU.

            1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Kılık Kıyafetini Yahudi’lerden, Yazı Sistemini Selanik Dönmeleri’nden, Hukukunu İsviçre’den, Muhasebesini İtalya’dan, yaşam biçimini Kurtuluş Savaşında mücadele ettiği İngiliz ve Fransız’lardan aldı. Ama Türk halkı ne Yahudi, ne Dönme, ne İsviç, ne İtalyan ve nede İngiliz ve Fransız oldu. İran kendi ülkesinde Böbrek Naklinde Başarılı bir sistem oluşturdu ve bunu halkına başarı ile uyguladı. Bunun bizim ülkemizde uygulanması ise diğer sistem alınan ülkelerde olduğu gibi Farisi (İranlı) yapmaz.

            Sağlık Bakanlığı adına bana cevap veren Müsteşar Anayasa’nın 7. ve 123. maddesine vurgu yapmıştır. Anayasa’mızın 8. maddesi gereğince yürütme yetkilisi kendileri olduğundan 2 Kasım 2011 tarih ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2.maddesi gereğince benim Sağlıklı olarak yaşamımı sürdürmemi sağlanmak zorundadırlar. 4. maddesi gereğince Sağlık konusunda kanun hazırlama yetkisi Sağlık Bakanına ve 5. maddesi ile de Bakan adına bana Meclisi gösteren Müşteşara bu görev Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tevdi edilmiştir. Yani, bana verdiği cevapla adeta “Görevini ihmal ettiğini” itiraf etmektedir. Aynı kanunun 6.maddesi gereğince Sağlık Politikası oluşturmak ve bunun Kanun haline getirilmesi sayın Müşteşarın YASAL Görevleri arasındadır. Ülkemizde gerçek Adalet olsaydı vatandaşa böyle küstah cevap veren kişi hakkında Yasal İşlem yapılması gerekirdi.

            Anayasamızın 91. maddesi gereğince 10. maddeside dikkate alınarak bir KHK çıkartılarak tüm Böbrek Hastaların mağduriyetleri giderilebilir. Hastaların mağduriyetini gidermek Bakanlığın, dolayısıyla bana Meclisi gösteren Müsteşar’ın görevleri arasındadır. Mahkeme bunu dikkate almak zorundadır.

            İranda hiç kimseye rızası dışında hiçbir işlem yapılmamaktadır. Oluşturulan sistem ile mağdur vatandaşlarının mağduriyeti giderilmektedir. Sadece adında “İslam Cumhuriyeti” yazdığı için düşmanca tavır alınması, sokakta tuttukları kişilerin zorla böbreğinin alındığı, alınan bu böbreğin yüksek bir ücretle satılarak kar elde edildiği algısı yanlış olup, tamamen dolaylı Böbrek Ticareti algısı oluşturulmasıdır. Tamamen iftira ve kasıtlı halkın yanlış bilgilendirilmesidir. Ben İşletme Fakülesi mezunu olduğumdan Ticaretle Sosyal Yardımın ayrımını yapabilecek bilgiye sahibim. İyi ve kötüyü ayırt etmek hiç de güç değildir.

            Bu davayı açmamın nedeni; ülkemizde yasak olan böbrek naklinin para karşılığı yapılması, kişilerden ucuz bir fiyata satın alınan böbreğin ihiyacı olan kişilere yüksek fiyata satılması ve banada bu yönde teklif yapılmasıdır. Ülkemizde eskiden de yasaklar vardı. Mesala Tütün yasağı: Tütün kaçakçığında hayatını kaybeden, cezaevine konulan, para cezası ödettirilen kişilerin sayısı yüzbinlerle ifade edilmekteyken Tütün kaçak olmaktan çıkarıldı, vatandaşında mağduriyeti bitti. Sınır kaçakçılığıda aynı şekilde, kaçakçılık bitti, sorunlarda bitti. Şimdi ise, Böbrek nakli kaçakçılığı mevcut olup, Prof. Dr.larda dahil yüzlerce kişi bu suçla suçlanmakta, mahkemeler bu kişilerle uğraşmaktadır. Ülkenin Böbrek konusunda en iyisi de, en kötüsü de İran Modelini önermekte, yetkililerde buna duyarsız kalmaktadır. İran Modeli veya benzeri bir model ülkemizde uygulansa bu sorunlarda sona erecek, kimse ucuza alıp pahalıya böbrek satamayacak, Sosyal Yardımlar Kanunu çerçevesinde Böbreğini Bağışlayanda memnun kalacak, Böbrek Nakli olan da. Tabiiki Bakanlık görevini yaparsa...

Ben oğlumun kazası nedeniyle hukuksuzluklarla, Sağlık Sistemindeki yanlışlarla, Banka ve İcralarla en önemlisi Polis, Savcı ve Hakimlerin rüşvetle iş görmeleri nedeniyle uğraşmaktan kendimi ihmal ettiğimden (daha önce raporlu Diyabetes İnsipedus hastası idim.) Hemadiyaliz Hastası oldum. Halen çıkaran hastalardan olduğumdan hastalığım şu anda rahat seyretmekte ve Sosyal yaşamıma dört saat makinaya bağlanmak dışında bir sıkıntısı olmamaktadır.

Anayasamızın 40. maddesi gereğince Resmi görevlilerin haksız işlemleri sonucu mağdur olduğumdan Devletimiz bu mağduriyetimi gidermeyi taahhüt etmektedir. Bu nedenle ben bu davayı kazanmak için açmadım. Benim basit bir alacak için USULEN açtığım dava üç mahkeme gezdikten sonra Dosyam kayboluyorsa, Anaya Mahkememizde benim mağduriyetimi gidermek yerine Anayasamızın 159. maddesini gerekçe gösterek dosyamı kaybeden Hakimi koruyor ve basit bir alacak Avrupa İnsan Hakları Mahkamesine “Adil Yargılanmadan” gidiyorsa hiçkimse bana bu ülkede Adalet olduğundan bahsedemez ve beni inandıramaz. Oğlumum Tazminat Davası sonuçlandığında da 1. dereceli Devlet Memuru Emeklisi olduğumdan Yurt dışında Nakil İşlemimi yaptırır, sorumluğunu da Bakanlığınıza ve bu davayı kaybettiren Hakimlere yüklerim. Davamda da iç hukuku tamamlayarak Bakanlığınızı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde beni mağdur etmekle ve mağduriyetime duyarsız kalmakla suçlar ve Anayasanın 40. maddesinde belirtilen Tazminatı alırım. Devletiniz size döner veya dönmez, o Devletin sorunu olur.

 

NETİCE VE TALEP     : Sağlık Bakanlığının 25.09.2013 tarih ve 56733164/622/2013.5363.32550 sayılı yazısı ile Kamu Denetçiliği Kurumunun 28.02.2014 tarih ve 22873068-101-0705-1341 sayılı RED KARARININ İPTALİ konulu KARARIN İPTALİNİ ve Sağlık Bakanlığınca ülkemizde İran Modelinin veya ona benzer bir modelin uygulamaya konarak Böbrek Nakli bekleyen HASTALARIN İHTİYAÇLARININ KARŞILANMASINI, mağduriyetlerinin giderilmesinin sağlanmasını ve mahkeme masraflarının davalı İdareye yükletilmesini arz ve talep ederim.  20.05.2014                                                                                                                             

 

Mustafa DEMİR
                                                                                                                                 Davacı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder