26 Nisan 2014 Cumartesi

SAYIN CUMURBAŞKANINA MEKTUP


SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZA AÇIK MEKTUPTUR.

 

            Sayın Cumhurbaşkanım.

 

            Kadirli İlçe Müftülüğünde Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni olarak görev yapan bir devlet memuruyum. Trafik Kazaları konusunda sizin Televizyonlarda yayınlanan Trafik kazaları ile ilgili çalışmanızı görünce size bu mektubu yazma gereği duydum. Bende bir Trafik Mağduruyum. Oğlum 2004 yılında geçirdiği trafik kazasında %75 sakat kaldı ve şu an başkasının bakımına muhtaç, sağ tarafı felçli, yürüyemiyor  ve akli dengesi yok. Şu an 20 yaşında ve 1,90 boyunda. Size kazayı ve kazadan sonra yaşadıklarımı anlatmak istiyorum.

            Sayın Cumhurbaşkanım.

Kaza  Ankara İli Bala İlçesi Bala Lisesi önünde kaldırımda 15 yaşında bir çocuğun arkadan çarpmasıyla meydana geliyor. İlk anda suçu çarpanın babası üstleniyor, gözaltına alınıyor ve hakkında rapor tutulup işlem yapılıyor. Kazadan bir gün sonra Emniyet Amirliğine Vekalet eden Başkomser bizzat evime gelip benim ve oğlumun kimliklerini istiyor, ulaşamayınca eşimin kimlik bilgilerini alıyor. Gerçek rapor o gün kendisine verildiğinden karşı tarafın 8/8 suçlu olduğunu söyleyip gidiyor. Biz de Emniyete güvendiğimizden ve oğlumun durumunun çok ağır olması nedeniyle resmi işlemlerle ilgilenmiyoruz. Öyleki; oğlum ilk anda kaldırıldığı Gazi Ün.Tıp Fakültesi Hastanesinde alınarak kaldırıldığı Ankara Özel Güven Hastanesinde bile 15 gün sonra Yaşam destek cihazlarının fişinin çekilmesi gündeme geldi ve bizden karar vermemiz istendi. 15 gündür hiçbir hayat belirtisi olmayan oğlumun yanına gelen okul sıra arkadaşının sesi üzerine ilk defa kalp ritmi değişiyor ve ilerleyen zamanda fişinin çekilmesinden vazgeçildi. 50 gün Özel Ankara Güven Hastanesi Yoğun Bakım Servisinde yattıktan sonra durumu nedeniyle hiçbir resmi Fizik Rehabilitasyon Hastanesi hastayı kabul etmediğinden Özel İncek Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesine kaldırıldı ve burada 7 ay sonra komada çıkarak  konuşmaya başladı ve bugünkü durumu ile 01.03.2006 tarihinde taburcu edildi.

Sayın Cumhurbaşkanım.

Kazadan 35 gün sonra Kaza yapan çocuğun dedesinin hastaneye gelerek: “Niçin Numune hastanesine kaldırmadınız, hastane masraflarını nasıl ödeyeceksiniz.” Demesi üzerine Ben: “Size güvenerek bu hastaneye kaldırmadım.” Cevabını vererek yanından ayrıldım. Bir gün sonra Bala’ya dönerek resmi evrakları aldığımda da şok oldum. Resmi evraklarda oğlum kaldırımda değil, yol ortasında gösteriliyor ve oğlum 6/8 suçlu gözüküyor. Resmi işlemleri başlattım. Savcı bey Bilirkişi olarak Trafik Raporunu düzenleyen polis memurunun yakın arkadaşı Jandarma Uzm. Çavuşu bilirkişi tayin etmiş ve benim keşfe katılmamamı bizzat istedi. Buna rağmen ben Avukatımı getirerek keşfe katıldım ama o değiştirilmesini istediği veya göz yumduğu raporu onaylatarak resmileştirdi. Mahkememiz başladığında ilk mahkememiz öğle tatilinde görüldü. Polisler hakkındaki soruşturmamızda kapatıldı. İkinci mahkememizde ancak taraf olabildim. İkinci Mahkemenin akabinde istenen kati rapor üzerine Ankara Adliyesi Adli Tıp Kurumuna gittim ve bizim hukuk mücadelemiz başladı. Adli Tıp Kurumunda muayenenin bitimine yakın bir zamanda kazanın Bala Lisesi önünde olduğunu öğrenen doktor bir süre duraksadı ve “Bala Lisesi mi?” diye bana sordu. Bende “Bala Lisesi önünde” dedikten sonra oğlumun sol gözü hizasında bulunan kemik kırığı çöküntüsünü göstererek “Oğlumun yüzünde kalıcı değişiklik var” deyince doktor boş bulunup: “2/8 le adamın dononu alırsın” dedi, söylediğimi dikkate almadı ve daha önce bir olarak verdiği oğlumun kafa kemik kırığını gözümüzün önünde ikiye çıkarttı. Adli Tıp Kurumunda çıktıktan sonra bu kişiyi kimin ziyaret ettiğini araştırma ihtiyacı duydum ve eski bir büyük ağanın torunu olmam nedeniyle işin peşine düştüm. Birkaç ay sonra Bala karakolunda ve savcılığında kazadan sonra yaşananları öğrenmekte,  ilk mahkemeyi öğle tatilinde gördüren ve bu doktoru ziyaret eden üst düzey Emekli Emniyet görevlisi isme ulaşmakta zorlanmadım. Bu sırada Ankara Çocuk Mahkemesinde davamız Bala Asliye Ceza Mahkemesine döndü. Dosya gelmeden Bala Hakimi ile durumu bizzat görüştüm. Ceza ile ilgilenmediğimi söyledim. Suç oranının düzeltilmesinin bana yeteceğini kabul ettirdim. Ama dosya Bala’ya gelmeden bu Hakim Bala’dan ayrıldı. Yerine Sulh Hukuk Mahkemesinde davamıza bakan Hakim ceza davamıza geldi. Bu arada yeni bir Savcı gelerek bizimle hasım olan Kuyumcumuza kiracı oldu.  Mahkememiz başladığında da görevli savcı olarak mahkememizi tam bir maskaralığa dönüştürdü. 04.03.2007 tarihli duruşmamızda bizzat Hakim Beyle tartıştıktan sonra 07.03.2007 tarihinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna ve Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığına birer dilekçe yazarak şikayette bulundum. Başbakanlık  on beş gün sonra “Adaletin bağımsızlığını” gerekçe göstererek dilekçemi iade etti. Adalet Bakanlığına başvurmam gerektiği belirtiliyordu. Bende gelen dilekçemin başlığını Adalet Bakanlığı olarak düzeltip Adalet Bakanlığına gönderdim.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dilekçemi işleme koydu ve soruşturma başlattı. Beni ifadeye çağırdı. İfadeye gittim. Savcı bey ifade  sonrası dosyada bir şeylerin olduğunu ve benim Adalete güvenmemi istedi. Bende: “Siz güvenir misiniz?” diye sorumca cevap veremedi ve ilk savcıyı kastederek: “Allah kendi başına da versin” diyebildi. Bende şikayeti bahane ederek tayinimi Ankara Bala’dan Osmaniye Kadirli’ye aldırarak Ankara’dan ayrıldım. Ben ayrıldıktan sonra Bala’daki kaza mahkememiz oğlumun 6/8 suçlu bulunması ile sonuçlandı.

Kadirli’ye geldikten sonra Savcı Beyin soruşturmasının neticesini aldım. Hiçbir suç unsuru bulamıyor ve raporunu “Oğlunun durumunu kabullenemiyor” diye verdiğini öğrendim. Gelen yazıda iki ay içinde dava açabileceğim belirtiliyordu. Bilgi edinme kanunu gereğince Adalet Bakanlığı’ndan soruşturma dosyasını aldım. Dosyada bazı evrakların kaybedildiğini veya gizlendiğini, bazı sahte evrakların olduğunu gördüm. Yasal hakkımı kullanarak Adalet Bakanlığına dava açtım. Polisler hakkında da şikayet dilekçesi verdim. Şikayet dilekçeme işlem yapılmadığından Emniyet Genel Müdürlüğü adına da dava açtım. Mahkeme Emniyeti hasımlıktan çıkararak yerine Ankara Valiliği’ni hasım kabul ederek davayı da kabul etti. Davalarım şu anda devam ediyor.

            Sayın Cumhurbaşkanım.

            Davaları kazanmak için açmadım. Amacım iç hukuku tüketmek. Çünkü artık ne Türk Emniyetine  ne de Türk Adaletine güveniyorum. Adaletin bağımsız olduğuna da inanmıyorum. Dava açtığım Savcı şu anda size de AKP’den dava açan Yargıtay Savcısı. Neticede de benim davalarıma son kararı Yargıtay verecek. Adalet Bakanlığına açığım dava dosyası 14. Ankara İdare mahkemesinde ve 2007/1921 sayılı dosya. Ankara Valiliğine açtığım dava da Ankara 12 İdare mahkemesinde ve 2008/276 sayılı dosya. Dava dilekçelerime ilgili dosyada ulaşılacağı gibi MSN adresimin kullanıcı alanı blog kısmında ulaşılabilir. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak sizin rahatlıkla ulaşabileceğinizi de biliyorum.

            Sayın Cumhurbaşkanım.

            Kazadan sonra yaklaşık dört yıl geçti. Artık oğlumun tedaviyle yürüyebilse de akli dengesinin düzelebileceğine inanmıyorum. Özel Hastanelerde geçen iki yılımın ardından maddi ve manevi olarak tükendim. Şu an maaşında 6 icra bulunan devlet memuruyum. Buna rağmen sizden maddi talepte bulunmuyorum. Kaza zamanı oğlumun evraklarını değiştiren veya değiştirilmesine göz yuman kamu görevlileri bu gün daha üst görevdeler. Hastanede bulunduğum süre içerisinde yüzlerce hasta ve hasta sahiplerine rastladım. Ben köklü bir aileden gelmeme, tedavi için evimi satmama rağmen bu duruma düşebiliyorsam “Allah kimsesiz vatandaşlara yardım etsin diyorum.” Bu sistemin yanlış olduğunu açıkça söylüyorum. Bu konuda bir kitap yazmaya çalışıyorum. Mahkeme bitiminden sonra da yayınlayacağım. Bu açık mektupta kitabımda yer alacaktır. Her şey neticede insan unsuruna dayanmaktadır. İnsanlarımızın düzelmediği, iyilerin kötülere karşı üstün olmadığı sürece de bu durumun düzeleceğine inanmıyorum.

 

Saygılarımla arz erdim.

 

 

 

                                                                                                                            30.04.2008

                                                                                                                        Mustafa DEMİR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder