TÜRK HALKINI
İLGİLENDİRMEZ
Bala’da
çalıştığım sıralarda yine bir personel hakkında şikayet gelmişti. Önce inanmak
istemedimse de görevim gereği araştırmak ve gereğini yapmak zorunluluğum
olduğundan konuyu araştırmaya başladım. Şikayet doğruydu, fakat açıklanması
Kurum adına sakıncalı olduğundan açıklamamayı daha uygun görmüştüm.
Personeli
uyarmama rağmen ahlaksız tutumunu sürdürmeye devam etmişti. Daha önce de
vekaleten görev yaptığı yerden aynı yönden şikayet geldiğinden görevliyi takibe
almıştık. Tam bu sıralarda hükumet tarafından zinanın suç olmaktan çıkartıldığı
haberi medyaya yansımıştı. Ben bu durumu şikayetçiye anlatınca İmamın geldiği
kadının yakınları da imamın evine baskın yapacaklarını, onlarda imamım karısına
gideceklerini ifade etmişler, durum daha da kötü bir hal almıştı.
Benim
ısrarım üzerine de şikayetçi, resmi olarak şikayette bulunmamış, imamın geldiği
genç dul kadını benim bulunduğum ortamda konuşturmuştu. Kadın ahlaksız bir
şekilde İmamdan çocuk sahibi olmak istediğini söylüyordu. Bu benim bizzat
kulaklarımla duyduğum cümleydi. Kadın gittikten sonra şikayetçiye: buranın
küçük bir ilçe olduğunu, böyle bir şeyin duyulmasının kurum adına çok kötü olacağını
söyledim. Bu kişiyi en kısa zamanda bu ilçeden gönderme sözü verdim. O da bu
gerçekleşmezse, yani imam burada gitmezse imamın evine baskın yapacaklarını
tekrarladı.
Daireye
çıktığımda o imamın bacanağını çağırdım. Kendisini hemen Müftü Bey’in odasına
alıp imamı sordum, durumu anlattım. Durumdan haberdardı. Olanlardan o da
rahatsızdı. İmama:
-Bacanağına
söyle, kendisine en kısa zamanda ilçe dışında bir yer bulsun! Yoksa hiç
tereddüt etmeden hakkında yasal işlem başlatırım. Dedim.
Dediğim
gibi imam en kısa sürede ilçeden ayrıldı. Tayinini yaptırdı, Ankara Merkez’e
gitti. Bizde konuyu kapattık.
Oğlum
tarfik kazası geçirdiğinde bu kişi yine arkamda konuşmuş, güya onun duasıyla
oğlum kaza geçirmişmiş. Ben bunları duyunca güldüm ve bana söyleyen kişiye de:
-İtin
duası makbul olsaydı gökten kemik yağardı. Dedim.
Oğlumun
kazası nedeniyle büyük sıkıntı yaşamama rağmen yine Allah’ın yardımıyla elimden
geleni yapmaya çalıştım. Hastane-İş arasında mekik dokurken bir yandan da
Rüşvet nedeniyle rezalete dönüşen oğlumun davasıyla uğraşıyordum.
Diyanet
İşleri Başkanlığı bana yardım sözünü tutmamıştı. Borç isteğimi de “Emsal teşkil
eder” gerekçesiyle geri çevirmişti. Diyanet Vakfının Müfettişlerini
sıkıştırarak aldığım küçük yardımda ben Bala’dan ayrıldıktan sonra Ahlaksız bir
şekilde evraklarla oynanarak borç haline getirilmişti. Borcun mahkemeye
taşınması üzerine de bizzat benim getirdiğim yazı ve benim hazırladığım yardım
dosyası Diyanet İşleri Başkanlığından gelen iki görevli tarafından alınmıştı.
Ben resmen bu yazı ve dosyayı isteyince de böyle bir yazı ve dosyanın olmadığı
kaymakam imzalı resmi yazıyla bildirilmişti.
Mahkeme
olumsuz sonuçlanınca konu Anayasa mahkemesine bireysel başburu olarak taşınmış,
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince de sicilimdeki iftira evraklarına
ulaşılmıştı. Ben neyimişim de haberim yokmuş! İslahiye’de dört kişinin maaşını
yemişim. Düziçinde de para yiyen memurmuşum. Ankara da Camide toplanan paraları
İmamla kırışıp yarısıyla ev ve arsa almışım. Kurum sanki Diyanet İşleri
Başkanlığı değil İftira İşleri Başkanlığıydı.
Bu
konular Mahkemeye taşınmış, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye
hakkındaki bir kararı nedeniyle sicilimdeki iftira evrakları Anayasa
Mahkemesindeki dosyasından ayrılarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmişti.
Ben
tam bunlarla uğraşırken benim Bala’da namussuzluğu nedeniyle kovduğum imamın
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yanına yeni yapılan ve Ahmet Hamdi Akseki adı
verilen güzide camiye İmam olarak atandığını öğrendim. Kulaklarıma inanamadım.
Gerçi daha önce Diyanet İşleri Başkanı ve yöneticilerini Başbakan’a
Ahlaksızlıkları konusunda şikayet etmiş, Başbakandan değil ama o zaman Diyanet
İşleri Başkanlığına bakan Bakan’dan yalan da olsa bir cevap alabilmiştim.
Bunu
kabullenmem biraz zordu. Bilgisayar üzerinden Diyanet İşleri Başkanlığına, bu
imamın o camiye atanıp atanmadığını öğrenmek için Bilgi Edinme Kanunu Hakkı ile
bir mesaj gönderip cevap istedim. Gönderdiğim masaj : Ankara Bala Müftülük VHKİ iken Osmaniye Kadirli'ye
atanmış ve orada emekli olmuş bir memurum. Memuriyetimle ilgili hatıratımı
kaleme aldığımdan Bala'da birlikte görev yaptığım .... Sicil Numaralı
İmam-Hatip .....ın Çankaya Müftülü emrinde iken Başkanlığınız yanına yaptırılan
camide görevlendirildiği duyumunu aldım. .....ın Başkanlık Merkez Binası
yanında yeni yaptırılan camiye asaleten atandığının veya vekaleten
görevlendirilip görevblendirilmediğinin tarafıma resmi olarak bildirilmesini
arz ve talep ederim. 09.12.2013
Verilen
cevapsa çok ilginçti: “Sayın
İlgili, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve
Usuller Hakkında Yönetmelik'in 36.
maddesi gereği; e-maliniz işleme konulamamıştır. Bilgilerinizi rica
eder, sağlıklı günler dileriz”
4982
sayılı yasanın ilgili yönetmeliğinin maddesi ise aynen şöyle diyordu: “Kurum ve kuruluşların, kamuoyunu
ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli ile kurum içi uygulamalarına ilişkin
düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkının kapsamı
dışındadır. Ancak, söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum çalışanlarının bilgi
edinme hakları saklıdır.”
Yani halka Dini
anlatmak için kurulan bir kurumun merkezinin yanına yaptığı bir güzide camiye
namussuz bir imamın atanması Türk kamuoyunu ilgilendirmeyen bir durumdu.
Ne
diyeyim....Peygamber efendimiz (SAV) bir hadisi şeriflerinde:
“Kişi
sevdiğiyle beraberdir(beraber haşrolunacaktır.) buyurmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder