Okulu bitirdiğim zaman İmam olmak istemediğim için Ankara'da sınavı kaybedip Boluya Kursa gitmiştim. Bolu'da 1. olarak mezun olacakken yerime bir arkadaşımı 1. ettirip, bir arkadaşımı da Bolu'da beni isteyenlere İmam olarak bıraktıktan sonra Memurluğa geçmiştim.
Ben İmamlıktan kaçarken yağmurdan kaçanın doluya tutulduğu gibi Müftü Vekilliğine yakalanmıştım. Antalya memurlar kursunda Diyanetin gerçek yüzünü görmüş, 25 gün sürecek kursun 8 günde bitişinin müsebbibi olmuştum. Bu kurs bir daha tekrarlanmadığı gibi o zaman iddiaya girdiğim arkadaşın çorbasını Düziçi'nde içmiştim.
Düziçine tayinimi yaptırıp geldiğimde evde kardeşim Hasan'ın düğünüyle karşılaşmış, Babasına sahte mektup yazarak düğün kurdurduğunu, Hasan beklenirken benim geldiği öğrenmiştim. O zamandan itibaren babamın bol keseden vaatlerine mazhar olmuş, asla birisini tuttuğuna da tanık olmamıştım. Maddi ve manevi olarak kendisine en çok yardım eden oğlu olmama rağmen en kötü oğlu da ben oldum. Öyle ki oğlum kaza yaptığı zaman bana yardımcı olacağı yerde çekip hacca gitti.
Düziçi'nde bir maaşımı müezzine yedirdikten sonra kendi kendini Başbakanlığa şikayet eden Müftü'nün şikayet dilekçesinin posta zarfını kendi el yazısıyla yazmasın ortaya çıkması yani gerçekte kendi kendini şikayet edip suçu bana atmak isterken Başbakanlığın gelen şikayetin posta zarfını muhafaza edeceğini hesap etmediğini ve kıçını Kaymakam kurtarırken ben kendimi İslahiye'ye atmıştım.
İslahiye'de altı yıl çalıştıktan sonra tayinimi yeni kurulan Nurdağı Müftülüğüne yaptırmış, daha göreve başlamadan Nurdağı Müftülüğünde yaşadığımız bir yalan söylüyorsun tartışmasında Babamın Mehmet Ağabeyimin yardımıyla kasada duran yedi kişinin maaşını yemekle suçlanmış ve açığa alınmıştım. Mehmet Ağabeyimin Babamın yalanını kendi yalanlarına katıp Müftüye anlatması ve Müftünün de kendisini Kaymakama yöneltmesi Kaymakamında makamında kovup o Aptal senin Ağabeyinmi? demesi ve içeri alacağı tehdidi nedeniyle ve yine babamın isteğiyle olayı savcılığa taşıyamadan sürgüne gitmiştim. Babamın Baş Avukatı Mehmet Ağabeyim her olayda arkamda ürmüş, emeline de İslahiye'de ulaşmıştı. Bende kendisini korumak amacıyla işlemediğim suçu kabullenmiş ve sürgün gitmiştim.
Sürgün gittiğim Çatalzeytin'de telefonda bana Hayvan diyen Müftü Yardımcısının yüzüne telefonu kapattıktan sonra uyarı cezası alarak Ankara'ya tayinimi yaptırmış işte o zaman Diyanettekilerin gerçek yüzlerini öğrenmiştim.
Ankara Bala'da onüç uzun yıl kalmış, Bilgisayarda uzmanlaşmış, hem Proğramcı ve hemde Donanımcı olarak eğitim almıştım. Ağzım durmadığı için Müftülüğün yanında Kaymakamlığında soruşturma memuru olmuştum. Derneklere bakmakta cabasıydı. İlçede Say2000i başlayana kadar neredeyse kurumların yarısının maaşını da ben yapıyordum.
Bala Merkez Camiinin yeniden İnşaatını Muhasip Üye ve Müftü Vekili olarak ben yapmış, laf duymadık kulağımın dibi kalmıştı. Hakkımda yapılan şikayetlere ve ahlaksızlıklara hiç değinmek bile istemiyorum.
2004 yılında oğlum ağır bir kaza geçirdiği zaman Bala halkının büyük bir çoğunluğu benim yanımda olmuş, fakat kazayı yapanlar beni davacı ettirmeyeceklerini iddia ederek ve Rüşvet vererek evrakları kavga gürültü değiştittirmeyi başarmışlar, benim nüfusum ortaya çıkınca da susmuşlar, pisliklerini gizli yapmayı tercih etmişlerdi.
Bana yardımcı olması gereken kendi kurumum Diyanet bana yardımcı olmak yerine eline geçen her fırsatı ahlaksızca aleyhime kullanmış, yapabileceği her kötülüğü yapmakta geri durmamıştır. Başkasında çocuk doğuran bir kadının yalanıyla Şubenin yardım dosyası ve yazısı yok edilerek alçakça icraya verilmiştim. İcrayı Mahkemeye taşımış, fakat muvaffak olamamıştım. Bende bunu artık yeter diye Diyanet aleyhine kullanmaya karar vermiştim.
Sürem dolduğunda hiç beklemeden hemen emekliye ayrıldım. Benim icra kavgam devam ederken Mahkemenin sözünü tutmaması üzerine olay Ankara Cumhuriyet Savcılığına taşınmış, Kadirli Müftüsünün ağzında bilerek veya bilmeyerek kaçırdığı bir söz üzerine sicilimdeki evraklar alınmış ve hakkımdaki tüm iftira belgeleri elime gelmiştir.
Bu belgeler derhal Diyanet İşleri Başkanına ve Anayasa Mahkemesine gönderilmiş, Anayasa Mahkemesi idari soruşturma isterken kendi kurumum olan Diyanet hiçbirşey yapmadığı gibi Anayasa Mahkemesinin talebini de dikkate almamıştır. Dörtyol Kaymakamlığına yapılan müracaat üzerina Hatay Valiliği soruşturma yapmaya başlamış ve eski İslahiye Müftüsü tenzili rütbe Kayseriye Vaiz olarak atanmış ve öğrendiğime göre kendisini yurtdışına atmaya çalışıyormuş. Hatay Valiliği soruşturmayı tamamlamış ama sonuç henüz bana intikal etmedi.
Eski Nurdağı Müftüsü hakkıdaki müracaatlarıma Akçaabat Kaymamaklığı hiçbir cevap vermemiş, Diyanet gibi onlarda susmayı tercih etmişlerdir.
Fakat değişen kanunlar nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiyeyi suçun öğrenildiği tarihin esas alınması gerektiği yönünde emsal bir karar vermiş, bu arada Anayasa Mahkemesi'de ilk müracaatımı kabul edip kapatılan dosyalarımı yeniden açtırmasına rağmen karar tarihinin kendi göreve başlamadan önce olduğunu belirterek Zaman bakımından yetkisizlik kararı vermiştir. Karar düzeltmeden dosya yeniden Sincan Ağır Ceza Mahkemesine gittiğinden ve Başbakanlık sorgulanmasına ve yargılanmasına izin vermediğinden tekrar gelmiş, sicildeki iftira evrakları ayrıştırılarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı gereği Ankara Cumhuriyet Başsavcılına cezai işlem yapılmak üzere gönderilmiş, İcra mahkemesi de yeniden yüksek tazminatla Anayasa Mahkemesine gönderilmiş ve dava açılmıştır.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Savcı ve Hakimler ile ilgili şikayetimin genel Kurula taşınmasını istemiş ve Hakim Fuat Beyle ilgili ayrı dosya oluşturulduğu bildirilmiştir. Şikayet bu defa Genel Kurula taşınmış ve hakim Fuat ile ilgili olarak da Ankara 3. İdare Mahkemesinde İdari dava açılmıştır.
Diyanet hizmet binası yanına yeni yaptığı Camiye Bala da kadınlarla ilgili ahlaksızlığı nedeniyle kovduğum imamı atamış, ben öğrenince resmi olarak teyit ettirmek istedimse de kurumun iç işi halkı ilgilendirmez cevabını aldım. Yani namussuz bir imamım en güzide camiye atanması halkı ilgilendirmiyormuş.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi Bala'da oğlumun kazasından sonra Rüşvet dağıtarak beni mağdur eden Kuyumcu'nun Milliyetçi harek Partisinin Belediye Başkan Adayı olduğunu öğrendim. Derhal Mahkeme evraklarını Partinin Genel Merkezine gönderek bu kişinin Adaylığının engellenmesini, aksi takdirde bu mahkeme evraklarını rakiplerine de göndermekte tereddüt etmeyeceğimi Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezine ilettim ve bilgisayarda alındı teyidini aldım.
Yaşadığım bu olumsuzluklar üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kuruluna kısa bir özetlemeden sonra sordum:
-Diyanetin Dini ne?
-Tazminatın hükmü ne?
Din İşleri Yüksek Kurulu sorumu aşağıda belirttiğim kodla kabul etmiş fakat bir haftadır cevap verememiştir. Merek edenler bu kodla ne cevap verildiği öğrenebilirler. Eğer cevap verirlerse ben tereddüt etmeden yayınlayacağım . 19.12.2013 Mustafa Demir Osmaniye
Soru Kodu: D4BF5C7F-38BB-49F5-AC0B- B0BAEA2EB582
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder