1 Aralık 2013 Pazar

VALİ


VALİ

 

Şuhut benim için ilklerin yaşandığı yer oldu. İlçede çok az yabancılardan olduğumdan gittiğim hemen her yerde tanınıyordum. Genç ve bekardım. Yeni memur olmuştum. Şuhut memurlukta ilk görev yerimdi. Yanıma kardeşim Abdullah’ı da almıştım. O da okulda okuduğu için beraber kalıyorduk. Kardeşim nereye gitse hemen tanınıyordu. Küçük olan İlçe’ de çoğu çift görevlisi olan 17 cami bulunuyordu. Görevliler kardeşimin nerede olduğunu bana söylüyorlardı. Akşam da evde ben kardeşime:

-Bu gün şuraya gitmişsin..  dediğim zaman,

-Abi senin casusunmu var? Ben mi takip ediyorlar? Diye sorardı. Halbuki küçük yede yabancı olduğundan nereye gitse hemen tanındığının farkında değildi.

Hükümet Konağı’nın son katında bulunuyorduk. Bizim olduğumuz katta Ziraat Müdürlüğü (daha sonra İlçe Tarım Müdürlüğü oldu) ve Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü vardı. Ziraat Müdürlüğü Ev Ekonomistinin odası ile benim odam karşı karşıya idi. Ev Ekonomisti Mersin’li genç bir kızdı. Biraz ahlaksız olan memure uygun olmayan kıyafetlerle iş yerine gelir, yanına toplanan kendisi gibi ahlaksız kişilerle uygunsuz ve kahkahalı konuşmalar yapılır, yapılan konuşmaların çoğu benim odamda rahatlıkla duyurulurdu. Bu konuşmaların konusu da bazan ben olurdum. Onun yanında ahlaksız memureler konuşurken ahlıksız erkek memurlarda benim yanıma gelir, onu bana bitirmek için ne gerekiyorsa yaparlar, beni kızdırmaya çalışırlarsa da başaramazlardı. Bana geldiklerine ben soğuk kanlılıkla:

-Düğür gidin, bana isteyin! Derdim.

Tabi kimse cesaret edemezdi. O da kendisine gelenleri benim yanıma gitmelerini ister, fakat bayan memureler benim ciddiyetten taviz vermediğimi bildikleri için asla bana bir şey söyleyemezler, onun yanında konuştuklarıyla kalırlardı. O da benim oturduğum mahallede oturuyordu ve kız kardeşiyle birlikte kalıyordu. Eve de iki yol vardı. O hangisinde giderse ben diğerinde giderdim. Kendisini Afyon Valisinin koruyup kolladığı söyleniyordu. Onun için ona kimse karışamıyor, keyfine göre haraket ediyordu. Ziraat Teknisyenlerinden iyi niyetli olan Ziya ve Abdullah Beyler benim hakkımda konuşanları bana bildiriyorlar ve dikkatli olmamı istiyorlardı. Onların benden ziyade bir din adamını tuzağa düşürüp alay konusu yapma niyetleri vardı. Memure ahlaksız olduğu için onun açısında bir sorun yoktu. Hakkımda konuşulanların çoğunu bizzat duyduğum için ben de ciddiyetimden taviz vermiyordum. Kimse de beni kızdıramıyordu. Ben daha önceki okul tecrübelerimden çok iyi biliyordum ki, kızmam birçoklarının eğlencesi olmamdan başka bir şeye yaramayacaktı.

Bir defasında bir memur yanıma gelmiş, bana Maliyede çalışan bir memureyi münasip görmüştü. İlle bana onu isteyeceklerini söylüyordu. Ben de masamda kalktım. Adamın koluna girerek:

-Hadi beraber gidelim, onu bana iste! Diyerek beraber yürüdüm. Bir alt katın merdivenlerinin başına geldiğimizde diğer memurlar da toplanmış bize cesaret vermeye çalışıyorlar, bizle eğlenmek istiyorlardı. Millete temaşaa lazımdı. Merdivenleri inmeye başlayınca memur arkadaş çekinmeye başladı. Ben hiç bozuntuya vermeden ve kolunu da bırakmadan Maliye katına kadar indik. Bana bitireceği memurenin odasına yönelince iyice çekinmeye başladı. Ben de memurenin odasının önüne kadar kendisini bırakmadım ve ciddiyetimden de taviz vermedim. Tam odanın önüne gelince  kolunu bıraktım. Bana onu isteyecek olan memur hemen kaçmaya başladı. Bizi takip eden diğer memurlarda ona gülmeye. Benimle alay etmek isterken kendisi alay konusu olmuştu.

Bu olaydan sonra artık beni kızdıramayacaklarını anladıklarından aynısını Ev Ekonomisti için isteyemiyorlar, bir dakılıp geçiyorlardı. Odalarımız da karşı karşıya ve kapılarımızda daima açık olduğundan benim odada konuşulanları o duyuyor, onun odasında konuşulanlarıda ben duyuyordum.

 Hükümet Konağına taşındığımızdan birkaç ay sonra Afyon Valisi Hükümet Konağına teftişe geldi. Hükümet Konağını geziyor, dairelere bakıyordu. Çalışanlarla da sohbet ediyordu. Sıra bizim daireye geldi. Müftü Bey Kur’an Kursu’nda okuyanlara ders verdiği ve Valinin gelişinde haberi olmadığı için dairede yoktu. Kendimi memur olarak tanıtmama rağmen Vali Bey:

-Sen Müftümüsün? Diye sordu. Ben de:

-Hayır, Memurum deyince bana:

-Şöyle bir arkanı dön bakalım? Dedi. Ben de döndüm. Bana:

-Niye traş olmuyorsun? Git traş ol! Dedi ve çekti gitti.

Vali Bey böyle konuşurken hemen arkasında duran Kaymakam Bey yere bakıyordu.

Valinin söylediklerini herkes duyduğu için memurların kılık-kıyafet ve traş durumları yeniden gözden geçirilmeye başlandı. O zaman öğrendim ki Hükümet Konağı’nda traşı ve kılık kıyafeti benden düzgün hiçbir memur yoktu. Üzerimde Bolu’da Kurstayken İstanbul’a gezmeye gitttiğim zaman İstanbul’da aldığım güzel bir takım elbise vardı. Ben traş olalı da üç gün olmuştu. Valinin Din Adamları’na açık düşmanlığı olduğu için beni küçük düşürmeye çalışmış, benden başkasının da traşıyla ilgilenmemişti.

Vali bey Hükümet Konağını teftişini bitirip Afyona hareket edince makamına dönen Kaymakam Bey beni odasına çağırttı. Odasına girdiğim zaman bana öfkeli olduğu belliydi. Beni görünce hemen:

-Ne zaman traş oldun? Diye sordu. Ben de:

-Üç gün oldu efendim. Diye cevap verince:

-Git güzelce traş ol! Diye kızdı. Ben çıkmak için döndüğümde:

-Müftü Bey yanıma gelsin! Diye seslendi. Ben kapıda çıkarken de kendi kendine:

-Senin gibi Valinin... diye konuşuyordu.

Daireye gelip Müftü Halil İbrahim Bey’i yanına gönderdim. Kaymakan Müftü Bey’e “Memuruna kızdım. Ona söyle gidip kafasını kazıtmasın. Valinin yanındayken bakmamıştım. Traşında herhangi bir sorun yok.” Demiş. Müftü de bana;

-Boşver Valiyi.. Traş falan olmana da lüzum yok. Dedi. Bizde böylece Valinin denetiminde geçmiş olduk. Öğrendiğimiz se adamım Din Düşmanlığı oldu. O Kaymakam da bu yazıyı yazdığım zaman büyük bir ilimizin Valisi olmuştu.
Şuhut'ta Ankara'ya gidip tayinimi naklen Adana-Düziçi'ne çıkartınca Şuhut yerine köye geldim. Geldim ki evde düğün hazırlıkları var. Bayrak dikilmiş, kardeşim Hasan bekleniyormuş ben gelmişim. Babam:
-Biz Hasan'ı bekliyorduk! sen geldin! dedi.
Ziya Ağabeyim olayı kısaca anlattı. Kardeşim Hasan Malatya'da İmamdı, bizim köyde de nişanlı idi. Bende nişanlıydım. Görev yaptığı köyde kızlar kendisine mektup yazıyormuş, o mektuplardan birisini de babasına yollamış ve kendisine düğün kurdurmuş. benden küçük olduğu için de bana haber vermek istememişler, ben tesadüfen gelmişim. Benim düğünde iki ay içinde yapılacakmış vs. bir sürü tutulmayan boş vaatler.. Ağabeyim Hasan'ın göndermiş olduğu mektubu bana verdi. Mektubu okudum. Hem ifade olarak, hem de yazı olarak bir ilkokul mezununun yazısına ve ifadesine benzemiyordu. A harfi üç yerde matbaa a'sı olarak yazılmıştı. Ziya Abime gösterdim ve sordum:
-Sen yılların İlkokul Öğretmenisin, senin böyle yazı yazan taleben var mı?
-Yok! dedi ve ekledi:
-Ben buna hiç dikkat etmemiştim.
Kardeşim Hasan geldiğinde kendisine çaktırmadan olayı birkaç defa anlattırdım. Anlatırken de kendisine çaktırmadan müdahale ederek mektubun geliş şekillerini her defasında farklı söylettim. Mektup kah pencereden, kah kapıdan veya çocuklar eliyle gelmişti. Adam açıkça yalan söylüyordu.
Ben Hükümet Konağında çalışıyordum. Yüzlerce çalışan olduğundan bu konuda beni asla kandıramıyorlardı. Kendimle de dalga geçirmediğim gibi bunları çıkar malzemesi de yapmamıştım. Kendi babasını ve kardeşlerini kandırdığını zanneden kardeşim sadece kendisini kandırmış ve ahlaksızlığını ortaya koymuştu. Bir süre sonra da gerçek ortaya çıkmıştı: Babasını ve Ağabeylerini inandırmak için eşiyle anlaşmış ve o mektubu da köyünün dikiş nakış hocasına kendisi yazdırmış, onu da babasını ve bizleri kandırmak için kullanmıştı.
Ben kendi kardeşim bu kadar ahlaksız olduktan sonra, Hükümet Konağında bana tuzak kurmaya çalışan ahlaksızlara gerçekten söylenecek bir söz bulamıyorum. Kardeşimin yalanına inan Ağabeylerimin aptallıklarına da söyleyecek bir söz bulamıyorum. Zira  ağabeylerimin girişimi olmasa Babamın hiçbir şey yapmayacağını çok iyi biliyorum. Ben de en büyük aptalım ki kardeşim Hasan'ın düğün masraflarını da ben ödedim. Ben evlendiğim zaman da verilen sözlerin hiç birisi tutulmadığı gibi hiç birisi de bana yardım etmedi. Eden de karşılığını almasına rağmen it gibi ürümesine devam etti.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder